Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları 2.Zirvesi`nin açılışında yaptığı konuşma - 18 Ekim 1994

Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, Sayın Meclis Üyeleri, Sayın Devlet Başkanları, Sayın Bakanlar, Misafirler!

Bugün İstanbul`da bu toplantının yapılması nedeniyle burada toplanmış bulunan altı bağımsız devletin cumhurbaşkanlarını ve genel olarak, bizim ülkelerin vatandaşlarını Azerbaycan Cumhuriyeti adına kutlarım. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı, saygıdeğer dostumuz ve kardeşimiz Süleyman Demirel`e bu girişiminden dolayı, bu toplantının yapılmasından dolayı şükranlarımı sunmak isterim. Bugün İstanbul`daki bu toplantının aynı kökten, aynı soydan gelen, aynı dil ailesine mensup olan altı ülkenin başkanları, devlet başkanları düzeyinde yapılması ve iki yıl önce Ankara`da düzenlenen zirve toplantısı geleneğinin iyi bir devamı niteliğinde olması beni çok memnun etti. Ben Azerbaycan Cumhuriyeti adına bunu takdir ediyor ve bu geleneğin devam ettirilmesinin önemini vurgulamak istiyorum.

Ben burada, İstanbul`da bu toplantıya katılan saygıdeğer dostumuz, kardeşimiz, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Kırgızistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Asker Akayev, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İslam Kerimov`u selamlıyorum. Burada toplanan tüm insanları selamlıyor ve bu görüşmenin de aynen Ankara`daki görüşme gibi ileride ilişkilerimizin gelişmesi için iyi bir temel oluşturacağını düşünüyorum.

Ankara Toplantısının üzerinden iki yıl geçti. İki yıl zarfında birçok çalışma yapıldı. Fakat Ankara Toplantısı`nda alınan tüm kararların henüz tam olarak uygulanmadığını bugün itiraf etmek gerekir. Bu yüzden de bugün Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel`in söylemiş olduğu düşünce, ilke ve önerilere tamamen katılıyorum. Nitekim biz hepimiz kendi payımıza bu düşünce ve ilkeleri yerine getirmeye çalışırsak ileride daha büyük başarılar kazanabiliriz.

Kuşkusuz ki, bizim zirve halklarımızın, ülkelerimizin tarihi kökleri, yüzyıllar boyunca biriken gelenek ve görenek birliği, dil birliği ve eylem birliği temeline dayanmıştır. Bu, çok büyük bir zemindir. O yüzden bu temele dayanarak bizim ülkeler arasında işbirliğini her alanda geliştirmek, genişletmek, tüm yönlerde bu işbirliğini sağlamak için büyük olanaklarımız bulunuyor. Azerbaycan Cumhuriyeti, ileride de bu olanakları değerlendirerek işbirliğini genişletme kararını almıştır.

Üç senedir, Orta Asya devletleri ve Azerbaycan devleti birer bağımsız devlettir ve bağımsız devlet hakkını kullanarak dünya devletleri birliğine üye olmuştur. Geçtiğimiz iki yıl zarfında devletlerimiz, özellikle Azerbaycan ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin büyük bir gelişme kaydettiğini belirtmek isterim. Bu dönemde bu iki ülke - Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin çok hızla geliştiğini söyleyebilirim. Azerbaycan`ın bağımsız bir devlet olarak yaşadığı şu üç yıl zarfında biz her zaman Türkiye`nin sevgi ve saygısını hissettik.

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan cumhuriyetleri de şimdi birer bağımsız devlettir. Bu cumhuriyetlerle Azerbaycan arasında tarihi gelenekler, dostluk ve kardeşlik ilişkileri yüzyıllar boyunca mevcut oldu. Biz yüzyıllar boyunca bir arada yaşadık, aynı gelenek gelenekleri uyguladık ve birbirimize hep yardım ettik. Ne var ki bağımsız olmadığımız 70 yıllık dönemde bile, Sovyetler Birliği sınırları içinde bulunduğumuz sırada ülkelerimiz arasında, yani Azerbaycan ile Orta Asya ülkeleri arasında dostluk, kardeşlik ilişkileri her zaman yoğun oldu, her zaman çok sağlam oldu ve biz birbirimize hep destek olduk. Doğru, o zaman biz Sovyetler Birliği sınırları içinde bulunuyorduk, Türkiye Cumhuriyeti ile istenen ilişkiler kurmak için gerekli olanaklarımız yoktu. Ancak Azerbaycan ile Hazar Denizi`nin öbür kıyısında bulunan Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan arasında her zaman yoğun, çok güvenli ilişkiler sağlandı ve bugün artık birer bağımsız devlet olan dost, kardeş ülkelerin cumhurbaşkanları ile bir araya gelirken, burada, İstanbul`da bu tarihi geçmişi birkez daha anımsamak ve bu dostluk, kardeşlik geleneklerine hep sadık kaldığımızı, bundan sonra da böyle devam edeceğini birkez daha belirtmek istiyorum.

Ancak bir gerçeği de ifade etmek isterim, ülkelerimizin bağımsızlık kazanmasının ardından, Ankara`da iki sene önce ülkelerimiz başkanları bir araya geldi, ortak bir bildiri kabul etti, fakat sonraki dönemde muhtemelen Azerbaycan tarafının yaptığı hatalar yüzünden Azerbaycan Cumhuriyeti`nin Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan ile ilişkileri çok zayıf oldu. Yaklaşık bir sene önce ben Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı görevine başladım, o zamandan bu yana söz konusu kardeş cumhuriyetlerle ilişkilerin onarılması için çok uğraştım ve şunu belirtmek isterim ki, bu ilişkilerin gevşemesi ve kimi zaman kopmasının nedenleri sırf Azerbaycan ile bağlantılıdır. O yüzden de uzun bir süre Azerbaycan`ın bu ilişkileri zayıflatması ve özellikle 1992 yılında Ankara Bildirisi`nin ardından bu devletlerle ilişkilerini geliştirmek için her hangi insiyatifte bulunmamasından dolayı ben dostlarımdan, kardeşlerimden özür diliyor ve bunu itiraf ediyorum. Bu arada Azerbaycan`ın bu ilişkileri güçlendirmeye çalıştığını ve bundan sonra da çalışacağını vurgulamak isterim. Bizim ilişkilerin gelişmesi, daha geniş alanları kapsaması bakımından bu toplantı çok önemli koşullar sağlayacaktır.

Nitekim aynı kökten, aynı soydan gelen ve gelenek ve görenekleri aynı olan ulusların, ülkelerin, devletlerin işbirliğinin büyük bir geleceği vardır ve bence, biz bu olanakları etkin bir şekilde kullanmalıyız.

Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel`in söylediği üzere, hem ekonomi alanında, hem ticaret alanında, hem bilim alanında, hem çevre alanında, hem kültür alanında, hem eğitim alanında işbirliği yapmak için geniş imkânlarımız bulunuyor. Şimdi bizim Cumhuriyet, keza bağımsızlığını yeni kazanmış diğer cumhuriyetler de geçiş dönemi yaşıyor. Örneğin, Azerbaycan`ı ele alırsak, ekonomik yönden biz büyük sosyo-ekonomik bir kriz içeresindeyiz. O yüzden de bu geçiş döneminde birbirimize yapacağımız yardımlar ve ekonomik ilişkilerimizin gelişmesi her ülkenin bu krizden çıkmasına katkıda bulunacaktır.

Azerbaycan, üç yıldır bağımsızlık yolunda ilerliyor, uygar, demokratik hukuk devletini kurma yolunda ilerliyor. Azerbaycan`da siyasi çoğulculuk, kişi özgürlüğü, insan haklarının korunması, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü sağlanmıştır, çok partili sistem uygulanmakatdır. Ekonomi alanında ekonomik reformları uygulama yolunu izliyoruz ve piyasa ekonomisi yönünde ilerlemekte kararlıyız. Böylece dünya birliğine, dünya ekonomisine katılmaya çalışıyoruz. Ancak burada temsil edilen devletlerle ikili ve çok taraflı düzeyde verimli, yararlı ilişkiler sağlamak Azerbaycan için daha önemlidir, daha faydalıdır. Onun için ileride de bu ilişkileri kurmaya, geliştirmeye çalışacağımızı belirtmek istiyorum.

Belirttiğim gibi, Azerbaycan, bağımsızlık kazandıktan sonra üç yıl zarfında Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan arasında geniş kapsamlı süreçler yaşandı ve nitekim biz bunlardan memnunuz. Ancak tüm olanaklarımızın henüz kullanılmadığını düşünüyoruz. Azerbaycan profesörleri, bilim adamları Türkiye üniversiteleri ile uzun vadeli işbirliği yapıyorlar. Ayrıca Türkiye`den gelen öğrenciler Azerbaycan`da eğitim görüyorlar. Bilim, eğitim, kültür alanında ilişkilerimiz oldukça geniştir. Bu ilişkiler belli bir gelişme evresinden geçti, biz ileride bunun temelinde daha büyük işler yapabiliriz. Ekonomi alanındaki olanaklarımız, kuşkusuz, geniştir. Örneğin, Karadeniz havzası ülkelerinin işbirliği deneyimi artık dünyaca bilinmektedir ve bu alanda bir takım başarılar elde edilmiştir. Nitekim bence, Hazar Denizi havzasında da işbirliği sağlamak mümkündür.

Malumunuza üzere, Azerbaycan piyasa ekonomisine geçti ve yabancı ülkelerin yatırımlarını Azerbaycan`a çekmeye çalışarak hem kendi sanayi potansiyelini, hem entelektüel potansiyelini, hem de doğal kaynaklarını diğer ülkelerle ortak kullanmaya çalışıyor ve bu alanda belli başlı adımlar atıyor.

Bildiğiniz üzere, 20 Eylül`de Bakü`de Hazar Denizi`nin Azerbaycan sektöründe bulunan üç petrol yatağının ortak işletilmesi için Azerbaycan ve yabancı devlet şirketleri arasında 30 yıllık anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmayı on bir şirket imzaladı: Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi ve on yabancı şirket. Bunlar yedi devlete ait şirketlerdir. Bu, Azerbaycan, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Büyük Britanya, Rusya, İsveç ve Suudi Arabistan şirketleridir. Biz bu anlaşma ile Azerbaycan`ın bağımsızlığını bir kez daha gözler önüne serildiğini düşünüyoruz. Bu, Azerbaycan`ın dünya ekonomisine entegre olmak için açık bir ülke olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde bu hem yabancı şirketlere, hem bunların mensup oldukları devletlere, hem Azerbaycan`a ortak çalışmalarda bulunma, büyük başarılar elde etme olanağını sağlıyor. Bu deneyimin yaygın olarak kullanılması mümkündür. Bu nedenle Hazar Denizi`nde işbirliği sorunu, bence, önemli bir sorundur ve bu, tartışılır ve bu konuda belli bir uzlaşma sağlanırsa biz bundan yana olabiliriz. Fakat Hazar`ın büyük ölçüde doğal kaynakları, gerek petrol zenginlikleri, gerek diğer doğal zenginlikleri vardır. Kuşkusuz ki, bizim çalışmalarımız dünyanın çağdaş, öncü teknolojisi uygulanarak yapılmalıdır ve bu yüzden de biz Hazar Denizi`nin ekolojisinin korunması, diğer doğal kaynaklarının dokunulmazlığının sağlanmasını esas almalı ve Azerbaycan, petrol anlaşmasını imzalayarak tüm bu sorunların çözümü için Hazar Denizi çevresinde bulunan tüm ülkelerle yoğun işbirliği yapmak istiyor ve biz bu işbirliğini takdir ediyoruz.

Fakat kanaatimce, günümüzde bu çalışmaya sadece Hazar Denizi`ne kıyısı olan ülkeler değil, başka ülkeler de katılabilir ve genel olarak, hem Azerbaycan`ın, hem diğer ülkelerin enerji kaynakları dahil doğal zenginliklerinin kullanımı ve ihracı, dünya piyasasına ortaklaşa nakli, hiç kuşkusuz, ülkelerimiz için büyük önem arz edebilir. Her halde, bize komşu devletlerin bu konuda Azerbaycan topraklarının kullanımı yönünde bir düşünceleri olursa, bu enerji kaynaklarının sevkinde Azerbaycan uygun koşulları sağlayacaktır ve bu alanda işbirliği yapmaya hazırdır. Genel olarak ben bizim bölgede bulunan bu doğal zenginliklerin değrlendirilmesi bakımından Türkiye topraklarının kullanımını çok avantajlı buluyor ve bu konuda işbirliği yapabiliriz diye düşünüyorum. Son dönemlerde bizim tarihi, ulusal, kültürel geleneklerimiz bazında yapılan çalışmalar takdire değerdir. Örneğin, biz Türksoy`un kurulması ve faaliyetlerde bulunmasından büyük memnunluk duyuyoruz. Yahut bizim halklarımızın, Türk Dili konuşan halkların ortak gücünün oluşturulması alanında başlanan çalışmaları da biz takdir ettik ve nitekim biz orada çabalarımızı sürdüreceğiz. Kısacası, ben bu konuyu detaylı anlatarak zamanınızı almak istemiyorum. Sanırım, Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel çok önemli görüşler aktardı. Bu görüşleri onayladığımı ve Azerbaycan`ın hem ekonomi, hem ticaret, hem bilim, hem kültür alanında hepinizle işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtmek isterim.

Biliyorsunuz, Azerbaycan, bağımsızlığını kazanmıştır ve size şunu vurgulamak isterim ki, Azerbaycan, bağımsızlığını üç sene önce işte bugün - 18 Ekim tarihinde ilan etti. Bugün Azerbaycan`ın bayram günüdür ve işte bugün burada, İstanbul`da, Türkiye`de toplanmış olmamız bir farklılık ifade ediyor. Şunu da belirtmek isterim ki, Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiğinde dünya devletleri arasında Azerbaycan`ı bağımsız bir devlet olarak tanıyan ilke ülke Türkiye oldu ve Azerbaycan`ın dünya devletleri tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınmasının önünü açtı. Onun için bugün Azerbaycan`ın bağımsızlığının 3. yıldönümü dolayısıyla ben burada, İstanbul`da Türkiye Cumhuriyeti`ne ve Türkiye`nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e, Türkiye halkına Azerbaycan halkı adına teşekkür ediyorum. Azerbaycan halkının bu tarihi olayı asla unutmayacağına emin olabilirsiniz.

Ancak bu üç yıllık bağımsızlık dönemi Azerbaycan`ın siyasi yaşamında çok zor bir dönem oldu. Bunu bizim kardeş ülkelerin başkanları da, bütün dünya kamuoyu da biliyor. Tüm dünya Azerbaycan dahilinde sosyo-politik istikrarı bozmaya çalışan güçlerin bulunduğunu, büyük değişikliklerin yaşandığını biliyor. Bunu herkes biliyor. Ben bu konuyu uzun uzadıya anlatarak zamanınızı almak istemiyorum. Ancak belirtmek isterim ki, Haziran 1993`te Azerbaycan genelinde büyük çekişmeler yaşandı ve bazı cinayet çeteleri, siyasi güçler Azerbaycan`ı parçalamaya, ülkedeki sosyo-politik istikrarı bozmaya ve Azerbaycan`ın devlet düzenini bozmaya çalıştılar. Azerbaycan, iç savaşın eşiğine geldi. Biz iç savaşın önüne geçtiğimizi ve geçen sene Haziran ayından bu yana Azerbaycan içerisinde istikrarı sağlamaya çalıştığımızı büyük memnunlukla belirtirim. Biz o dönemde, Azerbaycan`ın şu zor durumunda da başkanları burada bulunan dost ülkelerimizin, kardeş ülkelerimizin hep olumlu tutum sergilediklerini gördük. Bunun için ben teşekkür ederim.

Maalesef, bu olaylar tekrar başladı. Bu yıl Ekim ayı başlarında bazı güçler tekrar ülke genelindeki toplumsal, siyasal istikrarı, devlet düzenimizi bozmaya ve Azerbaycan`da darbe girişiminde bulunmaya çalıştılar.

Fakat muhtemelen siz izlediniz ve ben şunu belirtmek isterim ki, Azerbaycan halkı, artık bağımsızlığını kaybetmek istemiyor. Bu yüzdendir ki, televizyondan yaptığım çağrıdan birkaç dakika sonra Bakü vatandaşları, yüz binlerce vatandaş Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı binası önünde toplandılar, Azerbaycan Devletini, Azerbaycan Cumhurbaşkanını koruma konusundaki kararlılıklarını ortaya koydular. Biz darbe girişiminde bulunan silahlı güçlerin önüne halkın gücüyle, halkın iradesi ile geçtik, kan dökülmeden bu olayı önlemeyi başardık. Ne var ki bu, bizim cumhuriyetimizde bugün tam huzurun sağlandığı, sosyo-politik durumun tamamen normale döndüğü anlamına gelmez. Ancak tüm dünya şu gerçeği anladı ki, Azerbaycan halkı bağımsızlığını kaybetmek istemiyor, kendi devletini koruyor ve bundan böyle de hep koruyacaktır. Halkımızın o gergin ve zor günlerinde dünya kamuoyu, Azerbaycan`ın devlet düzeninin korunmasından yana oldu ve Azerbaycan devleti ile dayanışma içinde olduğunu bildirdi. Dolayısıyla ben bugün bu fırsattan yararlanarak aynı günlerde bize destek olan herkese kendi şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Ancak Azerbaycan`da ülke içi durumun böylesine gergin olmasının bir diğer nedeni onun altı yılı aşkın bir süredir Ermenistan`ın saldırısına maruz kalmasıdır. Bu süreçte Azerbaycan topraklarının yüzde 20`si işgal edildi, 20 binden fazla kişi vatanı savunurken öldü, 100 bin kadar kişi yaralandı, 5 bin Azerbaycan vatandaşı Ermenistan`da esir tutulmaktadır. İşgal altındaki topraklarımızda şehirler, köyler, kasabalar, binalar hepsi yıkıldı ve bir milyondan fazla vatandaşımız bu topraklardan göçe zorlanarak Azerbaycan`ın diğer bölgelerine yerleşti.

Tabiatıyla bunlar, Azerbaycan`da ülke içi durumu, aynı zamanda ekonomik, sosyal durumu gerginleştirmektedir. Biz bu durumdan çıkmaya çalışıyoruz. Öncelikle bir milyondan fazla mülteciyi geçindirmeye, zor durumda bulunan bu insanların ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz. Bu alanda bize uluslararası kuruluşlar da yardım ediyor. Türkiye, İran, Suudi Arabistan`ın Azerbaycan`da mülteciler için çadır kampları yaptıklarını, bunlarla ilgili sorumlulukların bir kısmını üstlendiklerini ve bize yardım ettiklerini büyük memnunlukla söyleyebilirim. Bu arada uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım Komiserliği, UNİCEF ve diğer kurumlar da Azerbaycan`a yardım ediyorlar. Birkaç ülke uluslararası insani yardım toplayarak Azerbaycan`a göndermeye çalışıyor ve şuanda da bu alandaki faaliyetlerini sürdürüyolar. Bu yüzden ben tüm uluslararası kuruluşlara teşekkür ve şükranlarımı sunuyor ve dost, kardeş ülkelere bugün bir çağrıda bulunarak, şu anda mültecilerin ihtiyacını karşılamak için yardıma - hem ekonomik, hem manevi yardıma ihtiyacımız olduğunu söylemek istiyorum. Yapacağınız her yardım için minnettar olacağız. Umarım, benim bu düşüncelerime kayıtsız kalınmayacaktır.

Bu arada Azerbaycan`ın temel sorunu savaştan kurtulmaktır. Bildiğiniz üzere, biz sorunu barışçıl yoldan çözmek istiyoruz, bu amaçla uluslararası örgütlere işbirliği yapıyoruz. Rusya, bu alanda arabuluculuk yapıyor. Diğer büyük devletler de aracılık ediyorlar. AGİK örgütü, onun bünyesindeki Minsk Grubu çok önemli faaliyetlerde bulunuyor ve onların arabuluculuğu sonucunda beş ay önce Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşta ateşin kesilmesini sağladık. Beş aydır ateşkes sağlanmıştır. Biz bu ateşkes düzenine bağlıyız, ateşkesi sürdürüyoruz. 29 Eylül`de ben Birleşmiş Milletler kürsüsünden Azerbaycan Cumhuriyeti adına ateşkes rejiminin uygyulandığını ifade ettim ve aynı şeyi bugün de beyan ediyorum. Biz, bu ateşkes döneminde uluslararası kuruluşların katılımıyla kalıcı barışı sağlamaya çalışıyoruz. Nitekim biz dünyada yaşanan tüm silahlı çatışmaların çözülmesinden yanayız. Ancak bildiğiniz üzere, bu ihtilaflar arasında en korkunç ve en uzun süreli olanı Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki altı yıllık ihtilaftır.

Belirttiğim üzere, biz sorunu barış yoluyla çözmek istiyoruz. Fakat biz, Ermeni silahlı kuvvetlerinin işgal ettiği topraklardan koşulsuz olarak çekilmesi şartını koşuyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bu konuda dört karar aldı. Ancak Ermenistan tarafı bu kararları hala yerine getirmiş değil. Biz bunların yerine getirilmesini istiyoruz. AGİK Minsk Grubunun faaliyetini, Rusya`nın arabuluculuk çalışmalarını değerlendiriyoruz ve onların aracılığıyla Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış anlaşmasının imzalanmasına çalışıyoruz. Yineliyorum, bizim koşullarımız işgal edilmiş topraklarımızı Ermeni silahlı kuvvetlerinin kayıtsız şartsız boşaltması ile ilgilidir. Aynı şekilde Laçın ve Şuşa bölgelerinden de Ermeni silahlı kuvvetleri çekilmelidir. Böyle bir ortamda Azerbaycan Cumhuriyeti, Dağlık Karabağ`ın statüsünü müzakere etmeye hazırdır ve belli bir statünün tanınmasından yanadır.

Sanırım, burada temsil edilen ülkeler de bizim bu zorlu sorunumuzun çözümü için çaba gösterecekler. Bu sorunun çözümü uluslararası ilkelerin uygulanmasını gerektirir. Uluslararası hukuk normları, uluslararası hukuk ilkeleri her yerde devletlerin toprak bütünlüğünün sağlanmasını, her devletin sınırlarının dokunulmazlığını ve bir devletin başka bir devletin topraklarını zorla ele geçirmesine izin verilmediğini öngörmektedir. Bu nedenle biz bu uluslararası hukuk kurallarına bağlı kalarak, bu sorunu barış yoluyla çözmeye çalışıyoruz. Umarız, bize dost, kardeş ülkeler bundan sonra da bu konuda bize yardımcı olacaklardır.

Bizim dostluğumuzun, tüm alanlardaki işbirliğimizin büyük bir gelecek vadettiğini düşünüyorum. Ben bu geleneğin sürdürülmesinden yanayım. Gelecek toplantının ivedilikle yapılmasından yanayım. Maalesef, Ankara görüşmesinden sonra aradan iki yıl zaman geçti. Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 1995 yılında böyle bir toplantının Türkiye`de yapılmasını ve Türkiye`nin ev sahipliği yapmak istediğini belirtti. Ben de bunu Azerbaycan`da yapılmasını ve Azerbaycan`ın ev sahibi olmasını öneriyorum. Ayrıca bu toplantının bir yıl sonra hangi devlette yapılacağı konusunda alınacak ortak kararı ben onaylamaya hazırım. Yani temel amacımız bu geleneğin devam etmesidir, bu görüşmelerin sürekli olmasıdır. Gelecek yıl bu görüşme hangi ülkede yapılacaksa, ben o ülkeye gitmeye hazırım.

İlginize teşekkür ederim.

Çeviri “Haydar Aliyev: `Bağımsızlığımız ebedidir`(konuşmalar, nutuklar, bildiriler, röportajlar, mektuplar, seslenişler, kararlar)-Azerneşr, Bakü-1998, 2.cilt, sayfa 400-406) kitabından yapılmıştır