Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Lord Russell - Johnston ile yaptığı görüşmeden - 15 Eylül 2001


scotch egg
scotch egg
temp-thumb
temp-thumb

Haydar Aliyev: Sayın Lord Russel, ben sizi Azerbaycan`da selamlıyorum ve sizinle Azerbaycan`da tekrar biraraya gelmekten memnunum.

Biz sizinle burada ilk defa Azerbaycan Cumhuriyeti`nin Avrupa Konseyi`ne katılım süreci sırasında karşılaştık. Şimdi Azerbaycan artık Avrupa Konseyi`nin tam üyesidir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı olarak Siz, Azerbaycan`ı kendi örgütünüze üye bir ülke olarak ziyaret ediyorsunuz. Bu, çok iyi bir durumdur. Sanırım, sadece Azerbaycan`ı değil, genel olarak, Güney Kafkasya bölgesini, diğer ülkerleri de kapsayan ziyaretiniz sizde tüm bunlar hakkında, bugünkü durum hakkında bir fikir oluşturacaktır.

Sizin artık burada pekçok temaslarda bulunduğunuzu biliyorum. Milli Meclis`te milletvekilleri ile biraraya gelmişsiniz. Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov ile görüşme yapmışsınız. Dışişleri bakanı ile biraraya gelmişsiniz. Tüm konular ele alınmıştır diye düşünüyorum.

Zorlu koşullar içinde yaşayan mültecilerle de görüştüğünüz için size sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Sanırım, size şunu söylemişler, onlar mülteci durumunda bulunan diğer kişilere oranla daha iyi durumda yaşayanlardır. Nitekim pekçok kişi çadırlarda yaşıyor. Ben geçen defa da size söyledim, onlar bir sene değil, sekiz-dokuz senedir böyle koşullarda yaşıyorlar.

Sanırım, kentimizi de gezdiniz, gördünüz. Siz halkın moralini de biliyorsunuz. Ben sizin bazı temaslarınızı televizyonda izledim. Keza Şehitler Hiyabanı`nı ziyaretinizi de televizyonda gördüm. Şehitleri andığınız için size teşekkür ederim.

Düşünüyorum ki, Avrupa Konseyi`ne üye olduktan sonra biz sizinle daha yoğun işbirliği içindeyiz. Tabii ki, bu, henüz işin bir başlangıcıdır ve ileride bu işbirliğinin daha bir yoğunluk kazanacağını, daha verimli olacağını düşünüyorum. Azerbaycan`a yaptığınız bu geziden dolayı size teşekkür ediyorum. Buyurun.

Lord Russel Johnston: Sayın Cumhurbaşkanı beni böylesine güzel ağırladığınız için ve güzel kelimeler için Size şükranlarımı sunuyorum. Siz doğru buyurdunuz, gerçekten bu, benim ikinci Azerbaycan gezimdir. İlk gezim sırasında Azerbaycan Avrupa Konseyi`ne üye değildi. Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi`ne üye olmasının ardından ben Avrupa Konseyi`nin tam üyesi olan Azerbaycan`ı ziyaret etmeyi çok istiyordum. Söylediğiniz üzere, ben burada birçok temaslarda bulundum. Siz bunun altını çizdiniz, fakat maalesef benim Bakü`yü gezecek zamanım olmadı.

Haydar Aliyev: Bu, çok büyük bir eksikliktir. Bunda bizim Meclis Başkanı`nın suçu var.

Lord Russel Johnston: Ben de size katılıyorum, kentinizi ziyaret etmememde, gezmememde sorumluluğun büyük bir kısmı meclis başkanına aittir.

Haydar Aliyev: Sizin burada yoğun temaslarda bulundunuz. Sizin için çok gergin bir program yapmışlar.

Lord Russel Johnston: Sayın Cumhurbaşkanı, sizi çok iyi bilgilendirmişler.

Haydar Aliyev: Biliyorum.

Lord Russel Johnston: Sayın Cumhurbaşkanı, herşeye rağmen bugüne dek yaptığım görüşmelerde ele aldığım konular Sizi, muhtemelen, şaşırtmayacaktır. Nitekim bütün bunlar, ele alınan konular Sizin için bildik konulardır. Bu, şimdi Azerbaycan`ın üye bir devlet olarak üstlendiği ve yapması gereken çalışmaların müzakeresi idi. Bunun dışında, biz pekçok görüşmelerde Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı ile ilgili müzakerelerde bulunduk. Fakat ne yazık ki, tüm bu görüşmeler, konular biraz önce Amerika Birleşik Devletleri`nde yaşanan olayların gölgesinde kalmıştır.

Bu yüzden de Size öncelikle bir soru sormak isterim. Siz kendi deneyimlerinize dayanarak bu olayların ülkenizi ne düzeyde etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Nitekim, bu olayların, kuşkusuz ki, tüm ülkelerde hissedilir global etkisi olacaktır. Hem benim ülkemde, hem de Sizin ülkenizde bu etki hissedilecektir. Her halde güvenlik önlemlerinin güçlendirilmesi gerekir ve bunun sonucunda insanların sokaklarda durdurulacağı, onların üzerinde aramaların yapılacağı istisna edilmemektedir. Süpermarketlerde onların çantalarında aramaların yapılabilir. Muhtemelen, bu, sıradan kişilerin hoşuna gitmeyecektir. Fakat ben Cumhurbaşkanı Şevardnadze ile konuştum. Onun görüşü şu yöndedir ki, bu öylesine korkunç, öylesine büyük çaplı bir olaydır ki, uluslararası alan, uluslararası toplum kendi gücünü biraraya getirip teröre karşı mücadele vermelidir.

Haydar Aliyev: Hepimiz çağdaş tarihi de, eski tarihi de iyi biliyoruz. Benim bildiğim kadarıyla, şimdiye kadar dünyada bu denli korkunç, bu denli acımasız bir terror olayı yaşanmamıştır. Bu terör eylemini düzenleyen ve onu gerçekleştiren kişiler, dülünüyorum ki, bırakın insanlıktan uzak olmayı, hatta en vahşi hayvanlardan, yahut en büyük vahşetleri yapanlardan daha beterler. Bu, bizi derinden sarstı. Keza bu belki de tüm dünyayı uyandırdı, şu anlamda ki, şimdi uluslarasası terör tek tek ülkeler için değil, tek tek kişiler için değil, tüm insanlık için ne denli tehlikelidir ve ileride ne denli büyük bir tehlike oluşturabilir.

Zira şimdiye dek terör, özellikle son yıllarda yaygınlık kazanmış uluslararası terör dünya çapında belli bir oranda yerel nitelik taşıyordu. Ya bir ülkeyi, ya da bir bölgeyi kapsıyordu. Fakat bu terör tüm dünyayı sarstı. Bu, sadece Amerika`ya yönelik değil, Amerikan halkına yönelik değil, tüm insanlığa, insanlara yönelik bir terördür. Tabii ki, bu, hem barışa, hem kültüre, hem insanlığa, hem demokrasiye - tüm bu kavramlara karşı yapılan terördür.

Terörün farklı biçimleri bulunmaktadır. Örneğin, bizim ülkemiz bunu kendi yaşamından, son dönem tarihinden iyi biliyor. Şimdi sizin de, bizim de önümüzdeki başlıca sorun Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığını barış yoluyla çözmemizdir. Biz bugün de aynı görüşteyiz, bunu işte bu yolla çözmemiz gerekir. Fakat 1988 yılından şimdiye kadar Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde yaşanan olaylar - insanların katledilmesi, Hocalı Trajedisi, yahut işgal edilmiş topraklarda toplu bir biçimde uygulanan etnik temizleme,- tekrar söylüyorum, bunun sonucunda kişilerin katledilmesi,- bunların kendisi de terörün bir biçimidir.

Çeşitli ülkelerde ayrı ayrı politika adamlarına yönelik terör saldırıları yapılmıştır. Bizim hepimiz hatırlıyoruz, örneğin, Başkan John Kennedy`ye, yahut onun kardeşi Robert Kennedy`ye, hatta Başkan Reagan`a yapılan terör saldırısı, yahut İsrail Başbakanı`na terör saldırısı - bunlar hepsi bizim tarihimizin bugünkü gerçekleridir.

Örneğin, sizin ülkede uzun süre devam eden, İrlanda`da yapılan terör eylemleri de işte bu terörün bir örneğidir. Fakat biz sadece Ermeni terörü ile değil, bunun yanı sıra ülke içinde, benim burada çalıştığım dönemden, 1993 yılından şimdiye kadar birçok terör olayları ile karşılaştık. Bazılarının önüne geçtik, bazıları ise bizim suçsuz insanların yaşamını kaybetmesine neden oldu.

Örneğin biz düşünüyoruz ki, 20 Ocak 1990 tarihinde Sovyetler Birliği yönetimi tarafından Azerbaycan`a büyük ordu birliklerinin gönderilmesi ve burada kişilerin katledilmesi kendi başına - ki şu Şehitler Hiyabanı o sırada oluşmuştur - o dönemde Azerbaycan halkına yönelik yapılmış olan toplu terör olayı idi.

Bizzat ben kendim defalarca terör tehlikesiyle karşılaştım. Ben aslında bugün de, yarın da bu tür olaylarla bir daha karşılaşmayacağım diye düşünmüyorum. Size birkaç şeyi aktarmaktaki amacım şudur ki, şimdiye kadar tüm ülkelerde terörün son yıllarda dünyada daha geniş alanlara yayıldığının pek bilincinde değillerdi. Bazıları düşünüyorlardı ki, terör onlara uzak bir ülkededir. Onların ülkesinde huzur söz konusudur. Demek ki, bu, pek tehlikeli değildir. Gerek toplu, gerekse de bireysel terör olayları ile karşılaşan her ülke, her halk bu terörün ne denli korkunç olduğunu biliyor. Biz bunu biliyoruz ve bu nedenle de Amerika Birleşik Devletleri`nde yaşanan olayı, belki de, birçok başka ülkelere, halklara oranla daha derinden anlayabiliyoruz. Bu olay bizi öfkelendirdi. Ben derhal Güvenlik Konseyini topladım, Azerbaycan`ın terör karşıtı ve uluslararası terörle mücadelede tüm araçları kullanarak, mücadeleye katılmaya hazır olduğunu beyan ettim.

Şimdi bu, tüm dünyayı saran bir durumdur. Bu nedenle de teröristlerin bulunması, onların etkisiz hale getirilmesi ve Amerika`ya karşı yapılan bu denli büyük terör olayına uygun bir cevabın verilmesi, tabii ki, büyük önlemler gerektirmektedir. Tabii, bu önlemler uygulanmalıdır. Herhangi bir ülkede, keza bizim ülkede bir yerlerde incelemeler yapmak gerekebilir, bazı kimselerle ilgili araştırmalarda bulunmak gerekebilir, kimilerinin çantasını aramak, şüpheli bir kişi varsa, onu emniyet organlarına götürüp daha detaylı bilgilere ulaşmak gerekebilir - bunların hepsi tabii ki, gerçekleştirilen önlemler olacaktır. Biz terörizmle mücadeleye katılan bir ülkeyiz. Ne önlem gerekiyorsa, onu ülkemizde uygulamaya hazırız ve bu hususta olanaklara da sahip bulunuyoruz.

Amerika kendisi çok kudretli, büyük birikime, büyük güce sahip bir ülkedir. NATO artık bu konuda kendi açıklamasını yapmıştır. NATO üyesi olmayan onca başka ülke terörle karşı mücadelede Amerika Birleşik Devletleri ile dayanışma içinde olduğunu belirtmiştir, keza Azerbaycan`da. Yani dünyanın birçok ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri ile beraber teröre karşı mücadelede bulunmanın gerekli olduğunu artık beyan etmişler.

Her türlü önlem alınabilecektir ve bunların uygulanması tam anlamıyla geçerli nedenlere dayanmaktadır diye düşünüyorum.

Lord Russel Johnston: Sayın Cumhurbaşkanı, izninizle, bir kelime eklemek isterim. Örneğin, ben Başkan Bush`un terör olaylarının hemen ardından yayınladığı bildiriyi çok takdir ediyorum. Ben onun tam zamanında gerekli girişimde bulunduğunu düşünüyorum. Onun omuzlarına çok ağır bir yük düşmesine, terör saldırısının ardından onun ülkesinde büyük heyecanın, tahriplerin olmasına, kişilerin şaşkınlık içinde bulunmalarına karşın ABD Başkanı tüm kuşkulara rağmen, Filistinlilere, Afganlara karşı duyulan kuşkulara rağmen, bu sorunla ilgili genel bir değerlendirme yapılmasınındoğru olmadığını duyurdu. Terörü Araplara, yahut Afganlara karşı savaşa dönüştürmek doğru olmazdı.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sizin de bildiğiniz üzere, Avrupa Konseyi`nin temel görevlerinden biri de insan haklarının korunmasıdır. İnsan haklarını savunurken, biz de genelleme yapılmasına izin vermiyoruz. Bu nedenle de ben kesinlikle terörün terörle önlenemeyeceği görüşündeyim. Ülke yöneticilerinin bu konuda son derece gerçekçi olmaları ve oldukça özenli davranmaları gerekir.

Sayın Cumhurbaşkanı, Siz İrlanda Kurtuluş Ordusu`ndan söz ettiniz. Onların Büyük Britanya topraklarında yaptıkları korkunç eylemlere değindiniz. Ben ise Size başka bir örneği hatırlatmak isterim.

Bilindiği üzere, İkinci Dünya Savaşı döneminde Büyük Britanya topraklarında pekçok sayıda İtalyan hiçbir neden olmadan hapishanelere kapatıldı. Bunun başlıca nedeni savaş sırasında İtalyanların diğer muttefiklerle birlikte bize kaşı savaşıyor olmalarıydı. Siz Büyük Britanya`da İtalyan kökenli pekçok vatandaşın yaşadığını biliyorsunuz. Onlar 19.yüzyılda İtalya`dan Büyük Britanya`ya göç eden kişilerdir. Şu olayların üzerinden 60 sene geçtikten sonra bugün Büyük Britanya`da benzer eylemler kabul edilemezdir. Günümüzde insan hakları benzer girişimlere izin vermemektedir. Genel olarak, terörizmle ilgili bu ifadeyi kullanmak uygun olursa, herhalde bugün daha yumuşak davranmak icabetmektedir.

Haydar Aliyev: Sayın Russel, siz çok doğru söylüyorsunuz. Ben de Başkan Bush`un tüm bildirilerini, aynı zamanda sizin söylediğiniz bildiriyi çok dikkatle dinledim. Ben ona tamamen katılıyorum. Size de şu konuda katılıyorum, herhangi bir ulustan olan ve terör sadırısında bulunan münferit kişilere, ayrı ayrı gruplara, çetelere karşılık olarak o ulusa, o ülkeye, o dine mensup halklara yönelik genel bir biçimde terör saldırıları yapılamaz.

Bu terör eyleminin somut olarak kim tarafından düzenlendiği henüz bilinmemektedir. Gerçi çok kuşkular var ve şüpheli çok kişi var. Sanırım, Amerika Birleşik Devletleri`nin ilgili organları, onların müttefikleri ve terörü önlemek isteyen her ülkenin makamları bu kişilerin, bu örgütlerin açığa çıkarılması için bütün gayretlerini gösterecekler, hatta birleştirecekler. Tabii ki, bunun ardından önlemler alınacaktır.

Siz teröre terörle karşılık vermek pek düzgün olmaz dediniz. Ben Lenin`in bir zamanlar söylediği şu kelimeleri hatırladım. O şöyle demişti, biz beyaz teröre kırmızı terörle karşılık vermeliyiz. Beyaz terör kendi düşmanlarının yaptıkları teröre diyorlardı, kırmızı terör de bolşeviklerin yaptığı terördür. Bu, bolşevik yönetim düzeniydi. Şimdi dünyada bundan böyle bolşevik görüşlerin tekrar yoğunluk kazanacağını sanmıyorum.

Sizin örgüt insan haklarının korunması alanında çok büyük çabalar harcadığı için sizin bu konuda ne denli duyarlı ve ne denli özenli bir yaklaşım içinde olduğunuzu anlıyorum. Her korkunç olay yaşandığında ilk dönemlerde onunla ilgili duygusal bir tavır sergileniyor. Bu duygusal ortamda atılan adımlar bazen yanlış oluyor. Fakat olayların üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra, konuyu derinden inceledikten sonra geliştirilen önlemler söz konusu suça karşı en adil önlemler olduğu anlaşılacaktır. Bu nedenle sizinle bizim görüşlerimiz aynıdır.

Lord Russel Johnston: Sayın Cumhurbaşkanı, Sizden ayrılmadan önce bu terör olaylarından biraz uzaklaşmak ve Azerbaycan gerçekleri üzerine konuşmak isterim. Bildiğiniz üzere, buraya geldiğimden bu yana pekçok temaslarda bulundum. Cumhuriyetin hemen hemen tüm önemli politik figürleri ile görüşme yaptım. Son olarak ise arkadaşım Sayın Aleskerov`la görüştüm. Sayın Aleskerov bana bir liste sundu. Biz beraber şu listeyi inceledik. Aslında, bu liste Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi üyesi olarak üstlendiği görevlerin listesi idi. Sayın Aleskerov söyledi ki, bir takım işler gerçekleştirilmiş, kayıtlar yapılmış, belli bir gelişme sağlanmıştır. Ben çok sevinçliyim, bir seneden az bir süre geçmesine rağmen, Azerbaycan böyle bir gelişme sağlamıştır. Bizzat ben Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi`ne tam üye olmasının tamamen yerinde bir olay ve zamanında atılan bir adım olduğu düşüncesindeyim. Nihayet, Azerbaycan bir parçası olduğu Avrupa`nın gerçek üyesi oldu. Şimdiki gelişmeler de gösteriyor ki, Azerbaycan yavaş yavaş, fakat kararlılıkla ve istikrarlı bir biçimde ilerlemektedir.

Haydar Aliyev: Avrupa Konseyi`ne üye olduktan sonra Azerbaycan`da yapılan çalışmalara verdiğiniz değer için Size teşekkür ederim.

Biz birkaç yıl Avrupa Konseyi`ne aday ülke olarak katıldık ve tam üyelik için sürekli çalıştık. Nitekim birincisi, biz kendimizi Avrupa`nın kopmaz bir parçası olarak hissedelim, bizi böyle tanısınlar. İkincisi de, tabii ki, evrensel değerlerin, Avrupa değerlerinin Azerbaycan`da uygulanmasına hız kazandıralım diye. Biz bunu gerçekleştiriyoruz. Sayın Murtuz Aleskerov size bilgi vermiştir. Benim tekrar anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Tüm diğer yükümlülükler de hepsi yerine getirilecektir, bundan emin olabilirsiniz. Fakat benim dileğim şudur ki, bundan böyle ileride Avrupa Konseyi`nde Azerbaycan`ın gerçek durumuyla ilgili, Azerbaycan`daki sosyopolitik durumla ilgili adil bilgiler olsun.

Örneğin, Avrupa Konseyi bizim ülkemizde bazı konularda bir kusur bulduğunda biz onun adil olduğunu düşünerek, Avrupa Konseyi`nin tasvip etmediği şu durumları ortadan kaldırmak için kuşkusuz tüm çabalarımızı harcıyoruz. Fakat Avrupa Konseyi bir kişiden, bir gruptan oluşmamaktadır. 43 ülkenin temsilcisi bulunuyor. Her ülkenin temsilcileri de hepsi aynı kişiler değil. Umarım Siz beni doğru anlarsınız, heyetlerdeki kişilerin tam tarafsız olduklarını düşünmemeliyiz. Genelde, kişi potansiyel olarak subjektiflikten tam anlamıyla kurtulamıyor. Kendisinin tam ideal bir şahıs olduğunu düşünen kişi hata yapıyor diye düşünüyorum. Bu nedenle dileğim bizimle ilgili bilgilerin detaylı bir biçimde incelenmesi, bizimle birlikte araştırılmasıdır ve tekrar söylüyorum, adil olan önerilerinizi, itirazlarınızı hemen kabul etmeye hazırız.

Ben geçen defa da size söylemiştim, biz bu süreci takip ediyoruz. Demokrasi süreci, insan hakları süreci, basın özgürlüğü süreci, ifade özgürlüğü süreci - biz bunları takip ediyoruz. Fakat bu henüz sona ermiş bir süreç değildir. Burada herşey mükemmel olamaz. Fakat biz böyle olması için çalışmalıyız. Bu nedenle de biz birlikte bu konuda daha sıkı işbirliği yapmalıyız.

Lord Russel Johnston: Tamamen katılıyorum. Fırsat olsaydı, ben tarafsızlık hakkında daha çok konuşurdum. Bence, objektif olamama aynı zamanda hem de eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır. Tam tarafsızlık, mükemmellik sadece çöllerdeki seraba benzer. Bunlara rağmen biz herşeyin adil olması için elimizden geleni yapmaya çalışmalıyız.

Ben bu fırsatı değerlendirerek görüşmemizin sonunda Size bir daha teşekkür etmek istiyorum. Ülkenizin konukseverliği, burada bana karşı sergilenen tutum için şükranlarımı ifade eder, Sayın Cumhurbaşkanı, Size esenlikler dilerim. Herşeyden önce, ülkeyi yönetmek için iyi görünmenizi diliyorum.

Haydar Aliyev: Teşekkür ederim. Çok memnun oldum. Fakat ben son olarak bir konuyu da unutmamanızı isterim.

Avrupa Konseyi`ne üye olduğumuzda, tabii ki, biz yükümlülükler üstlendik ve onları yerine getirmeye çalışıyoruz.

Bunun yanı sıra biz Avrupa Konseyi`ne büyük umutlarla katıldık. Büyük umutlar derken ben Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının son bulmasını kastediyorum. Bir milyondan fazla mültecinin kendi yerlerine geri döneceğini kastediyorum. Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilmiş toprakların boşaltılacağını kastediyorum.

Biliyorsunuz ve biz de biliyoruz ki, bu çalışmalarla AGİT ilgileniyor, AGİT Minsk Grubu ilgileniyor ve özellikle Minsk Grubu eşbaşkanları - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa ilgileniyorlar. Fakat bu konuda Avrupa Konseyi`nin de kayıtsız bir tutum sergilemesi, tabii ki, şaşkınlık yaratacaktır.

Biz insan hakları ile ilgili tüm sözleşmelere katıldığımızı birkaç defa söyledik. Fakat bizim işgal altındaki topraklardan zorla göç ettirilmiş, zor durumda yaşayan insanların da hakları ihlal edilmektedir. Bu konular, doğrudan sizin örgütün görev alanında değildir diye düşünüyorum. Fakat ben şunun altını çizdim, Avrupa Konseyi`ne katıldığımızda biz umut ediyorduk ve bugün de umut ediyoruz ki, Avrupa Konseyi kendi olanakları çerçevesinde bu sorunun çözüme bağlanması için daha fazla çaba gösterecektir.

Lord Russel Johnston: Sayın Cumhurbaşkanı, Avrupa Konseyi, kuşkusuz, bu sorunun çözüme kavuşması için kendi katkılarını sunabilir ve sunacaktır diye umuyorum. Biz artık bu yönde bir takım adımlar attık, girişimlerimizi yaptık. Örneğin, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından düzenlenen Güney Kafkasya Ülkeleri Parlamento Başkanları Toplantısı`nda biz tam işbirliği olmasa bile diyalogun mutlaka sağlanması gerektiği yönünde düşüncemizi aktardık. Biz bu çalışmada diyalogun sağlanması ve olası bazı engellerin bu düzeyde ortadan kaldırılması için yardımımızı esirgemiyoruz.

Belli olduğu üzere, hükümetler Minsk Grubu`nu sorumlu tutmuşlar. Anlaşmazlığın çözümünde arabulucu, yardımcı olma görevlerini Minsk Grubu yerine getirmektedir. Fakat ikimizin de belirttiğimiz üzere, nitekim Avrupa Konseyi`nin de bir sorumluluğu, bir takım yükümlülükleri bulunmaktadır. Şunu üzülerek söylemek isterim ki, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaş durdurulduktan sonra bugüne kadar ileriye dönük hiçbir adım atılmamıştır. Tabii ki, hâlihazırda bir takım adımların atılması gerekir. Burada birçok şey arabuluculara değil, daha fazla oranda Azerbaycan`a ve Ermenistan`a, yani anlaşmazlık içinde bulunan taraflara bağlı olacaktır. Onlar bir uzlaşmaya varıp verecekleri ödünleri belirlemeliler. Bunun zor bir konu olduğunun bilincindeyim. Yani ödünlerde ayrıntılara kadar indiğimizde, onların nelerden ibaret olacağı konusu oldukça tartışmalı ve çok zorlu bir süreçtir.

Esefle belirtmek isterim ki, geçenlerde Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu - ki sizin dışişleri bakanı da bu kurulun üyesidir - yayımladığı belgede şunu kaydetmiştir ki, Azerbaycan ve Ermenistan`ın Avrupa Konseyi`ne katılmalarına rağmen - şu belgeyi ben şimdi net olarak hatırlamıyorum, maalesef yanıma da almadım - mevcut anlaşmazlıkta ileriye dönük hiçbir adım atılmamıştır. Bu, Liechtenstein başkanlığında düzenlenen bir belgedir.

Sayın Cumhurbaşkanı, bizzat ben kendim hep insanlarla anlaşmak, insanlara güvenmek ve insanları anlamak, onları dinlemekten yana olduğumu düşünüyorum. Bence, tüm bunlar göz önünde bulundurulursa, taraflar birbirlerini dinlerlerse, gerçekten sorunun çözüm yolu mevcuttur ve bu yolu bulmak mümkündür.

Haydar Aliyev: Ben de mevcuttur, onu bulmak mümkündür düşüncesindeyim. Herhâlde ödünlerin verilmesi de kaçınılmazdır. Fakat defalarca söyledim, bu ödünlerin iki taraf için de kabul edilebilir olması gerek. Diyaloglar yapılmaktadır, biz - ben ve Ermenistan Cumhurbaşkanı görüşmelerde bulunuyoruz. Diğer düzeylerde görüşmeler yapılıyor. Fakat ne yazık ki, bu ödünler konusunda bir uzlaşmaya varamıyoruz. Azerbaycan kamuoyunda "biz hiçbir ödün vermemeliyiz" yönünde bir görüş hakim. Bu nedenle de zordur. Ermenistan tarafı da herhangi ödün vermek istemiyor.

Lord Russel Johnston: Bu gerçekten böyledir. Anlıyorum, bu Sizin üzerinize düşen çok zorlu bir görevdir.

Haydar Aliyev: Öyledir. Sağolun, teşekkür ederim.