Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in 1.Azerbaycanlı Öğretmenler Kongresi`nde konuşması - 26 Eylül 1998


Değerli öğretmenler, kongre katılımcıları!

Sayın Bayanlar ve Baylar!

Ben sizleri, bağımsız Azerbaycan'ın ilk öğretmenler kongresini, işbu kongre katılımcılarını ve bu muhteşem salonda toplananların hepsini yürekten selamlıyor, esenlik, mutluluk diliyorum.

Ben Azerbaycan Öğretmenler Kongresi`ne bir kutlama mesajı gönderdim. Bugün o, basında çıktı, siz bunu okumuşsunuzdur. Bu mektubumda ben öğretmen hakkında, Azerbaycan`da öğretmenliğin tarihçesi hakkinda görüşlerimi ifade ettim. Ancak bugün sabahtan beri sizinle birlikte öğretmenler kongresine katılıyorum, rapor ve  konuşmalarınızı dikkatle dinlediğim için buradaki ortamı hissederek bazı görüş ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Sanırım, bağımsız Azerbaycan'ın öğretmenler kongresi başarıyla son buluyor ve kongrenin hedefleri gerçekleştiriliyor. Öğretmenler kongresinde özgür, tam demokratik bir ortamda geniş ve güzel müzakereler, görüş alışverişi yapıldı. Bu, beni çok sevindiriyor. Bence, bugün buradaki  müzakerelerden siz de memnun kalmış olmalısınız. Çünkü konuşmacılar istedikleri gibi konuşmalarını yaptı, görüşlerini bildirdi ve bazı faydalı önerilerde bulundular.

Kongrenin böylesine özgür, açık, demokratik bir ortamda yapılması bağımsız Azerbaycan'da demokrasinin varlığını ve  geliştiğini bir kez daha ispatlamaktadır. Sanırım, bugün burada yapılan tartışma, ileri sürülen fikirler Azerbaycan'da okul, eğitim çalışmalarının pekiştirilmesi, mevcut eksikliklerin giderilmesi, Azerbaycan halkının eğitim düzeyinin yükselmesi bakımından çok önemlidir, faydalıdır.

Umarım, burada sunulan teklifler, ifade edilen düşünceler hazırlık aşamasında bulunan Azerbaycan eğitim yasası taslağında yer alacaktır. Mart ayından bugüne kadar eğitim reformları ile ilgili çalışmalarda bulunan reform komisyonu bu teklifleri hesaba katacaktır. Nitekim  bugünkü kongrede öne sürülen düşüncelerin çoğu iki resmi belgeye yansıyacaktır. Bununla birlikte, ihtiyaç olursa bazı sorunların çözülmesi için ben ayrıca özel bir karar imzalayabilirim. Bu karar gereğince  ilgili bakanlıklar, iktidar makamları ve hükümete gerekli talimatlar verilebilir.

Dolayısıyla  ben bağımsız Azerbaycan'ın ilk öğretmenler kongresini ülkemizde eğitimin geleceği ve genel olarak Azerbaycan'ın geleceği açısından önemli bir aşama olduğunu düşünüyorum. Bizim ve sizin - hepimizin görevi bu kongrede öne sürülen görüş ve önerilerin gerçekleşmesini ve Azerbaycan'da eğitim düzeyinin yükselmesini sağlamaktan ibarettir.

Azerbaycan'da eğitimin eskilere uzanan zengin bir tarihi geçmişi vardır. Bugün bu konuda bilgiler verildi. Sizler, eğitim çalışanları, öğretmenler bizim eğitimin tarihçesini iyi biliyorsunuz. Biz tarihin her aşamasında Azerbaycan'da öğretmenin, eğitimin rolüne değer veriyoruz. 20. yüzyılın başından itibaren Azerbaycan'da eğitim, halkımızın eğitimi alanında büyük bir gelişme kaydedildiğı ve 20. yüzyılın sonunda bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin büyük bir öğretmen ordusuna, geniş eğitim kurumları ağına ve yüksek eğitim düzeyine sahip olduğu bildirildi ve ben buna kesinlikle katılıyorum.

20.yüzyılın başında Azerbaycan öğretmenlerinin birinci, ikinci kongreleri yapıldı. Bugün biz yüzyılın sonunda bağımsız Azerbaycan öğretmenlerinin kongresini yaparken yüzyılın başlarında, Azerbaycan`ın Çarlık Rusyası`nın sınırları içinde bulunduğu, eğitimin bir kısmının ruhanilerin, diğer kısmının ise Çarlık yönetiminin kontrolünde olduğu sırada halkımızın ileri düşünceli insanlarının öğretmenler kongresini yapmasını çok takdir etmeli ve büyük minnettarlık duymalıyız.

1918 ve 1920 yılları arasında Azerbaycan'da faaliyet göstermiş Halk Cumhuriyeti, kısa bir dönem zarfında bir çok konuların yanı sıra, halkımızın eğitimine, Azerbaycan'da eğitimin gelişmesine önem vermiş ve öğretmenler kongresini düzenlemiştir. 1919 yılında Azerbaycan'da ilk yüksekokul - Bakü Devlet Üniversitesi kuruldu. Bugün biz bu tarihi gelişmelere de değer vermeli ve şükranla bahsetmeliyiz.

Sonraki 70 yıl Azerbaycan`da Sovyet iktidarı dönemi oldu. Bu dönemde Azerbaycan halkının toplu şekilde eğitima tabi tutulduğunu, okuma yazma öğrendiğini, cumhuriyetimizde her insanın öğrenim görmesi sorununun çözüldüğünü bugün gururla söyleyebiliriz. Azerbaycan'da eğitimsizlik kısa bir zamanda ortadan kalktı, cumhuriyetimizde güçlü, zengin eğitim potansiyeli, öğretim okulları ve bunca güzel öğretmen ordusu oluştu.

Biliyorsunuz, tarih açısından 70-80 yıl göz kırpması kadar kısa bir süredir. Oysa bakın, bu yıllar zarfında ne denli büyük çalışmalar yapıldı. Azerbaycan'ın çehresi değişti. Geçtiğimiz dönemde Azerbaycan'da ekonomi, kültür, bilim dahil yaşamın tüm alanlarında elde edilen başarıların en önemlisi, bunun altyapısı, kökeni okuldur, eğitimdir, öğretmendir.

1918-1920 yıllarında Azerbaycan'da iki paralel süreç yaşanıyordu. Bir yandan, Azerbaycan'da o dönemde mevcut küçük öğretmen takımı ile okullar, öğretim kurumlarını açmak, insanların eğitmsizliğini gidermek gerekiyordu. Ancak bu büyük işi yapmak için eş zamanda kadro potansiyelini, öğretmen ordusunu oluşturmak gerekiyordu. Ne mutlu ki o dönemin birçok dezavantajlarının yanı sıra, Azerbaycan halkına verilen zararların yanı sıra, bu alanda sürekli bir gelişme sağlandı. Bir düşünün, kısa bir zaman diliminde, 1920 ve 1930 yıllları arasında Azerbaycan'da birkaç yüksekokul açıldı. Bakü Devlet Üniversitesi gelişme kaydetti. Bakü Devlet Üniversitesi temel alınarak kısa sürede Tusi Eğitim Enstitüsü - şimdiki Eğitim Üniversitesi, Tıp Enstitüsü, İktisat Enstitüsü ve diğer kurumlar açıldı.

Bunu izleyen döneme bakalım. 1930'lu yıllarda Sanayi Enstitüsü kuruldu. 1930, 1940, 1950, 1960, 1970`li yıllara bakalım. Azerbaycan'da birçok yüksek okulun bulunmasına rağmen, 1970'li yıllarda birkaç yeni üniversite açıldı. Böylece, Azerbaycan, gençlerinin tamamına eğitim verme gücüne sahip oldu. Ancak bunların temelini oluşturan unsur yine okul ve öğretmendir.

Azerbaycan'da kısa bir sürede okul sayısı arttı ve onlar gelişti, yaygınlaştı. Her ücra köyde bile okul kuruldu. Doğru, bu süreç devam ediyor. Örneğin, hatırlıyorum, 1970'lerde ben Azerbaycan'a başkanlık yaptığım sırada bazı köylerde okul yoktu. Biz orada yeni okul binaları inşa ettik. Bu arada büyük yerleşim birimlerinde her yıl yeni okul binaları inşa ediliyor ve sayısı giderek artıyordu.

Bugün burada okulların maddi ve teknik alt yapısıyla ilgili adil görüşmeler yapıldı. Bu, bir gerçektir. Ben bu konudaki görüşlerimi daha sonra paylaşacağım. Ancak aynı zamanda, bir düşünün, örneğin, 1979, 1980, 1981 yıllarında Azerbaycan'da her yıl 35 bin öğrencinin öğrenim görmesi için okul binaları inşa ediliyordu. Bu, bir yılda yaklaşık 50-60 okul binasının inşası anlamına gelmektedir. Bu dönemlerde okul sayısında çok büyük artışlar oldu.

Nitekim halkımızın eğitimi bakımından o dönemlerin çok büyük önemi oldu. Biz bunu önemsemeli, hiçbir zaman unutmamalıyız. Biz tarihimizi değerlendirirken gerçekçi ve adil olmalıyız. Her hangi konjöktüre, sahte bilgilere kanarak kendi tarihimize leke sürmemeliyiz. Tarihimizin kara sayfalarının yanı sıra çok parlak, güzel sayfaları da vardır. Biz bu tarihi yaşadık.

Ben kongre temsilcilerinden 400`ü aşkın kişinin 60 yaşın üzerinde olduğunu farkettim. Eğer bu insanın yaşı 60'ın üzerinde ise, bu, kendisinin 40-45 yıldır öğretmenlik yaptığı ve o dönemi yaşadığı anlamına gelmektedir. Bu kişi o zamanlar eğitim aldı, öğretmenlik deneyimi kazandı ve günümüzde de Azeri çocuklara, gençlere ders okutmakta, eğitim vermektedir. Burada oturanlardan hiçkiçmse, tabiri caizse, dün doğmadı. Burada bulunan veya bulunmayan öğretmenlerin yüzde yüz hepsi o yıllarda doğdu. Azerbaycan, bağımsızlık kazandıktan sonra doğan çocuklar henüz 6 yaşındadırlar.

Bizim geçmişimizi, tarihimizi bugün lekelemek isteyen, Azerbaycan'daki yaşam hakkında haksız yorumlar yapan kişilerin hepsi o dönemde eğitim aldı. Evet, o dönemde Azerbaycan okul ve üniversitelerinde eğitim gördü. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin imkanlarından yararlanarak parasız eğitim aldılar. Bir halk deyimi vardır: «Suyunu içtiğin kuyuya taş atma.» Biz hepimiz o kuyulardan su içtik ve oraya taş atmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Azerbaycan, bağımsızlığını kazandıktan sonra cumhuriyetimizde eğitimin, öğrenim sisteminin  gelişmesi için daha güzel olanakların oluştuğunu düşünüyorun. Doğru, bizim maddi durumumuz bu imkanları istenilen düzeyde kullanmaya müsait değil. Ancak bu, geçici bir durumdur. Biz bağımsız devlet olarak kendi eğitim sistemimizi istediğimiz gibi kuruyoruz. Tüm dünya ülkelerinin en gelişmiş yöntemlerini uyguluyoruz. Sanırım, Azerbaycan eğitimi, okulu bugüne kadar oluşan temel üzerinde bundan sonra daha da gelişecek ve Azerbaycan çocukları, gençliği bu kalkınma döneminde her geçen yıl daha yaygın bir şekilde yüksek eğitim alacaklar.

Bugünkü kongremizin amacı, anlamı işte budur. Bugün ben sizinle birlikte bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ilk öğretmenler kongresine katılmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Buradaki konuşmalarda belirtildi, - herkes kendi özgeçmişinden, kendi yaşam yolundan okulun, öğretmenin insanın hayatında nasıl bir rolü olduğunu biliyor ve buna değer vermesi gerekir. Ne var ki ben de tüm benliğimi, katettiğim hayat yolunu hep okula, öğretmene borçluyum.

Doğru, siz beni de öğretmen olarak görüyorsunuz. Bu da sebepsiz değildir. Siz benim eğitimime dayanarak bunu söylüyorsunuz. Ben bugüne kadar bir sınıfta öğretmenlik yapmadım. Benim özgeçmişimi biliyorsunuz, ben 1939 yılında Nahçıvan Eğitim Meslek Okulu`nu bitirdim. Aynı dönemde öğretmen eksikliği yüzünden ilkokul, hatta orta okulların 7. ve 8. sınıflarına ders verecek öğretmenin bulunmaması nedeniyle Nahçıvan Eğitim Meslek Okulu, öğretmen kadroları hazırlıyordu. Ben orta okulun 8. sınıfını tamamladıktan sonra eğitim meslek okulunu kazandım. Amacım öğretmen olmak, öğretmen olarak çalışmak ve aileme yardım etmekti.

