Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in ABD`nin Azerbaycan Büyükelçisi Ross Wilson`la yaptığı görüşmeden - 26 Şubat 2001

Ross Wilson: Sayın Cumhurbaşkanı, herşey yolunda. Siz bana yeteri kadar iş yaptırıyorsunuz.

Haydar Aliyev: Benim size iş yaptırdığım yok. Siz kendi işinizi yapıyorsunuz. Sadece siz, ben biliyorum, iki gün boyunca bizim parlamentonun oturumlarına katıldınız. Sanıyorum, bu da faydalıdır.

Ross Wilson: Sayın Cumhurbaşkanı, kuşkusuz, bu benim için faydalı bir deneyim oldu. Düşünüyorum ki, tarihsel açıdan bu Azerbaycan için de çok önemli bir olay oldu.

Sayın Cumhurbaşkanı, Cuma ve Cumartesi günleri bizzat Sizin başkanlığınızda yapılan toplantılar şu nedenle özel bir önem taşıyor, zira Azerbaycan kamuoyunu ihtilaf konusunda daha detaylı bilgilendirmek, ihtilafı daha derinden anlamak, ihtilafın çözüm yollarıyla ilgili görüş alışverişinde bulunmak açısından faydalı idi. Aynı zamanda Siz anlaşmazlığın barış yoluyla çözümüne bağlılığı sürdürdüğünüzü birkez daha gözler önüne sermiş oldunuz. İçtenlikle ve yürekten şu konuda umudumu dile getirmek isterim ki, parlamentoda yapılan toplantılar bu anlaşmazlığın çözümüne katkıda bulunacak, her iki taraf için uygun kararın bulunmasıyla sonuçlanacaktır.

Size belirtmek istediğim şu ki, aktarmış olduğum bu kelimelere Rusya ve Fransa büyükelçileri de katılıyorlar. Hepimiz bu anlaşmazlığın barış yoluyla, sivil yöntemlerle giderilmesi Azerbaycan`ın ekonomik yönden gelişmesi, ülkede demokrasinin başarılı bir biçimde geliştirilmesi, Azerbaycan halkının gönenç içinde yaşaması açısından son derece önemli bir konu olduğu görüşündeyiz. Hem Siz, hem Azerbaycan Amerika Birleşik Devletleri`nin, Minsk Grubu üylerinin desteğine güvenebilirsinz.

Haydar Aliyev: Sağ olun, teşekkür ederim. Evet, biz son yıllara bakarsak, Cuma ve Cumartesi günlerinde Azerbaycan Ulusal Parlamentosu`nda Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ anlaşmazlığının çözüm yollarıyla ilgili düzenlenmiş toplantı tarihsel bir olaydır. Muhtemelen, şu sorunu barış yoluyla çözelim diye son yedi yıl içinde ne denli çabalar harcamış olduğumuzu halk da biliyor. Ben orada rakamlar sundum - kaç görüşme yapılmıştır, uluslararası kuruluşlarda kaç bildiri yayımlanmıştır, Minsk Grubu eşbaşkanları kaç kez Azerbaycan`da olmuşlar, kaç görüşme yapmışız. Bu oldukça fazladır.

Fakat son dönemlerde ben şunu daha iyi anladım ki, kamuoyumuz, Ulusal Parlamento milletvekilleri, Azerbaycan`da bulunan siyasi partiler bu durumun ne denli acılı, ne denli sıkıntılı olduğunun ve konunun çözümünün ne denli zor olduğunun farkında değiller. Bazıları anlıyorlar, fakat kendi kişisel çıkarları bakımından bunu başka bir yöne yöneltmek istiyorlar. Onun için de ben Minsk Grubu`nun 1997 yılından bu yana şimdiye kadar hem Ermenistan`a, hem Azerbaycan`a sunduğu üç somut önerinin bir belge halinde yayımlanmasını söyledim.

Doğru, bu şaşkınlık yarattı ve bazıları düşündü ki, ben bu önerilerden yanayım, onlardan birini kabul ettirmek istiyorum. Muhalefetin kendini göstermesi, muhalif tutumunu sergilemesi için eline bir fırsat geçti. Fakat toplantıların akışı bunların hepsinin dayanaksız olduğunu gözler önüne serdi. Yani insanlar benim amacımı anlayabildiler. Biliyorum, belgelerin yayımlanması Ermenistan`da da tedirginliğe neden olmuştur. Güya ben gizliliği ihlal etmişim. Bunların hiçbirisi gizli değil. Bizim bu konuda hangi önerileri aldığımızı ve bunlarla ilgili yaklaşımın ne olduğunu toplumun bilmesi gerekiyordu.

