Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, Türkiye Parlamentosu`nda dahi Azerbaycan şairi Muhammed Fuzuli`yi anma töreninde konuşması - 2 Kasım 1994

Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hüsamettin Cindoruk!

Sayın milletvekilleri!

Sayın bakanlar, baylar ve bayanlar!

Biz iki gündür sizin ükenizde, bizim kendi ülkemizde misafir olarak bulunuyoruz. Bizim aynı kökenden, aynı tarihten geldiğimizi tüm dünyaya birkez daha sergileyen Muhammed Fuzuli'nin 500.doğum yıldönümünü iki gündür birlikte kutluyoruz.

Hem dün, hem bugün Muhammed Fuzuli hakkında çok sözler söylendi. Muhammed Fuzuli 500 yıldır yaşıyor. 500 yıldır Muhammed Fuzuli'nin torunları - onun düşünceleriyle yaşayan, onun eserlerinden esinlenen Türkler, Türk halkları yaşamlarını sürdürüyor ve bugünkü mutlu düzeye ulaşmışlar. Fuzuli hakkında Türkiye'de, Azerbaycan'da önemli bilimsel eserler yazılmıştır. Şairlerimiz, yazarlarımız kendi eserlerini ona ithaf etmişler. Bestecilerimiz, ressamlarımız onun eserlerini konu alarak büyük eserler yapmışlar. Azerbaycan'da Fuzuli hakkında herhangi bir eser yazmayan yazar, şair bulamazsınız. Fakat bunların en önemlisi şudur ki, yüzyılın başlarında - halkımızın neredeyse büyük bir cehalet içinde yaşadığı dönemde, çok az kişinin okuma yazma bildiği, eğitim aldığı bir dönemde - dahi besteci Üzeyir Hacıbeyov Fuzuli eserine, Fuzuli yapıtına, Fuzuli mirasına yönelmiş, Fuzuli'nin "Leyli ve Mecnun" eseri üzerine Doğu'da, Türk dünyasında ilk defa büyük klasik, profesyonel opera - "Leyli ve Mecnun" operasını yazmıştır.

1909 yılında Bakü'de Opera Tiyatrosu kurulmuştur ve ilk kurucu Üzeyir Hacıbeyov kendi bestesiyle Azerbaycan profesyonel müziğinin temelini atmıştır. Tam bir yüzyıldır biz Azerbayan müziğinin bu temel üzerinde gelişmesine tanık oluyoruz.

Fuzuli 500 sene önce nurlu bir yıldız gibi parlamıştır, ışığını tüm dünyaya yaymıştır. Fuzuli sadece Doğu'da değil, Müslüman dünyasında, Türk dünyasında değil, tüm dünyada, keza gelişmiş batılı ülkelerde çok ünlü olmuştur. Fakat Azerbaycan halkı için, bizim için Fuzuli daha değerli olmuş, bilhassa son yüzyılda onu yüksek zirvelere taşımıştır. Bugün çok büyük gururla söyleyebiliriz ki, bizim Azerbaycan halkının, Azerbaycan bilimadamlarının Fuzuli'ye verdiği değer, onun eserlerinden hep faydalanmaları halkımızın kendi köküne, örf ve adetine, kendi geçmişine, kendi tarihine, dinine, diline ne denli bağlı olduğunu gösteriyor.

Azerbaycan halkı hayatın çok zorlu aşamalarından geçmiştir. Fakat Azebaycan halkının büyük insanlarının, büyük şahsiyetlerinin yaptıkları sanat eserleri onun tüm zorlukları aşmasına yardım etmiştir. Fuzuli bunların arasında seçkin bir yer edinmektedir.

Fuzuli eskiden de Türkleri birleştiren bir kişi olmuştur. Fakat şimdi, 20.yüzyılda Türk dünyası parçalanmış durumda iken, Türk dünyası mensubu ülkelerin neredeyse çoğunun (Türkiye dışında) hayatına, tarihine, örf ve adetine uygun olmayan rejimlerde yaşadığı dönemde Fuzuli bizi yaşatmış, bugünlere ulaştırmıştır. Bugün biz hem Azerbaycan'da, hem Fuzuli'nin doğduğu yerde-Kerbela'da, Bağdat'ta, hem Ankara'da, Türkiye'de Fuzuli'nin doğumunun 500. yıldönümünü kutladığımız sırada artık eskisi gibi parçalanmış durumda değiliz. Şimdi büyük Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında diğer Türk cumhuriyetleri de bulunuyor. Değerli dostum ve kardeşim Süleyman Demirel'in defalarca söylediği şu kelimeleri tekrarlamak istiyorum: Ay yıldızlı Türkiye bayrağının yanında şimdi artık beş bağımsız Türk cumhuriyetinin bayrağı bulunuyor. Bu bayraklardan biri de Azerbaycan bayrağıdır. Azerbaycan'ın bağımsızlık bayrağı Türkiye ile ilişkiler sonucu, Türkiye'den etkilenerek yükseldi.

Azerbaycan'da ilk bağımsız demokratik devlet kurulduğunda -1918 yılında da bu, Türkiye ile temaslar sonucunda, Türkiye'nin etkisi altında, Türkiye'nin yardımı ile oldu. Daha sonraki dönemde biz bir takım ideolojik nedenlerden dolayı, bulunduğumuz durum yüzünden Türkiye'den ayrı kalmamıza rağmen kalbimiz hep bir oldu, Fuzuli'yi hem Türkiye'de, hem Azerbaycan'da okudular. Yalnız Fuzuli değil. Halklarımızın Fuzuli gibi büyük sanatçıları, kişileri bizim ayrı kalmamıza meydan vermediler. Yani bizi hep birleştirdiler ve ayıran güçlere karşı koymamıza yardım ettiler.

Bu yüzden de biz iki gündür burada birlikte düzenlediğimiz şu büyük töreni sadece bir kutlama töreni olsun diye yapmıyoruz. Bunun büyük tarihi, manevi, ulusal ve hatta siyasi bir önemi vardır. Bugün biz büyük bir memnunluk içinde Fuzuli günlerini Türkiye'de noktalıyoruz, fakat o, sona ermiyor, bizimle birlikte gelen kişilerin çoğu burada bilimsel konferanslar, sempozyumlar düzenleyecek, oraya katılacaklar, Fuzuli günleri daha devam edecektir.

Sanırım, biz buraya kalabalık bir heyetle geldiğimiz gibi, hiç kuşkusuz, Türkiye'den de, bundan daha kalabalık bir heyet Azerbaycan'a gelecektir. Zira eğer yedi milyonluk Azerbaycan'dan buraya böyle bir heyet geldiyse, acaba Türkiye'den Bakü'deki Fuzuli yıldönümü törenine ne kader kardeşimiz gelecektir.

Şimdi bizim durumumuz zor. Hayatımızın çok zor bir döneminden geçiyoruz. Fakat kalbimiz geniş. Türkiye'nin saygın, değerli insanları, siz kalbimizde hep varsınız. Sizi kalbimizde, gönlümüzde hem Fuzuli bayramında, hem de bizim bayramlarda kabul etmeye, ağırlamaya her zaman hazırız. İnanıyorum ki, siz bu davetimizi kabul edeceksinz. Fuzuli günleri Azerbaycan'da sürecek, sona erecek ve geleceğe götürecek geniş yolların açılmasına büyük katkıda bulunacaktır.

Bu iki gün boyunca Fuzuli'nin eserlerine verilen değer, mamafih bağımsız Azerbaycan devletinden buraya gelmiş heyete gösterilen saygı ve sevgi bizi hem sevindiriyor, hem de bizde büyük şükran duygusu uyandırıyor. Biz bir yandan bunu doğal buluyoruz. Zira biz dost ve kardeşiz. Bir milletiz ve birbirimize çok bağlıyız. Aynı zamanda bunu Türkiye halkının, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türkiye Devleti'nin Azerbaycan'a yönelik büyük ilgisi, özeni olarak kabul ediyoruz. Genel olarak Fuzuli'nin yıldönümü töreni sadece Fuzuli kişiliğine, onun çalışmalarına verilen değer değildir. Fuzuli'nin yıldönümü töreni halklarımızın birleşmesi, yakınlaşması, ileride bir yolda kararlılıkla ilerlemesi için koşulları sağlayan büyük bir olgudur. Bu yüzden de ben tüm Türk kardeşlermizi, Türk vatandaşlarını bu bayram vesilesiyle birkez daha kutlarım. Bize gösterilen misafirperverlik, saygı ve sevgi için teşekkür ederim. Türkiye'de Fuzuli eserlerine verilen büyük değer için sevgilermi sunarım.

Bu törenin düzenlenmesi, kuşkusuz ki, Türkiye devletinin saygısı, sevgisi ve ilgisi sonucunda gerçekleşmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı, değerli dostumuz, kardeşimiz Süleyman Demirel'in bu törene bizzat katılımı, Fuzuli hakkında kapsamlı bir konuşma yapması, benim kanımca, hem Türkiye için, hem Azerbaycan için, hem de tüm Türk dünyası için büyük bir olaydır.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde böylesine büyük bir törenin yapılması ve Fuzuli ile ilgili böyle bir gecenin düzenlenmesi Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi'nin, onun başkanı, kardeşimiz Hüsamettin Cindoruk'un bu etkinliğe ve Türkiye-Azerbaycan dostluğuna gösterdiği ilginin, saygının sembolüdür, belirtisidir.

Biliyorsunuz, bugün ben kardeşim Hüsamettin Cindoruk'a söyledim ki, ben, bu sene Şubat ayında Azerbaycan'ın cumhurbaşkanı olarak resmi gezi için Türkiye'de bulunduğum sırada, bana Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi'nde milletvekillerine konuşma yapma olanağı sağlandı. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, milletvekillerine çok heyecanlı bir konuşma yaptım. Oraya gelirken hangi duyguları yaşadığımı bugün kardeşim Hüsamettin Cindoruk'a anlattım. Çocukluğumda, genç yaşlarımda Türkiye'ye büyük saygım, sevgim vardı. Belki şimdi buna öyle büyük bir sır denmez, fakat o dönemlerde ben Türk Dili sözlüğü, Türk Dili ders kitabı almıştım -Türk dili öğreniyordum. Şunu da açıkça söyleyebilirim ki, bir öğretmenim vardı, bir süre - iki-üç yıl bana Türk Dili öğretti. Türkiye'nin tarihini öğreniyordum, şairlerini öğreniyordum. Gençliğimde - şimdi benim yaşımda olana kişiler belki bunu hatırlar, örneğin, Reşat Nuri Güntekin'in "Çalıkuşu" romanı bizim hepimizi büyüleyen bir eserdi. Son dönemlerde "Çalıkuşu" tekrar akıllara geldi, ondan uyarlanarak büyük bir film yapıldı. O film sadece Türk cumhuriyetlerinde değil, örneğin, bildiğim kadarıyla, Rusya'da çok büyük popülerlik kazandı. Fakat ben "Çalıkuşu"yu 13-14 yaşında okudum. O, beni adete büyülemişti.

Bir tek "Çalıkuşu" değil, biz o dönemlerde Türkiye'nin büyük şairlerini, yazarlarını okuyorduk. Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret ve diğer birkaç kişi bizim o dönemde, orta okulda okuduğumuz yıllarda edebiyat ders kitaplarında yer alıyordu. Türkiye'nin bu büyük yazarlarının, şairlerinin edebiyat ders kitaplarındaki resimleri şimdi de gözlerimin önüne gelir. Yani ben genç yıllarımda,- ki tüm bunlar doğaldır, burada hiçbir sıradışı bir şey yok, içimden, kökümden, kalbimden, ruhumdan akıp gelen duygulardır,- Türkiye'yi büyük ilgi ve hayranlıkla izliyordum. Gazetelerde ve başka kaynaklarda Türkiye Büyük Millet Meclisi hakkında okurken hep onu olağanüsütü bir millet meclisi sanırdım, Türkiye'nin bu Büyük Millet Meclisi'nin ne kadar büyük işler yaptığını düşünürdüm.

Hayat bana gelip Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilleri önünde konuşma fırsatını verdi. Türkiye'ye ve milletvekillerine bir konuşma yaptım. Bu, benim için büyük bir onurdu. Ben bunu asal unutmayacağım. O gün içimde biriken kelimeleri büyük bir coşkuyla dostlarıma, kadeşlerime aktardım.

Biz bugün yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunuyoruz. Hüsamettin Bey bana, 80'i aşkın Türkiye milletvekilinin bu salonda bizimle bir arada olduğunu söyledi. Hem Fuzuli'nin doğum yıldönümünü kutluyoruz, hem Türkiye-Azerbaycan dostluğunun daha da pekişmesi için her yönden çaba harcıyoruz. Bunlar bizim yaşadığımız günlerin gerçekleridir. Allaha şükürler olsun, biz bugünleri de yaşadık, bugünleri de gördük. Ben Azerbaycan'da bugünlerin özlemi ile ile yaşayan, fakat bugünleri göremeyen pekçok insan olduğunu söyleyebilirim. Azerbaycan'da böyle insanlar - çok değerli, halklarımzın dostluğunu görmek isteyen kişiler çok fazlaydı.

Biz Türkiye ile Azerbaycan arasında Hasret Köprüsü'nü, Umut Köprüsü'nü inşa ettiğimiz sırada da ben aynı duyguları yaşadım. O dönemde ben Nahçıvan'da yaşıyorudm. Hayat böyle getirdi, ben Nahçıvan'da doğdum, büyük bir yol aldım, Moskova'ya gittim. Ardından gelip doğduğum yerde yaşamak zorunda kaldım. Benim için bu da çok güzel bir dönemdi. Zira Türkiye ile Azerbaycan arasında yüzyıllar boyunca özlemini duyduğum köprünün inşasında yer aldım, o köprünün inşaat çalışmalarını yürüttüm ve Türkiye'nin büyük oğlu Süleyman Demirel ile, Türkiye milletvekilleri ile, bakanlarıyla beraber Hasret, Umut Köprüsü'nün açılışını yaptık.

Söylemek istediğim şudur ki, yani Azerbaycan'da bu umutlarla yaşayan pekçok kişi oldu. Onların çoğu bugünleri görmeden hayatını kaybetti. Fakat biz, bugünlere kadar yaşayan mutlu insanlardanız. Türkiye ile Azerbaycan'ın birlik ve beraberliğini, dostluğunu görüyoruz, ona tanık oluyoruz ve bu dostluğu daha da geliştirmek için uğraşıyoruz. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunda milletvekilleri ile beraber Türkiye-Azerbaycan dostluğunu kutluyoruz. Fuzuli sanatını bayram ediyoruz.

Bu bayramlar vesilesiyle, Fuzuli bayramı vesilesiyle ben sizi kutlarım. Benim Türk kardeşlerim, dostlarım, sizi şu konuda temin etmek isterim ki, Azerbaycan halkı bu dostluğu hep pekiştirmeye çalışacak. Bu dostluk yıkılmayacak, sonsuza dek sürecek ve gelecek kuşaklarımız bu dostluğun, bu kadeşliğin çok güzel sonuçlarını görecekler. Sizi birkez daha kutlarım, hepinize esenlikler, mutluluklar dilerim. Teşekkür ederim.

Çeviri 4 Kasım 1994 tarihli Azerbaycan Gazetesinden yapılmıştır