Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, ABD`li ünlü siyaset uzmanları, siyaset adamları ve basın mensupları ile görüşmede konuşması - 30 Temmuz 1997

Sayın arkadaşlar!

Sizinle görüşme fırsatını bulduğum için çok mutluyum. Hepiniz dünyada birer siyasetçi, devlet adamı olarak çok ün yapmış insanlarsınız. Eskiden Sovyetler Birliği`nde bulunduğumuz sırada çoğunuzun ismine hep gazetelerde rastlar, televizyon kanallarında duyardık. Hatta Sovyetler Birliği`nin çökmesinden sonra kişiliğinize, çalışmalarınıza, özgeçmişinize ilgi azalmadı. Zira Sizler Sovyetler Birliği`nin çökmesinde ismi geçen kişilersiniz. Ne var ki Sovyetler Birliği`ni yeniden kurmak isteyenler var ve onlar sizi unutmamışlar. Sanırım siz de kendilerini unutmadınız.

Ben sizlerle bir araya gelmekten çok memnunum ve sizleri içtenlikle selamlıyorum. Biliyorsunuz, ben Washington`a dün günün ikinci yarısında geldim. Sizinle görüşme benim Washington`daki ilk temaslarımdandır. Burada belli bir husus söz konusudur. Nitekim ABD`deki yaşamı, toplumu ve devlet makalarını iyi tanımak için mutlaka sizinle bir araya gelmek gerekir.

Ben hepinizi iyi tanıyorum. Sizlerin hem eskiden hem şimdi Amerika Birleşik Devletleri`nin sosyo-politik hayatı hakkında düşüncelerin oluşması, devlet politikasının belirlenmesi ve yapılmasında önemli rol oynayan insanlar olduğunuzu biliyorum. Bazılarınızla bizzat görüşme şansım oldu. Ancak hiç karşılaşmadıklarımı da isim olarak, kitaplardan, gazetelerden gayet iyi tanıyorum. Resimleriniz hem kitaplarda, gazetelerde, hem de televizyonda sıkça yayınlanır. Bu yüzden pek çoğunuzu şahsen tanıyorum.

Biliyorsunuz, bu, benim Azerbaycan Cumhurbaşkanı sıfatıyla ABD`yi ilk resmi ziyaretimdir. Ben bu geziye, yaptığım tüm görüşmelere çok büyük önem veriyor ve büyük umutlar besliyorum.

Bağımsız bir devlet olan Azerbaycan`ın, bağımsızlığını korumak ve ülkemizde laik, demokratik, hukuk devletini kurmak için Amerika Birleşik Devletleri ile yoğun işbirliğine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla bu ziyaretim sırasında ben Amerika-Azerbaycan ilişkilerini daha da geliştirmek için çaba gösteriyorum ve hep göstereceğim. Biliyorum, hepiniz ABD`nin ulusal çıkarlarını koruyan ve bu konuda mücadele veren kişilersiniz. Bu nedenle sizlerle buluşmak, sohbet etmek, konuşmak benim için çok önemlidir.

Amerika-Azerbaycan işbirliği başarılı bir şekilde devam ediyor. Bugüne değin ilişkilerimizde elde ettiğimiz başarıları ben olumlu buluyorum. Sanırım, ülkelerimiz arasında dostluk ilişkilerinin temelini atmayı başardık. Ancak bu alanda bir çok sorun vardır.

Bizim ekonomik ilişkilerimiz başarıyla gelişiyor. Ancak Azerbaycan`ın bağımsızlığını koruyup kollamak, Azerbaycan`da ABD`nin ekonomik çıkarlarını sağlamak adına ülkemiz bir çok zorlu problemin çözümünde Amerika`nın yardımına ihtiyaç duyuyor.

Bizim için en önemli sorun Ermenistan-Azerbaycan sorununun barışçıl yoldan çözülmesi, Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tarafından Azerbaycan`a yönelik kabul edilen 907 sayılı haksız bir maddenin kaldırılması ile ilgili konudur.

Sanırım, siz Kafkasya bölgesinde Azerbaycan`ın önemini anlıyorsunuz. Onun için bu konuların çözümünde sizin yardımlarınız bizim için çok önemlidir.

Biz bu görüşmemizde başka konulara da temas edebiliriz. Ben sizinle her konuda sohbet etmeye hazırım ve bunu temenni ediyorum.

Zbigniew Brzezinski: Sayın Cumhurbaşkanı, çok teşekkür ederim. Burada toplanma amacımız Amerika`nın dış politikasının belirlenmesinde rol oynayan kişilerin düşüncelerini Sizinle paylaşmaktır.

Amacımız buraya katılan kişilerin, ülkenizin bulunduğu bölgeye yönelik ABD`nin izldeği politika hakkındaki görüşlerini Size iletmektir.