Bizden sonra Ermenistan`da da bu öneriler yayımlanmıştır. Bu da kötü değildir.

Her halde ben bu konuda bizim çok önemli adımlar attığımızı düşünüyorum. Fakat benim amacım yalnızca bu önerilerin herhangi birini masaya yatırmak ve onların kabul edilmesini sağlamaktan oluşmamaktadır. Eğer onların hepsi onaylanacak nitelikte olsaydı, ben bunu bize sunulduğu zaman parlamentoda, kamuoyunda tartışmaya açardım. Önerileri aldıktan sonra, onlar konusunda tutumumuzu açıkladıktan sonra hiçbir sonuç alınmadığı için bunların yayımlanmasını istedim. Ulusal Parlamento`da yapılan oturumun temel amacı şuydu, bizim Ulusal Parlamento`da, devlet makamlarında çalışanlar, siyasal partiler, aydınlar, bilim adamları, çeşitli yurtsever insanlarımız, bu durumdan nasıl kurtulacağız, işte bu doğrultuda kendi önerilerini sunsunlar.

Ben biliyorum, toplumumuzun büyük bir bölümü sorunun barışçıl yoldan çözümlenmesinden yanadır. Bu, Ulusal Parlamento`daki konuşmaların pekçoğunda belirtiliyordu. Ben de bundan yanayım. Fakat bunu nasıl yapalım? Bu sorunun barış yoluyla giderilmesini nasıl sağlayalım? Bunun için ek önlemlerin alınması gerekmektedir. İşte söylesinler.

Bazıları diyor ki, savaşa yapalım. Ben söyledim, bir kez daha açıklıyorum ki, evet, biz savaş da yapabiliriz. Şimdi bizim savaşma yeteneğine sahip bir ordumuz bulunmaktadır. Fakat biz savaşla ne kazanacağız? İşgal altındaki toprakları kurtarabiliriz. Oldukça fazla kan dökülecektir. Peki, Dağlık Karabağ nasıl olacak? Kimileri düşünüyor ki, oraya gidip orada bulunan Ermenileri mahvetmek gerekmektedir, böylece herşeyi kendi denetimimize geçirmek gerekmektedit. Bu ise akılsızca birşeydir. Fakat savaş isteyenler, özellikle muhalif cephede bulunan kimseler diyorlar ki, haydi savaşalım, ne biliyim, topraklarımızı kurtaralım. Onlar hepsi bilmeliler ki, savaşın kendi kuralları bulunmaktadır. Savaş yapmak için ülke genelinde seferberlik ilan edilmesi gerekiyor, herkesin savaşa katılması gerekiyor, olağanüstü hal ilan edilmesi gerekiyor. Tüm siyasi partilerin kapanması, tüm muhalefet gazetelerinin kapanması gerekiyor. Herkesin savaşa katılması gerekiyor. Savaşın başka kuralları da vardır. Ben bir başkumandan olarak bunların hepsini biliyorum. Fakat "savaş, savaş" diye bağıranlar da bilsinler. Ben savaş ilan ettiğim gün onların hepsinin tüm faaliyetleri askıya alınacaktır. Herkes savaşa gidecek.

Konuyu uzatalım, konuyu askıya alalım, 5 sene, 10 sene sonra çözelim - ki biliyorsunuz, bunu sıcak yerde oturan kişiler, diyorlar. Ben dün söyledim, eğer herhangi kimse gerçekten böyle bir öneride bulunmuş ise, ben bekleyeceğim, hiç olmazsa 15 gün gidip çadırlarda yaşamak veyahut evlerinin bir bölümünün çadırlarda yaşayan kişilere vermek için müracaatta bulunsunlar. Böylelerinin bulunmayacağına inanıyorum. Fakat ben bekleyeceğim.

