Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in, Dünya Azerbaycanlıları 1. Kongresi’nde yaptığı konuşma - 10 Kasım 2001

Değerli yurttaşlar!

Sayın temsilciler ve konuklar!

Sayın bayanlar ve baylar!

Dünya Azerbaycanlılarının 1. Kongresi vesilesiyle sizleri en içten duygularla kutlar, başarılar dilerim.

Dünya Azerbaycanlılarının 1. Kongresi bağımsız Azerbaycan’ın hayatında, tüm dünya Azerbaycanlılarının hayatında tarihi bir olaydır. Tüm dünyada yaşayan Azerbaycanlıların, Azerbaycanlı toplumların temsilcileri ilk defa Azerbaycan’a, onun başkenti Bakü’ye toplanmışlar ve birinci kongrelerini düzenliyorlar. Dünya Azerbaycanlılarının 1. Kongresi’nin yapılmasına ilişkin aldığımız kararı destekledikleri ve bu kongreye katılmak üzere Azerbaycan’a, Bakü’ye geldikleri için tüm temsilcilere, misafirlere, farklı ülkelerdeki Azerbaycanlı toplumlarına teşekkür ediyorum.

Azerbaycan’da yaşayan biz Azerbaycanlılar kendi yurttaşlarımızı her zaman merak ettik. Uzun yıllar Sovyetler Birliği denen büyük bir süper devlette bulunduğumuz sırada dışarıdaki insanlarımızla, yurttaşlarımızla temas kurma fırsatımız olmasa da, biz çeşitli ülkelerde Azerbaycanlılarının nasıl yaşadıklarını, neler yaptıklarını hep merak ettik ve kısıtlı olanaklarımızla onlarla temas kurmaya çalıştık.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve Sovyetler Birliği’ni oluşturan 15 müttefik cumhuriyetin bağımsızlıklarını kazanması, Azerbaycan halkının milli özgürlük isteğinin gerçekleşmesi, Azerbaycan’ın bağımsızlığını duyurması ve 1920 yılında kaybedilmiş bağımsızlığın tekrar elde edilmesi, çeşitli ülkelerde ikamet eden Azerbaycanlılarla ilişkilerimizi genişletme, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ifade etme ve dünya Azerbaycanlılarının birlik ve beraberliğinin güçlenmesi için hizmetlerde bulunma fırsatını sundu. Biz bağımsızlığımızın daha ilk aylarında, 31 Aralık 1991 tarihinde Dünya Azerbaycanlılarının Dayanışma Günü hakkında bir kararı onayladık. O gün bugündür biz bu tarihi büyük bir bayram olarak kutluyoruz ve işte o dönemden itibaren dünyada yaşayan Azerbaycanlılarla ilişkilerimiz giderek gelişmeye başladı. Tüm bunlar Azerbaycan’ın bağımsızlığının ve Azerbaycan halkının milli özgürlüğünün bir sonucudur.

Azerbaycan halkı, eski ve zengin bir tarihi geçmişe sahiptir. Yüzlerce yıllık tarihi boyunca halkımız birçok sınavdan geçti, yaşadı, kendi benliğini kaybetmedi, evrensel uygarlığa değerli katkılarda bulundu, dünya kültürünü zenginleştirdi. Ne var ki Azerbaycanlılar, tarihin farklı dönemlerinde bazı mahrumiyetlere maruz kaldılar. Onun için bütün dünyaya dağılmış Azerbaycanlılarının birlik ve beraberliği, bugün hem bizim için hem dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Azerbaycanlılar için özel bir önem arzetmektedir.

Azerbaycan, bağımsızlığını ilan ettikten sonra çok büyük, şanlı, aynı zamanda meşakkatli bir yoldan geçti. Biz geçenlerde Azerbaycan’ın bağımsızlığının 10. yılını törenlerle kutladık. Biz bu on yıl zarfında kat ettiğimiz yolu birkez daha gözden geçirdik, bunun yanı sıra önümüzde bulunan hedefleri tespit ettik. Henüz çözüm bulmamış birçok problemi analiz ederek onların çözümü için gerekli önlemleri almaya başladık.

Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve on yıl boyunca bağımsız bir devlet olarak yaşaması, bizim yüzyıllara uzanan tarihi geçmişimizde en anlamlı, en önemli, en değerli olaydır. Bizim için, bağımsız Azerbaycan için bu 10 yıl kolay olmadı. Biz Azerbaycan’da yeni hayat kurmaya başladık. Azerbaycan’ın demokrasi yolunu izlediğini bildirdik. Azerbaycan’da laik demokratik hukuk devleti kurma işine koyulduk. Azerbaycan ekonomisinin dünya ekonomisi, gelişmiş ülkelerin ekonomisi ile bütünleşme, piyasa ekonomisine geçiş sürecine başladık. Tüm bunlar Azerbaycan’ın içinde bulunduğu zorlu ve sıkıntılı bir ortamda yaşandı.

