Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in, Georgetown Üniversitesi´nde profesör, öğretim üyeleri, öğrenciler, Amerikan kamuoyunun temsilcileri, seçkin politika ve devlet adamları, diplomatlarla görüşmede yaptığı konuşma - Washington, 30 Temmuz 1997


scotch egg
scotch egg
scotch egg
scotch egg
temp-thumb
temp-thumb
temp-thumb
temp-thumb

Sayın Brzezinski, Georgetown Üniversitesi`nin Sayın Başkan Yardımcısı, Sayın Büyükelçi Armitage! Sayın bayanlar ve baylar!

Ben Sizleri en içten dileklerimle yürekten selamlıyorum ve bugün Washington`da, Amerika Birleşik Devletleri`nin en ünlü ve en eski üniversitelerinden birisi olan Georgetown Üniversitesi`nde bu görüşmeyi yapmaktan çok büyük gurur duyuyorum.

Georgetown Üniversitesi hakkında biz kitaplarda çok şey okuduk ve bizzat ben gıyaben Georgetown Üniversitesi`ne hep büyük bir saygı duydum. Biz bu üniversitenin Amerika Birleşik Devletleri`nin yaşantısında, uluslararası ilişkiler dahil birçok alanlarda yüksek kalifiye uzmanların yetiştirilmesine büyük katkılarda bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Bugün bize, Amerika Birleşik Devletleri`nde büyük politika ve devlet işleri ile uğraşan pek çok kişinin yolunun Georgetown Üniversitesi`nden geçtiğini birkez daha söylediler. Bunun yanı sıra şimdiki ABD Başkanı Bill Clinton, Georgetown Üniversitesi`nde eğitim almıştır ve şimdiki ABD Dışişleri Bakanı Bayan Albright da burada profesör, öğretmen olarak görev yapmıştır. Tabii ki, seçkin isimlerin sayısını artırmak mümkündür. Bu yüzden de böylesine bir üniversitede görüşmelerde bulunmak, bu üniversitenin öğretim görevlileri ve öğrencilerinin, bu üniversiteye ilgi duyan kişilerden oluşan bir topluluğun önünde konuşma yapmak benim için büyük bir şereftir. Bu görüşmenin düzenlenmesinde katkısı olan kişilere teşekkür ediyorum.

Düşünüyorum ki, bugün siz Azerbaycan hakkında, Kafkasya bölgesi hakkında daha fazla bilgi edinmek ve benim görüşlerimi öğrenmek için buraya toplanmış bulunuyorsunuz. Bu nedenle temsil ettiğim ülke - Azerbaycan hakkında size birkaç şey söylemek istiyorum.

Azerbaycan dünyanın en eski ülkelerinden biridir. Azerbaycan halkı çok eski, zengin bir tarihe ve kültüre sahiptir. Azerbaycan halkı hem edebiyat, hem kültür, hem mimarlık, hem de bilimsel eserleri ile dünya uygarlığına, kültürüne çok büyük katkılarda bulunmuştur.

Azerbaycan son yüzyıllarda büyük sınavlardan geçmiş, büyük trajedilerle, güçlüklerle karşılaşmış ve nihayet, 1918 yılında Azerbaycan bağımsızlığını kazanmış ve Doğu`da, Müslüman dünyasında ilk cumhuriyet - Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştur. Fakat 1920 yılında bu demokratik cumhuriyet çökmüş, Azerbaycan`da sosyalist, komünist düzeni kurulmuştur. Bu, 70 sene sürdü ve 1991 yılı sonlarında Sovyetler Birliği`nin dağılmasıyla Azerbaycan yeniden kendi bağımsızlığını kazandı, kendi egemenliğini yeniden sağladı. O dönemden bu yana Azerbaycan bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir.

Bu süre içinde Azerbaycan uluslararası alanda kendine özgü bir yer edinmiştir. Birleşmiş Milletler`e, bir çok uluslararası örgütlere üyedir, dünyanın birçok ülkeleriyle karşılıklı ilişkiler, diplomatik ilişkiler kurmuş ve bu ilişkileri geliştirmeye kararlıdır.

Bu açıdan Azerbaycan, Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilere çok büyük önem vermektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Aralık 1991`de Azerbaycan`ın bağımsızlığını tanıyan ilk devletlerden biri olmuştur. O dönemden bu yana bizim bu ilişkilerimiz gelişmektedir. Bugün benim Amerika Birleşik Devletleri`ni ziyaretim, Washington`da bulunmam işte bu ilişkilerin geliştirilmesi sürecine daha da ivme kazandırma, yoğunlaştırma, yaygınlaştırma, Amerikan-Azerbaycan ilişkilerini gerçek ortaklık ilişkilerine dönüştürme amacını gütmektedir.

Bildiğiniz üzere, ben buraya Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Bill Clinton`un daveti üzerine resmi bir ziyaret için geldim. Bu, Azerbaycan Cumhurbaşkanı`nın ABD`yi ilk resmi ziyaretidir.

Azerbaycan, kendi bağımsızlığına kavuştuktan sonra demokratik, laik, hukuk devleti kurma kararını aldı ve bunu düzenli bir biçimde yaşama geçirmektedir. Ne yazık ki, bu programımızı, kararımızı uygularken önümüze çok engeller ve güçlükler çıkmıştır. Kimi zaman bu zorluklar hukuka dayalı demokratik devlet kurma sürecini yavaşlatmış, fakat bizi bu yoldan saptırmamıştır. Ben bugün birkez daha beyan ediyorum ki, Azerbaycan ülkede demokratik, laik, hukuk devletini kurmayı stratejik amacı olarak benimsemiştir. Biz bu stratejik yolda ilerliyoruz ve bundan böyle de ilerleyeceğiz. Biz önümüze çıkan tüm bu zorlukları aşma gücüne sahibiz ve bunları ortadan kaldırmak için büyük uğraşlar veriyoruz ve bundan böyle de vereceğiz

Azerbaycan, piyasa ekonomisi yolunda ilerleme stratejisini benimsemiştir ve bu alanda gerçekleştirilen etkinlikler az değildir. Piyasa ekonomisi bizim ekonominin temelini oluşturmaktadır.

Ulusal devlet kuruculuğu, ekonomide köklü dönüşümlerin uygulanması alanında da yapılan çalışmalar şunlardır: Biz Kasım 1995`te bağımsız Azerbaycan`ın ilk demokratik Anayasasını kabul ettik ve söz konusu dönemde Azerbaycan`da çok partili seçimler yapılarak ilk demokratik parlamento oluşturuldu ve o, şu anda faaliyetini sürdürmektedir. Azerbaycan`da demokratik süreçleri, piyasa ekonomisini uygulamak ve geliştirmek için birçok yasalar kabul edilmiştir. Bu yasalar artık çok iyi bir düzen sağlamıştır ve onlar ileride de kabul edilecektir. Yani yapılması öngörülen çalışmaların normları, yasal temelleri oluşturulmuştur.

Azerbaycan`da bu süreçler düzenli bir şekilde gelişmektedir. Bazı nedenlerden dolayı biz Azerbaycan ekonomisinde reformların uygulanmasına biraz daha geç, yaklaşık olarak 1994 yılında başladık, fakat bu çalışma büyük bir hızla ilerliyor.