Durum öylesine karışık ki, burada önemli önlemler almak gerek. Ben istiyorum ki, bu önlemler üzerine önerileri kamuoyu sunsun, kişiler sunsunlar, bizi eleştiren siyasi partiler sunsun. Ben bekleyeceğim, belki 10-15 gün içinde birşeyler oldu. Belki de şimdiye kadar anlayamadığımız birşeyi bize önereceklerdir.

Nitekim, bu oturum çok büyük önem arz edecektir diye düşünüyorum.

Biliyorum, bu toplantı bizim kamuoyunda, halk içinde çok büyük yankı uyandırmıştır. Ben her halde bundan memnunum.

Ross Wilson: Sayın Cumhurbaşkanı, çok teşekkür ederim. Amerika Birleşik Devletleri şu konuda Size tamamen katılıyor, anlaşmazlığın çözümü için savaş iyi bir yöntem değildir. Tüm savaşların toplum, halk, ekonomi için akılalmaz zararları oluyor. Azerbaycan`ın yolu savaş yolu olmamalı diye düşünüyoruz. Size şu konuda da katılıyorum ki, bu sorunu şimdi değil de, başka zaman çözmek yönünde bir yolu izlemek bu ülkenin tercih edeceği bir yöntem olmamaktadır.

Ben de mülteci kamplarına, çadırlara ziyarette bulunmuşum. Orada çok gururlu, yiğit insanlar yaşamaktalar. Bu insanlar büyük umutlarla kendi önderlerinin cesur, yürekli adımlar atmasını, barışın sağlanmasını diliyorlar, nitekim kendi öz topraklarına, evlerine geri dönebilsinler diye. Düşünüyoruz ki, bu ihtilafın çözüm yolu bulunuyorsa dahi, bu sadece sivil görüşmeler yoludur ve biz Sizin bu alanda attığınız adımları, çabaları destekliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sizinle görüşme yapmaktan şu nedenle çok memnunum, Başkan George Bush`un mektubunu size iletmek istiyorum. Başkan George Bush mektupla Size bir çağrıda bulunarak, Azerbaycan`la ve Sizin başkanlığını yaptığınız hükümetle sıkı ve yapıcı ilişkilerimizin güçlendirilmesini kendisinin bizzat desteklediğini birkez daha teyit etmek istiyor. O, Amerika Birleşik Devletleri`nin Azerbaycan`ın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kesin bir biçimde bağlı olduğunu birkez daha onaylıyor. Başkan Bush Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi`ne üye olarak alınmasını yürekten takdir ediyor ve düşünüyor ki, bu, Azerbaycan için tarihsel bir gelişmedir. Bu, Azerbaycan`da demokratik, siyasal, ekonomik kuruluşların oluşturulması, bunun yanı sıra Azerbaycan`ın Avrupa-Atlantik birliğine entegrasyonu yönünde çabaların yoğunlaştırılması açısından geniş olanaklar sunmaktadır.

Başkan George Bush Dağlık Karabağ ihtilafının barışçıl yoldan çözümünü kendisinin başkanlığını yaptığı hükümetin en çok önem verdiği mühim konulardan biri olarak görüyor. Sayın Bush anlaşmazlığın çözüme kavuşması için Sizinle Cumhurbaşkanı Koçaryan arasında görüşmelerin sürdürülmesini ve bir takım gelişmelerin sağlanmasını çok takdir ediyor. Başkan Bush Sizin bugünlerde, 4-5 Mart`ta Paris`te yeniden görüşecek olmanızı da takdirle karşılıyor.

Başkan Bush kendi mektubunda Size şunu yazıyor: Amerika Birleşik Devletleri bu süreçte etkin bir biçimde yer almayı sürdürecektir. Bizzat ben umuyorum ki, bu sene biz AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlarıyla ortak çalışmalarda bulunarak Güney Kafkasya`da barışın sağlanmasını başarabileceğiz. Sayın Bush aynı zamanda, barışı sağlamak için bizzat Siz, bunun yanı sıra Azerbaycan ve Ermenistan halklarının çok zor bir seçim karşısında kalacağını kaydetmektedir.

Başkan George Bush son olarak mektubunda şunu yazıyor: Benim bir Başkan olarak görev ve yetkilerimi yerine getirmeye başlamam ülkelerimiz arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesi açısından çok büyük gelişmeler vadeden bir döneme rastlamaktadır. Ben Azerbaycan`da ve Kafkasya`da barışın, istikrarın ve demokrasinin sağlanması, Azerbaycan halkının ve komşu Kafkasya halklarının gönencinin sağlanması için mevcut olanaklarının tam olarak kullanımı amacıyla Sizinle beraber çalışmakta kararlıyım.

Başkan Bush hem kendi, hem de Amerika Birleşik Devletleri`nin tüm olanaklarını kullanarak bu amaçlara ulaşmak için Size yardım etmeye hazır olduğunu ifade etmektedir. Başkan, Doğu-Batı enerji koridoru projelerinin Azerbaycan`ın bağımsızlığı ve güvenliği açısından ne denli büyük önem taşıdığının farkında olduğunu vurgulayarak, şu konuda umutlu olduğunu belirtmektedir ki, Azerbaycan`dan Gürcistan`a, oradan ise Türkiye`ye kadar yapılacak doğalgaz boru hattı projesinde de benzeri gelişmeler sağlanacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu son derece önemli bir mektuptur. Bu mektup yeni Bush hükümetinin bu anlaşmazlığın çözümlenmesi için Sizinle görüşmelere başlamaya hazır olduğunu ortaya koyan bir mektuptur. Umarım, şu günlerde Sizinle daha yoğun çalışmalarda bulunarak Washington`da bana başkanlık yapan şahısların bu sürece katılımını sağlamak için ortak çabalarımızı yoğunlaştıracağız ve temaslarımızı geliştireceğiz.

Haydar Aliyev: Sayın Büyükelçi, teşekkür ederim. Ben, Başkan George Bush`tan başkanlık görev ve yetkilerinin gerçekleştirilmesine henüz yeni başladığı bir dönemde böylesine geniş içerikli, büyük önem arz eden bir mektup almaktan memnunum.

Siz biliyorsunuz, bizzat benim son 7 yıl zarfında Amerika Birleşik Devletleri eski hükümeti ile, bizzat Başkan Clinton ile, Dışişleri Bakanı Bayan Albright ile ve başka kişilerle hep sıkı temaslarım olmuştur ve Azerbaycan-Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin gelişmesi için bunun çok önemli olduğunun her zaman bilincinde olmuşumdur.

Ben bu işbirliğini yeni hükümetle de sürdürmeye hazırım ve Başkan Bush`un çalışmasının şu gergin döneminde ülkemize özen göstermesi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı`na çok önemli bir mektup yollamsı nedeniyle teşekkür ederim. Ben mektubu dikkatlice okuyacağım. Fakat siz bu bu mektubun bazı noktalarına değindiniz. Bunlar birkez daha şunu kanıtlıyor ki, Amerika Birleşik Devletleri ile Azerbaycan arasında ilişkiler giderek artan bir seyir izleyerek gelişmektedir ve gelişecektir.

Sayın Başkan George Bush`un Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ anlaşmazlığının barış yoluyla çözümlenmesi için Amerika tarafından bundan böyle de çabalar gösterilmesi yönünde yaptığı açıklama ve Minsk Grubu eşbaşkanlarının ileride de ortak faaliyetlerde bulunmasıyla ilgili görüşleri bende büyük iyimserlik uyandırmaktadır.

Bizim ülkelerimiz arasında ekonomik işbirliğinin de geliştirilmesi ve bu vesileyle Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının yapımına başlanması ve Azerbaycan doğalgazının Türkiye`ye ihracı konularının bu mektuba yansıması doğaldır ve şunu gösteriyor ki, bizim son yıllarda yaptığımız çalışmalar sürüyor ve bundan böyle daha hızla sürecektir.

Bu mektubun bilhassa bugünlerde bana ulaşması da çok önemli bir gelişmedir. Zira siz kendiniz gördünüz ki, ben parlamentoda iki gün bu konuyu görüştüm ve tüm kamuoyunun tartışmasına açtım. 4-5 Mart`ta Paris`te görüşmelerde bulunacağım. İşte bilhassa bu aşamada mektubun gelmesi, tabi ki, Amerika Birleşik Devletleri`nin, onun hükümetinin bu konuyla - ki ben Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığını kastediyorum- hep ilgilendiğini bir kez daha kanıtlıyor.

Ben çok teşekkür ederim. Bu mektubu dikkatlice okuyacağım ve mutlaka bugünlerde mektuba cevap yollayacağım. Çok teşekkür ederim.