Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in "Şahdeniz" yatağı ile ilgili elde olunan verilerin açıklanmasına ilişkin düzenlenen törende açılış ve kapanış konuşması - 12 Temmuz 1999


Sayın bayanlar ve baylar!

Bugün biz çok önemli bir olay üzerine buraya toplanmış bulunmaktayız. Azerbaycan devletinin yeni petrol stratejisinin, petrol doktrininin fiilen yaşama geçirilmesinin olumlu sonuçları hakkında bilgi edinmek ve bu konuyu görüşmek amacıyla biz bugün buradayız.

Bellidir ki, 1994 senesinden itibaren Azerbaycan devleti kendi yeni petrol stratejisini uyguluyor ve bu stratejinin de temel anlamı, temel prensipleri Azerbaycan'ın zengin doğal kaynaklarının, aynı zamanda petrol ve gaz zenginliklerinin Azerbaycan halkının refahı için daha da verimli kullanılmasından oluşmaktadır.

Genç, bağımsız Azerbaycan bu azrularla varlığını sürdürerek aynı zamanda şunu anlıyordu ki, bu büyük işleri tek başına gerçekleştiremez. Bu nedenle bizim zengin petrol, doğal gaz yataklarının işletilmesi ve halkın çıkarı için kullanımı yalnız dünyanın gelişmiş ülkeleri ile beraber, onlara ait petrol şirketleri ile birlikte, yüksek teknolojiyi kullanarak yaşama geçirmek mümkündü. İşte bu yüzden de 20 Eylül 1994 tarihinde Azerbaycan, Azerbaycan'ın Devlet Petrol Şirketi dünyanın çok büyük petrol şirketleri ile ilk büyük anlaşmayı imzaladı. Bu anlaşma da, "Yüzyılın anlaşması" diye isimlendirildi. Anlaşma tutarlı bir biçimde yaşama geçiriliyor, bir süre önce biz onun olumlu sonuçlarını gözlemlemiş, farkına varmışız ve onları değerlendiriyoruz.

Bellidir ki, "Azeri", "Çırak" ve "Güneşli" yataklarından çıkarılan petrol ile ilgili oluşturulan bu konsorsiyum çok başarılı bir şekilde çalışmıştır ve 12 Kasım 1997 tarihinde biz "Çırak" petrol yatağından erken petrolü üretimini yapmışızdır.

Bu konuda Azerbaycan'da çok çalışmalar yapılmıştır. Onlardan biri de şu ki, biz petrolün dünya pazarlarına ulaştırılması amacıyla petrol boru hatlarını döşemeyi başardık; birinci- Bakü-Novorossisk, ikinci Bakü-Supsa. Onların ikisi de Karadeniz'deki limanlara uzanıyor- biri Rusya'ya, bir diğeri ise Gürcistan'a. Ne yazık ki, bizim ilk yaptığımız petrol boru hattı - Bakü-Novorossisk petrol boru hattı düzenli bir biçimde çalışmıyor, orada petrolün nakli belli aralıklarla gerçekleştiriliyor ve son üç ayda ise bu tamamen durduruldu. Bu bizi çok büyük sıkıntılara soktu.

Bu konuda ben şunu söyleyebilirim, biz 1994 yılında "Yüzyılın anlaşması"nı imzaladığımızda Rusya hükümeti bize şu vaadlerde bulundu ki, siz üretilimiş olan bu petrolün tamamını Rusya üzerinden nakledin ve başka güzergahlara ümit bağlamayın, biz bunların hepsini temin edeceğiz.

Biz buna güvendik ve bu nedenle de erken petrolün ihracı amacıyla Rusya üzerinden Novorossisk limanına birinci petrol boru hattını döşedik. Fakat ne yazık ki, Rusya hükümeti verdiği sözleri yerine getirmiyor ve bu boru hattı aracılığı ile bizim petrol ihracatımız çok büyük güçlüklerle karşılaşıyor. Böylece hem yabancı şirketleri zarara sokuyor, hem de Azerbaycan Cumhuriyeti çok zarara uğruyordu.

Fakat inşa ettiğimiz ve bu senenin Nisan ayında kullanıma sunduğumuz Bakü-Supsa petrol boru hattı çalışıyor. Tam kapasite çalışıyor ve "Çırak" petrol yatağından elde olunan petrol bu boru hattı aracılığıyla dünya pazarlarına ulaştırılıyor. İyi ki, biz zamanında bu petrol hattını tasarladık ve inşa ettik.

Büyük miktarda petrolü ihraç etmek amacıyla öngördüğümüz büyük petrol boru hattı- Bakü-Ceyhan, Bakü-Gürcistan-Türkiye-Ceyhan petrol boru hattı da mutlaka yapılmalıdır ve belli ki, biz bu alanda çok işler gerçekleştirmişizdir. Son zamanlarda Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Türkiye Hükümeti ile, Türkiye'nin bu konuda yetkili şahısları ile görüşmelerde bulunmuştur. Bildiğim kadarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu ele almıştır ve hükümetin garanti konusunda sunduğu tezkereyi onaylamıştır. Bu gidişle, biz kısa zamanda Bakü-Ceyhan boru hattının da yapımına başlayacağız. Kuşku yok ki, bu mutlaka yapılmalıdır. Bizim bu önerilerimizi tasvip etmeyenler, ya da ona karşı gelenler artık görüyorlar ki, bir anlaşma-"Azeri", "Çırak", "Güneşli" anlaşması yürürlüktedir, petrol üretilmektedir. Şimdi biz burada bir öteki anlaşmayı görüşeceğiz. Burada da artık büyük olanaklar sağlanıyor ve böylece, Azerbaycan öngörüldüğü üzere, kendi petrol stratejisini uyguluyor. Önceden de tahmin edildiği gibi, Azerbaycan'da büyük petrol rezervleri bulunmaktadır, büyük gaz rezervleri bulunmaktadır ve bunların işlenmesi, dünya pazarlarına ulaştırılması bizim bugünkü ve gelecekteki hedeflerimizdir. Bunları yaşama geçirmek için biz bu boru hatlarını mutlaka inşa etmeliyiz.

4 Haziran 1996 yılında Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi dünyanın birkaç büyük petrol şirketi ile yeni anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşma Hazar Denizi'nin Azerbaycan sektöründe bulunan çok büyük, zengin "Şahdeniz" petrol yatağının işletilmesi amacıyla imzalanmıştır. Anlaşma imzalandıktan sonra konsorsiyum oluşturulmuştur. Bu konsorsiyuma Büyük Britanya'yı temsilen "BP AMOCO", Norveç'i temsilen "Statoil", Fransa'yı temsilen "Elf Akiten", hem Rusya'yı, hem İtalya'yı temsilen "LUKoil-ACİP", Türkiye'yi temsilen "Türkiye Petrollleri Şirketi", İran'ı temsilen OPEK şirketleri katılmışlar. Bilemiyorum, hepsini mi söyledim. Sanıyorum, eksik kalmadı.

Bu konsorsiyumun yapısına sizin dikkatinizi çekerim. Buraya Avrupa'nın birkaç büyük devletinin büyük petrol şirketleri katılmışlar. Amerikan Petrol Şirketi katılmıştır, Rusya, Türkiye, İran petrol şirketleri katılmışlar. Görüyor musunuz, biz ne kadar büyük bir alana yayılmış bulunmaktayız.

Bu anlaşma 1996 yılının Ekim ayında Azerbaycan Ulusal Parlamentosu tarafınca onaylanmıştır ve daha sonra da oluşturulmuş konsorsiyum çalışmalara başlamıştır.

"Şahdeniz" yatağı Azerbaycan'ın Hazar Denizi'ndeki sektöründe neredeyse en büyük ve en zengin petrol gaz yataklarından biridir. Bu petrol yatağından çok gaz yatağıdır. Bu yatağı Azerbaycan petrolcüleri, petrol araştırmacıları ilk defa 1954 yılında keşfetmişler. 1976 yılında bu yatakta bazı sondaj, jeoloji çalışmaları yapılmıştır ve yatağın zengin gaz rezervlerine sahip olduğu tespit edilmiştir. Daha sonra 1980'li yıllarda bir takım çalışmalar yapılmıştır. Hatta ben hatırlıyorum, Hoşbaht Yusufzade bir gün bana dedi ki, onlar,-bilemiyorum, 1990 yılında mı, yoksa ne zaman mı,-orada bir kuyu açıp gaz elde etmek istemişlermiş. Fakat o yıllarda böyle büyük yatakları işletmek kuşkusuz ki, kolay değildi.

Ben size açıkça söyleyeyim, biz Sovyetler Birliği'nin yönetiminde olduğumuzda Sovyet Hükümeti bu yatakların işletilmesine pek önem vermiyordu ve Azerbaycan'a kaynak ayırmıyordu. Fakat anlaşıldığı gibi, bu, çok iyi olmuştur. Zira biz bu yatakları, bir anlamda korumuş olduk ki, şimdi, Azerbaycan bağımsız olduktan sonra bu yatakları serbestçe, kendisi dilediği gibi kullansın diye. Yani bu "Şahdeniz" yatağının büyük bir tarihi vardır. Azerbaycan petrolcülerinin, jeologlarının, arayıcılarının bu yatakların keşfinde ve orada sondaj çalışmalarının yapılmasında, bu yatağın kapasitesinin belirlenmesinde büyük hizmetleri olmuştur. Her zaman olduğu gibi ben bunu özellikle belirtmek isterim.

Kurulmuş konsorsiyum tarafından "Şahdeniz" yatağında yapılan çalışmalar bizim, Azerbaycan petrolcülerinin daha önceleri yaptıkları çalışmaların ne kadar verimli ve ne kadar somut olduğunu kanıtlıyor. Bu anlaşmayı imzalarken, kuşku yok ki, biz hepsine çok büyük özen gösteriyor ve herbir şeyi iyice ölçüp biçiyoruz. Bunu imzaladığımız sırada bizim jeologların, petrolcülerin tahminleri şöyleydi; buradan "Şahdeniz" yatağından 400 milyar metreküp gaz üretmek mümkün. Azerbaycan'daki bu yatakla ilgili bilgileri inceleyen "BP", "Statoil" ve başka şirketler de bu anlaşmayı imzalamadan önce bunu biliyorladı ve buna güvenerek anlaşmayı imzalamayı kabul etmişlerdi.

1997-1998 yıllarında ve bu senenin ilk yarısında konsorsiyum tarafınca çok büyük çalışmalar yapılmıştır. Bana sunulan bilgilere göre iyi sonuçlar elde olunmuştur. Bu sonuçlar hakkında bilgi edinmek için ben konsrosiyumun üyelerini ve konu ile ilgilenen öteki şahısları, aynı zamanda yabancı ülkelerin- bu şirketlerin mensubu oldukları ülkelerin büyükelçilerini buraya davet etmişimdir.

Kapanış konuşması

İlk önce ben Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi'ni, "Şahdeniz" konsorsiyumunu ve bu konsorsiyumda yer alan şirkerleri bu büyük başarı dolayısıyla yürekten kutlarım. "Şahdeniz" konsorsiyumunun başkanı ve öteki konuşmacıların burada aktardıkları bilgiler bizi oldukça sevindiryor ve sanıyorum, bu dünya çapında büyük bir gelişmeye dönüşecektir. Eğer "Şahdeniz" konsorsiyumunun başkanı bugün bana bu ilk bilgileri aktararak aynı zamanda üretilecek gazın dünya pazarlarına ihracına ilişkin konuyu da ortaya atıyorsa ve bunun için de uygun güzergahı açıklıyorsa, bu şu anlama geliyor, elde olunan başarı öylesine güvenilir bir düzeyde ki,- bu başarı yalnız rakamlarla ölçülmüyor, her halde onların daha üzerindedir, zira dünyaya gaz ihracatını gerçekleştirmek için yeteri kadar gazın bulunması gerekir,- bu ise şu demek, "Şahdeniz" yatağında söylenen miktarda ve belki de söylenenden daha fazla gaz bulunmaktadır. Bu çok sevinçli bir durumdur.

Bizzat benim için bugün büyük bir bayramdır. Zira sayın Hoşbaht Yusufzade burada şöyle bir hatırlatma yaptı ki, 1969 yılından, ben Azerbaycan'a başkanlık yaptığım zamandan bu yana-70'li 80'li yıllarda Azerbaycan'ın petrol endüstrisinin geliştirilmesi için çok büyük çalışmalar yapmış ve büyük hizmetlerde bulunmuştum. Hoşbaht Yusufzade doğru söylüyor, eğer o yıllarda biz Hazar'ın derinliklerinde bulunan petrol ve gaz yataklarının kullanımı için gerekli lojistik anlamda alt yapıyı oluşturmasaydık ve bu çalışmaları yapmasaydık, kuşku yok ki, şimdiki başarıları da kazanamazdık.

Bir zamanlar ben büyük memnuniyetle "Dede Korkut" tesisinin ve "İstiklal" sondaj tesisinin açılış törenine katılmıştım. Çünkü, bu sondajlar bizim ileriki planlarımızın yaşama geçirilmesi için en önemli araçlardan biri idi. Ama bir de şu nedenle ki, bu tesisler yeni değildi, onlar benim girişimim üzerine 70'li ve 80'li yıllarda Azerbaycan'a, Hazar Denizi'ne getirilmiş "Şelf-2", "Şelf-3", "Şelf-4", "Şelf-5" sondalarıydı. O dönemde onları biz getirdik, benim girişimim üzerine getirdik. Şu nedenle getirdik ki, Hazar Denizi'nde yalnızca 20 metre derinliklerde değil, suyun derinliğinin 80 metre, 90 metre, 120 metre, 200 metreyi bulan alanlarda kuyular açalım.

Biz bunları başardık. O "Şelf"ler öngörülen amaçları gerçekleştirdiler, çok sayıda kuyular açtılar. Doğru söylüyorsun, eğer o "Şelf" olmasaydı, biz "Güneşli" yatağından petrol üretemezdik. Şimdi sen açıkladın ki, Azerbaycan petrol üretiminin %60'ı "Güneşli" yatağından sağlanmaktadır. Bunları biz gerçekleştirdik. Eğer bunu yapmasaydık, bu sondaları buraya getirmeseydik, Sovyetler Birliği'nin, şöyle ifade edersek, elinden zorla alıp buraya getirmeseydik, şimdi "Güneşli" yatağı da olmayacaktı. Azerbaycan petrol ülkesi olarak bilinecek olursa da petrolsüz kalacaktı.

Şimdi ise onlar bizim çağdaş yaşamımızda çalışmalarını sürdürüyorlar. Ama onlardan yalnız ikisi modernleştirilmiştir, fakat sırada bekleyen daha birçok tesis var! Onlarda da modernleştirilmesinden söz edilmektedir, öyle değil mi? O da yapılacak, zira biz 20'ye yakın anlaşma imzalamışız. Bunların hepsinin iki sondaj kulesi ile yaşama geçiremeyiz. Ötekilerinde de modernizasyon çalışmaları yapılacaktır.

Demek, biz bunun temelini o dönemde atmışızdır. Bu ise, bugün yaptığımız işler çok büyük önem taşıyor.

"Şahdeniz" Azerbaycan bilim adamları, petrolcüleri, jeologları tarafından keşfedilen yataklar arasında en büyüklerindendir. Burada onun arazisi hakkında slayt gösterileri yapıldı ve herkese belli oldu ki, o, ne kadarlık bir alana sahiptir. Ama bugün bizim için daha da önemlisi şu ki, "Şahdeniz" konsorsiyumunun başkanı şunu beyan etti ki, "Şahdeniz" yatağı uluslararası düzeyde önemlilik arzeden bir yataktır.

Görüşmemizin başında ben şunu söyledim ki, biz "Şahdeniz" yatağının potansiyelini biliyorduk. O yüzden de biz bu yatağın zemininde anlaşma imzalamıştık ve biliyorduk ki, bundan iyi sonuçlar elde edeceğiz. Tüm bunlar tahminlerdi. Fakat şimdi anlaşılıyor ki, bu tahminler gerekçeli olarak düzgün yapılmıştır. Bu Azerbaycan petrolcülerinin, bilim adamlarının, Azerbaycan jeologlarının yüksek bir bilgi düzeyine sahip olduklarını kanıtlıyor,- ki onlar böyle koşullarda tahminlerde bulunuyorlar ve bu tahminler de fazlasıyla doğru çıkıyor.

Bugün "Şahdeniz" konsorsiyumunun başkanı beyan etti ki, 400 milyar metreküp gaz bulunmaktadır, fakat bu rakam 700 milyar metreküpe kadar ulaşabilir. Bizim çok saygıdeğer jeologumuz ise,- diyebiliriz ki Yusufzade kadar Azerbaycan'da Hazar Denizi'ni iyi bilen ikinci bir şahıs yok,- diyor ki, orada bir trilyon metreküp kadar gaz bulunacaktır.

Bugün bu fırsattan yararlanarak, "Şahdeniz" yatağını keşfedenlere ve Hazar Denizi'ndeki bütün öteki yatakları bulmuş olan bilim adamlarına, petrolcülere, jeologlara, - hayatını kaybedenlere de, bugün hayatta olanlara da, bütün Azerbaycan petrolcülerine tekrar tekrar teşekkür ederim.

Aynı zamanda bugünkü bilgiler, dünyaya açıkladığımız bu veriler birçok kişilere artık onların ne kadar yanıldıklarını, veyahut da bilerekten Azerbaycan karşıtı fikirler söylediklerini kanıtlayacaktır. Eylül 1994 yılında biz Azerbaycan'da ilk anlaşmayı- "Yüzyılın anlaşması"nı imzaladıktan sonra başımız büyük belalar çekti: terör eylemleri, darbe girşimleri ve başka cinayet olayları. Dış ve iç düşmanlar artık şunu gördüler, Azerbaycan kendi ekonomisinin gelişme yolunu belirlemiştir ve bu yolla ilerliyor. Ancak hiçkimse hiçbir şey yapamadı,-Azerbaycan devleti kendi iradesi ile bu yolda ilerlemiştir, ilerledi ve bugün de ilerlemektedir. Ne yazık ki, Azerbaycan'ın içinde bulunan Azerbaycan vatandaşları - çeşitli gruplar da bu anlaşmaların imzalanmasına, bu alanda yapılan çalışmalara karşı çıktılar.

Onlar bu konulara ilişkin yeterli düzeyde fikir edinmedikleri halde, sadece, "Azerbaycan'da herşey iyi değil, kötüye gitsin" düşüncesinden yola çıkıyor, bu nedenle de buna karşı koyuyorlardı.

Hatırlıyorum, ilk petrol anlaşması- "Yüzyılın anlaşması" Azerbaycan Ulusal Parlamento'sunda görüşüldüğü sırada muhalif güçler buna karşı çıkarak şöyle fikirler söylüyorlardı - neden biz kendi ulusal zenginliklerimizi yabancı ülkelere, şirketlere verelim, bu zenginlikleri muhafaza etmeli, daha sonra petrolü kendimiz çıkarmalıyız ve onu halkımız için kullanmalıyız. Fakat anlayamıyorlardı ki, 10, 15, 20 sene sonra bile biz kendimiz bu çalışmaları gerçekleştiremeyiz. Ben bunu Azerbaycan'ın ve Sovyetler Birliği'nin petrol endüstrisi ile 30 sene uğraşan bir kişi olarak söylüyorum. Fakat petrol endüstrisini bilmeyen, sokaktan geçerken gelip de Azerbaycan Parlamentosu'na üye olan ve her gün orada farklı muhalif düşünceler ortaya koyan kişiler bunu bilmiyorlardı ve bilemezlerdi de. Onlar yalnızca şunu istiyorlardı, bu anlaşma müzakere sırasında onaylanmasın.

1996 yılında, "Şahdeniz" anlaşması imzalanmak üzereyken ülkemizde bizimle beraber çalışan bir şahıs bu anlaşmanın imzalanmasına tamamen karşı çıktı. Bu kişi Azerbaycan'ı terk edeli üç yılda ben onun ismini hiçbir zaman söylememişimdir. Zira o, benim onun ismini anmamı bile haketmiyordu. Ancak bugün gerçeği söylemem için ben onun ismini açıklamak zorundayım. Bu, Ulusal Parlamento'nun söz konusu dönemdeki başkanı Resul Kuliyev'di.

Bu anlaşma bir kaç aydı hazırlanıyordu, tüm şirketlerle mutabakata varılmıştı ve artık imzalanmaya hazır bulunuyordu. Anlaşmanın imzalanmasından bir hafta önce, o bana geldi ve söyledi ki, bu anlaşmayı imzalamak mümkün değil. Neden diye sordum? Şunu söyledi, Devlet Petrol Şirketi'nde çalışan kişiler Size düzgün bilgiler vermemişler, burada çok sayıda hatalar, bizim açımızdan olumsuz çok sayıda şeyler var, bu nedenle de bunu imzalamak imkansız. Ben ona sordum ki, ya şimdiye kadar sen neredeydin diye. O, Ulusal Parlamento Başkanı'nın yetkilerini her zaman aşarak petrol şirketi ile sürekli temas halindeydi ve bu şirkerin çalışmalarını yönetmeye çalışıyordu. Bu anlaşmanın düzenlenmesi süreci konusunda o, iyi bilgi edinmişti. Herşeyin iyi olduğunu biliyordu.

Biz burada petrol ve gaz sergisi düzenledik. Bu anlaşma işte o gün imzalanacaktı. Bir hafta önce o bu konuyu ortaya attı ki, işi bozsun diye . Ben her düşünceyi dikkate alıyorum. Bu nedenle de onun görüşlerini hesaba kattım, Devlet Petrol Şirketi'nin bütün yöneticilerini işte bu odaya davet ettim. Resul Kuliyev de, Artur Rasizade de ve Devlet Petrol Şirketinin bütün yöneticileri de buradalardı. Ben ona dedim,- kalk da söylediklerini ispatla bakalım, bu anlaşma neden imzalanamaz diye. Kuşkusuz ki, o , uyduruk saçma şeyler anlattı, Devlet Petrol Şirketi'nin temsilcilerine hakaret etmeye başladı. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Başkanı Natik Aliyev, bu alanın en büyük uzmanı Hoşbaht Yusufzade, hatırlıyorum, Valeh Aleskerov ve ötekileri tek tek kalkıp onun yüzüne karşı söylediler, senin düşüncelerin asılsızdır diye. Sen yalnızca, işe engel olmak istiyorsun, sen bu işleri hiç anlamıyorsun. O çok şaşırdı. Ben bu konuda Size yazılı resmi bilgiler sunacağım diye bildirdi. Belirttim ki, sen ne istedin onu da söyledin, cevabını da aldın, istiyorsan yaz. Ancak o hiçbir şey yazmadı, çünkü yazılacak birşey yoktu.

Bu kişi, elbette, petrol endüstrisinde petrolün işlenmesi konusunu iyi biliyordu. Ben bir zamanlar, 1981 yılında onu petrol rafinerisine müdür olarak atamıştım, bu işi iyi biliyordu diye. Fakat o petrolden yasadışı yollarla gelir elde etme konusunu da iyi biliyordu. Ama onun petrol endüstrisinden, sondalardan, kuyulardan, petrolün istihracından, denizden, tüm bu işlerden haberi bile yoktu. Fakat neden onun yalnızca bu işlerden hiç haberinin olmaması değildi,- o sadece, o anda, çalışmalarımızı düzenlediğimiz sırada bize darbe vurmak, sabotaj yapmak istiyordu, fakat o bunu başaramadı. Biz hiçbir zaman kimseye bunu yapmasına izin vermemişizdir.

Anlaşma imzalandı, 4 Ekim'de Ulusal Parlamento'da onaylandı ve şimdi yaşama geçiriliyor. Şimdi biz bunun güzel sonuçlarını alıyoruz. O ise diyordu ki, bunu şimdi yapmayalım, erteleyelim, biz ilk anlaşmadan gelir elde ederiz, daha sonra gerekli araç gereçleri alırız, olanaklar oluştururuz ve bütün bu çalışmaları kendimiz yaparız. Biliyorsunuz, bunların hepsi saçma konuşmalardır. Birincisi, o geliri ne zaman sağlayacaktık? İkincisi, o geliri elde ettikten sonra petrol sektörüne aktaracak olursaydık, o zaman Azerbaycan'ın öteki sosyal, ekonomik sorunları nasıl çözülecekti? Açıktır ki, bu konuda yorum yapmamıza bile gerek yok. O, sadece, bu denli düşünceleri öne sürerek bizim işimize engel olmaya çalışıyordu. Ancak engel olamadı, bu nedenle kaçtı, şimdi Amerika Birleşik Devletleri'nde saklanıyor. Petrol endüstrisi konusunda hiçbir bilgisi olmayan bir adam güya petrol hakkında kitap yazıyor, hem de Rusça'sı "iyi birisi olarak" Rusça kitap yazıyor.

Şu anda bile bizim bu çalışmamıza engel olmaya çalışanlar bulunmaktadır. Fakat hiçkimse birşey yapamayacaktır. Azerbaycan devletinin yeni petrol stratejisi tespit edilmiştir. Biz bundan böyle de bu stratejiyi tutarlı bir biçimde yaşama geçireceğiz.

Burada "Şahdeniz" petrol yatağına yapılan 367 milyon dolar değerinde sermaye de konuşuldu. Düşünebilir misiniz, sadece bu 2 yıllık bir sürede Azerbaycan'a 376 milyon dolar değerinde yatırım yapılmıştır. Konsorsiyumun başkanı beyan etti ki, onun büyük bir bölümü Azerbaycan'ın farklı şirketlerine yaptıkları işlerin karşılığı olarak verilmiş, hem ücretler, hem de vergi ödemesi yapılmıştır. Demek ki, bunun esas kısmı bugün Azerbaycan'a fayda, gelir sağlıyor.

Bizim bu petrol anlaşmalarında hele nihai sonuca ulaşıncaya kadar- bu çalışma başlanandan bu yana, çalışma sürecinde hem ülkemize yatırımların girişini teşvik ediyor, hem de halkımızın büyük bir kesiminin, Azerbaycan şirketlerinin, gemilerinin, tesislerinin, uzmanlarının bu çalışmaya katılımını sağlıyor, işle temin ediliyor, onlara ücretler ödeniyor. Demek ki, daha nihai sonuç sağlanıncaya kadar Azerbaycan bu yatırımlardan faydalanacak, bu da çok önemli bir gelişmedir.

"Şahdeniz" konsorsiyumunun başkanının verdiği bilgiler tam açıktır. Ona eklenecek hiçbir şey yok. Ben birkez daha söylüyorum, bu bilgiler çok sevindiricidir. Fakat beni daha da sevindiren şu oldu ki, konsorsiyum başkanı şu konuyu gündeme getirdi: gazın ihracı yönünde artık bugün çalışmanın yapılması gerekir. Evet, ben de ona katılıyorum. Bu nedenle de bugün ben Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi'ne ve konsorsiyuma talimat verdm ki, onlar şimdiye kadar elde ettikleri verilerin temelinde yeni kuyuların açılmasını hızlandırsınlar. Belki de kendileri biliyorlardır. Ama ben bir geniş plan hazırlayıp onun yaşama geçirilmesi ile ilgilensinler diye bir tavsiyede bulunmak istedim. Zira yeni kuyular ne kadar çabuk açılırsa, orada bulunan gazın ve petrol kondensatının hacmi daha net olarak belirlenecektir. Bu da gazın ihracı yönünde gerekli çalışmaları yapmamıza bize yardım edecektir.

Ben Bakanlar Kurulunu şu konuda görevlendiriyorum ki, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin gaza olan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Devlet Petrol Şirketi ve konsorsiyumla beraber gerekli altyapının oluşturulmasını temin etsin, bu altyapının, tesisatların sağlanması için planlar hazırlansın ve bana sunulsun.

Gazın dünya pazarlarına ulaştırılması için, kuşkusuz ki, boru hattı gerekir. Şimdi biz bununla doğrudan ilgilenmeliyiz. Ben konsorsiyum başkanının, bizim açımızdan en uygun pazarın Türkiye olduğuna ilişkin önerisine tam katılıyorum. Bir süre önce Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel ile görüşmemizde o, bana şunu dedi, Türkiye'nin gelecekte, belki de 2010 yılına kadar 40 milyar metreküp gaza ihtiyacı vardır. Biz bu ihtiyacı karşılayacağız.

Sanıyorum, aktarılan bilgilerin, kazandığımız yeni başarıların temelinde diyebiliriz ki, Azerbaycan "Şahdeniz" yatağından 25 yıl boyunca yıllık 16-20 milyar metreküp gaz ihracı yapabilir. Bakanlar Kuruluna talimat veriyorum ki, bu konunun bir bütün halinde çözümü için bir takım öneriler hazırlayıp bana sunsunlar.

Demek, böylece, biz şimdi yeni bir aşamaya geçiyoruz. Petrol boru hatlarının yanı sıra, Azerbaycan'dan dünya pazarına gaz ihracatını yapmamız için de boru hattı inşa etmeliyiz ve bu işe başlamalıyız. Bir kez daha söylüyorum ki, bu boru hattı da Bakü-Gürcistan-Türkiye güzergahı üzerinde olmalıdır. Böylece, bu "Yüzyılın anlaşması"ndan sonra ikinci büyük anlaşmadır ki, biz kısa bir sürede bunun güzel sonuçlarını alıyoruz.

Azerbaycan'ın geleceğine bir göz atın. İmzalanmış tüm anlaşmalar uyarınca Azerbaycan'a 60 milyar dolar değerinde yatırım yapılacaktır. Bu yatırımların ilk önce bu yatırımcılara, yabancı ülkelerin şirketlerine ve Azerbaycan'a ne kadar büyük yeni zenginlikler sağlayacağını bir düşünebilir misiniz. Ben beş yıl öncesinde de buna inanıyordum, bugün de inanıyorum. Ben bu inançla, bu iyimserlikle de bugünkü toplantıyı kapatıryoum.

"Şahdeniz" konsorsiyumunu ve Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi'ni birkez daha kutlarım.

Sağolun.

Kısa inceleme yazısı

PETROL STRATEJİSİ