Bu gecikmeye neden şudur ki, bildiğiniz üzere, Azerbaycan, bağımsızlığını henüz kazanmadan önce, 1988 yılında, Sovyetler Birliği`nin sınırları içinde bulunduğu dönemlerde Ermenistan tarafından askeri saldırıya uğradı ve ülkemizin Dağlık Karabağ bölgesini ondan koparılarak Ermenistan`a iltihak edilmesi yönünde girişimler yapıldı. Bunun sonucunda askeri ihtilaf baş gösterdi, saldırılar yapıldı, kan döküldü, savaş çıktı. Bu olaylar her geçen yıl daha geniş boyut aldı ve sonuçta çeşitli nedenlerden dolayı Azerbaycan topraklarının %20`si- Dağlık Karabağ bölgesi ve onun çevresinde bulunan idari bölgeler Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edildi. İşgal altındaki topraklardan bir milyon Azerbaycan vatandaşı zorla göç ettirildi, yerinden, yuvasından sürüldü. Onlardan çoğu birkaç senedir çadırlarda, çok zor koşullar altında yaşıyorlar. Bir düşünün, 7 milyon nüfusa sahip olan Azerbaycan`ın vatandaşlarının bir milyonu, 1/7`si mültecidir, çadırlarda yaşıyor. Kuşkusuz ki, bu, bizim hem sosyo-politik, hem ekonomik durumumuzu giderek gerginleştiriyor ve karmaşık bir hal almasına neden oluyor.

Bunun yanı sıra, Azerbaycan`da demokratik süreçlerin, ekonomik reformların yaşama geçirilmesine biraz daha geç kalınmasının nedenlerinden biri de ülkede iç sosyo-politik istikrarın sağlanmamış olmasıydı. Azerbaycan bağımsızlığını kazandığı dönemlerde, ne yazık ki, savaş ortamında çeşitli yasadışı silahlı güçler oluştu, bunlardan bazıları iktidar mücadelesi verdiler, iki kez hükümet değişikliği yapıldı. Bunların hepsi Azerbaycan`da sosyo-politik istikrarı bozdu. Bu da bizim süreçlerin yaşama geçirilmesini engelleyen, onu yavaşlatan etkenlerden birisidir.

Biz bütün bunların üstesinden geldik ve bugün Azerbaycan`da tam anlamda istikrarlı sosyo-politik ortam sağlanmıştır, şu anda mevcuttur ve belirttiğim gibi, Azerbaycan piyasa ekonomisi yolunda ilerleyerek reformlar gerçekleştiriyor, bu alanda büyük başarılar kazanıyor. Özelleştirme programı yoğun bir biçimde uygulanmaktadır. "Toprak reformu" yasası uygulanarak toprağın özel mülkiyete geçmesi sağlanmıştır. Azerbaycan`da teşebbüs ve özel mülkiyet, girişimcilik için çok geniş olanaklar sunulmuştur.

Bütün bu süreçlerde Azerbaycan`ın kapısı dünya ülkelerine açılmış, dünya ülkelerinin Azerbaycan`a gelişi, yatırım yapması için çok güzel bir ortam oluşturulmuştur. Şunu memnunluk duygusu ile belirtmek istiyorum, bu ortam büyük oranda yabancı yatırımın Azerbaycan`a akın etmesini sağlamıştır. Siz bunu 1994 senesinden başlayarak büyük Amerikan petrol şirketlerinin yaptıkları fiili çalışmaların örneğinde de görebilirsiniz ve bu çalışmalar hala sürüyor. Fakat Amerika`nın yalnız petrol şirketleri değil, birçok diğer büyük şirketleri de Azerbaycan`da ortak çalışmalarda bulunuyor, cumhuriyetimizde yatırımlar yapıyorlar.

Nitekim, Azerbaycan demokratik bir ülkedir, demokrasi yolunda ilerliyor ve ilerleyecektir. Ülkemizde insan haklarının korunması Azerbaycan devletinin temel amaçlarından biridir, siyasi çoğulculuk, basın, din, vicdan özgürlüğü sağlanmaktadır. Azerbaycan çok uluslu bir ülkedir, bizde ulus, din ve ırk farkı olmaksızın, bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptirler ve eşit haklarla yaşıyorlar, faaliyetlerde bulunuyorlar.

Fakat, - ki ben size söyledim,- Azerbaycan`ın çok zor problemleri vardır. Bu zorlu sorunların en birincisi Ermenistan`la Azerbaycan arasındaki askeri anlaşmazlıktır. Ben artık size bu anlaşmazlığın kısa tarihçesini anlattım. Ne yazık ki, bu sorun henüz çözümlenmemiştir. Doğru, üç yıl önce, 1994 yılının mayıs ayında biz ateşin kesilmesi ile ilgili Ermenistan-Azerbaycan anlaşmasını imzaladık.Üç senedir Ermenistan`la Azerbaycan arasında savaş yok, kan dökülmüyor. Fakat bizim işgal altındaki topraklarımız kurtarılmamış ve hala barış tesis edilmemiştir, bir milyon vatandaşımız yerinden, yuvasından göçe tabi tutulmuştur, göçmen durumunda yaşıyor.

Bu anlaşmazlık sonucunda Azerbaycan çok ağır darbeler almış, zararlara uğramıştır. On binlerce Azerbaycanlı şehit düşmüş, işgal altındaki topraklarda Azerbaycan`ın bütün serveti, tarihi anıtları, ulusal manevi eserleri, kutsal yerleri tahribe uğramış ve viran olmuştur

Tüm bunlara rağmen, biz sorunun barış yoluyla çözümünden yanayız. Bu yüzden de biz üç sene önce ateşkesle ilgili anlaşma imzaladık ve üç senedir soruna barışçıl çözüm üretmek için uğraşmaktayız, bugün de uğraşıyoruz, ileride de uğraşacağız.

Bu sorunun barış yoluyla çözüme kavuşturulması için 1992 yılında AGİT Minsk Grubu oluşturulmuştur. Birçok devletler Minsk Grubunda yer alıyor. Grubun çalışmaları sonucunda Aralık 1994`te Budapeşte`de düzenlenen AGİT zirve toplantısında çok önemli karar alınmıştır. Nihayet, Aralık 1996`da Lizbon`da yapılan AGİT zirve toplantısında Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ ihtilafının çözümü için prensipler - üç önemli prensip belirlenmiştir: birincisi, Azerbaycan Cumhuriyeti`nin ve Ermenistan Cumhuriyeti`nin toprak bütünlüğünün tanınması; ikincisi, Dağlık Karabağ`a Azerbaycan Cumhuriyeti içinde en geniş özerklik tanınması; üçüncüsü, Dağlık Karabağ`ın bütün nüfusunun - Ermeni ve Azerbaycanlı nüfusun güvenliğinin güvence altına alınması.

Şunu da belirtmek istiyorum, bu anlaşmazlık çıktığı dönemlerde, 1988 yılında Dağlık Karabağ`ın nüfusu 170 bindi. Bu nüfusun yaklaşık olarak %70`i Ermenilerden, %30`u Azerbaycanlılardan oluşuyordu. İhtilaf döneminde ise Azerbaycanlıları oradan zorla çıkardılar. Şimdi Dağlık Karabağ`da yaklaşık olarak 80 bin kişi ikamet ediyor ve onların hepsi Ermenidir.

Bu üç ilke Ermenistan tarafından kabul edilmemiştir. Fakat AGİT üyesi 54 ülkeden 53`ü, aynı zamanda Azerbaycan bu prensiplerin kabulü yönünde oy kullanmıştır. Söz konusu prensipler bizi de tam anlamda tatmin etmiyor, bu konuda bizim de bir takım itirazlarımız bulunuyor. Fakat biz anlaşmaya varmak için uzlaşma yolunu seçerek bu prensipleri onayladık ve sorunun bu prensiplerin temelinde çözümünü gerçekçi buluyoruz.

1997 senesinin başlarında Minsk Grubunun yönetiminde değişiklikler yapılmıştır. Bugün Minsk Grubuna üç ülke eşbaşkanlık yapıyor- ABD, Rusya ve Fransa. Bu, çok önemli bir gelişmedir, biz bunu büyük memnunlukla onayladık. Eğer üç büyük devlet bu sorunun çözümü için eşbaşkanlık görevini üstlenmişse, bu, aynı zamanda çok büyük sorumluluk aldıkları anlamına gelmektedir. Umarım, onlar üstlendikleri bu görevi, sorumluluklarını yerine getirecekler.

20 Haziran`da Denver`de üç ülkenin devlet başkanlarının - Bill Clinton, Boris Yeltsin ve Jacques Chirac` ın, Dağlık Karabağ anlaşmazlığının barışçıl yoldan çözümü için ortak bildiri yayınlamaları bizi sevindirdi. Nihayet, eşbaşkanlar, onların temsilcileri - Amerika Birleşik Devletleri`nden Strobe Talbott - bölgeyi ziyarette bulundular ve bize öneriler sundular. Bize sunulan son önerinin çok olumlu yönleri vardır. Öneriler iki bölümden oluşmaktadır. Olumlu yönlerini onaylıyoruz, fakat bizim açımızdan sakıncalı yönleri üzerinde de çalışabileceğimizi düşünüyorum. Onun için de biz bu önerileri görüşmelerin temeli olarak kabul ettik.

Bu öneriler ve Lizbon prensipleri şunlardan oluşuyor. Ben size haritada da göstermek istiyorum. Şu, Azerbaycan Cumhuriyeti haritasıdır. Şu kuzey komşumuz Rusya`dır. Şurası Gürcistan, şurası ise Ermenistan`dır. Şurası ise Azerbaycan`dır. Azerbaycan`ın bir bölümü - Nahçıvan Otonom Cumhuriyeti burada ayrıca olarak gösterilmiştir. Şurası-İran, şurası da Hazar Denizi`dir.

Boyanmış araziler Azerbaycan`ın %20`sini oluşturuyor, işgal altındaki bölgedir. Kırmızıya boyanmış olan arazi Azerbaycan`ın Dağlık Karabağ bölgesidir. Yeşil renge boyanmış alan Azerbaycan`ın Dağlık Karabağ çevresinde bulunan altı idari bölgesidir. Sarı renge boyanmış arazi Azerbaycan`ın Laçın ilçesidir, burada Azeriler ikamet ediyor, Azerbaycan`a aittir. Orası da işgal altındadır. Şurada Şuşa ilçesi bulunuyor. O, Dağlık Karabağ İli`nin sınırları içinde yer alıyor ise de, nüfusunun büyük bir kısmı Azerbaycanlılardan oluşuyordu. Şuşa Azerbaycan`ın tarihi kültürel merkezidir.

Sunulan önerilerin birinci bölümü şudur ki, öncelikli olarak yeşile boyanmış işgal altındaki bölgelerden Ermenistan`ın askeri birlikleri çekilmeli, bu bölgeler boşaltılmalı ve tüm bunlar AGİT çok uluslu barış koruma güçlerince sağlanmalıdır. Askeri birlikler buradan çekildikten sonra söz konusu güçler Dağlık Karabağ`ın sınırlarında konuşlanacaklar. İkinci aşamada, Dağlık Karabağ`ın statüsü belirlendiği sırada, eş zamanlı olarak Laçın ve Şuşa bölgelerinin işgalden kurtulması sağlanmalıdır. Biz genel anlamda böyle bir öneriyi destekliyoruz, zira tüm bu sorunu bir defada çözmek mümkün değil. Bu yüzden de eğer taraflar bunu onaylarsa ve bizim eşbaşkanlarımız da bunu desteklerse, işgal altındaki topraklar kısa sürede kurtarılabilir. Çünkü Sayın Bill Clinton bir bildiri yayınlayarak, Rusya ve Fransa Devlet Başkanları da şöyle bir açıklamada bulunarak bu sorunun 1997 yılında barış yoluyla çözüme kavuşturulması gerektiğini bildirdiler.

İlk aşama şu olabilir,- topraklar boşaltılyor, AGİT`in barış güçleri burada konuşlandırılıyor. İkinci aşamada ise Dağlık Karabağ`ın statüsü belirleniyor ve o sırada Laçın, Şuşa bölgelerinin işgalden kurtarılması konusu çözümleniyor.

Dağlık Karabağ`ı endişelendiren konu Ermenistan`la ilişki konusudur. Şu gördüğünüz yol Dağlık Karabağ`dan Ermenistan`a giden yoldur. Biz defalarca söyledik ki, bu yolda, yani Laçın üzerinden geçen yolda Dağlık Karabağ`dan Ermenistan`a gitmek için bir ulaşım koridorunun oluşturulmasından yanayız. Bu koridor da AGİT barış güçlerinin denetimi altında olabilir.

Dağlık Karabağ`ın statüsüne gelince ise, ben defalarca söyledim ve bugün de söylüyorum, Dağlık Karabağ`a dünya deneyiminde görülen, en geniş yetkileri içeren özerklik hakkının tanınması mümkündür. Ne yazık ki, Ermenistan tarafı bunu onaylamıyor ve AGİT Lizbon Zirvesinde bu yöndeki görüşünü ortaya koydu. Ermenistan tarafı Dağlık Karabağ`ın bağımsız bir devlet olmasını istiyor. Biz ise hiçbir zaman bunu kabul edemeyiz. Azerbaycan`ın topraklarında ikinci bir Ermeni devletinin kurulmasına biz izin veremeyiz, öte yandan dünya kamuoyu ve Dünya Birliği de buna izin vermez. Fakat Dağlık Karabağ`a Azerbaycan içerisinde en geniş yetkilerin ve en geniş statünün verilmesine hazırız.

Bizi endişelendiren konulardan biri de Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tarafından Azerbaycan`a yönelik uygulanan 907.maddedir. O dönemlerde, Ermenistan`ın güya Azerbaycan`ın ablukası altında tutulduğu yönünde bir karar alındı, bu nedenle de Amerika Birleşik Devletleri tarafından Azerbaycan`a her türlü yardıma ambargo konuldu. Bu, adaletsiz bir karardır ve son dönemlerde, Amerika Başkanı`nın, Dışişleri Bakanı`nın bu kararın yürürlükten kaldırılması yönünde görüş bildirmeleri, Amerikan kamuoyunda bu düşüncelerin çok yaygınlaşması beni çok memnun etti. Bugün ben Kongre`de bununla ilgili görüşmelerde bulunacağım ve umarım, Kongre, nihayet bu adaletsiz maddeyi yürürlükten kaldıracaktır. Kongre üyesi Sayın King bu maddenin kaldırılması için birkaç gün önce Kongre`ye bir karar tasarısı sunmuştur. Bu karar tasarısı onaylanırsa, çok iyi olur diye düşünüyorum.

Şunu da belirtmek isterim, "Azerbaycan`ın Ermenistan`ı abluka altında tutmasına" ilişkin konuşmalarda ise, Bakü`den Ermenistan`a ulaşımı sağlayan bu demir yolu hattı kastedilmektedir. Fakat bilmeniz gerekiyor ki, demir yolu hattının şu kısmı Ermenistan silahlı kuvvetlerinin denetimi altındadır. Bu demir yolunun 130 kilometresi bizim denetimimizde değil. Ermenistan silahlı kuvvetleri, bu toprakların işgali sırasında demir yolunu da işgal etmişler. Şurası İran, işgalci güçler Azerbaycan`ın İran sınırını da ele geçirmişler. Onun için de eğer bir abluka söz konusuysa, şu durumda Ermenistan, Azerbaycan`ı ablukaya almış, bu demir yolu hattını kullanma olanağından yoksun bırakmıştır. Azerbaycan ile yalnız, Ermenistan üzerinden geçen demir yolu ve otoyol aracılığıyla bağlantısı bulunan Nahçıvan da bu bağlantıdan yoksun kalmıştır.

Ben düşünüyorum ki, bunların hepsi mazide kalmalıdır. Biz bugünü düşünmeliyiz. Bugün ise şundan ibaret, barış sağlandığı takdirde,- ki biz barışın sağlanmasını istiyoruz,- kuşkusuz, bu konular da çözüme kavuşacaktır. Azerbaycan`a yönelik alınmış 907.maddenin de, hiç kuşkusuz, yürürlükten kaldırılması gerekiyor.

Nihayet, şunu söylemek istiyorum, Azerbaycan barışsever bir ülkedir, barışsever bir devlettir. Biz barış istiyoruz,- bölgede barış, ülkede barış, Ermenistan`la Azerbaycan arasında barış istiyoruz. Düşünüyorum ki, bugüne kadar Ermenistan ve Azerbaycan yüzyıllar boyunca komşu olarak yaşadılar, bundan böyle de komşu devletler olarak yaşamalıdırlar. Bağımsız bir devlet olarak biz bağımsız Ermenistan`la barış ilişkileri kurmak, barış ortamında yaşamak istiyoruz. Ancak, Azerbaycan`ın işgal edilmiş toprakları boşatıldığı, toprak bütünlüğü, sınırların dokunulmazlığı ilkesi sağlandığı takdirde olur. Bu prensiplerin temelinde biz kalıcı, güvenli barışa hazırız ve sanırım, bu barış Ermenistan için de, Azerbaycan için de en kabul edilebilir yoldur.

Amerikan şirketlerinin Azerbaycan`daki faaliyeti ile ilgili birkaç kelime söylemek istiyorum. Biz 1994 yılı Eylül ayında imzaladığımız "Asrın Mukavelesi" olarak isimlendirilen anlaşmayı artık yaşama geçirmekteyiz. Azerbaycan`dan petrolün nakli için iki boru hattı yapılıyor: biri Rusya üzerinden Karadeniz`e, ötekisi ise Gürcistan üzerinden Karadeniz`e kadar. İleride ise Azerbaycan`da Hazar Denizi`nden daha büyük miktarda petrolün çıkarılması ve dünya pazarlarına taşınması amacıyla Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçecek Akdeniz`e kadar uzanan büyük petrol boru hattının inşası öngörülmektedir.

Ben şunu ifade etmek istiyorum, Hazar Denizi büyük ve zengin petrol yataklarına sahip su havzasıdır. 50 yıl önce Azerbaycan petrolcüleri, bilim adamları Hazar Denizi`nde petrol yataklarını bularak onları işletmeye başlamışlar. Aradan 50 yıl geçtikten sonra, 20.yüzyılın sonlarında Azerbaycan yine de Hazar Denizi`nin zengin petrol yataklarını bütün dünyada gözler önüne sermiş, dünya şirketlerini oraya çekmiştir. Şimdi Azerbaycan`da 11 ülkeden 17 petrol şirketi ortak çalışma yapıyor. Bugünlerde Amerika Birleşik Devletleri petrol şirketleri ile yeni anlaşmalar imzalanabilir. Bunlar hepsi Amerika ile Azerbaycan`ı on sene değil, onlarca sene, gelecek 21.yüzyılda birbirine bağlıyor, bizim ekonomilerde büyük entegrasyon olanakları sağlıyor. Biz bunu istiyoruz, bundan yanayız ve bu yöndeki çabalarımızı gelecekte de sürdüreceğiz.

Ben sizlere çok şey anlatabilirim, fakat geriye kalan zamanı n bana soracağınız sorulara ayırmak istiyorum. Teşekkür ederim.