Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve beraberindeki heyetle yaptığı görüşme - 26 Nisan 2000


Haydar Aliyev: Sayın Bakan!

Sayın konuklar!

Azerbaycan'a hoş geldiniz! Sanırım, Sayın Şeyh ile birlikte çok işler yapmışsınız ve bizim ülkelerimiz, halklarımız arasındaki, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesine yeni katkılarda bulunmuşsunuz. Bunun için Size teşekkür ediyorum ve Sizi ağırlamaktan çok memnunum.

Biz en son Nahçıvan'da biraraya geldik. Orada sizinle birlikte inşa ettiğimiz caminin açılışını yaptık, büyük bir iş gerçekleştirdik. Şimdi de burada, Bakü'de bulunuyorsunuz. Teşekkür ederim.

Mehmet Nuri Yılmaz: Sayın Cumhurbaşkanım, bizi kabul ettiğiniz için kendi adıma, meslektaşlarım adına çok teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

Biz artık üç gündür buradayız. Sayın şeyhülislam bizimle çok ilgilendi. Biz ona teşekkür ediyoruz. Birkaç camimiz vardı, onların açılış törenlerine katıldık. Bugün ise Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni ziyaret ettik. Sizin de kaydettiğiniz üzere, bu ülkelerimiz arasındaki sevgi bağlarının daha da güçlenmesine yol açacaktır.

Ahlak olmadan yaşam olmaz. Biz de insanlara dini öğrenmeleri, doğru ibadet etmeyi öğrenmeleri için yardım ediyoruz. Zatıalilerinizin büyük desteğini gördük. Bunun için size şükranlarımızı sunar, saygı ve sevgilerimizi arzederim. Tekrar teşekkür ederim.

Haydar Aliyev: Çok teşekkür ederim. Burada camiler mi açtınız?

Hacı Allahşükür Paşazade: Evet. Sayın Cumhurbaşkanı, izninizle kısaca anlatayım. Bu camiler inşa edileli çok oldu. Sayın Nuri Yılmaz'ın bir takım işleri olduğu için ziyareti biraz geçikti, bunların açılışı ertelendi. Bunları bir anlamda yasallaştırmak için biz ikimiz de bu camilere gittik ve burada cemaatle bir arada olduk, namaz kıldık ve onların açılışını duyurduk, yani orası bugünden itibaren faaliyet gösteriyor. İnşallah, insanlar burada namaz kılacak, ibadet edecekler.

Bu camilerin iyi yönü şudur ki, biz oraya iki kişi - hem imam, hem ahund atadık. Yani sizin de bildiğiniz üzere, Azerbaycan'da iki mezhep bulunuyor ve biz ikisinin de aynı olmasını dikkate alarak kardeşliği daha da pekiştirmek için söz konusu camilerde bu tür adımlar attık. Cemaat orada sizin için, halkımız için, hem Türkiye halkı için, Türkiye-Azerbaycan dostluğunun, kardeşliğinin pekişmesi için dua ediyorlar. Bu etkinlik Quba'da, Qusar'da, Ağdaş bölgesinin Leki kasabasında, Yevlah'ta, Mehdiabat'ta yapıldı.

Haydar Aliyev: Yani Apşeron bölgesinde.

Hacı Allahşükür Paşazade: Evet, Apşeron'da. Yani onların olmadığı yerlerde. Başka yerlerde de vardı, fakat onlar henüz yasallık kazanmamıştı. Biz açılış töreni yaparak onları yasallaştardık. Bu yüzden de Size birkez daha teşekkür ederim. Bu camilerin her biri kardeşlik, dostluk merkezi olacaktır. Bu, hem de Azerbaycan'da vicdan özgürlüğünün bir simgesidir, Azerbaycan'da kiliseler de yapılıyor, başka türbeler de inşa ediliyor. Onlardan da haberimiz vardır.

Bunun yanı sıra camiler onarılıyor, inşa ediliyor ve biz Sizin yönetiminizde bizim için sağlanan olanakları değerlendiriyoruz. Bu, sizin ahlaki kurallara verdiğiniz büyük değerdir. Şunu da söyleyeyim ki, bu camiler sadece ve sadece kardeşliğe, dostluğa hizmet etmektedir. Bu, insanları bölmek için değildir, inşallah onlar birleştirici rol oynayacaktır.

Haydar Aliyev: Elbette. Azerbaycan'da vicdan özgürlüğü bizim elde ettiğimiz bağımsızlığın sonucudur. Biliyorsunuz ki, biz 70 yıl kendi dinimizden mahrum kaldık. Tabii ki, bizim eski ülkemizde vicdan özgürlüğü de yoktu. Fakat bağımsızlığımıza, özgürlüğümüze kavuşunca bizde vicdan özgürlüğü dahil tüm bireysel özgürlükler sağlandı. Bunların da hepsi ülkemizi daha üst düzeylere taşımaktadır. Zira insan özgür olmalı, istediğini yapmalıdır. Tabii ki, o, yasaları ihlal etmeden istediğini yapmalıdır.

Dünyada her insan bir dine mensuptur. Din insanın varolduğu günden vardır. Bu yüzden de bir insanı dinden yoksun bırakamayız. Bilakis, eğer bir kişinin dini inancı varsa, buna hizmet ederse, daha pak olur, temiz olur, topluma daha faydalı olur ve devlet için de yararlı işler yapar. Onun için de bu camiler doğal olarak bilhassa insanların manevi bakımdan yücelmesine yol açmalıdır. İşte Kuran-i Kerim de bunu emreder, dinimiz de bunu emreder ve Sizin yaptığınız çalışmalar da sırf bu talepler temelinde oluşturulmaktadır. Bu yüzden de yaptığınız işler beni çok memnun etmektedir.

Ben birkez daha söylüyorum, şeyh hazretleri de doğru buyurdu, bu camiler Türkiye ile Azerbaycan arasında bulunan dostluk, kardeşlik ilişkilerini pekiştirecek, geliştirecektir.

Mehmet Nuri Yılmaz: Muhterem Cumhurbaşkanı, bizim bir ricamız vardır. İlahiyat okullarındaki öğrenciler eğitimlerini tamamladıktan sonra mezunların bir kısmını Türkiye'de okutuyoruz, bir kısmı da yüksek lisans yapıyor. Bizim okullarda dördüncü, beşinci sınıflardan başlayarak din dersi veriliyor. Yani hem Müslümanlık, hem Musevilik, hem Hristiyanlık ile ilgili eğitim veriliyor. Temennimiz şudur ki, bu okullardan mezun olan gençler buradaki okullarda din dersi versinler, öğretmenlik yapsınlar. Bu alanda Sayın Şeyhülislam da büyük çabalar harcıyor. Öğrenciler eğitimini tamamladıktan sonra onlara bir işyeri lâzım. Onlar ya camilerde imamlık yapacak, ya da okullarda ders verecekler. Yani müslümanlık, hristiyanlık ve yahudilik üzerine. Aynen bizde olduğu gibi, burada da bu dersler verilirse çok faydası dokunur.

Hacı Allahşükür Paşazade: Sayın Cumhurbaşkanı, Sizin gençlerle görüşmenizde yaptığınız konuşma bizim için, şöyle demek uygunsa, bir yol oluşturdu. Sıkıntılarımızın olmasına rağmen biz bu konuda kitaplar hazılıyoruz. Bugün o kitapları en yüksek düzeyde yapıyoruz. Yani onlar dindeki esaslarla - Vatan sevgisi, bayrak, Vatan, toprak, millet, şehitlik ile ilgilidir. Öte yandan insanlar dinin ne olduğunu bilsinler diye ikinci sınıftan başlayarak öğretilmek üzere bu tür kitaplar hazırlıyoruz. Bizim müslümanlar artık çocukluklarından kim olduklarını bilsinler isteriz. Bu nedenle de hazretlerin isteği şudur ki, bizim devlet okullarında, eğer fırsat olursa, ya ders sırasında, ya da ders sonrasında, fazla saatlerde dini eğitim dersleri verilmesi iyi olurdu. Farketmez, hristiyanlar Hristiyan dinini, yahudiler Yahudi dinini, müslümanlar ise İslam dinini öğrensinler. Yani burada ikamet eden ve bir dinin mensubu olan insanların kendi dinleri hakkında bilgileri olsun. Bazı Avrupa misyonerleri ve başka tarikatlar bunları hristiyan yapmak, kendi dinlerinden döndürmek istiyorlar. Biz öyle yapmalıyız ki, insanlar kendi haklarını savunsunlar. Biz Sizden bunları rica ediyoruz ve ilerisi için hazırlıklar yapıyoruz. Sizden bunu özellikle rica ediyoruz. Henüz kitap hazır değil, fakat onun üzerinde çalışıyoruz.

Haydar Aliyev: Tamam hazırlayın. Verirseniz, incelerim. Öğrencilerin okulda din tarihini öğrenmeleri çok önemlidır. Hem İslam dininin, hem Hristiyan dininin. Zira Sovyetler Birliği'nde din tamamen yasaklandiği için insanların din konusunda bir bilgisi de yoktur. O yönetim dini yasak etmekle kalmamış, hatta dinin insanlar için bir afyon olduğu düşüncesini benimsemiştir. Afyonun ne olduğunu biliyorsunuz, değil mi?

Mehmet Nuri Yılmaz: Evet.

Haydar Aliyev: Lenin'in, din halkın afyonudur diye bir sloganı vardı. İşte bu sözler temel alınmıştı. Bu yüzden de dinle ilgisi olan her hangi tarih bilimi bizim eğitimin dışındaydı. Fakat bu da bir tarihtir. Hristiyan dininin ortaya çıkması, gelişmesi ve yayılmasının tarihi, keza İslam dininin, yahut budizmin, yahut museviliğin, nitekim diğerlerinin de. Toplumu tanımak isteyen kişi, insanlık tarihini bilmek isteyen kişi tabii ki, tarihin bu dalını da bilmelidir. Bunu bilmeyen kişi tarihi tam bilemez. Eskiden dine karşı öylesine olumsuz bir yaklaşım oluşmuştu ki, insanlar dine de, dini dualara da, yahut belli bir düzeyde, belki gizli olarak, dini uygulayanlara da olumsuz bir tavır benimsemişlerdi. Veyahut onları geçmişin kalıntıları olarak değerlendiriyorlardı, fakat şimdi bizim toplum bunsuz yaşayabilir.

Fakat ben biliyorum, batılı ülkeler dahil tüm ülkelerdeki okullarda din tarihini öğreniyorlar. Bu nedenle biz bunu dikkate almalıyız. Siz de görüşlerinizi ortaya koyun. İnceleriz, mutlaka inceleriz.

Pekiyi. Size birkez daha teşekkür ederim. Çok memnun oldum. Teşekkürler.

Mehmet Nuri Yılmaz: Çok teşekkür ederiz. İyi günler.

"Azerbaycan" Gazetesi, 27 Nisan 2000 yılı.