Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in AGİT Dönem Başkanı, Norveç Dışişleri Bakanı Knut Vollebaek ve beraberindeki kişleri - AGİT ve Norveç Dışişleri Bakanlığı temsilcileri ile yaptığı görüşmeden - Cumhurbaşkanlığı Sarayı, 18 Eylül 1999


Haydar Aliyev: Sayın Bakan, Sayın Başkan!

Ben sizi ve sizinle beraber Azerbaycan`a gelen heyetinizi içtenlikle selamlıyorum ve Azerbaycan`a hoşgeldiniz diyorum!

Sizi kabul ederken biz değişik duygular yaşıyoruz. Birincisi, biz AGİT ile artık uzun senelerdir işbirliği yapıyoruz ve AGİT temsilcileri, özellikle bu uluslararsı örgütün başkanı ile görüşmemiz her zaman bizim için önemli bir olay olmuştur.

Bilindiği üzere, AGİT ve AGİT tarafından oluşturulmuş Minsk Grubu Azerbaycan açısından en acılı, büyük, karmaşık sorun olarak bilinen Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ anlşmazlığını barış yoluyla çözmek için görevlendirilmitir. Bu yüzden de biz AGİT Dönem Başkanı olarak sizi bölgede ve özellikle Azerbaycan`da sabırsızlıkla bekliyorduk. Geldiğiniz için teşekkür ederim.

Siz aynı zamanda Norveç Dışişleri Bakanlığı görevini yürütüyorsunuz. Heyetinizde Norveçli işadamları ve diğer resmi yetkililer de bulunuyor. Norveç ile Azerbaycan arasında çok yaygın işbirliği mevcuttur. Biz 20 Eylül`de 5 sene önce imzalanan büyük petrol anlaşmasının - "Yüzyılın anlaşması"nın 5. yıldönümünü kutlayacağız. Bu anlaşmanın temelini atanlardan biri de Norveç`in "Statoil" şirketidir. Anlaşmanın gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalara Norveç`in diğer şirketleri de çok etkin katılıyorlar, bunu da memnunlukla söyleyebilirim. Bu yüzden de ben sizi Noreç Dışişleri Bakanı olarak da ağırlıyorum ve bununla ilgili de bizim konuşacağımız çok şeyler olduğunu düşünüyorum.

Böylece, şimdi biz çok geniş kapsamlı görüşmeler yapabiliriz. Müzakerlere hangi konulardan başlayalım, bunu siz belirleyin. Buyurun. 

Knut Vollebaek: Sayın Cumhurbaşkanı, beni ve bana eşlik eden geniş heyeti böyle güler yüzle karşıladığınız için çok teşekkür ediyorum.

Bu, AGİT Başkanı`nın bölgeye ilk gezisi olduğu için çok memnunum. Zamanım olmadığı için bu ziyareti biraz daha erken yapma fırsatı bulamadım, bundan dolayı özür dilerim. Şimdi böyle bir fırsat olduğu için işte buradayım.

Fakat hazır Siz beni hem de Norveç Dışişleri Bakanı olarak ağırlamışken, ülkelerimizin ikili ilişkileri üzerine birkaç kelime söylemek istiyorum. Herşeyden önce, Norveç Kralı`nın size büyük selamları var. O, Sizin 1996 yılındaki Norveç resmi ziyaretinizi iyi hatırlıyor. Nitekim, son yıllarda Norveç`in ilişkilerini böylesine hızla geliştirdiği ülke sayısı azdır.

Sayın Cumhurbaşkanı, siz doğru buyurdunuz, bu işbirliğinin temelini Norveç`in devlet petrol şirketi "Statoil" atmıştır. Bu işbirliğini Norveç`in diğer şirketleri sürdürmüşler. Fakat ne mutlu ki, petrol alanında başlanmış olan bu işbirliği diğer alanları da kapsamaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanı, herhalde siz Norveç Başbakanı`nın mektubunu almışsınızdır. O, 20 Eylül`de "Yüzyılın anlaşması"nın 5.yıldönümü vesilesiyle yapacağınız törenle ilgili Size mektup yollamıştır.

Bugün ben mültecilerin yaşadığı kampı ziyaret ettim. Norveç Mülteciler Konseyi`nın orada çok etkin bir biçimde çalıştığını ve sizin ülkenin resmi yetkilileri ile yoğun işbirliği yaptığını gördüm. Bu da Norveç sivil toplum kuruluşları ile sizin ülkenin resmi çevreleri arasında sağlanan iyi ilişkileri gösteriyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, ben Azerbaycan Dışişleri Bakanı ile de bir araya geldim. Biz birlikte yemek yedik. Öğlen kukla tiyatrosuna da gittik, bir oyun izledik. Orada Azeri ve Norveç müziğini dinledik. Mülteci çocukları koro halinde şarkı söylediler. Bu, sahneye uyarlanmış çok muhteşem bir oyundu. Oyunun ortasında "Viking" Gemisi sahneye çıkartıldı. Geminin üzerinde hem Azerbaycan, hem Norveç bayrakları vardı.

Bence, biz sağlanmış olan bu ikili ilişkileri ileride de sürdürmeliyiz. Azerbaycan Başbakanı bizim davetimizi kabul etti. Sanırım, o, en yakın zamanda Norveç`i ziyaret edecektir. Biz sizin ülkenin dişişleri bakanını seneye Norveç`te bekliyoruz.

Bilindiği üzere, ben buraya öncelikli olarak AGİT Dönem Başkanı olarak geldim. Tabii ki, bir başkan olarak Kafkasya`daki mevcut durum beni çok endişelendiriyor. Halihazırda Ermenistan ile Azerbaycan arasında savaş yapılmamasına rağmen savaşın izleri olarak her iki tarafta mülteciler vardır. Bununla birlikte mültecilerin zorlu koşullarda yaşaması ve anlaşmazlığın yol açtığı sorunlar bizi kaygılandırıyor. Savaştan sonra oluşan durum sıradan kişilerin de yaşamını zora sokmuştur. Bu yüzden de tüm bu bölgede barış süreci açısından bir tehlike bulunmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sizinle Washington görüşmemizi çok büyük memnunlukla hatırlıyorum. Bu görüşme çok güzel bir ortamda yapıldı. Bu görüşmeye dışişleri bakanlarının yanı sıra, Gürcistan ve Ermenistan cumhurbaşkanları da katıldılar. Nitekim aynı görüşmede anlaşmazlığın çözümü doğrultusunda ilerleme sağlanması dileği ifade edildi. Bilhassa bu görüşmeden sonra olaylar olumlu yönde gelişmiştir. Siz Ermenistanlı meslektaşınızla bir araya geldiniz. Sizin dışişleri bakanı da Ermenistan dışişleri bakanı ile görüştü.

Ben iki hafta önce Oslo`da Minsk Grubunun üç eşbaşkanı ile bir araya geldim. Biz bu görüşmede bir dizi konuları ele aldık. Eşbaşkanlar sizin, Minsk Grubu ve genel olarak AGİT`in kendi çalışmalarına etkinlik kazandırmaları, anlaşmazlığın çözümüne daha aktif katılmaları yönünde bir isteğiniz olduğunu söylediler. Tabii ki, biz üzerimize düşen sorumluluğun tam bilincindeyiz. Fakat bunun yanı sıra, anlaşmazlığın barışçıl yoldan çözümünde ikili görüşmelerin de çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Hem ben, hem de üç eşbaşkan öne sürdüğünüz bu konuda size destek olmaya hazırız.

29 Eylül`de Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanları New Yorkt`ta görüşme yapacaklar. Biz Sizin ülkenin dışişleri bakanı ile konuştuk, bu görüşmeden sonra hemen telefon görüşmesi yapacağız ve görüşmenin gidişi, elde olunan uzlaşma ile ilgili görüş alışverişinde bulunacağız, bu yönde AGİT`in ne tür yardımlar edebileceğini görüşeceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanı, ben Ermenistan`daki görüşmelerden çok memnun kaldım. Erivan`da genel olarak bu ikili görüşmelere çok olumlu yaklaşıyorlar. Onlar tavizler olmadan bu anlaşmazlığın çözülemeyeceğini kabul ediyorlar. İşte bunun bir göstergesi olarak ben dün buraya gelirken beraberimde üç rehine getirdim. Onların şart koşulmaksızın ve tek taraflı bir şekilde özgür bırakılması Ermenistan`ın AGİT Zirvesi başlamadan önce tüm rehineleri serbest bırakmaya hazır olduğunu gösteriyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, bence, konuşmayı sürdürmek için sözü size bırakmam gerekir. Fakat bir konuya da değinmek istiyorum. Bu da, Bakü`de AGİT Ofisi`nin açılması konusudur. Biz sizin dışişleri bakanı ile bu konuyu görüştük. Azerbaycan AGİT`in çok aktif üyelerinden biridir. Biz Azerbaycan`ın AGİT`te etkin iştirakına çok büyük saygı duyuyoruz. Bakü`de AGİT Ofisinin açılması genel olarak bizim ilişkilerimizin daha da gelişmesine ve AGİT`in öngördüğü projelerin burada gerçekleştirilmesine katkıda bulunabilir diye düşünüyoruz.

Bizim büyükelçi AGİT adına Azerbaycan`da çok aktif çalışmalarda bulunuyor. Bu alanda artık bir sözleşme imzalanmıştır. Bizim işimiz bununla sınırlı kalmamaktadır. Sanırım çalışmamızın daha geniş alanları kapsaması için Bakü`de AGİT ofisinin açılması çok gerekli olurdu. Sayın Cumhurbaşkanı, teşekkür ederim.

Haydar Aliyev: Birincisi, Norveç Kralı bana selam yolladığı için teşekkür ediyorum ve lütfen benim de selamlarımı, en iyi dileklerimi kral majestelerine iletiniz.

Ben 1996 yılında sizin ülkenizi resmi ziyaretimi her zaman büyük memnuniyetle hatırlıyorum. Güzel bir geziydi. Bizim o dönemde yaptığımız görüşmeler, toplantılar, imzaladığımız anlaşmalar sonucu Azerbaycan ile Norveç arasındaki ilişkilerin belli bir normlara dayanan hukuksal temeli oluşturuldu, onların daha da gelişmesi için çok iyi olanaklar sağlandı.

Norveç`te bana gösterilen büyük ilgi, konukseverlik, içtenlik için birkez daha teşekkür ediyorum. Hatırlıyorum, Oslo`da bizim çok güzel görüşmelerimiz ve gezilerimiz oldu. Benim ve Azerbaycan`ın eski dostu Thor Heyerdahl`ın müzesini ilgiyle gezdik ve onunla görüştük, seyahatları ile ilgili geniş bilgiler aldık.

Thor Heyerdahl birkaç defa Azerbaycan`ı ziyaret etmiştir ve bizim yakın arkadaşımızdır. Biz onu çok seviyoruz. Lütfen benim selamlarımı ve en iyi dileklerimi Sayın Thor Heyerdahl`a iletiniz. Onun fikirlerinden biri de Norveçlilerin kökeninin Azerbaycan`a dayandığı, onların bir zamanlar burada ikamet ettikleri, daha sonra şuanda yaşadıkları bölgeye gittikleri ile ilgilidir. Sayın Thor Heyerdahl çok akıllı ve derin bilgi sahibi bir bilimadamı olduğu için, kuşkusuz ki, onun bu düşüncelerine dikkatle yaklaşmak gerekir.

Ben Norveç`te petrol endüstrisinin kısa sürede güçlü bir gelişme kaydettiğini gözlemledim. Azerbaycan eskilerden beri bir petrol ülkesidir. Burada on yıllar, yüzyıllar boyunca petrol üretilmektedir. Norveç`te sadece şu 25-30 sene içinde denizde petrol çıkarılması konusunda mükemmel bir çözüm sağlanmıştır. Stavanger kentinde, ardından ise denizdeki platformda ben bunları yakından izledim. Tüm bunlar bende çok güzel izlenimler bıraktı. Bu yüzden de ben onları memnunlukla hatırlıyorum. Birkez daha beyan ederim ki, Norveç ile ekonomi alanında ve diğer alanlardaki işbirliğimiz ileride de hızla gelişebilir. Biz bundan yanayız.

Kuşkusuz ki, AGİT ve Azerbaycan arasındaki ilişkiler çok yönlüdür. Fakat bizim son yıllarda, özellikle 1992 yılından itibaren AGİT`ten en büyük beklentimiz onun Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının barış yoluyla çözümüne yardım etmesidir. AGİT Minsk Grubu ile biz hep işbriliği yapıyoruz.

Biz AGİT`in Aralık 1994`te Budapeşte`de ve Aralık 1996`da Lizbon`da yapılan zirve toplantılarında belli bir gelişme sağlamayı başardık. Lizbon Zirvesi`nin ardından 1997 senesinde AGİT Minsk Grubunun etkinliğini artırdığını özellikle kaydetmek isterim. O dönemden bu yana Minsk Grubunun başkanlığını hem Rusya, hem Amerika Birleşik Devletleri, hem Fransa yürütüyor. 1997 yılında Haziran ve Eylül aylarında AGİT Minsk Grubu anlaşmazlığın barışçıl yoldan çözümlenmesi için öneriler sundu. Biz Haziran ayında öne sürülen önerileri esas itibariyle kabul ettik. Ama Ermenistan onu onaylamadı. Daha sonra, Eylül ayında da sunulan öneriyi biz kabul ettik, Ermenistan kabul etmedi.

O dönemde - 1997 sonunda biz anlaşmazlığın AGİT Lizbon zirve toplantısında kabul edilmiş ilkelerin temelinde barış yoluyla çözümüne hemen hemen çok yaklaştık. Fakat Ermenistan`ın yapıcı olmayan tutumu yüzünden bu süreç kesintiye uğradı. Biliyorsunuz, daha sonra Ermenistan`da iktidar değişikliği oldu. Levon Ter Petrosyan istifa etti, yeni cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Nitekim, 1998 yılı AGİT`in, yani Minsk Grubunun bu alana yönelik çalışmalarında neredeyse mutlak bir boşluk olarak değerlendirilebilir.

Sonra ise Kasım 1998`de AGİT Minsk Grubu aniden, beklenmedik bir zamanda yeni bir öneri sundu ve bu, tüm görüşmeler sürecini tamamen gerginleştirdi. Yani bize şunu önerdiler: Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığını barış yoluyla çözmek için biz Azerbaycan`da "ortak devlet" ilkesini kabul etmeliyiz, bu ilke gereği Azerbaycan topraklarında Dağlık Karabağ diye bir devlet kurulacak, güya böylece Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü korunmuş olacaktır.

Biz bu öneriyi kabul edemezdik. Tabii ki, onu geri çevirdik. Fakat ne yazık ki, ardından Minsk Grubu kendi faaliyetini neredeyse durdurdu. Bizde şöyle bir düşünce oluştu: 1997 yılında Minsk Grubu bir öneri sundu, Azerbaycan bunu onayladı, Ermenistan onaylamadı; ardından Ermenistan kabul etmediği için ikinci bir öneride bulundu, yine Azerbaycan kabul etti, Ermenistan kabul etmedi. Minsk Grubu üçüncü kez öyle bir öneride bulundu ki, Azerbaycan onu kabul edemezdi. Öte yandan bu öneri yaklaşık bir senelik aradan sonra sunuldu; söyle bir durum ortaya çıktı, güya Minsk Grubu kendi faaliyetini Azerbaycan bu öneriyi kabul etmediği için durdurdu.

Buradan şu sonuç çıkıyor ki, Minsk Grubu bu soruna tek taraflı yaklaşıyor, Azerbaycan`a karşı önyargılı bir tavır içerisindedir. O, bizim olur dediğimiz öneriyi Ermenistan kabul etmedikte bunu normal görüyor, fakat Ermenistan bizim kabul etmediğimiz öneriyi onayladığında bunu bizim açımızdan anormal bir durum olarak değerlendiriyor. Bizim uygun bulmadığımız öneriyi Ermenistan kabul ettiğinde ise bunun olağan olduğunu düşünüyor.

Şimdi bir senedir bize neden "ortak devlet" formülünü kabul etmedik diye sitem ediyorlar ve Minsk Grubu yeni bir öneri sunmuyor. Fakat Ermenistan Minsk Grubunun verdiği önerileri geri çevirdiğinde Ermenistan`a bir şey söylemiyorlardı, sadece, yeni bir öneri sunmak gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden de ben Minsk Grubunun faaliyeti 1997 yılından sonra son derece zayıflamıştır diye düşünüyorum. Minsk Grubu Kasım 1998`de "ortak devlet" formülünü bize önerdikten sonra Azerbaycan`a karşı önyargılı bir tutum izlemektedir. Bunlar ise bizi kaygılandırıyor.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı`nın Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığından sorumlu özel büyükelçisi Eylül ayı başında Azerbaycan`ı ziyaret etti. Ondan iki gün sonra Rusya Dışişleri Bakanı Azerbaycan`a geldi. Ben bu konu üzerine hem ABD temsilcisi, hem Rusya temsilcisi ile çok açık, net ve ilkesel görüşmeler yaptım. Bu, tam da onlarla sizin Oslo`daki görüşmenizden önce oldu. Ben onlara Oslo`da AGİT Başkanı`na bizim bu "ortak devlet" önerisini kabul edemeyeceğimizi iletmelerini söyledim. Biz Minsk Grubundan onların her iki taraf için uygun yeni öneriler sunmalarını bekliyoruz.

Minsk Grubu 1999 yılındaki zayıf faaliyetine, yahut etkinsizliğine bir şekilde şöyle açıklık getirmeye çalışıyor, Ermenistan Cumhurbaşkanı ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı arasında doğrudan görüşmeler süreci başlanmıştır. Bu yüzden de onlar bu görüşmeler sürecinin ne ile sonuçlanacağını bekliyorlar. Ardından ise onlar bizim vardığımız anlaşmayı ya kabul edecekler, yahut da onu ele alacaklar.

Nisan ayında biz sizinle birlikte Washington`da olduğumuz sırada Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı`nın öncülüğünde birkaç diğer ülkenin katılımıyla Güney Kafkasya ülkeleri- Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan Cumhurbaşkanlarının toplantısı yapıldı. Ben de sizin gibi o toplantının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Aynı günlerde Washington`da Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı arasında başbaşa bir görüşme yapıldı. O görüşme de önemli bir görüşme oldu ve biz onu sürdürdük. Ardından iki kez Cenevre`de bir araya geldik, bir keresinde de Yalta`da. Benim düşüncem şu, bu görüşmeler süreci sorunun barış yoluyla çözümüne katkıda bulunuyor. Biz birbirimizi daha iyi anlayabiliriz ve sorunlarımızı birbirimize daha iyi anlatabiliriz. Fakat uzlaşmaya varmak çok zordur. Biz bunu istemiyoruz diye değil. Ben Ermenistan tarafının da bunu istediğini görüyorum. Fakat Ermenistan tarafı bunu Dağlık Karabağ`a bağımsızlık statüsü, yahut ona yakın bir statü verilmesi yoluyla gerçekleştirmek istiyor. Bu yüzden de biz görüşmeler sonucunda bir ilerleme kaydedemiyoruz.

Evet, biz - hem Ermenistan Cumhurbaşkanı, hem ben sorunun çözümü için mutlaka ödünler verilmesi gerektiğini beyan ettik. Cenevre`de Ermenistan Cumhurbaşkanı ile görüşmenin ardından ödünlerin verilmesi yönündeki açıklamalarımın Azerbaycan muhalifetince çok keskin bir biçimde eleştirilmesine ve buna itirazların olmasına rağmen, ben size birkez daha söylüyorum, biz mutlaka ödün vermeliyiz. Ödün vermezsek, sorunu çözemeyiz.

Ödünlerin de belli bir sınırı vardır. Bu, ülkemizin çıkarlarını, bizim çıkarlarımızı, tabiri caizse, çiğnemeyecek bir biçimde olmalıdır. Düşünüyorum ki, bizim bu görüşmelerimize ileride de devam edilebilir ve sorunun barış yoluyla çözümüne yardımı dokunur.

Fakat bu, aynı zamanda, AGİT Minsk Grubunun tamamen bir kenara çekileceği anlamına gelmez. Biz - iki cumhurbaşkanı bu görüşmelere, sırf şu nedenden dolayı - bu yolu ve tüm diğer seçenekleri de değerlendirelim diye gidiyoruz. Fakat maalesef, AGİT Minsk Grubunda bizim bu temaslarımız yüzünden bir bekleyiş söz konusudur - güya bu görüşmeler bir sonuç verecek de, daha sonra siz, öylece bunu teyit edeceksiniz. Biz bunu kabul etmiyoruz. Ben size de söylüyorum - Minsk Grubu her iki taraf için uygun yeni bir öneri sunmalıdır. Ben bunu büyük tedirginlikle söylüyorum. Konu o kadar uzamıştır ki, artık neredeyse 17 ve 18 Kasım`da İstanbul`da AGİT zirve toplantısı yapılacaktır. AGİT`in İstanbul Zirvesi`nde alınacak karardan biz çok endişeliyiz.

Bu sizi, AGİT Başkanı`nı da kaygılandırmalıdır diye düşünüyorum. Zira dünyada bulunan anlaşmazlıklar arasında bu, en uzun süreli anlaşmazlıktır. Bu anlaşmazlık sonucu Azerbaycan topraklarının yüzde 20`si işgal altındadır, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü ihlal edilmiştir, bir milyondan fazla Azeri yerinden, yurdundan zorla göç ettirilmiştir ve çadırlarda yaşıyor. Siz onları gördüğünüzü belirttiniz. Fakat ne yazık ki, onları Bakü`de ziyaret etmişsiniz. Eğer çadırlarda ziyaret etmiş olsaydınız, bu, sizi daha derinden etkileyecekti. Yedi seneyi aşkın süre boyunca çadırlarda yaşamak çok zordur. Buna ancak Azerilerin sabrı duruş getirebilir.

Siz Ermenistan`da da mültecilerin olduğunu söylüyorsunuz. Bunları aynı şekilde değerlendirmek asla doğru değildir. Zira Ermenistan`daki mülteciler Azerbaycan`ın çeşitli bölgelerinde yaşamış ve bu anlaşmazlık sonucunda burayı terketmiş Ermenilerin küçük bir bölümüdür. Bizde de benzer durumda olan mülteciler, yani Ermenistan`da ikamet etmiş ve 1988 yılında oradan zorla kovulmuş Azeriler vardır. Onlar çadırlarda yaşamıyorlar, bazı yerlere yerleştirmişiz. Fakat işgal edilmiş yüzde 20 oranında topraklardan göçe zorlanmış kişiler çadırlarda yaşıyorlar. Onun için de bunu Ermenistan`da da, Azerbaycan`da da mülteciler var diyerek kıyaslamak - çok büyük hata olurdu.

Genel olarak, AGİT de dahil olmak üzere diğer uluslararası örgütlerin Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığındaki durumları çoğu zaman aynı kefeye koymalarından ben büyük üzüntü duyuyorum. Fakat gerçek bu değil. Birincisi, anlaşmazlığı Ermenistan başlamıştır, zira Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ üzerinde iddiada bulunmuştur, onu ele geçirmek istemiştir. Demek ki, anlaşmazlığı çıkaran Ermenistan`dır. İkincisi, Dağlık Karabağ Ermenistan silahlı kuvetleri tarafından işgal edildikten, oradan tüm Azeriler zorla kovulduktan sonra söz konusu birlikler Dağlık Karabağ çevresinde bulunan ve sırf Azerilerin yaşadıkları yedi rayonu (red. idari birim) da işgal ettiler, orada bulunan kişileri yerlerinden, yuvalarından kovdular.

İşgal edilmiş topraklarımızda 700`den fazla yerleşim merkezi - kent, köy, ilçe yıkılmış, talan edilmiştir. Hastaneler, konutlar, okullar, kütüphaneler, kültür sarayları, elektrik santralleri, köprüler vs.- kişilerin yaşamlarını sürdürmesi ve çalışmaları için yıllar boyunca, belki de yüzyıllar boyunca oluşturulmuş pekçok şey tahrip edilmiştir. Bu durumların hiçbiri Ermenistan`da yoktur. Biz Ermenistan toprağının bir karışını bile işgal etmedik. Şimdi onlar Dağlık Karabağ`ı fiilen zaptetmişler, fakat orada bile bu tür yıkımlar yoktur.

Ben birçok diğer olguları da örnek olarak sunabilirim. Fakat şu ana kadar söylediklerime bile dayanarak size şunu belirtebilirim: Ermenistan ve Azerbaycan`daki durumu eşit değerlendirmemek gerekir. Bir de şuna üzülüyorum ki, benzer düşünce AGİT dahil diğer uluslararası örgütlerde de hâkimdir.

Cumhurbaşkanı Koçaryan ile görüşmelerimden şunu anladım: onlar gerçekten sorunun barış yoluyla çözülmesini istiyorlar. Fakat çok zor şartlar koşuyorlar. Siz onların iyi niyetlerinin göstergesi olarak size verdikleri üç esirin Azerbaycan`a getirilmesini söylediniz. Bizim üç vatandaşımızı, esir olarak tutulan vatandaşlarımızı Azerbaycan`a getirdiğiniz için teşekkür ederim. Fakat burada da konuya tarafsız bakmak gerekir. Bizim önerimiz, uluslararası örgütlerin ortak önerisi tüm esirlerin karşılıklı olarak değiştirilmesidir.

Fakat Ermenistan bunu uygulamıyor. Biz daha önceden esir alınmış ve listesi, isimleri belli olan esirleri kastetmiyoruz, ki onların sayısı 800`den fazladır. Ardından bazı ülkelerin üst düzey kişileri söylediler ki, onların hiçbirisi hayatta değil, hepsini öldürmüşler. Fakat uluslararası örgütlerin elinde olan bilgilere göre, şimdi Ermenistan`da 15 Azeri esir bulunuyor. Bizde ise 4 kişidir, ben bunu size açıkça söylüyorum ve bugün hepsini hepsine değiştirmeye hazırız. Neden onlar sadece üçünü geri vermişler? Madem, gerçekten, tabiri çaizse, böyle bir adım atmak istemişler, uluslararası örgütlerin, AGİT`in ilkelerine uyacaklardı, 15`ini de vereceklerdi, biz ise 4`nü verirdik. Burada da bu konuyu objektif değerlendirmek gerekir.

Ben bu konuda çok daha uzun konuşabilirim. Zira içimiz yanıyor, bunu bilin. Eğer ülkemizde bir milyon Azeri vatandaşı çadırda yaşıyorsa, hiçbirimiz rahat yaşayamayız. Fakat bundan kurtulmak için de topraklarımızın bir bölümünü Ermenistan`a hediye edemeyiz. Bu yüzden, şunu yineliyorum, sorunun adil çözümü sağlanmalıdır.

Bunları size söylemenin yanı sıra iyimser bir ruh hali içinde olduğumu belirtmek istiyorum. Benim iyimserliğim de şundan kaynaklanıyor, biz sorunu barış yoluyla çözmek istiyoruz. Ermenistan da bunu söylüyor. Beş seneyi aşkın bir süredir ateşkes uyguluyoruz. Ben beyan ederim ki, biz Azerbaycan tarafından savaşın tekrar başlamasına izin vermeyeceğiz. Gerçi ülke içinde bazı güçler bu tutumuzden dolayı bizi suçluyorlar. Fakat ben söylüyorum - beş sene önce barışın sağlanmasını çok büyük bir gelişme olarak değerlendiriyorum ve sorun barışçıl yoldan çözülünceye dek ateşkesi uygulayacağız. Ermenistan Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşme temelinde Azerbaycan ve Ermenistan savunma bakanları üç gün önce sınır bölgesinde bir araya gelerek görüşmelerde bulundular, ateşkes düzeninin pekiştirilmesi için birkaç konuda uzlaşmaya vardılar.

Ben bir de şu nedenle iyimserim, AGİT gibi nüfuz sahibi bir örgütün ve onun bünyesinde kurulan Minsk Grubunun, Minsk Grubuna başkanlık eden büyük devletlerin - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa`nın sorunun bu şekilde kalmasına izin vermemeleri gerekir. Bu yüzden de biz önümüzdeki zaman içinde, yani Eylül ayı bitinceye kadar, AGİT`in Ekim ayındaki zirve toplatısına kadar belli bir yeni önerinin sunulması, AGİT Zirvesi`nde belli bir etkin kararın alınması gerekir diye düşünüyoruz. Biz bunu temenni ediyoruz ve ben sizden bu isteklerde bulunuyorum.

Siz AGİT ile Azerbaycan`ın işbirliğinin yanı sıra Büyükelçi Shtrudman`ın bizimle işbirliği konusuna değindiniz. Bu işbirliği gerçekten çok verimlidir, biz buna değer veriyoruz. Burada AGİT Ofisi`nin açılması konusuna gelince ise, bizim dışişleri bakanı bunu bir konudan dolayı size anlatmıştır. Bu, küçük bir şeydir, o da yine Dağık Karabağ ile ilgilidir, başka bir şeyle ilgisi yok. Ancak ben Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak size beyan ederim ki, Azerbaycan`da AGİT Ofisi`nin açılmasına hazırım.

Sanırım, söylediklerim bizim durumumuzu size daha iyi ifade edecektir.

Knut Vollebaek: Sayın Cumhurbaşkanı, çok teşekkür ederim. Siz bana çok kapsamlı bilgiler verdiniz. Herşeyden önce, ben sizin konuşmanızı çok beğendim, zira siz iyimser konuştunuz. Bu Erivan`da aldığımız bilgiyi, duyduğumuz haberi birkez daha teyit ediyor. Ben, genel olarak, AGİT`in önünde çözülmesi gereken pek çok konu olduğunu düşünüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı, Siz hem şuan önünüzde bulunan sorunları, hem de ileride karşılaşabileceğiniz sorunları, engelleri çok gerçekçi bir biçimde vurguladınız. Fakat en önemlisi şu ki, biz bu sorunları gidermeye hazır olduğumuzu ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanı, tek taraflı bir yaklaşım izlediğimize ilişkin bir düşünce oluşmasına ben üzüldüm. Biz kimseden yana olmayan bir tutum izlemeye ve bu rolümüzü sürdürmeye çalışıyoruz.

Ben biraz önceki konuşmamda bu konuya değindim ve birkez daha yinelemek istiyorum, dışişleri bakanlarının 29 Eylül görüşmesinden, New York görüşmesinden sonra her iki bakanla konuşmayı planlıyorum. Ardından ise Minsk Grubu eşbaşkanları ile bu sorunun çözümüne nasıl yardım edebileceğimizi tartışmak için onlarla bir görüşme planlıyorum. Sanırım, çalışmaya bu tür yaklaşmamız bize benzer hareketlilikle İstanbul Zirvesi`ne hazırlanma olanağını sunacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanı, zannedersem, olayların bu tür seyri aynı zamanda bölgedeki ekonomik gelişmeyi de olumlu etkiliyor. Sanırım, Kafkasya İşbirliği Forumu bu bakımdan çok iyi bir araçtır ve bölgede ekonomik işbirliğine ve kalkınmaya yardımı dokunabilir.

Savaş tutsakları ile ilgili düşüncelerinizi dinledim. Bana öyle geliyor ki, Ermenistan hükümeti İstanbul zirve toplatısına kadar tüm savaş tutsaklarını serbest bırakacaktır. Bence her iki tarafın isteği bu yönde olacaktır.

AGİT Ofisi konusundaki yapıcı tutumunuzdan dolayı size teşekkür etmek istiyorum. Tabii ki, ben bazı doğal sorunların olmasını iyi anlıyorum. Söylemeliyim ki, Ermenistan hükümeti de ofisin açılması ile ilgili bir takım sorunlar olduğunu öne sürdü. Fakat biz bunları gidermeyi ve Erivan`da bu ofisi açmayı başardık. Zannediyorum ki, sizin Dışişleri Bakanlığı ile birlikte çalışarak teknik sorunları giderecek ve kısa sürede Bakü`de bir ofis açacağız.

Sayın Cumhurbaşkanı, konuşmamın sonunda tüm heyet adına Size şükranlarımı sunmak istiyorum. Söylemeliyim ki, ben bölgeden olmayacak düşüncelerle ayrılmıyorum. Ben yeteri kadar iyimserim ve sanırım, biz ortak çalışmalarımız sonucunda anlaşmazlıktan dolayı sıkıntı çeken kişilere yardım edeceğiz ve onların durumunun iyileştirilmesi için ortak çaba göstereceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı, AGİT`in konuyla yakından ilgileneceği ve yardım için elinden geleni yapacağı konusunda sizi temin etmek isterim. Teşekkür ederim.

Haydar Aliyev: Birkaç konu ile ilgili düşüncemi söylemek istiyorum. Birincisi, siz Kafkasya Forumu`ndan söz ettiniz. Bir hafta önce Amerika Birleşik Devletleri Özel Temsilcisi bu konuda kendi önerilerini bize sundu. Şunu bilmenizi isterim ki, bu, bizim için uygun değildir. Biz şimdi, Ermenistan ile askeri bir ihtilaf içinde bulunduğumuz şu koşullarda, bize sunulan biçimde Kafkasya Forumu`nun yapılmasını kabul edemeyiz. Ben Amerikalı temsilciyi kabul ettikten sonra hemen Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze`ye telefon ettim, bu konuyla ilgili kendi düşüncemi aktardım. O da bana katıldı. Onun için de ben bizim bu konudaki düşüncemizi sizin doğru anlamanızı istiyorum.

İkinci konu savaş tutsakları konusudur. Siz söylüyorsunuz ki, Ermeniler İstanbul Zirvesi`ne kadar savaş tutsaklarını geri verecekler. Ben ise size söyledim, bir kez daha tekrarlıyorum: Azerbaycan`da Ermenistan`ın 4 savaş tutsağı var. Şimdi ben Ulusal Güvenlik Bakanı`na şu talimatı veriyorum, beş gün içinde bu tutsakları Ermenistan`a versin. Azerbaycan`da esir kalmayacaktır. Siz ise oradaki tüm esirlerin bir an önce Azerbaycan`a iade edilmesine çalışın.

Üçüncü konu ofisin açılması konusudur. Ben dışişleri bakanına engel teşkil eden sorunları çözmesi ve siz Bakü`den ayrılmadan önce Azerbaycan`da AGİT Ofisinin açılması kararının onaylanması talimatını veriyorum.

Kunt Vollebaek: Esirlerin geri verileceğinden pek emin değilim, fakat umarım iade ederler. Sayın Cumhurbaşkanı, çok teşekkür ederim, esirlerin iade edilmesi Sizin tarafınızdan çok büyük bir jest. Ben bu konuyu Ermenistan Dışişleri Bakanına söyleyceğim ve onların da aynısını yapmalarını rica edeceğim.

Haydar Aliyev: İsterseniz, bir temsilciniz gelsin, esirleri verelim, alıp götürsün oraya. Bakalım oradan öbür kişileri getirebilecekler mi?

Kunt Vollebaek: Sayın Cumhurbaşkanı, şimdi ben bu işi esirlerin değiştirilmesi ile ilgilenen bir kuruluşun aracılığıyla yapmayı önerirdim.

Haydar Aliyev: Fakat siz üç kişiyi buraya getirdiniz. Eğer önce buraya gelmiş olsaydınız, biz dördünü de size verirdik, burada esir kimse kalmazdı. Bu, çok iyi olurdu.

Kunt Vollebaek: Kasprzyk burada kalacak.

Haydar Aliyev: Esirleri Kasprzyk`e mi vereceğiz? Eğer isterseniz Kasprzyk`e verelim.

Kunt Vollebaek: Teşekkür ederim. Kasprzyk burada kalacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanı, ben ne kadar iyimser olduğumu size tam anlamıyla ifade edemem, fakat son birkaç dakikada bu, aniden birkaç katı arttı. Çok teşekkür ederim, Sayın Cumhurbaşkanı, bu, Sizin tarafınızdan çok büyük bir jesttir ve tabii ki, Ermenistan`da da olumlu karşılanacaktır. Herşeyden önce çok iyi değerlendirilecek ve ilk önce Sizin AGİT`e yönelik tutumunuzun, onunla işbirliğinizin bir simgesidir. Biz işbirliğimiz bu şekilde sürsün istiyoruz. Bu, aynı zamanda Sizin somut bir sorunu - Dağlık Karabağ sorununu çözme kararlılığı içinde olduğunuzu gözler önüne seriyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, sizin dışişleri bakanı beni Azerbaycan`a davet etti. Ben gerçekten, Azerbaycan`ı ziyaret etmeye hazırım. Bunu pek geçiktirmem ve eğer Dağlık Karabağ sorununun çözümünde belli bir gelişme sağlanırsa, büyük memnunlukla gelirim ve AGİT tarafından kendi yardımımızı esirgemeyiz.

Haydar Aliyev: Buyurun, gelin, ben çok memnun olurum. Ben de sizi davet ediyorum. Başka bir isteğiniz var mı? Teşekkür ederim.

"AZERBAYCAN" Gazetesi, 19 Eylül 1999 yılı.