Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi (CEPS) heyetini kabul ederken yaptığı görüşmeden - 17 Temmuz 2000, Cumhurbaşkanlığı Sarayı


Haydar Aliyev: Sayın dostlar, büyükelçiler, sayın misafirlerimiz, ben sizi görmekten çok memnunum. Azerbaycan`ı ziyaretinizi de çok büyük memnunlukla karşıladım. Uzun zamandır buraya gelmiyorsunuz. İyi ki vakit buldunuz ve geldiniz.

Dostum Süleyman Demirel bana bu konuda bilgi vermişti. Böyle bir öneri söz konusu olduğunu, görüşmek istediklerini belirtmişti. Ben de her zaman hazır olduğumu söylemiştim. Şimdi sizi dinliyorum.

Özdem Sanberk (Türkiye Dışişleri Bakanlığı Eski Müsteşarı ve Londora Büyükelçisi, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı Direktörü): Sayın Cumhurbaşkanı, herşeyden önce, sayın Süleyman Demirel`in selamlarını, saygı ve ihtiramını Size iletmek istiyorum.

Şunu da belirtmek istiyorum ki, bizim heyet resmi bir heyet değildir. Sayın Michael Emerson ve Romanya`nın eski Dışişleri Bakanı Sayın Sergiu Celac Brüksel`de Avrupa Birliği bünyesinde faaliyette bulunan çalışmalar merkezinin eşbaşkanlarıdır. Fakat bu merkez Avrupa Birliği`ne bağlı değildir. Sayın Nihat Gökyiğit işadamı, "Tekfen Holding" Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi Çalışma Kurulu üyesidir. Benim başkanlığını yaptığım vakıf da hükümetimize bağlı değildir. Kararları hükümetler alıyor, biz ise kendi yorumlarımızla onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Kafkasya Türkiye`nin güvenliği açısından çok önemli bir bölgedir. Azerbaycan ise Türkiye`ye kardeş bir ülkedir. Neden Kafkasya`da bir istikrarsızlık söz konusudur? Çünkü burada uluslararası hukuk kuralları çiğnenmiştir. Ermenistan uluslararası hukuk kurallarını kaba bir biçimde ihlal ederek, Azerbaycan topraklarının bir bölümünü işgal etmiştir, bir milyon Azeri kendi yurdundan zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Dünya hem bunu, hem de uluslararası hukukun çiğnendiğini unutmuştur. Bunları biz anlatmayacağız da kim anlatacak? Ermenistan`ın Azerbaycan`a yönelik işgalci tutumu aynen Irak`ın Küveyt`e yönelik işgalci tutumuna benziyor.

Biz uluslararası hukuk kurallarına titizlikle uyulmasını istiyoruz. Şimdi Kafkasya`da istikrarın sağlanması için uygun ortamın oluştuğunu görüyoruz. Aralık 1999`da Helsinki`de Türkiye`ye Avrupa Birliği`ne tam üye olma olanağı sunuldu. Bu, tabii ki çok önemli bir gelişmedir, zira Türkiye Avrupa Birliği`nin eşit üyesi olduğunda onun komşuları - Kafkasya, aynı zamanda Azerbaycan`ın Avrupa Birliği ile bir nevi sınırı olacaktır.

15 Ocak 2000 tarihinde Sayın Demirel "Kafkasya için istikrar paktı" önerisini sundu. Bundan önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev AGİT`in İstanbul zirve toplantısında çok önemli bir konuşma yaptı. Ardından büyük ülkelerin, aynı zamanda Rusya`nın, Amerika`nın, Avrupa Birliği ülkelerinin liderleri de Kafkasya`da istikrarla ilgili görüşlerini açıkladılar.

Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi tüm bu açıklamalardan esinlenerek öneriler hazırlamıştır. Türkiye olarak biz bu önerilerin bazılarını onaylıyoruz, bazılarını ise onaylamıyoruz. Fakat bu öneriler gelecek araştırmalar açısından değerlendirilebilir. Burada altı özellikle çizilecek durum şu ki bu girişim Minsk Grubunun yerine geçemez. Türkiye Azerbaycan`ın uygun bulmadığı hiçbir çözüm yolunu kabul edemez.

Türkiye anlaşmazlık nedeniyle oluşmuş şimdiki durumu, yani statükoyu onaylamıyor. Şimdiki durum bu şekilde devam edemez. Fakat hiçbir önlem almazsak, o zaman bu durum aynen devam edecektir. Sayın Cumhurbaşkanı, bu nedenle de bizim görüşlerimizi işte bu açıdan değerledirmenizi rica ediyoruz. Hem Sayın Demirel`in, hem de Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi`nin bu çerçevede önerileri var. Bunlar birbirini tamamlayabilir. Fakat bu araştırmaları sürdürmemiz için, Sayın Cumhurbaşkanı, bize önderlik etmenizi, yol göstermenizi istiyoruz. Buraya da sırf bu amaçla geldik.

Sayın Cumhurbaşkanı, diğer bir dileğimiz de şu ki, Azerbaycan`da faaliyet gösteren benzeri sivil toplum kuruluşları, bunun yanı sıra Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, bilim toplumunun temsilcileri bizimle temaslarda bulunsunlar. Türkiye`ye ve Brüksel`e gelsinler, ortak çalışmalar ve işbirliği yapalım.

Şimdi ise sayın Nihat Gökyiğit kendi düşüncelerini söyleyecektir.

Nihat Gökyiğit: Sayın Cumhurbaşkanı, ben iş dünyasının temsilcisiyim, fakat tabir caizse, haddimi aşıp bu siyaset işlerine karıştım. Amaç ise halkın bu konuları daha iyi anlamasıdır. Eğer halk bu girişimleri anlarsa, desteklerse, şu durumda politikacıların da işi iyiye gider.

İş dünyası istikrar istiyor. Tüm zorluklara rağmen iş dünyası kendi faaliyetini sürdürüyor. Fakat çalışmaların daha geniş alanları kapsaması için istikrar temel koşuldur. İş dünyası ve istikrar karşılıklı olarak birbirini tamamlayan faktörlerdir.

Güney Kafkasya`daki enerji koridoruna yatırımların yapılması sürecektir. Fakat enerji alanı başta olmak suretiyle, birçok diğer alanlar da- hava ve deniz limanları, yollar vesaire gündemdedir. Avrupa Birliği de bu koridora büyük önem vermektedir. Bu yüzden de ben, demin söylediğim üzere, haddimi aşarak bu konulara giriştim. İş dünyasının kendine özgü heyecanı ve canlılığı bulunuyor.

Dün biz Tiflis`te Gürcistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevarnadze ile bir araya geldik, bugün ise Bakü`de - Sayın Aliyev`in huzurunda bulunuyoruz. İşadamı olarak biz de politika dünyasına kendi katkımızı yapalım istiyoruz.

Michael Emerson (Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi Eşbaşkanı): Sayın Cumhurbaşkanı, bizim belgelerimizin Türkçe özeti de bulunmaktadır, onları Size sunuyoruz. Benim kitabımda ise onun hakkında Rusça bilgiler yer almaktadır. Aynı belgelerin ilk altı maddesi bizim önerilerimizin özünü yansıtıyor.

Sizin geçen sene Kasım ayında AGİT`in zirve toplantısında yaptığınız konuşmayı dikkatle inceledik. Aynı zamanda diğer konuşmaları da, özellikle Cumhurbaşkanı Demirel`in, Cumhurbaşkanı Şevarnadze`nin ve Cumhurbaşkanı Koçaryan`ın konuşmaları ile ilgili bilgi edindik. Bunun ardından AGİT bizim çalışmamıza büyük bir etkinlik kazandırdı. AGİT bizden daha detaylı bir çalışma takviminin hazırlanmasını, şu konuşmalarda öne sürülen görüşlerin gerçekleştirilmesi alanında faaliyet programının oluşturulmasını istedi.

Biz çalışmalarımız sonucunda vardığımız sonuçları uzlaştırdığımız sırada üç temel konuya özen gösterdik. Bu üç temel konu doğrudan Güney Kafkasya ile ilgilidir. Bir sonraki üç konu ise Güney Kafkasya`nın çevresinde bulunan ülkelerin de bu çalışmaya katılmasını öngörüyor. Güney Kafkasya açısından büyük önem arz eden ilk üç konu şunlardır: anlaşmazlıkların çözümlenmesi, bölge ülkeleri arasında işbirliğinin sağlanması ve daha sonra bunun entegrasyona dönüşmesi, Güney Kafkasya`da güvenliğin güvence altına alınmasında hazırlıkların yapılması.

Biz her biri kendi içinde büyük bir önem taşıyan bu konular arasında düzenin nasıl oluşturulacağı, onların birbiriyle ilişkisinin olup olmadığı konusuna bir açıklık kazandırmaya çalıştık. Düşündük ki, bu amaçların arasında en önemlisi anlaşmazlıkların, özellikle Dağlık Karabağ anlaşmazlığının giderilmesidir. Nitekim biz tüm bu önerileri hazırladığımız sırada şu ihitmallere dayandık, Dağlık Karabağ anlaşmazlığı şu yakın zamanlarda çözüme bağlanmazsa bile, Ermenistan`la Azerbaycan arasındaki bu anlaşmazlığın çözümünde yakın dönemlerde bir gelişme sağlanacaktır.

Biz anlaşmazlık sonrası dönem için nasıl bir düzen kurulacağı ile ilgili görüşlerimizi açıkladık ve aynı zamanda bu alanda yapılacak çalışmaları da belirledik.

Önerdiğimiz takvim çerçevesinde birinci aşamada Güney Kafkasya ülkeleri arasında devletler ve hükümetler düzeyinde işbirliğinin yaygınlık kazanmasını öngörüyoruz. Sonraki aşamalarda ise bölgenin Avrupa kuruluşları ile bütünleşmesinin ve işbirliğinin biçimlerinin belirlenmesi öngörülüyor. Kuşkusuz ki, bu arada Türkiye`nin AB`ye alınması konusunu da unutmuyor, bunun önemini de göz önünde bulunduruyoruz.

Bölge devletleri için güvenlik garantilerine gelince ise, şunu söylemek istiyorum ki, biz bu konuyu düşünüyoruz. Başlangıçta NATO`nun güvenlik konusunda yükümlülükleri bulunmasa da, AGİT`ten bölge devletleri için özel güvenlik garantileri alalım ve bunları yazılı olarak belgeleyelim diye düşünüyoruz.

Programımızın ikinci bölümünde ise Rusya, Kuzey Kafkasya ve Avrupa Birliği arasında işbirliği mekanizmalarının da işlenip hazırlanmasını tavsiye ediyoruz.

Biz bir sonraki aşamalarda Azerbaycan`ın şu anda üyesi olduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü`nün çerçevesinin dışına çıkarak, Karadeniz-Kafkasya-Hazar Denizi bölgesi ülkeleri arasında işbirliği forumunun oluşturulması tavsiyelerinde bulunuyoruz.

Nihayet, bölgenin petrol ve doğal gaz rezervlerinin daha etkin ve verimli kullanımına ilişkin önerilerimiz bulunmaktadır. Ben şu konu üzerinde daha fazla durmayacağım, çünkü bu konuda Sizin büyük deneyimleriniz vardır.

Sayın Cumhurbaşkanı, şunu belirtmek istiyorum ki, Güney Kafkasya için istikrar paktı ile ilgili takvim üzerinde çalışmalarımız ve Batılı devletlerin liderleriyle görüşmeler genel olarak Batılı devletlerin liderleri düzeyinde de bu konuya büyük destek olduğunu söylememi mümkün kılmaktadır. Ona teknik yardımların da yapılması mümkün. Fakat bizim bir sonraki adımların ne olacağını açıklığa kavuşturmamız gerekiyor. Düşünüyoruz ki, bunları anlatmadan önce kuşkusuz Sizin gibi devlet başkanlarının önerileri ve somut tasarıları hakkında bilgi edinmemiz,

genellemeler yapmamız gerekmektedir. Yani bizim hep birlikte Batılı devletleri böyle bir takvimin gerçekleştirilmesinin mümkün olduğuna ve bunun bölgeye yarar sağlayacağına inandırmamız gerek.

Sayın Cumhurbaşkanı, dün Devlet Başkanı Şevarnadze ile yaptığımız görüşme sırasında o bir öneride bulundu ve söyledi ki, hem hükümet makamlarını, devlet kuruluşlarını, hem de sivil toplum örgütlerini temsil eden kişilerden, uzmanlardan oluşan ve nitekim bizim sunduğumuz önerilerle ilgilenecek ve bizimle yakından işbirliği yapacak çalışma grubu kuracak. O, şöyle bir konuyu gündeme getirdi, Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları da bu tür adımlar atacak, uygun çalışma gruplarını oluşturacak olurlarsa, biz hep beraber Avrupa kuruluşları ile işbirliği yaparak çok karmaşık konularda ortak bir anlaşmaya varabilriiz.

Sergiu Celac: Sayın Cumhurbaşkanı, bana neredeyse söyleyecek söz bırakmadılar. 14 Haziran`da Ben ve Michael Emerson AGİT`in önerisi üzerine bu tasarıyı onun Vyana`daki elçilerine sunduk.

Bu tasarı AGİT üçlüğünün - onun önceki, şimdiki ve gelecek dönem başkanlarının girişimi üzerine yapılmaktadır. Onlar Norveç, Avusturya ve Romanya`yı temsil ediyorlar.

Yaptığımız incelemeler sonucunda AGİT dönem başkanı örgütün bölgede bulunan kuruluşlarına, yerel hükümetlerle ek görüşmeler yapıp bu öneriye yönelik tutumlarını ve onların ek önerilerini araştırmaları, böylece projeyi daha ileriye götürme yolları ile ciddi bir biçimde ilgilenmeleri için bir talimat verdi.

Düşünüyoruz ki, ilk adım olarak biz bu sene Eylül ayında seminer düzenlemeliyiz. Aynı seminer sırasında Michael Emerson ve ben bu projenin tasarısını yapacağız. Bu semineri AGİT hem organize edecek, hem de finansmanını üstlenecektir.

Biz anlıyoruz ki, AGİT zayıf bir örgüttür. Fakat kimi zaman zayıflığın bile kendisinde olumlu bir oluyor. Bazen zayıflık kişiyi daha fazla diplomatik bir tavır takınmak, yani şiddet yolunu değil, aklını kullanmak zorunda bırakıyor. Biz bu projeye bağımsız bilim adamları olarak katılıyoruz. Güney Kafkasya için istikrar paktı üzerinde çalışan diğer kişiler de bizim gibi bağımsız bilim adamlarıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sizin dostunuz ve bu dostluğu her zaman gururla vurgulayan, ondan söz eden Terry Davis de bizim bu çalışmamıza büyük destek verdi.

Bizim aldığımız tüm sinyaller bu tür ciddi sorunları çözme zamanı geldiğini söylememizi mümkün kılmaktadır. Daha etkin faaliyetlerde bulunması için Minsk Grubuna bir itici güç gerekmektedir. Hem istikrar paktının gerçekleştirilmesi, hem de bunun en öncelikli koşullarından biri olan anlaşmazlıkların giderilemsi için bölge devletlerinin ve onların liderlerinin ek olarak yeni itici gücüne, ek desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.

Biz istikrar paktının, anlaşmazlığın çözümünün yerine geçeceğini düşünmüyoruz. Biz sadece olarak, Siz bu anlaşmazlıkları ortadan kaldırdıktan sonra bölgenin ilerideki durumu nasıl olacak, hangi adımlar atılacak, işte bu konuda görüşlerimizi paylaşıyoruz. Bu konuyu düşünmemiz lâzım ve istikrar paktı da işte bu amaçlara hizmet edecektir. Ben meslektaşım ve dostum Büyükelçi Sanberk`e şu konuda kesinlikle katılıyorum, öyle konular ortaya çıkacaktır ki, biz onları onaylacağız, bazı konularda ise görüş ayrılıkları olacaktır. Michael Emerson ve ben ayrı ayrı ülkeleri temsil etmiyoruz. Hatta vatandaşı olduğumz ülkeleri bile temsil etmiyoruz. Biz sadece, tüm çabaların bir araya getirilmesi ve ortak bir belge düzenleyerek ek düşünce alışverişinin yapılması için çaba gösterdik. Kuşkusuz ki, son kararı yalnız ve yalnız Siz vereceksiniz.

Haydar Aliyev: Siz hepiniz Kafkasya, özellikle Güney Kafkasya açısından çok önemli bir sorunla ilgileniyorsunuz ve ben bundan çok memnunum. Son 12 senedir Güney Kafkasya`da istikrar bozulmuştur. Bu, ilk önce 1988 yılında Ermenistan`ın Azerbaycan`a yönelik toprak talebinde bulunması sonucu başlanmış olan savaş ve öte yandan, Gürcistan`da Abhazya, Osetin anlaşmazlıklarının çıkması nedeniyledir. İkincisi ise Kuzey Kafkasya`da, Çeçenistan`da ortaya çıkmış durum ve orada yapılan savaşla ilgilidir.

Tüm bunlar hepsi Kafkasya`da istikrarı bozmuştur. Doğal olarak Kafkasya`da yaşayan insanlar, çevremizde bulunan ülkeler bu bölgede istikrarın sağlanmasını istiyorlar. Zira bu, bizim yaşamımızın tüm alanları için gerekmektedir. Bu açıdan sizin bir sivil toplum örgütü, bilimsel çalışmalar merkezi olarak bu çalışmayla igilenmeniz çok takdir edilecek bir durumdur.

Sizin de belirttiğiniz üzere, AGİT`in geçen sene Kasım ayında düzenlenen İstanbul zirve toplantısındaki konuşmamda ben Güney Kafkasya için barış, güvenlik ve istikrar paktının yapılması hakkında bir öneri sundum, bu sorunun giderilmesinde çıkarı bulunan tüm ülkeleri bu sorunun çözümüne davet ettim.

Türkiye`nin saygıdeğer Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel o dönemde daha geniş kapsamlı bir öneri sundu. Bildiğim kadarıyla, iki-üç ay önce o, dünyanın Kafkasya`ya ilgi duyan 14 ülkesinin devlet başkanlarına Kafkasya`da barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması ile ilgili mektuplar yollayıp kendi görüşlerini açıklamıştır. Bu nitelikte bir mektubu ben da aldım. Ben Sayın Süleymen Demirel`le bu konu üzerine birkaç telefon görüşmesi yaptım. Sayın Süleyman Demirel bana, yazdığı bu mektupların tüm devlet başkanlarınca olumlu karşılandığını yazdı.

Nitekim tüm ülkelerin - yani bu bölgeye ilgi duyan ülkelerin Kafkasya`da, aynı zamanda Güney Kafkasya`da barışın, güvenliğin, istikrarın sağlanmasını istedikleri bilinmektedir ve bu konuda kendi çabalarını yoğunlaştırmaya hazırdırlar. Bu nedenle de ben sizin bu alandaki faaliyetinizi ve girişiminizi destekliyorum.

Şunu siz de belirttiniz ve ben de söylemek istiyorum, bu, pek kolay bir sorun değildir, fakat bununla birlikte kolaydır. Zira bu takvimi, öngörülen önerileri gerçekleştirmek için bir şart vardır. Bu da, öncelikli olarak, Güney Kafkasya`daki ihtilaflara son vermektir.

Biliyorsunuz, 12 sene önce başlanmış Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı sonucunda Ermenistan silahlı kuvvetleri Azerbaycan topraklarının yüzde20`sini işgal etmiştir. İşgal altındaki topraklardan bir milyondan fazla Azeri zorunlu göçe tabi tutulmuştur ve artık 7-8 senedir çadırlarda zor koşullar altında yaşıyorlar.

Savaş çıkmış, kanlar dökülmüştür. Fakat biz 994 yılı Mayıs ayında, altı sene önce savaşı durdurduk. Ermenistan ile Azerbaycan arasında ateşkesle ilgili anlaşma imzalandı. Altı seneyi aşkın bir süredir savaş yapılmıyor, kan dökülmüyor, ateşkes düzeni uygulanıyor. Fakat bunun yanı sıra anlaşmazlık giderilmiş değildir. Yani ateşkesin sağlandığı sırada - 12 Maysı 1994 tarihindeki durum şimdiye kadar sürmektedir.

Birkez daha kaydederim ki, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü ihlal edilmiş, topraklarımızın yüzde 20`si Ermenistan silahlı güçlerince işgal altında tutulmaktadır. İşgal edilmiş bu topraklarda yaşayan bir milyon Azeri göçmen ve mülteci durumundadır.

Biz altı seneyi aşkın bir süredir, AGİT Minsk Grubunun ve Minsk Grubu eşbaşkanlarının - Rusya`nın, Amerika Birleşik Devletleri`nin, Fransa`nın ve başka ülkelerin, uluslararası örgütlerin aracılığıyla barışı tesis etmek istiyoruz. Barışı tesis etmek için Ermenistan silahlı güçlerinin işgal altındaki Azerbaycan topraklarını boşaltmaları, ülkemizin toprak bütünlüğünün sağlanması, bir milyondan fazla vatandaşımızın kendi yurduna yuvasına geri dönmesi gerekiyor.

Fakat biz bunun üstesinden gelemiyoruz. Zira Ermenistan yapıcı olmayan bir tutum izlemektedir. Ermenistan bu toprakların işgal durumundan yararlanarak, Azerbaycan`a ait olan Dağlık Karabağ`a bağımsızlık statüsünün tanınmasını istiyor. Böyle olduğu takdirde Azerbaycan topraklarının bir bölümünü oluşturan Dağlık Karabağ bağımsızlık kazanarak ülkemizin topraklarından kopacak, yani Azerbaycan kendi topraklarının bir kısmını kaybedecektir. Ermenistan beyan ediyor ki, şu durumda o, Dağlık Karabağ`ın çevresinde işgal altında bulundurduğu bölgeleri boşaltmaya hazırdır. Biz ise bu şartları tasvip edemeyiz. Zira uluslararası hukuk kuralları, AGİT`in ilkeleri vardır. Hiçbir ülke toprak bütünlüğünün, sınırlarının dokunulmazlığı ilkesinin ihlaline izin vermez. Bu nedenle de anlaşmazlık şimdiye kadar çözümlenmiş değildir.

Gürcistan`da da Abhazya, Osetin anlaşmazlıkları çözülmemiştir. Gürcü ulusundan olan insanlar Abhazya`dan zorla göç ettirilmişler. Fakat Gürcistan`daki anlaşmazlık içsel özellik taşımaktadır, ülke içinde bulunmaktadır, Azerbaycan`da ise anlaşmazlık iki bağımsız devletin arasında olan bir anlaşmazlıktır. Bu anlaşmazlık Ermenistan`la Azerbaycan, yani BM üyesi iki bağımsız devlet arasında sürdürülen bir savaştır ve anlaşmazlıktır.

Bu nedenle de tüm bu programları, Sayın Süleyman Demirel`in önerisini, AGİT`in İstanbul Zirve toplantısında benim öne sürdüğüm öneriyi ve sizin dileklerinizi, isteklerinizi gerçekleştirmek için Ermenistan`ın Azerbaycan topraklarını boşaltması, bir milyondan fazla vatandaşımın kendi yurduna geri dönmesi gerekiyor, Dağlık Karabağ`a ise, - defalarca beyan ettiğimiz ve AGİT`in Lizbon zirve toplantısında da ele alındığı üzere, - Azerbaycan devletinin sınırları içinde en geniş özerklik tanınabilir.

Eğer biz bunları başaramazsak, Güney Kafkasya`da hiçbir istikrarın sözü bile edilemez. Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan`la benim aramda doğrudan birkaç görüşme yapıldı. Bu görüşmeler sırasında biz bir ilerleme kaydetmeye, sorunu çözmeye çalıştık. Her ikimiz, yani Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve Ermenistan Cumhurbaşkanı bunun için iki tarafın da bir takım ödünler vermesi gerektiği yönünde görüş belirtmiştik. Ben ödünler vermeye hazır olduğumu bildirdim. Ermenistan Cumhurbaşkanı da bunu söyledi. Fakat ne yazık ki, 27 Ekim`de Ermenistan`da yaşanan terör olayının ardından bizim bu görüşmeler kesintiye uğradı.

Biliyorsunuz, o dönemde Ermenistan Parlamentosu`nun başkanı, başbakan ve birkaç milletvekili teröristler tarafından katledildiler.

AGİT Dönem Başkanı Avusturya Dışişleri Bakanı dün ve bugün Ermenistan`da ziyarette bulunuyor, akşamleyin Azerbaycan`a geçecektir. Onun gezisi bir AGİT başkanı olarak Ermenistan`ın, Azerbaycan`ın görüşlerini öğrenip, bu konuyu çözme amacını taşıyor. Ben geçenlerde resmi bir ziyaret için Avusturya`da bulunduğum sırada o, bu konu üzerine düşüncelerini bana aktardı. Onun buradan hangi bilgilerle geri döneceğini ben bilmiyorum. Her hâlde, biz ödünler vermeye hazırız. Fakat Ermenistan`ın da ödünler vermesi gerekiyor ve bu ödünlerin belli bir çerçevesi olmalıdır. Eğer bu konu çözüme bağlanmazsa, tüm bu programların hiçbiri gerçekçi değildir.

Güney Kafkasya`da Azerbaycan ile Gürcistan arasında tüm alanlarda, aynı zamanda ekonomi alanında çok iyi bir işbirliği bulunmaktadır. Gürcistan ile Ermenistan arasında da tüm alanlarda iyi bir işbirliği yapılmaktadır. Fakat Güney Kafkasya`nın üç devletinin şimdi ortak bir işbirliği yapması mümkün değildir. Ben dostum Sayın Nihat Gökyiğit`in bu konudaki görüşlerini tasvip edemem. Bu, yeni bir düşünce değildir. Birçok ülkeler bize benzeri öneriler getirmişler ve Ermenistan da bize ekonomik ilişkileri sürdürelim, ticaret yapalım, o zaman karşılıklı güven sağlanabilir ve biz barışı sağlamaya daha da yaklaşabiliriz diye bir öneride bulunmaktadır.

Ermenistan bize benzer öneriler sunmuştur. Başka devletlerin de benzer önerileri vardır. Sizin bu programınızda da bu tür görüşlerin olduğunun farkındayım. Sayın Nihat Gökyiğit düşünüyor ki, bu çalışmalar paralel bir şekilde yürütülmelidir. Neden? Zira Azerbaycan topraklarının yüzde 20`si işgal altında olduğu, bir milyondan fazla vatandaşımız çadırlarda yaşadığı, Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış sağlanmadığı sürece biz Ermenistan`la hiçbir işbirliği yapamayız.

Ben biliyorum ki, Ermenistan ekonomik açıdan zor durumdadır, onun böyle bir işbirliğine ihtiyacı vardır. Biz itiraz etmiyoruz. Fakat barışın sağlanması gerekiyor. Barış sağlandıktan sonra bu işbirliği otomatik olarak sağlanacaktır. Barış sağlanmadığı takdirde birbiriyle anlaşmazlık içinde bulunan iki ülke nasıl bir işbirliği yapar? Biz istesek de, buna milletimiz izin vermez. Fakat konu şu ki, ben de bunu asla istemem.

Biliyorsunuz, Türkiye ile Ermenistan arasında sınırlar kapalıdır, hiçbir diplomatik ve ticari ilişki yok. Ermenistan Türkiye ile ekonomik işbirliği yapmak için çalışıyor. Dostum Sayın Gökyiğit de bu konuda bazı girişimlerde bulunmuştur. Bir zamanlar ben ona kendi itirazımı ifade ettim.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti`nin politikası şöyledir: Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı çözülmedikçe, Ermenistan silahlı kuvvetleri işgal ettikleri Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, bir milyondan fazla vatandaşımız kendi yurduna geri dönmedikçe Türkiye Ermenistan sınırını açmayacak, hiçbir ticaret yapmayacak ve yolları açmayacaktır. Türkiye`nin devlet ve hükümet başkanları bunu defalarca söylemişler.

Türkiye`nin Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel bu görüşü defalarca beyan etmiştir. Türkiye`nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de bugünlerde resmi ziyaret için Azerbaycan`da bulunduğu sırada yine böyle bir açıklamada bulunmuştur. Türkiye`nin sınır bölgelerinde, örneğin Kars Belediye Başkanı ve diğerleri bu politikayı anlamayarak şöyle açıklamalar yapıyorlar, "Kapıları açın, biz ticaret yapalım". Fakat benim Dostum Süleyman Demirel geçenlerde Kars`ta bulunduğu sırada onlara güzel bir cevap verdi ve söyledi ki "Birkaç kuruş, küçük ticaret için biz Azeri kardeşlerimizin sergiledikleri tutumu feda edemeyiz".

Siz de burada bizim tutumuzu net olarak bilmelisiniz. Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı çözülünce, barışı sağlanınca, Azerbaycan`ın işgal altındaki toprakları kurtarılınca barış, güvenlik ve istikrar paktının sağlanması tamamen gerçek olacaktır. Bu olmadığı takdirde, bunlar birer hayaldir.

Amerika Birleşik Devletleri beş-altı ay önce Güney Kafkasya ekonomik forumunun oluşturulması için bir öneri sunmuştur. Bu ne demek oluyor? Şu demek oluyor, Gürcistan , Azerbaycan, Ermenistan bir ekonomik forum oluşturuyor ve orada ekonomik işbirliği yapıyorlar. Biz bu öneriye de karşı çıktık ve bunu kabul etmedik.

Sizin başlatmış olduğunuz çalışma çok güzeldir. Hangi konu gerçek, hangi konu gerçek dışıdır, bunu sizin bilmeniz gerekiyor. Siz sivil toplum örgütünün üyelerisiniz, bilim adamlarısınız ve çok deneyimli insanlarsınız, bundan dolayı ben size şükranlarımı ifade ediyorum. Örneğin, ben biliyorum ki, Özdem Sanberk çok deneyimli bir politikacı, diplomattır. Sayın Emerson da öyle. Romanya eski Dışişleri Bakanı Sergiu Celac da deneyimli bir insandır. Sayın Nihat Gökyiğit diyor ki, ben ticaret adamıyım, politikaya karışmıyorum. Fakat o, çok deneyimli birisidir ve benim de yakın arkadaşımdır.

Sizin bu birikiminiz, davranışlarınız bizim için çok önemlidir. Birkez daha söylüyorum ki, ben Sizin tüm bu girişiminizi destekliyorum. Fakat kendi görüşlerimi de Size aktardım. Size teşekkür ederim.

Nihat Gökyiğit: Sayın Cumhurbaşkanı, bu konuda bir düşüncemi Size söylemek istiyorum. Biz Ermenistan`la ilişkiler kurmadık, işbirliği yapmıyoruz ve yapmayacağız.

Haydar Aliyev: Çok iyi yaptınız da ilişkiler kurmadınız.

Nihat Gökyiğit: Biz Azerbaycan`ın da, Ermenistan`ın da karşılaştığı zorlukları araştırıyoruz. Biz Ermenilere şunu defalarca kez aktardık, görüyorsunuz değil mi, yabancı işadamları Azerbaycan`la sıkı ilişklier kuruyor, orada büyük işler yapıyorlar.

Haydar Aliyev: Evet. Görüyorsunuz değil mi, biz Bakü-Supsa petrol boru hattını işletmeye açtık.

Nihat Gökyiğit: Ben birkez daha söylüyorum, biz Azerbaycan`la tüm alanlarda işbirliği sürdüreceğiz.

Haydar Aliyev: Sürdürün.

Nihat Gökyiğit: Ermenistan`la ilişkiler kurmak konusunda Türkiye doğru bir dış politika izlemektedir. Biz devletimizin politikasına bağlıyız - ne derse, onu yapmalıyız.

Haydar Aliyev: Evet, siz Türkiye`nin dış politikasına bağlı kalın.

Nihat Gökyiğit: Evet, biz bu politikaya bağlıyız, bu politikadan asla taviz vermeyiz. Benim söylemek istediğim bunlardır. Biz bu alandaki faaliyetimizi sürdüreceğiz.

Haydar Aliyev: Çok güzel. Teşekkür ederim.

"AZERBAYCAN" Gazetesi, 18 Temmuz 2000 yılı.