Bilindiği üzere, Azerbaycan bağımsızlığını kazandığı, yani ilan ettiği sırada Ermenistan’ın silahlı saldırısına uğradı ve Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunu dört yıldır devam ediyordu. Azerbaycan’ın kopmaz bir parçası olan Dağlık Karabağ, bu yıllar zarfında neredeyse tamamen Azerbaycan’ın kontrolünden çıkmış, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş ve onun çevresinde bulunan yerleşim alanlarına da saldırılar başlamıştı. İşte böyle bir tarihi ortamda bağımsız devlet kurmak son derece zor işti. Bunun yanı sıra hem bağımsızlığını ilan etmeden önce, hem kendini bağımsız bir devlet olarak ilan ettikten sonra Azerbaycan’ın yaşamında çok karmaşık süreçler gerçekleşti. Ermenistan silahlı kuvvetleri, toprak iddiasında bulunarak Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ İli’ni ilhak etmek amacıyla askeri operasyonlara başlarken ve Ermenilerin hepsi bu ortak amaç çevresinde toplanırken aynı şey, maalesef, Azerbaycan’da sağlanamadı.

Çünkü o yıllarda Azerbaycan’da tüm halkı tek çatı altında birleştirerek topraklarımızı korumak için seferber edip Ermenistan silahlı kuvvetlerine gereken cevabı vermek yerine, iktidar mücadelesi yaşandı, iç çatışmalar çıktı, değişik siyasi gruplara ait silahlı çeteler at oynattılar. Bu da Azerbaycan’ın, halkın dayanışmasını doğal olarak zedeledi ve sonuçta 1993 yılında Azerbaycan, iç savaşla yüz yüze kaldı, Azerbaycan’ın bütünlüğü tehlikeye girdi ve ülkemiz bölünmeye başladı. Bu sebeple Azerbaycan’da bağımsızlık ilan edildikten sonra devlet kuruluşu çalışması çok yavaş ilerledi.

Tüm bunlar Azerbaycan’da sosyo-politik istikrarı bozdu, halkın refah düzeyini düşürdü. Bizim için bunların en zararlı sonucu, bunu fırsat bilen Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Dağlık Karabağ’a komşu birkaç Azerbaycan yerleşim bölgesini işgal etmesi, söz konusu topraklarda yaşayan Azerbaycanlıları kendi yerlerinden zorla kovması oldu. Böylece, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si Ermenistan silahlı kuvvetlerince işgal edildi, hem Ermenistan topraklarından, hem işgal altındaki topraklardan kovulmuş bir milyondan fazla Azerbaycanlı hala zor koşullarda çadırlarda barınıyor. Azerbaycan, bağımsızlığının ilk yıllarını işte böyle bir ortamda geçirdi. Bu nedenle bizim önümüzdeki görev negatif süreçlerin önüne geçilmesi, Azerbaycan topraklarını savunmak için tüm olanak ve çabaların harekete geçirilmesi ve Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak yaşaması ve gelişmesinden ibaret oldu.

Sonraki dönem Azerbaycan’da sosyo-politik istikrarın sağlanması dönemi oldu. Biz sonra da, Ekim 1994 ve Mart 1995’te silahlı darbe girişimleri ile karşılaştık. Tüm bunların önüne geçildi, fakat bunlar Azerbaycan’a çok zarar verdi.

Biz Dağlık Karabağ nedeniyle çıkan Ermenistan-Azerbaycan sorununun çözüm konusuna ciddi eğilerek, Mayıs 1994’te ateşkese vardık. Şimdi 7 seneyi aşkın bir süredir savaş yaşanmıyor, kan dökülmüyor. Bununla birlikte Azerbaycan topraklarının bir bölümü Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altında tutuluyor ve o topraklardan göç ettirilmiş göçmen ve mülteciler zorlu koşullarda yaşıyorlar.

Azerbaycan, bağımsızlığının ilk 10 yılında ülke içi sosyo-politik durumun istikrarlı yapıya kavuşması, Azerbaycan’ın uluslararası arenada konumunun pekiştirilmesi, Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak yaşaması ve gelişmesine yönelik çalışmalar yapıldı. Biz çok zorlu, acılı yollardan geçerek şu on yıl zarfında bunu başardık. Şimdi dünyada on yaşında bağımsız Azerbaycan devleti bulunuyor. Onun milli bayrağı, milli marşı, devlet arması vardır. Azerbaycan, uluslararası alanda hak ettiği yeri almıştır. Azerbaycan’ın devlet bayrağı tüm uluslararası kurumların genel merkezlerinin önünde dalgalanıyor, bağımsız Azerbaycan’ın üzerinde dalgalanıyor ve her daim dalgalanacaktır, bu denli yüksek zirvelerde dalgalanan bayrak bundan sonra asla inmeyecektir.

Sanırım, bizim konuklarımız, dış ülkelerde yaşayan Azerbaycanlılar Azerbaycan’ın yaşamı ile ilgileniyorlar, Azerbaycan’da yaşanan süreçleri takip ediyorlar ve bizim kazandığımız başarılardan haberleri vardır. Bununla birlikte ben bugün birinci kongrede şunu bir kez daha söylemek istiyorum: Azerbaycan, bağımsız bir devlet olarak devleti kurma sürecini gerçekleştiriyor.

Azerbaycan’da demokratik laik hukuk devleti kuruldu. Azerbaycan, tarihinde ilk defa kendi milli anayasasını kabul etti, serbest seçimler yoluyla Milli Meclisi’ni, parlamentosunu oluşturdu, Cumhurbaşkanını seçti. Azerbaycan’da tüm alanlarda reformlar uygulanmaktadır.

Bilindiği üzere, Azerbaycan 70 yıl SSCB gibi büyük bir devletin içinde yer aldı ve diğer ülkelerdeki siyasi, ekonomik düzenden tamamen farklı bir bir ortamda yaşadı. Bugün şunu belirtmek gerekirki, o yıllarda biz bağımsız olmasak da, halkımızın, ulusumuzun iç potansiyelini harekete geçirmek suretiyle Azerbaycan gelişti, önemli başarılar kazandı ve bağımsızlığını ilan ettiğinde ekonomik ve entelektüel anlamda büyük bir potansiyele sahipti. Azerbaycan’ın bağımsız devleti onun büyük ekonomik ve entelektüel potansiyeli üzerine kurulmuştur. Fakat şimdi biz ekonomik ve siyasi düzen itibariyle tamamen farklı bir yolda ilerliyoruz. Eskileri değiştirmek, onları tamamen terk etmek, yeni düzende iş yapmak, bunu gerçekleştirmek zor ve meşakkatli bir süreçtir. Bu, bizim geçiş dönemimizdir ve geçiş dönemimizin pekçok sorunu bulunmaktadır.

Öncelikle insanların zihninde köklü değişimlerin olması gerekiyor. İkincisi, yeni ekonomi politikası başarılı olmalıdır. Bunun için ise eski ekonomik düzenden yeni düzene başarılı bir geçişin sağlanması gerekir. Tüm bunlar için biz reformlar uyguluyoruz. Siyasi, ekonomik, sosyal, insani alanlarda pek çok reform gerçekleştirdik ve olumlu sonuçlarını gördük. Tüm zorluklara rağmen yeni ekonomi politikasının uygulanmasında başarılar kazandık. Özelleştirme programını gerçekleştirdik ve bunu yapmaya devam ediyoruz. Azerbaycan için oldukça büyük önem taşıyan toprak reformunu yaptık.

Bilindiği üzere, Azerbaycan nüfusunun yaklaşık yarısı kırsal alanda yaşamaktadır ve tarımla uğraşıyor. 70 yıl mevcut olan kolhoz-sovhoz birimlerini kaldırmak, toprağı kendi sahiplerine, köylülere dağıtmak, toprağın etkin kullanımı için uygun ortamı sağlamak oldukça sancılı ve zor süreçlerdir. Ne var ki biz bunu sağladık. Azerbaycan’da piyasa ekonomisi gelişiyor. Böylece, Azerbaycan, 1990 yılında başlamış olan ekonomik gerilemeyi 1995-1996 yıllarında önlemeyi başardı, bundan sonraki dönem Azerbaycan’da kalkınma dönemi oldu.

Biz gelişme kaydediyoruz. Azerbaycan’da ekonominin tüm alanları başarılı bir şekilde gelişiyor. Bu, sadece bizim görüşümüz değil, uluslararası ekonomi, finans merkezleri, yani bu çalışmaları denetleyen kurumlar da aynı görüştedir. Fakat önümüzde daha büyük sorunlar ve büyük sıkıntılar bulunuyor. Biz Azerbaycan’da nüfusun refahını henüz istenilen düzeye çıkaramadık.

Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan’da kurulmuş dev sanayi tesislerinin bir kısmı şimdi çalışmıyor, bir kısmı ise çok küçük bir kapasiteyle çalışıyor. Bu, büyük bir işsiz kitlesinin oluşmasına yol açtı. Bu da Azerbaycan’ın temel sorunlarından biridir. Belirttiğim gibi, bir yandan bir milyonu aşkın mülteci, göçmenin yaşamını sürdürmesi için uygun koşullar sağlanmamıştır, öte yandan onlara iş imkânları temin edilmemiştir ve devletin, yardım örgütlerin yardımıyla ayakta kalıyorlar. Bu da bizim için büyük bir sorundur. Fakat biz bu sorunların üzerine kararlılıkla gidiyoruz. Biz kazandığımız başarıları anlatırken, bu arada hayatımızda bulunan sıkıntıları, sorunları, eksiklikleri saklama gibi bir amacımız asla yoktur. Biz bunları hem Azerbaycan vatandaşlarına hem tüm dünyaya açıkça itiraf ediyoruz. Asıl bu yolu izleyerek biz Azerbaycan’ın önündeki sorunları çözer ve ülkenin gelişmesini sürekli hale getirebiliriz.

Bu alanda yapılan çalışmalar arasında Azerbaycan’ın devlet petrol stratejisi bilhassa önem taşımaktadır. Biz bu stratejiyi 1993-1994 yıllarında oluşturup uygulamaya koyduk. Azerbaycan’ın zengin rezervlere sahip petrol ve doğal gaz yataklarının, dünyanın modern teknolojisine sahip dev petrol şirketleri ile ortak işletilmesini sağladık. Şimdi bu çalışmalar ilerliyor. Azerbaycan’ın Hazar Denizi’nde bulunan yataklarının, genel olarak, Azerbaycan topraklarında bulunan petrol ve doğal gaz yataklarının işlenmesi konusunda ortak çalışmalar için 21 anlaşma imzalanmıştır, 32 yabancı büyük petrol şirketi bu anlaşmalarda katılıyor. Artık biz yaptığımız çalışmaların, petrol stratejisinin gerçek sonuçlarını gördük. Biz hatta yeni bölgelerde petrol çıkarıyoruz. İki petrol boru hattı - birisi Kuzey güzergâhında Bakü-Novorossisk, diğeri Batı güzergâhında Bakü-Supsa - yapılmıştır ve Azerbaycan petrolü, bu boru hatlarıyla naklediliyor.

Son yıllarda biz dev bir proje üzerinde çalıştık ve gelecekte Azerbaycan’da üretilecek büyük miktarda petrolün dünya piyasalarına ihracı için Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının inşasına artık başlamış bulunuyoruz. Azerbaycan’ın zengin Şahdeniz yatağında elde edilecek doğalgazın da Türkiye’ye ihracı için gerekli anlaşmaları imzaladık ve doğal gaz hattının inşasına başlıyoruz. Bizim petrol stratejimiz sadece doğrudan petrol üretimi yapan şirketlerin değil, aynı zamanda diğer birçok şirketin Azerbaycan’da faaliyeti ve böylece, ülkeye büyük oranda yabancı yatırımın akını için uygun ortamı sağlamıştır. Bu, Azerbaycan’ın yeni manzarasıdır. Bu, yalnız ve yalnız Azerbaycan’ın bağımsız olduğu bir ortamda mümkündü.

Biliyorsunuz, Azerbaycan petrolü dünyada çok ünlüdür. Dünyada sanayi yöntemlerle petrol üretimi ilk kez 150 yıl önce Azerbaycan’da yapıldı. Sonraki yıllarda petrol üretimi arttı, fakat bu Azerbaycan halkının olmadı. Bizim ürettiğimiz büyük miktarda petrol ve doğal gaz 70 sene Sovyetler Birliği’nin ekonomisi için kullanıldı. Biz bundan yeterli kazancı sağlayamadık. Bağımsızlık, milli egemenliğimiz, kendi kaderimizi tayin etme olanakları bize bu koşulları sağladı. Ve biz bu koşulları etkin bir şekilde değerlendiriyoruz.

Azerbaycan, çok önemli jeostratejik konuma sahiptir. Bunun hem ekonomik hem siyasi önemi bulunuyor. Bu anlamda biz Avrupa Birliği ile diğer uluslararası örgütlerle ortak çalışmalar yapıyoruz. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nin TRACECA projesinin gerçekleştirilmesi, tarihi İpek yolunun yeniden canlandırılması alanında Azerbaycan çok işler yaptı ve biz bunun olumlu sonuçlarını alıyoruz. Fakat ileride bu proje çok önemli olumlu kazanımlar sağlayacktır.

1998 yılında Azerbaycan’da, büyük İpek Yolunun restorasyonu, TRACECA projesinin geçekleşmesine ilişkin Avrupa Birliği ile ortak ilk uluslararası konferans düzenlendi. Doğuda Japonya’dan tutun da batıda İspanya’ya kadar 32 devletin, 14 uluslararası teşkilatın temsilcileri bu konferansa katıldılar ve biz İpek Yolunun restorasyonu, TRACECA programının gerçeğe dönüşmesine dair ilk sözleşmenin imzalanmasına tanık olduk. Bu alanda yapılan çalışmalar, yineliyorum, ileride bize büyük fayda sağlayacaktır.

Bunlar Azerbaycan’ın gerçekleştirdiği küresel projelerdir. Ne var ki Azerbaycan’ın günlük hayatında da pekçok işler yapılmaktadır ve burada bulunduğunuz süre zarfında size sunulan materyaller ve diğer gereçlerde bunlara bizzat tanık olacak ve hakkında bilgi edineceksiniz.

