Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in Türk Dili konuşan ‎ülkelerin devlet başkanlarının Bakü´de düzenlenen altıncı zirve toplantısında ‎konuşması - 8 Nisan 2000


scotch egg
scotch egg
scotch egg
scotch egg
temp-thumb
temp-thumb
temp-thumb
temp-thumb

Sayın Devlet Başkanları!

Sayın Parlamento Başkanları!

Bayanlar ve baylar!

Türk Dili konuşan ülkelerin devlet başkanlarının altıncı zirve toplantısının Azerbaycan'da düzenlenmiş olması halkımızın ve devletimizin yaşamında önemli bir gelişmedir.

Sayın devlet başkanlarına, parlamento başkanlarına, delegasyon üyelerine, bütün konuklara Azerbaycan halkı adına derin teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım.

Büyük memnunlukla şunu belirtiyorum ki, Türk Dili konuşan devlet başkanlarının birinci Ankara toplantısından bu yana geçen süre içinde bizim birliğimiz gelişmiş, sağlam bir yapıya kavuşmuş ve geleceğe dönük büyük umutlar oluşturmuştur. Bu seneler içinde ülkelerimiz, devletlerimiz arasında bütün alanlardaki ilişkiler yaygınlaşmış, işbirliğimiz kendi yararını gözler önüne sermiştir.

Bunlar bizim halklarımızın kazandığı tarihi başarının, ulusal özgürlüğümüzün, devlet bağımsızlığımızın parlak bir sonucudur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin, merhum Turgut Özal'ın ve sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in asil girişimi üzerine, Türk Dili konuşan ülkelerin devlet başkanlarının iradesi ve isteği doğrultusunda Ekim 1992'de Ankara'da düzenlenen zirve toplantısı ve kabul edilen Ankara Deklarasyonu bizim ülkelerimizin yaşamında tarihi bir gelişme olarak görülmüştür ve bugün kendi meyvelerini vermektedir.

Geçen seneler içinde Türk Dili konuşan devletler birliği çerçevesinde elde ettiğimiz başarılarda, kuşku yok ki, her devletin, her devlet başkanının payı vardır. Fakat biz büyük memnuniyetle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Sayın Süleyman Demirel'in bu alandaki hizmetlerinin altını özellikle çizmeliyiz. Bugün biz şunu belirtmeliyiz ki, o, bu yedi senelik süre içinde Türk dili konuşan devletler birliğinin yaşamasında ve gelişmesinde büyük çabalar harcamıştır. Büyük devlet adamı, politika adamı, dünyaca ünlü büyük bir kişiliğe sahip olan Süleyman Demirel bizim birliğin bu denli başarılı bir biçimde varlığını sürdürmesinde özel bir rol oynamıştır. Tüm bunlardan dolayı, tabii ki, biz hepimiz ona teşekkür borçluyuz.

Bu değerli çalışmaları ve verimli faaliyetinden dolayı ben aziz dostum, kardeşim Süleyman Demirel'e Azerbaycan halkı adına, bütün Azerbaycan vatandaşları adına sonsuz şükranlarımı, teşekkürlerimi sunarım.

Bugün toplanmış bulunduğumuz Bakü altıncı zirve toplantısı bir kez daha kanıtlıyor ki, halklarımız ve ülkelerimiz arasında çok yönlü işbirliği öncelikli olarak ortak kültürümüzün, gelenek ve göreneklerimizin, tarihimizin, ulusal-manevi değerlerimizin yeniden oluşturulması alanında güzel sonuçlar sağlamış, geleceğe yönelik geniş alternatifler sunmuştur.

Bu açıdan, en önemli adımlardan biri olarak halklarımızın ulusal-manevi mirasının araştırılması ve koordine edilmesi amacı ile TÜRKSOY örgütünün oluşturulmasını çok başarılı bir gelişme olarak buluyorum.

Bizim zirve toplantılarımız daha bir asil geleneğin temelini atmıştır. Bu dahi insanlarımızın, ulusal kültürümüzün seçkin sanatçılarının, insanlık kültürünün değerleri olarak bilinen milli destanlarımızın önemli yıldönümlerini, halklarımızın yaşamındaki önemli ve tarihi olayları hep beraber kutlamamızdır. "Manas" destanının 1000. yılının, Emir Timur'un 660. doğum yılının, Muhammed Fuzuli'nin doğumunun 500'üncü, Abay Kunanbayev'in 150'inci yıldönümünün, Kazakistan'ın yeni başkenti Astana'nın açılışının ortak olarak kutlanması bunun çarpıcı örneğidir.

Yarın, 9 Nisan'da biz Türk Dili konuşan halkların milli destanı, ortak servetimiz olan "Kitab-ı Dede Korkut" destanının 1300. yıldönümü ile ilgili düzenlenen törenlere katılacağız. Bu yıldönümü töreni UNESCO'nun kararı üzerine tüm dünyada düzenlenmektedir.

Bu tür yıldönümü törenlerinin birlikte düzenlenmesinde temel amaç halklarımızın yüzyıllar boyunca oluşturduğu zengin manevi mirası şimdiki kuşaklara yeniden kazandırmak, ortak bir kökene, ortak tarihe sahip olduğumuzun birkez daha bilincine varmaktır. Biz öte yandan bu tür yıldönümü törenlerini düzenleyerek şunu ortaya koyuyoruz ki, İbn Sina'nın, Nizami'nin, Navai'nin, Yunuz Emre'nin, Fuzuli'nin, Mahtumkulu'nun, Mahmut Kaşkarlı'nın, Abay'ın, diğer birçok dahilerimizin eserleri, "Kitab-ı Dede Korkut", "Manas", "Alpamış" ve benzeri ölmez destanlar yalnızca bizim halklarımıza ait değildir. Onlar hem de bütün insanlığın kültürel zenginliğidir.

Kopmaz tarihi bağlarla bağlanmış olmamızın yanı sıra, amaç ve görevlerimizin, çözüme kavuşturduğumuz sorunların benzerliği ülkelerimizi ve halklarımızı birleştiren güçlü bir etkendir. Büyük memnuniyetle belirtmek istiyorum ki, Ankara'da düzenlenmiş olan ilk toplantımızdan sonraki dönem içinde Türk Dili konuşan devletlerin ikili ilişkileri daha da gelişmiş, kendi aramızda çok sayıda üst düzey ziyaretler düzenlenmiş, uluslararası toplantılar çerçevesinde görüşmeler ve müzakereler yapılmıştır. Bu görüşmeler ve müzakereler sırasında öylesine önemli devletler arası anlaşmalar imzalanmış ki, onların yaşama geçirilmesi devletlerimizin bağımsızlığının pekiştirilmesine, halklarımızın refahının artmasına hizmet edecektir.

Türkçe konuşan ülkelerin devlet başkanları arasında sıkı kişisel temaslar, yakın dostluk ve kardeşlik ilişkileri oluşmuştur. Bu ise en zor konuların el birliği içinde ortak çabalarla çözümüne yardım ediyor. Bunun sonucu olarak ülkelerimiz bir takım büyük uluslararası projeler çerçevesinde başarılı bir işbirliği yapmaktadır.

Bugün hepimizi birleştiren projelerden biri Hazar Denizi'nden enerji rezervlerinin üretimi ve onları dünya piyasalarına ulaştıracak altyapıların oluşturulmasıdır.

Uluslararası işbirliğinin en çarpıcı örneği olan Bakü-Tiflis-Ceyhan ana ihraç boru hattının yapılması ile ilgili 29 Ekim 1998 yılında kabul edilmiş olan Ankara Deklarasyonu, yaklaşık bir sene sonra AGİT'in son zirvesinde imzalanmış olan tarihi İstanbul Anlaşması ülkelerimizin gelecekteki kalkınması, bölgemizin güvenliği ve başarılı bir biçimde gelişmesi, nihayet, dünya ekonomik sistemi ile bütünleşmesi, halklarımızın gönenci ve mutlu geleceği açısından önemli aşamalardır. AGİT'in İstanbul Zirvesi'nde Trans-Hazar boru hattına ilişkin imzalanmış olan belge de büyük önem arz etmektedir.

Kuşku yok ki, petrol rezervlerinin işlenmesi ekonomik yararın yanı sıra, bizim halklarımıza hem de büyük siyasi üstünlükler sağlıyor. Enerji rezevlerinin ortak üretimi, dünya pazarlarına taşınması amacıyla petrol ve doğal gaz hatlarının döşenmesi ülkelerimizin çıkarlarını dünyanın en gelişmiş ülkelerinin çıkarları ile birleştirecek ve bölgenin güvenliğinin, istikrarın ve kalkınmasının garantörüne dönüşecektir.

Ülkelerimizin ekonomisinin kalkınmasında önemli rolü olan TRACECA ve Büyük İpek yolunun restorasyonu projelerinin altını özellikle çizmek gerekir. TRACECA projesini gerçekleştirmek ve Avrupa-Kafkasya-Asya ulaştırma koridorunu yapmak suretiyle biz hem ekonomik gelişme ve yeni işyerlerinin açılması için olanak oluşturuyoruz, hem de halklarımızın yakınlaşmasına ve karşılıklı biçimde zenginleşmesine katkıda bulunuyor, bölgemizde barış ve istikrar ortamını pekiştiriyoruz.

Avrupa Birliği'nin desteği doğrultusunda dünyanın 32 devletinin ve 15 uluslararası örgütün temsilcilerinin katılımıyla 7-8 Eylül 1998 tarihlerinde Bakü'de düzenlenen tarihi İpek Yolunun restorasyonuna ilişkin uluslararası konferansın büyük önemi olmuştur. Büyük İpek Yolunun restorasyonu, TRACECA programının yaşama geçirilmesi Avrupa Birliği coğrafyasından başlayarak Kafkasya üzerinden, Hazar Denizi'nden geçerek Orta Asya'ya kadar uzayacak - Doğu ile Batı'yı, Avrupa ile Asya'yı bağlayacak bu ulaştırma koridoru gerçeğe dönüşerek halklarımızın refahının artmasına büyük katkıda bulunacaktır. Bu projenin gerçekleşmesinde de Türk Dili konuşan devletler kilit rolü oynuyorlar.

Geçen sene Nisan ayında ABD'nin başkenti Washington'da biz NATO'nun 50. kuruluş yıldönümü ile ilgili düzenlenmiş oturuma katıldık. Ve işte bu sırada Sam Braunberk'in girişimi üzerine ABD Senatosu'nda İpek yolu üzerindeki ülkelerin devlet başkanlarının, Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin üst düzey temsilcilerinin, kongre üyelerinin katılımı ile bir konferans düzenlendi. Konferans bizim çıkar birliğimizi, Büyük İpek Yolunun restorasyonuna etkin katılımlarda bulunma, işbirliğimizi geliştirme niyetinde olduğumuzu birkez daha gözler önüne serdi.

20. yüzyılın sonu dünyanın jeopolitik görünümünü değiştirmiş olan gelişmelerle bilinmektedir. Halklarımızın kendi bağımsızlığını kazanması, demokratik gelişme yolunu tercih ederek ilerlemesi tarihimizde yeni sayfalar açıyor.

Fakat bunun yanı sıra, dünyada bölücülük, terör, köktendincilik tehlikesi hiç de azalmamış, tam tersi artmıştır. Asıl olarak Ermenistan'ın askeri saldırısı sonucunda Ermenistan-Azerbaycan askeri ihtilafı ortaya çıkmıştır. Azerbaycan topraklarının %20'si Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altındadır, bir milyondan fazla Azerbaycanlı hala göçmen durumundadır ve çadır kamplarında zor koşullarda yaşıyor. Azerbaycan tarafı tutarlı bir biçimde barışsever bir politika izleyerek anlaşmazlığın uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak adil çözümü, işgal edilmiş topraklarımızın boşaltılması ve mültecilerin kendi yerlerine dönmesi için çalışıyor.

1994 yılı Mayıs ayında Ermenistan'la ateşkes konusunda anlaşma sağlanmaış ve hala ona uyulmaktadır. AGİT Minsk Grubu ve onun eşbaşkanları- Rusya, ABD ve Fransa sorunun barışçıl yoldan çözümüne çalışıyor. Fakat Ermenistan'ın uluslararası hukuk ilkelerine uymaması, yapıcı olmayan bir tutum sergilemesi sorunun çözümü açısından engel oluşturuyor.

Anlaşmazlığın çözümünde ilerleme sağlanması amacıyla son dönemlerde Ermenistan Cumhurbaşkanı ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı arasında bir takım görüşmeler yapılmıştır. Barışı sağlamak için karşılıklı tavizlerin verilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Fakat Ekim ayında Ermenistan'da baş göstermiş terör olayları, Ermenistan'daki mevcut iç durum bu görüşmelerin sürdürülmesine olanak tanımamaktadır.

Eminiz ki, barış görüşmeleri sürecek ve biz sorunun adil çözümüne, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanmasını, göçmen ve mültecilerin kendi topraklarına geri dönmesini temin edeceğiz.

Ermenistan'ın Azerbaycan'a yöenelik olarak askeri saldırısı bizim halkımıza büyük zararlar vermiştir. Biz bu anlaşmazlığı ortadan kaldırmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Ama bildiğiniz üzere, tehlike hala devam ediyor. Her askeri saldırının zamanında önlenmesi gerekiyor ve dünya topluluğu da bu denli tehlikeleri ortadan kaldımak amacıyla kesin önlemler almalıdır. Herkesin bu durumdan doğru bir sonuca varması gerekir.

Ayrılıkçılık, terör ve köktendinciliğin önüne geçmek için dünya topluluğu, onun yanı sıra Türk dili konuşan devletler birliğinin etkin ortak faaliyetlerde bulunması gerekir.

Azerbaycan Cumhuriyeti AGİT İstanbul Zirvesi'nde Kafkasya için güvenlik ve işbirliği paktının kabulü ile ilgili bir öneride bulundu. Biz Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'in bölgede istikrarın ve barışın sağlanmasına yol açacak Kafkasya paktının oluşturulmasına yönelik dünyanın 12 ülkesinin başkanlarına yaptığı çağrıyı takdirle karşılıyoruz. Bu önerilerin yaşama geçirilmesi için biz çabalarımızı bir araya getirmeliyiz. Böylece biz çıkacak tehlikelerin önüne geçebiliriz.

Sayın Devlet Başkanları!

Sayın Parlamento Başkanları!

Bayanlar ve baylar!

Sizleri Azerbaycan Cumhuriyeti'nin başkenti Bakü'de birkez daha selamlıyorum, bizzat size, sizin halklarınıza mutluluk ve gönenç dilerim. Eminim ki, görüşmelerimiz büyük önem taşımaktadır ve onlar bizim dostluk ve kardeşliğimizin pekiştirilmesine, Türk dili konuşan devletler ve halklar arasında çok yönlü ilişkilerin daha da gelişmesine değerli katkılarda bulunuyor.

Dikkatinizden dolayı teşekkür ederim.