Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Azerbaycan-Özbekistan devletler ve hükümetler arası belgelerin imza töreninin ardından yapılan ortak basın toplantısında açıklaması - 18 Haziran 1997


Sayın Cumhurbaşkanı İslam Kerimov!

Sayın dostlar, bayanlar ve baylar!

Resmi ziyaret için Özbekistan'a davet ettiği için Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’a öncelikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum ve bu ziyaretin başlamış olması, aynı şekilde bugün sabahtan beri yaptığımız işler beni memnun etti. Bu ziyaret Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un geçtiğimiz Mayıs ayında Azerbaycan’ a yapmış olduğu ziyaretin devamıdır. Bugün biz ne yaptıysak hepsi Özbekistan ile Azerbaycan arasında işbirliğini sağlamak için birlikte atmış olduğumuz temelin mantıksal devamı ve gelişimidir.

Delegasyonumuza gösterilen misafirperverlik, içten ağırlama için herkese teşekkür ediyor ve kendimizi burada evimizde gibi hissettiğimizi, zira böyle bir ilgi ve dostluk ortamıyla karşılaştığımızı belirtmek isterim.

Cumhurbaşkanı İslam Kerimov görüşmelerimiz, temaslarımız ve imzalanan belgeler hakkında detaylı bilgi verdi. Onun için bunları tekrarlayıp zamanınızı almaya gerek olmadığını düşünüyorum. Ben onun söylediklerine tamamen katılıyorum. En başlıcası Özbekistan ve Azerbaycan sadık, güvenilir birer ortak haline gelmişler ve imzalanan belgelerde ortaklık ilişkilerimizi, işbirliğimizi, dostluğumuzu daha da geliştirmek ve pekiştirmek için somut yolları belirlemişler.

Kısa bir süre, - ki ben Özbekistan ve Azerbaycan'ın bağımsızlık elde etmelerinden sonraki dönemi kastediyorum,- ülkelerimiz arasında oluşan ilişkiler bizim istediğimiz düzeyde olmadı. Bu, Azerbaycan tarafının yüzünden, dönemin bazı Azerbaycan yöneticilerinin yüzünden oldu ve ben bundan dolayı üzgünüm. O dönemde Azerbaycan'da gerçekten bir rastlantı sonucu yönetimin başına geçen bazı insanların izledikleri tutumun ne Azerbaycan halkı, ne Azerbaycan toplumunca desteklenmediğini defalarca kez söyledim. Onlar genel olarak tüm Azerbaycan Cumhuriyeti'ne büyük zarar vermiş, aynı şekilde Özbekistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkileri gergin hale sokmuşlar. Bahsettiğim bu nedenler yüzünden arada pekçok yıl kaybettiğimizi düşünürsek, kısa bir süre içinde ilişkilerimizin ve işbirliğimizin yoğun bir biçimde gelişmesini sağlamayı başardık. Geçen sene Mayıs ayında Bakü'de 19 belge imzalandı ve ilk belge Özbekistan ile Azerbaycan arasında dostluk ve işbirliği sözleşmesi oldu. Bugün 19 belge imzalandı, bunların arasında İslam Abduganiyeviç ile benim imzaladığım belgenin - Özbekistan ile Azerbaycan arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi, dostluk ve ortaklık ilişkilerinin güçlendirilmesine yönelik belgenin çok büyük önemi vardır. Tüm diğer belgeler de özel bir önem arzediyor ve bunlar hepsi bir arada Özbekistan-Azerbaycan arasında başarılı işbirliğinin güçlü, anlaşmalarla düzenlenen hukuksal temelini oluşturmaktadır. Bu anlaşmaların hepsinin gerçekleştirileceğinden ve yakın yıllarda işbirliğimizin büyük bir gelişme kaydetmesine tanık olacağımızdan kuşkumuz yok. Nitekim bu hem Azerbaycan hem Özbekistan'a aynı derecede büyük yarar sağlayacaktır.

Ben şunu özellikle vurgulamak isterim, - ki İslam Abduganiyeviç de bu konuya değindi, - ele alınan tüm konularda, keza son derece büyük siyasi önem arzeden konularda tam görüş birliği içinde olduğumuzu, tutumlarımızın aynı ve benzer olduğunu gördük. Güvenli bir ortaklık kurmak için bu, son derece önemlidir. Bölgesel nitelikli birçok ortak çıkarımız ve uluslararası yaşamda izlediğimiz ortak tutumlar dikkate alındığında bu sağlam ortaklık hem Özbekistan hem Azerbaycan için son derece gereklidir.

Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un her devletin ülke bütünlüğünün korunması ve sağlanmasının gerekliliği konusunda ifade ettiği ve bugün de yinelemiş olduğu tutumunu, bölücülüğe, teröre, köktendinciliğe yönelik tavrını, iç işlerine karışmama politikasını, herhangi ülkenin egemenliği ve bağımsızlığına tecavüz etme girişimlerine yönelik tutumunu çok takdir ediyorum. Biz de aynı tutumu kararlılıkla savunuyoruz ve bu bakımdan tutumlarımızın birbirine uyması, - ben Özbekistan ve Azerbaycan'ı kastediyorum, - ortaklık ilişkilerimizin gelişiminin devamı açısından başlıca önem arzediyor.

Azerbaycan'da elde ettiğimiz bağımsızlık çok zorluklardan ve sınavlardan geçti: Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı silahlı tecavüzü, Ermenistan silahlı birliklerinin Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal ederek ülkemizin toprak bütünlüğünü bozması, işgal edilmiş topraklardan bir milyondan fazla Azerbaycanlının zorla sürülmesi, - ki şimdi onlar farklı bölgelerde, çoğu çadırlarda, son derece zorlu koşullarda mülteci durumunda yaşıyorlar, - Azerbaycan'da yurtiçi durumun yıllardır istikrarsız olması, çeşitli silahlı çete, grup ve siyasi partiler arasında iktidar mücadelesinin sürmesi. Bütün bunların ışığında biz bağımsızlık ve ulusal özgürlüğümüze çok değer veriyor ve önemsiyoruz. Bu, bize çok pahalıya mal oldu, topraklarımızı Ermeni işgalcilerine karşı savunurken verdiğimiz kurbanlar pahasına, Ocak 1990’da Sovyet birlikleri tarafından Azerbaycan halkına karşı askeri saldırı yapıldığında verdiğimiz kurbanlar pahasına ve Azerbaycan'da ülke içi siyasi mücadele sürecinde verdiğimiz kurbanlar pahasına gerçekleşti. Biz bu zorlukları atlatarak, bu kurbanları vererek şimdi sahip olduğumuz istikrara, bağımsızlığa, egemenliğe ulaştık. Biz buna çok değer veriyor ve kıymetini biliyoruz, bağımsızlığımızı ileride de pekiştirecek ve geliştireceğiz.

Bu konuda görüşlerimizin, tutumlarımızın, - ki ben Özbekistan Cumhurbaşkanı ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın görüş ve tutumlarını kastediyorum, - birbiriyle uyum içinde olması istisnai bir önem taşımakta ve gerçek anlamda güvenli bir ortak olmamız açısından iyi bir zemin oluşturmaktadır. Biz Azerbaycan'da Özbekistan ile güvenli ortaklık ilişkileri kurmak istiyoruz ve bu ilişkilerin sağlanması, gelişip pekişmesi için herşeyi yapacağız.

İlginize teşekkür ederim.

Soru: Sorum Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov’e. Özbekistan petrolünün Azerbaycan üzerinden Avrupa'ya nakil konusu tartışıldı mı? Son ECO Zirvesi’nde desteklenen Trans-Hazar doğal gaz boru hattı projesine Özbekistan, katılmayı düşünüyor mu?

İslam Kerimov: Zannedersem, geçtiğimiz yıl imzalanan Transkafkasya ulaşım koridoru ile ilgili belge dört devletin - Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasındaki anlaşmayı öngörüyor. Bu koridor aracılığıyla Orta Asya üzerinden Karadeniz'e ve oradan da Avrupa'ya ve dünyanın diğer bölgelerine ve geriye taşımacılık faaliyetlerinin yapılması ile ilgili belgeyi imzalamak suretiyle biz, biz bu güzergahtan, yani ulaşımın bu doğrultuda sağlanması ve pekiştirilmesinden yana olduğumuz açık ve net bir şekilde anlattık. Bugün Haydar Aliyeviç çok ilginç, hatta çok önemli rakamlar aktardı , bunlar insanı düşünüp taşınmaya zorluyor. Bu koridorun uzun bir süre kullanılmamasına rağmen buna değil belgeyi imzalayan devletler başka ülkeler de ilgi duyuyorlar. Kazakistan, Kırgızistan, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya ve bir çok diğer devlet de buna katıldılar. Bu nedenle ancak doğalgaz boru hattı veya petrol boru hattı ile ilgili sorunuza yanıt olarak, bu konuyu daha ayrıntılı bir şeklde ele aldığımızı söylemeliyim. Biz bütün ulaşım araçlarını, keza ham petrolün naklini sağlayan ulaşım hatlarını kastediyoruz.

Soru: Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Lizbon ilkelerinin uygulanması alanında Özbekistan'ın herhangi girişim veya istekleri var mıdr? Bu anlamda Orta Asya askeri taburu, Dağlık Karabağ'da barışı sağlamak üzere oluşturulacak AGİT barış güçlerinde görev alır mı?

İslam Kerimov: Ben Haydar Aliyeviç ile görüşme ve kişisel sohbetlerimizde Karabağ trajedisinin son bulması, Karabağ sorununun çözümü konusunda net, açık ve kesin tutumumuzu aktardım. Tutumumuz şöyledir ve ben bunu ilk kez söylemiyorum, daha önce çeşitli uluslararası toplantılarda da söyledim: biz Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanması, işgal altındaki toprakların kurtarılması, mültecilerin geri dönmesi ve Azerbaycan'ın ülke bütünlüğünün güvence altına alınması konularında Azerbaycan'ın tutumunun net, adil ve hatta doğru bir tutum olduğuna inanıyoruz ve bugün bu tutum tüm uluslararası kamuoyunda giderek daha fazla destek buluyor .

Bu yüzden de biz günümüzde Azerbaycan'ın tutumunun desteklenmesinden dolayı memnunuz ve Azerbaycan'ın bu alanda nüfuz ve itibarının giderek güçlenmesi, bence, doğal bir süreçtir. Bu nedenle biz Kafkasya'da asla iki Ermeni devletinin olamayacağı ve Azerbaycan tarafından bir zamanlar söylenmiş olan bu görüşün akıllı ve mantıklı bir görüş olduğu kanısındayız. Bu anlamda biz Karabağ sorununun siyasi yöntemlerle barışçıl çözümünden yanayız. Bu sorunun siyasi çözümünden başka alternatifi yoktur. Bu nedenle Karabağ sorununun çözümü için bugün Minsk Grubunun güçlendirilmesinin, Fransa ve Rusya’nın yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri'nin üçüncü eşbaşkan olarak atanmasının Karabağ sorununun barışçıl yoldan çözümü açısından iyi bir husus, iyi bir atılım olduğuna inanıyoruz. Komşularını seçemezsin- Ermeniler de, Azeriler de komşularını seçmediler, bu, tarihi bir gerçektir. Onun için bu sorunun barışçıl yoldan çözümüne alternatif yoktur.

Son olarak, ben 1989 yılında çıkan Karabağ sorununun dışarıdan empoze edildiğine eminim. Bu sorunu ne Azerbaycan ne Ermenistan istemiyor. Stratejik çıkarlarını ön planda tutan bazı kişiler için, tabiri caizse, için için yanan bu gerilim ateşinin, yavaş bir şekilde ilerleyen sürecin olması çok önemlidir; ne var ki onlar bu sürecin yardımıyla stratejik çıkarlarını gerçekleştiriyorlar.

Orta Asya taburuna gelince, aldığımız karar uyarınca bu tabur Birleşmiş Milletler’ın bir nevi yedek askeri gücü niteliğindedir ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile faaliyetlerde bulunabilir. Onların nerede kullanılacağına karar verecek biz değiliz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararınca uygun görülen yerde faaliyette bulunacaktır.

Soru: Sorum Sayın Kerimov’e. Hatırlarsanız, Aşkabat’ta yapılan ECO’nun son zirve toplantısında Siz çok net ve açık konuşarak, eğer "aziz kardeşler" veya "kardeş" seslenişi gerçek anlamı ile bağdaşmıyorsa birbirine bu şekilde seslenmeye değmez dediniz. Bugün bir nevi bunun tersi bir süreç işlemektedir. Cumhurbaşkanları bildiri imzaladılar. Biz stratejik ortaklığımızı ilan etmesek bile, imzalanan bildiri, aslında, bu ilkeleri teyit ediyor. Nitekim, sizin düşüncenizi bilmek isteriz: Özbekistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? İkinci soru – Rusya’dan Ermenistan'a yasadışı yolardan silah gönderilmesi olgusu ile ilgili görüşünüzü alabilir miyiz? Çok teşekkür ederim.

İslam Kerimov: Çok ilginç bir soru sordunuz ve ben Aşkabat’ta söylediklerime tekrar değinmek istiyorum. ECO öyle bir kurumdur ki, burada pek çok devlet - tamamen farklı siyasi yapılara sahip, sadece siyasi kuruluş olarak değil hem de devlet geleneği açısındasn, genel olarak sosyo-politik kurumlarının yönü bakımından farklılık gösteren 10 devlet bir araya gelerek tek çatı altında birleşmiştir.

Dolayısıyla gerek iç, gerek dış politika, gerekse siyasi ideoloji ile ilgili her ne varsa hepsi bazı yaklaşımlarla kıyaslanamaz bile. Fakat bununla birlikte, bence, ECO’nun faaliyetlerinde başlıca neden, ECO çerçevesinde yapılan anlaşmalar uyarınca açılan ulaştırma hatlarına olan ilgimizdir. Kuşkusuz insani konular da büyük önem taşımaktadır. Onun için "kardeş" ifadesini suistimal edip, birbirine ancak bu şekilde seslenmekle birlikte önceden bu kardeşlik ilişkilerinin hiç bir zaman sağlanmadığını ve zaten olamayacağını biliyorsun, zira bunlar, yineliyorum, siyasi, ideolojik ve başka anlamlarda tamamen farklı toplumlardır, farklı insanlardır ve farklı eğilimlerin temsilcileridir. Şu durumda, kardeşlik ilişkileri anlayışı değerini kaybediyor. Onun için, ben yöneticiler, liderler birbirine hitap ederken bu ifadeyi kullandıklarında bunun değerini bilmeleri gerektiğini söyledim.

Bizim ilişkilerimize gelince, " kardeş", "kardeşlik" kelimelerini değerini düşürmemek için bunu sık sık kullanmıyoruz. Ancak ben kalbimin derinliklerinde Azerbaycan ile Özbekistan arasında kardeşlik ilişkilerinin kurulabileceğine kesinlikle eminim. Bunun izahı çok basit. Bu, ortak tarihe sahip olmamız, dil benzerliği, kültür yakınlığı, hatta yakınlıktan öte, bir çok anlamda ortak kültürel kökenlerimizin varlığı şeklinde yorumlanabilir. Biz birbirimizle konuşurken bunların çoğunu, belki yüzde 70’ini anlıyoruz. En önemlisi ise halklarımızın yüzyıllar, belki binyıllar boyunca birlikte yaşamış olmasıdır. Bu ortak değerlerin halklarımız arasında gerçek kardeşlik ilişkilerinin kurulması için gerekli zemini sağladığını söyleyebiliriz. Üstelik bu ilişkilerin sağlanması benim veya Haydar Aliyev'in iradesiyle olmadı, - bu arada pekçok şey, kuşkusuz, iradeye bağlıdır , - bu, halklarımızın isteği ile oldu. Dolayısıyla biz sadece insanlarımızın, halklarımızın iradesine dayanarak onların isteklerini gerçekleştiriyoruz.

Bu arada imzaladığımız belge hakkında. Orada stratejik işbirliği anlayışı, tezi bulunuyor. Size söylemek isterim ki, biz işbirliğimizin derinleştirilmesi ile ilgili bildiriyi imzalarken devletlerimiz arasında stratejik işbirliğinin kurulacağını bilhassa belirttik.

İkinci soruya gelince, bu konuda bizim, bu arada bilmek isterseniz, benim tutumum, şüphesiz ki, olumsuz. Ben demin belirttim ve bu iki kavramı birbiriyle uzlaştırmak istiyorum, Karabağ sorununu konuşurken ben bu sorunun, Karabağ faciasının işte dışarıdan empoze edildiğini söyledim. Bu kadar büyük miktarda silahı gönderilmesini, üstelik bunu meşru kılacak herhangi uluslararası sözleşme ve belgeler doğrultusunda yasal bir düzenleme yapılmadan, tam tersi, asla anlamayacağımız bir şekilde yapılan silah sevkiyatının arkasında kimin olduğunu hala kimse bilmiyor. Bu arada Rusya basını daha bu konuyu yazmıyor. Rusya basını, istediğinde, çok derine gidiyor, bazen akıl almayacak uydurma haberler yapıyor. Fakat nedense bu konuda yazmayı, konuşmayı aniden kestiler ve genel olarak kimse bundan bir endişe duymamaktadır. Peki demokratik devlet olan Rusya bundan dolayı neden tedirginlik duymuyor. Bu arada demokratik değişiklikler konusunda Rusya, eski Sovyet coğrafyasında çoğu devletten önde gidiyor ve biz onun demokratik geleneklerine saygı duyuyoruz . Fakat böyle demokratik bir devlette bunca silah sevkiyatı nasıl yapıldı da, demokratik devletin yönetiminin bundan haberi olmadı. Başka demokratik ülke için bu, skandal bir olaydır, hem savcılık hem kamuoyu bununla ilgileniyor. Bu konuyu da, elbette, sona erdirmek gerekir ve biz bunun arkasında kimin olduğunu ve aslında neden yapıldığını bilmeliyiz.

Soru: İslam Abduganiyeviç, ben "Popüler" dergisini Size vermek istiyorum. Bu, Azerbaycan'da üç dilde yayınlanan uluslararası bir dergidir. Derginin bu sayısını bizim cumhurbaşkanının son resmi ziyaretine ayırdık, bunun yanı sıra büyük bir bölüm cumhurbaşkanımızın doğduğu eski Nahçıvan toprağından, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nden bahsediyor.

Ayrıca, benim iki sorum var. Siz, görüşmelerde ana dallarla ilgili somut ortak projelerin ele alındığını söylediniz. Mümkünse, en ilginç, imzaya veya gerçekleşmeye daha yakın olan projeleri sıralayabilir misiniz? Bu, birinci sorum. İkinci sorum her iki cumhurbaşkanına olacak. Geçenlerde BDT coğrafyasında oluşturulan birliği – Rusya-Belarus birliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir şekilde bu bilikte yer almak veya belki üye olmak konusunda topluluk liderlerinden, keza Rusya yönetiminden Size herhangi özel teklif oldu mu? Teşekkür ederim.

İslam Kerimov: Dergi için teşekkür ederim. Ana dallara ilişkin ortak projeleri hakkında biz petrol ve doğalgaz teknolojisinin geliştirilmesi ve sağlanması, doğalgaz, petrol endüstrisi sondaj ekipmanları, bizim için önem arz eden doğalgaz alanının gelişimini sağlayayacak cihazlarla teçhiz edilmesi konularında Azerbaycan'ın potansiyelini biliyoruz ve bu potansiyele büyük saygı duyuyoruz. Bu yüzden de kendi doğal gaz ve petrol ihtiyacımızı karşılamak için büyük olanaklarımızın bulunduğunu düşünüyorum. Bu arada biz petrol ve doğalgaz ihtiyacımızı kendimiz karşılıyoruz. Yabancı yatırımların dağılımına ilişkin büyük projelerimiz vardır. Azerbaycan'da olduğu gibi biz de bu alanların gelişiminde yabancı yatırımların kullanımı bakımından son derece uygun bir ortam sağlamış bulunuyoruz. Bugün biz hidrokarbon hammaddesi ile kendi ihtiyaçlarımızı karşılamakla kalmıyor, hatta ihracatını yapıyoruz.

Dolayısıyla ben bu alanların gelişimi, ortak işletmelerin kurulması ve hatta bizim maden çıkarma ve işleme alanları için petrol ve doğalgaz ekipmanlarını üreten Azerbaycan işletmeleri ile işbirliği bakımından bunu son derece umut verici bir alan olarak değerlendiriyorum. Bir kez daha söylüyorum: Çünkü Azerbaycan, 20.yüzyıldan önce bu alanda faalayetlere başlayan bir ülke olarak tüm dünyada büyük ün kazanmıştır.

İkinci alan kimya alanıdır. Kimya alanı sizde gelişmiştir, bu arada bizdeki gelişmesi de küçümsenmemeli. Kimya, her şeyden önce gübre anlamına gelir. Biz fosforlu ve azotlu gübrelerin üretimini yapıyoruz, potasyumlu gübre üretimine de başladık. Bu alanlar Azerbaycan'da da önemli bir gelişme kaydetmiştir. Bu nedenle şartlar kendiliğinden bu alanlarda ortak işletmelerin kurulmasını gerektirmektedir.

Sonraki alan telekomünikasyon ile ilgili konulardır. Telekomünikasyon öyle bir alan ki, bu olmadan zaten büyüme sağlanamaz. Dolayısıyla Transkafkasya koridorunu görüştüğümüzde, tüm ulaşım hatlarını ele aldığımızda istesek de istemesek de şunu bilmeliyiz: Telekomünikasyon olmadan biz birbirimizle iletişim kuramaz, ulaştırma ile bağlantısı bulunan tüm diğer alanların gelişmesini sağlayamayız, bu alanda ortak projeler olmadan haberleşme sağlanamaz.

Dördüncü alan metalürji ile ilgili konulardır ve burada da Azerbaycan iyi bir konuma sahiptir.

Diğer konu tarımla ilgilidir. Bu sene biz geniş çapta araziyi naylonla kaplamak suretiyle pamuk yetiştiriciliğini test etmeye başladık. Sonuçlar oldukça şaşırtıcıdır. Bir hektar araziden yaklaşık 10-15 kental daha fazla pamuk elde etmek mümkündür, nitekim pamuk bitkisinin olgunlaşması, vejetasyon süresi bir ay daha kısalmış olur, maliyet düşer, çok yoğun emek isteyen işlemler azalır. Pamuk üretimi ile uğraşan kişiler bunun nasıl bir bitki olduğunu ve ne kadar emek istediğini iyi bilirler. Biz bu konuda da Azerbaycan ile ortak çalışmalar yapabilir, sizden naylon alabiliriz - sizde bu alan gelişmiştir. Bugün biz de ülkemizde naylon üretmek için kimya alanını geliştirmeye çalışıyoruz. Fakat sizden naylon almayı ve naylonla kaplama suretiyle pamuk üretiminin yapılması alanında sizinle beraber çalışmayı umut verici buluyoruz.

Ben bu konuya biraz daha devam edebilirim. Örneğin, şarapçılık. Azerbaycan şarabı, elbette, iyi bir şaraptır, ancak Özbek şarabı da kötü sayılmaz. Azerbaycan konyakı iyi bir konyaktır, ama Özbek konyakı da fena değildir. Bu yüzden biz şaraplarımızın kalitesini yükseltmek ve bunları uluslararası piyasalara sunmak için ortak çalışmalıyız. Diğer alanları da listeleyebilirim. Fakat başkaları da soru sormak istediği için bununla yetiniyorum.

İkinci sorunuza gelince, ben Rusya ve Belarus arasında yapılan sözleşme veya birlik hakkında soruyu hemen yanıtlamaya çalışacağım. Öncelikle, bunun Rusya ve Belarus'un iç işleri olduğunu belirtmek isterim. Yani, onlar ittifak oluşturmak istemişler, hayırlı olsun, bırakın oluştursunlar. Bu arada, Belarus ve Rusya birliğinin son parlamento oturumu - Rusya Devlet Duması Başkanı, Belarus Parlamentosu yetkilileri ve Sayın Lukaşenko’nun bizzat katılımıyla yapılan toplantı, onun oradaki ateşli konuşması ve Sovyetler Birliği marşının yeniden Belarus ve Rusya Birliği’nin marşı olarak kabul edilmesi için yapılan her türlü girişim bu birliğin görüşü hakkında fazla konuşmaya gerek olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla bu ittifak niçin ve ne amaçla oluşturulduğu hakkında fazla yoruma gerek yok. İttifak güya Belarus ve Rusya için oluşturulmuştur, oysa yarın bir gün diğer tüm BDT üyelerini zorla oraya üye yapacaklar. Belarus'un, Lukaşenko’nun bu birlikten çıkarı şu ki, Soçi'de yaptığı gibi hemen krediler istesin, Rus yönetiminden bir şeyler daha koparsın. Bu husus söz konusu birliğin niçin kurulduğunu, Belarus'un ve Rusya'nın neden böyle bir şey istediğini birkez daha gözler önüne sermektedir. Rusya, BDT üyesi diğer devletleri, sözün yumuşak tabiriyle, ileride bu birliğe üye yapmak, bunu bir örnek olarak kullanmak istiyor. Dolayısıyla bunun bazında da çoğu Devlet Duması yöneticisinin özlemini duyduğu SSCB'ye benzer bir kurum yeniden kurulacaktır.

Bu arada söz konusu birliği böylesine içtenlikle destekleyen bazı yöneticilerin açıklamalarına hiç bir anlam veremiyorum. Sayın Lukaşenko, aynı birliği, büyük SSCB dövletinin yıkımından dolayı son derece üzgün olduğunu açıkça ifade etmiştir. Ben onun bu söylediklerini televizyonda defalarca duydum. Tekrar ediyorum, Sayın Lukaşenko bu birliğe onarmayı ve yapılmış olan, özellikle üst düzey Belarus yöneticilerinin yaptıkları bu hatayı düzeltmeyi hayatının amacı olarak görüyor. Dolayısıyla burada bir yoruma gerek yok. Biz bu birliğe katılmayacağız, çünkü eski SSCB’nin herhangi özlemini çekmiyoruz. Bize göre, SSCB, sadece kendi imparatorluk hedeflerini gerçekleştiren bir imparatorluktu. Özbekistan, bu imparatorluğun özlemini çekmiyor ve eskiye dönmek istemiyor. Bu nedenle bizim düşüncemiz kesindir - bu, Rusya ve Belarus'un içişleridir. Eğer onlar bu birliği istiyorsa, bırakalım bunu geliştirip pekiştirsinler.

Ancak beni rahatsız eden bir durum var, onlar her defasında bu ittifakın kapılarının açık olduğunu söylüyorlar. Dahası, dün televizyondan duydum, Haydar Aliyeviç, eski Sovyetler Birliği marşının yeni metni için yarışma açılmıştır. Ayrıca eski SSCB marşının yeni metni düzenlenirken burada “Belarus” ve “Rusya” kelimelerinin kesinlikle yer almamasını istiyorlar. Neden? Çünkü, eğer birileri daha katılacak olursa, kendini rahatsız hissetmesin diye . Dolayısıyla, gelecek birliğin marşını hazılarken onlar şimdiden biliyorlar veya öyle düşünüyolar, umut ediyorlar, inanıyorlar: yeni birisi, birkaç devletin buna katılacağı taktirde eğer bu marşın sözlerinde sadece iki devletin - Belarus ve Rusya'nın isimleri geçerse, diğerleri kendilerini kötü hissederler. Ben, Özbekistan’ın asla bu birliğe katılmayacağını düşünüyorum, buna kesin eminim. Azerbaycan'ı ise bilemem. Zannediyorum ki, Haydar Aliyev kendisi bunu açıklayacaktır.

Haydar Aliyev: Benim söylemek istediklerim şu, bu gün biz, İslam Abduganiyeviç ile ben tüm konulardaki görüş ve tutumlarımızın birbiri ile uyumlu olduğunu bildirdik. Dolayısıyla bu konuda da tutum ve düşüncelerimizin - ben Özbekistan Cumhurbaşkanı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanını kastediyorum, - birbiriyle tamamen örtüştüğünü söylemek istiyorum. Onun için daha fazla zamanınızı almadan şunu söylemek istiyorum: ben İslam Abduganiyeviç’in söylediklerine tamamına katılıyorum. Fakat şunu ekleyeyim, her hangi birlik kurmak, elbette, Rusya ile Belarus'un kendi işidir. Özgür, egemen olan her cumhuriyet, her devlet istediği devletle birlik kurabilir. Bugün biz de ortaklık, ortak işbirliği hakkında bildiri imzaladık. Bu, bizim bileceğimiz iş. O da onların bileceği iştir. Kısacası, biz, başka devletlerin işlerine karışmadığımızı belirttik. Ben de bizim bu işe karışmamamız gerektiğini düşünüyorum.

Bu arada, onların tamamen uğursuz, faydasız bir iş yaptıklarını, vakitlerini boşa harcadıklarını belirtmek isterim. Kimsenin bu birliğe katılacağına sanmıyorum. Ben onların kurmak için çabaladıkları birliği - Belarus'ta coşku ile söyledikleri marşın ilk mısrasında belirtildiği üzere, Sovyetler Birliği veya devletlerin sarsılmaz birliğini kastediyorum. İslam Abduganiyeviç, böyle bir birliğe Özbekistan’ın asla katılmayacağını söyledi. Ben de size açıkça beyan ediyorum, Azerbaycan da katılmayacaktır. Azerbaycan, egemenliğine çok değer veriyor, benzer anlamda herhangi birliğin kurulması veya onların kapılarının açık olduğunu söyledikleri böyle bir birliğe katılması Azerbaycan'ın egemenliği ve bağımsızlığına zarar verilmesi anlamına gelir. Biz bunu asla kabul etmeyeceğiz ve böyle bir şey yapmayacağız.

Biliyor musunuz, ciddi insanlar aslında ciddi şeyler konuşmalıdırlar. Oysa bu asla ciddi bir konu değildir. 70 yılı aşkın bir süre var olmuş Sovyetler Birliği kendiliğinden çöktü. Dünyada tüm imparatorluklar savaşlar sonucu çökmüştür. Ne var ki Sovyetler Birliği kendi kendine çöküp giden tek imparatorluktur. Eğer Sovyetler Birliği kendi kendine çökmüşse, bunu şimdi nasıl tekrar kurabilirsiniz, üstelik Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra pekçok akıl almaz hatalar, yanlışlar, suçlar açığa çıktı, nitekim bunların hepsi aynı birlik içinde yapıldı. Azerbaycan'da halkımıza karşı suçlar işlendi. Örneğin 1990 yılı Ocak Faciası. O dönemde Bakü'ye Sovyet askeri birliği gönderildi, halkı tanklar altında ezdiler, Azerbaycan başkenti kan gölüne döndü, Azerbaycan halkının ulusal bilincini yok etmek için çabaladılar - tüm bunlar suçtu. Dolayısıyla bu birliği yeniden oluşturmak isteyenler önce bu suçların hesabını versinler, günahlarını itiraf etsinler, sonra konuşurlar.

Kısacası, ben bunu gelecek vaadetmeyen bir iş olarak değerlendiriyor ve öyle zannediyorum ki, bunun Belarus ve Rusya'dan başka kimseye bir faydası olmayacaktır. Kapıları açık olarak kalacaktır, oraya birilerinin geleceğini pek sanmıyorum.

Soru : Sorum her iki cumhurbaşkanına olacak: Başbaşa görüşmede Afganistan sorununu ele aldınız mı? İslam Abduganiyeviç, Afganistan ile sınırın güvenliği amacıyla Rusya sınır birliklerinin buraya gönderilmesini öngören Özbekistan-Rusya Anlaşması'nı, lütfen, açıklar mısınız?

İslam Kerimov: İyi ki, bu soruyu sordunuz. Biz Haydar Aliyeviç ile ülke sınırlarımızda istikrar ve güvenliğin sağlanması konularını ve tabiatıyla Afganistan'da askeri, silahlı çatışmaların uzaması konusunu genel olarak masaya yatırdık. Nitekim bu, devletlerimiz için, yani Afganistan ile sınırı bulunan ülkelerin bütünlüğü ve güvenliği için gerçekten bir tehdittir.

Söylemiş olduğunuz anlaşmaya gelince, böyle bir anlaşma yoktur. Bu arada, dün ya da evvelsi gün Rusya televizyonunda, güya Rusya ve Özbekistan sınır muhafız birlikleri arasında bir anlaşmanın yapıldığı bildirildi. Evet, böyle bir anlaşma var, Rusya ve Özbekistan sınır koruma birlikleri arasında işbirliği anlaşması öncelikle Afganistan ile sınırda gerekli ilişkilerin sağlanması için yapılmıştır. Tacikistan'da da, Türkmenistan'da da Rus sınır koruma birlikleri bulunuyor, bunu iyi biliyorsunuz. Ancak Özbekistan'da Rus sınır muhafız birlikleri bulunmuyor ve bulunmayacaktır. Onun için burada bulunan tüm Rus haber ajansları veya muhabirlerinin bunu bir yerlerde yazmalarını ve bu konuda spekülasyon yapanlara duyurmalarını isterim. Belki böyle bir söylenti çıkarma, birilerine bu yalan bilgileri iletme gereği duymuşlar. Bence bu soruyu sormanız iyi oldu ve ben ilk ağızdan bunu cevaplıyorum: muhafız birlikler bulunmadı ve bulunmayacaktır. Ancak Özbekistan sınır koruma birlikleri ile Rusya sınır koruma birlikleri arasında işbirliği yapılmaktadır.

Bu nedenle Rusya Sınır Koruma Kuvvetleri Komutanı Nikolayev ile bizim sınır birlikleri komutanı arasında işbirliği sözleşmesi imzalanmıştır. Fakat sınırda Rus birlikleri bulunmayacaktır. Biz Afganistan ile sırnırlarımızı koruyacak güçteyiz ve koruyoruz. Ancak egemenlik konusuna değinirsek,-ki her devlet kendi egemenliğinden heyecanla bahseder,- benim görüşümm şu: Sen kendi sınırlarını koruyamayacaksan, o zaman hangi egemenlikten bahsediyorsun? Madem biz bağımsız, egemen devletiz, sınırlarımızı kendimiz korumalıyız. Yineliyorum, bu, egemenliğin ve kendisini egemen olarak gören her devletin yürüttüğü bağımsız politikanın koşullarından biridir.

Haydar Aliyev: Anlaşılan, benim cevaplayacağım bir şey kalmadı. Ben İslam Abduganiyeviç’in söylediklerine tamamen katılıyorum.

Soru: Tartışılmak üzere sunulan belgeler arasında 1992 ve 1994 yıllarındaki borçların ve taleplerin düzenlenmesine dair hükümetler ve bankalar arası sözleşme de vardı. Sonuç ne oldu ve kim kime borçlu? Müsaadenizle Sayın Aliyev'e sorum olacak: Petrolün Rusya üzerinden nakli konusunda anlaşma ile ilgili görüşünüz nedir? Çeçenistan, bu anlaşmayı imzalayan taraflardan biri olarak buna katılmalı mıdır? Teşekkür ederim.

İslam Kerimov: 1992 yılından 1993 yılına kadar olan borçlarla ilgili bankalar arası ilişkilerimize ve bankalararası hesaplamalara gelince, bana demin söylediler, bu konular fiilen incelenmiştir. Ortak bir uzlaşma sağlanmıştır, yani ilgili bankalar arasında ihracata ilişkin tüm rakamlar üzerinde mutabakata varıldı ve hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Şimdi biz bu konuyu Haydar Aliyeviç ile görüşecek ve onun iradesi, siyasi iradesi bu anlaşmanın imzalanması açısından bir işaret veya teşvik niteliği taşıyacaktır.

Haydar Aliyev: Bana sorulan soruya gelince, bildiğiniz üzere, biz Azerbaycan'dan, Hazar Denizi'nden Karadeniz'in Novorossisk limanına petrolün nakli ve petrol boru hattının inşası için Rusya ile Azerbaycan arasında Ocak 1996’da Moskova'da bir anlaşma imzaladık. Bu boru hattı bizim topraklarımızda,- ben Azerbaycan arazisini kastediyorum, - inşa edildi, Rusya'da ise zaten vardı, orada restorasyon çalışmalarının yapılması gerekiyordu. Çeçenistan olayları yüzünden tüm bu çalışmalar ertelendi. Geçenlerde Rusya ile Çeçenistan arasında görüşmeler yapıldı, Mashadov ve Rusya temsilcileri arasında görüşmeleri yapıldı, bence, Başbakan Çernomirdin ve Çeçenistan kendi aralarında bazı belgeler imzaladılar. Bunlar onların bileceği iş. Biz Rusya ile Azerbaycan'ın imzaladıkları belgeyi temel alarak iş yapacağız.

Soru: Benim sorum Kerimov’e. Beş yıl önce Siz özgürlük ve demokrasi isteyen halka, bildiğim kadarıyla, beş yıldan sonra ben size demokrasi vereceğim diye bir beyanda bulundunuz. Bugün burada söyledikleriniz bunu doğruluyor. Siz bunu nasıl sağladınız?

İslam Kerimov: Aslında, ben anlıyorum, gazeteciler bazı ifadeleri kendi bildikleri gibi yorumlarlar. Onun için beş yıl önce benim özgürlük ve daha neler sağlama taahhüdünde bulunmamla ilgili söylediklerinizi anlayışla karşılamaya hazırım. Ben asla kimseyi kısıtlamadım, dolayısıyla bu konu reformlarla bağlantılıdır, yani her ülkenin kendi seçtiği siyasi, demokratik, ekonomik reformların modeli ile alakadar bir konudur. Kendi toplumumuzu yeniden kurmak için biz ilk başta kendi modelimizi, demokratik reformlar ve piyasa reformları modelini seçtik ve bu modelimizin özü bunları aşama aşama yaşama geçirmekten ibarettir. Bizim beş ilkemiz vardır ve reformlarımızın temelini oluşturan bu beş ilke arasında en önemlisi reformların aşama aşama yapılması ile ilgilidir. Reformların aşama aşama yapılması gerekir. Ben şunu kastediyorum: Biz ekonomide şok terapiye karşıyız, değişikliklerin karmakarışık bir şekilde yapılmasına kesinlikle karşıyız. Biz devletimizin düzenli bir şekilde, aşama aşama, aynı şekilde siyasi açıdan yeniden kurulmasınıdan yanayız.

Bir zamanlar, 1990 ve 1992 yıllarında herkes bir ağızdan Özbekistan'ı eleştiriyor, hem onun hem benim eski komünist şablonundan yana olduğumu yazıp çiziyordu. Onun için ben tüm kitle iletişim araçlarında, özellikle Rus ve diğer ülke basınlarında otoriter bir yönetici imajını kazanmıştım. Fakat bugünkü yaşam, 1997 yılı, toplumun aşama aşama yeniden kurulduğunu, özellikle demokrasi, siyaset alanında reformların Özbekistan’daki koşulların hesaba katılarak yapıldığını gözler önüne serdi. Başka ülkelerde nasıl bilmiyorum. Fakat başka ülkelerde de durumun aynı olduğunu umuyorum. Bu yol kendini kanıtlamıştır. Yani burada sizin de sorduğunuz herhangi bir sır yoktur. Bunun tek bir sırrı vardrı, biz kendimizi demokrat olarak tanıtmakla asla demokrat olmuyoruz. Demokrasi herşeyden önce şu demek, demokrasi her insanın ve her toplumun bilincinde ıstırap verici değişimler pahasına sağlanıyor. Başka bir deyimle, öyle ilan etmekle demokrat olunmaz. Bu yüzden normal bir hukuk düzeni, bir yapı oluşturduk, deyim yerindeyse, kurumsal değişiklikler yaptık ve bu zaman biz hiçbir şey icat etmedik. Biz bu zorlu değişim yolundan geçen başka devletlerin, öncelikle Avrupa devletlerinin deneyimlerinden faydalandık, ancak Japonya, Kore modelini, şu anda uluslararası alanda iyi olarak bilinen diğer Asya devletlerinin modellerini de göz ardı etmedik. En önemlisi, biz halkımızın geleneklerini, birikimini, zihniyetini hesaba kattık. Bu bakımdan, şuanda biz iki unsurun sentezi üzerinde çalışıyoruz ve çoğu durumda başarılı olduğumuz söylenebilir. Söz konusu unsurlar bu yollardan geçen devletlerin deneyimi ve kayıtsız kalamayacağımız geleneklerimiz, zihniyetimizdir. Ulu atalarımızdan kalan bin yıllık kültüre, büyük geleneklere kayıtsız kalmaya hakkımız yok ve şunu bilmeniz gerekir, her devlet, Haydar Aliyeviç’in de bugün söylediği üzere, geleceğini kendi elleriyle ve öncelikle kendi halkının çıkarlarını ve özelliklerini dikkate alarak kuruyor.

Aradığınız, anlamaya çalıştığınız sır işte bundan ibarettir. Evet, şimdi bizde tüm gerekli mevzuat düzenlemeleri, yasal yapı sağlanmıştır. Evet, bizde kurumsal değişiklikler yürürlüğe girmiştir. Biz bir çok demokratik kurum, aynı zamanda insan haklarından sorumlu ulusal devlet kurumu gibi çeşitli kuruluşlar kurduk. Bizde birkaç özel, sivil toplum kuruluşu da bulunuyor, bu kurumlarda söz konusu işlerle ilgilenen insanlar, yasa uygulayıcı birimler faaliyet gösteriyor. Gözeti-denetim kurumu kuruldu, şu anda kamuoyu araştırma birimleri, basın ve yayıncılık alanında sivil toplum kuruluşları oluşturuluyor. Basının gerçekten demokratik bir basın olması için pekçok çalışma yapılmıştır. Fakat önümüzdeki gayeye ulaşmak için, anlaşılan, henüz bu, yetersizdir. Demokrasi için gerekli tüm zorunlu ve genel şartların hepsi gerçekleştiriliyor.

Bu arada şunu bir kez daha belirtmek iserim: kim derse ki, totaliter sistemden, ideolojik düzenden hemen sonra bir-iki yıl zarfında demokratik toplum kurdular, bence, bu,boş laftan başka bir şey değildir. Tekrar ediyorum, demokratik toplumu insanlar kendileri kurar, üstelik “yukarıdan” değil , “aşağıdan” başlar. Cumhurbaşkanınşn imzaladığı herhangi kanun veya döküman aracılığıyla demokratik ilkeleri gerçekleştirmek mümkün olsaydı, emin olun, günümüzde tüm devletlerde çoktan demokratik düzen sağlanırdı. Maalesef, bu süreç çok zorlu bir süreçtir ve o, aşağıdan başlar. Toplumumuz, insanlarımız Özbekistan'da yaşanan değişiklikleri destekledikleri için biz gurur duyuyoruz.

Bana şu altı yıl zarfında, -ki yakında bağımsızlığının altı yılı dolacak, - ne kazandığımızı sorsalardı, şöyle cevap verirdim: en büyük kazancımız, insanların zihniyetinin, düşünce tarzının değişmesi, insanlarımızın demokratik değerleri giderek daha fazla benimsemiş olmasıdır.

Bugün Özbekistan'da sağlanan şeylerden en çok neyi takdir ettiğimi sorsalar, şöyle cevap verirdim: barış ve istikrar, toplumdaki toplumsal ve milli dayanışma. Bu arada en başlıca şey şu ki, piyasa reformları alanında gerçekleştirdiğimiz çalışmalar toplumsal kutuplaşmaya, toplumsal çatışmaya yol açmasın.

Bugün halkımızın mutlak çoğunluğu yaptığımız reformları destekliyor. Bu, piyasa reformlarının gerçekleştirilmesi alanındaki en büyük başarılarımızdan biridir. Ben bugün Haydar Aliyeviç’in aktarmış olduğu bilgiyi, ücretlerin zamanında ödenmesi, sosyal güvenlik ile ilgili tüm sorunların çözülmesne yönelik açıklamalarını büyük memnunlukla dinledim. Bence, eski Sovyet coğrafyasında gördüğümüz her şey, bazı devletlerde yapılan reformlar etkisini kaybetti, toplumsal kutuplaşmaya, çatışmaya neden oldu ve bu değişikliklerin amacı olan istikrarın ne zaman sağlanacağı da heniz bilinmiyor.

Ben doğru yolda olduğumuza eminim. Sadece ben değil, şimdi Dünya Birliği de Özbekistan’ın doğru yolda ilerledğini itiraf ediyor. Ülkemizde gerçekleştirilen demokratik değişiklikler, piyasa reformları bugün uluslararası camiada da kabul görmektedir.

Teşekkür ederim.