Çalışmamızın verimli olması için buraya katılanların, ABD`nin Sizin bölge ile ilgili politikasına dair fikirlerini paylaşmalarını istiyorum. Eğer soruları olan varsa, buyursun.

Soru: Yanılmıyorsam, Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile iki yıl önce Aşkabat`ta karşılaştık. Bence, o dönemde Amerikan politikasında benzer eğilimler, etkiler seziliyordu. O dönemden bu yana ABD politikasında bir takım değişikliklerin oluşması beni çok memnun etti. Bu tutum, yani ABD`nin Rusya`ya Hazar Denizi`ne egemen olma olanağını sağlama tutumu biraz gevşemiştir. Bu arada Amerika`da Hazar Denizi`nin, Hazar`a kıyıdaş devletlerin ortak havzası olduğunu artık idrak etmeye başlamışlar.

Kanımca, hem ABD yönetimi, hem Amerikan halkı eskiden Sovyetler Birliği bünyesinde bulunan devletlerin şimdiki bağımsızlığını sürdürmesini kararlıkla destekliyor. Bu anlamda biz kesinlikle Rusya`nın bölgede bulunan devletlerin içişlerine müdahale etmemesinden yanayız.

Son olarak, tartışmalı bölge ile ilgili yapılan görüşmelerde belirli bir ilerleme sağlayacağınızı umuyorum. Son aylarda, maalesef, bu alanda ciddi bir ilerleme göremedik.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu konulardaki düşüncelerinizi bilmek isteriz.

Haydar Aliyev: Ben sorunuzu yanıtlarım. Zira bu, çok iyi bir sorudur. Birincisi, Hazar Denizi`ni Rusya`nın hegemonyasına kaptırmama konusunda sizinle aynı görüşteyim ve bu, bizim politikamızın ana eksenidir.

Biliyorsunuz, yüzyıllar boyunca Rusya, Hazar Denizi`nde mutlak egemenliğe sahip oldu. Sovyetler Birliği iktidarı döneminde Hazar Denizi, tamamen Sovyetler Birliği`ne mensuptu. İran, Hazar Denizi`nin güneyinde küçük bir bölgeyi kontrol ediyordu. Hazar Denizi`nde Sovyetler Birliği ile İran arasında Hasan-Kulu`dan Astara`ya kadar bir sınır hattı oluşturuldu. Hasan-Kulu Türkmenistan, Astara, Azerbaycan`da bulunuyor. Bu hat boyunca bir sınır tespit edildi. O sırada Sovyetler Birliği, Hazar Denizi`nde petrol üretiyordu. Ve bu petrol üretimini ancak Azerbaycan yapıyordu.

Bildiğiniz üzere, Hazar Denizi`nin derin alanlarında petrol üretimine ilk kez 50 yıl önce 1947 yılında Azerbaycan`da başlandı. Bu, Azerilerin, bizim bilim adamlarının, petrolcülerin özel bir girişimi idi. 1970 yılında Azerbaycan, artık Hazar`ın başka alanlarında petrol üretimini yaptığı sırada Hazar Denizi`nin sektörlere bölünmesine başlanıldı. O sırada, 1970 yılında Sovyet hükümeti bu konuda özel bir karar aldı.

Şunu bilmenizi isterim ki, o dönemde Hazar Denizi`ndeki tüm petrol üretiminin Azerbaycan`da bulunan petrol endüstrisi kurumlarınca yapılmasına rağmen, Hazar Denizi sektörlere bölündüğü için her sektörde üretilen petrol miktarı aynı cumhuriyetin kaydına geçerdi.

Cumhuriyetimiz bağımsızlığını kazandıktan sonra, Azerbaycan tarafından açılan bu petrol yataklarının işletilmesi ve bu amaçla yabancı petrol şirketlerini buraya çekme süreci başlandı. Eylül 1994`te biz ilk büyük petrol anlaşmasını imzaladık. Bence, ilk kez Amerika`da bunu \"Asrın Anlaşması\" olarak adlandırdılar. Anlaşmanın yaşama geçirilmesi için konsorsiyum oluşturuldu. Bu konsorsiyumda Amerikan şirketleri öncü rol oynuyorlar. Amerika`nın Amoco, Pennzoil, Unical, Mcdermott, Exxon şirketleri, İngiltere`nin British Petroleum, Norveç`in Statoil şirketleri de konsorsiyuma dahil olmuşlar. Biz bu anlaşmayı imzaladıktan sonra Hazar Denizi`nin statüsünün belirlenmesi meselesi ortaya atıldı. Biz bu teklifi kabul ettik, ancak statünün belirlenmesinde görüş ayrılıkları ortaya çıktı.

Hazar`a kıyıdaş ülkeler arasında en büyük, en güçlü devlet olan Rusya, yine Hazar Denizi`nde ağırlığını koymak için “condominium” (red.ortak mülkiyet), yani Hazar`a kıyıdaş olan her ülkenin 12 deniz mili uzunluğunda karasularına sahip olması, geriye kalan kısmın ise tüm ülkelere ait olması prensibini ileri sürdü.

Biz 1970 yılından Hazar Denizi`nin belirlenmiş olan sektörlerinde mineral kaynakların kullanımında sektörler ilkesini temel alıyoruz.

İran, Rusya`nın bu teklifini hemen kabul etti ve Türkmenistan da aynı şeyi yaptı. Azerbaycan, kendi ilkelerinden vazgeçmedi, ardından Kazakistan da Hazar Denizi`nin sektörlere bölünmesi ilkesini kabul etti. Dolayısıyla Hazar Denizi`nin beş ülkesinden ikisi - sektörlerden yana, üçü ise “condominium”dan yanadır. Eğer Rusya`nın teklifi kabul edilirse, o halde Hazar Denizi`nin tamamen Rusya`nın kontrolünde olacağını söylemeye gerek yok sanırım. Bu nedenle siz bize yardımcı olmalısınız diye düşünüyorum.

Hazar Denizi`nin statüsünün belirlenmesinde şu prensibe öncelik verilir: Hazar Denizi, sıra dışı bir su havzasıdır, fakat dünyada buna benzer göller, su havzaları bulunuyor ve bunların sektörlere bölünmesi veya sınır çizgilerine uygun olarak ayrı ayrı ülkelere mensup olması presedenti vardır. Bizim görüşümüz bu yöndedir ve biz bu düşüncemizden taviz vermeyeceğiz.

Sayın Haig, sizin bahsettiğiniz şu tartışma konusuna gelince, ben biliyorum, siz Türkmenistan`ın büyük dostusunuz ve bu arada benim dostum ve sizin de dostunuz olan Türkmenbaşı ile yakınsınız. Ancak dostum Türkmenbaşı`ya tavsiyeler verirken, ona bazı şeyleri de anlatmanızı isterim. Çünkü 1994 yılının Eylül ayında biz anlaşma imzaladık ve o zamandan bu yana Türkmenbaşı, bu konuda hiçbir sorun çıkarmadı. 10-15 gün önce aniden bir açıklamada bulunarak, güya Azerbaycan`a mensup olan bu iki yatağın aynı zamanda Türkmenistan`a ait olduğunu bildirdi. Birincisi, onun bu iddiası asılsızdır, ikincisi de sektör ilkesini kabul etmemekle birlikte aynı ilke temelinde nasıl böyle bir iddiada bulunur?

Ben Amerika`ya gelmeden birkaç gün önce Sayın Türkmenbaşı ile telefonla görüştüm ve eğer şüpheli bir konu varsa, heyetlerin bir araya gelerek bu konuyu müzakere etmesi gerektiğini bildirdim. Bu konuyu abartmaya gerek yok, çünkü zaten bu, kendiliğinden Rusya`nın Hazar Denizi`nde \"böl ve yönet\" ilkesini uygulamasına fırsat tanıyacaktır. Benim sizlere dağıttığım haritalarda bu sektörler ilkesi açıkça gösteriliyor. Size teşekkür ediyorum.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, ben aynı konunun devamı niteliğinde şunu belirtmek isterim ki, Azerbaycan Uluslararası Operasyon Şirketi ile Azerbaycan hükümeti arasında çok iyi ilişkiler kurulmuştur ve sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme ile ilgili olarak Türkmenistan ile tartışmalı saha konusuna burada değinildi. Siz hem bu tartışmalı saha hem de başka yataklardaki çalışmaya Rusya`nın Lukoil ve yanılmıyorsam Transneft şirketlerini de dahil ettiniz. Rusya şirketlerini bu yatakların işletimine dahil etmek suretiyle bu alanda nasıl bir strateji izlediğinizi bilmek isterim.

Haydar Aliyev: Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, Belçika, Türkiye, İran, İtalya, Suudi Arabistan şirketlerinin bizim sözleşmelere katıldığını biliyor olmalısınız. On devlet sıraladım. Bu ülkelerin hepsi Hazar Denizi`nden uzakta bulunuyor. Oysa Rusya, Hazar Denizi`nin kıyısında bulunuyor. Dolayısıyla böyle bir durumda Rusya`nın Lukoil şirketinin bu anlaşmada yer alması, Lukoil`a küçük bir hisse verilmesi tamamen doğaldır. Birincisi, bunun ticari önemi vardır; ikincisi, malumunuz üzere, Hazar Denizi`nde iş yapmak için Volga-Don Kanalını, Volga-Don su yolunu kullanmak gerekir, Rusya`yı oradan tamamen izole etmek mümkün değildir.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, kuşkusuz, biz hepimiz, - güçlü, bağımsız Azerbaycan`ın kuruluşuna inanan kişiler olarak - Azerbaycan`ın petrol yataklarının işletilmesinin ne kadar büyük önem arz ettiğini iyi anlıyoruz.