Biliyorsunuz, ben eğitim texnik okulunu bitirdikten sonra Bakü'de yüksekokul kazandım. Eğitim Teknik Okulu`nun son sınfında bize eğitim tecrübesi dersi okutulyorduı. Biz haftada 2-3 kez okullara giderek 2, 3 ve 4. sınıflarda ders veriyorduk. Bu nedenle o sırada kısa bir süreliğine öğretmenlik deneyimini yaşadım. O günleri hatırlıyorum. Nasıl heyecanlandığımı hatırlıyorum. Önce bizi söz konusu sınıflara götürürlerdi, öğretmenlerin nasıl ders yaptıklarını izlerdik. Bir süre böyle devam ederdi. Daha sonra filanca gün falanca sınıfa gidip filan dersi yapacağımızı söylerlerdi. Çok iyi hazırlanmamız gerekiyordu. Ne kadar hazırlansak bile 2, 3 ve 4. sınıf çocukların karşısında büyük bir heyecan duyardık. O günler hep hafızamda.

Bununla birlikte okulla, eğitim sistemi ile bağlantım tüm yaşamım boyunca sürdü. Ben 1969 yılına kadar birçok resmi makamda görev yaparken her zaman okul ve üniversitelerle ilgilendim ve bunların faaliyetlerinde bir takım hizmetlerim oldu. Nitekim 1969 yılında cumhuriyetin başkanı olarak seçildikten sonra doğal olarak faaliyetimin tüm alanlarını değerlendirdim ve Azerbaycan'da ilkokul, lise, üniversite eğitiminin, mesleki eğitimin gelişmesini temel faaliyet  alanı olarak belirleyerek bu konuda ciddi çalışmalarda bulundum. Ben Azerbaycan'ı yönettiğim yıllarda pek çok okulun yapıldığını, yüksek okul, fakülte  ve bölüm sayısının arttığını, üst düzey öğretmen kadrolarının, üniversitelerde öğretmenlik yapan akademisyenlerin hazırlandığını ve tüm bunlarda benim emeğimin olduğunu bugün gururla söyleyebilirim.

Biliyorsunuz, nihayet, Aralık 1982`de beni Moskova'ya çalışmaya davet ettiler. Bildiğiniz üzere, ben o sırada Sovyetler Birliği'nin başında bulunan kişilerden biriydim. Ben Siyasi Büro üyesi seçildim ve Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu Başkanı Birinci Yardımcısı görevine atandım. Benim birçok sorumluluğum vardı ve ben birçok bakanlığın başkanlığını yürütüyordum. Onların arasında Sovyetler Birliği Yüksek Eğitim Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ve Meslek Eğitim Komitesi de bulunuyordu. Ben Sovyetler Birliği`nde eğitimle ilgili bu üç bakanlığı 5 yıl boyunca yönettim, çalışmalara bizzat katıldım. Ben onların sorunlarını çözdüm, raporlarını dinledim, kurullara, büyük toplantılara katıldım, konuşmalar yaptım ve bir çok karar aldım.

Bugün biz dünyanın her yerinde nasıl bir eğitim sistemi uygulandığını biliyoruz. Sovyetler Birliği döneminde uygulanan eğitim sisteminin büyük avantajları vardır. Biz bunu diğer ülkelerin eğitim sistemi ile kıyasladığımızda gördük. Ne var ki bu sistem tam mükemmel bir sistem değildi. Bu yüzden onu geliştirmek gerekiyordu. Burada bazı konuşmacılarıın anlattığı üzere, ben 1983-1984 yılları arasında Sovyetler Birliği`nde eğitim reformlarının yapılması için parti ve hükümet tarafından oluşturulan büyük bir komisyonun başkanlığını yapıyordum. O  dönemde eğitim reformunun hazırlandığını ve 1984 yılında bu konunun SSCB Yüksek Sovyeti`nin oturumunda görüşüldüğünü biliyorsunuz. Ben aynı oturumda eğitim reformuna ilişkin bir  rapor sundum. Bunun üzerine yasalar, birçok kararlar alındı. Nitekim bu eğitim, okul sistemini ben hem gençliğimden, hem Azerbaycan'a başkanlık yaptığım dönemlerden, hem de SSCB yöneticilerinden biri olarak o sırada bu alan ile doğrudan ilgilendiğim için biliyorum.

Belirtmek isterim ki, 1983-1984 yıllarında Sovyetler Birliği yönetiminde ülkenin gerçekten demokratikleşmesi için birçok adımlar atılıyordu. Andropov, Sovyetler Birliği`nin yönettiği sırada ben de SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı Birinci Yardımcısı, Siyasi Büro üyesi olduğum için bu alanda yapılmış çalışmaların hepsini biliyorum. Şimdi bunları detaylı olarak konuşacak zamanımız yok ve zaten buna gerek duymuyorum. Ancak 1983 yılında Sovyetler Birliği'nde ilk kez Emek kollektifleri yasasının kabul edilmesi ve 1984 yılında Yüksek Sovyet toplantısında okul reformu yasasının, birçok kararların onaylanması atılan bu demokratik adımlardan biri oldu. Bu, tarihtir ve bu tarihi gerçeği kimse inkar edemez.

1983 yılında Sovyetler Birliği tarihinde ilk kez Emek kollektifleri yasasını hazırlayan komisyonun başkanlığını ben üstlendim. Aynı yasayı ben hazırladım, Temmuz 1983`te SSCB Yüksek Sovyeti oturumunda bu yasa tasarısı hakkında bir rapor sundum ve bu, kabul edildi. 1984 yılında Okul reformu yasasını hazırladım, aynı şekilde bu da kabul edildi.

Doğru, 1985 yılında Gorbaçov, Sovyetler Birliği başkanı seçildikten sonra o yıllarda yapılan çalışmalara karşı büyük bir kıskançlık duydu. Gorbaçov, hem birinci yasanın, hem okul reformunun uygulanmasına izin vermedi, uygun ortamı sağlamadı. Kendisi bazı yeni reformlar ileri sürdü. Buna rağmen o yasalar kendi işini gördü. Okulun geliştirilmesi konusunda aynı yıllarda bir çok çalışma yapıldı.

Nitekim  bugün sizinle okul, eğitim hakkında konuşmaya ve eşit şartlarda müzakerelere katılmaya benim de hakkım vardır. Ne var ki bütün bunlar tarihtir, geçmişte kaldı. Ancak geçmişte kalan her  çalışma bügünkü çalışmaların temelini oluşturmaktadır.

Bugün biz bağımsız Azerbaycan'da ortaokul, mesleki ve teknik eğitim okulları ve üniveristeler dahil eğitimin tüm alanlarında ilerlemenin sağlanması için ciddi önlemler almalıyız. Ben ayrıca bunların kabul edilecek eğitim yasası ve kararlarına yansıyacağını düşünüyorum. Bugüne kadar edindiğim birikimi kullanacağıma ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak hep bağımsız ülkemizin geleceğini düşünerek bu konuda düzenli çalışmalar yapacağıma emin olabilirsiniz. Cumhuriyetimizde okul, eğitim bundan böyle hep benim gözetimim altında bulunacak ve ben buna önem vereceğim.

Bu arada siz benimle de ilgili şeyler söylediniz, ben de kendi görüşlerimi aktardım. Ama bugün bağımsız Azerbaycan'ın ilk öğretmenler kongresi yapılıyor. 20.yüzyıl sona eriyor, 21.yüzyıla doğru ilerliyoruz. Bağımsız cumhuriyetimizde, Azerbaycan toplumunda öğretmen hem bugün hem gelecekte en saygın bir insan olarak kabul edilmelidir ve öğretmenlik mesleği çok değerli bir meslektir.

Hayatını öğretmenliğe adayan insanlar gerçekten özverili, halkına, milletine sadakatli ve aynı zamanda kahramanlık yapan insanlardır. Öğretmenlik mesleği, kolay bir meslek değildir. Bazıları sanır ki, her kişi öğretmenlik yapabilir. Bazen öğretmenliği hak etmeyen kişi de öğretmenlik yapıyor. Böyle durumlar bugün var, gelecekte de olacaktır. Ancak Azerbaycan öğretmenlerinin büyük çoğunluğu değerli insanlardır. Eğer böyle olmasaydı, bugün Azerbaycan bilim, ekonomi ve kültüründe böyle bir gelişme sağlanır mıydı? Biz bunların hepsini okullarda, üniversitelerde öğretmenlerden, sizlerden öğrendik.

Ben hocalarımı her zaman büyük saygı ve sevgiyle andım. Bunu burdan bir kez daha vurgulamak istiyorum. Öğretmenlerle ilgili dileğim şu ki,  öğretmen dediğin kişi işte anaokulundan bu yana benim hafızamda yaşayan anılar gibi her gencin hafızasında yer etsin. Hatırlıyorum, biz öğretmeni gördüğümüzde hemen önümüzü iliklerdik. Öğretmenden hem korkar, hem saygı duyardık. Bizim için öğretmenin her kelimesi kanun gibiydi. Bizzat benim hayatımda öğretmen yüce bir insan oldu. Ben yalnız değilim, sanırım, Azerbaycan vatandaşlarının çoğu benim gibi düşünüyor. Herkes hayatında öğretmeniyle kendisi arasındaki ilişkileri hakkında bazı şeyler söyleyebilir. Ancak yıllardan beri süregelen ve birçok dönemleri atlattığım hayatımda en çok aklımda kalan, en fazla değer verdiğim kişiler öğretmenlerdir. Ben onları bugün de derin bir minnetle anıyorum. Sanırım, kendi yeteneğimin yanı sıra, hocalarımın bana verdikleri eğitim, hocalarımın bana gösterdiği yol tüm hayatım boyunca beni başarılı kıldı ve günümüzde de bu böyledir.

Değerli dostlar, sizler öğretmen olduğunuz ve bu mesleğe bağlı kaldığınız için bundan gurur duymalısınız. Doğru, öğretmenin maddi durumu diğer kesimlere oranla daha zayıf oluyor, bu, eskiden de böyle idi. Bu, bir gerçektir. Örneğin, 70'li yıllarda ben Azerbaycan'ın başkanılığını yürüttüğüm sırada ya da Sovyetler Birliği'nde bu konulardan sorumlu olduğum dönemlerde biz hep öğretmenlerin maaşını nasıl artıracağımızı, maddi durumlarını nasıl iyileştireceğimizi düşünürdük. 1984 yılında biz okul reformunu yaparken öğretmenlerin maaşının artırılmasına da karar verdik.

Ancak bütün bunlara rağmen, o dönemde de öğretmenler diğer kesimlere göre dar gelirli insanlardı ve bugün de aynı durumda olduğunu düşünüyorum. Bu, öğretmenliğin bir özelliğidir. Zira gerçek öğretmen para ve servete değil, her zaman manevi değerlere önem verir. Hatırlıyorum, ortaokulda, eğitim meslek okulunda öğrenim gördüğüm dönemde benim maddi durumum, yani ailemin durumu iyi değildi. Bu arada ben öğretmenlerimin de  maddi durumunun bizimkinden pek bir farkı olmadığını görüyordum. Ancak  öylesine bir istek, sevgi ve içtenlikle eğitim veriyorlardı. Bu nedenle öğretmenlik mesleği hep fedakarlık ister. Bu, hep böyle olmuştur.

Bana göre, insan toplumunda değer yargıları arasında en üst noktada manevi değerler bulunur. Maddi durum, servet, bu ve benzeri şeyler alt sıralarda durur. Keza bununla öğretmenlerin hep maddi sıkıntı içerisinde yaşaması gerektiğini söylemek istemiyorum. Asla, ben, sadece, bu sözlerimle kendini öğretmenlik mesleğine adayan insanın bu mesleğe bağlılığını kanıtlamak istiyorum. Bu öğretmenler belki başka bir işle uğraşsalardı, birkaç katı fazla gelir elde eder ve maddi durumları da iyi olurdu. Ancak onlar öğretmenlik mesleğini seçtiler, siz öğretmenlik mesleğini seçtiniz. Bu yüzden de ben size «aferin!» söylüyor, herkesin önünde, öğretmenlerin önünde eğiliyorum.

Bu arada sizi temin ederim ki, öğretmenin maddi durumunu iyileştirmek için mümkün olan tüm önlemleri alacak, öğretmenlerin maddi durumunu iyileştireceğiz. Öğretmenler Kongresi`ne bir kaç gün - bir hafta, on gün kala Bakanlar Kurulu`na, maliye, ekonomi bakanlıklarına talimat verdim, kongre yapılıncaya dek öğretmen maaşlarının artırılması için ne yapılabilir diye sordum. On gündür bu işle ilgileniyorlar. Öğretmen maaşlarının artırılması için önümüzdeki aylarda ciddi önlemlerin alınacağını belirtmek isterim.

