Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, Moskova ve tüm Rusya Patriği 2.Aleksi ile görüşmesi - 28 Mayıs 2001

Haydar Aliyev: Moskova ve tüm Rusya Patriği, sayın konuklar, ben sizleri Azerbaycan`da yürekten selamlıyor ve Aziz Patrik, tarihte ilk defa Azerbaycan`ı ziyaret ettiğiniz için Size teşekkür ediyorum. Ben bu ziyareti hem ülkemiz, halkımız, Azerbaycan`da ikamet eden Ortodokslar açısından, hem Rusya-Azerbaycan ilişkileri bakımından son derece önemli bir gelişme, önemli bir olay olarak değerlendiriyorum.

Bu nedenle ben sizleri bir kez daha selamlar ve zahmete katlanıp Azerbaycan`ı ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Bildiğim kadarıyla, siz iki-üç gündür buradasınız ve ülkemizle, halkımızla ve elbette Azerbaycan`da yaşayan Ortdokslarla tanışma fırsatı buldunuz.

Biz uzun bir zaman – önce Rus İmparatorluğu`nda,  ardından birer müttefik cumhuriyet olarak Sovyetler Birliği üyesi olduğumuz dönemde Rusya ile hep aynı ortamı paylaştık. Bu nedenle ilişkilerimizin köklü bir geçmişi vardır ve tarihte Rusya ile Azerbaycan arasında, Rus ve Azerbaycan halkları arasında dostluğu anlatan çok parlak sayfalar bulunuyor.

Azerbaycan`da , özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda Rusların, üstelik sadece Rusların değil, tüm Ortodoksların sayısı giderek arttı. Bu nedenle burada Ortodoks Kilisesi saygın bir yere sahipti. Bir zamanlar, yani Azerbaycan, Rus İmparatorluğu`nun sınırları içinde bulunduğu sırada pekçok Azerinin hem imparatorluk sarayı  hem kilise ile yoğun ilişkileri vardı. O dönemde bizim bir çok seçkin insanımız Rusya`nın çeşitli üniversite ve yüksek okullarında öğrenim görüyordu. Zengin ailelerden olan nice Azeri, Çarlık ordusunda subay olarak görev yapıyordu. Aralarında pekçok Azeri general de vardı. Onlar Rusya için savaşlarda dövüştüler. Örneğin, ünlü General Aliağa Şıhlinski 20. yüzyılın başlarında Rus- Japon Savaşı sırasında Port Artur`da kahramanca savaştı. Tüm Rusya`da kendisine  «Rus Topçuların Tanrısı» derlerdi.  Aynı şeyleri General Sametağa Mehmandarov veya birkaç Nahçıvanlı General için de söyleyebiliriz. Kuşkusuz, tüm bunlar Rusya ile Azerbaycan arasında dostluk ilişkilerinin birer sayfalarıdır, üstüne üstlük çok güzel sayfalardır.

Halklarımız farklı dinlere mensuptur ve bunda  şaşılacak bir durum yok. Zira dünyada birçok din, tek bir Allah vardır. Uluslar çeşitli dinlere inanıyorlar, bununla birlikte din farkı kötü bir muamele, kin ve düşmanlık veya herhangi tatsız duruma asla neden olmamalıdır.

Nitekim Azerbaycan`da Ruslar ve genel olarak Ortodoks  olanların hepsi her zaman eşitlik ortamında yaşadılar. Bu, eskiden de böyleydi, keza Sovyetler Birliği döneminde - dinin yasaklandığı, fakat varlığını sürdürdüğü yıllarda da bu, böyle oldu. Aksi takdirde, sizin görmüş olduğunuz bu kiliseler asla olmayacaktı, nitekim bunlar yeni yapılmadı. Aynı şeyi camiler hakkında söyleyebiliriz. Yasaklar vardı, din öyle bir olgudur ki, tüm dönemlerde hem sıkıntılara, hem takiplere maruz kalmıştır. Tüm dinlerin tarihinde benzer durumlar yaşanmıştır denebilir. Fakat bununla birlikte, din hayatta hep kendi yolunu çizmiş, varlığını sürdürmüştür ve hala sürdürmektedir.

İnsanlar, Sovyetler döneminde burada tam eşitlik ortamında yaşıyordu, bu arada günümüzde Sovyetler Birliği`nde tam hak eşitliğinin genelde sağlanmadığı düşünülmektedir. Şimdi ben bu tartışmalara girmek istemiyorum, zira Azerbaycan`da insanların Rus, Ukraynalı, Azerbaycanlı, Beyaz Rusyalı olmasına bakılmaksızın dini inanç açısından eşitlik  sağlanırdı. Oysa şimdi biz yollarımızı ayırdık. Rusya, Sovyetler Birliği`nin tüm müttefik cumhuriyetlerinden önce bağımsızlığını ilan etti ve Sovyetler Birliği`nin çökmesi sürecinin temelini attı. Diğer cumhuriyetler de,  anlaşılan, birlik içerisinde olsalar da, bağımsızlık, özgürlük hakkında daha fazla düşünüyorlarmış. Bu yüzden, 1991 yılında Azerbaycan da egemenliğini, bağımsızlığını ilan etti. Biz bu yılın sonlarında bağımsızlığımızı tekrar kazanmamızın 10. yıldönümünü kutlayacağız. 1918 yılında işte aynı gün - 28 Mayıs`ta Azerbaycan, ilk kez bağımsızlığını ilan etti ve demokrasi ilkeleri temelinde Halk Cumhuriyeti`ni kurdu. Fakat o, çok uzun süre değil, sadece 23 ay yaşadı , ardından sosyalist devrimi, Bolşevizm dalgası Kafkasya`ya da ulaştı. Onun için bu egemen devlet, doğal olarak, varlığını daha fazla sürdüremedi, Sovyet yönetimi kuruldu. Sonraki dönemi ise siz iyi biliyorsunuz.

Yeri gelmişken, bugün sizinle ulusal bayramımızda- Azerbaycan`ın Bağımsızlık Günü, Cumhuriyet Günü`nde bir araya gelmemiz çok ilginç, hatta belki simgesel bir durumdur. Biz bu günü törenlerle kutluyoruz, ayın 26`da büyük bir tören düzenledik. İnsanlar bu bayramı dün de kutladılar, bugün de kutlamaya devam ediyorlar.

1991 yılında Sovyetler Birliği`nin çökmesi üzerine Azerbaycan, bağımsızlığını ilan etti ve 1920 yılında kaybettiği bağımsızlığına tekrar kavuştu. Şu on yılda Azerbaycan`da karmaşık süreçler yaşandı. Fakat ülkede durumu en fazla zora sokan ve bugün de süren olay, henüz 1988 yılında Ermenistan`ın Azerbaycan`a yönelik toprak iddiaları, yani ezeli Azerbaycan toprağını - Dağlık Karabağ İli`ni ilhak isteği, niyeti yüzünden Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlanan çatışma oldu.

Nitekim 1991 yılında Azerbaycan, bağımsızlık elde ettiğinde, aslında, Ermenistan ile savaş durumundaydı. Ayrıca, Azerbaycan`da ülke içinde pekçok zorluk, karmaşık durumlar vardı. Elbette, sizin de çok iyi bildiğiniz üzere,- ki ben bunun evrensel ahlak ilkelerine ve manevi ilkelere aykırı, çok üzücü, acıklı bir olgu olduğunu düşünüyorum, - Ocak 1990`da Sovyet hükümeti, Azerbaycan`da ancak bir şeyi - Ermenistan ile sorunda Azerbaycan`a adil davranılmasını isteyen halkın eylemini bastırmak için Sovyet askerlericden oluşan büyük bir birlik yolladı. Oysa, bunun için buraya bu kadar sayıda asker takviyesine gerek yoktu, nitekim Azerbaycan`da yeterince Sovyet askerleri vardı. Sizin ziyaret etmiş olduğunuz mezarlıkta - Şehitler Hıyabanı, o sırada ortaya çıktı. Tabiatıyla bu, insanların moralini belli ölçüde etkiledi, çünkü o sırada çoğu insan, Sovyet yönetimini Rusya ile, yahut örneğin, Sovyetler Birliği`ndeki tüm halkların temsilcilerinin, keza Azerilerin de askerliklerini yaptığı Sovyet birliklerini Rus askeri birlikleri ile özdeşleştirdi. Açığını söylersem, bu yüzden o dönemde Rus karşıtı, Rusya karşıtı bir atmosfer  giderek yaygınlaştı. Doğru, o sırada ben burada yaşamıyordum, buna rağmen, tüm o yılları, günleri iyi biliyorum. Bu sebeple o dönemde Rus nüfusunun belli bir kısmı burayı terk etti. Sonra ülke içinde bazı süreçler başladı, ülkemizde istikrar bozuldu ve tabiatıyla bazı kişiler bu istikrarsızlık ortamında yaşamak istemediklerinden dolayı oturmak için başka yerler bakıyorlardı. Bu nedenle, örneğin, 1990 yılında yaşanan olaylardan önceki dönemle kıyaslandığında burada Rusça konuşan insan sayısı azaldı.

Fakat biz bu konuda istikrarı sağladık, muhtemelen bunu biliyorsunuz. 1993 yılı itibariyle burada iç savaşı önlemeyi ve Azerbaycan`da tutarlı bir şekilde istikrarlı bir yapıyı sağlamayı başardık, o dönemden bu yana öncelikle Ruslar da dahil olmak üzere tüm uluslar Azerbaycan`da rahat  bir yaşam olanağına kavuştular.

Kuşku yok ki, Rus halkı, Azerbaycan halkının hayatında son derece büyük rol oynadı - ben bilimin, eğitimin, kültürün gelişmesini, büyük sanayi komplekslerinin yapılmasını kastediyorum.

Azerbaycan`ın bağımsızlığını ilan eden aynı hükümetin kararıyla 1919 yılında ilk üniversite kuruldu. Fakat bizim kendi kadrolarımız yoktu, akademik kadro genellikle yerli Ruslar veya Rusça konuşan ulusların temsilcilerinden oluşuyordu, yahut bu kadrolar Rusya`dan davet ediliyordu. Onun için biz yirminci yüzyılda ülkemizde bilimin, eğitimin, kültürün, ekonominin tüm alanlarının gelişiminde Rusya`nın rolünü, Rus halkının rolünü çok takdir ediyoruz.

Tüm bunların izlerini sürebilirsiniz ve galiba sizin bu konuya bizzat kanaat getirme olanağınız oldu. Bana burada pek çok kilise bulunduğunu söylediler. Ben bunu biliyordum, ancak sizin ziyaretiniz nedeniyle bana daha net rakamlar vermelerini istedim. Birkaç yıl önce siz burada Bakü ve Hazar piskoposluk bölgesini kurdunuz. Daha önce de bu vardı, fakat sonraları tasfiye edildi, şimdi onu yeniden kurdunuz. Yeri gelmişken burada sizin çok saygın bir temsilciniz bulunuyor, çok akıllı bir insandır, kendisiyle bir araya gelerek sohbet etmek her zaman keyiflidir. Kısacası, din yaşıyor, mevcuttur, tüm dini ayinler – hem Müslüman, hem Ortodoks, hem başka dinlerin ayinleri uygulanıyor. Umarız, bu, her ülkenin, her halkın gelişmesine katkıda bulunacaktır. Çünkü biz dinin her zaman, özellikle insanın manevi gelişiminde, insanların manevi  eğitiminde ve yüksek ahlâk ilkeleri temelinde sıkı bir şekilde kenetlenmesinde olumlu bir rol oynaması gerektiği düşüncesini esas alıyoruz. Umarım, siz bu günler zarfında bir takım izlenimler edindiniz. Bu görüşmeyi fırsat bilerek kendim bazı şeyleri söylemek istedim. Şimdi sözü size bırakıyorum.

2. Aleksi: Ben konuşmamın ilk kısmını ayakta yapmak isterim, zira bugün Azerbaycan Cumhuriyeti için önemli bir gündür ve böylesine manidar bir günde, Cumhuriyet Günü`nde Siz bizi kabul ediyorsunuz. Bu nedenle, izninizle, zatıaliniz, çok saygıdeğer Haydar Aliyeviç,  heyetimiz ve şahsım adına Sizleri Azerbaycan`ın bizim de katılmış olduğumuz bu milli bayramı dolayısıyla yürekten tebrik eder ve bilgece yönetiminiz altında Azerbaycan Cumhuriyeti`ne hayırlı başarılar ve kalkınma dilerim. Ayrıca biz Azerbaycan`ın gerçekten gelişme kaydeceğine inanıyoruz. Sizin bilge bir siyasetçi olmanız, tartışılmaz otoriteniz, Azerbaycan`daki durumun istikrar kazanması bunun için büyük bir güvencedir. Bu arada zorlukların olması doğaldır, fakat  her halükarda 21.yüzyılın başlangıcında biz yeni yüzyıla hep umutla bakıyoruz, nitekim bu, yeni bir yolu - egemenlik ve bağımsızlık yolunu seçen eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinden her birine gelişme ve başarı getirecektir. Sizleri bugünkü bayram - Cumhuriyet Günü dolayısıyla yürekten kutluyor ve bugünkü görüşmemizi önemli bir olay olarak değerlendiriyoruz.

Rusya Federasyonu Azerbaycan Büyükelçisi Nikolay Ryabov: Haydar Aliyeviç, izninizle ben de ayağa kalkayım. Rusya Devlet Başkanı`nın, milli bayramınız dolayısıyla tebrik mektubunu okumak istiyorum.

Haydar Aliyev: Çok teşekkür ederim.

Nikolay Ryabov: Ben de bu tebriklere katılmak ve halkımız arasında herkesin sevdiği,  saygı duyduğu tüm Rusya Patriği`nin ziyaretine gösterdiğiniz çok büyük ilgi ve ihtimam için içtenlikle teşekkür etmek istiyorum.

2.Aleksi: Zatıaliniz, şimdi izninizle, konuşmama devam etmek isterim. Bugün bizi kabul ettiğiniz için yürekten teşekkürlerimi sunarım. Halklarımız arasında karşılıklı ilişkilerin tarihine değindiğiniz için çok teşekkür ederim. Burayı ziyaretimiz, bulunduğumuz temaslar bizim için son derece yararlı oldu. Duymak ve bizzat izlemek, birbirinden farklı şeylerdir.

Bakü, güzelliği, bayındırlığı, temizliği ile bizi gerçekten çok büyüledi, insanlar bugünkü devlet bayramını kutluyor ve bu bayrama seviniyorlar. Tabii ki, Rus ve Azerbaycan halkları arasında geçmişte var olan ve bugün de gelişen ortak işbirliği pahabiçilmezdir. Trajik sayfalar oldu. Biz buraya geldiğimizin ilk günü Şehitler Hiyabanı`nı ziyaret ettik ve o feci günlerde şehit düşenlere saygımızı ifade ettik.

Biz orada hem Azerilerin, hem Rusların soyadlarını gördük, onlar için dua ettik.

Biz devlet adamları, şehir yönetimi ile bir araya geldik, İçerişehir`i dolaşma fırsatımız oldu ve ilişkilerimizin gelişme tarihini hatırladık. Bugün Rusça konuşan insanların burada gerçekten tüm haklara, eşit haklara sahip olduğu teyit edilebilir. Onlar kendilerini ikinci sınıf insan olarak görmüyorlar ve Ortodokslar hiçbir engel olmadan kendi dinine, mezhebine göre ibadet ediyorlar, - ki maalesef, bazı Ortodoks ülkelerinde bile bu sağlanamıyor.

Saygıdeğer şeyh ile aramızda yıllara dayanan  mükemmel ilişkiler mevcuttur, kendisiyle tanışıklığımız ve işbirliğimiz 1988 yılına uzanıyor. Bu süre zarfında biz Rus Ortodoks kilisesinin girişimi üzerine dört kez Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya din liderlerinin üçlü görüşmesini düzenledik, kimi zaman en trajik anlarda, Dağlık Karabağ`da kan döküldüğü günlerde, kanın durdurulması gerektiği dönemlerde bir araya geldik. Bu arada din adamları durumdan çıkış yollarını değerlendiriyor ve krizden kurtulmak için önerilerde bulunuyorlardı.

Dün biz gezmizi tamamlayarak bildiri imzaladık. Biz bu bildiride mevcut sorunun çözümünden yana olduğumuzu belirterek Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının günümüzde iki ülkenin önünde bulunan şu sorunu siyasi yoldan çözmelerini istedik. Biz kendi payımıza yine bir üçlü görüşme yapmak ve bu soruna nasıl bir çözüm yolu düşündüğümüzü belirtmek istiyoruz.

Düşünüyorum ki, evinden, barkından yoksun bırakılan, yurdundan, yuvasından edilen ve bugün burada barınarak devlet için belli başlı ekonomik sıkıntılara yol açan mültecileri ziyaret etmek bizim için çok önemliydi, zira 8 milyon nüfusun 1 milyon kadarının mülteci durumunda olması bir takım büyük ekonomik sorunlar oluşturmaktadır. Biz kendileriyle görüşmeye kardeşimiz Şeyh Paşazade ile beraber gittik: insanların sıkıntılarını kendi dilinden duymak, istıraplarına bizzat tanık olmak biz din adamları için de son derece dokunaklıydı. Hem kilise hem dinler acı çeken, musibetlere maruz kalan, evlerinden edilen insanlara her zaman  ilgi gösteriyor. Onun için mültecilerle yapılan tüm görüşmelerde Ermenistan, Dağlık Karabağ ve diğer bölgelerden göç ettirilen birçok Rus, Şeyh kardeşimizle bizden işbu sorunun çözümüne katkıda bulunmamızı rica ettiler. Onlar bunun ancak barışçıl yoldan çözülmesini istiyorlar, zira bu savaşta, askeri operasyonlarda halkların verdiği kurbanları, kayıpları, dökülen kanları hatırlıyorlar.

Siz devrimden önce hem Rusların hem Azerilerin karşılıklı olarak devletlerimizin gelişmesine ne denli katkılarda bulunduklarını da anlattınız. Biz aslında Sovyet döneminde de etnik köken ayrımı yapılmaksızın bir aile gibi yaşadık. Bir zamanlar mevcut bulunan geleneksel ilişkiler Sovyetler Birliği çöktükten sonra tabiatıyla bozuldu, bağlantılar koptu, fakat bence, bu ilişkiler yeniden canlanıyor ve burada eğitim alan, petrol endüstrisinin oluşturulmasında tecrübe edinen birçok girişimci şimdi Rusya`da çalışıyor ve önemli görevler üstleniyorlar.

Özellikle belirtmek isterim ki, burada pekçok Rus okulu bulunuyor, bu okullarda Rusça konuşanların yanı sıra Azerbaycanlılar da eğitim alıyorlar. Biz Slavyan Üniversitesi`ni ziyaret ettik. Orada İslav halklarının kültürü, dilleri öğretiliyor. Tüm bunlar halklarımız arasında yabançılaşma duygusunun kök salmaması için yapılıyor.

Zannedersem, Azerbaycan topraklarında geleneksel dinlerimiz bu bakımdan çok önemli rol oynuyorlar. Biz camileri, faaliyette bulunan üç Ortodoks kilisesini, büyükelçiliğin bahçesinde inşa edilen şapeli ziyaret ettik.  Dua etmek için gelen Ortodoks inançli pekçok kardeşimizi gördük. Sizin çaba ve gayretleriniz sayesinde Hz.Muhammed`in torununun mezarının bulunduğu yerde restore edien camii ziyaret ettik. Güzel bir camidir. Şimdi orası Müslümanların ziyaret yerine dönüşmüştür. Biz dini yaşamın gerçekten bir gelişme kayettiğini görüyoruz. Sanırım, bu dini inançların canlanması insanların emek ve görevlerine yönelik tutumlarında olumlu rol oynayacaktır. Onlar taahhüt ve görevleri  konusunda daha dürüst davranacaklar.

Öyle ki bugün ben röportaj verirken şunlar söyledim: Bazen ülkelerimizde bu sorunları cumhurbaşkanının, hükümetin çözmesi gerektiğini söylerler. Oysa ben ülkenin geleceğinde, halkın geleceğinde herkesin emeği olduğunu ve bu yüzden her vatandaşa sorumluluklar düştüğünü söylüyorum.

Ortodoks mezhebini tutanlar, çeşitli ulus ve din temsilcilerinin nasıl bir arada yaşaması, işbirliği yapması açısından güzel bir örnek sergilediği için din adamlarının lideri olan Şeyh kardeşimiz Paşazade`ye çok müteşekkirler. Zannedersem, Azerbaycan hem Sünni, hem Şiilerin bir Müslüman Başkanının bulunduğu tek ülkedir. Nitekim bu örnek İslam`ın iki kolu arasında yer yer çatışmaların yaşandığı birçok ülke için örnek oluşturabilir. Bu arada kardeşim İran`a gideceğini, zira bu konuda orada tecrübeye ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Bugün biz Tanrı`nın kutsadığı misafirperver Azerbaycan toprağına gezimizi tamamlıyor, en güzel duygularla ayrılıyoruz. Bana öyle geliyor ki, 21.yüzyıl ve üçüncü binyıl devletlerimiz arasında gelişen yoğun ilişkilerle başlıyor. Vladimir Vladimiroviç Putin`in ziyareti de, parlamento başkanı ve beraberindeki  kalabalık bir heyetin Rusya Federasyonu`na ziyareti de benzer ilişkilerin sonucudur. Bizim gezimizin de  buna bir katkısı dokunursa çok memnun oluruz. Biz her yerde geleneksel Kafkasya güleryüzlülüğü ve misafirperverliği ile gerçekten çok samimi ve sıcak bir şekilde karşılandık. Çok daha fazla izlenimler edindik.  Ve şimdi zatıaliniz bizleri kabul ediyor. Bizlerde şöyle bir değim vardır: sonu iyi biten iş iyidir. Bu yüzden zatiıalinizle yaptığımız bugünkü görüşmenin de gezimizin baş tacı olduğunu düşünüyorum. Kendi halkınız için ve Azerbaycan toprağında yaşayan halklar için yapmış olduğunuz tüm çalışmalardan dolayı Size içtenlikle teşekkür etmek isteriz. Siz kan dökülmesini durdurnuz,  Siz bu toprakta yaşayan insanlara eşit hakların tanınması, dindarların kendi dinine, mezhebine göre ibadet etmesi, herkesin omuz omuza çalışması ve birbiriyle çatışmamasını sağladınız, onlara bu hakları tanıdınız.

Geleneksel dinlerin faaliyetine gösterdiğiniz aynı ilgi ve verdiğiniz aynı önemden dolayı Rus Ortodoks Kilisesi adına size teşekkürlerimizi belirtmek isteriz. Bunun yanı sıra, çeşitli tarikatların, sahte misyonerlerin Azerbaycan topraklarında, keza tüm eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde yapmaya çalıştıkları dini faaliyetlerden dolayı devletin tedirgin olduğu, geleneksel din başkanlarının da aynı şekilde endişe duyduğu bildirilmektedir. Bu tür misyonerlik faaliyetlerinin insanları aydınlatmaya değil, din ve inanca dayanarak insanların arasını bozmaya yönelik olduğundan kesin eminim. Asıl tehlike işte budur.

Çünkü tamamen yabancı, herhangi kökü, gelenekleri bulunmayan tarikatlar, misyonerler ülkelmize geliyor ve 70 yıllık ateist eğitim ve dini değerlerin inkarı üzerine oluşan manevi boşluğu doldurmak için çabalıyorlar. Onlar Rusya ve eskiden Sovyetler Birliği`ne üye olan diğer ülkelerin dini anlamda boş bir çöl  olduğunu ve buraya bunun için geldiklerini söylüyorlar. Ne var ki biz bunu kabul etmiyoruz. Biz dün imzaladığımız bildiride bu tehlikeye de değindik. Zira bu, halkları birbirinden uzaklaştırıyor.

Oysa kuvvetler birliği ilkesinin, zannediyorum ki, her ülkede uygulanması gerekir. Zira birlik ve beraberlik her ülkenin geleceği açısından önemlidir. Ve Siz, çok saygıdeğer Haydar Aliyeviç, bu anlamda, beraberlik içinde çalışan ve  uğraşan bütün bir toplumun oluşturulmasında son derece büyük hizmetlerde bulundunuz.

Siz din adamları için çok işler yapıyorsunuz ve hem saygıdeğer Şeyh`in, hem Sizin Piskopos Alexander`a çok değer vermeniz bu bakımdan önem arzediyor. Biz birkaç yıl önce burada bir piskoposluk kurduk ve egemen bir devletin topraklarında bulunacağı nedeniyle statüsüne özel bir önem atfettik. Bu arada biz bu göreve herhangi yeni birini tayin etmedik, aksine, kendisi önceleri burada görev yapmış, itibar kazanmış birini tayin ettik, onu tanıyorlar ve siz onu kendinizden biri olarak, burada doğup büyüyen bir insanınız olarak kabul ettiniz. Biz Aksakal Şeyh Paşazade`nin yönetiminde geleneksel dinler - İslam, Ortodoks ve Musevilik arasında gerçekleştirilen işbirliğinden dolayı çok mutluyuz. Belki kendisi yaş itibariyle  herkesten büyük sayılmaz, fakat zengin yaşam ve dini tecrübesinden dolayı tüm diğer geleneksel din liderleri için gerçekten aksakal sayılabilir.

Azerbaycan`da yaşayan Ortodokslar ibadet etmek için her türlü olanağa sahiptirler. Biz dün kutsal yağ taşıyan kadınlar kilisesini kutsadık. Bundan böyle Bakü`nün üç kilisesinde Ortodoks dindarlar - sadece Ruslar değil, Ukraynalı, Belaruslu herkes ibadet edecek,  manevi yönden olgunlaşacaktır. Biz bu konuda da zatialinizin büyük ilgisini gördük.

Halkları barıştırmaya, Azerbaycan ve halkının refahına yönelik faaliyetlerde bulunan geleneksel dinlerin desteklenmesi konusundaki  muazzam katkılarınızdan dolayı size duyduğumuz derin saygının bir göstergesi olarak Rus Ortodoks Kilisesi`nin Madalyasını size takdim etmek istiyorum. Bizim verdiğimiz değerin bir göstergesi olarak, Birinci Seviye Aziz Moskova Prensi Daniel Madalyası`nı kabul etmenizi rica ediyorum.

Lütfen, bu madalyayı Azerbaycan`ın gelişmesi ve güçlenmesinin yanı sıra manevi, ahlaki değerlerin, inanç, hak değerlerinin Azerbaycan halkının hayatına geri kazandırılması adına  yapmış olduğunuz muazzam katkılara biçilen bir değer olarak kabul edin.

Haydar Aliyev: Teşekkür ederim.

2. Aleksi: «Rus Ortodoks Kilisesi Bakü ve Hazar Bölge Piskoposluğu`na gösterdiği ilgi, yardım ve destekten dolayı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyeviç Aliyev birinci seviye Aziz Moskova Prensi Daniel Rus Ortodoks Kilisesi nişanı ile ödüllendiriliyor.»

Bakü ve Hazar Bölge Piskoposluğu benim ziyaretime atfen Piskopos Alexander`ın şahsında bir  madalya basmıştır. İzninizle, görüşme vesilesiyle bu madalyayı size sunmak isterim.

Haydar Aliyev: Ne kadar güzel bir nişandır. Şüphesiz bu, ilk kilise nişanıdır. Eskiden aldığım nişanlardan kat kat daha güzeldir. Çok teşekkürler, ben size çok teşekkür ediyorum.

2.Aleksi: Moskova Prensi Daniel Moskova`yı kuran ve tek çatı altında birleştiren bir prenstir.

Azerbaycan`ı kuran, Azerbaycan halklarını tek çatı altında birleştiren bir insan olduğunuz için Siz bu nişana layık görüldünüz.

Bu nişanı kabul etmenizi rica ediyorum.

Haydar Aliyev: Sayın Aziz Patrik, söylemiş olduğunuz tüm kelimeler için, paylaşmış olduğunuz izlenimlerniz için, insanlar arasında güvenin sağlamlaştırılması ve dinin gelişmesi, her insanın Anayasamız uyarınca vicdan özgürlüğü hakkından yararlanabilmesi koşullarının oluşturulması alanında ülkemizin, halkımızın, devletimizin yaptığı çalışmalara verdiğiniz değer için çok teşekkür ederim. Bu, Anayasamızın en önemli maddelerinden biridir. Azerbaycan`da bulunduğunuz süre zarfında sizde iyi bir izlenimim oluşmasına çok sevindim ve siz doğru söylediniz, duymak başka görmek başka. Zannediyorum ki, duyduklarınız prensip olarak  görmek istedikleriniz için bir temel oluşturdu.

Biz daha önce de sizi birçok kez davet ettik. Ben de davet ettim, şeyh hazretleri de davet etti. Biz, elbette, davetimizin kabul edileceğine ve Azerbaycan`a geleceğinize inanıyorduk. Ne var ki şimdi tüm bunlar gerçeğe dönüşmüştür. Siz Azerbaycan`a geldiniz, birkaç gün burada kaldınız ve bugün ziyaretiniz sona eriyor ve evinize, Moskova`ya dönüyorsunuz.

Ben sizin tüm düşüncelerinize katılıyorum ve barıştırma, Ermenistan-Azerbaycan sorununun çözüme bağlanması alanındaki faaliyetlerinizi çok takdir ediyorum. Ben daha Azerbaycan Cumhurbaşkanlığına seçilmeden önce bilhassa sizin girişiminiz üzerine tüm Kafkasya Müslümanlarının Şeyhülislamı, Ermenistan Katalikosu (önceki katalikos ve şimdiki katalikos) ve Sizin katılımınızla görüşmeler yapıldığını biliyorum. Bu gayretlerinizden dolayı teşekkür ederim. Bu, yüksek takdire layıktır, zira ben bir kez daha kan dökülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Biz sorunu barış yoluyla çözmeliyiz ve bu amaç için tüm olanakların değerlendirilmesi gerekir. Nitekim halk arasında din adamlarının nüfuzu çoğu zaman daha yüksek olur ve devlet yöneticilerinin faaliyetine oranla daha güçlü etki yapar. Bu yüzden şimdiye kadar yaptığınız çalışmalar için teşekkür ederim. Fakat benzer faaliyetlerinize hala ihtiyacımız var.

Biz Mayıs 1994`te askeri operasyonları durdurduk, ateşkes anlaşmasına vardık. Artık yedi yıldır askeri operasyonlar yapılmamaktadır ve herhangi yabancı barış güçlerinin müdahalesi olmadan hem Ermenistan hem Azerbaycan tarafının ateşkes düzenini uyguluyor olması takdire değer bir durumdur. Bu şunu gösteriyor ki, Azerbaycan`da da , Ermenistan`da da sorunu barışçıl yoldan çözmek istiyorlar.

Şu yedi sene zarfında biz pek çok görüşme yaptık. Bildiğiniz üzere, 1992 yılında AGİT, özel bir grup - Minsk Grubunu kurdu. Sorunun barış yoluyla bertaraf edilmesine yardım etmek için şimdi Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa bu grubun başkanlığını üstlendiler. Geçtiğimiz yıllarda bu grup hep faaliyetini sürdürdü, bu sorunla ilgilendi. Doğru, çalışmalarını kimi zaman etkin bir şekilde, kimi zaman belli aralıklarla sürdürdü. Son zamanlarda sorunun çözümlenmesi için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac`ın Minsk Grubu eşbaşkanları olarak kendi aralarında daha aktif işbirliği yapmaları beni mutlu ediyor. Şunu söylemeden edemen, biz daha  önce böyle bir etkinlik, böyle bir yoğun işbirliği görmedik ve sorunun barışçıl yoldan çözüme bağlanmamasının nedenlerinden biri, belki de, budur.

Şimdi karşılıklı bir anlayışın sağlanmasından, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa arasında işbirliği isteğinin olmasından dolayı memnunuz. Biz buna büyük umut bağlıyoruz. Malumunuz üzere, 1999 yılından beri biz zaman zaman Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanlarının görüşmelerini düzenliyoruz. Büyük ülkelerin - Rusya, ABD ve Fransa`nın liderleri sık sık bize anlaşma zeminini öncelikli olarak bizim sağlamamız gerektiğini söylüyorlar. Bu, belki doğrudur, fakat burada biz eşit konumda değiliz. Öncelikle, Ermenistan çeşitli nedenlerden dolayı Karabağ`ı işgal etmiş tüm Azerileri oradan kovmuştur. Ne var ki Ermenistan bununla yetinmeyerek  Azerbaycan`da ülkeiçi istikrarsızlığı fırsat bilerek savaş operasyonlarını genişletmiş ve Azerbaycanlıların ikamet ettiği daha yedi bölgeyi işgal etmiştir. Ermenistan`dan da tüm Azeriler sürülmüş, orada bir tane bile Azerbaycanlı kalmamıştır. Bu yüzden bizde bir milyon mülteci bulunuyor.

Mültecilerin barındıkları yerlerden birini ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu arada orası mültecilerin kaldıkları yerler arasında en iyisidir. Çünkü ne de olsa onlar Bakü`de herhangi bir konuta yerleşmişler, ne var ki bu binanın inşaatı da henüz tamamlanmış değildir.

2.Aleksi: Binanın çatısı var mı?

Haydar Aliyev: Evet, çatısı vardır. Eğer siz iki-üç saatlik mesafede bulunan yakın bölgelere, - ki ben tüm kampları ziyaret ediyorum, - giderseniz, orada insanların artık yedi, sekiz, hatta dokuz senedir çadırlarda barındıklarını görürsünüz. Çadırlarda çocuklar doğuyor. Okuma yazma öğrenmeleri için biz kendilerine çadırlarda bazı koşullar sağladık. Çadırlarda yeni aileler kuruluyor. Çadırlarda insanlar hayatını kabediyor, peki onları nereye defnedecekler? Herkes kendi doğup büyüdüğü toprakta defnedilmek ister. Bu, her insan için yerleşmiş bir gelenektir. Fakat o, çadırda ölüyor ve çadırların yakınında yeni mezarlıklar kuruluyor, zira onun cenazesini öz toprağına götürmek mümkün değil, çünkü orada her şey tahrip edilmiş, yağmalanmıştır. Ben bu işgal edilmiş topraklarda tüm mezarlık ve kutsal yerlerin tahrip edilmesinden bahstemiyorum bile.

Ben bu trajik şeyler konular hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. İşte bu anlamda Ermenistan ile aynı konumda değiliz. Onlar bu bakımdan daha avantajlı oldukları için şartlarının kabul edilmesinde ısrar ediyorlar. Ne var ki onların şartları Dağlık Karabağ`a bağımsızlık statüsünün verilmesinden ibarettir. Azerbaycan topraklarında ikinci bir Ermeni devleti kurulamaz, imkansız! Ayrıca Karabağ, Ermenistan`a bağlanamaz! Her devletin toprak bütünlüğü, mevcut sınırların dokunulmazlığı konuları uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler ve AGİT`in temel ilkelerini oluşturmakatdır. Ne var ki Ermeniler topraklarımızın bir bölümünü onlara bırakmamızı talep ederek bunun karşılığında Dağlık Karabağ`ın çevresinde işgal ettikleri bölgeleri boşaltacaklarını bildiriyorlar. Muhtemelen, bu bölgeler boşaltıldıktan sonra insanların daha 50 yıl boyunca evini, barkını kurması gerekir, zira orada her şey yıkılmış, herşey tahrip edilmiştir.

Geçenlerde Minsk Grubu eşbaşkanları - Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Fransa temsilcileri burayı ziyaret ettiler. Onlar cephe hattını geçerek Ağdam üzerinden Dağlık Karabağ`a gittiler. Bizim Ağdam diye büyük bir ilimiz var, orada 160-170 bin kişi ikamet ediyordu. Üstelik orası eski kültür merkezlerinden biridir, kendine özgü güzelliği, özellikleri bulunan bir şehirdir. En önemli husus orada çok sayıda kişi yaşıyordu. Eşbaşkan temsilcileri daha önce de orayı ziyaret ettiler ve şimdi orada her şeyin yıkıldığını, her şeyin tahrip edildiğini saptadılar. Onun için biz barış istiyoruz, sorunu barışçıl yoldan çözmek istiyoruz. Bununla birlikte Ermeni tarafının da daha yapıcı bir tavır izlemesi gerekir. Maalesef  şimdilik biz bunu görmüyoruz. Eğer durum böyle devam ederse bunun çok ağır sonuçları olabilir. Nitekim halkımız, insanlarımız arasında şu eğilim giderek yaygınlaşıyor: yahu topraklarımızın işgaline daha ne kadar katlanacağız, biz savaşmalıyız, topraklarımızı kendi kanımızla, ne pahasına olursa olsun, kurtarmalıyız.

Son dönemlerde Rusya, sorunun barışçıl yoldan giderilmesi yönünde aktif yardımlarda bulunuyor. 1 Haziran`da Minsk`te Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri devlet başkanlarının toplantısı düzenlenecektir. Orada, muhtemelen, Devlet Başkan Vladimir Vladimiroviç Putin`in, Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının katılımıyla üçlü bir görüşme yapılacaktır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin`in Azerbaycan`a resmi ziyarette bulunması, üstelik bunu yeni yüzyılın başlarında, yeni binyılın başlarında yapmış olması çok büyük, müstesna bir önem arzetti. Kendisi 9 Ocak  tarihinde buraya geldi. Halkımız bunu çok takdir edti. Üzülerek söylemeliyim ki, biz birkaç yıldır Rusya Devlet Başkanı`nı, başbakanını da davet ediyorduk, fakat olumlu bir cevap alamıyorduk. Fakat davetimden kısa süre sonra Vladimir Vladimiroviç Putin bunu kabul etti ve buraya geldi. Aynen sizin gibi o, da bu duruma bizzat tanık oldu.

Sizin Fahri doktora unvanına layık görüldüğünüz Slav Üniversitesi`nde Vladimir Putin de fahri doktora unvanını aldı. Bu arada, üniversitenin tarihinde iki kişiye fahri doktora tevdi edildi - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin ve Moskova, tüm Rusya Aziz Patriği. Elbette, tüm bunlar hem onun, hem sizin için biraz beklenmedik oldu. Aslında çeşitli güçlerin  Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi için yarattığı ortam bugün de varolmaya devam ediyor. Bununla birlikte, devlet başkanın her şeyi kendi gözleriyle görmesi ve herhangi bilgiden yararlanmadan durumu bizzat değerlendirmiş olması ve tüm Rusya Patriki`nin her şeyi kendi gözleriyle görmesi, bizzat değerlendirme olanağına sahip olması büyük önem arzediyor. Bizim buna ihtiyacımız var. Yineliyorum, ihtiyacımız var. Zira tüm bunların dışında ülkemizde çok zorlu, insanılk dışı koşullarda yaşayan 1 milyon göçmen bulunuyor, bu da bizi mali sıkıntılara sokuyor. Nitekim onlar çalışmıyorlar, fakat onlar daha önce olduğu gibi kendi topraklarını işleyerek çeşitli ürünler yetiştirebilirlerdi. Bu topraklar çok bereketlidir. Onlar üretim yapar veya başka işlerle uğraşırlardı.

Cumhuriyetimiz böylesine karmaşık bir ortamda gelişmektedir. Batı ile Doğu arasında, Kafkasya`da bulunduğu için jeostratejik açıdan çok önemli bir konuma sahiptir. Ülkede  muazzam doğal kaynaklar bulunuyor ve hem halkımıza daha iyi yaşam koşullarını sağlamak  ve doğal olarak komşularımızla, Rusya ile ticaret ve diğer ilişkileri daha etkin bir şekilde genişletmek için tüm bunları daha verimli kullanma olanağımız vardır. Bizim bazı projelerimiz var, örneğin, Rusya`nın LUKoil  şirketi burada aktif çalışmalar yapıyor ve tabiatıyla fayda sağlıyor ve bu ortak çalışmadan Azerbaycan da yararlanıyor.

2.Aleksi: Muhtemelen yeni iş yerleri açılıyor.

Haydar Aliyev: Tabii ki, şimdi bizde 32 batılı şirket faaliyette bulunuyor. Maalesef, Rusya`nın sadece bir şirketi var, oysa ben birçok Rusya şirketini davet ettim. Anlaşılan, Rusya`da hala çok miktarda petrol bulunuyor, bu yüzden hiçbir yere gitmek istemiyorlar.

Bütün bunların ışığında barışı sağlamaya yönelik görevniz büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden  girişimlerinizi sürdürmenizi rica ediyorum. Bizim şeyxülislam bu konuda aktiftir. Sizinle yaptığı görüşmeler, temaslar, yardımınızla ilgili beklentiler konusunda kendisi sık sık beni bilgilendiriyor. Tüm bunların verimli sonuçlanmasını isterim. Her yerde barış sağlanmalıdır. Minsk`te Kafkasya dörtlüsünün görüşmesi yapılacaktır. Çünkü bugün dünyada, özellikle eski Sovyet coğrafyasında herkes uluslararası terörizm, aşırıcılık nedeniyle endişe duymaktadır. Kuzey Kafkasya`da neler yaşandığını siz çok iyi biliyorsunuz, Gürcistan`da çatışma var, Ermenistan ile Azerbaycan arasında çatışma var.

Dünyanın Kafkasya gibi nadir bir beldesi şuanda öyle bir durumdadır ki, burada teröristler için, her türlü aşırıcı güçler için uygun ortam mevcuttur.

Bizi rahatsız eden bir konu daha var. Bu, dini aşırıcılığın yaygınlık kazanmasıdır. Din, her zaman toplumda insani çalışmaların en asil alanı olarak görülmüştür ve görülmektedir. Farklı dini akımların terörizmi, aşırıcılığı görev edinmesi, yahut din perdesi arkasına saklanarak tamamen zıt eylemlerde bulunması ve halklara, ülkelere, çeşitli insanlara zarar vermesi, elbette, kesinlikle dayanılmaz bir durumdur. Bu arada, biz sadece Azerbaycan`ı değil, tüm Kafkasya`yı bundan korumalıyız. Siz Kuzey Kafkasya`daki, Orta Asya`daki durumu biliyorsunuz. Biz bundan da çekinmeliyiz.

Ermenistan ile Azerbaycan arasında barışın tesisi, işgal altındaki toprakların boşaltılması , Azerbaycan`ın toprak bütünlüğünün sağlanması ve mültecilerin kendi yerleşim yerlerine geri dönmesi için daha aktif yardımda bulunmanızı ben, elbette, her şeyden çok isterim. Mamafih bu konuda ben bencilce davranarak, sadece Azerbaycan`ın çıkarlarını savunmuyorum. Sizinle bu konuşmayı yaparken benim ayrıca söylemek istediğim şu, siyasi bir figür olarak beni  tüm insanlığın, dolayısıyla bölgenin, Dünya`nın bu köşesinin kaderi endişelendiriyor ve tüm bu tehlikelerin daha büyük boyutlara ulaşmaması için onlara karşı gerekli güçleri kullanabilirisiniz.

Anlıyorum, Sizden rica ettiğim sorunların çözümüne ancak elinizdeki imkanlar dahilinde yardım edebilirsiniz. Bugünkü durumun ne olduğunu, ileride hangi zorlukların ortaya çıkabileceğini ve uluslar, ülkeler, devletler arasında barış ve huzurlu ilişkilerin sağlanması için hangi çalışmaları yapmamız gerektiğini hatırlatmak amacıyla düşüncelerimi sizinle paylaşıyorum. Ayrıca dinin her zaman başlıca amacı barış olmuştur.

Ben propaganda yapmıyorum ve şu malum gerçekleri size anlatmak istemiyorum. Bunları çok iyi biliyorsunuz. Ben, sadece , kendi düşüncelerimi, görüşlerimi aktarıyorum. Ben size tekrar teşekkür ediyorum. Ayrıca bana verdiğiniz nişanın benim için müstesna bir önemi vardır. Tabii ki, bu olgu biyografimde hakettiği yerini alacaktır. Teşekkür ederim.

2.Aleksi: Size de teşekkürler. Çok saygıdeğer Haydar Aliyeviç, görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz. Çünkü Kafkasya`da yaşanan olaylar bizi de tedirgin etmiyor değil. Nitekim Kafkasya özel, bereketli, mübarek bir topraktır, burada sıcak güney güneşinin altında toprak meyve veriyor. Bu topraklar tahrip edilince  ve insanlar karşı karşıya gelince kan dökülüyor. Elbette, bu, bizi rahatsız ediyor. Üçlü karşılıklı ilişkilerle ilgili sorunlara gelince, kardeşim şeyh hazretleri, benzer görüşmenin yapılması gerektiğini yeni katolikos tarafından da aktarıldığını bildirdi. Bence, burada din adamları bir araya gelerek sorunun barışçıl çözüm yollarını bulma konusunda aynı görüşteler.

Çeçenistan`da yaşanan trajedi sırasında biz de hep bu trajedinin içine sürüklendik. Yapılan terör eylemleri hatta Kafkasya`nın dışına bile yayılıyordu. Moskova`da, Buynaksk`ta evlere düzenlenen bombalı saldırılar sivil insanların ölümüne neden oldu. Orada insanların rehin alınması gibi ahlaka çok aykırı eylemler yapılıyor. Biz de üç papazımızı kaybettik. Onlar Groznı`da hizmet ediyorlardı ve rehin alındıktan sonra Çeçenlerin esaretinde hayatlarını kaybettiler. Bu yaşadığımız acı bir faciadır. Geçim olanaklarından yoksun bırakılan ve şimdi çeşitli bölgelerde barınan mültecilerin sorunları da benzer niteliktedir.

Fakat burada, Azerbaycan toprağında öncelikli olarak yapmamız gereken şey sorunun çözümü için mümkün olan herşeyin yapılmasına yardım etmektir, - bu konuda kardeşimiz Şeyhülislam`a tamamen katılıyorum.

Biz siyasi karar alamayız, fakat ahlak, insanlık için, bu sorunun çözüm bulması için devlet adamlarına çağrıda bulunacağız. Çünkü milyonlarca insanın kaderi bu soruna bağlıdır.

Onlar, sizin de çok duygusal bir şekilde anlattığınız üzere, çadırlarda, başlarının üstünde bir çatının bile bulunmadığı bir ortamda doğuyor, yeni bir aile kuruyor, yaşamlarını kaybediyorlar. İşte bu, bizi aynı sorunun çözümü konusunda çağrıda bulunmak için elimizden gelen tüm olası önlemleri almaya sevk etmelidir.

Azerbaycan`a pekçok kez davet ettiğiniz için size en içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Bence herşeyi zaman bırakmak gerek. Örneğin, Vladimir Vladimiroviç de 21.yüzyılda, üçüncü binyılda ilk yurtdışı ziyaretini Azerbaycan`a yaptı.

Bu, 21.yüzyılda, üçüncü binyılda benim Moskova dışına ilk ziyaretimdir. Bu, iyi bir başlangıçtır ve bunun devamı gelecektir. Burada karşılaştığımız misafirperverlik de çok içten oldu, çok duygulandık. Biz bunu asla unutmayacağız. Ziyaretimiz boyunca kardeşimiz Şeyhülislam Paşazade ile, talimatınız üzerine bize eşlik eden devlet müsteşarınızla sürekli bir aradaydık, bunun için müteşekkiriz. Biz Azerbaycan`ın birçok devlet adamıyla bir araya geldik, onların barışa bağlılığına ve sizin bilgece yönetiminiz altında Azerbaycan`ın geliştirilmesine yönelik isteklerine tanık olduk.

Haydar Aliyev: Teşekkür ederim.

Çeviri 30 Mayıs 2001 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır