Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Alirza oğlu Aliyev´in yemin töreninde nutku - 18 Ekim 1998

Değerli yurttaşlarım!

Bayanlar ve baylar!

Sayın konuklar!

Sizleri en içten duygularla selamlıyorum, Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın yemin törenine ka­tıl­manız­dan dolayı te­şekkür ediyorum. Beni yeniden Azerbay­can Cumhuriyeti'nin devlet başkanı seçmeleri dola­yısıyla Azerbaycan halkına, vatandaşlarına derin şük­­ran­larımı ve teşekkürlerimi sunarım.

Bağımsız Azerbay­can'ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmemle gurur duyu­yo­rum ve bana beslenen bu itimadı Azerbaycan Cum­hur­başkanı gibi faaliyetime verilen yüksek değer ola­rak ka­bul edi­yorum.

Biraz önce Azerbaycan Cumhu­riyeti'­nin Anayasasına, kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'e el ba­sarak sizin huzurunuzda, tüm Azerbaycan vatandaşlarının huzurun­da yemin ettim. Beyan ediyorum ki, ben yeminime bağ­lı kalacağım ve hayatımın sonuna kadar öz vatanımız Azerbaycan'a, ulusumuza, halkımıza hiz­met edeceğim.

Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı se­çilmem dolayısıyla birçok ülkelerin devlet ve hükümet başkanları, sosyo-politik adamları, bilim kültür adamları bana kutlama mesajları göndermişler. Tüm bu mesajlar dolayısıyla teşekkürlerimi sunarım.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın yemin törenine bizzat katılmak için komşu ülkelerin üst düzey devlet temsilcileri, devlet başkanları cumhuriyetimize gel­miş­ler. Onlar bugün bizimle bir aradalar, şu anda salondalar. Ya­bancı ülkelerin Azerbaycan'daki büyükelçileri, uluslararası kurumların temsilcileri de bizimle beraberler. Azer­baycan'a çok sayıda konuklar gelmişler, Azerbaycan'­a gelen tüm konuklara söylüyorum: Hoş geldiniz, se­fa geldiniz.

Ben bunları dostluğumuzun, işbirliğimizin en çar­pıcı örneği olarak değerlendiriyorum. Kafkasya cum­hu­ri­yet­lerinin cumhurbaşkanlarının, devlet başkanları­nın, delegasyonlarının Azerbaycan'a gelmeleri ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın yemin törenine bizzat katılımları çok büyük önem taşımaktadır. Bu Kafkasya halk­larının birlik ve dayanışma­sı­nın en çarpıcı göstergesidir, "Genel Kafkasya evi" dü­şün­cesinin ger­çek­liğini yansıtıyor, Kafkasya halklarının, cum­hu­ri­yet­le­rinin sıkı bir işbirliği yapma azminde olduğunu sergiliyor, Kafkasya halklarının, cum­hu­riyet­lerinin birbirileri ile daha iyi ilişkiler kurma isteğini sergiliyor, Kafkasya'da barış ve huzurun sağlan­ması ile ilgili isteklerini anlatıyor.

Kafkasya'da ba­rışın tesisi, Kafkasya'nın barış bölgesine dönüş­tü­rülmesi, mevcut kar­gaşaların ortadan kaldırılması tüm Kafkasya halklarının, cumhuriyetlerinin en büyük istek ve arzusudur.

Kafkasya halklarının bugün bir arada olması, Kaf­kasya cumhuriyetleri cumhurbaşkanlarının Azerbaycan'da bir araya gelmesi şunu birkez daha gösteriyor ki, biz - Kafkasya halkları, cumhuriyetleri barış, huzur istiyoruz ve Kaf­ka­sya'yı dünyanın en kalıcı barışı ve huzuru olan böl­ge­sine dönüştürmek istiyoruz. Ben eminim ki, hepimizin ortak gayretleri sonucunda biz bunu başaracağız.

Değerli arkadaşlar!

18 Ekim 1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Yük­­sek Sovyeti halkın iradesi doğrultusunda Azerbaycan Cumhuriyeti'nin devlet bağımsızlığı hakkında Ana­ya­sa kararnamesini kabul etti ve Azerbaycan'ın bağım­sız­lı­ğı­nı tüm dünyaya duyurdu. Bugün bu tarihi olayın yedinci yıldönümüdür. Bu, Azerbaycan'ın bayram gü­nü­dür. Şu bayram dolayısıyla ben Azerbaycan halkını, tüm va­tan­daşlarımızı en içten duygularla kutluyorum ve Azerbaycan'a, halkımıza bağımsızlık yolunda en üstün ba­şa­rı­lar diliyorum.

1993 yılında Azerbaycan halkı beni hakimiyete da­vet etti, Ekim 1993'te Azerbaycan'ın cumhur­baş­ka­nı seçti. Geçen beş yılda Azerbaycan varlığını sür­dür­dü, ülkemizin devlet bağımsızlığı geliştirilip pekiş­tirildi. Geçen beş yılda Azerbaycan halkı zor, karmaşık, acılı, aynı zamanda çok onurlu bir yoldan geçti. 1993 yılında Azer­bay­can'da baş gösteren iç savaşın, o dö­nem­de Azerbay­can'ın parçalanmasının önüne geçildi. Daha sonra Azerbaycan'da darbe girişimleri, terör, sabotaj eylemleri önlendi.

1994 yılında Ermenistan-Azerbaycan anlaş­maz­lı­ğın­da ateşkes yapıldı ve bu ateşkes durumu hâlâ devam edi­yor. Bunların sonucu olarak Azerbaycan'da sosyo-po­litik istikrar sağlanmıştır. Bunun için biz zorlu ve sıkın­tılı bir yoldan geçtik. O yıllarda Azerbaycan'da mevcut olan kaosa, erksizliğe son verildi, yasadışı silahlı grup­lar tasfiye edildi, cinayet işlemiş gruplar etkisiz hale ge­tirildi. Şimdi cumhuriyetimizde sosyo-politik istikrarın sağlandığı ko­şul­lar altında Azerbaycan vatandaşları ra­hat, serbest, özgür, huzurlu yaşama olanağına sahipler.

Azerbaycan devletinde den­geli bir biçimde önce­den belirlenmiş hal­kı­mı­zın ulusal çıkarları ile uyumlu iç ve dış politika uy­gulanmaktadır. Azerbaycan'da demokratik, laik, hukuk devletinin kuruculuğu süreci gerçek­leş­tiriliyor. Azerbaycan'da bağımsız devlet, hakimiyet hiyerarşisi, demokrasi pren­siplerine esaslanan tüm devlet tesisatları kuruluyor ve faaliyet gösteriyorlar. Bağımsız Azerbaycan'ın ilk de­mo­k­ratik Anayasası ka­bul edilmiş­tir.

Demokratik seçim­le­rin temelinde bağım­sız Azerbaycan'ın ilk parlamen­tosu - Ulusal Meclis'i se­çilmiş ve yasama organının yet­kileri ile ilgili Azerbaycan'da çok sayıda yasalar kabul edilmiştir. Bunların hep­si Azerbaycan'da bağımsız dev­letin var olduğunu, geliştiğini tüm dünyaya sergiliyor.

Geçtiğimiz yıllarda Azerbaycan'da ordu kurucu­lu­ğu sü­reci başlıca yer tutmuştur. Bugün kıvanç duygu­su ile di­ye­bi­liriz ki, ülkemizde düzenli, profesyonel ordu kurul­muş­tur ve Azerbaycan egemenliğini, devlet yapısını, bağım­sız­lı­ğını ve topraklarını korumaya muktedir güçlü bir orduya sahiptir.

Geçtiğimiz yıllar Azerbaycan'da demokrasinin sağ­lanması, pekiştirilip geliştirilmesi yıl­ları oldu. Devletin, hü­kümetin çalışmaları demokrasi pren­sipleri uyarınca ya­pıl­mış, Azerbaycan toplumu oluştu­rul­muştur. Azer­bay­can'da insanların hak ve hukukunun ko­runması, kişilerin özgürlüklerinin saglanması her zaman ilgi odağında olmuştur. Azerbaycan'ın vatandaşları, din, dil, millet ayrımı yapılmaksızın eşit haklara sahipler ve bu haklardan kendi isteklerine uygun olarak yarar­lana­bilir­ler.

Azerbaycan'da çoğulcu toplum oluşturulmuştur. Basın, söz, düşünce özgürlüğü tam anlamda sağlan­mış­tır. Azer­baycan'da siyasi partiler, sosyal kurumlar, çe­şitli grup­lar, basın organları özgürce faaliyetlerini sür­dürüyorlar. Vatandaşların özgürlükleri ve aynı zamanda hukukları devlet tarafından korunur ve korunmaktadır. Bun­ların sonucu olarak Azerbaycan'da genel oylama yo­lu ile ilk demokratik Anayasanın kabulü mümkün ol­du, Azerbaycan'da ilk parlamentonun - Ulusal Meclis'in de­mo­kratik ilkeler doğrultusunda seçilmesi mümkün oldu.

1998 senesinde cumhuriyetimizde yapılan cum­hur­başkanlığı seçimleri bağımsız Azerbaycan'ın de­mo­k­rasi yolunda ilerlediğini bir daha tüm dünyaya kanıt­la­dı.

Azerbaycan'da 1993 yılında seçilmiş olan cumhur­başka­nının 5 yıllık faaliyet süresi boyunca tüm yetki­lerini kullanması ve gö­rev süresi bitiminde yeni se­çimlerin ya­pılması ken­di­liğinden Azerbaycan'da demokrasinin var­lı­ğını kanıtlıyor ve ülkemizde demokrasinin gelişti­ği­ni göste­riyor.

Bellidir ki, Azerbaycan devlet bağımsızlığını ka­zandıktan sonra ülkemizde iç sosyo-politik istikrarın sağ­­lanamaması sonucunda ve birtakım nedenlerden do­layı Azerbaycan devlet yapısı oluşturulamadı. Geçtiğimiz 5 yıl Azerbaycan'da devlet yapısının oluşturulması, gelişti­ril­mesi yılları oldu. Azerbaycan'da devlet başkanlığı se­çim­leri tam demokrasi prensipleri temelinde gerçekleşti. Azerbaycan'da özgür, serbest, adil seçimler yapıldı.

Birçok partilerin ve teşkilatların bu seçimlere etkin katılımı, altı kişinin cumhurbaşkanlığına aday ol­ma­sı, seçim öncesi kampanyanın tam serbest, özgür, say­damlık koşulları altında gerçekleşmesi, cumhur­baş­kanı adaylarının çok ciddi yarışı, bunun so­nu­cunda devlet başkanlığı seçimlerinin gerçekleşmesi, Azerbaycan'daki seç­men­lerin şimdiye kadar rastlanmayan etkin katılımı ve seç­menlerin büyük çoğunluğunun se­çim­lere ka­tı­lması ve nihayet, tüm bunların sonucu olarak Azerbay­can'da cum­hur­başkanlığı seçimlerinin tam zamanında ya­pılması - bunların hepsi Azerbaycan'da demokrasinin var­lığını ve demokrasinin gelişmesi yönünde yapılan bü­yük atılım­ların olduğunu gösteriyor.

Azerbaycan'da sosyo-politik istikrarın sağlan­ması için devlet makamları cinayetlere karşı mücadeleyi güçlendirmişler. Bugün gururla diyebilirim ki, bu mücadele kendi olumlu sonuçlarını vermiştir. Azerbaycan'da bir­kaç yıl önce mevcut olan organize suç örgütleri etkisiz ha­le getirilmiş, tasfiye edilmiş, suçlular cezalandırıl­mış­tır ve böylece Azerbaycan vatandaşlarının rahat yaşa­ma­sı, çalışması, faaliyet göstermesi için gereken koşul­lar oluşturulmuştur. Fakat, bunun yanı sıra, geçtiğimiz yıl­larda biz Azerbaycan'da bir yandan devlet yapısını güçlendirerek, hukuk düzenini sağlayarak disiplinlere uyul­ma­sını temin etmiş, aynı zamanda hümanizm siya­se­tini uygulamışızdır.

Bugünkü Azerbaycan devletinin faaliyetinin esas yön­lerinden biri de hümanizmdir. İşte bu hümanist po­li­ti­kanın uygulanması sonucunda son iki yılda benim ka­rar­na­melerim doğrultusunda 1856 kişi ceza evlerinden tah­li­ye edilmiş, salıverilmiştir. Tutuklu bulunan 40 binden fazla kişi benim teşebbüsüm üzerine uygulanan aftan yararlanarak, ceza çekmekten kurtulmuş, ceza evlerinden tahliye edil­miş­ler. Biz bu politikayı bundan böyle de devam ettire­ce­ğiz. Beyan ediyorum ki, bugünlerde ben yine de afla ilgili yasa kabul edeceğim ve daha geniş kapsamlı af ya­sasının uygulanması için yeni girişimlerde bulunacağım.

Azerbaycan'da devlet kuruculuğu süreci eko­no­mik yapılanma süreci ile yan yana gerçekleştiril­mekte­dir. Azer­baycan ekonomisinin önceki durumu herkese bel­li­dir. Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazandığı dönemlerde ve bu­nun ya­nı sıra 1988 yılından itibaren Ermenistan tara­fın­dan ül­ke­mize karşı yapılan askeri taciz sonucunda Azerbaycan'ın bü­yük ekonomik potansiyeli belli bir oranda tahrip edil­di. 1980'li yılların sonlarından itibaren Azerbay­can'da eko­no­mide gerileme yaşanmıştır. 1992-1993 yılların­da ekonomide yılda %20-%25 oranlarında gerileme gö­rülm­üştür.

Gerçekleştirilen doğru ekonomik politikalar sonucunda biz bu alanda da durumu gözle görülür biçimde de­ğiş­ti­re­bil­mişizdir. Bunun temelini ise Azerbaycan'da yaşa­mın tüm alanlarının demokrasileştirilmesi oluşturmak­ta­dır. Sosyo-politik devlet kuruculuğu alanında gerçekleştirilen reformlarla, demokrasi prensiplerinin uygulan­ma­sı ile bir­likte biz geçtiğimiz yıllarda ekonominin demok­ra­si­leş­mesi, liberalizasyonu için birçok reformlar- eko­nomik ve sosyal alanlarda reformlar gerçekleştirmişiz. Bun­ların temelini ise bizim seçtiğimiz stratejik yol oluş­turmaktadır.

Azerbaycan kendi ekonomisini dünya ekono­mi­si­yle uyumlu bir şekilde kurmaktadır. Ülkemiz piyasa ekonomisi pren­­sip­lerini kabul etmiştir. Bizim öncelikli görevimiz dün­yanın eko­nomik yönden gelişmiş ülkelerinin elde ettiği tec­rü­be­le­ri Azerbaycan gerçekleri ile bağdaş­tırarak cumhuriye­ti­mizde piyasa ekonomisinin yerleştiril­mesi­dir. Mem­nun­lukla beyan ediyorum ki, biz bu alanda bir takım büyük başarılar kazanmışızdır.

Azerbaycan'ın hem Ermenistan'la anlaşmazlığı, hem de ülke içinde baş gösteren malum olaylar yüzün­den cumhuriyetimiz ekonomik reformları Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye olan diğer ülkelere oranla daha geç uy­gu­lamaya başladı. Buna rağmen biz kısa sü­rede ekonomik reformların yaşama geçirilmesini başar­dık ve artık bunun olumlu sonuçlarını da alıyoruz.

Bu reformlar, diyebiliriz ki, genel olarak 1995 yı­lı­nın sonları, 1996 yılının başlarından itibaren ger­çek­leş­tirilmiş ve bügün de gerçekleştirilmektedir. Bunların so­nu­cunda artık 1996 yılında biz Azerbaycan'da eko­no­mideki gerilemeyi önleyebildik, ekonomide istikrarın sağlanmasını ve ekonominin giderek kalkınmasını ba­şar­dık.

Biz 1996 yılında istikrarı sağladık, 1997-1998 yılları ise Azerbaycan ekonomisinde, sanayi, tarım sek­törü ürün­lerinin üretiminde ve gayrisafi milli hasılada artış ve büyüme yılları oldu.

Bunların sonucunda geçtiğimiz iki yıl boyunca Azerbaycan'da halkın refahının yükselmesi, sosyal so­run­ların giderilmesi yönünde gözle görülür çalışmalar yapıldı ve on­ların gelecekte de yaşama geçirilmesi için gerekli al­tyapı oluşturuldu. Biz Azerbaycan'da enfla­s­yonu önledik. 1994-1995 yıllarında enflasyon Azerbaycan eko­no­misini tahrip ediyordu.

Gerçekleştirilen ekonomik re­formlar, eko­nominin liberalizasyonu, mali alanlarda uy­gulanan ön­lemler enflasyonun önüne geç­ilmesine ola­nak tanıdı.

Bi­liyorsunuz ki, son aylarda dün­yanın birkaç bölgesinde ekonomik kriz patlak vermiştir. Bu kriz Rusya'ya yan­sı­mış ve Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye olan diğer ülkelere de yayılmıştır.

Biz Rusya ile, Bağımsız Devletler Topluluğu üye­­si diğer ülkelerle sıkı ekonomik ilişkiler kuruyoruz. O yüzden bu mali bunalım, kuşkusuz ki, Azerbaycan'ı da et­kileyebilirdi. Fakat önceden aldığımız önlemler ve bu olayla ilgili olarak uyguladığımız tedbirler bunları önledi. Bugün Azerbaycan'da mali durum sağlam, istik­rar­lı yapıya sahiptir. Azerbaycan'ın ulusal para birimi-manat tam stabildir.

Ekonomi alanında uyguladığımız önlemler ara­sında birçok ülkelerle yaptığımız verimli işbirliği önem­li yer tutmaktadır. Biz ülkemizi tüm dış dünyaya aç­mı­şızdır. Biz açık, serbest ekonomi yolu ile ilerleyen bir ül­keyiz. Bunun esasında Azerbaycan dünyanın bir­kaç bü­yük petrol şirketi ile ülkemizin petrol ve gaz re­zer­v­le­rinin birlikte işletilmesine ilişkin tarihi öneme sahip anlaşmalar imzalamıştır. Bu anlaşmalar artık hayata geçiriliyor. Biz onların pratik sonuçlarını al­mak­tayız. Bun­lar ve ekonomi alanında yaptığımız tüm diğer çalış­malar yabancı sermayenin Azerbaycan'a hızlı giri­şini sağlamıştır.

Azerbaycan'da kişi başına yabancı sermaye ya­tı­rı­mı şimdi 160 dolar düzeyindedir. Bu rakam Bağımsız Dev­letler Topluluğu'na üye olan ülkeler arasında en yük­sek rakamdır. Biz petrol ve gaz sektöründe dünyanın bü­yük şirketleri ile yaptığımız çalışmaların yalnız Azerbaycan için değil, bunun yanı sıra tüm Kafkasya için, Orta Asya için, Hazar Denizi havzası için çok önemli bir ça­lışma olduğu kanaatindeyiz.

Petrol ve gaz sektöründe imzalanan anlaşmaların temelinde gerçekleştirilecek projeler gereğince önümüz­de­ki 25-30 yıl boyunca Azerbaycan'da yaklaşık ola­rak 45-50 milyar ABD doları değerinde yatırım ya­pı­la­caktır. Azerbaycan'ın bu anlaşmalardan sağlayacağı gelir yaklaşık olarak 200 milyar dolar değerindedir. Azerbaycan'ın bu alanda yaptığı çalışmalar, belirttiğim gibi, Azer­baycan üze­rinden Transkafkasya petrol ve gaz boru hat­tının inşası ve böyle bir büyük projenin yaşama ge­çirilmesi için iyi bir temel oluşturuyor.

Bunların hepsi Azerbaycan'ın bugünü ve geleceği açısından çok önemlidir. Fakat bizim diğer ülkelerle yaptığımız işbirliği artık ekonominin tüm alanlarını kap­sa­maktadır. Şimdi Azerbaycan'da 1300'den fazla ya­ban­cı şirket faaliyet gösteriyor.

Özelleştirme programı doğrultusunda ekonomik re­formlar geniş kapsamlı olarak uygulanmaktadır. Özel­leş­tirme programının uygulanması kendi olumlu so­nuç­la­rı­nı veriyor. Azerbaycan'da küçük ve orta ölçekli iş­let­me­lerin özelleştirilmesi süreci sonuçlanmıştır, büyük işlet­me­le­rin ise özelleştirilmesi önümüzde duran hedefi­miz­dir.

Azerbaycan'da ekonomik reformlar gereğince uy­gu­lanan toprak reformu önemli yer tutmaktadır. Biz 1995 yılı­nın sonunda çok cesur adımlar attık. "Toprak re­formu hak­kında" radikal bir yasayı kabul ettik ve ge­çen kısa sü­re boyunca bu yasayı uygulamaktayız. Toprak re­formu yasa­sı Azerbaycan'da toprağın özel, şahsi mül­kiyete verilmesi ilkesine uygun olarak gerçek­leştiriliyor. Biz bunu artık uyguluyoruz. Bugüne kadar Azerbay­can'da şahsi mül­kiyete, özel mülkiyete verilmesi ön­gö­rü­len toprakların %80'i artık özel mülkiyette yer almaktadır.

Tarım sektörünün hayvancılık alanı tamamen özelleştirilmiştir. Bunların sonucu olarak Azerbaycan'da tarım ürünlerinin, gıda ürünlerinin üretimi hayli art­mış ve sanıyorum, yakın zamanlarda Azerbaycan gıda ürünleri ile kendi kendine yeterli olacaktır.

Ben dün Moskova televizyon kanalında Kırgızistan'da toprağın özel kullanıma verilmesi hakta referan­dumun yapılması ile ilgili haberi izledim. Ferahlatıcı bir durumdur. Ama biz bunu artık kabul ettiğimiz yasa uya­rınca ger­çek­leştirmişiz. Halk da bizim yasayı doğru bulmuştur ve uygu­lamaktadır. Bellidir ki, Bağımsız Devletler Top­luluğu üyesi birçok ülkelerde bu mesele -toprak reformu, toprağın özel kullanıma sunulması problemi çok çarpıcı özelliklere sahiptir. Ancak Azerbaycan kanıtladı ki, Azer­baycan halkı hakikaten de özelleştirmenin uygulanmasına, iş­letmeciliğin oluşmasına ve serbest ekonominin sağlanmasına eğilimlidir ve bu yüzden bizim kabul ettiğimiz ya­sa­lar, aldığımız ön­lem­ler halk tarafından, vatandaşlar tara­fından takdirle kar­şılanıyor ve onları başarıyla uygu­lu­yorlar.

Böylece, Azerbaycan geçtiğimiz 5 yıl içinde hü­kü­­met bunalımını, siyasi bunalımı atlattı. Azerbaycan'da sosyo-politik istikrar sağlandı ve bu süreç devam et­mek­tedir. Biz ekonomide makroekonomik düzeyde is­tik­rarı sağlamışızdır. Bunların hepsi Azerbaycan devle­tinin önümüzdeki yıl­lar­da daha büyük başarıyla geliş­me­si için temel oluşturmuştur.

Bu başarıların yanı sıra biz yaşamımızın tüm alan­­­la­rındaki kusurları, eksiklikleri de görüyoruz ve ya­pılan yanlışların da farkındayız. Bunların ülkemize ne kadar zarar verdiğini iyi biliyoruz. Ne yazık ki, Azerbaycan'da iktidar makamlarında, devlet organ­larında, yürütme ma­kam­larında hâlâ kendi görevlerini gereğince yerine ge­tir­meyen şahıslar da bulunmaktadır. Görevlerini kendi çıkarları için kötüye kulla­nan­lar, yasaları ihlal edenler, rüşvet alanlar, yolsuzluk ya­pan­lar var. Azerbaycan'da serbest ekonominin yerleş­me­­sine engel olan unsurlar da var. Biz, bir yandan Azerbay­can'da girişimciliğin gelişmesi için çalışıyoruz, gi­rişimciler kesimini oluşturmak istiyoruz, kişilere mal sahipliği özelliklerini telkin etmek istiyoruz ve insan­ların her birinin kendi işi ile serbest, kendi istediği bi­çimde uğraşması için gereken ortamı sağlamak istiyo­ruz, böylece serbest ekonominin, piyasa ekonomisinin ge­lişmesini istiyoruz.

Fakat, ne yazık ki, iktidar makamlarında bizim bu çalışmalarımıza engel olanlar da var. Yerli yönetim otoritelerinde, çeşitli bakanlıklarda yapılan yolsuzluklar, emniyet teşkilatlarında yapılan yanlışlıklar ve kusurlar bi­zim bu politikamızın ve önlemlerimizin uygulanmasına engel oluşturuyor.

Biz iyi biliyoruz ki, uygulanan eko­no­mik politika, yapılan reformlar ekono­mi­nin genel olarak kalkınmasının yanı sıra, dar gelirli kesimin duru­munu da belli oranda olumsuz yönde etkilemektedir. Bu yüz­den biz reformlarımızın sosyal yönüne de büyük duyar­lılık gösteriyoruz ve bundan böyle bu, bizim ilgi odağımzıda olacaktır. Dar gelirli kişilerin yaşam koşul­la­rının iyi­leş­tirilmesi için biz etkin önlemler alacağız. Eko­­no­mi­nin kalkınmasını dikkate alarak, gelirlerimizi artırarak, bütçeyi geliştirerek gelecek devirlerde ücret­le­rin yüksel­me­sini sağlayacağız, emekli aylıklarının, öde­neklerin yükselmesini temin edeceğiz. Böylece dar gelirli aile­lere, dar gelirli kesimlere özel özen gös­te­receğiz. Bu, bizim öncelikli görevlerimizdendir.

Bu alanda özellikle Ermenistan silahlı kuvvet­le­rince işgal edilmiş topraklardan zorla göç ettirilmiş, ye­rinden-yurdundan uzak düşmüş vatandaşlarımızın du­rumu, onların yaşam koşulları ve maddi durumu bun­dan ­böyle de bizim ilgi odağımızda olacaktır. Ben bugün itiraf etmeliyim ki, tüm yapılan çalışmalara, alı­nan tedbirlere rağmen çadır kamplarında yaşayan soy­daşlarımız çok zor ve sıkıntılı durumdalar. Bu çadırlarda kalan insanları gören herkes bir yandan dehşete kapı­lı­yor, öbür yandan ise bu, halkımızın acılara ne kadar da­yanıklı olduğunu kanıtlıyor.

Ben işgal altındaki topraklardan göç ettirilen ve göçmen kamplarında kalan kişilerle önceler de, özellikle son aylarda da görüşmüşümdür. Çadır kamplarının hemen hemen çoğunu ziyaret ettim. Çadırları dolaştım, in­­sanlarla konuştum, onların durumunu kendi gözle­rim­le gördüm. Hakikaten de, evini, eşyalarını, malını, mül­kü­nü kaybederek, yakınlarını kaybederek, kanı dökü­le­rek, şimdi gelip yazın yakıcı sıcaklarda da, kışın ayazlı günlerde de çadırlarda yaşamak büyük dayanıklılık, büyük kahramanlık ister.

Bu yüzden ben beyan etmişim ve bugün birkez daha söylüyorum ki, işgal altındaki topraklar kurtarılınca­ya ka­dar halkın bu kesiminin durumunun iyileştirilmesi, acı­la­rının hafifletilmesi için biz ek önlemler almalıyız. An­cak bizim önlemlerin yanı sıra iktidar makamlarında çalışan herkes, her sorumlu şahıs, durumu iyi olan her vatandaş soydaşlarımıza ilgi göstermelidir. Bu bizim ulusal borcumuzdur. Bu, bizim yurttaşlık ödevi­miz­dir.

Ben bugün beyan ediyorum ki, yaşamın farklı alanlarında mevcut olan yanlışların giderilmesi yönün­deki çalışmalarla ve iktidar makamlarının faaliyetinin pekiştirilmesi doğrultusundaki çalışmalarla bundan böy­le daha yakından ilgileneceğiz. Bakanlar Kurulunun faali­yeti geliştirilmelidir. Bakanlaıkların faaliyeti geliştirilmelidir. Siz biliyorsunuz, fakat bunu bir daha belirtmek istiyorum ki, son iki yılda biz Azerbaycan'da cumhuriyetin yönetim makamlarının yapı­sın­da büyük değişikliler yaptık. Birçok bakanlıklar, dev­let komi­te­leri ve genel idareler, şirketler feshe­dil­miştir. Onlara ait işletmeler, örgütler özelleştirilmiş ve­ya özelleştirme süreci içindeler. Bizim bu tedbirlerimiz bundan böyle de devam edecektir. Hem bakanlıkların ya­pısında değişik­lilk­er gerçekleştirilecek, hem de Ba­kanlar Kurulunun faali­yeti geliştirilecektir.

Biz ekonomi alanında yaptığımız çalışmaların hep­si­ni dünya tecrübelerinden faydalanmak suretiyle gerçek­leş­tiriyoruz. Şu açıdan biz Uluslararsı Para Fonu (İMF) ile, Dünya Bankası ile, Avrupa Birliği'nin Ekonomi Ko­misyonu ile çok sıkı işbirliği yapıyoruz, onların tavsiyelerini etkin bir biçimde değerlen­diri­yoruz. Ben bugün beyan ediyorum ki, bunlar bize çok faydalar sağlıyor. Bizim bu alanda yaptığımız çalış­ma­ların, ekonomide ortaya çı­kan pozitif değişikliklerin, ekono­mik reformların uygu­lan­masının ve onların sonuçlarının Uluslararası Para Fonu ve Dün­ya Bankası tarafından takdirle karşıla­nmasından memnunum. Ben bu işbirliği dolayısıyla teşekkür ediyorum ve bu­gün beyan ediyorum ki, biz bundan böyle de piyasa ekonomisi yolunda, ekonomik reformların uygulanması yolunda ilerleyeceğiz, dünya ekonomisi ile daha sıkı işbirliği yapa­ca­ğız ve dünya ekonomisinin artık denenmiş olan tecrübelerinden daha iyi faydalanacağız.

Ben halk tarafından yeniden seçilen bir cumhur­baş­kanı olarak beyan ediyorum ki, biz Azerbaycan'da mevcut durumu tam objektif, düzgün ve adaletli olarak değer­lendiriyoruz. Elde ettiğimiz başarıları da görüyoruz, ancak aynı zamanda eksikliklerin, noksanların, kusurla­rın ve yapılan yanlışların da farkındayız. Bu yüzden ben, Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak, gelecek çalışma­la­­rımda olumlu eğilimlerin gelişmesini sağlamak ve mev­cut kusurları ortadan kaldırmak için çalışacağım. Sanıyorum, biz bunları başaracağız.

Azerbaycan geçtiğimiz beş yılda kanıtladı ve tüm dünyaya sergiledi ki, Azerbaycan'da demokratik, laik, hukuk devleti kuruluyor, Azerbaycan demokrasi yolunda ilerliyor. Bugün ben bir daha beyan ediyorum, bu bizim stratejik yolumuzdur ve biz tutarlı bir biçimde bu yolda ilerleyeceğiz ve bu yoldan hiçbir zaman sap­ma­yacağız.

Demokratik kalkınma yolu, demokratik kuru­cu­luk yolu, Azerbaycan da dahil olmak üzere her ül­ke­de iktidar mühalefet ilişkilerini de kendinde yansıtıyor. Tabii ki biz demokrasiyi kurarak, demokrasiyi oluştu­ra­rak, demokrasiyi geliştirerek muhalefetin varlığının ve mevcutluğunun bilincindeyiz. Bu olmadan demokrasi de gerçekleşemez. Bu yüzden de ben gelecek faaliyetimde iktidar muhalefet ilişkilerinin kurulmasını diliyorum ve onların dünya deneyimlerinden faydalanarak daha sağlam bir dü­zeye taşınmasını temenni ediyorum. Biz iktidar mu­halefet varlığının bilincindeyiz ve Azerbaycan'da bu fak­törün gerçekliğinin ve gelecekte de var olacağının tümüyle bilincine varmaktayız.

Bu yüzden tüm mühalif güçlerle karşılıklı anlaş­maların, gerekli müzakerelerin yapılması için biz ikti­darın kapısı her zaman açıktır. Ben ümit ediyorum ki, artık biz beş yıllık bir süreyi geride bıraktıktan sonra, Azerbaycan'da devlet düzeni prensipleri daha sağlam zemine oturdulduktan sonra ve nihayet 11 Ekim'de Azerbaycan'da adil, serbest, özgür koşullar altında yapılan cumhurbaşkanlığı seçim­le­rinden sonra bizim iktidar mühalefet ilişkilerini düzen­le­me olanaklarımız daha fazladır. Azerbaycan Cumhur­başkanı ve Azerbaycan iktidarı her bir müzake­reye, her bir görüşmeye hazırdır. Sanıyorum, muhalif güç­ler de Azerbaycan'ın ulusal çıkarlarını herşeyden yü­ce tutma­lı­lar, Azerbaycan'ın devlet bağımsızlığını her­şeyden yüce tutmalılar, Azerbaycan'ın bağımsız dev­let gibi var olmasını ve kalkınmasını herşeyden yüce tutmalılar ve biz bu ilkeler uyarınca, bunlara dayanarak bundan böyle de işbirliği yapabiliriz.

Geçtiğimiz beş yıl boyunca Azerbaycan dengeli olarak planlı bir dış politika izlemiştir. Bizim dış politikamız başarılı olmuş ve kendi olumlu sonuçlarını vermiştir. İşte bunların sonucu olarak geçtiğimiz beş yılda dünyanın gelişmiş ülkeleri, öncül ülkeleri de dahil birçok ülkelerle Azerbaycan arasında sıkı bir işbirliği oluşmuştur. Azerbaycan'dan bu ülkelere birçok resmi ziyaretler gerçekleşmiş, birçok ülkelerin devlet ve h­ü­kü­met başkanları, parlamento başkanları, üst düzey tem­silci heyetleri Azerbaycan'a ziyarette bulunmuşlar. Ülke­lerarası nitelikte birçok anlaşmalar, sözleşmeler imza­lanmıştır. Geçen yıllarda Azerbaycan tüm uluslar­ara­sı ku­ruluşlarda temsil olunmuş ve uluslararası kuru­luş­lar­da etkin bir biçimde faaliyet göstermiştir.

Tüm bunların sonucunda Azerbaycan dünya bir­liğinde kendine özgü bir yer edinmiştir. Azerbaycan ba­ğımsız bir devlet gibi, demokratik devlet gibi, serbest, özgür ekonomi yolu ile ilerleyen bir devlet gibi dünyada tanınmıştır ve dünyanın birçok ülkeleri Azerbaycan'a çok büyük ilgi duyuyorlar ve Azerbaycan ile daha yoğun ilişkiler kurmak için girişimlerde bulunuyorlar.

Azerbaycan uyguladığı dış politika ile Kafkasya bölgesinde de kendi hizmetlerini sunmuştur. TRACECA projesinin uygulanması alanında yapılan çalışmalar sonucunda bu sene 7-8 Eylül tarihlerinde Azerbaycan'da tarihi Büyük İpek Yolunun yeniden canlandırılması ile ilgili çok saygın uluslararası toplantı düzenlendi. 9 ülke­nin devlet ve hükümet başkanları dahil olmak üzere bu toplantıya 32 ülkenin temsilcileri katıldılar. Toplantıda 13 uluslararası örgütün temsilcileri de iştirak ettiler. Büyük İpek Yolunun kendi faaliyetini durdurduğu Ortaçağdan bu yana ilk defa Bakü'de, uluslararası bir toplantıda tarihi kararlar alındı. Büyük İpek Yolunun restorasyonu ile ilgili Bakü Deklarasyonu ve anlaşmalar imzalandı. Bu bizim için tarihi bir olgudur, aynı zamanda Azerbaycan'ın Doğu ile Batı, Avrupa ile Asya'nın birleştirilmesi yö­nün­de çok gerekli olduğunun göstergesidir ve Azerbaycan'ın bu yönde uyguladığı çalışmaların sonucunu gösteriyor.

Biz Avrupa kıtasında bulunuyoruz. Ama bunun ya­nı ­sıra biz Avrupa ile Asya arasında kendi ülkemizde, ken­di halkımızın tarihinde, ulusal kültüründe, tarihi kök­le­rinde ve zihniyetinde Doğu ile Batı'nın, Avrupa ile Asya'­nın sentezini oluşturuyoruz. Bu yüzden de kendi ta­rihi misyonumuzu anlıyoruz ve bunu gerçekleştirmek için şimdiye kadar gerekli çalışmaları yapmışız ve düşü­nü­yorum ki, Bakü Uluslararası Toplantısına da bu konuda çok yüksek değer biçilmelidir.

Bundan böyle de biz bu alanda kendi çalış­ma­la­rı­mızı sürdüreceğiz. Biz dış politika alanında izlediğimiz yola bundan böyle de devam edeceğiz. Biz dünyada barışın sağlanmasını istiyoruz, Kafkasya'da barış istiyo­ruz, bölgemizde barıştan yanayız ve bunu sağlamaya çalışacağız. Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik olarak 10 yıl önce başladığı askeri saldırı Ermenistan'la Azerbaycan arasında savaşın çıkmasına, askeri ihtilafa neden olmuştur, aynı zamanda bizim bölgede, Kafkasya'da barışın bozul­ma­sına yol açmıştır.

Bellidir ki, Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı yap­tığı saldırı sonucunda birtakım nedenler yüzünden Azerbaycan topraklarının %20'si Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Bir milyondan fazla soydaşımız işgal altındaki topraklardan zorla göç ettirilmiştir ve onlar çok zorlu koşullarda yaşıyorlar. İşgal edilmiş top­raklarda Azerbaycan'ın tarihi anıtları, dini kutsal yerleri, camileri, tüm serveti, tüm ekonomisi tahrip edilmiştir. Azerbaycan'a büyük darbeler vurulmuştur, onbinlerce insan şehit olmuş, canlarını kurban etmiş, kanlar dökül­müş­tür. Savaş dolayısıyla onbinlerce kişi malül, sakat du­rumuna düşmüşler, Azerbaycan'da şehit aile­lerinden ibaret büyük bir grup oluşmuştur. Bunların hepsi Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı yaptığı saldırının sonuç­larıdır.

Azerbaycan halkı hiçbir ülkeye karşı tacizde bu­lunmamış, sadece kendi egemenliğini, kendi topraklarını savunmuştur. Azerbaycan'ın yiğit oğulları kendi vatan­la­rı­nı, topraklarını savunurken şehit olmuşlar. 1990 senesinde Sovyet Hükümetinin Azerbaycan'a karşı yaptığı taciz sonu­cunda da Azerbaycan'da kanlar dökülmüş, Azerbaycan'ın suçsuz insanları taciz sonucunda şehit olmuşlar.

Ben bugün yemin töreninde Azerbaycan'ın bağımsızlığı, egemenliği, toprak­la­rının müdafaası uğruna şehit olanların hep­sinin hatırası önünde saygıyla eğiliyorum ve onların anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica edi­yorum.

Allah'tan tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.

Tüm bu kayıplara, tüm bu yaralara rağmen, Azer­baycan devleti Ermenistan-Azerbaycan anlaşmaz­lı­ğını barışçıl yolla çözmeye çalışıyor. Mayıs 1994 yılın­da ateşkesle ilgili anlaşma imzalandı. Geçen dört yıldan fazla süre boyunca biz ateşkes anlaşmasına bağlı kal­mı­şız ve barış görüşmeleri yapıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yapılan müzakereler ve çalışmalar sorunun barış yolu ile çözümü için iyi bir temel oluşturuyor ve bize bu yolda güven veriyor. AGİT, onun oluşturduğu Minsk Grubu bu sorunun barışçı yolla çözümü için çalışıyor. Şim­di Minsk Grubuna üç büyük devlet-Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa başkanlık ediyor. AGİT Minsk Grubunun yaptığı çalışmalara bugün ben değer veriyorum ve özellikle 1994 senesinde AGİT'in Budapeşte Doruk Toplantısı'nda ve 1996 senesinde AGİT Lizbon Zirvesi'nde alınmış olan kararları ve yapılan açıkla­ma­ları tak­dirle karşılıyorum. Biz AGİT Minsk Grubu eş­baş­kanlarının 1997 yılının ikinci yarısında ve 1998 yılının başlarında sundukları önerileri de kabul et­mişiz ve onların temelinde barış müzakerele­rini sonuçlandırmaya hazırız. Bugün ben bir daha beyan ediyo­rum, Azerbaycan devleti Ermenistan-Azerbaycan anlaş­maz­lığının öncelikli olarak barış yoluyla çözümüne önem veriyor. Biz AGİT Minsk Grubuna, onun eşbaş­kan­ları­na güve­niyoruz, onlarla şim­diye kadar yaptığımız işbirliğini bundan böyle de sürdürmeye hazırız.

Ama dünya bilmelidir, herkes bilmelidir ve AGİT, onun Minsk Grubu da bilmelidir ki, problemin barışçıl yoldan çözümü Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü prensiplerine dayanmalıdır. Biz hiçbir zaman herhangi bir komşu ül­ke­nin topraklarına saldırıda bulunmadık ve bugün de bu­lun­mu­yoruz. Hiçkimsenin toprağında gözü­müz yok. Biz Azerbaycan devlet bağımsızlığını kazan­dı­­ğı­nda Birlemiş Milletler tarafından tanındık, Azerbay­can'ın devlet sı­nır­ları içinde olan bağımsız Azer­bay­can'ın bütünlüğünü savunuyoruz ve bundan böyle de savunacağız.

Dağlık Karabağ sorununun, Ermenistan-Azerbay­can anlaşmazlığının çözümü işte bu çerçevede ola­bilir. Biz toprağımızın herhangi bir parçasını hiçbir za­man hiçbir ülkeye kaptıramayız. Azerbaycan'ın sınır­la­rının dokunulmazlığı, toprak bütünlüğü bizim için kutsaldır. Biz bu kut­sal amaçlara ulaşmak için bundan böy­le de ça­lışacağız ve tüm olanaklardan faydalanıp Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanmasına çalışacağız.

Değerli arkadaşlar, değerli yurttaşlar!

Biz bağımsız Azerbaycan'ın kalkınmasında yeni aşamaya giriyoruz. Önümüzde büyük amaçlar duruyor. Biz 21.yüzyıla doğru ilerliyoruz. 20.yüzyıl Azerbaycan halkının tarihinde özel bir yere sahiptir. 1918 senesinde devlet bağımsızlığını kazanmış, sonra ise kaybetmiştir. 70 yıl totaliter rejim, komünist rejimi altında varlığını sürdürmüştür.

Devlet bağımsızlığına kavuştuktan sonra Azerbay­can sıkıntılı bir dönemden geçmiştir. On yıl ön­ce Ermenistan'ın yaptığı askeri saldırı Azerbaycan'daki ya­­­şa­mı, insanla­rın ya­şamını gerginleştirmiş ve Azerbaycan'ın kalkın­ma­sında birçok zorluklar çıkar­mış­tır. An­cak bunlara rağmen biz geleceğe iyimser ba­kı­yo­ruz. Ben Azerbaycan'ın gele­ce­­ğinin çok güzel olacağı inan­cındayım. Bizim bugün ya­pa­cağımız çalışmalar ve uy­guladığımız önlemler Azerbaycan'ın tutarlı bir biçimde kal­kınmasını sağlayacaktır.

Azerbaycan'ın geleceği gençlere aittir. Biz, Azerbaycan'ın bugünkü genç kuşağı, Azerbaycan'ın gelecek kuşakları için sağlam temeller hazırlıyor, iyi esaslar oluşturuyoruz. En önemli faktör şu ki, Azerbaycan'­ın bağımsız devleti kurulmuş, güçlendirilip ge­liştiriliyor. Azerbaycan'ın devlet bağım­sız­lığı dön­mez­dir ve ebedidir.

Biz 21.yüzyıla daha kudretli, bağımsız bir Azerbaycan dev­letinin girmesini istiyoruz. Gelecek kuşaklara daha mut­­lu yaşam sağlamak istiyoruz. Azerbaycan'ın ola­nak­la­rı­nı iyi değerlendirerek, ekonomiyi geliştirip Azerbaycan hal­kının refahını artırmaya çalışıyoruz. Biz dünyanın ilerici devletleri, toplulukları ile bundan böyle de işbirliği ya­pa­cağız. Özgür, serbest, demokratik bir ülke gibi Azer­baycan gelişecek ve Avrupa ile Asya'nın kavuştuğu bir yerde kendi tarihi hizmetlerini sunacaktır.

Değerli yurttaşlar, siz emin olabilirsiniz ki, ben bu zor ve büyük sorumluluk gerektiren görevlerimin bilincine varmaktayım ve sizin bana beslediğiniz güvenin benim için ne kadar değerli olduğunu bilmenizi rica ediyorum. Ben bu güvene büyük bir sorumlulukla yaklaşıyorum. Sizleri temin ederim ki, tüm varlığımla bu itimadı sarsmamak için çalışacağım ve gelecek yıllarda Azerbaycan'ın hızlı kal­kın­masını sağlayacağım.

Yaşasın Azerbaycan halkı!

Yaşasın demokratik, kudretli, bağımsız Azerbaycan!