Siz gerçek durumu biliyorsunuz. Gerçek durum şu ki, son üç yılda biz Azerbaycan ekonomisinde belli bir istikrarı sağladık. Bugün burada siz Azerbaycan'da oluşmuş toplumsal istikrar hakkında çok güzel şeyler söylediniz. Bunlardan dolayı size teşekkür ediyorum. Mamafih  bu sosyo-politik istikrarı sağlamak için diğer önlemlerin yanı sıra ekonomide de istikrarı yakalamak gerekir. Biz ekonomide, mali sistemde istikrarı, normal gelişmeyi sağladık. Bu, kolay bir konu değildir.

Biliyorsunuz, son üç yılda öğretmen maaşlarna birkaç kez zam yapıldı. Öğretmenlerin maaşına 1996 yılında 1995 yılına kıyasla 2.6 katı, 1997 yılında 1996 yılına kıyasla 1.7 katı, 1998 yılının ilk yarısında yüzde 12 oranında zamlar yapıldı. Ama bu rakamlar azdır. Bunu siz de söylüyorsunuz, ben de size katılıyorum. Ama bir düşünün, eğer 1996 yılında 1995 yılına oranla 2.6 katı, 1997 yılında 1996 yılına oranla 1.7 kez ve nihayet, bu yılın ilk yarısında yüzde 12 oranında zam yapılmışsa, tüm bunları karşılayacak kaynağı bulmak gerekir.

Bütçede eğitime ayrılan pay her geçen yıl artıyor. 1996 yılında bütçenin yüzde 17`si, 1997 yılında yüzde 20'si, 1998 yılında ise yüzde 22`si eğitime ayrıldı. Siz bu hareketliliği, artışları izliyorsunuz. Bu, yetersizdir. Ancak imkanlarımız bu kadarına el veriyor. Ülke genelinde öğretmenin ortalama ücreti 1995 yılında 30 bin manat, 1996 yılında 78 bin manat teşkil ederken bu yılın birinci yarısında bu rakam 150 bin manattır. Bunlar istatistiklerdir. Birinde yüksek, birinde düşük olabilir. Ancak bunlar istatistiklerdir.

Ben dün Suraxanı İlçesini ziyaret ettim. Orası petrol işçilerinin oturduğu bölgedir ve orada büyük bir üretim yapılmaktadır. Suraxanı İlçesinde halkın, çalışanların ortalama ücreti 400 bin manat civarındadır. Petrolcülerin ortalama maaşı 500 bin, bazen 600 bin manattır. Ama bütçe kaynaklı kurumlara gerekli kaynağı sağlıyoruz. Şunu da bilmeniz gerekir, bütçe kaynaklı kurumlar arasında en fazla payı alan eğitim alanıdır. Bu, bir gerçektir.

Şunu da bilmiş olacaksınız ki, sözü geçen artışların yanı sıra bahsettiğim gibi, 1996 yılı itibariyle Azerbaycan ekonomisinde bir  istikrar sağlanmıştır. Bu neden ibarettir? Örneğin, 1994 yılında Azerbaycan'da enflasyon yüzde 1400, 1995 yılında yüzde 80, 1996 yılında yaklaşık yüzde 8-9 oranında, 1997 yılında yüzde 0,4 oranında oldu. 1998 yılında enflasyon yok düzeyindedir. Bu, ne anlama gelir? Bu şu anlama gelir, bu üç yıl zarfında Azerbaycan'da fiyatlarda bir artış olmamıştır.  Maaşlar artıyor, ama fiyatlar artmıyor.

Bu ekonomi konularını, mali sorunları belki herkes idrak edemiyor. Ancak devleti, paraları, ekonomiyi sloganlarla yönetemeyiz. Şimdi radikal görüşlü muhalefet herşeyi kötüleyerek eleştiriyor. Ancak  onlar ya yalan söylüyor, ya da bazıları gibi ucuz şöhret kazanmak için «filanca maaşlara şu kadar zam yapmak, falanca malların fiyatını bu kadar indirmek  gerekir, filanca işler böyle yapılmalı», - diye konuşuyorlar.

Biliyorsunuz, kenara çekilerek ekonomiyle ilgilenemeyen ve sorumluluk taşımayan kişiler çeşitli popülist konuşmalar yapabilirler. Değerli bacı ve  kardeşlerim, sadece şunu bilin: Bu  ekonomi bizim işimizdir,  Azerbaycan`da ekonomik istikrarı temin ettik. Biz sloganların, duyguların etkisi altında bir iş yapamayız. Biz mümkün olan her şeyi yapıyoruz.

Rusya'da yaşanan süreçlere bakın. Rusya'da son dört-beş ayda büyük bir kriz yaşanmaktadır. Bu kriz nedir? Ücretler ödenmiyor. Kaç aydır öğretmenlerin maaşları, emeklilik maaşları verilemiyor. Bütçe kaynaklı kurumlarda maaş ödemeleri yapılamıyor. Bunları bizim Sosyal Sigorta Fonu Başkanı dünkü konuşmasında söyledi - hem zaten söylemeseydi bile benim haberim vardı, - bizde Ağustos ayı  emeklilik maaşlarının tamamı ödendi. Öğretmenler yaz ayları için maaşlarının tamamını aldılar. Bunu sağlamak kolay değil, bilmenizi isterim. Bütçenin yüzde 22`si eğitime ve bunun da büyük bir kısmı maaş ödemesine gidiyorsa, bu kaynağı sağlamak kolay olmamaktadır.

Bir konuya da değinmek istiyorum. Dünyada - Doğu ve Güneydoğu Asya'da yaşanan büyük mali kriz nedeniyle petrol ve petrol ürünlerinin fiyatı iki katı düştü. Ne var ki bizim bütçe gelirinin büyük bir bölümünü petrol ürünlerinden elde edilen gelirler oluşturmaktadır. Ben size açıkça söylüyorum, ekonominin bugünkü aşamasında bu, bize çok büyük zarar verdi. Buna rağmen, bizde manatın değeri sabittir. Oysa Rusya'ya bakın. Ekonomik kriz, mali bunalım orada bir hükümeti istifaya zorladı - Devlet Başkanı, Çernomırdin`i görevden aldı. Ardından Kiriyenko`yu tayin etti, yeni bir hükümet kuruldu. O da bu krizi çözemedi, kriz daha da derinleşti. Devlet Başkanı onu da görevden aldı. Şimdi yeni hükümetin kurulması için on gündür görüşmeler yapılıyor.

Biliyorsunuz, evet, orada bir çok maaşlara zam yaptılar, ama bunu karşılayamıyorlar. Bu, işin bir tarafı. Öte yandan yapılan çeşitli hatalar yüzünden Rusya`nın para birimi - ruble devalüasyona uğradı, değerini kaybetti. Biliyorsunuz, Rusya'da para reformu yapıldı. Para değişti ve sıfırlar kaldırıldı, bir milyon bilmem ne kadar oldu. Üç ay öncesine kadar 1 dolar 6 rubleydi. Mali krizin çıkması ile 1 dolar 24 rubleye yükseldi. Düşünsenize, Rusya'da dolar 4 katı değer kazandı. Bu, Rusya'nın tüm finans düzenini, bankaların durumunu bozdu, maaşlar verilmiyor vesaire. Dün ben duydum, uygulanan tüm önlemler ve dışarıdan alınan krediler sayesinde 1 dolar 15 rubleden işlem görüyor, biraz düşürmüşler. Ancak bu, büyük bir felakettir.

Oysa bizde doların kuru sabittir, son iki-üç yılda manat dolar karşısında giderek güçleniyor. Bu şu demek oluyor, üç yıl boyunca bizim manatın satınalma gücü hiç değişmedi ve fiyatlar yükselmedi. Biliyorsunuz, finansal konulara, ayrıntılara belki her insan aşina değildir. Ancak  bunları bilmeniz için size söylemek zorundayım. Bu zor günlerde Azerbaycan'ı yönetmek, son üç yılda ekonomide istikrarı yakalamak ve bunu geliştirmek kolay bir konu değildir. Yine söylüyorum, sokaklarda atılan sloganlar veya çeşitli popülist konuşmalarla, sorumsuz insanların açıklamalarıyla bunu yapamazsınız. Bunları yapmak için bu insanlardan birisi gelip sorumluluk üstlenmelidir. Fakat üstlenemez. Çünkü bu konuşmaları yapan kişiler ne finans konularını, ne de ekonomiyi biliyorlar. Hiçbir şey bilmiyorlar, ancak slogan atmayı biliyorlar.

Bir düşünün, eğer ben 70'li yıllar ve 80'li yılların başında Azerbaycan'da ekonomiyi en üst düzeylere çıkaran, Sovyetler Birliği yönetiminde bulunduğum sırada aynı zamanda eğitim çalışmaları ile ilgilenen ve birinci başkan yardımcılığı yapan, Sovyetler Birliği bütçesini oluşturma çalışmalarını yöneten, bu işlerle ilgilenen, büyük bir super gücün mali konularını, büyük ülkelerin finans konularını bilen birisi olarak tüm kararlılığımla söylüyorum: durum işte bundan ibarettir.

Net olarak öğretmenlerin maaşına zam yapılması konusuna gelince. Eğer petrol fiyatlarının düşmesi yüzünden son aylarda petrol gelirlerimiz azalmış olmasaydı, belki ben bu kongre sırasında maaşların artırılmasına ilişkin bir karar imzalıyor olacaktım. Ancak ben açıkça itiraf ediyorum: Şu durumda ben bunu yapamıyorum. Bununla birlikte  şuan 1999 yılı bütçesinin hazırlandığını, aşağı yukarı Kasım ayında bunu görüşeceğimizi beyan ediyor ve 1999 yılı başında öğretmenlerin maaşına zam yapılacağı sözünü veriyorum.

Ben size her şeyi olduğu gibi söylüyorum. Yalan konuşmak, halkı aldatmak hiçbir yöneticiye, üst düzey görevde bulunan kişiye asla kalıcı bir başarı getirmemiştir. Oysa ben Azerbaycan'da sağlanan toplumsal ve siyasi istikrarın, ekonomik ve mali istikrarın devam etmesini ve Azerbaycan ekonomisini bu yıl sonuna kadar ve keza 1999 yılında da geliştirmek istiyorum. Biz bunu yapacağız. Bu arada Azerbaycan'ın hem üretim potansiyelini harekete geçirerek, hem özelleştirme, ekonomi reformları, toprak reformu yaparak üretimi artırıyoruz ve bu artış sonuçlar veriyor.

Maaşı artırmak, para kazanmak için öncelikle Gayri Safi Milli Hasılayı artırmak gerekir. Ben defalarca söyledim ve bugün bir kez daha söylemek istiyorum. Biliyorsunuz, 1990 hatta 1989 yılından Azerbaycan'da üretim gerilemeye başladı. Bu daralma 1995 yılına kadar sürdü ve üretim - sanayi, tarım üretimi ve gayri safi milli hasıla her yıl yaklaşık yüzde 20-25 oranında bir düşüş kaydetti. 1996 yılında biz bu gerilemeyi durdurduk. Gayri Safi Milli Hasıla, 1996 yılında yüzde 5.8, 1997 yılında yüzde 8 artış sağladı. Bu sene geçtiğimiz aylarda yüzde 9 arttı. Bizim gerilemeyi durdurup artış sağlamamız büyük bir olaydır. Bu artışlar çoğaldıkça finans gelirlerimiz de artacak ve böylece, nüfusun ekonomik durumunu, keza bütçe kaynaklı öğretmen ve eğitim çalışanlarının da maddi durumunu iyileştireceğiz.

Burada bir çok öneri sunuldu. Ben tüm bu önerilerin çok değerli olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bir-iki öneriyle ilgili görüşlerimi aktarmak isterim. Birincisi, okulların, genel olarak eğitim merkezlerinin finansal ve teknik durumu hakkında. Evet, şimdi biz önceki gibi okul binaları, üniversite binaları inşa edemiyoruz. Çünkü bunu yapacak olanaklara sahip değiliz. Ben size söyledim, 1979, 1980, 1981 yıllarında biz yılda ortalama 50-60 okul inşa edip hizmete açıyorduk. Yahut da Bakü Devlet Üniversitesi ve  diğer üniversitelerin eğitim binaları ne denli genişlemiş ve gelişmiştir. Tüm bu zorluklara rağmen, Tıp Üniversitesi de yeni eğitim binası yapılıyor ve hizmete açılmak üzeredir. Muhtemelen bugünlerde gidip onları ziyaret edeceğim.  Ancak artık bizim eski olanaklarımız yoktur, onun için yapamıyoruz.

Açıkça itiraf etmek lazım: Ben bu cumhuriyete başkanlık yaptığım dönemlerde yılda 50-60 okul inşa ediliyordu, oysa bugün yine cumhuriyeti yönetiyorum ve biz bunu neden inşa edemiyoruz? Bu, bizim onu beceremediğimiz, istemediğimiz anlamına gelmez. Nitekim fiziksel ve finansal imkanlarımız bunun için yeterli değildir. Ancak belirtirim ki, fiziksel ve finansal olanaklarımız her geçen yıl artacak ve bunun sonucunda biz Azerbaycan'da eğitim merkezlerinin inşası, hizmete açılması sürecini yeniden başlatacağız.

Aynı zamanda, burada çok doğru söylediler: Bizim işadamları, çeşitli şirketler okullar inşa edip ya da mevcut okulların onarımını üstlenebilirler. Burada şunu doğru söylediler: Bazı işadamları cami inşa ediyorlar, - ki bu da önemlidir, ben bunu çok takdirle karşılıyorum, - ancak bir cami inşa ederken bir tane de okul yaptırmak lazım. Bu nedenle de ben burada söylenen fikirleri paylaşarak Azerbaycan'da faaliyet gösteren işadamlarına, şirketlere sesleniyor ve bu alanda girişimlerde bulunmalarını istiyorum. Bu alanda bir teşebbüste bulunarak, herhangi bir okulu iyi tamir edip modern eğitim merkezi haline getirmeyi taahhüt eden kimse, kuşkusuz, devletin ilgi ve desteğini  hissedecektir. Umarım, benim bu çağrıma kulak verecekler! Eğitim Bakanlığı benim bu çağrımla ilgili gerekli çalışmaları yapmalıdır diye düşünüyorum. Böylece, biz şirketlerin, işadamlarının eğitime kaynak aktarmasını ve eğitimin gelişmesine katkıda bulunmasını sağlayabiliriz.

Burada okula altı yaşında başlama konusunu da dile getirdiler. Bunun hâlâ neden tartışıldığına anlam veremiyorum. 1984 yılında kabul edilen «Okul reformu» yasasında çocukların altı yaşında okula başlaması tamamen uygun görüldü. Burada söylediler: Gerçekten bazen altı yaşını doldurmayan üstün yetenekli, çok zeki küçük çocuklar da oluyor ve bunların okula alınması gerekiyor. Sanırım, bu konuda da gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Ben şahsımdan örnek verebilirim. Ben altı yaşında okula gittim, - o sırada ne reform, ne yasa vardı, - beni okula kabul ettiler ve on altı yaşımda okulu bitirdim. Oğlum okula giderken henüz altı yaşını doldurmamıştı. Bunların hepsini sadece ben değil, pekçok insan evladı yaptı ve buna engel olmamak lazım.

Hepimizin en önemli kaygısı, işgal edilmiş topraklardan göç etmiş soydaşlarımızın, vatandaşlarımızın durumu ve onların, özellikle çadırlarda ve kötü binalarda barınan ailelerin çocuklarının eğitim meselesidir. Bazen televizyonda görüyorum, çadır kapmlarında öğretmenler çocuklarla çadırda ders yapıyorlar. Günümüzde buna tanık olmak bir yandan ağır geliyor, zira bugün, yirminci yüzyılın sonunda bir çok vatandaşımız çadırda yaşıyor ve çocuklar da çadırlarda eğitim alıyorlar. Fakat öte yandan Azerbaycan vatandaşlarının, Azerilerin eğitime bağlılığı, çocuklarını eğitimli, bilinçli yetiştirme isteği, hatta çadırda, ağır koşullar altında yaşayarak çocuklarını okula okumaya gönderiyor olmaları bana büyük gurur veriyor. Çadır kamplarındaki okullarda eğitim veren öğretmenleri bilhassa takdir ediyorum. O öğretmenler ki, zor durumda, bazen kar yağışı altında, çamurun içinde, sıkıntılı koşullarda çadırda ders veriyor, onurlu öğretmenlik mesleğini yerine getirerek mülteci çocukları yetiştiriyor ve eğitim veriyorlar - bunlar özel saygı ve sevgiyi hakediyorlar.

İşgal altındaki Azerbaycan toprakları sorunu ile uğraştığımızı biliyorsunuz. Ne var ki burada siz de bu sorunun barışçıl çözümünden yana olduğunuzu  söylediniz .

Bugün şunu birkez daha beyan ederim ki, biz geçen dört yıl zarfında, yani ateşkes elde edildikten sonra bu alanda çok iş yaptık ve sorunun barış yoluyla çözümü için birçok imkanlar sağlandı. Bunu başaracağımıza eminim. Ancak sizin huzurunuzda beyan ediyorum: Eğer biz bu yoldan topraklarımızı işgal güçlerinden kurtaramazsak, o zaman bugün kurulmuş olan güçlü ordumuz ve kendi irademizle ne pahasına olursa olsun işgal altındaki tüm toprakları kurtaracak, hep birlikte Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü yeniden sağlayacağız.

Bugün buradaki konuşmalarda son dönemlerde Azerbaycan'da oluşmuş durumla ilgili görüşlerinizi paylaştınız. Bizim en önemli başarılarımızdan biri ülkemizde sosyo-politik istikrarın tesisi oldu. Çok zordu, ancak biz zoru başardık. 1993 yılını hatırlayın, o yıl Azerbaycan`ın durumunu, iç savaşı ve çeşitli suç birliklerinin ayaklanmasını hatırlayın. Biz büyük zorlukları atlatarak ve büyük felaketlerin önüne geçerek, Azerbaycan'da iç savaşa izin vermedik. Daha sonra, 1994 yılının Ekim ayında sizlerin yardımı ve desteği ile darbe girişimini önledik. Mart 1995`te yurtiçinde bulunan düşman güçler dış ülkelerin istihbarat servisleri ile birlikte Azerbaycan'ı yıkmak, parçalamak amacıyla darbe girişiminde bulundular, bunun da önüne geçtik.

Ardından Azerbaycan'ın devlet düzenine yönelik provokatif çalışmalarda, terör eylemlerinde bulunuldu. Evet. Sabuncu`da bulunan köprüyü bombalamak istediler - bunu önledik. Cumhurbaşkanı uçağını vurmak istediler - buna engel olduk. Bunun gibi birçok belayı atlattık. Sadece bizim irademiz, izlediğimiz siyaset, yaptığımız çalışmalar sayesinde Azerbaycan'da tüm bu suç çeteleri etkisiz hale getirildi, ülkede huzur sağlandı ve sizler, tüm Azerbaycan vatandaşları sosyo-politik istikrar ortamında rahat, huzurlu yaşama imkanını elde ettiler.

Biz bunu korumalıyız. Zira Azerbaycan'da yasal, demokratik devletin kurulması, siyasi, ekonomik ve sosyal reformların gerçekleştirilmesi, ekonominin gelişmesi, işgalci birliklerin işgal altındaki Azerbaycan topraklarından çekilmesi, cumhuriyetin toprak bütünlüğünün sağlanması, Azerbaycan'ın bağımsızlığının pekiştirilmesi için yurtiçi durum hep istikrarlı olmalı ve tüm provokatif gücler engellenmelidir.

Ne yazık ki bazı güçler yine Azerbaycan'ı karıştırmak, sağlanan istikrarı bozmak, halkımıza çeşitli zorluklar çıkarmak istiyorlar. Siz bunu görüyorsunuz ve konuşmalarınızdan, aldığınız karardan  tüm bu eylemleri kınadığınızı, bunlara karşı olduğunuzu, Azerbaycan'ın devlet geleneğini savunduğunuzu ve hep savunacağınızı anlıyorum. Ve ben de size söz veriyorum: Biz sağlanmış olan sosyo-politik istikrarı, Azerbaycan'ın devlet düzenini bundan böyle de koruyacağız, buna gücümüz yetecektir. Azerbaycan'ın bağımsızlığını koruyup geliştireceğiz.

Azerbaycan'da demokrasi yerleşti, demokrasi gelişiyor. 11 Ekim`de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri, Azerbaycan'ın demokrasi yolunu izlediğini dünyaya bir kez daha sergileyecek ve bu, ülkemizde demokrasinin zaferi olacaktır. 11 Ekim cumhurbaşkanlığı seçimlerinin siyasi anlam ve önemine aşina olmanız beni çok memnun etti. Bugünkü konuşmalarınız, aldığınız karar ve halka yaptığınız çağrıda bildirdiniz ki, bir  vatandaş olarak bu seçimlerin yapılması için ileride de kendi tavrınızı ortaya koyacak ve hizmetlerde bulunacaksınız.

Altı kişi cumhurbaşkanlığına aday oldu. Her adayın özgür bir şekilde faaliyet göstermesi için tüm olanaklar sağlandı. Seçmenler, sizler istediğiniz kişiye oy verebilirsiniz. Bu konuda herkes özgürdür. Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak benim amacım ülkede cumhurbaşkanlığı seçimlerinin serbest, özgür, adil olarak yapılmasının temin edilmesidir. Bu, size, her vatandaşa, hepinize bağlıdır. Bugün buradaki ortam sizinle birlikte bunun üstesinden geleceğimizi gösteriyor.

Siz burada benim hakkımda çok değerli şeyler söylediniz. Bunlar için size teşekkür ediyorum. Size söylüyorum, hayatımın anlamı ve amacı her zaman halka hizmet etmek oldu. Bugün burada tüm gün sizinle beraber Azerbaycan'ın eğitim konuları ile ilgili tartışmalara katılarak, ülkemizin bugünü ve geleceğine hizmet etmek istiyorum. Siz hatta bana, anladığım kadarıyla, bir fahri ünvan verdiniz. Bu olayı beklemiyordum, benim için sürpriz oldu. Bunu sizin, sosyal kurumun bana saygısı ve çalışmalarıma verdiği bir değer olarak algılıyor ve sizlere teşekkür ediyorum.

Görüyorsunuz, ben temsilci olmasam bile  kongrenize aktif olarak katlıyorum. Hatta Eğitim Kurulu listesi okunduğunda yalnız ben bir girişimde bulundum. Yapılan bu hatayı sizin de farkettiğinizi anladım, ancak nedense, bunu söylemediniz. Belki ben söylemeseydim siz söylecektiniz.

Bu konuda kendi görüşümü aktarmak istiyorum. Anladığım kadarıyla kongrede oluşturulan Eğitim Kurulu, sosyal bir kurumdur, öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının örgütüdür. Bu nedenle böyle bir kurulda sadece öğretmenler, doğrudan eğitim alanı çalışanları, eğitimle doğrudan ilgilenenlerin bulunması gerekir. Hükümet üyelerini ve cumhurbaşkanlığı idaresinin  bir çok ileri gelenlerini, diğer devlet memurlarını, hatta İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve Başsavcıyı böyle bir kurula dahil ederek bunun anlamını tümüyle değiştirmiş olursunuz.

Aksine, bence, bu kurulun bağımsız olması için orada devlet çalışanlarının bulunmaması gerekir. Bu kurulun bağımsız olması, toplumsal bir kurum olması, kendi sözünü hükümete, devlet makamlarına söylemesi ve kendi önerilerini sunması gerekir. Konseyde bakanların yer almasına gerek görmüyorum. Ayrıca ben söz veriyorum, her bakanın, hükümet temsilcisinin sizin konseyin tüm önerilerini, kararlarını değerlendirmesini sağlayacağım. Bu nedenle onların konseye dahil olmasına gerek yoktur. Sanırım, kurul hem sizin, hem benim düşündüğüm gibi olacaktır. Bu kurulun formaliteden uzak etkin bir  kuruluş olacağına ve eğitimin, öğretmenin, okulun sorunlarını çözmek için her zaman etkili olacağına inanıyorum. Bu arada Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak kendi payıma bu kurula hep destek olacağım.

Değerli dostlar, benim tekrar cumhurbaşkanı seçilmem için siz burada kendi görüşlerinizi bildirdiniz. Bu yüzden size teşekkür ediyorum. Size açıkça söylemek isterim ki, ben Azerbaycan halkına karşı borcumu yerine getirdim. Bugüne kadarki yaşamım ve yaptığım işler bunun ispatıdır. Ancak ben bu bağımsızlık döneminde Azerbaycan'ı daha da geliştirmek için ileride de hizmetlerimi sürdürmeyi gerekli buluyorum. Çünkü, ben hissediyorum - sizin de, Azerbaycan vatandaşlarının büyük çoğunluğunun da buna ihtiyacı var. Bu ihtiyacı hissederek ben cumhurbaşkanlığına yeniden aday olmayı kabul ettim.

Eğer sizler, Azerbaycan seçmenleri bana oy verip 11 Ekim'de beni tekrar cumhurbaşkanı seçerseniz, gelecekte de bu görevi namusumla, şerefimle yerine getireceğimi beyan ederim.

Değerli ve saygıdeğer öğretmenler! Ben hepinize esenlik, mutluluk, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Ben hep sizinleyim. Siz benim en yakın dostlarımsınız ve hiçbir kuvvet beni sizden, sizi de benden ayıramaz!

Azerbaycan öğretmenine şan olsun!

Azerbaycan okuluna  şan olsun!

Yaşasın bağımsız, demokratik Azerbaycan!

Çeviri 27 Eylül 1998 AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır.