Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in "Barış için Ortaklık" çerçeve anlaşmasının imza töreninde konuşması - NATO Genel Merkezi, Brüksel, 4 Mayıs 1994


scotch egg
scotch egg
temp-thumb
temp-thumb

Zengin ve çok yüzyıllara dayanan tarihi geçmişi olan, büyük gelişme yolundan geçen Azerbaycan Cumhuriyeti üç sene önce Sovyet totalitarizminin çökmesi sonucunda kendi ulusal bağımsızlığını yeniden kazanmıştır ve bugün o, BM'de, AGİK'te ve diğer uluslararası örgütlerde temsil olunduğu için NATO onu uluslararası topluluğunun tam üyesi olarak görüyor.

Azerbaycan, uluslararası gelişmenin bugünkü yasal düzenini göz önüne alarak, şimdiki aşamada uluslararası toplulukta kendine layık yeri almaya çalışıyor ve demokratik bir toplum kurma kararlılığı içindedir. Evrensel uygarlığın gelişme sürecinin tüm aşamalarında oluşturduğu temel ilkelere ve değerlere bağlı kalacak bir toplum.

Azerbaycan'ın devlet politikasının temelini barışseverlik, siyasal çoğulculuk, bireysel özgürlüğün ve insan haklarının tanınması ve sağlanması ilkeleri oluşturmaktadır. Bizde siyasi partiler, din ve inanç özgürlüğü, ulusal azınlık haklarını savunma vs. hakkında temel belgeler kabul edilmiştir ve yürürlülüktedir.

Azerbaycan, bizim hepimizin önünde bulunan genel global amaçları kılavuz edinerek, dünyanın karşılıklı bir etkileşim ve bağlılık içinde olması bilincine dayanarak kendi dış politikasını kuruyor. Biz şundan kesin eminiz ki, devletlerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve sınırların dokunulmazlığına yönelik karşılıklı saygı şimdiki tedirgin ve korkulu dönemde güvenliğin temelini oluşturmaktadır.

Azerbaycan dış dünyaya açık ve ülkenin çok zengin potansiyelini kullanma olanağını sunan piyasa ekonomisini oluşturmak amacıyla ekonomik reformlar gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu amaçla biz ekonomimize yabancı yatırımları çekmek ve dünyanın en büyük şirketleri ile işbirliği kurmak için tedbirler uyguluyoruz. Reformların yasal bir biçimde yapılması süreci işliyor.

Şimdi Azerbaycan derin bir kriz içindedir. Sovyet düzeninin çökmesi sonucunda oluşan bu kriz tüm SSCB'yi kapsamıştır. Buna rağmen biz bulunduğumuz dönemin zorluklarının üstesinden gelme ve reformların planlı bir şekilde uygulanması sonucu bayındır, egemen bir devlet kurmayı başarmanın kararlılığı içindeyiz.

Azerbaycan 1993 yılının eylül ayında Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye oldu ve bunu SSCB'nin bölünmesinin ardından ortaya çıkmış ülkelerle siyasi ve ekonomik işbirliğini kaçınılmaz bir etkeni olarak değerlendirdi ve Kollektif Güvenlik Antlaşması'nı imzaladı.

Benim ülkemin durumunu zorlaştıran şudur ki, o, Azerbaycan'ın toprakları üzerinde hak iddia eden komşu Ermenistan Cumhuriyeti'nin saldırısına uğramıştır.

Saldırgan bir ülke olan Ermenistan, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin etnik grubunu topraklarımızın ilhakı için bir bölücülük aracı olarak kullanıyor. Ermenistan kendi topraklarını ve silahlı kuvvetlerini Azerbaycan topraklarında savaş yapmak için kullanıyor ve bu gerçekleri artık daha fazla saklayamıyor.

Azerbaycan'a karşı uygulanan saldırı sırasında Ermenistan Cumhuriyeti Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinden fazlasını işgal etmiştir. Ermenistan silahlı kuvvetlerinin uyguladıkları etnik temizlik operasyonları sonucu 20 bini aşkın kişi katledilmiş, yaklaşık 60 bin kişi yaralanmış veya sakat kalmış, 4 bin kişi esir düşmüş veya rehine alınmış, yaklaşık 1 milyon Azerbaycanlı kendi ülkesinde mülteci durumuna düşmüştür.

İşgal edilmiş topraklarda yok olma tehlikesi ile karşılaşan Azerbaycanlıların hepsi söz konusu bölgelerden kovulmuştur. İşgalciler "vırane edilmiş toprak" taktiğini uyguluyorlar. Yaklaşık 90 bin konut, bini aşkın ekonomik tesis, 250 okul ve öğretim binası, 250 sağlık ocağı yakılmış, yağmalanmış ve yıkılmıştır. Azerbaycan'ın uğradığı zarar milyarlarca ABD doları değerindedir.

Ermeni milliyetçileri savaş meşalesini yakmış ve tarihin emri ile barış ve sıcak komşuluk ortamında yaşaması gereken iki halkı birbirine düşürmüşler. Ben kesinlikle eminim ki, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki anlaşmazlık şiddet yoluyla çözülemez. Askeri operasyonların devam etmesi iki halkı da akıl almaz ilişkilere zorlamıştır. Sorun onları ayağa kalkmaya, kendi bağımsızlıklarını pekiştirmeye, ekonomik reformları tam anlamıyla uygulamaya, demokratik devlet kurmaya engel oluyor.

Azerbaycan sorunun giderilmesi konularında hep yapıcı bir tavır takınmıştır. Devletimizin toprak bütünlüğü ve sınırlarının dokunulmazlığı bizim için en başlıca ilkedir. Biz işgal edilmiş tüm Azerbaycan topraklarının boşaltılmasına, mülteclerin hepsinin, keza 50000 Karabağlı Azerbaycanlının kendi topraklarına geri dönmesi için çaba gösterceğiz. Aynı zamanda biz Karabağ Ermenilerinin güvenliğini ve tüm vatandaş haklarını sağlamayı, onlara Azerbaycan devletinin sınırları içinde uygun bir otonomi statüsünü vermeyi taahhüt ediyoruz.

Bu sene 12 Nisan'da ben Ermenistan vatandaşlarına, Dağlık Karabağ'ın Ermeni nüfusuna - Azerbaycan vatandaşlarına çağrıda bulunarak, onlardan askeri operasyonları durudurmalarını istedim. Azerbaycan yönetimi anlaşmazlık bölgesinde askeri operasyonlara katılan tüm sakinlerin bireysel güvenliğini, öz topraklarında huzurlu, özgür yaşama olanağını güvence altına almıştır. Biz aynı ilkesel tutumumuzu bugün birkez daha onaylıyoruz.

Azerbaycan'a yönelik yaklaşık altı senedir yapılan silahlı saldırı sırasında sorunun barış yolundan çözüme bağlanması içn pekçok adım atılmıştır. Maalesef, bu adımlar Ermenistan Cumhuriyeti'nin keskin saldırgan tutumu yüzünden istenen sonuçları vermemiştir.

Azerbaycan topaklarının işgal olgusu, bu topraklardan Ermenistan silahlı kuvvetlerinin hemen, tamamen ve itirazsız çıkarılması talebi BM Güvenlik Konseyi'nin dört kararına - 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlarına yansımıştır. Fakat Ermenistan çeşitli bahanelerle şimdiye kadar bu kararları uygulamayı reddediyor. Ermenistan kendi tutumu ile uluslararası topluluğa açıkça meydan okuyarak, sorunun barış yoluyla, politik yollardan çözüme bağlanması için yapılan tüm girişimleri temelinden bozuyor. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanımıyor, işgal edilmiş Azerbaycan topraklarını boşaltmayı kabul etmiyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti Minsk Grubunun faaliyetini desteklemek için kendi adına herşeyi yapıyor, bu grup için mümkün tüm koşulları sağlıyor. Fakat şunu vurgulamak isterim ki, Minsk Grubu her toplandığında dünya, Ermenistan'ın askeri operasyonları daha da genişlettiğine, yeni Azerbaycan bölgelerinin işgaline tanık oluyor. AGİK dönem başkanının 1993 yılının Ekim ayında bölgeyi ziyareti veya Minsk grubunun bu sene Nisan ayındaki Prag Toplantısı sırasında ve diğer zamanlarda işte böyle oldu. Minsk Grubu heyeti 26 nisandan 2 mayısa kadar bölgede bulundu. Biz ona her türlü yardımı yaptık. Eğer Minsk grubunda temsil edilmiş ülkelerin hepsi kanlı savaşa olabildiğince kısa sürede son bulmasından ve barış sürecinin başlanmasından yana olduklarını kararlı bir biçimde ifade ederlerse, ben eminim, başarı sağlanacaktır. Bu yüzden de Brüksel'de NATO Genel Merkezi'nde bulunma fırsatından yararlanarak, AGİK Minsk Grubunun tüm önde gelen ülkelerinin üye oldukları Kuzey Atlantik Birliği'ne sesleniyorum, kan dökülen bölgemizde barışın ve istikrarın sağlanması için gerekli önlemleri almaya çağırıyorum.

Azerbaycan Cumhuriyeti Kuzey Atlantik Birliği'ne derin saygı duyuyor, son onyıllar içinde Avrupa'da barışın, istikrarın ve düzenli bir gelişmenin sağlanmasına yönelik faaliyetine çok değer veriyor. Halihazırda NATO, dünyada kolektif güvenliğin gerçek bir kuruluşu olarak demokratik değerlerin korunması ve bu değerlerin Doğu Avrupa'da ve eski SSCB topraklarında kurulmuş olan yeni bağımsız devletlerde yaygınlık kazanmasını sağlıyor.

Biz NATO'yu, genç Azerbaycan devletinin Batı dünyası ile sıkı ve çok yönlü karşılıklı ilişkiler kurmasına ve Batı dünyasının çok zengin deneyiminden faydalanmasına yardımı dokunacak bir örgüt olarak görüyoruz. Azerbaycan'ın, keza Avrupa'nın diğer yeni devletlerinin bağımsızlıklarının pekiştirilmesi NATO'nun tüm faaliyetinin temel ilkelerinin sağlam bir nitelikte olduğunun gerçek kanıtı olacaktır.

Biz NATO'ya, Kafkasya ötesi bölgedeki durumla ilgili endişelerini ifade ettiği ve aynı bölgedeki devletlerin, keza Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına ve egemenliğine saygıyı belgelediği için teşekkür ederiz. Bu endişe ve saygı NATO Konseyi'nin Ocak 1994'te kabul edilen bildirisinde ifadesini bulmuştur.

NATO ilkeleri - örgüt üyelerinin kendi ilişkilerini düzenlerken, kendi aralarında ortaya çıkan tüm sorunları barışçıl yoldan çözerken, bu örgütün bir veya birkaç üyesine karşı sadırının önlenmesi için kendi bireysel ve kolektif olanaklarını genişletirken temel aldıkları ilkeler kalıcı niteliklerini uzun seneler boyunca kanıtlamıştır ve çatışmalardan sonraki dönemlerde Avrupa'da güvenliğin yeni düzeninin kurulmasının temelini oluşturabilirdi.

Piyasa ekonomisine sahip bağımsız demokratik devlet kurma yolunu seçen genç Azerbaycan Cumhuriyeti bu yolda büyük başarılar kazanmış devletlere çok güveniyor ve onlardan yardım ve destek bekliyor. Bu nedenle de birçok diğer ülkeler gibi biz de NATO'nun "Barış için Ortaklık" girişimini büyük sevinçle karşılıyoruz. Kuzey Atlantik Birliği temelde bizim için öyle bir güvenlik yönü oluşturmaktadır ki, bu güvenliği o, NATO üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının bu sene 10 ocakta yapılmış toplantısında NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner'in söylediği üzere, kendi üyeleri için sağlıyor, zira bu, kolektif güvenlik alanında daha etkin çalışmalar gerçekleştiren bir örgüttür.

Biz savaşın içinde bulunan, komşu ülke-Ermenistan tarafından saldırıya uğrayan bir devlet olarak, umarız, NATO'nun "Barış için Ortaklık" programına katılım Ermenistan-Azerbaycan sorununun adil bir şekilde, barışçıl yoldan son bulmasını, işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılmasını, savaşın tüm sonuçlarının giderilmesinı kısa sürede sağlama olanağını sunacaktır. NATO'nun yüksek itibarı bu kanlı savaşın durdurulması işinde etkin bir faktör olabilir.

Azerbaycan Cumhuriyeti'nin "Barış için Ortaklık" programına dahil olması bize Avrupa'da kolektif güvenliğin sağlam bir düzeninin oluşturulmasındaki rolümüze etkinlik kazandırma fırsatını tanıyacaktır.

Kuzey Atlantik Birliği'nin temelini oluşturan demokratik ilkeler başarılı bir işbirliği gerçekleştirmemize, Kafkasya ötesi bölgede ve diğer bölgelerde barış ve istikrar yolunda bulunan engellerin fiilen ortadan kaldırılmasına, tüm halkların kalkınma ve gelişmesine katkıda bulunacaktır diye düşünüyorum.