ANS Şirketler Grubu ve Cengiz Mustafayev Vakfı´nın düzenlediği "2002 yılının adamı" ödülü ve diplomasının verilme töreninde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in konuşması - 11 Ocak 2003

Sayın bayanlar ve baylar!

Ben sizi bu törende içtenlikle ve yürekten selamlıyorum ve böylesine olağanüstü bir toplantıda hepinizi bir arada görmekten çok memnunum.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak Azerbaycan`da ödülleri genelde ben veririm, insanları ödüllendiririm - hepsini ben yaparım. Fakat şimdi Azerbaycan`da ilk kezdir bana ödül veriyorlar. Onun için bu, gerçekten çok önemli bir olaydır ve bundan dolayı ben Cengiz Mustafayev Vakfına, ANS Şirketler Grubu`na teşekkürümü, şükranlarımı sunmak istiyorum.

Bu hediye benim için çok değerlidir. En birincisi, isminden dolayı. Cengiz Mustafayev ismini taşıyan vakıf Azerbaycan`da uzun senelerdir faaliyet göstermektedir. Bu vakıf, Milli Kahraman, Azerbaycan`ın yetenekli gazetecilerinden birinin anısına kurulmuş bir vakıftır. Cengiz Mustafayev`in kısa ömrü, Ermenistan`ın Azerbaycan`a saldırdığı ilk yıllarda bir gazeteci olarak çok cesur ve yetenekli çalışmaları bize birer örnek oldu, büyük örnek teşkil etti. Gerçekten, bu, tüm Azerbaycan gazetecileri için büyük bir örnek teşkil etmeli diye düşünüyorum.

Vatan uğruna şehit düşen her kişi kalbimizde, halkımızın kalbinde yaşıyor ve yaşamalıdır. Nitekim, bu tür insanların, şiddetli savaşın yaşandığı bir dönemde korkmadan kendini alevlere atarak, gerçekleri halka ve dünyaya ulaştırma isteği ile yaşayan Cengiz Mustafayev gibi bir insanın anısı bizim için daha bir değerlidir. Onun için de bu hediye benim için büyük önem taşımaktadır.

ANS, Azerbaycan`da ilk özel televizyon kanalıdır. ANS`in kurulma tarihçesini biliyorsunuz. Kendisi daha 1990'lı yılların başlarından itibaren çeşitli şekillerde faaliyet göstermeye başladı. Bu, işte Cengiz Mustafayev`in kardeşi Vahid Mustafayev`in ve diğerlerinin çabaları sonucu sağlandı. Onlara zorluklar çıkardıklarını, programlarını birkaç kez kapattıklarını, yasakladıklarını biliyorum, fakat onlar izledikleri yoldan sapmadılar. Yani onlar da Cengiz Mustafayev`in izinden yürüyerek, pes etmeden kendi yollarında ilerlediler ve Azerbaycan`da özel televizyon kanallarının temelini attılar.

Tabii ki, herkes özel kanaldan pek hoşlanmayabilir. Burada bulunanlar bile bazen rahatsız olmuştur, ben kendim de bazı programlarını beğenmiyorum. Ben bunu açıkça itiraf etmeliyim. Ancak ne yapmak lazım? Katlanmak lazım. Zira bizim demokrasinin, ifade özgürlüğünün, bireysel özgürlüğün yollarından biri de budur. Biz bu yolu tercih ettik, Azerbaycan`da bağımsızlık sağlandıktan sonra bunu açıkladık. Ben bunu Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak söylüyorum, biz beyan ettik ki, bizim yolumuz demokrasi yoludur, siyasi çoğulculuk yoludur, insan haklarına saygı yoludur, piyasa ekonomisi, serbest ekonomi yoludur. Kurduğumuz, yaptığımız demokratik, laik, hukuk devletini ancak bu şekilde geliştirmek mümkündür. Biz bu alanda çok iş yaptık. Fakat bu yol asla ve asla düz bir yol olmadı. Ne var ki biz bu yolu izlerken dışarıdaki eleştirileri duymazdan gelirsek, yapılan hatalarla ilgili söylenenleri dinleyip, anlayıp, bir sonuç çıkarmaz isek, yalnız kendi bildiğimizi yaparsak, o zaman tabii ki, çok hatalarımız olur. Şimdiye kadar da pekçok hata yapıldı. Ben şunu itiraf ediyorum, bizim ilerlediğimiz bu yolda hatalarımız da oldu, yanlışlarımız, eksikliklerimiz bugün de var, hepsi var. Fakat iktidar temsilcileri, yönetim makamlarında çalışanlar bazen bunları ya göremiyorlar, ya görseler bile pek önemsemiyorlar. Fakat özgür basın, aynı şekilde işbu özel televizyon kanalları bir takım konuları zamanında bize hatırlatmazsa, eleştirmezse, yineliyorum, hatalar daha fazla olur.

Örneğin ben dün akşam ANS`i izliyordum. Bayıl`da toprak kayması ile ilgili bir haber yayınlanıyordu, o bölgeden insanların taşınmasını istiyorlar, onlar direniş göstermiş, yaygara çıkarmışlar, polis gelmiş. Ardından ikinci bir haber yayınlandı. Biz Mingeçevir`de, mültecilerin barındıkları resmi binaları, okulları boşaltmaları amacıyla onlara konut inşası için yer tahsis ettik. Nitekim orada kürek sporu ile ilgili çok önemli bir tesisimiz bulunuyor. O, uluslararası nitelikte bir spor tesisidir. Bir zamanlar mültecileri oraya yerleştirmişler. Üstelik onlar yaşam için uygun olmayan koşullarda yaşıyorlardı. Zaman zaman televizyonda onlar için inşa edilen konutları gösteriyorlar. Onlar bu evlere taşınacaklar. Orada da bir takım hoş olmayan durumlar yaşanıyor, güya o bölgeyi doğru seçmemişler, tuzlaktır, falan filan. Ben bu iki haberi izledim. Yarın bu konuyu sorarım diye düşündüm. Ancak hiç yarına bırakmadan bir saat sonra Başbakan Rasizade'yi evinden aradım. Televizyon izlediğimi, ANS kanalını izlediğimi söyledim. Böyle böyle şeyler izledim dedim. Kendisi de izlediğini söyledi. Bana durumu açıklayarak insanların anlaşılmaz şeyler yaptıklarını bildirdi. Ben onun söylediklerini söylüyorum. Bayıl'da toprak kaymasının olduğu bir bölge var. Birkaç kez orada büyük toprak kaymaları facialara neden oldu. Şimdi orada yapılan araştırmalar yeni toprak kaymalarının meydana gelebileceğini gösteriyor. İnsanlar ise heyelan olasılığının olduğu bölgelerde yaşıyorlar. Başka yerlere taşınmaları için uygun yer bulunmuştur, fakat oradaki insanlar istemiyorlar. Ne var ki yerli icra makamları zamanında buna dikkat etmemişler, kötü çalışmışlar ve oradan taşınmak yerine insanlar yeni yasadışı konutlar inşa etmişler. Orada yapıların hepsi kaçak inşa edilmiştir. Rasizade söylüyor ki, orada ne kanalizasyon, ne su hattı, ne de başka şeyler bulunuyor. Gelgelelim oradan taşınmak istemiyorlar.

Ben televizyonda izlerken böyle anladım. Orada birisi bağırarak paramı verin, taşınayım diyor. Yani gidip başka yerlerde ev almaları için onlara para lazım. Bu, sorun değil, verilecek para ile gidip ev alabilirler. Fakat şimdi orada durum nasıl bilmiyorum, bunu konuşmak istemiyorum. Ben bunları Rasizade'ye söyledim. Tabii ki, Rasizade de bunu izlemişti. "İyi de biz bunu yapıyoruz, daha televizyonda yayınlamaya ne gerek var" dedi. Ben: "Sen şimdi böyle diyorsun, fakat onlar bunu yayınlamasalardı, biz de göremezdik. Sana gelip yaptıklarını söylüyorlar. Sen de bana yapıyoruz diyorsun. Biz de rahatlıyoruz. Fakat bunlar yayınlandıkatn sonra bu işe müdahale etmek ve gerçeğin ne olduğunu açığa çıkarmak zorundayız. Eğer doğruysa, gerçek, icra makamlarından yanaysa, o zaman böyle olduğunu söyleyelim. Yok öyle değilse, böyle olduğunu söyleyelim" dedim. Yani ben dünkü olayı söylüyorum. Akşam Rasizade de dinleniyor, ben de dinleniyorum. Ancak ANS`i izliyorum ve bunu görüyorum, başbakana telefon ediyorum ve kendisine bu konuda talimatlar veriyorum. Yani bu olgu kendi başına özel televizyon kanalının,- sizin, yahut, öbürünün, diğerinin, - bize yardımıdır.

Onun için ben bu olay aracılığıyla şunu birkez daha teyit etmek istiyorum, serbest, özgür basın ve aynı şekilde özel televizyon kanalları demokratik ülkede geniş bir alana yayın yapmalı, gelişmeli ve milli çıkarlarımızı sağlamak için beraber çalışmalıdır. Ne var ki bu alanda da kusurlar yok değil. Özellikle bazı gazeteler bir takım konuları abartıyorlar. Gazetecilik etiği tamamen ihlal ediliyor. Böylece, belki de bu yüzden bazı durumlarda ve birçok hallerde adil eleştiriler kabul görmüyor. Ancak ben bunu büyük bir süreç olarak değerlendiriyorum.

Ben ANS televizyon kanalının bir günde gelişmediğini söyledim. 13 sene oldu kurulalı. Fakat bakar mısınız, bu televizyon kanalı birinci yıldan şimdiye kadar ne kadar değişmiştir. Aynı şekilde onun ardından kurulmuş olan "Space", "Lider", "Azad Azerbaycan" kanalları. Yani, görüyorsunuz, bu yolu siz başlattınız. Sizi takip ediyorlar. Bölgelerde de benzer televizyon kanallarının bulunduğunu, bölgelerde, ilçelerde hizmet verdiğini söylediler .

Onun için ben sizin televizyon kanalı ile ilgili kendi düşüncelerimi söylüyorum, saygı ve sevgilerimi sunuyorum, olumlu çalışmalarınızı takdir ediyorum. Ancak bunun yanı sıra eksikliklerinizi gidermenizi tavsiye ediyorum. Bazen gazeteciler hatasız olduklarını sanırlar. Bu zaman Meşedi İbad aklıma geliyor. Biliyorsunuz, Meşedi İbad diyor ki, benim bir eksiğim var mı? Düşünüp taşınıp, benim eksiğim kusursuz olmamdır diyor. Şimdi eğer siz de kendinizi tamamen kusursuz sanırsanız, o zaman Meşedi İbad olursunuz. Ben sizin Meşedi İbad olmanızı istemiyorum.

Belki fazla zamanınızı alıyorumdur. Fakat bunlar söylenmesi gereken şeylerdir ve ben bunları söylemem gerektiğini düşünüyorum.

Sizin çok takdir ettiğiniz ve beni "Yılın adamı" olarak ilan etmenize neden konulara gelince, siz burada da doğru bir tutum izlediniz. Yani ben, sizin bu konulardan hangisinin Azerbaycan için ne kadar, hangi anlamda faydalı olduğunu belirleme yeteneğine sahip olduğunuzu görüyorum. Gerçekten, sizin altını çizdiğiniz konular Azerbaycan için çok önemli konulardır.

Örneğin, Hazar'ın statüsü ile ilgili. Siz bir düşünün, biz Azerbaycan`ın petrol strarejisini uygulayarak, 1994 yılında büyük bir anlaşma imzaladık, bunu "Yüzyılın Anlaşması" olarak adlandırdılar Bu, dünyada bir bomba etkisi yarattı ve doğal olarak bu konuda müzakerler yapmaya başladılar. O döneme kadar Hazar`da ne kadar petrol bulunduğunu, ne kadar petrol üretilebileceğini, neler yapılabileceğini,- bunları kimse konuşmuyordu. Hazar`a kıyısı olan devletler - Rusya, diğer devletler de aynı şekilde.

Fakat şunu da bilmenizi isterim, biz bu sözleşmeyi imzaladığımızda orada yazıyordu ki, buradan çıkacak olan petrol ileride Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı aracılığıyla ihraç edilecektir. Eğer biz bunu anlaşmada belirtmese idik, bu anlaşmanın hiçbir geleceği olmazdı. Herhangi yerde büyük petrol rezervinin, doğal gaz rezervinin bulunması, tabii ki, o bölgenin zenginliğidir. Fakat onun işlenmesi ve uluslararası piyasalara ulaştırılması olanakları bulunmazsa, onun üzerinde öyle oturur, aç kalırsın. Biz de bunun işletilmesi olanaklarını bulduk, dünyanın büyük petrol şirketlerini teşvik ettik ve petrolün ihraç yolunu da belirledik. Onun için de bu, büyük küskünlüklere neden oldu.

Biz şimdi Rusya ile çok iyi bir belge imzaladık. Fakat 1994 yılında anlaşma imzalandıktan 4-5 ay sonra Rusya bize nota verdi. Yalnız bize değil, İngiltere`ye, BP`ye de nota vererek, yasadışı iş yapıldığını, Hazar`ın statüsü tespit edilmeden anlaşma imzalandığını bildirdi.

Hatırlıyorum, olayın üzerinden 6 ay geçti, ben İstanbul`da dönemin Büyük Britanya Dışişleri Bakanı ile bir araya geldim. Benimle çok perişan bir durumda konuştuğunu farkettim. Ne yapacağımızı sordu. Hangi konuda diye sordum. İşte Rusya bize şöyle bir nota verdi, biz şimdi nasıl çalışacağız dedi. Siz endişelenmeyin, biz çalışacağız dedim. Ne var ki bu olayın ardından pekçok görüşme yapıldı, toplantılar düzenlendi. Nihayet, açığını söylersem, Vladimir Putin Rusya`da devlet başkanlığına seçildikten sonra, 2001 yılının başında Azerbaycan`a ilk gezisinden sonra biz Rusya ile bu görüşmeleri hızlandırdık. Yani olumlu bir mecraya sokmayı başardık. Nihayet, belge imzaladık. Kazakistan ile de imzaladık. Şimdi üç devlet aynı görüşü savunuyor.

Bizim bu şekil görüşmeleri İran ile, Türkmenistan ile de sürdüreceğimizi düşünüyorum. Nitekim iş bununla bitmiyor. Hazar`a kıyısı olan beş devlet zaman zaman bir araya gelip konuşmalıdır. Ayın 13`ü Bakü`ye İran Dışişleri Bakanlığı Temsilcisi Seferi başkanlığında bir heyet geliyor. Ardından Azerbaycan`da Hazar`a kıyısı olan devletlerin bilir kişilerinin bir toplantısı öngörülmüştür. Bunu da yapacağız. Sanırım, böylece bu sorunu çözeceğiz. Fakat, sizin de belirtmiş olduğunuz üzere, sözleşmenin imzalanması, gerçekten, tarihi bir olaydı.

Ben diğerlerini teker teker saymak istemiyorum. Hepsi büyük önem taşımaktadır. Örneğin, Gebele Radar Üssü ile ilgili. Bazıları doğru yapmadığımızı, falan diyor. İyi de biz ne yaptık, ne oldu? On yıldı öylesine boşta duruyordu, ne o tarafa geçebiliyorduk, ne bu tarafa. Fakat şimdi yıllık 7 milyon dolar kira alıyoruz, suyun parasını veriyolar, elektriğin parasını veriyorlar - herşeyi veriyorlar ve orada kendi işlerini yapıyorlar. O çalışmaların yapılmasının bir zararı yok. Ne bizim doğaya bir zararı var, ne çevreye bir zararı var. Bilakis, eğer genel anlamda, global açıdan, güvenlik açısından değerlendirirseniz, onun sadece Rusya için değil, Batılı devletler için de büyük önemi vardır.

Bakü-Tiflis-Ceyhan, evet, bu konu da çıkmaza girmişti. Ancak biz bunu adım adım ileriye götürdük. Bakın, ne kadar zaman oldu. 1998 yılında biz - Türkiye, Kazakistan, Gürcistan, Azerbaycan - Ankara`da ilk anlaşmayı imzaladık, hatta Özbekistan`ı da buna çektik. Orada Amerika Birleşik Devletleri çok aktif çalışmalar yaptı. Zira bunun imzalanması bir hayli zordu. Dönemin Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanı görüşmeler yapıyor, toplantılara katılıyordu. O da bu anlaşmaya imza koydu.

1999 yılında İstanbul'da düzenlenen AGİT Zirvesi`nde biz - Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan bir sözleşme imzaladık. Ardından bir bildiri de imzaladık. Buna Kazakistan da katıldı. Tüm bunlara Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton da imza koydu. Fakat düşünün, aradan kaç yıl geçti. Projenin gerçekleşmesi için biz yıldan yıla, adım adım, kararlı bir şekilde bu çalışmaları yürüttük. Sonuç ortada. Biz geçen yıl Eylül ayında boru hattının temel atma törenini yaptık. Doğrudan inşaat çalışmaları mart ayında başlıyor, 2005 senesinde bitecek ve petrol, Bakü-Tiflis Ceyhan boru hattı aracılığıyla Ceyhan limanına ulaştırılacaktır. Bu, hem ekonomik yönden, hem siyasi yönden tarihi bir gelişmedir. Biz bunları yaptık ve siz de bunlara değer verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Diğer konuları konuşarak fazla zamanınızı almak istemiyorum. Birkez daha söylüyorum, anlaşılan, siz bu konuların ulusal önemini doğru bir şekilde yorumlayabiliyorsunuz ve şimdi de doğru bir değerlendirme yapmışsınız, tarafsız davranmışsınız. Bazı durumlarda objektif olmuyorsunuz, fakat şimdi tarafsız davrandınız. Belki benim bir ödülüm olsaydı, tarafsızlığınızdan dolayı burada size bir ödül verirdim.

Vahid, ben senin aileni burada görmekten çok memnunum.Cengiz Mustafayev`in annesi, babası, kardeşi, amcası Arif Mustafayev - ki kendisi önceleri Merkez Komite`de 3 sene benin yardımcım olarak görev yapmıştı, buradakiler onu tanıyorlar, - hepsi buradalar, ben sizi birkez daha selamlıyorum ve sizin ailenizin bu tür büyük işler yapmış olmasından çok memnunum. Çok teşekkür ederim. İyi günler.