Azerbaycan`a yapılan yatırımların başarısı için bir diğer unsur, yatırımlar sonucunda elde edilen petrol ürünlerinin dünya pazarlarına güvenli ihraç edilmesidir. Azerbaycan`dan inşa edilecek petrol boru hatlarının günümüzdeki durumu ve bundan kaynaklanan bir dizi polemikler hakkında, - ki biz bunların çözümü alanında bazı önlemler alındığını biliyoruz, - genel olarak Azerbaycan petrolünün nakli, boru hatlarının güzergahları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Ana boru hattı hangi güzergahtan geçecektir?

Haydar Aliyev: Bildiğiniz üzere, Eylül 1994`te anlaşmayı imzalayınca hemen ardından bize Rusya tarafından baskılar başlandı. Maalesef, Rusya ile Ermenistan, İran birlik oldular. Biz sözleşmeyi imzalamış olsak bile onlar petrolün çıkarılmasına engel olacaklarını sandılar. Rusya, Hazar Denizi`nden üretilen tüm petrolün ancak Rusya üzerinden taşınması gerektiğini görüşündedir. Hatta geçenlerde sizin Enerji Bakanı Moskova`yı ziyaret etti ve Başbakan Birinci Yardımcısı Nemtsov ile bir araya geldi, o esnada Rus televizyon kanalında şöyle kısa bir progran yayınlandı: Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı Nemtsov sizin enerji bakanına söyledi ki, Hazar Denizi`nde istediğiniz kadar petrol çıkarın, ama bunun hepsini Rusya üzerinden taşımanız gerekir. Yani Rusya, bizim anlaşma yapmamızı engelleyemediyse de, petrol ihracatına engel olmak istiyor. Amerikan yönetimi ve bilhassa Sayın Bill Clinton da bunu iyi anlıyor.

Bu nedenle erken petrolün ihracı için iki petrol boru hattının döşenmesinde karar kıldık. Sayın Clinton da bana bunu ısrarla söyledi. Bir petrol boru hattı Rusya üzerinden Karadeniz`deki Novorossisk limanına, ikinci petrol boru hattı ise Gürcistan üzerinden yine Karadeniz`deki Supsa limanına uzanacaktır. Bunlar erken petrol içindir. Ama biz büyük hacimde petrol bekliyoruz. Sadece Azerbaycan petrol yataklarından değil, hatta Kazakistan petrol yataklarından çıkarılan büyük miktarda petrolün ihracatını hangi güzergah üzerinden yapabiliriz? Bizzat biz böyle bir petrol boru hattının Gürcistan - Türkiye - Akdeniz - Ceyhan limanı güzergahı üzerinden yapımını önörüyoruz. Rusya, tüm petrolün kendi toprakları üzerinden taşınmasını istiyor. Aynı şeyi İran da istiyor. Hatta çoğu kişi, bu boru hattının İran üzerinden geçeceği taktirde mali açıdan daha avantajlı olacağını düşünüyor.

Bu arada erken petrol boru hattının Rusya üzerinden geçmesi konusunda Rusya büyük zorluklarla karşılaştı. Çeçenler, toprakları üzerinden yüz kilometrelik boru hattının geçmesine karşı çıktılar. Rus yöneticileri bana başvurdular. Çeçenistan Cumhurbaşkanı Aslan Mashadov Bakü`ye bana geldi. Ardından Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı Nemtsov Bakü`ye geldi. Biz Bakü`de Rusya, Azerbaycan, Çeçenistan arasında üçlü bir anlaşma imzaladık.

Kazakistan ile aramızda bir anlaşma yapılmıştır. Biz Chevron Şirketinin Tengiz`de ürettiği petrolü Hazar Denizi`nden Bakü`ye, Bakü`den ise Gürcistan üzerinden Karadeniz`e ulaştırıyoruz. Biz bunu tankerler ve demiryolu aracılığıyla yapıyoruz. Bu arada Nazarbayev ile ben Haziran ayında anlaşma imzalayarak, Kazakistan`dan Bakü`ye kadar uzanan Hazar Denizi dibi boyunca boru hattının yapımı konusunda uzlaştık. Bu nedenle tüm Hazar Denizi havzasında üretilen petrol dış piyasaya - Batı`ya sadece Azerbaycan toprakları üzerinden taşınacaktır. Bu, Batı için, Amerika için en uygun güzergahtır.

Soru: 1995 yılı sonlarıda Başkan Clinton ve Anthony Leigh benden bir ricada bulundular, erken petrolün ihracatı için öngörülen iki boru hattının inşası konusunda Amerika`nın tutumunu anlatmak için bölgenizi ziyaret etmemi ve Sizinle bir araya gelerek düşüncelerini iletmemi istediler. Bu anlamda Sayın Anthony Leigh yönetiminin bu konudaki tutumu ile ilgili söyleyecekleri var mı?

Anthony Leigh: Kısaca bilgi vereceğim. Bizim stratejik görüşlerimizin demin bahsettiğiniz yaklaşımlara çok yakın olduğu gayet açıktır. Bence, Ruslar da artık bu konuda bizim tutumumuzu net olarak anladılar. 1993-1995 yıllarında yürütülen görüşmelere bizzat katılan bir kişi olarak belirtirim ki, bu düşünceler Ruslara açıkça ifade edildi. Eminim, bu masada oturan herkes bu meselenin stratejik ve ekonomik açıdan ne kadar uygun olduğunu çok iyi idrak etmiş olsa da Washington`da aynı şekilde konunun derinliğine henüz vakıf olamamışlar. Onun için Washington ziyaretinizin bu konunun geniş bir şekilde anlatımına katkısı olacağını düşünüyorum.

Soru: İzin verirseniz, Sayın Leigh`in kaldırdığı konuya dönmek isterim. Bu konu, boru hatları ile doğrudan bağlantısı bulunan Dağlık Karabağ sorunudur. Dağlık Karabağ sorununun çözümü konusunda verilecek olası tavizleri bilmek istiyorum. Genel olarak, bu konudaki tavırınız açıklamanızı rica ediyorum.

Haydar Aliyev: Çok teşekkür ederim. Bu, benim için önemli bir soru. Zira size söyledim, buraya gelirken benim ilk amacım Dağlık Karabağ sorununun çözümünde ABD`nin desteğinin artırılmasıdır. Size dağıtılan haritada, Dağlık Karabağ da dahil olmak üzere Azerbaycan topraklarının yüzde 20`sinin Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edildiğini görüyorsunuz. Üç yıl önce biz ateşin durdurulması için bir anlaşma imzaladık, üç yıldır savaş yoktur.

Nihayetinde, sorunun barış yoluyla çözümü için geçen sene Aralık ayında AGİT Lizbon Zirvesi`nde üç ilke belirlendi: birincisi, Azerbaycan ve Ermenistan cumhuriyetlerinin toprak bütünlüğünün tanınması; ikincisi, Dağlık Karabağ`a Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde en geniş özerklik statüsünün verilmesi; üçüncüsü, Dağlık Karabağ`ın tüm nüfusunun güvenliğinin güvence altına alınması. Bu prensipler bizi tam olarak tatmin etmese de, Lizbon`da bunların kabulü yönünde oy verdik. 54 AGİT üyesinden 53`ü, aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri bu ilkelere oy verdi. Ermenistan ise buna karşı çıktı.

Bildiğiniz üzere, şimdi Amerika, Rusya ve Fransa AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlığını yapıyor. Bu sorunun barışçıl yoldan çözüm bulması için üç başkan - Bill Clinton, Chirac, Boris Yeltsin 20 Haziran`da Denver`de ortak bildiri yayınladılar. Amerika`nın eşbaşkanlık görevini Sayın Strobe Talbott yürütüyor. En son üç eşbaşkan bize önerilerde bulundular. Bunlar iki bölümden oluşmaktadır. İlk aşamada Dağlık Karabağ`ın çevresinde bulunan altı bölgeden Ermenistan silahlı kuvvetlerinin çekilmesi, bu topraklar özgür olduktan sonra oradan zorla kovulan vatandaşların yerlerine geri dönmeleri söz konusudur. Ben bu harita ile ilgili kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum. Kırmızı renkle Dağlık Karabağ`ın arazisi gösterilmiştir. Yeşile boyanan bölge Dağlık Karabağ`ın çevresinde bulunan Azerbaycan`ın altı idari bölgesidir. Sarı renkli arazi, Azerbaycan`ın Laçin bölgesi - tamamen Azerilerin yaşadığı ve Azerbaycan`a ait olan bölge, - bu da işgal edilmiştir. Burada Şuşa Rayonu (red. rayon- idari birim) bulunuyor, Dağlık Karabağ İli`nin sınırları içinde olsa da, nüfusunun salt çoğunluğu Azerilerden oluşuyordu ve burası Azerbaycan`ın tarihi kültür merkezidir. Boyanan tüm bu bölgeler Azerbaycan topraklarının yüzde 20`sini oluşturuyor ve hepsi Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altında bulunuyor. Bu topraklardan bir milyon Azerbaycan vatandaşı zorla göç ettirilmiştir, şu anda Azerbaycan`ın diğer bölgelerinde çadırlarda barınıyorlar. Sayın Brzezinski o çadırları ziyaret etmiştir.

Minsk Grubunun son önerisi gereğince biz, öncelikle, yeşil renkle boyanmış bölgelerin boşaltılmasını ve bu bölgenin vatandaşlarının kendi yerlerine dönmelerini talep ediyoruz. Ardından, ikinci aşamada, Dağlık Karabağ`ın statüsü belirlendiği sırada sarıya boyanan Azerbaycan bölgelerini boşaltmalarını talep ediyoruz. Bildiğiniz üzere, bir milyon mülteci beş yıldır çadırlarda barınıyor. Ülkede yedi milyonluk nüfusun bir milyonu mülteci durumundadır. Bu arada, Rusya`nın burada kendi birliklerini konuşlandırarak bu sorunun çözümü için bize birkaç kez vaatte bulunduğunu belirtmek isterim. Fakat biz Rus birliklerinin Azerbaycan`a gelmesine izin vermedik. Azerbaycan`da Rusya`nın ne birlikleri, ne de askeri üsü bulunuyor.

Ermenistan`da Rusya`nın büyük askeri birlikleri, askeri üssü bulunuyor ve Rusya ile Ermenistan arasında askeri anlaşma yapılmıştır. Ayrıca Ermenistan`ın Türkiye ve İran sınırlarını da Rus birlikleri muhafaza ediyor. Gürcistan da durum aynı. Dolayısıyla Kafkasya`da bir tane bile Rus askerinin bulunmadığı tek devlet biziz.

Rusya defalarca bize, birliklerinin Azerbaycan`da konuşlandırmasına izin vermemizi ve işgal altındaki toprakları kurtarmayı önerdi. Ancak biz zor durumda olmamıza rağmen bunu kabul etmedik. Onun için Ermenistan birliklerinin buradan geri çekilmesi için AGİT çok uluslu barış güçlerinin oluşturulması ve bölgeye gönderilmesi gerekir.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, özel yaşamınızla ilgili ideolojik bir soru sormak istiyorum. Sizin çok müthiş bir siyasi kariyeriniz oldu, Siyasi Büro üyeliğine kadar terfi ettiniz ve şimdi kendi devletinizi yönetiyorsunz. Sizde bu ideolojik değişiklik nasıl gelişti?

Haydar Aliyev: Siz belki buna şaşırmışsınızdır, ancak bu, doğaldır. Benim o dönemdeki yaşantım ve faaliyetim hayatımın bir aşamasıdır. 1980 yılı sonlarında, özellikle 1987 yılında siyasi bürodan istifa ettim, istifa sonrası dönem hayatımın ikinci aşamasıdır. Ben size küçük bir kitap hediye edeceğim, orada komünist Haydar Aliyev`in neden antikomünist olduğunu göreceksiniz. Fakat kısaca anlatayım. Birkaç düşünce çatışması yüzünden ben 1987 yılında Siyasi bürodan istifa ettim. 1988 yılında Ermenistan, Azerbaycan`a saldırdı, ihtilaf başladı. Ben buna isyan ettim. Ancak Komünist Parti yöneticileri - Gorbaçov ve diğerleri sorunun önlemek için hiçbir şey yapmadılar.

1990 yılında Komünist Parti`nin kararı üzerine Sovyet Ordusunun askeri birlikleri Bakü`ye girdi ve onlar Azerbaycan halkını katlettiler, milli kurtuluş hareketini boğmaya çalıştılar. O sırada ben Moskova`da ikamet ediyordum. Moskova`daki miting ve toplantılarda Sovyetler Birliği`nin kararına itiraz ettim, Komünist Parti`den ayrıldım. Bu nedenle beni takip etmeye başladılar. Bu arada ben Sovyetler Birliği`nin dağılması için mücadele verdim. Moskova`da beni tutuklamak istediler, Azerbaycan`a geldim. O dönemde orada hala komünist rejimi ugulanıyordu. Benim orada kalmama izin vermediler, doğduğum yere - kuşatma altında bulunan Nahçıvan`a gittim. Üç yıl orada kaldım. Sürgünde, zor şartlarda yaşadım. Azerbaycan`ın demokrasi yolunu izlemesi için ber orada ilk adımları attım. Azerbaycan`da sevilen sayılan bir insan olduğum için Komünist Parti ve Sovyetler Birliği`nin çökmesi ile ilgili konuşmalarım insanları ikna etmeye yetti. O gün bugündür ben Azerbaycan`ı demokratik, bağımsız devlet olarak görmek istiyorum.

1993 yılında Azerbaycan`da iç savaş başladığı sırada halk benim geri gelmemi istedi ve ben Bakü`ye geldim. O dönemden bu yana Azerbaycan`da demokratik, laik, hukuk devletinin kurulması için uğraşıyorum. Bu süreçte yaptığım çalışmalar bunun kanıtıdır.

Kafkasya`da Azerbaycan`ın tam bağımsızlığını koruyup kollamak çok zordur. Topraklarımızın yüzde 20`si Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altında bulunuyor. Bir milyon vatandaşımız mülteci durumunda çadırlarda yaşıyor. Komşularımız olan Gürcistan, Türkiye ile çok iyi dostuz. Ancak çok güçlü düşmanlarımız var. Böyle bir ortamda ben hem bağımsızlığı sağlıyor, hem demokrasiyi geliştiriyorum. Ülkemizde siyasi çoğulculuk uygulanıyor, herkes istediği şekilde görüşünü ifade ediyor.

Bizde herkesin ifade özgürlüğü vardır. 30`dan fazla parti faaliyet göstermektedir. Sekiz parti parlamentoda temsil edilmiştir.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, izninizle, biraz geleceği konuşalım. NATO`nun Doğu`ya doğru genişlemesi kararı alındıktan sonra Rusya`nın stratejik planlarında, eskiden Sovyetler Birliği`ne üye olan şimdiki bağımsız devletlerle ilgili nasıl bir politika geliştireceği konusunun gündeme geleceğini düşünüyorum. Ben bu ülkelerin ekonomilerinin birbirine bağımlı hale gelmesi veya siyasi bağımsızlık konusunu kastediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, böyle bir varsayım düşünelim: eğer siz gelecek ABD Başkanı`nın Ulusal Güvenlik Danışmanı olsaydınız, başkanın eski Sovyetler Birliği üyesi ülkelerle ilgili politikasını belirlerken Rusya konusunda nasıl bir tutum izler ve Rusya`ya ne söylerdiniz?

Haydar Aliyev: Ben çok iyi danışmanlık yapardım, lütfen beni o göreve tayin edin (Gülüşmeler). Ben yardım ederim, zira Rusya`yı çok iyi biliyorum. Bu arada Azerbaycan bilhassa zor durumdadır. Rusya, Ermenistan`ı Kafkasya`da en büyük dayanağı olarak görüyor. Küçük bir yerde, 29 bin kilometrekare alanda ne kadar Rus askeri konuşlandırılmıştır?! Şu son zamanlarda alınan bilgilere göre, son üç yılda Rusya Savunma Bakanlığı Ermenistan`a gizli şekilde yasadışı yollardan bir milyar dolar değerinde çok güçlü silahlar vermiştir. Biz bu konuyu Devlet Başkanı Boris Yeltsin`e sorduk. Elimizde oraya verilen füze ve tankların listesi var. Hatta nükleer başlıklı füzeler bile var. Bunlar değil Azerbaycan`ı, tüm çevreyi bile yıkabilir. Sizlere bir harita dağıtmışlar. Bu haritada Rusya`nın Ermenistan`a verdiği füzelerin tahribat güçleri gösteriliyor. Dolayısıyla eğer ben başkanın ulusal güvenlik yardımcısı olsaydım, Amerikan Başkanı`na bu konularda daha duyarlı davranmasını tavsiye ederdim. Biz BDT üyesiyiz, ancak bağımsız bir tutum izliyoruz ve bağımsız tutumumuzdan dolayı orada çok sevilen bir ülke değiliz.

Soru: Bu konuyu Sayın Yeltsin`e sorduğunuzda tutumu nasıl oldu? Madem Rusya, Karabağ sorununun çözümünde eşbaşkanlık görevini üstlenmiştir, Siz onun bu davranışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haydar Aliyev: İşte burada bir paradoks söz konusudur. Şimdi ben ne yapabilirim? Biz küçük bir ülkeyiz, ayrıca topraklarımızın yüzde 20`si işgal edilmiştir. Mart ayında Moskova`yı ziyaretim sırasında BDT ülkeleri devlet başkanlarının toplantısında yaptığım konuşmada sordum: Rusya, neden Ermenistan`da askeri üs bulunduruyor? Buna ne gerek var, bu, kime yöneliktir? BDT üyesi iki devlet arasında özel bir askeri anlaşma olur mu? Ben Mart ayında Yeltsin ile görüşmemde, Ermenistan`a verilmiş tüm silahların geri alınması ve bu silahları gönderen kişilerin cezalandırılması gerektiğini söyledim. Kendisi soruşturma makamlarına talimat verdi, soruşturma yapıyorlar. Ancak biz herşeyi biliyoruz, çünkü tüm belgeleri topladık ve bunların bir kısmı gazetelerde çıktı. Haziran`da Yeltsin ile görüşmemizde kendisi bana gerekli önlemlerin alınacağına dair bir kez daha söz verdi. Bekliyorum. Şimdi Yeltsin tatilde, dönünce bakacağız.

