Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, "Yoksulluğun azaltılması ve Ekonomik Kalkınmaya yönelik Devlet Programı" konulu ulusal konferansta konuşması - 25 Ekim 2002

Sayın konferans katılımcıları!

Sayın Bayanlar ve Baylar!

Sizleri - "Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Kalkınmaya yönelik Devlet Programı"nın görüşülmesi ile ilgili düzenlenen ulusal konferansa katılanları yürekten ve en içten duygularla selamlar ve konferansın çalışmalarında başarılar dilerim.

Azerbaycan`da yoksulluğun azaltılması ve ekonomik kalkınma sorunlarını konu alan böylesine etkili bir konferansın düzenlenmiş olması büyük önem arz etmektedir. Zira ülkemizin bağımsızlığını kazanmasının ardından yaşama geçirdiğimiz etkinlikler sonucu Azerbaycan ekonomisinin kalkınmasını, insanların refahının artmasını sağlamayı başardık. Fakat bununla birlikte, yoksulluk, hâlâ çözülmesi gereken büyük bir sorun olarak gündemimizdeki yerini korumaktadır. Dünyada yoksulluk sorunu son onyıllarda bir insanlık sorununa dönüşmüş bulunuyor. Dünyanın birçok ülkelerinde yoksulluk oranı çok yüksektir. Yoksulluğun azaltılması için zorlu bir çalışma yürütülmektedir. Geçenlerde Johannesburg`da Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen konferansta yoksulluğun azaltılması sorunu ciddi bir biçimde masaya yatırılmıştır. 2015 yılına kadar dünyada yoksulluğun iki katı azaltılması hedefi öne sürülmüştür.

Yoksulluğun nedenleri bellidir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde bunun farklı nedenleri vardır. Bazı kıtalarda öyle ülkeler var ki, burada yoksulluk artık onca senelerdir sürmektedir. Birçok ülkelerde yoksulluk son devirlerde, yani İkinci Dünya savaşı sonrasında ve özellikle son onyıllarda dünyada yaşanan süreçlerle ilgilidir. Eğer bizim bölgemize, yani Doğu Avrupa ülkelerine, eski dönemlerde Sovyetler Birliği`ne üye olmuş günümüzde ise artık bağımsızlığına kavuşan cumhuriyetlere, ülkelere bakarsak, burada yoksulluğun nedenleri diğer bölgelerden biraz farklılık göstermektedir, fakat bununla birlikte tam açıktır. Bu, ekonominin gerileme dönemi içinde olması ve bu nedenle insanların iş bulamaması, işsiz kalması ve böylece, onların refah düzeyinin artışı için olanakların oluşturulamamsı sonucunda olmuştur.

Eski Sovyetler Birliği üyesi ülkelerde SSCB`nin dağılmasının ardından son derece zor sosyo-ekonomik süreçlerin yaşanmış olduğu ve şu anda yaşandığı bilinmektedir. Sovyetler Birliği döneminde de bu ülkedeki insanların hepsi eşit düzeyde yaşamıyorlardı. Cumhuriyetlerdeki durum da aynı değildi. Fakat genel anlamda bir yoksulluk mevcuttu. Belki, o dönemlerde Sovyet düzeninde herkesin eşit koşullarda yaşaması ilkesi prizmasından bakıldığında herhangi kimsenin yoksul olup-olmadığı net bir biçimde anlaşılmıyordu. Genel olarak, Sovyetler Birliği`nde, sosyalist düzeninde yosulluk bir sorun olarak değerlendirilmiyordu. Yani sorun var olsa da, o yok sayılıyordu.

Fakat Sovyetler Birliği`nin dağılmasından, cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını kazanmasından sonra herkesten bağımsız, çok doğal bir biçimde gelişen süreçler, ekonominin önemli ölçüde gerilemesine, ardından çeşitli ülkelerde ya farklı biçimlerde onların çöküşüne, ya da güçlü bunalıma yol açmıştır.

Bizim ülkemizde de aynı süreç yaşandı, hepimiz bunu yaşadık. Fakat Sovyetler Birliği`nin dağılması üzerine bizim ülkemizde gelişen süreçlerin yanı sıra, Ermenistan`ın Azerbaycan`a yönelik daha 1988 yılında başlatmış olduğu askeri saldırı ekonomimizi çok olumsuz etkilemiştir. İhtilaf ve onun ardından ortaya çıkan savaş, doğal olarak ekonomimizin birçok alanlarını negatif etkilemiştir. Daha sonraki yıllarda - 1990-1991 yıllarında, 1992-1993 yıllarında ise, - bir yandan Ermenistan-Azerbaycan sorunu, savaş, bunun sonucunda insanların yerlerinden, yurtlarından zorla göç ettirilmesi, göçmen ve mülteci durumuna düşmesi, bütün servetlerini kaybetmeleri, öte yandan Azerbaycan`da o yıllarda patlak veren hükümet bunalımı, ekonomik ve sosyal kriz ülkemiz ekonomisini her geçen yıl daha da gerilemesine yol açmıştır. 1993-1994 yıllarında bu gerileme artık tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Ekonomimiz gelişmek yerine, her yıl yaklaşık olarak %20-25 oranında küçülüyordu. Enflasyon çok daha büyük rakamlara yükselmişti. Ve doğal olarak, böyle bir ortamda birçok müessiselerin faaliyetini durdurması sonucu insanlar işsiz kalmışlardı. Bir kez daha belirtiyorum, bütün bunlar ve savaş sırasında göçmen akınının artması ülkemizde yoksulluğun temel nedenleri olmuştur.

Yoksulluğun ortadan kaldırılması için araçlar bellidir. Biz kendimiz de bunları biliyoruz. Mamafih uluslararası örgütler, bu konularla ilgilenen kuruluşlar, uzman örgütler vesaire - tüm bunlar çok derin ve detaylı incelemeler yaparak, bir yandan yoksulluğun nedenlerini ortaya çıkarmış, öte yandan da yoksulluğun kaldırılması yollarını tespit etmişler. Belirttiğim gibi, biz kendimiz de çalışma sırasında bunları saptadık. Burada bizim için yeni hiçbir şey yok. Ama, aynı zamanda, dünya deneyimi, uluslararası örgütlerin, finans kuruluşlarının, Birleşmiş Milletler`in ilgili makamlarının bu alanda gerçekleştirdiği çalışmalar ülkemizde yoksulluğun ortadan kaldırılması için yolların belirlenmesinde ve pratik önlemlerin alınmasında bize katkısı olmaktadır.

Bildiğiniz üzere, 1995-1996 yıllarında bizim ekonomimiz, sonunda, krizi aşmıştır ve her yıl düzenli bir biçimde gelişmektedir. Gelişmemizin ana ilkeleri de bellidir. Öncelikle bu, Azerbaycan`ın piyasa ekonomisi yolunu izlemesidir. Evet, bu yol bizim için yeni bir yoldur ve çoğu kişi için son derece anlaşılmaz, karmaşık bir yoldur. Çoğu insanlar bu ekonomik düzende çalışmaya alışmamışlar. Bu yüzden de biz birçok zorluklarla karşılaştık. Fakat ekonomik reformların yapılması piyasa ekonomisinin uygulanması için temel koşuldu. Biz bunları başlattık, başarıyla uyguladık ve şimdi de sürdürüyoruz.

Öncelikli olarak toprak reformunun yapılması, Azerbaycan`da toprağın köylülere dağıtılması ve onların kendi topraklarını verimli kullanması için gerekli olanakların sağlanması, yardımların yapılması, doğal olarak öncelikle tarım sektöründe her yıl olumlu gelişmelerin ortaya çıkmasının temel nedeni olmuştur.

Özelleştirme programının yaşama geçirilmesi. Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin özelleştirilmesi gerçekleşmiştir ve biz artık tüm alanlarda özelleştirmenin yapılması için bir program hazırladık. Özelleştirme alanında bugüne kadar uygulanan önlemler kendi sonuçlarını vermiştir.

Ekonominin liberalizasyonu da temel koşullardan biri olmuştur. Bütün bunların sonucunda biz, belirttiğim gibi, 1996 yılından itibaren ekonomimizin gelişmesini sağlayabildik. O dönemden bu yana Azerbaycan`da gayri safi milli hasıla yüzde 68 artış kaydetmiştir. Sanayi üretimi yüzde 23, tarım üretimi yüzde 39, dış ticaret hacmi 2.2 katı kadar artmıştır. Enflasyon rakamı yüzde 2.5 olmuştur. 1995 yılından itibaren enflasyon, neredeyse, yok düzeyindedir. Bütün bunların sonucunda biz insanların refah düzeyini yükseltme olanağını elde ettik. Söz konusu yıllarda aylık ortalama ücretler 3.6 katı kadar artmıştır. Emekli aylıkları 3.4 katı yükselmiştir.

Bugün Azerbaycan, 1 milyar 300 milyon dolar döviz rezervine sahip bulunuyor. Fakat biz ekonomide çalışmalarımıza başladığımız sırada, bizim bir dolar bile döviz rezervimiz yoktu, hiçbir şeyimiz yoktu. Tüm düzen çökmüştü. Ekonomik reformların gerçekleşmesi ile ilgili olarak biz ta başlardan, daha 1993-1994 yıllarından itibaren bile yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi konusunu amaç olarak belirledirk ve kararlı bir biçimde bu alanda gerekli önlemleri yaşama geçirerek büyük başarılar kazandık. Tüm bunların temelini, öncelikli olarak, Azerbaycan`ın petrol stratejisi oluşturuyordu. 20 Ekim 1994`te, burada, Gülistan Sarayı`nda Hazar`ın Azerbaycan sektöründe bulunan "Azeri", "Çırak" ve "Güneşli" petrol yataklarının Batılı ülkelerin birçok petrol şirketleri ile ortak işletilmesine ilişkin anlaşma imzaladık. O, "Asrın Mukavelesi" olarak isimlendirildi. Bu, tam anlamıyla gerekçeli bir anlaşmaydı, zira o dönemlerde böyle bir anlaşmanın imzalanması yalnızca Azerbaycan`da değil, tüm dünyada bir ilkti. Biz bu anlaşmaları düzenli bir biçimde yaşama geçiriyoruz. Biliyorsunuz, bundan sonraki yıllarda biz petrol ve gaz yataklarının işlenmesi ile ilgili birçok başka anlaşmalar da imzaladık ve onları da uyguluyoruz. Bunların hepsi bir bütün olarak Azerbaycan`ın devlet petrol stratejisini oluşturuyor. Petrol stratejisi Azerbaycan`ın doğal kaynaklarının - petrol ve doğal gaz yataklarının halkımızın bugünü ve geleceği için verimli kullanımı amacıyla dünyanın büyük, deneyimli petrol şirketleri ile beraber işletilmesini içeriyor. Bunun sonucunda biz artık çok iyi sonuçlara vardık.

Bilindiği gibi, petrol artık üretilmektedir, iki güzergah üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılmaktadır. Biz Bakü-Novorossiysk ve Bakü-Supsa petrol boru hatlarını inşa ettik. İhraç edilen petrolden hem Azerbaycan, hem de bizimle beraber bu çalışmaya katılan petrol şirketleri gelir sağlıyorlar. Bunun sonucunda Azerbaycan`da Petrol Fonu kurulmuştur. Bugün Petrol Fonu`nda 690 milyon dolar hacminde kaynak birikmiştir. Bu Azerbaycan`ın büyük servetidir. Yaşama geçirdiğimiz ekonomik reformlarla beraber, bunlar ekonomimizin gelişmesini sağladı, vurgulamış olduğum şu verilerin elde edilmesine yol açtı. Halkımızın refahının önemli ölçüde artması sağlandı. Sağlanan başarılar sadece üretimin artması, ekonominin gelişmesi, insanların refah düzeyinin yükselmesi ile sınırlı değildir, Azerbaycan`ın ekonomik manzarası büsbütün değişmiştir.

Örneğin, yaptığımız ekonomik reformlar sonucunda, şu anda Azerbaycan`da üretim alanında özel sektörün payı yüzde 70, keza sanayide ise yüzde 50 olmuştur. Tarımsal üretimin yüzde 99`u özel sektöre ait. Ticaret sektöründe de aynı rakam sözkonusu. İnşaatta özel sektörün payı yaklaşık olarak yüzde 65`tir. Ulaştırma sektöründe de bir o kadar paya sahip. Bunlar bizim ekonomik reformların çok güzel sonuçlarıdır. Evet bunların hepsi birlikte, yine belirttiğim gibi, Azerbaycan`ın ekonomik görünümünü değiştirmiştir. Azerbaycan`da alt yapı gelişiyor, kentler yapılanıyor. Ülkemizde şimdi geniş çaplı inşaat çalışmaları - tabii ki, özel sektörün aracılığıyla,-yapılmaktadır. Konutların yapılması çok sevindirici bir durumdur. Bu konutlar insanların yaşam biçiminin, oturma koşullarının iyileştirilmesi için yapılıyor. Bu da çok büyük bir ticari çalışmadır, son yıllarda Azerbaycan`da takdir ettiğmiz bir çalışmadır.

Tüm bunlar,-ki şunun altını çizerek belirtiyorum,- bizim yaptığımız çalışmalrın bir sonucudur ve size açıkladığım şu rakamlar Azerbaycan`ın bugünkü düzeyini gözler önüne seriyor.

Fakat bunun yanı sıra Azerbaycan`da hala yoksulluk mevcut. Yoksulluğun ortadan kaldırılması bizim temel görevlerimizden biridir. Uluslararası örgütlerin araştırma çalışmalarının sonuçlarından şu anlaşılmaktadır ki, nüfusun yüzde 47`si yoksulluk düzeyinde yaşıyor. Bu ise şu demek oluyor, bizim görevimiz bundan böyle yapılacak çalışmalar aracılığıyla yoksullukla mücadeleyi güçlendirmekten oluşuyor. Bunun için de ben Mart 2001`de Azerbaycan`da yoksulluğun azaltılması ve ekonomik kalkınmaya yönelik devlet programının hazırlanması ile ilgili kararname imzaladım ve Devlet Komisyonu`nu kurdum. Komisyon başkanlığını Başbakan Artur Rasizade yürütüyor. Bu komisyon önündeki görevi yaşama geçirmeye çalışıyor. Onun yaptığı çalışmalar sonucunda yoksulluğun azaltılmasına, ekonomik kalkınmaya ilişkin program düzenlenmiştir. Bu program uluslararası örgütlerin,- ki buraya onların temsilcileri katılmış bulunuyorlar,- katılımı, tavsiyeleri, yardımı ile hazırlanmıştır.

Biz bu programı inceledik ve bugün de o, ulusal konferansta görüşülecektiir. Bu programda, - birazdan bununla ilgili bir rapor sunulacaktır,- izlenecek temel yollar belirtilmektedir. Söz konusu program bizim şimdiye kadar yürüttüğümüz çalışmaların daha da hızlandırılması, daha mükemmel bir biçimde yapılması yoluyla yaşama geçirilebilir. Yani piyasa ekonomisinin giderek gelişmesi, geniş alanlara yayılması, Azerbaycan ekonomisinin bütün alanlarını kapsaması gerekir. Ekonomik reformların bütün alanlarda yaşama geçirilmesi gerekir. Ekonomi sektörünün yanı sıra, eğitim ve sağlık alanındaki reformlar da çok büyük önem arz etmektedir. Şimdi biz öyle bir düzeye ulaşmışız ki, ekonomik reformları mutlak bir biçimde uygulayarak, eğitim ve sağlık alanı reformlarının hızla gerçekleşmesini sağlamalıyız.

Ülkeye yabancı yatırımların çekilmesi gerekir. Şimdi bizde yabancı yatırımlar her geçen yıl artıyor. Önümüzdeki yıllarda da Azerbaycan`ın ekonomisine milyarlarca dolar değerinde yabancı yatırımın yapılacağı beklenmektedir. Dünya tecrübe birikiminin verimli kullanımı ve uluslararası finans kuruluşlarının yardımı - Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu(İMF), İslam Kalkınma Bankası, Asya Bankası, öteki bankaların yardımıyla, onlardan alınacak krediler ile ülkemizde çeşitli projeler yaşama geçirilecektir. Şimdi biz ekonominin tüm olası potansiyelini harekete geçirmişiz. Fakat işsizliğin ortadan kaldırılması, yeni işyerlerinin açılması için yeni projelerin gerçekleştirilmesi gerekir. Bizim Ekonomik Kalkınma Bakanlığı`nda bu tür projeler mevcuttur. Bakan bu konuda rapor sunacak ve bilgi verecektir. Bana verilen bilgilere göre, bu projeler Azerbaycan`a yaklaşık olarak 3 milyar dolar yatırım yapılmasını öngörmektedir. Bunu da donör ülkelerin ve kuruluşların yardımıyla yapmak mümkün olacaktır.

Şimdiye kadar biz kendimiz çeşitli kuruluşlarla iş yaparak, Devlet Programı`nı hem kamuoyunun, konferansın müzakeresine çıkardık, hem de onun yapılmasında bizimle birlikte çalışan uluslararası kuruluşlarla beraber masaya yatırdık. Bugüne kadar petrol sektörüne, petrol dışı sektöre yapılan yatırımların yanı sıra, yeni projelerin,- ki birkez daha belirtiyorum, bunlar uluslararası finans merkezleri ile görüşülmüş projelerdir,- yaşama geçirilmesi, yatırımın çekilmesi yönünde bizim yapacağımız çalışmalar yoksulluğun azaltılmasını sağlayacaktır. Onun için de biz bu konuları bugün birlikte görüşmek niyetindeyiz.

Davet edilen bütün uluslararası kuruluşların temsilcileri konferansa geldikleri, buraya katıldıkları için ben çok memnunum. Eminim ki, onlar bizim programın, nihayi anlamda tam hazırlanması ve gelecekte uygulanması için kendi katkılarını yapacaklar.

Konuşmamı bitirirken şunu söylemek istiyorum, Azerbaycan 1990 yılının başlarındaki zor durumdan kurtularak, düzenli bir biçimde gelişmiş ve 2000 yılından sonra bu gelişme daha hızlı olmuştur, ülkemiz daha ileriye yol almaktadır. Cumhuriyetimizin hem ekonomisini, hem de halkın yaşamını çok güzel bir gelecek bekliyor. Biz bunu şimdiye kadar yaptığımız çalışmalar sonucunda sağladık ve gelecekte yapacağımız çalışmalar tüm bunları tamamlayacaktır. Petrol sektöründen büyük gelirler beklenmektedir. Bu, Azerbaycan`ın ulusal servetidir. Ama bu servet Azerbaycan`ın en önemli alanlarında kullanılabilir. Fakat bunun esas bölümü Petrol Fonu`nda tasarruf edilecek ve gelecek kuşaklar için korunacaktır.

Bildiğiniz üzere, şimdiye kadar, Petrol Fonu`ndan ilk kez ben, mültecilerin sosyal durumunun iyileştirilmesi, onlar için konutların yapılması amacıyla 76 milyon dolar değerinde kaynak ayırdım. Devlet bütçemiz şu anda Milli Meclis`te görüşülmektedir. Belli bir hacimde kaynak da bütçe açığının giderilmesi için ayrılacaktır. Ancak bizim Petrol Fonu`nun gelirleri artacak, önümüzdeki birkaç yılda orada milyarlarca dolar değerinde kaynak birikecektir. Fakat biz asla bununla yetinmemeliyiz. Bu, Azerbaycan`ın ekonomik durumunun bir güvencesidir.

Mamafih Azerbaycan`ın petrol dışı sektöründe çok büyük olanaklarımız bulunuyor. Serbest sektörde, ekonominin öteki petrol dışı sektörlerinde büyük olanaklarımız vardır. Tüm bu olanakların değerlendirilmesi ve bunun sonucunda ekonominin kalkınmasının, halkın refahının artırılmasının sağlanması bizim öncelikli görevimizdir. Bunun için gerçek olanaklarımızın da oluştuğunu sizlere belirtmek istiyorum. Biz şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz işler sonucunda hem büyük başarılar kazandık, hem de gelecek yıllar için çok sağlam bir zemin hazırladık. 1994-1995 yıllarında, biz neredeyse boş bir alanda, ekonominin çöktüğü bir ortamda Azerbaycan`ın gelişmesini sağladıysak, anlarsınız ki, şimdi artık sağlam bir zemin üzerinde bulunuyoruz. Bu zemini ise Azerbaycan`ın bugünkü bağımsızlığı, özgürlüğü, Azerbaycan`ın bağımsız, demokratik, laik, hukuk devleti kurması, Azerbaycan Anayasası oluşturuyor. Birkez daha söylüyorum, şimdi Azerbaycan`ın güçlü ekonomisi vardır. Biz bu sağlam temel üzerine basıyoruz ve buradan geleceğe doğru yol almaktayız. İşte bu yolda bizim temel görevlerimizden biri yoksulluğun azaltılmasıdır. Sanırım, bu konu bugünkü görüşmelerde de tartışılacak ve Devlet Programı, nihayet, onaylanarak uygulamaya konacaktır.

Teşekkür ederim.