Dünya Azerbaycanlılarının 1. Kongresi’nin yapılması hem Azerbaycan hem tüm dünya Azerbaycanlıları için son derece büyük önem ifade etmektedir. Dünyada yaşanan göç hareketleri sonucu Azerbaycanlılar, birçok ülkelere dağıldılar. Bu, doğal bir süreçtir, bunu önleyemeyiz, zaten önlemeye de gerek yok ve genel olarak olumlu bir nitelik taşımaktadır. Doğru,  şimdi bazı muhalif çevreler, bağımsız bir devlet olduktan sonra Azerbaycan nüfusunun büyük bir bölümü – ki bazıları 1 milyon, bazıları 2 milyon kişi diyor - yurtdışında yaşıyor diye bugün bizi eleştiriyorlar. Ne var ki ben bunu asla negatif bir durum olarak görmüyorum. Zira her hangi bir ulus, her hangi bir halk sadece kendi toprakları içerisinde, ulusal kısıtlama ortamında yaşayamaz. Dünyada göç hareketinin tüm ülkeler, halklar için geçerli olduğunu birkez daha vurguluyorum Azerbaycanlılar bu göç hareketleri sonucu dünyanın birçok ülkesine dağılarak, orada kendilerine bir hayat kurup uygun yaşam koşullarını temin etmeleri dünyada Azerbaycanlıların ne kadar geniş bir alana yayıldığını gözler önüne seriyor.

Çeşitli ülkelere yerleşen her Azerbaycanlının aynı ülkede hayatını istediği gibi kurduğunu düşünüyoruz. O, yaşadığı ülkenin vatandaşıdır, aynı ülkenin yasa ve kuralları uyarınca yaşamını sürdürmeli ve orada seçilmiş olan yolu izlemelidir.

Bugün, Azerbaycanlıların bağımsız devletinin olduğu bir dönemde, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Azerbaycanlıların birbiriyle daha sıkı bir iletişim halinde bulunması, dayanışma içinde olduklarını duyurması ve bağımsız Azerbaycan devleti ile ilişkiler kurması tarihin bu aşamasında çok önemli bir görev olarak öne çıkıyor. Bizim görevimiz, Azerbaycan devletinin görevi tüm ülkelerde yaşayan Azerbaycanlılara gerekli ilgi ve ihtimamı göstermek, onların hayatıyla ilgilenmek ve devletimiz ile çeşitli ülkelerdeki Azerbaycanlı topluluklar arasında ilişkilerin daha da gelişmesini sağlamaktan ibarettir. Yurt dışında yaşayan Azerbaycanlıların ise bağımsız Azerbaycan ile daha sıkı ilişkiler kurması gerekmektedir. Bütün bunlar dünyadaki tüm Azerbaycanlıların birlik ve beraberliğinin sağlanması için temel koşullardır.

Bugün dünyanın birçok ülkesinde, Avrupa’da, Kuzey Amerika’da büyük Azerbaycanlı toplulukların oluştuğunu büyük bir memnuniyetle belirtebiliriz. Son yıllarda bu topluluklar giderek örgütleniyor, genişliyor ve Azerbaycanlıların yaşadıkları ülkelerde onların birlik ve beraberliğini sağlıyor. Son yıllarda bu süreç hızla ilerliyor. Azerbaycan’ın varlığı bu dayanışmanın pekişmesinin temelini oluşturuyor.

Biz çeşitli ülkelerde yaşayan Azerbaycanlıların söz konusu ülkelerin vatandaşları olarak istedikleri gibi yaşamalarının yanı sıra, kendi milli köklerini, milli kimliklerini kaybetmemelerini istiyoruz. Bizim hepimizi, Azerbaycanlıları birleştiren milli kimliğimizdir, tarihi köklerimizdir, milli-manevi değerlerimizdir, milli kültürümüzdür, edebiyatımız, sanatımız, müziğimiz, şiirlerimiz, şarkılarımız, halkımızın gelenek ve görenekleridir.

Hangi ülkede yaşarsa yaşasın insanın kendi milli benliğini koruması gerekir. Dünya aynı zamanda bir değişim süreci içinde bulunuyor. İnsanların - ben Azerbaycanlıları kastediyorum,- yaşadıkları ülkede, o koşulları benimseyerek kendilerine iyi bir yer edinmeleri gerekmektedir. Ancak her zaman kendi milli-manevi değerlerine, milli köklerine bağlı kalmalılar. Bizim hepimizi birleştiren işte bu etkenlerdir. Bizim hepimizi birleştiren, sağlayan Azerbaycancılık düşüncesidir, Azerbaycancılıktır.

Azerbaycan, bağımsızlığını kazandıktan sonra Azerbaycancılık mefkûresi, hem Azerbaycan’da hem tüm dünyada yaşayan Azerbaycanlılara yol gösteren temel bir düşünce oldu. Biz her zaman bu düşünce etrafında kenetlenmeliyiz. Azerbaycancılık, kendi milli benliğini korumak, milli-manevi değerlerini korumak, bunun yanı sıra bunların evrensel değerlerle sentezinden, bütünleşmesinden faydalanmak ve her insanın gelişmesinin temin edilmesini temel almaktadır.

Bizim bu kongreyi yapmaktaki amacımız asıl bundan ibaretti. Sanırım, kongre temsilcileri, birçok uzak ülkelerden Azerbaycan’a, anavatanına gelen yurttaşlarımız kongre günleri boyunca burada birbiriyle daha sık görüşecek, birbirini anlamaya çalışacak, farklı ülkelerde bulunan toplulukların bir diaspora kimliği altında gelişmesi sürecine daha aktif iştirak edecek ve Azerbaycan ile dünyada, diğer ülkelerde bulunan Azerbaycanlıların ilişkilerinin güçlenmesini sağlayacaklar. Kongrenin bu alanda, Azerbaycancılık düşüncelerinin uygulanması bakımından, dünya Azerbaycanlılarının dayanışmasının yaygınlaşması ve geliştirilmesi bakımından çok önemli bir tarihi aşama olduğunu düşünüyorum.

Bizim önümüzdeki hedeflerin gerçekleştirilmesinde bu kongrenin çok büyük rol üstleneceğini, katkıları olacağını ümit ediyorum.

Bağımsız bir devlet olan Azerbaycan, kendi milli çıkarları doğrultusunda bağımsız bir dış politika izliyor. Bağımsız dış politika izlemek bağımsızlığı daha da pekiştirmek gerekir. Hem dış ilişkilerde hem Azerbaycan içinde birçok zorlukla karşılaşmış olmamıza rağmen biz bağımsızlığımızı savunarak dünyada bağımsız bir politika uyguluyoruz.

Azerbaycan, barışçı bir ülkedir. Biz dünyadaki bütün ülkelerle istenen düzeyde ekonomik, politik, sosyal, bilimsel, insani alanlarda ilişkiler kurduk, kuruyoruz ve bu ilişkileri geliştiriyoruz ve geliştireceğiz. Ancak Azerbaycan bağımsız politika izlemekten asla vazgeçmeyecektir. Bağımsız dış politika Azerbaycan’ın bağımsızlığının temel simgesidir, temel göstergesidir.

Azerbaycan, dünyadaki bütün uluslararası örgütlere üyedir. Biliyorsunuz, Azerbaycan, bu yılın başında saygın bir kurum olan Avrupa Konseyi’ne de tam üye seçildi. Bunlar Azerbaycan’ın dış politikasının, keza Azerbaycan’ın hayatında yapılan demokratik dönüşümlerin, tüm alanlarda uygulanan reformların mantıksal sonucudur.

Azerbaycan, laik bir devlettir ve laik bir devlet olarak dünyada hak ettiği yeri almıştır. Bu, bizim stratejik yolumzudur. Demokratik, laik, hukuk devleti bizim devlet geleneğimizde temel ilkemizdir. Hayatımızın temel ilkeleri bunlardır. Biz bu yolda ilerliyoruz ve bundan böyle de aynı yolda ilerleyeceğiz.

Birçok ağır ve zorlu sorunu çözdüğümüzü ve önümüzde açılan ufukları da çok iyi gördüğümüzü söyleyebilirim. Azerbaycan’ın önemli doğal kaynakları, elverişli coğrafi-stratejik konumu, güçlü ekonomik, entelektüel potansiyeli ve Azerbaycanlıların yüksek kültür seviyesi bağımsız ülkemize çok mutlu ve güvenli bir gelecek sağlayacaktir. Bu yolun, önümüzde açılan ufukların, perspektiflerin tamamen gerçekleşebilir nitelikte olduğundan emin olabilirsiniz. Birkaç yıl sonra Azerbaycan, uyguladığı ekonomi politikası sayesinde zengin ülkelerden biri olacaktir. Azerbaycan halkının refah düzeyi bir hayli yükselecektir. Azerbaycan’da herkes özgür, hür yaşayacaktır. Azerbaycan’da demokratik yapılanma çalışmaları çerçevesinde ifade özgürlüğü, bireysel özgürlük, din ve vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi tüm hak ve hürriyetler sağlanmıştır ve bundan böyle de sağlanacaktır. Yani siyasi görüşlerine bakılmaksızın her Azerbaycan vatandaşı burada, anavatanında huzur içinde istediği gibi yaşayacaktır.

Fakat bizim için en zorlu sorun, bizi en çok endişelendiren sorun Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunudur. İşgal altındaki topraklarımızın kurtarılması, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Biz bu alanda çok işler yaptık. Bu sorunları tüm uluslararası kurumların gündemine taşıdık ve gerekli kararlar alındı. 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin işgal ettikleri topraklardan koşulsuz olarak çekilmesine ilişkin dört karar kabul etti. Güvenlik Konseyi Başkanı’nın bu konuda altı bildirisi bulunuyor. Ne var ki Ermenistan, bunlar umursamıyor.

Aralık 1996’da AGİT Lizbon Zirvesi’nde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması ve Ermenistan-Azerbaycan sorunun barışçı yoldan çözümüne yönelik çok önemli bir belge kabul edildi. AGİT üyesi 54 devletten 53’ü buna evet yönünde oy kullanırken sadece Ermenistan karşı çıktı. Ama maalesef AGİT gibi böylesine nüfuzlu bir kurumun zirve toplantısında öne sürülen bu karar yine Ermenistan tarafından kabul edilmedi.

Biz sorunu barışçı yoldan çözmek için sürekli olarak çalışıyoruz. Biliyorsunuz, daha 1993 yılında Ermenistan-Azerbaycan sorununu çözmek için AGİT Minsk Grubu kurulmuştur. 1997 yılının başından bu yana üç büyük devlet - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa Minsk Grubunun eşbaşkanlığını yürütüyor. Geçtiğimiz yıllarda bu kurumla, Minsk Grubu ile, eşbaşkanları ile biz çok iş yaptık. Üç-dört gün önce eşbaşkanlar - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa temsilcileri- bölgemizi tekrar ziyaret etti, bizimle biraraya gelip görüşmeler yaptı, Ermenistan’da da bir takım temaslarda bulundular. Biz, sorunun barışçı yoldan çözümünden yana olduğumuzu ve her iki tarafın bir takım tavizleri sonucu bunun çözülebileceğini bir kez daha vurguladık. Fakat bu, uluslararası hukuk ilkeleri uyarınca, dünyada genel kabul görmüş ilkeler olan ülkelerin toprak bütünlüğü, egemenliği ve sınırların ihlal edilmezliği ilkeleri temelinde çözülmelidir. Biz bu çalışmayı sürdüreceğiz. Biz bu sorunu da bertaraf etmeyi, çözmeyi başaracağız, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü yeniden sağlanacak, işgal altındaki topraklar kurtarılacak, yerinden, yurdundan edilmiş mülteciler kendi topraklarına geri dönecekler.

Tabiatıyla, bu alanda uluslararası kuruluşların yanı sıra Azerbaycan diasporasına da çok büyük ihtiyacımız vardır. Memnuniyetle belirtmek gerekir ki, Azerbaycan diasporası son yıllarda örgütlenmeye başlamıştır ve Azerbaycanlı topluluklar, diasporası yaşadıkları ülkede, dolayısıyla uluslararası alanda artık kendini belli ediyor. Fakat bu, bizim diasporanın oluşmasında ilk aşamadır. Azerbaycan’ın güçlü diasporasının oluşması, farklı ülkelerde yaşayan Azerbaycanlıların güç kazanmaları, ekonomik yönden güçlenmeleri, yaşadıkları ülkelerin sosyo-politik yaşamına aktif olarak katılmaları, aynı ülkede yaşamı etkileyebilmeleri ve böylece farklı ülkelerde Azerbaycan’ın bağımsızlığını, onun dış politikasını tanıtmakla birlikte Azerbaycan’ın sorunlarının çözümüne yardım etmeleri için hepimiz - hem siz hem biz- çok işler yapmalıyız. Dünya Azerbaycanlıları bu yolu izlemelidir ve bu yolda henüz kullanılmamış büyük olanaklar bulunuyor. Bugün başlayan kongrenin amacı işte budur.

Dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan her Azerbaycanlının aynı ülkede iyi bir yaşam sürmesi, kendi konumunu pekiştirmesi, refah düzeyini iyileştirmesi yönünde dileklerimizi birkez daha vurguluyorum. Dileriz, her Azerbaycanlı yaşadığı ülkenin sosyo-politik yaşamına etkin olarak katılır, hak ettiği yeri alır, belli bir etkileme imkânına sahip olur. Biz bunları temenni ediyoruz.

Bu alanda bir takım faaliyetlerin yapılması adına biz Azerbaycan diasporası ile çalışmaların yürütülmesi için ülke içinde özel bir birimin oluşturulmasına ilişkin bir karar alacağız. Sanırım, merkezileşmiş bir yapı, yani Azerbaycan toplulukları ile sürekli irtibat halinde olan bir birim hem toplulukların ve genel olarak Azerbaycan diasporasının biçimlenmesini, hem de bizim ilişkilerimizin gelişmesini sağlayacaktır.

Değerli yurttaşlar!

Ben içimden gelenleri bir kez daha söylemek istiyorum: Milli benlik her insan için gurur kaynağıdır. Ben Azerbaycanlı olmakla her zaman gurur duydum, bugün de gurur duyuyorum.

Bağımsız Azerbaycan devletinin temel mefkûresi Azerbaycancılıktır. Her Azerbaycanlı milli kimliği ile gurur duymalıdır ve biz Azerbaycancılığı, Azerbaycan dilini, kültürünü, milli manevi değerlerini, gelenek ve göreneklerini yaşatmalıyız. Azerbaycan dilinin gelişmesine yönelik aldığımız kapsamlı karar asıl bu amacı taşıyor. Biz Azerbaycan’ın Latin alfabesine geçmesi kararını aldık. Bugün Azerbaycan’da herkes, tüm resmi makamlar yalnız Latin alfabesini kullanıyor. Bu da bizim ulusal kimliğimizi, Azerbaycancılığımızı yansıtan çok önemli bir etkendir. Biz Azerbaycan dilinin geliştirilmesine yönelik çabalarımızı bundan böyle de sürdüreceğiz.

Biliyorsunuz, her millet için dil çok değerlidir. Bizim için Azerbaycan dili, ana dilimiz son derece değerlidir. Zira uzun yıllar ana dilimiz, Azerbaycan dili hayatımızda geniş yer bulamadı. Buna rağmen her Azerbaycanlı, dilin korunmasına az veya çok katkıda bulunmuştur. Özellikle bizim yazarlarımız, edebiyatçılarımız, şairlerimiz o zorlu dönemlerde Azerbaycan dilinin yaşaması için büyük hizmetlerde bulunmuşlar.

20. yüzyılda Azerbaycan dilinin büyük bir gelişme kaydettiğini bugün büyük gururla söyleyebilirim. Bakınız, bizim dilimiz ne kadar zengin, ne kadar ahenkli, ne kadar tatlıdır ve tüm düşüncelerin ifade edilmesi için ne denli zengin bir kelime hazinesine sahiptir.

Azerbaycan’da Azerbaycan dilinin hâkim dil olmasını, Azerbaycan dilinin giderek gelişmesini sağlayacağız. Bununla birlikte her Azerbaycanlı, hangi kıtada, hangi ülkede, yaşarsa yaşasın o ülkenin dilini benimsemeli, aynı ülkenin örf ve adetlerini kullanmalı, aynı ülkedeki ortama uyum sağlamalı, mamafih Azerbaycan dilini yaşatmalı ve geliştirmelidir.

Halkları dil, milli manevi gelenekler, değerler kadar birleştiren başka bir araç yoktur. Biz bu aracı her zaman kullanmalıyız. Bilhassa başka ülkelerde yaşayan Azerbaycanlılar. Onun için dilerim, Azerbaycanlılar her ülkede Azerbaycan topluluğu bünyesinde birlik ve beraberlik içinde olsunlar, birbirine destek olsunlar, birbirine yardım etsinler, birbirinin acılarını paylaşsınlar ve bizim milli gelenek göreneklerimizi, milli değerlerimizi elbirliğiyle savunsunlar, ulusal bayramlarımızı kutlasınlar. Yalnız bağımsızlık gününü, Nevruz bayramını değil, diğer tüm bayramlarımızı da kutlasınlar. Azerbaycan dilini yeni kuşağa, çocuklara aktarmak için bir takım eğitim olanakları oluştursunlar. Bizden sonra gelen kuşakların, sizin evlatların, bizim evlatlarımızın Azerbaycancılık düşüncesini daha üst düzeylere taşıması, Azerbaycan dilini, mili manevi değerlerimizi hep yaşatmaları için yardım edeceğiz.

Değerli dostlar!

Azerbaycan, bağımsız bir devlet olarak on yıldır ayaklarını yere daha sağlam basıyor, bundan emin olabilirsiniz. Geçen dönem zarfında biz Azerbaycan’ın bağımsızlığını pekiştirdik ve bugün beyan ediyorum ki, Azerbaycan’ın bağımsızlığı ebedi, sarsılmaz ve kalıcı olacaktır.

Değerli dostlar, bağımsız Azerbaycan her zaman size arka çıkacak, güven yeriniz olacaktır ve Azerbaycan’da da, doğal olarak, biz sizi elçilerimiz olarak görüyoruz, size çok umut bağlıyoruz, size güveniyoruz, sizin bize destek olacağınıza inanıyoruz.

Bağımsız Azerbaycan devleti genç bir devlet olduğu için, Azerbaycan’ın dayanışması da, dünya Azerbaycanlılarının birlik ve beraberliği de, farklı ülkelerdeki Azerbaycanlı toplulukları da henüz gençtirler. Fakat şimdi biz yeni bir aşamaya girmiş bulunuyoruz. Biz gelişiyoruz, bağımsızlığımız pekişiyor, dış ülkelerde yaşayan Azerbaycanlılar hızla örgütleniyor ve biz hepimiz elbirliğiyle Azerbaycancılık düşüncesini yaşatacağız, ebedi, sonsuz kılacağız.

Değerli dostlar!

Ben sizin hepinize esenlik ve mutluluklar diliyorum. Dış ülkelerden gelen delege ve konuklardan Azerbaycan halkının, devletinin, Cumhurbaşkanının selam ve sevgilerini tüm Azerbaycan topluluklarına, her Azerbaycanlıya iletmelerini istiyorum.

Herbirinize çalıştığınız alanda, yaptığınız işte, yaşadığınız yerlerde başarılar diliyorum. Nerede yaşarsa yaşasın her aileye, her Azerbaycanlıya mutlu bir yaşam ve mutlu bir gelecek diliyorum. Nehirlerimiz kurumasın! Ağaçlarımız kesilmesin. Işığımız sönmesin!

Şan olsun Azerbaycan halkına!

Yaşasın bağımsız Azerbaycan, Azerbaycan, Azerbaycan!

Çeviri 11 Kasım 2001 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır.