Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’ya Şöhret Madalyası verilmesi töreninde konuşması - 27 Haziran 2002

Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu!


Sayın generaller!

Sayın Türk Silahlı Kuvvetleri Yetkilileri!

Sayın Bayanlar ve Baylar!

Ben bugün, şu dakikalarda büyük bir heyecan yaşıyorum. Bunun nedeni gayet açıktır. Ben Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı’nı ilk kezdir ziyaret ediyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri\'nin en üst düzey generallerine, kumandanlarına konuşma yapıyorum.

Biliyorsunuz, benim gençliğim de askeri görevlerde geçti. Ben de asker oldum, çeşitli basamakları tırmandım, general oldum. O yüzden cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan bazı kişilerden farklı olarak, harp işi, bana daha yakın. Ben harp işinin, harbiyeli olmanın ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bunu sadece, bir devlet adamı, siyaseti bilen birisi olarak değil, kendi yaşamımda, kendi gençliğimde yaşadığım duygulardan yola çıkarak söylüyorum.

Biliyorsunuz, ben Sovyetler Birliği\'nde doğup büyüdüm ve hem askeri alanda, hem devlet yönetiminde önemli mevkilere geldim. Ben 14 sene Azerbaycan Cumhuriyeti başkanlığını yaptım, ardından Moskova, Kremlin\'de dünyanın süper güçlerinden biri olan Sovyetler Birliği’nin başında bulunan birkaç kişiden biri oldum. Siyasi Büro üyesi, Bakanlar Kurulu Birinci Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. Dostça söylemeliyim ki, Rus İmparatorluğu, bilhassa Sovyet İmparatorluğu tarihinde ilk kez ben, yani Türk, Müslüman ülkesinden olan bir kişi, böylesine yüksek bir makamda görev üstlenmiş oldum. Bu, tarihtir. Bu da bana kısmet oldu. Ancak hem Rus İmparatorluğu, hem Sovyet İmparatorluğu çöktü. Bundan böyle imparatorluklar olmayacak ve muhtemelen böyle bir olay da yaşanmayacaktır. Bu, mazide kalacaktır.

Bu arada bunları size söylemekte amacım kendimle ilgili size bilgi vermek değildir. Bu konuda affınıza sığınıyorum. Zira ben askeri görevin benim için ne kadar değerli, yakın bir konu olduğunu söylemek için bunları anlattım.

Sovyetler Birliği\'nde yaşayan bir çok insanımızın hafızasında, aklında Türk ordusu en güçlü bir ordu olarak kalmıştı. Tabiatıyla bir zamanlar Türk tarihini yakından öğrenme fırsatımız oldu. Osmanlı İmparatorluğu tarihini de öğrendik. Daha sonra, Sovyetler Birliği döneminde Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. 1920\'li yıllarda Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında hatta dostane ilişkiler sağlandı. Hatta o dönemde Mustafa Kemal Atatürk ve Sovyetler Birliği’nin başında bulunan Lenin arasında bazı temaslar oldu. Şimdi bunlar yoktur.

Azerbaycanlı olarak, Türk kökenli insanlar olarak biz her zaman Türkiye\'ye karşı özel bir yakınlık ve ilgi duyduk. Bu yüzdendir ki, Türkiye\'yi daha fazla öğrenmek, Türkiye hakkında daha fazla bilgi edinmek ve özellikle, Türk ordusunu daha fazla tanımak istedik. Tabiatıyla ben bu konuda daha avantajlıydım. Yani demin bahsettiğim üzere, hayatımın belli dönemleri itibariyle.

O sıralarda ben hep Türk ordusunun, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve kendisini izleyen, vasiyetlerine uyan, bunları yerine getiren Türk ordusunun her zaman güçlü, kudretli bir ordu olduğunu düşünüyordum ve bugün de aynı düşüncedeyim. Türk askeri, hep yenilmez bir ordu oldu. İşte tüm bunlardan dolayı ben sizinle bugünkü görüşmeden hem büyük sevinç, hem heyecan duyuyorum.

Benim gibi bir insanı şaşırtmak zordur. Sırf, benim yaşım itibariyle. Ancak Türkiye\'de çok disiplinli, düzenli, Vatana bağlı, milletine, devletine sadakatli orduyu her gördüğümde içim hep gururla doluyor. Bugün ben aynı duyguları yaşayarak görüşlerimi sizinle paylaşıyorum. Bana böyle bir fırsat sağlandığı için ve bu fırsattan yararlandığım için çok memnunum. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu görüşmeye ben belki önayak oldum.

Malumunuz üzere, Azerbaycan, bağımsızlığını kazandıktan sonra yakın dostu, kardeşi ve destekçisi Türkiye\'dir. Bu ilişkilerin 10 yıllık tarihi geçmişini biliyorsunuz. Yani 10 yıldır, Azerbaycan, bağımsız bir devlettir. Azerbaycan\'da eski Sovyet Ordusu\'ndan hiçbir şey kalmadı. Yani bağımsız Azerbaycan, Sovyet Ordusu düzenine dayanarak kendi ordusunu kuramazdı. Gerçi, ilk yıllarda Azerbaycan devleti bu düzeni uygulamaya mecburdu. Ancak biz bu sistemi uygulamakla birlikte bir, iki, üç, dört, beş yıl zarfında yeni bir ulusal ordu, Azerbaycan milli ordusunu kurma konusunu düşündük. Bunu da Türkiye ile, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yapmaya başladık. Türkiye Cumhuriyeti\'nin bu alanda Azerbaycan\'a yaptığı yardım çok büyük önem taşıdı.

Biliyorsunuz, ben 1993 yılında Azerbaycan Cumhurbaşkanı seçildim. Bildiğiniz üzere, o dönemde Azerbaycan\'da zorlu durum - iç savaş, sosyal-ekonomik kriz, hükümet bunalımı yaşanıyordu. Azerbaycan, yıkılmak, bölünmek üzereydi ve o sırada halk, Nahçıvan\'da bulunduğum sırada beni Bakü\'ye davet etti. Sonra da Azerbaycan Cumhurbaşkanı seçildim. Bir kaç yıl aradan sonra Türkiye Büyükelçiliği’nden gelip bana, Azerbaycan\'da ordu kurmak için Türkiye’nin yardım etmesine ilişkin Türkiye ile Azerbaycan arasında bir anlaşmanın olduğunu bildirdiler. Ne var ki biz bunu yapıyoruz. Türkiye ordusundan 60-70 kişi hizmetlerini sunmak üzere artık 6 aydır gelip burada bekliyorlar.

Biliyorsunuz, 1992 yılında Ebulfez Elçibey ve Halk Cephesi iktidara geldiğinde kendilerini Türkiye\'nin en büyük dostu olarak bellediklerini bildirdiler. Büyük türkçüler olduklarını beyan ettiler. Ancak Türkiye Büyükelçisi bunu bana söylediğinde, dolayısıyla ben şaşırdım. Eğer Azerbaycan bunu rica etmişse, Azerbaycan gerçekten Türkiye’nin dostu, kardeşiyse, Türkiye hükümeti kendi yardımını yaparak kendi ordusundan subayları, askerleri yollamış ise neden böyle olmalı?

Ben kendisine niçin böyle olduğunu sordum?

Kendisi şunları söyledi: Sizden önce Halk Cephesi hükümeti iktidarda bulunuyordu. Savunma Bakanı: “İşte Türkiye\'nin yardımına gerek yok, biz Rusya\'dan yardım alacağız, bize Rusya yardım edecektir” söylüyordu. Bir başkası, hayır, bize Türkiye yardım etmeli diyordu. Öbürü, hayır, Türkiye gerekmez, biz İran\'dan yardım alacağız söylüyordu. Kimisi, hayır, başka bir yerden yardım alacağız diyordu. Onlar bir araya gelerek ortak bir görüşe varamadılar. Biz Cumhurbaşkanına söyledik. Ne var ki Cumhurbaşkanı da arada kalmıştı. Savunma Bakanı buraya çekiyor, İçişleri Bakanı oraya çekiyor, Başbakan farklı bir yöne çekiyordu. Biz de onların ne zaman bizden faydalanacaklarını bekliyorduk.

Bunu pekçok kimse bilmiyor, ancak ben bilmeyenler için anlatıyorum, bilsinler istiyorum. Kendisi bana onları Türkiye\'ye geri yollamak istedikleriini söyledi. Ben hemen söyledim: Asla, bana 10-15 gün süre verin, izninizle, bu işleri araştırayım. Biz bu çalışmayı sürdürmeliyiz ve sürdürdük. O gün  bugündür Türk Silahlı Kuvvetleri, çeşitli kurumları, çeşitli birimlerinin temsilcileri Azerbaycan\'da milli ordunun, Azerbaycan ordusunun kurulması için faaliyetlerde bulunuyor ve ordunun eğitimi, askeri okulların açılması ve bütün diğer meselelerde bize yardımcı oluyorlar.

Geçen sene Ağustos ayında Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu, benim davetim üzerine resmi ziyaret için Azerbaycan\'a geldi. Fakat bu ziyaret, bu gezi sıradan bir gezi değildi. Türk Yıldızları da kendisiyle beraber Azerbaycan\'a geldi. Biz Türkiye\'nin yardımı ile kurulan yüksek harp okulunun açılışına katıldık. Güzel bir yüksek askeri okulun yapıldığına tanık olduk. Artık oranın mezunları bile var. Orada subaylar, bir çok uzman yetiştiriliyor.

Okula hem teknik, hem maddi, hem eğitim, hem diğer anlamda yardımlar yapıldı. Burada  bunları sıralamak niyetinde değilim. Ancak bu yardımlar sonucunda üst düzey, yani örnek teşkil edecek harp akademisi kuruldu. Biz orayı ziyaret ettik, her şeyi inceledik. Ardından onlar büyük bir meydanda kendi yeteneklerini sergilediler.

Türk Yıldızları da bütün Azerbaycan\'a büyük coşku yaşattı. Sadece Azerbaycan\'da değil, birçok ülkede heyecan yarattı. Bazıları bir korkuya kapıldılar: Bu da ne, Türk uçakları Azerbaycan\'a konuşlanacak, Azerbaycan\'a yardım edecek vesaire şeyler yapacaklar. İşte biz böyle günler yaşadık. Biz bunu asla unutmuyoruz. Bu bir, iki, üç gün sürdü. Bizim Türk Silahlı Kuvvetleri ile işbirliğimiz, ortaklığımız bununla sınırlı değildir. Demin anlattığım üzere, 1993 yılında ben Azerbaycan Cumhurbaşkanlığına seçildiğim günden bu yana Türkiye ile işbirliğimiz, - ki, şimdi stratejik işbirliği niteliği kazanmıştır, - bütün alanlarda, özellikle, bizim ordunun kurulması alanında devam ediyor.

Bugün Azerbaycan\'da güçlü bir ordu vardır. Bizim generallere sorduğunuzda, belki övünmek için onlar buna daha yüksek değer biçmiş olabilirler. Fakat ben bunu Türkiye’nin Azerbaycan’daki Askeri Ataşesi’ne soruyorum. Sayın Kıvrıkoğlu, oraya çok iyi insanlar tayin ediyor. Bu insanlar da canla başla, sadakatle hizmet ediyorlar. Zeki Paşa vardı. Kendisi ansızın hayatını kaybetti. Şimdi onun yerine başka bir general atandı, o da çok güzel hizmet ediyor. Ben kendileriyle başbaşa görüşmeler yapıyor, ordumuzun durumunu, bizim Savunma Bakanlığı\'nda işlerin nasıl ilerlediğini, askeri kıtalarda işlerin nasıl olduğunu soruyorum. Ben kendilerinden bu bilgileri alıyorum. Aldığım bilgiler ve kendi bilgilerim doğrultusunda bugünkü Azerbaycan ordusunun 4-5 yıl önceki ordu olmadığını söyleyebilirim, - ki siz ve Sayın Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı da bunu teyit edecektir diye düşünüyorum. Bizim güçlü ordumuz var ve biz ordumuzu daha da güçlendireceğiz.

Her devlet güçlü bir orduya sahip olmalıdır. Biz genç, bağımsız bir devletiz. Bizim en büyük sorunumuz, 1989 yılında Ermenistan ile Azerbaycan arasında çıkan savaştır. Ermeniler, eski Azerbaycan toprakları olan Dağlık Karabağ’ın sözde Ermeni toprağı olduğunu iddia ediyorlar ve Ermenistan\'a bağlamak istiyorlar. Bazı nedenlerden dolayı henüz 1991 yılında onlar Dağlık Karabağ\'ı işgal ettiler. Ardından Azerbaycan’da iç istikrarın olmamasını ve  ülkedeki çeşitli güçlerin kendilerine ait birer silahlı gruplar oluşturarak iktidar mücadelesi vermesini fırsat bilen Ermeniler, Azerbaycan topraklarının yüzde 20\'sini işgal ettiler. İşgal altındaki topraklardan bir milyondan fazla Azerbaycan vatandaşı, Azerbaycanlı zorla göç ettirildi. Bugün onlar diğer bölgelerde çadırlarda barınıyorlar.

Azerbaycan\'ın toprak bütünlüğü ihlal edilmiştir. Azerbaycan sınırlarının dokunulmazlığı bozulmuştur. Uluslararası hukuk kuralları çiğnenmiştir. Uluslararası Örgütler - Birleşmiş Milletler, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan kayıtsız şartsız çekilmesi yönünde kararlar aldı.  Ama onlar bunları yerine getirmiyorlar.

Biz görüşmeler yapıyoruz. Biliyorsunuz, 1992 yılında AGİT bünyesinde Minsk Grubu kuruldu. Bunun eşbaşkanları Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Fransa bizimle beraber bu sorunu barışçıl yoldan çözmeye çalışıyorlar. Bize yardım etmeye çalışıyorlar. Fakat onlar da henüz bir şey başarmış değiller. Kısacası, bizim topraklarımızın yüzde 20\'si işgal altında bulunuyor. Bir milyondan fazla vatandaşımız mülteci durumunda çadırlarda barınıyor. Bu yüzden biz, elbette, işgal edilmiş toprakları kurtarmalı, Azerbaycan\'ın toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmeliyiz. Yerinden, yurdundan edilmiş insanların kendi toprağına dönmesini sağlamalıyız. Doğru, ileriki dönemde de  onları zor bir hayat bekliyor. Çünkü işgal altındaki topraklarda her şey tahrip edilmiştir. Orada topraklar dışında hiçbir şey kalmamıştır. Yüzyıllar boyunca yapılan evler, fabrikalar, hastaneler, okullar, kütüphaneler, kültür merkezleri vesaire - hepsi Ermeniler tarafından yerle bir edilmiştir. Yani topraklar kurtarıldıktan sonra bile yıllarca bu çalışmalar yapılmalıdır.

Ben bugün sizin huzurunuzda söylüyorum. Biz barış istiyoruz. Soruna ancak ve ancak barışçıl çözüm istiyoruz. Fakat bu mümkün değilse, tabiatıyla tüm imkanları kullanarak topraklarımızı kurtarmalıyız. O yüzden de bizim ordumuz daha güçlü olmalıdır. Bu konuda biz bir devlet olarak üzerimize düşen görevi yerine getiriyor ve bunun için Türkiye Cumhuriyeti ile, Türk Silahlı Kuvvetleri ile mükemmel işbirliği yapıyoruz. Bu işbirliğinin bize büyük faydası vardır ve bu işbirliği ileride de devam edecektir.

Türkiye\'nin güçlü orduya sahip olması her Azerbaycanlı’ya büyük gurur veriyor. Ben söyledim, Türk Ordusu, Türkiye\'nin en büyük başarısıdır. Ve bunun temelini büyük önder Mustafa Kemal Atatürk atmıştır. Azerbaycan\'da biz Atatürk\'ün bütün Türk dünyası için ne kadar önemli bir insan olduğunu halkımıza anlattık.

İki sene önce burada bana Mustafa Kemal Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nün verilmesi beni çok mutlu etti. Ben bununla gurur duyuyorum. Benim pekçok madalayam, nışanlarım bulunuyor. Ancak Mustafa Kemal Atatürk Uluslararası Barış Ödülü benim için çok değerlidir ve yücedir.

Ben Bakü\'de büyük bir merkez - Azerbaycan\'da Atatürk Merkezi yaptırdım. Atatürk\'ün hayatı, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti\'nin tarihi ve özellikle, Türkiye Cumhuriyeti\'nin kahraman ordusunun tarihi büyük araştırmalara konu olmaktadır. Bu konuda eserler yapılmalıdır. Zira bunlar sadece sizin için, bugünkü kuşalar için değil, gelecek kuşaklar için de çok değerli, çok önemlidir.

Biz Türk ordusu ile gurur duyuyoruz. Azerbaycan\'da Türk ordusuna karşı büyük sevgi, saygı hep vardır. Bizzat ben Mustafa Kemal Atatürk\'ün Türk halkına hizmetlerini  paha biçilmez buluyorum. Yani öylesine büyüktür ki, değer biçmek zordur. Ancak bunların sırasında iki büyük hizmeti vardır. Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti\'nin, ikincisi Türk Ordusunun kurulmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Ordusu, eski ordulardan, geçmiş dönemdeki ordudan farklılık arzediyor. Orduda böyle bir düzenin kurulması, elbette, sizin ülkenizin zenginliğidir. Bununla birlikte, sizin için ve Azerbaycan için birer gurur kayanğıdır.

Tabiatıyla pekçok şey ordu ileri gelenlerine bağlıdır. Ancak  Türk ordusunda öyle bir düzen sağlanmıştır ki, burada yönetimin değişmesi sonucu ordunun zayıflaması diye bir şey söz konusu değildir. Ordu gelişiyor. Bununla birlikte silahlı kuvvetlerin her yöneticisi kendi görev döneminde önemli çalışmalar yapmalıdır. Değerli dostum Hüseyin Kıvrıkoğlu bana burada genelkurmay başkanlarının resimlerini gösterdi ve Fevzi Çakmak’ın 20 yıl Genelkurmay Başkanlığı yaptığını anlattı. Doğru mu?

Hüseyin Kıvrıkoğlu: Doğru.

Haydar Aliyev: Ancak şimdi yasalar gereğince, herkes dört yıl hizmet ediyor. Bence, sizin ordu için bu da çağdaş bir düzeni ifade etmektedir. Ancak bu dört yıl zarfında kim ne iş çıkarabilir? Dört yıl pek uzun bir süre değildir, ama kısa da sayılmaz. Dört sene zarfında çok şey yapmak mümkündür.

Son dört sene içinde Türkiye Cumhuriyeti ile, onun silahlı kuvvetleri ile işbirliğimiz sırasında Genelkurmay Başkanı Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu ile hep yakın temaslarımız oldu. Bu temaslar sırasında görüşmelerimiz, istişarelerimiz, konuşmalarımız oldu. Ben Türkiye\'yi her ziyaretimde genelkurmay başkanı ile mutlaka bir araya geliyorum. Kendisini önce de, sonra da Azerbaycan\'a davet ettim, geldi.

Dört yıl boyunca değerli dostum Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Türk Ordusunun, Mustafa Kemal Atatürk Ordusunun en değerli üst düzey generallerinden biri olduğunu ve Genelkurmay Başkanlığı görevini şerefiyle yerine getiren bir insan olduğunu gördüm. Kendisi Türk Ordusunda yaptığı çalışmalarının yanı sıra, NATO ve dünyadaki diğer ordularla sağlanmış olan işbirliğinde, aynı zamanda, Türk dünyasına mensup devletlerin, ülkelerin silahlı kuvvetleriyle işbirliğinde ve başka alanlarda çok güzel bir örnek oluşturmuştur. Ben bunu Azerbaycan\'da görüyorum.

Bu nedenle de düşünüyorum ki, Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu, bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde namusuyla, hakkıyla, sadakatle, vatana bağlılık duygusu içinde hizmet ettiği üzere ve dört yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığı görevini onuruyla yerine getirdiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti\'nin yaşaması, gelişmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri\'nin gelişmesi için ömrünün sonuna dek aynı şekilde hizmetlerini sürdürecektir.

Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu, bir yıl önce Azerbaycan\'a resmi ziyarette bulunduğu sırada ben Cumhurbaşkanı olarak kendisini Azerbaycan\'ın yüksek nişanı - \"Azerbaycan Bayrağı\" nişanı ile ödüllendirdim.  Ve şimdi Türkiye\'yi ziyarette bulunuyorum ve sizin yasalara göre Sayın Genelkurmay Başkanı’nın bir süre sonra görevinden ayrılacağını göz önüne alarak, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu’yu Azerbaycan\'ın diğer bir nişanı - \"Şöhret\" nişanı ile ödüllendirdim. Bununla ilgili burada bilgiler aktarıldı.

Azerbaycan\'ın iki yüksek devlet ödülü - \"Azerbaycan bayrağı\" ve “Şöhret” nişanları Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun göğsünde parlayarak, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki dostluk, kardeşlik ilişkilerini hep gözler önüne serecek ve bu ilişkilerimiz sarsılmaz, ebedi olacaktır.

Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu’yu görevinden ayrıldıktan sonra ailesi ile birlikte istediği zaman Azerbaycan\'ı  ziyarete davet ediyorum. Azerbaycan, onun kendi evidir. Kendisi Azerbaycan\'ın, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın çok sevdiği özel konuğu olacaktır. Bu arada Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun bu isteklerimi unutmayacağını ve fırsat bulduğunda yerine getireceğini umuyorum. Ayrıca ben Türkiye\'ye gelirken dostlarımı asla unutmam. Hepsiyle görüşürüm. Ben Türkiye dışında da bu ilişkilerimi sürdürüyorum, bizim Sayın Genelkurmay Başkanı da dahil.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak belki bazı şeyleri söylemeye pek hakkım yoktur. Zira ben Azerbaycan Cumhurbaşkanı’yım. Fakat ben Azerbaycan  ve Türkiye\'yi birbirinden ayırmıyorum, onun için bu sözleri söylüyorum.

Değerli dostum, ben size esenlikler diliyorum. Ailenize mutluluklar diliyorum. Umarım, Mustafa Kemal Atatürk\'ün askeri olarak Siz  Türk Silahlı Kuvetleri’ne hep hizmet edecek ve ileride de Türkiye-Azerbaycan dostluk, kardeşlik ilişkilerinin ve ortak işbirliğinin gelişmesine çalışacaksınız. Sağ olun. Hepinize teşekkür ederim.

Çeviri 28 Haziran 2002 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır.