Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in, Azerbaycan´ın bağımsızlığının 10. yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantıda açılış ve kapanış konuşması - 2 Ekim 2001


Sayın bayanlar ve baylar!

Bilindiği üzere, bu sene Mart ayında ben, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasının 10. yıldönümü ile ilgili çok geniş kapsamlı bir kararname imzalamışım ve bu kararnamede 10. yıldönümünün gereğince kutlanmasına ilişkin devletin görüşlerini ifade etmişim. Bunun yanı sıra, o dönemde biz hazırlık aşamasında birtakım etkinliklerin yapılacağını da öngörerek, önlemler paketi hazırlamışız. Geçen aylarda bu konuda ülkede bir hayli çalışma yapılmış, çeşitli alanlarda gerekli önlemler alınmıştır. Fakat şimdi biz 18 Ekim'in arifesindeyiz.

Biliyorsunuz, 18 Ekim'de Azerbaycan Yüksek Sovyeti, Devlet Bağımsızlığı hakkında Anayasa maddesini kabul etmiştir. İşte bu gün Azerbaycan'ın bağımsızlığının ilanı günüdür. Doğru, bizim ülkede bu süreç biraz uzun sürmüştür. Birincisi, Bağımsızlık hakkında Anayasa maddesini biz SSCB'nin öteki ittifak cumhuriyetlerinin çoğuna oranla daha geç kabul etmişiz. İkincisi de, Azerbaycan'da 17 Mart 1991 tarihinde SSCB'nin korunup korunmaması konusunda referandum yapıldığından dolayı ve bu referandumda halkın çoğu kısmının SSCB'nin korunması yönünde oy kullandığı açıklandığından dolayı, tabii ki, yeniden referandumun yapılması gerekiyordu.

Ne yazık ki, bu referandum kararı da çok geç bir zamanda- 1991 yılının sonunda alınmıştır. Ancak herhalde bu gelişmeler konusunda şimdi belli bir görüş açıklayabiliriz. Tüm bunlara rağmen, Azerbaycan 1991 yılının sonunda kendi bağımsızlığını ilan etmiştir. Daha sonra, 1992 senesinin başında Azerbaycan Birleşmiş Millerler tarafından bağımsız devlet olarak tanınmıştır. Birçok devletler de Azerbaycan'ın bağımsızlığının tanınmasına ilişkin sırayla açıklamalar yapmışlar.

Böylece, 10 sene önce Azerbaycan nihayet, tarihi bir güne kavuşmuş, bağımsız bir devlet olmuştur. Şimdi biz 10 senedir bağımsız bir devlet olarak varlığımızı sürdürüyoruz.. Tabii ki, bu Azerbaycan'ın tarihinde çok büyük bir gelişmedir. Birincisi, bağımsızlığın ilan edilmesi, ikincisi de Azerbaycan'ın 10 yıl boyunca bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi ve gelişmesi fevkalade çok büyük bir olaydır. O yüzden de bizim bağımsızlığımızı kazanmamızın 10. yıldönümünü gereğince kutlamaya hakkımız var. Belirttiğim gibi, ben bu nedenle Mart ayında büyük bir kararname imzalamışımdır ve önlemler paketi de onaylanmıştır, çalışmalar yapılmaktadır. Şimdi artık 18 Ekım'e çok az bir zaman kalmış. Bu yüzden ben bugün şu toplantıyı düzenlemeyi gerekli gördüm. Bu konuda yapılmış olan çalışmalarla ilgili biraz bilgi edinelim, eğer herhangi bir iş hala yapılmamışsa, onları yapalım ve 18 Ekim'de bu tarihi olayı gereğince yüksek bir düzeyde kutlayalım.

Bağımsızlığımızın yalnız bir gün kutlanacağını sanmıyorum. Hayır. Benim imzaladığım kararname uyarınca işte bu senenin başından, özellikle Mart ayından itibaren devlet bağımsızlığının 10. yıldönümü ile ilgili etkinlikler yapılıyor ve yapılmaktadır da. Fakat bunun son törenli kutlama günü ayın 18'e denk geliyor. Ben işte bu amaçla bugünkü toplantıyı yapıyorum. Ramiz Mehdiyev şimdiye kadar yapılmış olan çalışmalar konusunda bilgi versin. Daha sonra ise görüş alış verişinde bulunabiliriz.

