Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Portekiz`in Dışişleri Bakanı José Jaime Matos da Gama ile yaptığı görüşmeden - 12 Temmuz 2001


Haydar Aliyev: Sayın Bakan!

Sayın Konuklar!

Azerbaycan'a hoşgeldiniz! Ben Sizi Azerbaycan'da selamlıyorum. Eğer yanılmıyorsam, bu Portekiz'in Azerbaycan'ı ziyaret eden en üst düzey delegasyonudur.

Benim anladığım kadarıyla sizin bu gezinizin özelliği şudur ki, siz bir yandan Portekiz'in Dışişleri Bakanı olarak bizim ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla gelmiş bulunuyorsunuz, öte yandan AGİT'in gelecek dönem başkanlığı görevini üstleneceğiniz için şimdiden bu konuda bilgi ediniyorsunuz. Eğer ben doğru söylüyorsam, şu durumda hem birinci amaç hem ikinci amaç bizim için çok önemlidir.

Ne yazık ki, Portekiz ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler, özellikle ekonomik ilişkiler istenen düzeyde değildir. Ama Azerbaycan'da Portekiz, özellikle Lizbon büyük ün kazanmıştır. AGİT çeşitli ülkelerde zirve toplantıları düzenlemiştir. 1996 yılında AGİT'in Lizbon'da düzenlediği zirve toplantısında, doğrudur, bizim isteklerimiz doğrultusunda bir belge kabul edilmemiş olsa bile, orada AGİT Başkanı'nın özel bildirisi yayınlandı. Bu bildiride Ermenistan-Azerbaycan sorununun barış yoluyla çözümüne ilişkin ilkeler yer aldı. Biz bu bildiriye değer veriyoruz. Gerçi zirve toplantısının nihai belgesinin tasarısı daha önemli maddeler içeriyordu. Bu nedenle o dönemden bu yana Lizbon Zirvesi Azerbaycan'da çok ünlü oldu.

Lizbon zirve toplantısının üzerinden artık 5 sene geçmiştir. Fakat henüz şimdiye kadar Ermenistan-Azerbaycan sorunu barışçıl yoldan çözüme kavuşturulmamış ve Lizbon Zirvesi'nde onaylanan bildiri ise Ermenistan tarafından bir türlü kabul görmemiştir. Azerbaycan'da da bizim kamuoyunun büyük bir bölümü onu tasvip etmemiştir. Fakat devlet, hükümet ve bizzat ben onu onayladım ve onu uygulamaya hazır olduğumuzu hep söyledim. Seneler geçti, şimdi AGİT Dönem Başkanlığını yapacak olacak Portekiz bu konu ile ilgilenmek zorundadır. Bu nedenle ben sizin gezinizi bu bakımdan bilhassa önemli buluyorum.

Tabi ki, biz Portekiz ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesine de çok büyük önem veriyoruz. Bu açıdan da sizin bu ziyaretiniz çok önemlidir. Buyurun.

José Jaime Matos da Gama: Sayın Cumhurbaşkanı, bana göstermiş olduğunuz konukseverlik ve ziyaretim sırasında zaman bulup beni kabul ettiğiniz için Size teşekkürlerimi sunarım. Bu görüşmeden yararlanarak ben Sizin Portekiz'de, Lizbon'da bizzat olarak görüştüğünüz cumhurbaşkanının ve başbakanın da en içten selamlarını Size iletiyorum.

Azerbaycanlı meslektaşım ile yaptığım görüşme sırasında ülkelerimiz arasında ikili ilişkilerin gelişme perspektifleri üzerine detaylı müzakerelerde bulunduk. Azerbaycan ile Portekiz arasında büyükelçilerin karşılıklı olarak atanması ve diğer ikili ilişkilerin geliştirilmesi üzerine görüş alışverişi yaptık ve nihai uzlaşmaya vardık.

Şunu belirtmek isterim ki, Portekiz Azerbaycan'ın Avrupa Konseyi'ne üyelik sürecinde ülkenize doğrudan destek vermiştir. Bununla birlikte Azerbaycan'ın Avrupa Birliği ile ortaklık ve işbirliği programının yaşama geçirilmesi, ülkenizin NATO'nun "Barış için Ortaklık" programına etkin katılımının sağlanması çalışmalarında hep destek oluyor ve yardım ediyor.

Bu ziyaretimin gelecek seneden itibaren AGİT'in dönem başkanlığı görevini üstlenecek olmamızla da bir bağlantısı bulunuyor. Bildiğiniz üzere, Portekiz şimdi üçlü kurumun

üyelerinden biridir ve Minsk Grubunun bu faaliyeti ile ilgili daha yakından bilgi edinmek için sizin bölgeyi ziyarete başladım. Birkez daha belirtmek isterim ki, gelecek seneden başlayarak biz AGİT başkanlığını bizzat üstleneceğiz, bu çalışmalarla ilgileneceğiz.

Bugün AGİT'in Azerbaycan Büyükelçisini ve AGİT Başkanı'nın Dağlık Karabağ Özel Temsilcisini de beraberimde bu görüşmeye getirdim. Şunu da belirtmek isterim ki, biz bugün Azerbaycan'da AGİT temsilciliğinin yeni binasının açılışına da katılacağız.

Bildiğiniz üzere, benim bu bölgedeki temaslarım AGİT Minsk Grubu eş başkanlarının gezisi ile aynı döneme rastlamaktadır. Biz bu gezileri de birbirimizle koordineli bir biçimde yaptık.

Soruna doğrudan müdahale etmesek bile, Azerbaycan'ın yönetim çevreleri ile sıkı ilişkilerimizi ve görüş alışverişlerimizi genişletme yoluyla sorunun çözümüne herhangi katkımız olursa, bu konuda yardımcı olmak isteriz. Aynı zamanda şunu söylemek isterim ki, biz cumhurbaşkanları arasındaki doğrudan görüşmelerin sürdürülmesini destekliyoruz. Şimdiye kadar her iki cumhurbaşkanının yaptıkları anlaşmayı ve attıkları adımları takdir ettiğimizi ve bu tür temasların bundan böyle de sürdürülmesine ihtiyaç duyulduğunu belirtiyoruz.

Ben buraya öncelikli olarak sizleri dinlemek için, daha fazla konuşmak yerine sizleri dinleyip tutumlarınız konusunda bilgi edinmek için geldim.

Haydar Aliyev: Teşekkür ederim. İlk önce, burada AGİT binasının açılması vesilesiyle sizi kutlarım.

AGİT'in yeni binasının açılışına bizim hükümet üyeleri de katılacaklar. Sanıyorum, burada AGİT Daimi Temsilciliği'nin faaliyette bulunması AGİT'le Azerbaycan arasındaki işbirliğinin bütün alanlarda gelişmesine yardım edecek, özellikle bizim için başlıca sorun olan Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun barış yoluyla çözümlenmesine kendi katkısını yapacaktır.

Siz buraya bizi dinlemeye geldiğinizi söylediniz. Ama kapsamlı görüşmeye geçmezden önce şunu hatırlatmak isterim ki, her devletin toprak bütünlüğü ve her devletin sınırlarının dokunulmazlığı, her devletin uluslararası hukuk ilkelerine uyması AGİT'in temel ilkeleridir. Fakat Ermenistan Azerbaycan ile bu ihtilafa başladıktan sonra AGİT'in bu ilkelerini tamamen ihlal etmiştir. AGİT buna kayıtsız kalmaktadır. Eğer AGİT 1992 yılında bu anlaşmazlığın çözümü için özel Minsk Grubu oluturmuş ise, yani bu görevi üstlenmişse, şu durumda bu görevi yerine getirmek için öncelikli olarak uluslararası hukuk ilkelerinin temel alınması gerekir, AGİT'in başlıca ilkelerinden olan her ülkenin toprak bütünlüğü ilkesinin temel alınması gerekir, sınırların dokunulmazlığı ilkesinin temel alınması gerekir. Azerbaycan bu ilkeleri çiğnememiştir. Biz Ermenistan'ın toprak bütünlüğünü bozmadık, onun sınırlarını ihlal etmedik ve uluslararası hukuk ilkelerini yerine getiriyoruz. Ama karşı taraf - Ermenistan uluslararası hukuk ilkelerini, AGİT ilkelerini çiğneyerek Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmiştir ve hala işgal altında tutmaktadır. İşgal altındaki yerlerden 1 milyondan fazla Azeri göçe zorlanmıştır.

Şu durumda AGİT'in ya kendi ilkelerinden vaz geçmesi, ya da kendi ilkelerini uygulamaya koyması gerekir. Ne yazık ki, bu süre boyunca AGİT, onun Minsk Grubu söz konusu prensiplerin burada, bizim bölgede uygulanması ile ciddi bir biçimde ilgilenmemiştir. 1996 yılında AGİT'in Lizbon'daki zirve toplantısı aklıma geldi. Orada AGİT ilkelerine uygun bir biçimde önceden düzenlenen nihayi belgede Ermenistan-Azerbaycan sorununun çözüme bağlanması ile ilgili şunlar yazılmıştı: Ermenistan Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanıyor, Dağlık Karabağ'a Azerbaycan'ın sınırları içinde en geniş anlamıyla kendi kendini yönetme hakkı veriliyor ve Dağlık Karabağ'ın nüfusunun güvenliği güvence altına alınıyor. Bunları AGİT'in tüm üyeleri onayladı. Fakat Ermenistan karşı çıktı. Eğer hatırlıyorsanız, orada biz çok yoğun çalışmalarda bulunduk. Fakat bize yapılan açıklama şuydu ki, AGİT kararları oybirliği ile alınır. Ermenistan ise şu maddenin kabulünü istemiyor.

Biz orada adaleti sağlamak için her ne kadar çalıştıysak, bu, münkün olmadı. Şu durumda başka yol kalmadı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak ben de "AGİT belgesinin tamamını, baştan sona onaylamıyorum" diye bir açıklamada bulundum. Bunun üzerine, AGİT'in sonuç belgesinin kabulü tehlikeye düştü. Birkaç büyük devletin başkanları, orada bulunanların hepsi gelip "siz bunu yapmayın, böyle giderse Lizbon zirvesi sonuçsuz kalacaktır" diye beni ikna etmeye çalıştılar. Keza sizin ülkenizin başbakanı da bu konuyu benimle detaylı görüştü. Tuhaf bir durum ortaya çıkmıştı: Ermenistan adil bir maddeye oy vermiyor, bunu normal görüyorlardı. Biz ise çaresiz bir durumda olduğumuz için bu yolu, bence, cesaretli bir yolu izledik. Bunun üzerine herkes bizden onu onaylamamızı rica ediyordu. Ben bunu kabul etmiyordum, nihayet, AGİT Dönem Başkanı, İsviçre Dışişleri Bakanı Cotty benimle birkaç kez görüştü. O, söz konusu bildirinin yayınlanması önerisini ileri sürdü. Doğrudur, şu bildiri bizi tam tatmin etmemektedir. Fakat biz AGİT'in zirve toplantısı belgesinin suya düşmesini uygun bulmadığımız için şu bildiriyi kabul ettik.

Şimdi AGİT Minsk Grubu sizin kendi aranızda konuşmanız gerekir diyor. Minsk Grubu eşbaşkanları işte 1996 yılına kadar, 1996 yılının ardından 1997 yılında, 1998 yılında daha iki öneri sundular. Onların her ikisini de biz onayladık. Ermenistan onaylamadı. Nihayet, 1998 yılının sonunda Ermenistan eski Cumhurbaşkanı önerilerden birinin kabulüne onay verdiği için ona karşı çeşitli eylemler yapıldı ve o, görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

1999 yılından bu yana Azerbaycan ve Ermenistan Cumhrubaşkanları arasında doğrudan görüşmeler yapılıyor. Bunun yanı sıra Minsk Grubu eşbaşkanları da faaliyetlerde bulunuyorlar. Şunu söylemek istiyorum ki, bu sene onlar önceki yıllara oranla çalışmalarını daha da güçlendirmişler. Burada yine neden söz edilmektedir: Ermenistan'la Azerbaycan arasında bir takım uzlaşmaların olması gerekir. Bizim kendi payımıza yapacağımız ödünler, doğal olarak, uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ediyor ve Azerbaycan'a zarar veriyor. Fakat buna rağmen biz bir takım ödünleri vermeye hazır olduğumuzu belirttik. Gerçi onlar AGİT ilkelerinin, uluslararası hukuk normlarının dışına çıkmaktadır. Ermenistan ise güya bir takım ödünlere gitmek istiyor, fakat o ödünlerin kendisi de çok küçük boyutlardadır. Böyle olunca biz sorunu çözemiyoruz. AGİT ise kendi ilkelerini uygulamak için çalışmak yerine her defasında bize anlaşmamız, uzlaşmaya varmamız konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Bu ise AGİT ilkelerinin, uluslararası hukuk normlarının dışına çıkılması gerektiği anlamına geliyor. Temel konu işte budur.

Şimdi ben şunu bilmek istiyorum, AGİT kendi ilkelerine bağlı mıdır, yoksa değil midir? Eğer herhangi bir bölgede AGİT kendi ilkelerinin ihlaline izin verecek olursa veyahut hatta bu tür bir eyleme destek verecek olursa, bu, AGİT için büyük bir emsal teşkil etmeyecek midir? Öyleyse şu anlaşılıyor ki, bazı konuların çözümlenmesinde AGİT ilkeleri konu dışında tutulmaktadır. Fakat biz AGİT ilkeleri değişmez, mutlak olması gerektiği görüşündeyiz. Tam tersi, bir takım kararlar alınıyor. Eğer biz gerçekten de her hangi uzlaşmalara gidersek, bunlar Azerbaycan için o denli zararlı olacaktır ki, onları yapmak pek mümkün olmayacaktır. Tekrar söylüyorum, AGİT'in buna kayıtsız kaldığı ortaya çıkıyor. AGİT ilkelerini ihlal eden Emenistan cezasız kalıyor. Her iki ülkeye karşı aynı tutum sergileniyor. Oysa bir ülke saldırgandır, öbürü ise saldırıya uğramıştır. Eğer saldırgana gereken cevap verilmezse, onun önüne geçilmezse, yahut saldırgan cezasız kalırsa, saldırganlar başka yerlerde de bu tür eylemlerde bulunacaklardır. Biliyorum, siz AGİT'in dönem başkanlığı görevine henüz başlamamışsınız. Fakat AGİT'in aktif bir üyesisiniz. Bu soruları yanıtlamak belki de zor olacaktır. Fakat bu, bir gerçek. Ben size gerçek durumu anlatıyorum.

Aynı zamanda, tüm bunlara rağmen, biz bir takım uzlaşmalara gidip sorunu barış yoluyla çözmek istiyoruz. Fakat, adalet için, Ermenistan'ın vereceği ödünlerle Azerbaycan'ın vereceği ödünlerin, hiç değilse, eşit olması gerekir. Bu ise söz konusu değil.

Ermenistan saldırgan eylemlerinin sonuçlarından yararlanmak suretiyle Azerbaycan topraklarının %20'sini işgal altında tutarak kendi istediğini zorla yaptırıyor. AGİT ise bir hakem olarak, bu işlere karşı bir nevi kayıtsız bir tavır içindedir.

Biliyorsunuz, ben 8 senedir bu işle uğraşıyorum. AGİT'in Budapeşte, Lizbon, İstanbul zirve toplantıları da dahil pekçok sayıda görüşmelerde bulundum. Fakat sadece zirve toplantılarında değil, Minsk Grubu eşbaşkanları ile, senede yaklaşık olarak 5-6, 7-8 kez bir araya geliyoruz. Fakat bir sonuç alınamıyor. Düşünüyorum ki, AGİT'in kendi nüfuzunu da düşünmesi gerekir. Durum işte böyledir.

José Jaime Matos da Gama: Sayın Cumhurbaşkanı, bu sorunun tarihi ile ilgili açıklamalarınız için, anlaşmazlığın çözümüne yönelik evrensel yaklaşımınız ve kendi tutumlarınızı net olarak ortaya koyduğunuz için Size teşekkür ederim. Sizin AGİT'le ilgili görüşlerinizi de memnuniyetle kabul ettim. Düşünüyorum ki, biz bunları kesinlikle tam açık bir önyargı olarak değerlendirmiyoruz, tam tersi, Sizin yorumlarınızı bizim faaliyetimizin daha da güçlendirilmesi için uyarıcı bir etken olarak gördüğümüzü söylüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev, Sizin bize anlattıklarınızda bir noktaya özellikle önem veriyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, bu noktada hem Sizin hem de AGİT'in tutumları tamamen çakışmaktadır. Bu ise AGİT ilkelerine her tarafta saygı duyulması ve bir de ihtilafın çözümü için verilecek ödünler konusunda saygılı davranılması konularıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı, uluslararası örgüt olarak AGİT ilkelerinin yerine getirilmesine, bunların sağlanmasına ihtiyaç duyulduğu yönündeki görüşlerinize biz tamamen katılıyoruz. AGİT ilkeleri de evrensel bir özellik taşıyor. Bünyesinde bir takım değerleri barındırıyor. Bilhassa bundan dolayı da AGİT soğuk savaş döneminden sonraki aşamada kendi önünde duran yeni görevleri saptamaya gerek gördü. Bu açıdan şunu kaydetmek isterim ki, AGİT'in son Paris Şartı uluslararası hukuktan doğan bir dizi yükümlülükleri, evrensel ilişkilerdeki faklı ölçütleri tek bir çerçeve içinde toplamak açısından çok önemli bir belge olmuştur. Bu antlaşmada sadece mutlak olmak üzere oluşturulmuş ilkelere değil, hem de dinamik bir biçimde gelişen ilkelere de özen gösterilmiştir. Burada yeni uluslararası ilişkilerde ihtilafların, sorunların çözümlenmesi için uzlaşmaların bir araç olduğu da net bir biçimde ifade edilmiştir. Bu nedenle de, Sayın Cumhurbaşaknı Aliyev, ödünlerin verilmesinin gerekliliği, onların karşılıklı bir biçimde yapılması konusunda aktardıklarınızı da ben saygıyla tasvip ediyorum. Uluslararası topluluğun, AGİT'in, onun Minsk Grubunun, bu grubun eş başkanlarının, sizin bölgedeki devletlerin de çabaları işte buna yöneliktir. Amaç ise sizin bölgenizi ihtilaf bölgesi konumundan kurtararak, kendi geleneksel ilişkilerinin kurulduğu gönenç bir bölgeye dönüştürülmesini sağlamaktan oluşuyor.

Ben tam eminim, sorun çözüldükten ve barış sağlandıktan sonra yaşama geçirilecek büyük onarım ve yapım çalışmalarına uluslararası topluluk etkin bir şekilde katılacaktır. Cumhurbaşkanı Aliyev'in de bu konuyla ilgili tutumunu bizzat kendim öğreniyim dedim, zira bu, benim için çok önemliydi.

Size şunu da söylemek isterim ki, Ermenistan'da bulunduğum sırada ben -ki bu ihtilafı bir kenara bırakmak kaydıyla- şunu gördüm, orada Cumhurbaşkanı Aliyev'e bir önder, bir devlet adamı olarak büyük saygı duyuyorlar ve Azerbaycan halkına da büyük saygı duyulmaktadır.

Düşünüyorum ki, bunlar sorunu çözme yetkisine sahip şahıslara katkısı olacak pozitif hususlardır.

Ben şu konuda birkez daha emin olduğumu belirtmek isterim ki, hiçkimse Cumhurbaşkanı Aliyev olmadan bu sorunun çözüleceğine inanmıyor. Bizim de dileğimiz bu yöndedir.

Biz bu süreçte önemli bir etken, aktif bir oyuncu değiliz. Biz, sadece, bu sürece destek olabiliriz. Eminim, eğer biz bu anlaşmazlığın çözümünü sağlamış olursak, bunu gerçekleştirecek kişiler dünya kamuoyunun gözünde galip şahıslar olarak bilinecekler. Sorunun çözümlenmesi de en büyük kazanım olacaktır.

Haydar Aliyev: Teşekkür ederim. Ben hep böyle düşündüm ve şimdi de düşünüyorum ki, AGİT bu çalışmaya sadece destek olmakla yetinmemelidir. Eğer AGİT gerçekten de dünyanın en nüfuzlu örgütlerinden biri ise, o halde adil bir hakem olması da gerekir. Ben böyle düşünüyorum. Onun için de ben bunları size söylüyorum. Eğer ben sizin sadece hem bu tarafa hem karşı tarafa öylesine destek verdiğinizi ve ilkeleriniz ihlal edildiği halde sizin buna kayıtsız kaldığınızı düşünseydim, bu kelimeleri asla sarf etmezdim. Ben şunu çok iyi anlıyorum ki, bu anlaşmazlığın barışla sonuçlanması bizim bölgede durumu tamamen değiştirecektir. Bu konuda Ermenistan da, Azerbaycan da aynı kararlılığı sergilemelidirler.

Bizi endişelendiren topraklarımızın işgal altında tutulması, toprak bütünlüğümüzün bozulması, bir milyondan fazla insanın göçmen durumunda çadırlarda yaşamasıdır. Ermenistan'da bunlar yok. Fakat bununla birlikte onların da başka sorunları vardır. Onlar ekonomik açıdan çok büyük sıkıntı yaşıyorlar. Eğer bu konu bir çözüme kavuşursa, onların ulaşım araçları tamamen kullanıma açılacaktır ve ekonomide çok önemli başarılar sağlayacaklar. İki komşu ülke barış ortamında yaşayacaktır. Bu, bütün Kafkasya bölgesine kendi etkisini yapacaktır. Bu nedenle hem Ermensitan'ın hem Azerbaycan'ın buna ilgi duyması gerekir. Bizim bunda çok büyük çıkarımız vardır. Fakat Ermenistan'ın buna daha fazla ilgi duyması gerek. Bizim topraklarımızı daha ne kadar süre işgal altında tutacaktır? Ne kadar? Ömür boyu mu? Bugün de değilse, yarın öyle bir zaman gelecektir ki, bunların hepsi değişecektir. Fakat sorunun bugün çözüme kavuşması lazım.

Ben hep söylemişimdir ve bugün de söylüyorum, sorunun barış yoluyla çözüme kavuşması için çalıştık ve bundan böyle de çalışacağız. Sizin şu konuda görüşünüze ben katılıyorum, eğer burada barış sağlanırsa, bu ihtilaf çözülürse, tabii ki, uluslararası kamuoyu buna büyük değer biçecektir. Bunu yapanlara, tabii ki, daha fazla değer verecektir. Fakat ben halkıma, ülkeme, milletime zararı dokunacak hiçbir ünün sahibi olmak istemiyorum. Kabul ettiğimiz kararlar halkımızın, ülkemizin, devletimizin çıkarlarına uygun olduğu zaman bu mümkün olacaktır. Daha sonra buna nasıl değer verecekler, vermiyecekler mi, bu beni ilgilendirmiyor. Bu konuda daha çok konuşabiliriz. Sonuç olarak şunu belirtmek isterim ki, biz barıştan yanayız, sorunun barış yoluyla çözümlenmesini istiyoruz. Fakat sorunun adil çözümünü istiyoruz. Biz ülkemize karşı herhangi bir adaletsizliğe izin vermeyeceğiz. AGİT'in de, onun Minsk Grubunun da bunu iyice anlaması gerekir. Sadece anlamak değil, kendi ilkelerinin uygulanması için da yoğun çabalarda bulunması gerekir. Bu kadar.