Hep siz bana sorular soruyorsunuz, bu arada ben de size sormak istiyorum. Böyle bir ortamda Amerikan Kongresi, 1992 yılında Azerbaycan`a yönelik adaletsiz bir karar, 907 nolu maddeyi kabul etti. Başkan Clinton ile görüşmelerimde kendisi bu maddeye karşı olduğunu söyledi. Dış İşleri Bakanı Albright konuşmasında bu maddenin iptalini talep etti. Önceleri Sayın Bush da buna karşı çıktı. Bir kaç gün önce kongre üyesi King, Kongre`ye iyi bir karar tasarısı sunarak bu maddenin iptalini istedi.

Burada da bir paradoks bulunuyor. Ermenistan, topraklarımızı işgal etti, insanlarımızı yerinden yurdundan etti. Fakat bizi suçluyorlar, güya Ermenistan`ı biz ablukaya aldık ve bu yüzden Amerikan yardımından yoksun bırakıldık. Amerika, Ermenistan`a yılda 100 milyon, 250-300 milyon dolarlık yardım ediyor, ancak bize yapmıyor. Amerikan şirketleri Azerbaycan`a gelerek uzun vadeli - 30, 40, 50 yıllık işler yapmaya başladılar ve Amerika, bundan çok büyük gelir eldecektir. Bu durumda bile Amerika, Azerbaycan`a karşı ayrımcılık yapıyor. Ben bugün Kongre`de bu konuları konuşacağım. Aynı konuyu Sayın Brzezinski ile defalarca kez görüştük. Ben ayrıca sizleri de bu haksızlığı gidermeye davet ediyorum.

Dünyada Amerikan devletinin, toplumunun en büyük özelliği adil olmasıdır. Ne var ki ABD Kongresi`nin bu adaletsiz tutumu Amerika`nın genel imajına hiç uymamaktadır. Biz bu konuları gündeme taşıdığımızda bunların Ermeni diasporasının, lobisinin baskısıyla yapıldığını söylüyorlar. Ben bazen düşünüyorum - Ermeni lobisi, Amerika`nın yönetim çevrelerinden daha mı güclü acaba? Ben bunu düşünmek istemiyorum. Bana, Amerika`da bir milyon Ermeni yaşadığını söylüyorlar. Amerika`nın 300 milyon nüfusu var. Eğer bir milyon Ermeni, tüm işleri çekip çeviriyorsa, o zaman bir süre sonra Amerika`da da bir Ermeni devleti kurulacak, bu tehlikenin önüne geçmek gerekir.

Hatırlarsanız, ben Bakü`de de sizlere söyledim, - biz gerçekten barış istiyoruz. Azerbaycan ve Ermenistan yüzyıllar boyunca yan yana yaşadıkları gibi, bundan böyle de binyıllar boyunca yan yana yaşayacaklardır. Onun için bu düşmanlığa, çatışmaya, ihtilafa mahal vermemek lazım. Biz gerçekten Ermenistan ile barış sağlamak, önceleri mevcut olan çok güzel ilişkilerimizi tesis etmek ve barış içinde yaşamak istiyoruz. Sizleri temin etmek isterim ki, Dağlık Karabağ`a Azerbaycan`ın sınırları içinde özerklik statüsünün tanınması ile birlikte onlara gerçekten en iyi ortam sağlanacaktır. Ben biliyorum, bizim yolumuz ancak barış yoludur ve biz bu tutumumuzu sürdüreceğiz.

Teşekkür ederim, sizlerle bir arada bulunmaktan çok memnun oldum. Hepinizi Azerbaycan`a davet ediyorum. Azerbaycan`a gelmenizi çok istiyorum. Sayın Brzezinski, Azerbaycan`ı ziyaret etti, kendisi size anlatır. Sayın Scowcroft, da ziyaret etti. Ancak ben hepinizi teker teker Azerbaycan`a davet ediyorum. Sizlerle Azerbaycan arasında, bizzat benim aramda iyi dostluk ilişkilerinin gelişmesini çok istiyorum. Teşekkür ederim. Çok teşekkürler.

Çeviri 1 Ağustos 1997 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır