Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yetkilerini üstlenmiş bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti Başkanı Haydar Aliyev´in, Dağlık Karabağ´la ilgili oluşturulan AGİK Minsk Konferansı´nın Başkanı Mario Rafaelli ile düzenledikleri ortak basın toplantısında açıklaması - Bakü, 14 Temmuz 1993


Merhaba, sayın basın mensupları. Bügünkü basın toplantımız Dağlık Karabağ'la ilgili oluşturulan AGİK Minsk Konferansı temsilcilerinin son günlerde bölgemize, Azerbaycan'a, Ermenistan'a yaptıkları ziyaretlerin sonuçları ile ilgili olarak düzenlenmiştir. Rusçaya çeviri yapıldığı için umarım sorularınızın Rusça cevaplandırılmasına bir itirazınız olmayacak, fakat, kuşkusuz, sorular hem Azerice, hem Rusça, aynı zamanda başka dillerde de sorulabilir.

Ben görüşmelerimiz konusunda ve varılmış sonuçlar konusunda sizi kısaca bilgilendireceğim, daha sonra ise AGİK Minsk Konferansı Başkanı Sayın Rafaelli size bilgi verecek ve bunun ardından biz sizin sorularınızı cevaplandırmaya hazır olacağız. Zannediyorum, dün düzenlenmesi öngörülen basın toplantısının yapılmamasından dolayı bizi mazur göreceksiniz. Bu şununla ilgilidir ki, ortak, yani bizim Sayın Rafaelli ile birlikte düzenleyeceğimiz ve Sayın Rafaelli'nin Dağlık Karabağ'dan, Hankendi'den akşam saat 6'da Bakü'ye döneceğini öngören takvim, Sayın Rafaelli'nin söylediği gibi, bazı teknik nedenler yüzünden ve hava muhalefeti nedeniyle değiştirilmiştir. Bu nedenle de onlar bugün vardılar.

Buluştuğumuzda Sayın Rafaelli Hankendi'de yaptığı görüşmelerin sonuçları ile ilgili bize bilgi verdi. Biz fikir alışverişinde bulunarak görüşmelerimizi tamamladık ve işte buradayız, sizinle buluşmaya geldik. Biliyorsunuz, AGİK bünyesinde oluşturulan Minsk Konferansı faaliyetine 1992 yılının başlarında başlamıştır ve gerek bu konferans, gerekse de genel olarak tüm AGİK Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ nedeniyle ortaya çıkmış ihtilafın barışçıl yollardan çözümü konularıyla ilgileniyor. Sayın Rafaelli ve onun başkanlığını yaptığı heyetle görüşme sırasında Minsk Konferansı'nın geçtiğimiz dönemdeki çalışmalarını, elbette ayrıntılara varmadan, kısaca olarak inceleme fırsatımız oldu. Nitekim bu konu üzerinde daha fazla durmamıza gerek yoktur.

Biz yalnızca olarak şunu kaydettik ki, Minsk Konferansı, saygın uluslararası örgüt olan AGİK, Birleşmiş Milletler büyük nüfuz sahibi olmalarına rağmen, gerek AGİK, gerekse de Minsk Konferansı'nın Dağlık Karabağ'la ilgili anlaşmazlığın barışçı yoldan çözümü amacıyla geçtiğimiz dönemde yaptığı çalışmalar, gösterdiği çabalar, ne yazık ki, hiçbir sonuç vermemiştir. Biz çok üzülerek belirtiyoruz ki, bir yandan aynı dönemde hem Minsk Konferansı, hem AGİK anlaşmazlığın sivil yolla çözümlenmesi yönünde faaliyet göstermiş, öte yandan bu dönemde savaş yaşanmış, kan dökülmüştür, Ermeni askeri birlkileri Azerbaycan topraklarına defalarca saldırılarda bulunmuşlar ve bu süre içinde Ermeni silahlı birlikleri Azerbaycan topraklarının bir kısmını işgal etmiş, ele geçirmişler.

Şunu hatırlatmayı gerekli buluyorum, bu süre içinde Azerbaycan Cumhuriyeti Şuşa gibi bir şehri kaybetmiştir, yani Ermeni silahlı birlikleri Şuşa'yı ve Şuşa rayonunu işgal etmişler. Laçin rayonu da işgale uğramıştır. Bu, geçen yılın Mayıs ayı ve bu yıl Mart ayı sonlarında - Nisan ayı başlarında yapılmıştır.

Ermeni silahlı birlikleri Kelbecer rayonunu tamamen zapt etmiş ve eski Dağlık Karabağ Otonom İli'nin topraklarını tamamen ele geçirerek, onun sınırları dışına çıkmış, Ağdam, Fizuli, Zengilan rayonlarındaki yerleşim birimlerini, hatta Azerbaycan'ın Batı bölgesinde bulunan bazı toprakları zapt etmişler. Buradan da şöyle bir kanıya varabiliriz, bu süre içinde uluslararası kuruluşların, onun yanı sıra AGİK'in ve Minsk Konferansı'nın çabaları bir sonuç vermemiştir. Ben tüm bunları, şimdi uluslararası örgütlerin - Birleşmiş Milletler'in ve AGİK'in yardımı ile daha etkin tedbirlerin alınmasının önemini vurgulamak için, sadece kısa bir özet olsun diye anlatıyorum. Bunun yanı sıra şunu vurgulamak gerekiyor ki, Kelbecer rayonu Ermeni silahlı birliklerince işgal edildikten sonra BM Güvenlik Konseyi'nin 822 sayılı kararı kabul edilmiş ve bunun ardından AGİK'in ve Minsk Konferansı'nın faaliyetleri önemli ölçüde güçlenmiştir. Biz üçlü bir belgenin imzalanmış olduğunu biliyoruz, ona Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan Cumhuriyeti ve Dağlık Karabağ topluluklarının temsilcileri imza atmışlar ve söz konusu belgenin temelinde AGİK Minsk Konferansı, Ermeni silahlı birliklerinin Kelbecer rayonu arazisinden çıkarılmasından başlamak koşuluyla artık anlaşmazlığın pratik olarak barışçıl yoldan çözümüne ilişkin bir plan önermiştir.

Bu planın, AGİK'in ve Minsk Konferansı'nın takviminin Haziran ayında uygulanması öngörülmüştü, fakat söz konusu ayda ortaya çıkmış belli olaylar yüzünden planın uygulanması yaklaşık olarak bir ay ertelenmiştir. Bildiğiniz üzere, biz Minsk Konferansı Başkanı Sayın Rafaelli'nin ve beraberindeki heyetin 5 Temmuz'da Azerbaycan'ı ziyaret etmek istedikleri yönünde bir bilgi aldık ve heyeti karşılamaya hazırdık. Fakat, - ki şimdi anlaşıldı -, Sayın Rafaelli birkez daha kendi ziyaretini herhangi bir anlaşılmazlık yüzünden, somut bilgiler olmaması sebebiyle, 9 Temmuz'a kadar erteledi. Biz buna da tamam dedik, zira AGİK'in, Minsk Konferansı'nın çalışmalarına büyük umutlar besliyorduk ve şimdi de besliyoruz.

İkinci programı biz 9 Temmuz'da aldık, fakat programın hemen aynı günde uygulamaya konması genel anlamda mümkün olmadı. Nihayet, 9 Temmuz'u 10 Temmuz'a bağlayan gece Sayın Rafaelli kendi delegasyonu ile birlikte Bakü'ye geldi ve 10 Temmuz'da görüşmelerimiz başladı.

Söylemeliyim ki, görüşmelerimiz karşılıklı anlayış, açıklık ruhu içinde, yapıcı bir ortamda gerçekleşiyordu ve tabii ki, biz şunu farkettik, Sayın Rafaelli'nin delegasyonu öngörülen programın ve hazırlanan takvimin pratik olarak yerine getirilmesini sağlamak istiyor. Sayın Rafaelli Bakü'ye varmadan önce ziyaret programını yollamıştı, şu anlamda ki, ayın 9'unda gelecekti. Fakat sonra herşey bir gün sonraya ertelendi. Bakü'de Azerbaycan yönetimi ile görüşme, sonra Yerevan'a gezi, Ermenistan yönetimi ile görüşme, oradan Bakü'ye geri dönüş ve Ağdam'a ziyaret, Ağdam'dan Hankendi'ye geçmek, Hankendi'de olmak, Ağdam üzerinden Bakü'ye geri dönmek ve bu zaman dilimi içinde heyetin çalışmalarını tamamlamak öngörülüyordu.

Ama biz bu programı şükran duygusu ile kabul ettik ve onu uygulamaya başladık. 10 Temmuz'da detaylı bir görüşmemiz oldu, biz tüm konularda karşılıklı anlayış olduğunu saptadık. 11 Temmuz'da Sayın Rafaelli kendi delegasyonu ile birlikte Yerevan'da oldu ve akşamleyin Bakü'ye döndü, 11 Temmuz akşamı biz yeniden buluştuk. Sayın Rafaelli bize Ermenistan yönetimi ile, Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan'la, öteki şahıslarla yaptığı görüşmelerin sonuçlarına ilişkin bilgi verdi ve 12 Temmuz'da Ağdam'a, bunun yanı sıra Hankendi'ye ziyaret konusu ortaya çıktı.

Fakat bu zaman biz bir sorunla karşılaştık. Bunu Ermenistan tarafı, Sayın Rafaelli'nin belirttiği gibi, özellikle şimdi Karabağ'ı yöneten şahıslar öne sürmüşlerdi. Onlar Ağdam'dan Hankendi'ye geçmenin mümkün olmadığını, zira güya o bölgede Ermeni silahlı birliklerinin konuşlandıkları tüm mevzilerde bütün sınıra mayın döşendiğini, bu nedenle Hankendi'ye Ermenistan üzerinden gidilmesi gerektiğini söylemişlerdi. Bu konu Sayın Rafaelli daha Yerevan'da bulunduğu sırada ona sunulmuştu. Yerevan'dan Laçin koridoru aracılığıyla Hankendi'ye gidilmesi alternatifi önerilmişti. Elbette, Sayın Rafaelli ve onun başkanlık ettiği tüm delegasyon üyeleri bunu kabul etmemişlerdi, o daha Bakü'de bulunduğu sırada bunu bize bildirmişti ve Yerevan'dan geri döndükten sonra da söylediydi.

Elbette, biz bunu hiçbir şekilde kabullenemezdik, bu nedenle de 11 Temmuz'da akşamleyin çok büyük zaman harcayarak, Ağdam üzerinden Hankendi'ye nasıl gidilebilir, bunu çözmeye çalıştık, çünkü heyetin 12 Temmuz'da Ağdam'da olması gerekiyordu. Ama Ermeni tarafı konuyu kesin şekilde ortaya koyduğunda,- ki orada arazilere mayın döşendiği için güvenlik açısından hiçbir garanti vermemektedir -, Hankendi'ye Azerbaycan'ın Fuzuli rayonu üzerinden gidilmesi alternatifi önerildi. Fakat Ermenistan tarafından o bölgede de her tarafa mayın döşenmiştir diye bir yanıt geldi. Tabii ki, biz buna inanmadık ve şimdi de inanmıyoruz. Zannediyorum, Sayın Rafaelli de söyleyecektir, o kendisi de buna inanmıyordu. Bununla birlikte Ermeni tarafının güvenliği garanti etmediği yönünde bir açıklama yapılmıştı.

Bu yüzden de, nasıl olursa olsun, Sayın Rafaelli'nın misyonunu tamamlaması, Minsk Konferansı'nın kendi programının ve birliklerin Kelbecer rayonundan çekilmesine ilişkin takvimin uygulanmasına geçilebilmesi için uzlaşmacı bir yol bulduk: Sayın Rafaelli beraberindeki heyetle birlikte uçakla Bakü'den Tiflis'e gidecekti, Tiflis'ten askeri helikopterle Hankendi'ye geçecekti, daha sonra Hankend'den geriye, Tiflis'e ve oradan da Bakü'ye dönecekti.

Sayın Rafaelli ve onun beraberindeki heyet 12 Temmuz'da Ağdam'da olduğu sırada orada yapılmış olan tahripleri, Ermenistan birliklerinin saldırgan eylemleri yüzünden Ağdam rayonunda oluşmuş zorlu durumun sonuçlarını kendi gözleri ile görmüşler.

Muhtemelen bu konuda Rafaelli kendisi konuşacak, ben şunu unutmasın diye söylüyorum. O , bir yıl önce Ağdam'ı ziyaret ettiğini ve elbette, geçtiğimiz dönemde burada çok önemli, çok ciddi değişikliklerin olmasından hayli üzüntü duyduğunu söyledi. Bunu söylerken o, Ermeni silahlı birliklerinin askeri operasyonları, saldırıları, ateşleri sonucunda şehrin yıkıldığını kastediyordu. 12 Temmuz akşamı biz Sayın Rafaelli ile görüşmemizde o, tabii ki, orada hiçbir mayın olmadığını söyledi ve genel olarak, Ermeni tarafının öne sürdüğü bu taleplerin neyle ilgili olduğu açıktır.

Bu yüzden de biz Hankendi'ye Tiflis üzerinden gidilmesi alternatifini kabul ettik ve Sayın Rafaelli dün sabah uçakla Tiflis'e, daha sonra ise, şimdi açıklandığı üzere, helikopterlerle Hankendi'ye gitmişti. Biz dün onun Tiflis'ten Bakü'ye döneceğini umuyorduk. Fakat artık sizlere anlattığım üzere, akşamleyin biz basın toplantısının düzenlenmesini günün sonuna belirledik, daha sonra ise saat 23'e erteledik. Fakat sonra belli oldu ki, orada bir takım teknik sorunlar ortaya çıkmıştır ve hava koşulları izin vermemiştir. Tek kelimeyle, delegasyon üyeleri geceyi Hankendi'de geçirmeli olmuşlar ve bugün sabah helikopterlerle Yerevan'a hareket etmiş, oradan ise uçakla buraya, Bakü'ye dönmüşler.

Biraz önce son görüşmelerimiz yapıldı ve biz sizin yanınıza, basın toplantısına geldik. Elbette ben detaylara varmayacağım, fakat biz şundan dolayı çok üzülüyoruz ki, Minsk Konferansı, Sayın Rafaelli'nin delegasyonu tarafından önerilmiş ve bizim de onayladığımız, üstelik,- Sayın Rafaelli'nin söylediği gibi-, Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti tarafınca da kabul görmüş takvim Dağlık Karabağ'da onaylanmamıştır. Sayın Rafaelli'nin bugün bize söylediği gibi, orada bazı görüşler öne sürülmüştür. Bu görüşler onların bu belgeyi yeniden imzalamaları ve bunun ardından programın uygulanmaya konulması yönünde mutabakatın sağlanmasına fırsat vermemiştir. Oysaki evelsi gün akşamleyin biz bu konuyu görüştüğümüzde Sayın Rafaelli mümkün olduğu kadar erken dönmeleri gerektiğini söylemişti. Bu yüzden de delegasyon üyeleri dün akşam bizimle buluştuktan sonra Roma'ya gideceklerdi, ki orada öngörülen takvimin pratik olarak uygulanmasına başlasınlar. Takvimde ise - 16 Temmuz'da gözlemcilerin Kelbecer rayonuna gelmeleri, 18 Temmuz'da onların yerleştirilmeleri ve yaklaşık olarak 20-21 Temmuz tarihlerinde ise Ermeni askeri birliklerinin Kelbecer rayonundan çekilmeleri öngörülüyordu.

Bunun bizim için çok önemli bir konu olduğunu göz önünde bulundurarak, bir daha söylüyorum, biz Sayın Rafaelli ile görüşmelerde yapıcı yaklaşım yollarını hep aradık. Hatta belli oranda tavizlerde de bulunduk, örneğin Hankendi'ye nasıl gidileceği ile ilgili sorunda, bunun yanı sıra diğer durumlarda da. Bunların hepsi takvimin biran önce uygulanmaya konulması içindir.

Fakat şimdi, benim anladığım kadarıyla, daha doğrusu, Sayın Rafaelli'nin kendisi bu konuda net olarak söyledi, bu takvim, onların öngördükleri gibi ayın 16'sında uygulanmayacak, çünkü Sayın Rafaelli'nin ve beraberindeki heyetin şimdi Dağlık Karabağ yöneticilerinden bazı konularda resmi bilgiler istemeleri ve onlardan resmi cevaplar almaları gerekir. Sayın Rafaelli'nin anlattığına göre, onlar orada üç maddeden oluşan bazı düşüncelerini aktarmışlar. Onun anlattığına göre, ilk iki maddeyi asılsız buluyor, üçüncü madde ise, Sayın Rafaelli'nin açıkladığı gibi, bir takım konularla ilgilidir ve ben de bunlar çok kolaylıkla çözülebilir diye düşünüyorum. Örneğin, konu şu ki, Ermeni askeri birliklerinin Kelbecer rayonundan çıkarılmasına başlanacak, oraya gözlemciler gidecekler, Azerbaycan tarafının temsilcileri gidecekler, hangi silah türü kullanılacak... Şöyle bir aletrnatif yol öngörülmektedir ki, orada hafif silahlar kullanılacak. Fakat hafif silahlar nedir, hafif silah dendiğinde neyi kastediyorlar veya gözlemciler ne gibi haklara sahip olacaklar...

Ben Sayın Rafaelli'nin açıklamalarından şunu anladım, tüm bu konular sırf teknik ve kolay çözülebilir konulardır. Herhalde delegasyon başkanı, bu sebepleri ortadan kaldırmak için onlar Dağlık Karabağ yöneticilerine resmi bilgiler sormalı, onlardan resmi cevaplar almalılar ve yalnız bundan sonra kendi takvimlerini, birkaç gün geçtikten sonra, uygulamaya başlamalılar diye düşünüyor.

Sayın Rafaelli bugün bize şöyle bir bilgi verdi, 16 Temmuz'da Viyana'da Minsk Konferansı, 9 AGİK üyesi bu konu üzerine yeniden toplanacaklar. Bu konu orada da görüşülecektir. Sayın Rafaelli'nin bu açıklamasından şu kanıya varılabilirdi, aslında meselenin biraz daha ertelenmesi söz konusudur, gerçi Dağlık Karabağ yöneticilerinin veya Dağlık Karabağ'ı şimdi yöneten şahısların bu konuyla ilgili tutumları yeteri kadar açık değidir, hatta kuşkuludur diye biliriz.

Örneğin, bizzat beni bu çok şaşırttı. Dün gece saat 12'de Moskova'da yayımlanan “ Novosti” (red. Haberler) programında şöyle bir haber yayımlandı, Dağlık Karabağ'da Minsk Konferansı'nın, Sayın Rafaelli'nin heyetinin önerilerini kabul etmemişler ve sorunların çözüme kavuşturulması güya Azerbaycan'da iç politik durumun istikrarlı olmaması yüzünden bir ay ertelenmiştir. Bu tür habere Sayın Rafaelli de şaşırmıştır. O, konunun takvimin uygulanmasının yalnız birkaç günlüğüne ertelenmesi ile ilgili olduğunu söyledi.

Bunun yanı sıra, ben Sayın Rafaelli'ye de söyledim, bugün burada herkesin haberi olsun diye söylüyorum: elbette, 4 Haziran'da Gence'de yaşanan olaylardan sonra Azerbaycan'da iç politik durum gerginleşmiştir, ama istikrar yoktur, bu yüzden de sorun çözülemez veya bu konuların çözümü için uygun koşullar yoktur, bunlar asla söylenemez. Çünkü Azerbaycan'da durumu tamamen bizim kontrolümüz altındadır.

Azerbaycan kamuoyuna bellidir ki, biz Dağlık Karabağ bölgesinde yapılan askeri operasyonlarla ilgili konularla da etkin bir biçimde ilgileniyoruz. Bu yüzden bunların hepsi sorunun uzaması için, yahut onun çözümünü genel olarak bozguna uğratmak için yalnızca olarak hile ve fesattır, çok büyük titizlikle düşünülmüş olan bahanelerdir.

Kısa açıklamamı sonunda şunu belirtmek istiyorum, bugün son konuşmamız yapıcı bir biçimde ve karşılıklı anlayış ruhu içinde yapılmıştır. Biz şunu sezdik ki, Minsk Konferansı, Sayın Rafaelli, onun delegasyonunun üyeleri öngörülen planın ve düzenlenen takvimin uygulanmasını içtenlikle istemekteler. Biz, her halde, 16 Temmuz'da Viyana'da bu konu çok titiz bir biçimde görüşülecektir diye umuyoruz. Ben de düşünüyorum ki, Sayın Rafaelli ve tüm AGİK biz bu zaman diliminde Minsk Konferansı'nın amacının gerçekleşmesini sağlayalım diye Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti ile ek görüşmeler yapacaklar, zira bir buçuk seneyi aşkın süredir pekçok faaliyetlerde bulunan heyetin çalışmalarından henüz herhangi bir sonuç yok.

Cumhuriyetimiz için ise bu sonuçların elde olunması çok önemlidir. Zannediyorum, bu, AGİK'in, Minsk Konferansı'nın ve Birleşmiş Milletler'in nüfuzu açısından da aynı ölçüde önemlilik arz ediyor.

Evvelsi gün Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan'la telefon görüşmemizde - ki konuşma Sayın Rafaeli'nin yanında yapılıyordu - o da, Minsk Konferansı'nın amacının gerçekleşmesi için her türlü çabayı gösterdiği yönünde güvence verdi. Biz bunu umuyoruz. Böylece ben konuşmamı bitiriyorum.