Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`e Atatürk Uluslararsı Barış Ödülü`nün verilmesi töreninde kendisinin yaptığı konuşma - 1 Kasım 1999


Ekselansları, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, aziz dostum, kardeşim Sayın Süleyman Demirel!

Ekselansları, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Bülent Ecevit!

Ekselansları, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut!

Ekselansları, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu!

Sayın bakanlar, milletvekilleri, toplum ve siyaset adamları, bilim adamları, kültür adamları, basın mensupları!

Sayın bayanlar ve baylar, değerli kardeşler!

Değerli dostlar!

Ben sizleri içtenlikle selamlar ve bugün Türkiye`de, Ankara`da sizinle beraber, bir arada bulunmaktan büyük memnuniyet ve gurur duyarım.

Biz sizinle birlikte 17 Ağustos felaketini yaşadık. Bu depremden Türkiye Cumhuriyeti büyük zarar gördü, ciddi hasara neden oldu. Fakat Azerbaycan`da biz, bunun aynı şekilde Azerbaycan`a da zarar ve hasar verdiğini düşünüyoruz. Zira biz kardeşiz, arkadaşız. Bizi birbirimizden hiçbir şey koparamaz. Biz bu acıyı sizinle birlikte yaşıyoruz ve hep sizin yanınızda olacağız. Felaketten sonra biz elimizden gelen yardımı yaptık ve bundan böyle de yapacağız.

Sayın Cumhurbaşkanı, değerli kardeşim Süleyman Demirel ile beraber bugün biz bu felaketin merkez üssü olan Kocaeli`yi, İzmit`i ziyaret ettik, bir çok görüşme yaptık, felaket mağduru insanlarla bir araya geldik. Kocaeli Üniversitesi`nde olduk, orada yeni eğitim yılı açılış törenine katıldık. Tüm bunlar Türkiye-Azerbaycan dostluğunun ve kardeşçe duygularımın bir göstergesidir.

Ben deprem olur olmaz hemen Türkiye`ye gelmek istedim. Ancak o zaman bu, tasvip edilmedi. Fakat Türkiye`ye bu gezim sırasında öncelikle bu yerleri ziyaret etmek, felaket mağduru insanlarla bir araya gelmek ve Türkiye Cumhuriyeti`nin, devletinin, halkının kısa sürede burada büyük işler yaptığına tanık olmak benim için büyük değer ifade etmektedir.

Bugün her şeyden önce ben Türk halkına, Türkiye Cumhuriyeti`ne bir kez daha «geçmiş olsun» diyorum, felakette yaşamını kaybedenlere Allah`tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Umarım, Türk halkı, Cumhuriyeti - yüzyıllar boyunca büyük sınavların, zorlukların üstesinden gelen halk ve Atatürk tarafından kurulmuş cumhuriyet bu sınavı, bu sıkıntıları da başarıyla atlatacaktır.

Yapılan çalışmalar çökmüş, yıkılmış, hasar görmüş olan her şeyin kısa sürede onarılacağını, belki bundan daha iyilerinin yapılacağını gösteriyor. Fakat sizi de, bizi de üzen şey insanların şehit düşmesi, helak olmasıdır.

Bugün biz orada felaket mağduru insanlarla bir araya geldik. Çok büyük bir felaket, sıkıntı içinde olmalarına karşın onlar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı`nı ve beni büyük sevgi, saygıyla karşıladılar. Onların yüzü gülüyordu, bu insanlar bizimle çok iyimser konuştular. Bu, şunu gösteriyor ki, Türk vatandaşları, Türk halkı kendi devletine, hükümetine inanıyor, güveniyor ve tüm sorunların çözüleceği, eskisinden daha iyi olacağı umuduyla yaşıyor.

Değerli dostlar!

Ben bugün büyük bir heyecan içindeyim. Çünkü ben büyük önder Mustafa Kemal Atatürk`ün ismini taşıyan uluslararası barış ödülüne layık görüldüm. Türkiye Cumhuriyeti üst düzey yetkililerinin katılımıyla yapılan törende Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, aziz dostum, kardeşim Süleyman Demirel bu ödülü bana verdi. Dolayısıyla siz benim bu heyecanımın, duygularımın farkındasınızdır.

