Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in, GUÖAM üyesi ülkelerin Devlet Başkanlarının Yalta Zirvesinde konuşması - 20 Temmuz 2002

Sayın Devlet Başkanları, arkadaşlar!

Bayanlar ve baylar!

İzninizle konukseverlik nedeniyle, Kırım’ın bu güzel köşesinde çalışmamız için sağlanmış olan mükemmel ortam nedeniyle zirve toplantısını organize eden kişilere, en başta dostumuz Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Daniloviç Kuçma’ya en içten şükranlarımı sunmak istiyorum.

Yalta zirvesi GUÖAM devlet başkanlarının sayıca beşinci toplantısıdır, bu aynı zamanda diğer uluslararası etkinlikler bünyesinde değil de birliğimize üye olan bir devletin topraklarında yapılan ikinci zirve toplantısıdır. Bunu belirtmekten çok memnunum. Bu arada önceki toplantı da Ukrayna topraklarında, güzel Yalta’da düzenlenmişti.

Biz tüm beş ülkenin eşit haklara ve olanaklara sahip olduğu ender bölgesel işbirliği kurumunu oluturduk. Ortak çıkarlarımız ve birbirimize ihtiyacımız olduğu konusundan hiçkimsenin kuşkusu yok.

Geçen seneler içinde kuruluşumuz kendi varlığını sürdürme yeteneğine sahip olduğunu kanıtladı ve işbirliği açısından büyük bir potansiyeli bulunduğunu ortaya koydu. Halklarımız arasındaki tarihsel, geleneksel yoğun ilişkilere dayanan işbirliğinin daha da gelişmesi için sağlam bir temel atılmıştır. Bizim ortak çalışmalarımızın amaçları ve ana yönleri belirlenmiştir.

Bugünkü görüşmemizde diğer belgelerin yanı sıra örgüt içi bağlantıların ve ortaklarımızla ilişkilerimizin güçlendirilmesini teşvik edecek iki belge, GUÖAM Üyesi Devletlerin Dışişleri Bakanları Konseyi hakkında Tüzük ve GUÖAM’ın Kiyev’deki Danışma Ofisi Hakkında Geçici Tüzük de imzalanacaktır. Eminim, kurulmuş olan bu organlar karşılıklı yarara dayalı işbirliğimizin pekiştirilmesinde ve gelişmesinde önemli rol oynayacaktır. Yalta’daki görüşmemiz tarihin kritik bir anında, köklü değişiklikler, ciddi tehlikeler ve büyük beklentilerin söz konusu olduğu dönemde, güvenliğin yeni mimari yapısının geliştiği bir ortamda düzenlenmektedir. Dünyada gerçekleşen süreçler, öncelikle küreselleşme ülkelerimizin önüne yeni olanaklar açıyor, aynı zamanda onlara yeni görevler yüklüyor ve talepler öne sürüyor.

Bağımsızlığın sağlanması için on senelik çalkantılı bir mücadele döneminden geçen devletlerimiz dünya düzeniyle bütünleşmiş demokratik toplumların -yasaların üstünlüğü, siyasal çoğulculuk ve piyasa ekonomisi ilkelerine dayanan demokratik toplumların- kurulması yolunda yılmadan ilerliyorlar.

Biz bu bağlamda GUÖAM çerçevesindeki işbirliğini devletlerimizin egemenliği ve bağımsızlığının güçlendirilmesi, onların istikrarlı bir biçimde gelişmesinin sağlanması ve halklarımızın refahının artması, uluslararası düzenle bütünleşmesine katkıda bulunacak önemli bir etken olarak değerlendiriyoruz.

Önümüzde belirlenmiş olan hedeflere ulaşma yolunda biz devletlerimizin güvenliği açısından pek çok tehlike ve tehditlerle karşılaşıyoruz. Ben saldırgan bölücülük, terör, dini ve ulusal aşırılık, devletlerin iç işlerine müdahale etme, silahlı saldırı, toprakların işgali, yasadışı silah ticareti, uyuşturucu ticareti ve benzeri durum ve eylemleri kastediyorum. Tüm bu tehlikeler örgütümüze üye olan beş devletten üçünün topraklarında yaşanmış silahlı ihtilaflarda daha açık ve net olarak gözlemlenmiştir.

Bu nedenle de biz bu anlaşmazlıkların barış yoluyla çözümlenmesi için gerçek başarıların sağlanamaması konusundaki derin kaygılarımızı ifade etmeden geçemeyiz. Saldırganların ve bölücülerin eylemlerinin kabullenilmesi eğiliminin gözlemlenmesi, bazen anlaşmazlık bölgesindeki durumun kalıcılığı ve yasalaştırma girişimlerinin açık bir biçimde görmezden gelinmesi, bazı arabulucuların “yaşanmış olan olay” temelinde sorunun “kolay” yoldan çözümüne çalışması, etnik temizlemeler ve işgalin tanınması girişimi yalnızca gerginliğin tırmanmasına neden oluyor ve ihtilafların, gerçek adil çözüme bağlanması olanağını zora sokuyor.

Şunu da söylemem gerekiyor ki, zaman ilerledikçe, bu anlaşmazlıkların çözüme kavuşması ile ilgilenecek olan uluslararası örgütler, ileri gelen ülkelerin anlaşmazlıkların çözümü amacıyla bir araya gelen farklı grupları, ne yazık ki, giderek işte şu yaklaşımı, kabul edilemeyen bir yaklaşımı -anlaşmazlıkların çözümünün uluslararası hukukun, her ülkenin egemenliği, toprak bütünlüğü ve devlet sınırlarının dokunulmazlığı ilkesinin temelinde sağlayamayan bir yaklaşımı- daha fazla savunuyorlar.

Ben bu konu üzerinde önemle durdum, zira biz bir yandan, hem bütün uluslararası örgütler tarafından, hem de büyük devletler tarafından uluslararası hukuk ilkelerinin yerine getirilmesinin zorunluluğuna ilişkin, yani her devletin egemenliğinin, her ülkenin toprak bütünlüğünün, devlet sınırlarının dokunulmazlığı ve ihlal edilmezliği ilkesinin sağlanmasına ilişkin açıklamalar duyuyoruz. Evet, bu tür açıklamalar sık sık yapılıyor, fakat bununla birlikte anlaşmazlığın çözümü ile ilgili fiili bir icraat olmadığında, ne yazık ki, son dönemlerde onların çoğu bizi şuna inandırmaya çalışıyor: Biliyor musunuz, yaşanan olguyu kabullenmek gerek, bir yolunu bulmak lazım. Oysa uluslararası hukuk ilkelerinin yerine getirilmesinin dışında başka bir yol olabilir mi?! Eğer bizim güvendiğimiz ve büyük umutlar beslediğimiz, kendi prensiplerinin değişmez olduğu açıklamasını yapan, uygulamaya gelince bize herhangi bir yol arayıp bulmayı tavsiye eden Birleşmiş Milletler, AGİT ve diğer uluslararası kuruluşlar uluslararası hukuk ilkelerini tasvip ediyorsa, bu durumda çifte standartlar ortaya çıkıyor. Zannediyorum ki, gözlemlemeye başladığımız en tehlikeli eğilim aslında bundan ibarettir. Bu eğilimin önüne geçilmezse, o zaman uluslararası hukukun varlığına büsbütün son verilir ve o, güçlü veya herhangi nedenlerden dolayı belli bir üstünlük sağlamış farklı ülkelerin denetimine geçer. Fakat biz bunu kabullenemeyiz. Bu çok önemli bir konu üzerinde durmak için biraz zamanınızı almayı gerekli gördüm. Bu aşamada bu konu - ki Güney Kafkasya’daki anlaşmazlıkların barış yoluyla çözüm bağlanması görüşünden hareket ederek sorunu aktarmak için bir nedenim vardır - bu eğilim, ne yazık ki, giderek daha yaygın hale geliyor. Biz onu durdurmalıyız.

Anlaşmazlıkların kısa sürede barış yoluyla çözülmesi konusunda BM Tüzüğü, Helsinki Sonuç Belgesi, BM ve AGİT’in diğer döküman ve kararlarında saptanan ve herkesin kabul ettiği uluslararası norm ve ilkeler temel alınmalıdır. Bağımsız devletlerin egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve uluslararası alanda onaylanmış ülke sınırlarının ihlalinin bundan böyle de sürdürülmesi daha büyük felaketlere yol açacaktır. Biz barışçı yoldan çözüm bulunmasında uluslararası topluluğun yardımına dair ümidimizi korumakla birlikte, bu tehditlere karşı koymak ve anlaşmazlıkların çözümü için gerekli ortamı sağlamak amacıyla GUÖAM çerçevesinde çabalarımızı birleştirmeliyiz.

Ülkelerimiz ta başından beri bu tehditlerin önemine ve onlara karşı sessiz kalınmasının kabul edilmezliğine, onların daha kolay biçimde giderilmesine yönelik yolların aranmasına dünya topluluğunun dikkatini çekmiştir. 11 Eylül 2001 terör olayları tüm dünyayı sarstı. O gün ABD’de yapılmış terör eylemleri, gezegenimizde barış ve güvenlik açısından en ciddi tehlikeyi oluşturan uluslararası terör ve aşırılık karşısında bizim güçsüz olduğumuzu hepimize net bir biçimde gösterdi.

Bizim devletlerimiz terör karşıtı uluslararası koalisyona ilk günden katıldılar. Azerbaycan anti-terör koalisyonuna katıldığını hemen açıkladı ve bu tutumuna bağlı kalmaktadır. Bizim kurum de bu mücadeleye büyük katkısını yaparak, böylesine korkunç terör eylemlerini kınadığına ilişkin gerekli açıklamalarda bulundu. Fakat biz bununla yetinmemeliyiz.

Bu bağlamda bugün kabul edeceğimiz belgelerin, Bölgede İstikrar ve Güvenliğin Sağlanması Alanında Ortak Çabalara İlişkin Bildiri’nin, bunun yanı sıra terör, organize suçlar ve diğer tehlikeli cinayetlere karşı mücadele alanında işbirliğine ilişkin sözleşmenin önemini vurgulamak isterim.

Bizim işbirliğimiz bir dizi alanlarda kendi ifadesini bulan ortak çıkarlara dayanmaktadır. Onların arasında GUÖAM çerçevesinde ekonomik işbirliği önemli yer tutmaktadır. Karşılıklı ticari-ekonomik ilişkilerin gelişmesi ülkelerimize çok büyük yarar sağlayacaktır. Bugün imzalanması öngörülen GUÖAM Üyesi Devletler Arasında Serbest Ticaret Bölgesinin Oluşturulmasına İlişkin Sözleşme’nin de iyi bir zemin hazırlayacağına inanıyorum.

Ticaret, ekonomi ve diğer ilgili alanlarda milli yasaların daha etkin hale getirilmesi, yasaların uygulanma mekanizmasının geliştirilmesi, alınan kararların icraatı pek çok şeyde etkili olmaktadır. Çeşitli dallarda çalışma gruplarının faaliyetini düzene koymak, bunun yanı sıra ülkelerimizin girişimcileri ve iş çevreleri arasında doğrudan ilişkilerin gelişmesine destek olmak gerekir. Bugün imzaya sunulacak GUÖAM Üyesi Ülkelerin İş Konseyinin Kurulması Sözleşmesi de işte bu konuların çözümüne yöneliktir.

Bizim ilişkilerimizin geliştirilmesi ve pekiştirilmesinde ulaştırma alanındaki işbirliği son derece büyük rol oynamaktadır. Bu işbirliği devletlerimizin uygun coğrafi konumuna dayanmaktadır. TRACECA, stratejik açıdan diğer önemli güzergâhların da geçtiği GUÖAM coğrafyasında ulaşım koridorlarının etkin ve güvenli faaliyetinin sağlanması için bizim daha çok işler yapmamız gerekiyor. Konu sadece ulaştırma altyapısının geliştirilmesi ve transit taşımacılık açısından uygun ortamın sağlanmasından ibaret değildir, aynı zamanda bu koridorların aracılığıyla her türlü yasadışı transferlerin önüne geçilmesi gerekir.

Sayın meslektaşlar!

Uluslararası örgütler çerçevesinde politik ve fiili işbirliğinin düzene sokulması ve yukarıda ismi geçen alanlarda bölgelerötesi projelerin yaşama geçirilmesi GUÖAM’ın uluslararası konumunu güçlendiren çok önemli unsurlardır. BM, AGİT, Avrupa Konseyi’nde işbirliği alanlarnda olumlu birikimlerimiz bulunmaktadır, diğer bölgesel kuruluşlarla ve ülkelerle diyaloglar düzene koyulmaktadır, NATO ve Avrupa Birliği’nin GUÖAM’a ilgisi artmaktadır. Bu başarıların ileride daha da pekiştirilmesi gerekir.

Ben burada farklı uluslararası örgütleri ve devletleri temsil eden konukları görmekten çok memnunum. Düşünüyorum ki bu, Birliğimizin potansiyelinin ve artık kazanmış olduğu nüfuzun uluslararası alan tarafından giderek daha fazla kabul görmesinin çarpıcı örneğidir ve “GUÖAM’ın Faaliyetinde Gözlemcilerin Statüsü Hakkında Karar’ın onaylanmasının amaca uygun olduğunu kanıtlıyor. Aynı karar, GUÖAM’ın jeopolitik anlamda kapsama alanının genişlemesi, onun olanaklarının ve uluslararası ilişkilerinin canlanması, devletlerarası ve bölgelerarası işbirliğinin yeni çerçevelerinin oluşturulması ve gelişmesine katkıda bulunacaktır.

GUÖAM’ın, kültür, din, bilim, eğitim alanlarında mübadele süreçlerinin gelişmesine katkıda bulunacak Avrupa-Kafkasya-Asya kültürel koridorunun oluşturulmasına ilişkin girişimi insani işbirliğinin geniş olanakları çerçevesinde umutlar vadeden bir proje olarak değerlendirilmektedir. Sanıyorum, bugün kültür alanında işbirliğine ilişkin imzalanan protokol bu girişimin yaşama geçirilmesine önemli katkılar sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlar!

Sonunda şunu kaydetmek isterim, GUÖAM’ın şimdiki zirve toplantısının sonuçları birliğimizin zayıf olduğu yönünde seslendirilen tüm septik düşüncelere en iyi cevaptır. Bugün kabul edilecek ve imzalanacak belgeler GUÖAM’ın örgüt olarak gelişmesi yolunda önemli daha bir adımdır. GUÖAM’ın şimdiki ve önceki zirve toplatılarının sonuç belgelerinde tespit edilmiş amaç ve görevlerin yaşama geçirilmesi sadece politik, ticari-ekonomik, insani ve başka alanlarda işbirliğinin gelişmesine neden olmayacak, hem de uluslararası alanda devletlerimizin konumlarını güçlendirecek ve uluslararası entegrasyon sürecine gerekli katkılarda bulunmaya olanak tanıyacaktır.

Değerli arkadaşlar, ilginiz için teşekkür ederim.