Kapanış konuşması

Bugün bize sunulan bilgiler şunu gösteriyor, Mart ayından şimdiye kadar Azerbaycan'da bağımsızlığının 10. yıldönümünün kutlanması için çok çalışmalar yaşama geçirilmiştir. Ben toplantının açılışını yaparken de söylemiştim, bu kararname yayımlandığında, imzalandığında şu öngörülmekteydi, tüm etkinlikler 18 Ekim'de büyük bir kutlama töreninin yapılmasını içerecekti. İnanıyorum ki, bizim tüm örgütlerimiz, bakanlıklarımız, bilimsel, kültürel kuruluşlarımız çalışmalarını tamamen doğru bir yönde düzenlemişler. İşte bu 2001 yılı başından sonuna kadar tamamen bağımsızlığın 10. yıldönümünü, bizim bağımsızlığımızın 10. yıldönümünü kutlama yılıdır. Gerçekleştirilen tüm çalışmalar olumlu değerlendirilmelidir. Fakat düşünüyorum ki, biz ayın 18'de o ana töreni yaptıktan sonra da usanmamalıyız. Zira bu süre içinde ne kadar fazla çalışma yapılmasına rağmen, daha yapmamız gereken çok iş var.

Gerçekten Azerbaycan'da bağımsızlığın kazanılması bizim yüzlerce yıllık tarihimizde en büyük olaydır. Azerbaycan 1918 senesinde oluşan durumdan, fırsattan yararlanarak bağımsızlığını ilan etti, Halk Cumhuriyeti kuruldu, faaliyete geçti ve eğer o varlığını sürdürebilseydi, tabii ki, biz 20. yüzyılda tam bağımsız bir devlet olarak gelişecektik. Fakat bugün biz şunu da itiraf etmeliyiz ki, onun varlığını sürdürememesi o dönemde yönetimde olan güçlerin veyahut şahısların suçu değildir. Zira o dönemde bu fırsat ortaya çıktığında, Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiğinde ve sadece Azerbaycan değil, Rusya İmparatorluğu içinde olan birkaç öteki halklar da bağımsızlıklarını ilan ettiklerinde, söz konusu imparatorluğu çökerten, devrim yapan güçler -bolşevikler, tabii ki, yalnızca Rusya ile yetinemezlerdi. Onlar eski Rusya İmparatorluğu'nun tüm topraklarını ellerine geçirmek istiyorlardı ve bunun için de çok iyi olanaklar sağladılar.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada, genel olarak, bazı imparatorlukların ortadan kaldırılmasından sonra birçok büyük devletlerin yenilmesi ve dünyada oluşan gergin durum kısa bir sürede eski Rusya İmparatorluğu'nun arazisinde Sovyet iktidarının kurulmasına neden oldu. Bu, sanıyorum, o dönemki tarihi gereksinimden doğmuştu. Herhalde bizim tarihçiler bu konuda daha doğru dürüst bir araştırma yapabilir ve daha kesin bilgi verebilirler. Fakat ben şunu söylemek istiyorum, o dönemde sadece biz değil, bağımsızlığını ilan eden öteki halklar da bağımsızlıklarını koruyamadılar. Bu nedenden dolayı bu tarihi bir süreçtir.

Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanması ilk kez o devirde Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada oluşmuş mevcut durumdan kaynaklanan bir olaydı. Bu, büyük güce sahip olan Rusya İmparatorluğu'nun çökmesi üzerine ortaya çıkmıştı. Eğer tüm bunlar olmasaydı, yüzlerce yıllık tarihe sahip olan Rusya İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı sonucunda ve dünyada ortaya çıkmış bu karmaşık durumdan dolayı çökmeseydi,- ki şunu açıkça söylemek lazım,- o devirdeki Halk Cumhuriyeti'ni kuran kişiler ne kadar çabalasalardı bile, Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilan edemezdiler. Fakat o dönem, elbette, bizim halkımızda bağımsızlık ruhunu yarattı, zihinlere yer etti. Ondan sonraki 70 yılda söz konusu dönemin tahrif edilmesine ve tarihçilerin söz konusu dönemi araştırmalarına izin verilmemesine rağmen. Sadece Azerbaycan'da değil, Sovyetler Birliği'nin tüm coğrafyasında. Yeni kurulmuş Sovyet yönetimi kendi politikasını, kendi ideolojisini uygulayarak, bu ideolojiyi yeni kuşakların zihinlerine iyice yerleştirerek o dönemi unutturmaya çalıştı ve bunu başardı. Böyle bir olay yüzyılın başlarında yaşandı. Aynı olay 20.yüzyılın sonlarında da yaşandı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "soğuk savaş"ın, neredeyse, son bulduğu dönemde dünya birtakım gelişmelere sahne oldu ve Sovyet rejimi artık bütün öteki ülkelerin ekonomik yapılarıyla rekabet etme olanağı bulunmadığından ve genel olarak, artık bu dönemde, örneğin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra birçok imparatorlukların birbirini izleyen çöküşünden dolayı, böyle bir büyük imparatorluk- Sovyet İmparatorluğu da çökmek zorundaydı, çökecekti ve çöktü de.

Bu da bize, bundan yararlanarak Azerbaycan'ın bağımsızlığının ilanı olanağını sağladı. Fakat yalnızca biz değil, SSCB üyesi tüm 15 Sovyet cumhuriyeti bağimsızlığını ilan etti. Baltik ülkeler biraz daha erken bağımsızlıklarını ilan ettiler. Rusya'nın kendisi bunu Haziran ayında yaptı. Fakat öteki cumhuriyetler, aynı zamanda Azerbaycan bu konuda biraz geç kaldılar. Diyebiliriz ki, bağımsızlığını ilan eden cumhuriyetler arasında Azerbaycan en son sırada yer alıyor. Tüm bunları düzgün bir biçimde araştırmak gerekir. Ben defalarca söylemişim, şimdi de söylüyorum, 1918 yılında Halk Cumhuriyeti'nin kurucuları o dönemde oluşmuş tarihi koşulları iyi değerlendirdiler. 20.yüzyılın sonunda, nihayet 1991 yılında, SSCB çöktüğünde bu bağımsızlığı ilan etmek ondan daha kolaydı. Zira eğer bir imparatorluk çökmüşse, imparatorluğu oluşturan cumhuriyetlerin, nasıl derler, her biri kendi başının çaresine bakmalıydı, baktılar da. Herkes bağımsızlığını ilan etti. Ben birkaç defa bunu söylemişimdir. Azerbaycan diğerlerine oranla farklı, elverişsiz ve zor bir dönemden geçti. Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırısı 1988-1989 yıllarında başlanmıştı. Ermeni tecavüzü ve Azerbaycan dahilinde toplumsal, siyasal grupların, güçlerin, silahlı ekiplerin birbirleriyle çatışması ilk günlerden bile Azerbaycan'da bağımsız bir devletin kurulmasına, onun yaşamasına ve bağımsızlığının pekiştirilmesi yolu ile ilerlemesine izin vermedi. Fakat biz şükür etmeliyiz ki, tüm o sıkıntılı süreçler bizim bağımsızlığımızı tahrip edemedi, bizim ülkemizi bozguna uğratamadı. Biz o zor dönemden kurtulduk ve bağımsızlığımızı her geçen yıl tutarlı bir şekilde pekiştiriyoruz. Bugün Azerbaycan'da bağımsızlık çok sağlam temel üzerindedir. Ben inanıyorum ki, o senelerin acısını yaşayan halkımız bundan sonra, ileride de bu bağımsızlığın kaybedilmesine izin vermeyecek.

Böylece, ne kadar zorluklarla, sıkıntılarla karşılaşmış olsak bile, biz şimdi kendimizi mutlu hissetmeliyiz. Halkımızın şundan dolayı mutlu olduğunu düşünmeliyiz, biz artık on senedir bağımsız bir devlet olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Artık bunu değiştirmek, bunu bozguna uğratmak mümkün değil. Bu yönde birtakım girişimlerin yapılmasına rağmen. Azerbaycan'ın içinde hala toplumsal, siyasal istikrarı bozmak isteyenlerin, nasıl derler, birtakım günler ilan ederek, o gün darbe yapmak isteyenlerin bulunmasına rağmen.

Veya şimdi dünyada tam başka bir jeopolitik durum oluşmuştur. Bu jeopolitik koşullar altında, tabii ki, bazı ülkeler birçok nedenlerden dolayı Azerbaycan'ın bağımsız olarak varlığını sürdürmesini o kadar da istemiyorlar. Bu yüzden bizim bağımsızlığımızın korunup sürmesi açısından hem dıştan, hem içten tehlikeler bulunmaktadır. Bu yüzden şu çok önemlidir, her Azerbaycan vatandaşı bu tehlikeleri bilmeli ve hiçbir zaman herşeyin artık iyi gittiğini de sanmamalıdır.

Genel olarak, insan unutkandır, çok şeyleri çabucak unutur. Şimdi burada bulunanların hepsi, tabii ki, o dönemin tanıklarıdır. Ama yine de o dönemi zamanla unutuyorlar. Şunu unutuyorlar ki, 1990 yılında Sovyet hükümeti tarafından Azerbaycan'a yönelik yapılan taciz ne kadar büyük trajedilere yol açmıştı. Bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir. Fakat şimdi görüyorum da, orada burada şu trajediyi unutmaya başlamışlar. Bu trajedinin sorumlularını temize çıkarmak istiyorlar. Bu trajedinin sorumluları artık harekete geçmişler. Onların harekete geçmeleri bir anlamda anlaşılandır. Neden? Çünkü artık 1990 yılı Ocak olayları giderek unutuluyor. O yaralar iyileşmiştir, iyileşecekti de. Fakat kalbimizdeki bu yaranın her zaman bize şunu demesi lazım, 1990 yılının 20 Ocak'ı Azerbaycan'ın 20. yüzyıl tarihinin en büyük trajedilerinden biridir. Yahut ondan sonraki dönem- Azerbaycan'daki kaos dönemi, erksizlik dönemi, Azerbaycan'da devlet krizi, Azerbaycan'i parçalayan güçler... Şimdi onların bazıları hapisteler. Fakat çoğu kimseler şimdi diyorlar ki, onlar neden bu durumdalar. Onlar da beraat etsinler, yahut serbest bırakılsınlar. Sanki bu birileri için çok önemlidir de, ama ötekiler için hiç önemli değildir. Fakat o insanlar ki, Azerbaycan'ın bağımsızlığının büyük bir tehlikede olduğu 1992-1993 yıllarında Azerbaycan'ı parçalıyor, çökertiyorlardı, o insanlar affedilir mi? Çok şey affedilir, fakat böyleleri affedilemez! Bunu herkes bilmeli. Fakat devletin çıkarlarını bir tarafa bırakıp da, kendi özel çıkarları için mücadele eden kişiler herşey unutulsun, herşey hatıralardan silinsin istiyorlar. Buna izin verilemez.

Bu nedenle bizim on yıllık tarihimizin yazılması gerekir. Şimdi burada şu bilgi verildi, kitaplar yazılmıştır diye, fakat daha çok kitapların yazılması gerekir ve üstelik bunlar çok güvenilir kitaplar olmalı. Belki de bu on senenin günlüğü yazılmalıdır. Hangi günde neler olmuştur, Azerbaycan hangi gün nasıl bir durumda olmuştur, hangi gün hangi trajediyle karşılaşmıştır diye. Çünkü öyle bir dönem, öyle bir zaman gelecek ki, Azerbaycan bağımsız bir devlet olarak daha da güçlenecek, ekonomik açıdan gelişecek, Azerbaycan güçlü ve kudretli bir devlete dönüşecektir. Fakat gelecek kuşakların da bunu unutmaması gerekir. O yüzden de bu on sene araştırılmaldır. Şimdi bizim tarihçiler genellikle geçen yüzyılların araştırmasını yapıyorlar, eserler yazıyorlar, bilimsel dereceler alıyorlar. Buna herhangi bir itirazımız yok, çünkü tarihimizin her sayfası bizim için önemlidir. Ancak tarihimizin bu sayfası, bu onyıllık sayfası, düşünüyorum, bizim halkımız için ve gelecek kuşaklar için en önemli dönemdir. Şu anlamda ki, bu trajedik bir dönemdir, zor bir dönemdir, ama aynı zamanda bizim halkımız kendi bilgeliği, kendi iradesi sonucunda bu dönemde varlığını sürdürdü ve bu sıkıntılardan kurtuldu. Bu nedenle de sizin bu kitaplarınızın bir devamı olması gerek. Burada aktarılan bilgileri ben memnuniyetle kabul ediyorum ve düşünüyorum ki, iş bununla bitmiyor. Bu çalışma sürmeli ve her sene biz bu konuda yeni çalışmalar yapmalıyız. Birkez daha söylüyorum, bu çalışmaların 500, veyahut 1000 adet, 2000 adet basılmasına gerek yok. Bu kitapların çok güzel, nefis bir biçimde olmasına da gerek yok. Öğrenci için bunun hiç bir önemi yok. Öğrenci için, genç birisi için bu kitapta yer alan bilgiler daha önemlidir. Benim bunlara itirazım yok. Bunlar genel olarak bizim basım endüstrisinin yüksek düzeyde olduğunu kanıtlıyor ve bizim de bunu gözler önüne sermemiz gerek. Fakat bu biçimde 10 bin adet kitabın basılması için bizim şimdilik yeteri kadar kaynağımız yok. Ancak sade kağıtlarda, sade ciltte 10 bin adet kitap basılması ve insanlara dağıtılması mümkün. Ben sadece bunu söylemiyorum. Tüm tarih kitaplarını kastediyorum. Hepsini kastediyorum. Bazen yazar düşünüyor ki, kitabı yazdı, güzel, nefis bir biçimde yayımladı,- şimdi de bir moda olmuş,- tanıtımını yaptı, akrabalarına, tanıdıklarına dağıttı; bu iş tamamdır.

Her yazar kendi eserinin, yazdığı kitabın daha geniş kitlelere ulaşmasında o kadar da istekli değildir. Fakat gerçek eser yazarı, gerçek kitap yazarı ilk önce şuna çalışmalı, onun eseri, onun ürettiği fikirler daha geniş kitlelere ulaşsın diye. Zira 70 yıl süre boyunca bizim tarihimiz tahrif edilmiştir. Şimdi biz bağımsızlığımızın 10 yılını yaşamışız, on birinci yıla giriyoruz, artk izin vermemeliyiz ki, yine de daha bir on, onbeş, yirmi sene sonra birkimse gelip de bunu değiştirebilsin. Bu yüzden delillere, kanıtlara dayanan kitaplar yazılmalı, çalışmalar yapılmalıdır. Bu on senenin tarihini yazan birçok kişiler,- ki ben farkındayım, burada bulunanların çoğu kısmı bilimsel unvanları çok seviyorlar,- birçok kişiler bilimsel unvanlar da alabilirler, profesör de olabilirler, ne biliyim, başka unvanlar da alabilirler, herşey olabilir. Doğru, bunların benim için o kadar da önemi yok, fakat benim için önemli olan o tarihin yazılmasıdır.

Önümüzdeki günler hakkında, etkinlikler konusunda Ramiz Mehdiyev bize bilgi verdi. Bu etkinlikler, düşünüyorum ki, onaylanabilir biçimdeler. Ama şimdi ve her zaman yıldönümü aşamasında bir yıldönümü havası, yüksek moral sağlanmalıdır. Bunu sağlamak gerekiyor. Bunu bizim basında, radyo, televizyon kuruluşlaında, bizim topluluklarda, yüksek öğretim okullarında, çalışma yerlerinde sağlamak gerekir. Şunu sağlamamız lazım, insanlar yalnızca ayın 18'inde değil, her geçen gün, onuncu yıldönümünün son gününe kadar bu zevkle yaşasınlar. Bu, tabii ki, bizim toplumda insanların daha büyük dayanışmasına yol açacaktır.

Geçtiğimiz on yıl, düşünüyorum ki, her Azerbaycanlının, her Azerbaycan vatandaşının başarısıdır. Birincisi, bu bütün halkımızın paha biçilmez servetidir, ikincisi ise, her bir kişinin bunda kendi payı var. Hiçkimsenin payı inkar edilmemelidir, hiçkimsenin rolü inkar edilmemelidir. Ama hiçkimsenin de faaliyeti, nasıl derler, abartılmamalıdır. Herşey düzgün, doğru, objektif biçimde değerlendirilmelidir. Nihayet, bu bizim ulusal bayramımızdır. Ben düşünüyorum ki, artık şimdi bağımsız Azerbaycan için bundan değerli bayram bulunamaz. O yüzden de bu, bizim tüm halkımızı aynı düzeyde hem sevindirmeli, hem özendirmeli, hem de birleştirmelidir.

Biz son yıllarda tanık olduğumuz şu durumların - halkı parçalamak, bu iktidardır, bu muhalefettir, iktidar giden yolla muhalefet yürümez, muhalfet giden yolla iktidar yürümez- bir daha yaşanmasına izin vermemeliyiz. Eğer hakikaten de her birimiz genel ulusal değerlerle yaşıyorsak, demek ki, bu bayram, bu yıldönümü herkesin siyasal görüşlerine, siyasi düşüncelerine bakılmaksızın bizim halkımızı da birleştirmelidir, insanlar birbirleriyle daha sıcak ilişkiler kurmalılar. Yani benim söylemek istediğim şu, işte bu onuncu yıldönümü, bayram bizim halkımızda dostane sıcak ilişkilerin oluşmasına yol açmalıdır. Azerbaycan Devlet Başkanı gibi, Cumhurbaşkanı gibi ben bunu istiyorum, bunun için çalışıyorum ve o yüzden de burada bu kelimeleri söylüyorum.

Ben umuyorum ki, biz önümüzdeki günlerde de öngörülen tedbirleri yaşama geçireceğiz. 18 Ekim bayramını hepimiz iyi bir keyifle kutlayacağız ve ileriye gideceğiz. Biz bu bayramın arifesindeyiz. Genellikle, bu onuncu yıldönümünü kutlarken, hiç de herşeyi toz pembe görmemeliyiz. Gerçek gerçek gibi görülmelidir. Bugün burada başarılarla ilgili konuştular. Fakat eksikliklerimiz de çok fazla. Ben de konuşmamda bu konuya değindim. Bir kez daha söylüyorum, çok noksanlarımız bulunmakta, yönetim makamlarının çalışmalarındaki kusurlar da az değil, bazılarında oldukça fazladır. Bizim en öncelikli görevimiz halkın yaşam kalitesinin,- ben tüm halkı kastediyorum,- refah düzeyinin yükseltilmesidir, bu konuda daha önümüzde çok büyük görevler var. Hiçbir zaman şunu düşünmemeliyiz ki, biz her şeyi yapmışız.

Tabii ki, bu onuncu yıldönümünü kutlarken hepimiz için büyük yara Azerbaycan'ın topraklarının bir bölümünün işgal altında tutulmasıdır. Bir milyondan fazla soydaşımızın yerlerinden, yurtlarından sürülerek çadırlarda zor koşullarda yaşamasıdır. Fakat bu tarihin gerçekleridir. Biz ilk önce çalışmalıyız ki, bu gibi insanlara, bu gibi vatandaşlarımıza, özellikle göçmen ve mülteci durumunda yaşayan kişilere özenle yaklaşsınlar, bu kişilere iyi davransınlar.

Özellikle, zor koşullarda yaşayan insanlara, çadırlarda yaşayan insanlara, mülteci durumunda yaşayan insanlara, şehit ailelerine, savaş mağdurlarına hangi yardımlarda bulunabiliriz, onları yapalım. Fakat bunun yanı sıra, onları teselli etmek, onlarla beraber olmak, onların morallerini yükseltmek de bizim görevimizdir, borcumuzdur.

Ben düşünüyorum ki, biz on sene gergin bir yaşam sürerek, bu on yılda Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığını çözmeye çalışarak bu konudaki faaliyetlerimizi ileride de sürdüreceğiz. Ben inanıyorum ki, biz bu beladan kurtulacağız, mutlaka kurtulacağız. Göçmenler, mülteciler kendi yerlerine dönecekler. Barış sağlanacaktır. Doğru, bu iş çok uzadı. Doğru, bu bizim düşündüğümüzden daha zor oldu. Fakat biz bunu başaracağız.

Ben umutlu olduğumu belirtmek istiyorum ki, bağımsızlığımızın ileriki yıllarında biz bu başarılarımızdan da bahsedeceğiz.

Ben umutlu olduğumu belirtmek istiyorum ki, Azerbaycan'ın tüm vatandaşları bizim bugün burada yaptığımız konuşmalara, anlattığımız düşüncelere katılacaklar ve hepimiz beraber Azerbaycan'ın bağımsızlığının onuncu yıldönümünü büyük bir bayram gibi gereğince kutlayacğız. Teşekkür ederim.

Bilgi notu

Önemli günler