Ben hayatım boyunca çok ödül aldım. Benim özgeçmiş bilgilerim burada size aktarıldı. Ben 75 yıllık ömrümün 60 yılını hep çalıştım. Önceki dönemlerde Sovyetler Birliği`ne hizmet ettim, son 8 yıldır bağımsız Azerbaycan`a hizmet ediyorum. Önceleri yaptığım yararlılıklardan dolayı ben Sovyetler Birliği gibi süper bir gücün yüksek ödüllerini, nişanlarını aldım. Bu arada ben bir çok diğer ülke ödüllerine, nişanlarına layık görüldüm. Ancak Türkiye Cumhuriyeti`nin ödülünü, Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk`ün ismini taşıyan ödülü almak ve özellikle barış adını taşıyan ödülü almak benim için büyük bir şereftir. Sanırım, bu ödül şimdiye kadar aldığım tüm ödüllerden üstün ve değerlidir.

Mustafa Kemal Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Yüksek Kurumu`nun, bu ödülün bana verilmesi hakkında aldığı karar – ki bu kurumu Sayın Başbakan yönetiyor – tarihi açıdan büyük önem arz eden bir karardır. Onun için ben bu kurum üyelerinin hepsine teşekkür ve şükranlarımı sunarım. Benim faaliyetime ve özellikle barış alanındaki çalışmalarıma biçilen böylesine büyük değerden dolayı şükranlarımı ifade ederim.

Ben bu ödülü aziz dostum, kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Sayın Süleyman Demirel`in elinden aldığım için, bu altın madalyayı yakama O, taktığı için, bu ödülü bana O, verdiği için çok sevinçliyim, çok mutluyum. Bu, benim hayatımda çok büyük değer arz eden, tarihi önem taşıyan bir olaydır.

Aziz kardeşim, dostum, Sayın Süleyman Demirel, bütün bunlardan dolayı size, hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum.

Mustafa Kemal Atatürk, 20.yüzyılda dünyanın en önemli şahsiyetlerinden biridir. Onun ne denli büyük bir şahsiyet olduğu zamanla daha iyi anlaşılacak, idrak edilecek, bilinecektir.

Mustafa Kemal Atatürk`ün Türk halkına, Türkiye`ye ve aynı zamanda Türk Dünyasına, uluslararası camiaya çok büyük hizmetleri oldu. İşte bu hizmetlerinden dolayı kendisine böylesine yüksek saygı duyuldu.

Mustafa Kemal Atatürk, çok yetenekli bir insandı, henüz gençken yetenekleri kendini belli etti. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce kendisi büyük kahramanlıklar gösterdi, İstiklal savaşına önderlik etti ve Birinci Dünya Savaşı`nın ardından Osmanlı İmparatorluğu çöktüğünde Türkiye`yi yıkmak, parçalamak, yok etmek isteyen tüm ülkelerin, güçlerin engellenmesine önayak oldu ve bunu başardı.

Mustafa Kemal Atatürk`ün en büyük hizmeti Türkiye Cumhuriyeti`ni kurması oldu. Bugün biz bunu belki sıradan bir olay olarak değerlendirebiliriz. Ancak asla. Bu, asla sıradan bir olay değildir. Osmanlı İmparatorluğu`nun 700 yıllık varlığı döneminde, bunun etkisi altında yaşayan Türk insanlarını cumhuriyeti kurmaya sevketmek, katılmasını sağlamak ve bu cumhuriyetin kurulması fikrini ortaya atmak, bu Cumhuriyeti kurmak ve yaşatmak Mustafa Kemal Atatürk`ün çok büyük bir hizmetidir, tarihi bir hizmetidir denebilir. Zaman, yüzyıllar geçecek Türk halkı, Türk kökenli, Türkçe konuşan halklar, Türk dünyası bunu asla unutmayacaktır.

1923 yılında büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 76 yıldır varlığını sürdürüyor. İnsanlık tarihi, çok önemli insanları sahneye çıkardı. Onlar devrimler yaparak devletler kurdu ve milletleri için büyük işler yaptılar. Ancak bunların çoğu sonraları başarısız oldu. Onların yaptıkları işin devamını getirenler olmadı. Muhtemelen onların yaptıkları çalışma gelecek açısından pek değer arz etmediği için yaşamadı. Ancak Mustafa Kemal Atatürk`ün en büyük başarısı, kurmuş olduğu ve ömrünün sonuna kadar başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti`nin, kendisi hayatını kaybettikten 60 yıl sonra bile varlığını sürdürmesi, gelişmesi, vasiyetlerini yerine getirmesi, çalışmalarına bağlılığını gözler önüne sermesi, izinden gitmesidir.

Ben, Mustafa Kemal Atatürk`ün insanlık için büyük miras bıraktığını düşünüyorum. Bu, çok büyük bir mirastır. Ancak bunlardan en kıymetlisi, en değerlisi kurduğu ve bugüne kadar yaşayan Türkiye Cumhuriyeti - Atatürk Cumhuriyeti, demokratik cumhuriyet, laik cumhuriyettir.

Geçtiğimiz 70 yıllık süre zarfında Türk halkı, büyük Atatürk`ün izinden giderek, vasiyetlerini yerine getirerek büyük başarılara imza attı. Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti dünyanın güçlü, gelişmiş devletlerinden biri oldu. Türkiye Cumhuriyeti`nin hem ekonomik, hem askeri, hem bilimsel potansiyeli bu devletin günümüzde dünyanın en öncü ülkelerinin safına katılmasını sağladı.

Türkiye Cumhuriyeti`nin elde ettiği en büyük başarı şu ki, Türk halkı eğitim aldı, okuma yazma öğrendi, bilime vakıf oldu. Türkiye`de bilim, kültür gelişti. Türkiye`de kurulan cumhuriyet tüm İslam aleminde, dünyada, tüm tarih boyunca kurulan ilk demokratik, laik hukuk cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet kendi devlet düzeni, politikaları itibariyle tüm diğer halklara örnek oluşturdu, sadece Müslüman dünyasını değil, başka ülkeleri - Avrupa`yı da etkiledi.

Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyaya kanıtladı ki, Müslüman ülkesinde, yüzyıllardır dinin etkisi altında din devleti olarak yaşayan bir ülkede cumhuriyet, laik cumhuriyet kurmak, demokratik bir yol izlemek mümkündür. O, uluslararası evrensel değerleri kullanarak, halkının manevi değerlerini bunlarla bütünleştirerek kendi halkını daha yükseklere taşıdı.

Mustafa Kemal Atatürk`ün en büyük hizmetlerinden biri de Türkiye`de güçlü bir ordu kurmasıdır. Türk ordusu, güçlü bir ordudur. Onun ne kadar güçlü oduğu sizin malumunuzdur. Bu, bizim için de büyük gurur kayanğıdır. Çünkü bizim dost, kardeş Türkiye Cumhuriyeti - ekonomik yönden gelişmiş, dünya çapında hakkettiği yeri edinen, bilim ve kültürde büyük zirvelere ulaşmış bir cumhuriyet olarak kendini savunma ve korumaya muktedir olmalıdır. İşte böyle bir ordu kuruldu. Bunu Mustafa Kemal Atatürk kurdu. Ben Türk ordusunun, Türk askerinin Mustafa Kemal Atatürk ilkelerine, vasiyetine, yoluna hep bağlı olduğunu bugün büyük bir memnunlukla söylemek istiyorum.

Mustafa Kemal Atatürk sadece Türkiye`yi değil, tüm dünya Türklerini, Türk dünyasını çok düşünüyordu. Bu konuda kendisinin çok ünlü düşünce ve görüşleri bulunmaktadır. Atatürk, daha 30`lu yıllarda Azerbaycan ve Orta Asya`da ikamet eden Türklerin ciddi sorunlar içerisinde olduğunu, ancak bir zaman onların bu esaretten kurtulacaklarını söylüyordu. Atatürk bunu 30`lu yıllarda söyledi, aynen söylediği gibi oldu. Azerbaycan, 1918 yılında kaznmış olduğu bağımsızlığını toplam 23 ay sürdürmeyi başardı. Ardından Sovyet iktidarı kuruldu. Sovyet iktidarı, komünist ideoloji 70 yılı aşkın bir süre boyunca Azerbaycan`da egemen oldu. Ancak bu, sona erdi. 1991 yılında Sovyetler Birliği`nin dağılması üzerine Azerbaycan, bağımsızlığını elde etti, onu geri kazandı. Yani Mustafa Kemal Atatürk`ün öngörüsü böylece kanıtlanmış oldu. Atatürk, henüz o dönemde Azerbaycan ve Türkçe konuşan diğer halkların - Orta Asya halklarının sürekli esaretde kalmayacaklarını, bağımsızlık ve özgürlüklerine kavuşacaklarını öngörmüştü. Biz bunu başardık.

Biz bağımsızlığımızı elde edince kendi devletimizi «İnsanlara hürriyet, devletlere istiklal!» ilkeleri üzerine kurduk.

Azerbaycan, bağımsızlığını kazandıktan sonra ülkemizde laik, demokratik, hukuk devletini kurma yolunu izlemiştir. Biz 8 yıldır bu yolda ilerliyoruz.

Doğru, bu yol bizim için kolay olmadı. Biliyorsunuz, bağımsızlığımızı kazanırken artık 4 yıldı Ermenistan, Karabağ`ı ele geçirmek için Azerbaycan`a saldırıyor, savaş yapıyor, kan dökülüyor, şehitler veriyorduk. Bunun ardından tüm Azerbaycan`da istikrar sağlanmadı ve sonuçta ülkemizde iktidar değişikliği oldu. 1993 yılında Azerbaycan`da iç savaş başladı. Azerbaycan parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Ancak halkımız kendi iradesiyle tüm bu ağır dönemleri atlattı ve 1996 yılı itibariyle Azerbaycan`da iç istikrar, yani toplumsal ve siyasi istikrar, huzur sağlandı ve Azerbaycan, kendi gelişme yolunda ilerliyor.

Azerbaycan`ın en büyük sorunu – Ermenistan`ın saldırısı, Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı, Dağlık Karabağ`ın Ermenistan`ın eline geçmesi üzerine çıkan savaştır. Bu savaşta çok kanlar döküldü, Azerbaycan çok şehitler verdi, çeşitli nedenlerden dolayı topraklarımızın yüzde 20`si işgal edildi. İşgal edilmiş topraklardan bir milyondan fazla Azerbaycanlı yerinden yurdundan göçe zorlandı ve günümüzde ülkemizin farklı bölgelerinde barınıyorlar. Düşünsenize, 5, 6, 7 yıl boyunca çadırda yaşamak ne kadar zordur? Onlar yaşıyorlar, dayanıyorlar, kendi topraklarına, evlerine döneceklerine inandıkları için katlanıyorlar.

Mayıs 1994`te bu savaşın anlamsız olduğunu idrak ettiğimizde biz Ermenistan ile ateşkes anlaşmasını imzaladık. 5 yılı aşkın bir süredir biz ateşkes ortamında yaşıyoruz. Savaş yoktur, mamafih barış da henüz sağlanmış değildir. Geçtiğimiz yıllarda biz bu sorunu barış yoluyla çözmeye çalıştık. Bu alanda çok girişimler yapıldı. Biz özellikle, AGİT Minsk Grubu aracılığıyla, uluslararası kurumlarda ve büyük ülkelerin katılımıyla yapılan görüşmelerde bu konuları masaya yatırdık. İşgal altındaki Azerbaycan topraklarının boşaltılması, aynı yerlerden göçe zorlnana insanların kendi yurtlarına dönmesi, Ermenistan ile Azerbaycan arasında adil barışın tesis edilmesi gerektiğini savunduk. Biz bunu sağlamaya çalışıyoruz. Barış yolu şimdi bizim izlemiş olduğumuz başlıca yoldur. Aynı şekilde sizin – Türkiye`nin bizim bu barışçı politikamızı desteklemesi, her zaman olduğu gibi, bugün de bize arka çıkmanız beni memnun ediyor.

Azerbaycan, bağımsız bir devlet olarak piyasa ekonomisini uyguluyor. Biz kapılarımızı dış ülkelerin yatırımına açtık. 1994 yılında imzalanan petrol anlaşması - «Asrın anlaşması» denilen anlaşma artık büyük sonuçlar veriyor. Malumunuz üzere, bu anlaşmaya ilk kez Türkiye de dahil oldu, en başta Türkiye yüzde 1,75 paya sahipti. Ancak anlaşma imzalandıktan sonra ben özel bir kararname ile Azerbaycan`ın payından yüzde 5`lik bir bölümü buna ekledim. Türkiye, bundan sonraki anlaşmalara yüzde 5, yüzde10 payla katıldı. Günümüzde tıpkı bir petrol ülkesi gibi Türkiye, yani «Türk Petrolleri» şirketi diğer yabancı ülke şirketleri ile birlikte Hazar Denizi`nin Azerbaycan sektöründeki petrol ve doğal gaz yataklarının ortak işlenmesi çalışmalarında yer almaktadır. Bunların Türkiye`ye, Azerbaycan`a çok büyük fayda sağlayacağına inanıyorum.

Bu anlaşmanın imzalanmasından bu yana önemli bir konu tartışılmaktadır. Bu konu petrolün uluslararası piyasa nakli konusudur. O dönemde hem konsorsiyum üyeleri, hem biz erken petrolün Bakü-Novorossisk petrol boru hattı aracılığıyla ihracının mümkün olduğunu düşünüyorduk. Ancak büyük miktarda petrolün – ki biz bu büyük miktarda petrolün iki yılda üretileceğini umuyoruz - ihracı için dev bir petrol boru hattı gerekmektedir.

Belirtmek isterim ki, 1994 yılında Asrın Anlaşması imzalandığı sırada biz büyük petrol boru hattından bu anlaşmada bahs ettik ve orada bunun Bakü-Ceyhan petrol boru hattı olacağını öngördük. Bu konuda 5 yıldır görüşme ve istişareler yapılıyor.

Birçok devlet bu konuda bize baskı yapmaya başladılar. Onlar bu anlaşmanın yaşama geçirilmesine engel olmaya çalıştılar. Hazar Denizi`nin statüsünün kesin olmadığını savunan Hazar`a kıyıdaş birçok ülke bizim bu anlaşmayı önlemeye çalıştılar. Onların en büyük amacı bu dev petrol boru hattının Bakü-Ceyhan güzergahından, yani Türkiye üzerinden değil de, Rusya üzerinden geçmesini sağlamaktı. Ancak biz tüm bu baskıların önüne geçtik, buna katlandık, Bakü-Ceyhan boru hattının inşasına her yıl bir adım daha yaklaştık. Bir yıl önce Ankara`da çok önemli bir deklarasyon imzaladık. Bu deklarasyonu Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Özbekistan cumhurbaşkanları imzaladılar. Belgeyi ayrıca ABD Enerji Bakanı Sayın Richardson da imzaladı.

Ne var ki, bildiğiniz üzere, geçtiğimiz bir yıl zarfında bu konuda henüz kesin çözüm sağlanamadı. Çünkü tarifelerde belli bir fark vardı. Size açıkça söylemek isterim, konsorsiyum bu konuyu erteliyordu. Zira Bakü-Supsa petrol boru hattının inşasından sonra ham petrolü ihraç etme fırsatlarının olduğunu düşünüyordu. Onların kanaatince, büyük miktarda petrol üretilene kadar birkaç yıl daha beklemek gerekir, bundan sonra biz Bakü-Ceyhan petrol boru hattını inşa etmeliyiz. Belki onların tercihinde farklı bir güzergah vardı. Ancak biz Bakü-Ceyhan boru hattı projesini ısrarla gerçekleştirmeye çalıştık. Geçtiğimiz bir yılda Türk ve Azerbaycan temsilcileri, konsorsiyum üyeleri ile bir araya gelerek İstanbul, Ankara, Washington, Houston ve Bakü`de görüşmeler yaptılar ve nihayet bu konu çözüldü.

Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 18 Ekim Bakü`yü ziyareti sırasında bana son durumu sordu. Son durum şu: Konsorsiyum, Türkiye üzerinden geçecek boru hattının riskini Türkiye`nin üstlenmesini istiyor. Oysa Türkiye, kendi bölgesinden geçecek boru hattının riskini üstlenmek, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden geçecek boru hattının riskini ise konsorsiyumun üstlenmesini talep ediyor. Onlar bunu kabul etmiyorlar. Ben konsorsiyum üyeleri ile ek görüşmeler yaptım. Bu arada Amerika Birleşik Devletleri de, şüphesiz, onları çok etkiledi. Sonunda konsorsiyum üyeleri bunu onayladılar. Kasım ayında İstanbul`da yapılacak AGİT Zirvesi`nde Bakü-Ceyhan petrol boru hattı hakkında anlaşma kesin olarak imzalanacaktır.

Türkiye - Azerbaycan dostluğunun, kardeşliğinin önemli bir tarihi geçmişi vardır. Fakat bizim tarihimiz Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra başladı. Türkiye hep Azerbaycan`a ihtimam göstererek her daim kardeşlik elini uzattı. Azerbaycan, henüz Sovyetler Birliği üyesi olduğu sırada, Ermenistan Azerbaycan`a yönelik tacize başladığı sırada Türkiye, sesini çıkardı, itiraz etti, Azerileri destekledi, saldırganları kınadı.

Azerbaycan, bağımsızlığını kazandıktan sonra bu alandaki tüm çalışmalarımızı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yürüttük. Yani birincisi, Türkiye Cumhuriyeti AGİT Minsk Grubu üyesi olmakla birlikte bizim için en yakın dost, kardeş ülkedir, bu sebeple bu çalışmalara doğrudan katılıyor, biz istişareler yapıyor, Türkiye`nin birikimlerinden yararlanıyoruz.

Geçtiğimiz 8 yılda bizim işbirliğimiz, dostluğumuz, kardeşliğimiz çok yüksek boyutlara ulaştı. Biz ekonomi, bilim, kültür alanında çok geniş bir işbirliği yapıyoruz. Ermenistan-Azerbaycan sorununun barışçıl yoldan çözüme bağlanması konusunda da işbirliği yapıyoruz. Ben bugün sizlerin huzurunda tüm bu kardeşçe yaklaşım, Azerbaycan`a gösterilen her türlü yardım için Türkiye Cumhuriyeti`ne, Türk halkına, Türk vatandaşlarına, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel`e, Türkiye hükümetine, Büyük Millet Meclisi`ne teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli dostlar!

Türkiye - Azerbaycan dostluğu gerçekten sonsuz, yıkılmaz ve sarsılmazdır. Azerbaycan halkının bu yolu, bağımsızlık yolunu izlediğine ve hep bu yolda ilerleyeceğine, Türkiye-Azerbaycan dostluk ve kardeşliğinin her geçen gün gelişerek pekişeceğine bugün birkez daha emin olabilirisiniz.

Aziz dostlar, bugün bana bu yüksek Atatürk Ödülü`nü vererek büyük sorumluluk yüklediniz ve önümde büyük görevler duruyor. Ben bunun farkındayım. Ben hem sorumluluğumu idrak ediyor hem de görevlerimi biliyorum. Görevlerim şunlardır: Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak Azerbaycan`ın bağımsızlığını savunmak, sürdürmek ve geliştirmek. Azerbaycan`da laik demokratik hukuk devletinin kurulması sürecini geliştirmek ve Azerbaycan`da demokrasiyi, temel özgürlükleri, insan haklarını tesis etmek. Azerbaycan`da piyasa ekonomisini, serbest ekonomiyi geliştirmek, ülke ekonomisini dünya ekonomisi ile entegrasyonunu sağlamak. Türkiye - Azerbaycan dostluğunu daha da güçlendirmek ve üst düzeylere çıkarmak. Barış için mücadele etmek.

Büyük Atatürk`ün «Yurtta sulh, cihanda sulh» tabiriyle söylersek bu ödül de işte bunu ilke edinmiştir ve bizim için kutsaldır. Bu nedenle yurtta, Azerbaycan`da da barışı sağlamak istiyor ve yurtiçi istikrarın korunması için gerekli önlemleri uyguluyoruz. Hem Kafkasya`da, hem cihanda, dünyada barışın tam anlamıyla sağlanması için uğraşıyoruz.

Biz, 21.yüzyıl barış yüzyılı olmalıdır diye düşünüyoruz. Tüm bu çatışmalar, savaşlar bertaraf edilmelidir. Artık tüm dünya kalkınma yolunu izlemeli, gelişmelidir. Türkiye Cumhuriyeti bu konuda önemli bir örnek oluşturuyor. Biz bu birikimden de yararlanıyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk`ün yaşamı, çalışmaları, bıraktığı miras size örnektir ve bizim için, Azerbaycan için de büyük bir örnek teşkil etmektedir. Bizler kendimizi sizlerdenden ayırmıyoruz Türkiye Cumhuriyeti`nin 76 sene boyunca aldığı yol, elde ettiği başarılar ve edindiği büyük birikim Azerbaycan için örnektir. Bizler bu kazanımdan faydalanıyoruz ve hep faydalanacağız. Çünkü siz 76 yıl boyunca bu yolu izleyerek çok büyük başarılar kazandınız. Biz bu yolun henüz başındayız. Ancak, değerli arkadaşlar, bu yolda kararlılıkla mesafe alacağımıza, kimsenin bizi bu yoldan yıldıramayacağına, Azerbaycan`ın bağımsız, demokratik bir devlet olarak gelişeceğine emin olabilirsiniz.

Değerli dostlar, bugün benim için tarihi bir gündür. Nitekim birincisi, böylesine yüksek ödülü - Mustafa Kemal Atatürk`ün ismini taşıyan ödülü aldım. İkincisi, Türkiye`nin en üst yetkililerine konuşma yapıyorum. Ayrıca bugün benim dostum, Azerbaycan halkının büyük dostu, Türkiye Cumhurbaşkanı, Türk dünyasının Lideri Sayın Süleyman Demirel`in doğum günü olduğu için bu tarih benim için değerlidir. Bugün kendisi 75 yaşını dolduruyor.

Aziz dostum, kardeşim Süleyian Demirel`in yaşamını, çalışmalarını anlatmama müsaade ederseniz sizleri iki saat daha burada tutmam gerekecek. Onun için sizi yormamak adına sadece, şunu söylemek istiyorum: Sayın Süleyman Demirel, 50 yıllık siyasi faaliyetinde, devletle ilgili çalışmalarında Türkiye`ye, Türk halkına büyük hizmetlerde bulunmuş ve Türk halkının saygı ve sevgisini kazanmış, Türk halkının en üst düzeylere ulaşması için önemli çalışmalara imza atmıştır.

Sizler bunu biliyorsunuz. Ama bazen insan kendini pek tanıyamıyor. Dışarıdan insanlar bunu daha doğru değerlendiriyorlar. İnsan, bazı süreçlerin içinde olduğu için bunu anlayamıyor. Fakat dışarıdan bunu anlamak daha kolay oluyor. Bunları anlatmakta amacım değerli dostumuz Süleyman Demirel`in bu hizmetlerine vakıf olmadığınızı söylemek değil. Biliyorsunuz, takdir ediyorsunuz, bu yüzden kendisi Türkiye 9.Cumhurbaşkanı`dır ve bu görevi onurla yerine getirmektedir.

Sizler bu arada Sayın Süleyman Demirel`in Türkiye - Azerbaycan dostluğu ve kardeşliğinin gelişmesi için en büyük hizmetlerde bulunan bir insan olduğunu da biliyorsunuzdur. Kendisinin Azerbaycan`a gösterdiği sürekli ilgi, sevgi, dostluk bizi - yeni adım atan genç bir devleti daha güçlü kılıyor, bize coşku veriyor, ileriye yol almamızı sağlıyor.

Sayın Süleyman Demirel`in bugünümüz ve Türk dünyasının geleceği açısından en büyük hizmetlerinden biri, kendisinin Türkçe Konuşan Devletler Birliği`nin organizatörü ve 1992 yılından bu yana söz konusu birliğin yaşamasını sağlayan özel bir zat olmasıdır. Şunu açıkça söylemeliyim ki, işbu birliğin kurulması dünyada çeşitli görüşlerin, yani Türkçe konuşan, Türk kökenli devletlerin tekrar örgütlenmesi, Turan görüşünün tekrar ortaya çıkması ves.yönde görüşlerin üretilmesine yol açmaktadır. Bu, pekçok kimseyi korkutuyor. Bu arada, Türkçe konuşan ülkelerde de bazı süreçler gelişmektedir.

Siz 76 senedir cumhuriyette yaşıyorsunuz, ne var ki bizler, Türkçe konuşan diğer devletler bu cumhuriyetin, demokrasinin ilk adımlarını atıyoruz. Çalışmalarımızda pekçok sorunlarımız oluyor. Bu sorunlar yüzünden, bir yandan Türkçe konuşan bu devletler eskiden Sovyetler Birliği`nin sınırları içinde bulunması için ve Sovyetler Birliği`nin yeniden kurulmasını isteyen güçlerin giderek artması nedeniyle Türkçe konuşan devletlere çok büyük baskılar vardır. Bunlardan biri de şudur, Türkçe konuşan devletlerin neden örgütleniyorlar?

Nitekim işin içinde olan birisi olarak benim size söylemek istediğim şu ki, 1992 yılından günümüze değin bizim bu birliğin yolu da pek düz ve kolay olmadı. Çok zorluklar oldu, süreçler yaşandı. Kimi zaman değişik nedenler yüzünden devletler arasında, ihtilaflar demiyelim de, çeşitli sorunlar yaşandı. Şunu bilin, Türkçe Konuşan Devletler Birliği`ni yaşatan ve tüm cumhurbaşqanlarını bir araya, kendi etrafına toplayan işte Sayın Süleyman Demirel`dir.

Ayrıca şunu eklemek istiyorum, onun kişiliğine, politikasına olan saygı ve Türkçe konuşan devletlere kendisinin gösterdiği özen, ilgi, sevgi, şüphesiz, onu bizim liderimiz yapmıştır. O, hem liderdir, hem de bizim büyüğümüzdür. Yani şu anlamda büyüğümüz, herkesin saygı duyduğu, saydığı bir insandır. Herhangi cumhurbaşkanı bir diğer cumhurbaşkanıyla bir konuda anlaşamamış olabilir. Fakat Sayın Süleyman Demirel`in bulunduğu yerde herkes bir aradadır, tüm sorunlar da ortadan kalkmıştır. Bu birliğin yıllar boyunca yaşamasının başlıca organizatörü ve müsebbibi aziz dostum Süleyman Demirel`dir.

Türkçe Konuşan Devletler Birliği üyesi olan Azerbaycan Cumhuriyeti adına söylemek istediğim şu, bu, birlik önemlidir. Biz bu birliği yaşatmalıyız. Biz burada çok şeyleri başardık. Birliğin temel amacı, ortak tarihi kökleri, dini, dili paylaştığımız için ve başka konular nedeniyle ekonomik, manevi, bilimsel, kültürel alanlarda birbirimize daha da yakınlaşmamızı, kenetlenmemizi sağlamaktır. Bu, doğaldır. Fakat dışarıdan bunu farklı şekilde algılıyorlar. Onun için bu birlik yaşamalıdır. O, sonuçlarını verecektir. Ayrıca bunu yaşatan, bunu sağlayan Sayın Süleyman Demirel`dir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak ben bugün kendisine teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Bence, Türkçe konuşan her devletin cumhurbaşkanı benim bu görüşlerime katılıyor ve Sayın Süleyman Demirel`e benim gibi hep teşekkür ediyorlar.

Ben bu önemli günde aziz dostum, kardeşim Süleyman Demirel`in 75. doğum gününü bir kez daha içtenlikle kutluyorum. Aziz kardeşim, sana uzun ömürler diliyorum. Bundan sonra daha enerjik olmanızı diliyorum. Biz bugün 8 saat boyunca birlikte hep ayaktaydık. Süleyman Demirel de yorulmadı, galiba, ben de yorulmadım. Biz Cumhurbaşkanları aramızda kendisine makine gibi bir adam diyoruz. Çünkü gerçekten kendisi çok enerji dolu, her işi yapan - sabah, akşam, öbür gün hep farklı yerlerde - çalışan biridir.

Demirel, Türk dili Konuşan Devletler Birliği ülkelerinin yanı sıra Türklerin yaşadığı tüm ülkeleri ziyaret etmiştir. Bence, Türkiye`nin tarihinde böyle bir ikinci bir zat blunmamaktadır. Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana dünyanın birçok kıtasında, ülkesinde Türklerin eskiden ve günümüzde yaşamış olduğu yerleri ziyaret etmek, tarihi anıtları görmek ve böylece, bugün Türk tarihini canlı kılmak Sayın Süleyman Demirel`in yaptığı en önemli, en onurlu işlerden biridir.

Aziz kardeşim, önümüzde daha çok işimiz var ve ileride de çok işler yapacağız. Ben Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi ve Türk halkının henüz sizi bırakmayacağına inanıyorum. Eğer bırakırlarsa biz bırakmayacağız, buna itiraz edeceğiz. Siz daha uzun yıllar bu yüksek, onurlu görevi yerine getireceksiniz. Bu, Türkiye için gereklidir, Türkiye Cumhuriyeti için gereklidir. Türk halkı için gereklidir. Bu, Azerbaycan için gereklidir. Bu, tüm Türk dünyası için gereklidir.

Değerli dostlar bugün hepinizin bir arada toplanmanız beni çok heyecanlandırdı, çok sevindim. Böyle bir ortamda sizlerle bir arada bulunmaktan çok mutluyum. Sabırla benim konuşmamı sona kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim. Çok sağolun.

Yaşasın Türkiye!

Yaşasın Atatürk Türkiye`si!

Yaşasın Türk Halkı!

Yaşasın Türk Cumhuriyeti!

Değerli dostlar, ben Azerbaycan`da Süleyman Demirel hakkında bir kitap yazdırdım. Bu kitabın önsözünü bizzat ben kendim yazdım, diğer kısmını ise bir Azeri ve bir Türk genç kaleme aldılar. Türkiye`de Süleyman Demirel hakkında ne kadar kitap yazıldığını bilemem, fakat bu kitabın muhtemelen sizin için faydası olacaktır. Ben bu kitabu kardeşim Süleyman Demirel`e veriyorum. Giderken hepinize bu kitaptan birer tane verilecektir.

Bildiğiniz üzere, Azerbaycan Devlet Televizyonu Süleyman Demirel hakkında iki bölümden oluşan bir belgesel çekti. Söz konusu belgesel Azerbaycan televizyon kanalında bir kere yayınlandı, bugünlerde tekrar yayınlanıyor. Ben bu belgeselin kasetlerini Sayın Süleyman Demirel`e bir kez daha veriyorum. Bu arada Türk televizyon kanallarının da bu filmi baştan sona yayınlamasını isterim. Çok teşekkür ederim.

Kısa inceleme yazısı

DIŞ POLİTİKA

Genel tarihi bilgiler

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri

Bilgi notu

Azerbaycan - Türk Dünyası