Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Rusya Devlet Başkanı`nın Yugoslavya Özel Temsilcisi Viktıor Çernomırdin ile yaptığı görüşmeden - Cumhurbaşkanlığı Sarayı, 20 Nisan 1999


Haydar Aliyev: Sayın Viktor Stepanoviç, sayın konuklar, sizi Azerbaycan`da, Bakü`de selamlamaktan çok mutluyum, buraya hoş geldiniz. Tabii ki, ben hem Rusya`nın, hem Azerbaycan`ın ortak ilgi alanlarına giren konuları ele almaktan memnunum.

Viktor Çernomırdin: Teşekkür ederim, Haydar Aliyeviç. Bizimle görüşmeye zaman ayırdığınız için size en içten teşekkürümü sunuyorum. Zira bu görüşme gündem dışıdır ve yalnızca bir uzlaşma gereğince yapılmaktadır. Bu nedenle herşeyden önce Size teşekkür etmek ve Başkan Boris Nikolayeviç Yeltsin`in büyük selamlarını, bunun yanı sıra küçük bir mektubunu size iletmek isterim. Mektupta o, ziyaretimizin temel amacını açıklamıştır.

Haydar Aliyeviç , Sizinle burada, Bakü`de tekrar bir araya gelmekten çok mutluyum. Şunu birkez daha söyleyebilirim, burada uzun yıllar geçirdiğim için biraz duygulandım. Ben, aslına bakılırsa, önceki yıllarda Azerbaycan`ın petrol alanıyla ilgili konularda azıcık birşeyler yaptıydım. Bizim emeğimiz boşa gitmediği için ben bundan çok memnunum. Petrol endüstrisi varlığını sürdürüyor ve sürdürecektir. Ben buna çok seviniyorum ve Azerbaycan petrol endüstrisinde ne gibi gelişmeler olduğunu hep takip ediyorum. Umarım, biz, aslında, bizden önce başlanan çalışmaları sürdürdük. Biz Artur Rasizade ile geçmiş yılları andık. Azerbaycan petrol çalışmaları alanında bugün de ön sıralarda yer aldığı için ben çok sevinçliyim.

Haydar Aliyeviç, bizim gezimiz sıradışı, önceden planlanmayan bir gezidir ve öncelikli olarak sadece Balkan sorunu ile ilgilidir. Devlet Başkanı beni bu sorunla ilgilenmekle görevlendirmiştir, şimdi ben sırf bu sorundan sorumlu özel temsilciyim. Bu sorun sadece ve başlıca olarak Rusya açısından değil, bizim hepimizin açısından, dünya açısından büyük önem arz etmektedir. Bugün Balkan Yarımadası`nda, Avrupa`nın merkezinde yaşanan tüm olaylar herhalde tehlikeli bir örnek oluşturmaktadır. Bugün aslında biz hepimiz tehlkeli bir durumla karşılaşmış bulunuyoruz. Bu yüzden de düşünüyorum ki, herkesin ortak görevi bu sorunun çözüm yolunu bulmaktır.

Ben birkaç gündür çalışıyorum. Biz devlet başkanının önderliği altında çalışıyoruz, hükümetin bu sorunla ilgili tutumunu, Rusya`nın tutumunu belirliyoruz. Bu yüzdendir ki, ben devlet başkanına daha bir yere gitmeden, Balkan Yarımadası`nda temaslarda bulunmadan veya diğerleri ile görüşmeden önce kendimize yakın kişilerle biraraya gelmeyi önerdim. Bu nedenle de dün ben İslam Abduganiyeviç Kerimov ile çok uzun ve geniş kapsamlı bir görüşme yaptım. Eduard Şevardnadze ile konuştum, bugün biz onu ziyaret ettik. Şimdi ise Sizinle beraberiz. Buradan Ukrayna`ya geçmek istiyorum. Ardından diğer bölgelere olağan ziyaretler yapılacaktır.

Ben hep düşündüm ve şu anda da düşünüyorum ki, Rusya`nın tutumu, Sizin tutumunuz, diğerlerinin tutumu çok önemlidir. Bu tür anlaşmazlıkların çözüm mekanizmasını bulmak çok gerekli. Bugün dünyada 100`e kadar, belki de daha fazla sayıda anlaşmazlık bulunuyor. Onların ortaya çıkma şekli, aslında, aynı - bugün çok bariz bir biçimde görülen bölücülük. Onu durdurmak gerek, aksi takdirde geri dönülmez süreçler başlanacaktır. Buna izin veremeyiz.

Bizim Rusya`da Çeçenistan ile ilgili sorunlar, burada Dağlık Karabağ sorunu, Abhazya sorunu, diğer bölgelerde bulunan sorunlar, Türkiye`de, Yunanistan`da, Kıprıs`ta yaşanan sorunlar - bu listeyi uzatmak mümkün. Aslına bakılırsa, tüm bu sorunların bilhassa bu sorunla bağlantısı bulunmaktadır ve bir çözüm yolunu bulmak gerek. Bu nedenle bizim kanaatimizce, Rusya`nın tutumu şudur ki, O, sorunun çözümünde arabuluculuk, sadece ve sadece arabuluculuk rolü üstlenecektir. İşte bu kadar. Fakat eğer biz hepimiz bu sorunu çözmek amacıyla kendi çabalarımızı bir araya getirirsek, o zaman bir sonucun ulaşılmasını isteriz. Bu nedenle de sorunun çözümüne yönelik herhangi genel ilkeler, yöntemler önereceğimiz konusunda çok umutluyum. Biz bu ilkeleri tüm tarafalara - hem Yugoslavya`ya, hem NATO ülkelerine ileteceğiz. Biz bunun içinden çıkılmaz bir durum olduğunu düşünüyoruz. Bugün yaşanan yıkıcı süreçler, yapılan füze saldırıları anlaşmazlığın çözümünü getirmeyecektir, tam tersi, durumun daha karmaşık bir hal almasına neden olacaktır. Bunu durdurmak ve bu sürecin çözümüne başlamak gerekir diye düşünüyoruz. Bizim kanaatimizce, insanların kendi topraklarına geri dönüş yapmaları, bunun için ise gerekli koşulların sağlanması gerek. Yani, aslında, binlerce kişinin acısına ve üzüntüsüne neden olan yıkıcı sürecin durdurulması gerekir.

Haydar Aliyeviç, işte bu yüzden benim söyleyeceğim başka birşey yok. Sizin görüşünüzü, Sizin tavsiyenizi, Sizin düşüncenizi bilmek isterim. Şu bir haftada ben birçok devletlerin, keza NATO üyesi ülkelerin cumhurbaşkanları ile de konuştum. Ben şu görüşe vardım, bugün herkes bu sorunun çözümünün bulunması gerektiğinin bilincinde. Fakat, her halde, isteğin yanı sıra, önlemlerin ve eylemlerin de olması gerek. Sizi ziyaretimizin temel hedefi, temel amacı işte bu.

Haydar Aliyev: Ben, öncelikli olarak, siz Azerbaycan`a geldiğiniz için bundan çok büyük memnunluk duydum. Hatırlarsanız, siz Rusya Federasyonu Hükümet Başkanı olarak görev yaptığınız sırada biz sizi defalarca Azerbaycan`a davet ettik, fakat isteğimizin gerçekleşmesine bir türlü fırsat olmadı - siz hep meşguldünüz - bizim ise sizinle görüşmeye çok ihtiyacımız vardı. Özellikle şu yüzden, Azerbaycan, Bakü size, bir anlamda, çok yakın bir yer, nitekim siz önceleri Sovyetler Birliği`nde bakan olarak görev yaptığınız sırada petrol ve doğal gaz konularında, - Azerbaycan`da dahil olmak üzere, - çok etkin çalışmalarda bulundunuz. Önceleri, kendi bilimsel araştırmalarınız üzerinde çalıştığınız dönemlerde de bizim bilimadamları ile ilişkilerinizi çok iyi biliyoruz. Bu nedenle sizin Azerbaycan geziniz hem sizin için, hem bizim için her bakımdan çok gerekliydi.

Şimdi bu yeni göreviniz nedeniyle burayı ziyaret etmeniz kısa süreliğine de olsa burada bulunmanız için bir fırsat sundu ve biz sizi Azerbaycan`da, Bakü`de gördük. Bu yüzdendir ki, Sizi sırf bu vesileyle selamlıyorum.

Sizin değindiğiniz somut konuya gelince, ben ne söyleyebilirim? Bizim ülkemiz ihtilaf ve bölücülük, haksızlık yüzünden herkesten çok sıkıntı çekmektedir. Daha 11 sene önce Azerbaycan`da ortaya çıkan bir ihtilaf - Dağlık Karabağ nedeniyle ve Ermenistan tarafının Azerbaycan topraklarının bir bölümü üzerinde hak iddia ederek başlattığı anlaşmazlık sırasında kişiler ve devlet adamları, keza özellikle de Sovyetler Birliği yönetimi basiretsiz davrandılar. Çok basiretsiz. Onlar o dönemlerde sadece Sovyetler Birliği coğrafyasında değil, tüm dünyada ilk sırada yer alan bu anlaşmazlığın çok kötü sonuçlara yol açabileceğini düşünemediler. Zira bölücülük çok yaygın bir olaydır. Bölücüler bir yerde her hangi bir amaca ulaştıkları takdirde, benzer ruh halinde benzer niyetli kişiler diğer bölgelerde de ayaklanıyorlar.

Bu nedenle Dünya kamuoyunun bölücülük konusunda tek bir yaklaşım benimsemesi gerekir. Bu böyle olmadığı takdirde, - ki ben bu konuyla birçok seneler boyunca ilgilenerek şunu anladım, - bu sorun, eğer şu veya bu büyük ülkenin çıkarlarını zedelemiyor ise, onlar buna seyirci kalıyorlar, sanki "bu bizim işimiz değil, bırakın başkaları ilgilensin" diyorlar. Bu nedenle de o dönemde Sovyetler Birliği yönetiminin, bilhassa SSCB`nin o dönemki başkanı Gorbaçov`un bizzat yaptığı hata hem Azerbaycan`a, hem Ermenistan`a, hem de tüm Kafkasya`ya - ki sadece Kafkasya`ya değil , - çok pahalıya mal oldu. Zira bu, zincirleme olarak yayılıp gitti. Onun ardından eski Sovyetler Birliği çoğrafyasında Abhaz-Gürcü anlaşmazlığı, Oset anlaşmazlığı, Çeçenistan anlaşmazlığı, Moldova`da bir anlaşmazlık ortaya çıktı, işte şimdi de Yugoslavya anlaşmazlığı ve diğerleri. Bu yüzden de bizim bu konudaki tutumumuz tamamen açıktır - bölücülüğe izin verilmemelidir. Fakat burada herkesin tek bir tutumu savunması gerekir ve bir bölücülüğe karşı çıkmak, ötekisine ise göz yummak veya onu hatta tesvik etmek ve ona yardım etmek gibi durumlar olmamalı.

Bu sebeptendir ki biz bundan dolayı çok acı çekiyoruz. İşte görüyorsunuz, şimdi Kosova olayları, Yugoslavya olayları tüm dünyayı heyecana düşürdü. Bir bakın, bu çalışmada pekçok ülke yer almaktadır, büyük oranda güç aktarılmaktadır. Tabii, Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak bu sorunun adil bir biçimde, barış yoluyla, tüm uluslararası hukuk ilkeleri uyarınca çözümünü istiyorum. Bunun yanı sıra içimde şöyle bir his var - kaç yıldır biz kendi anlaşmazlığımızla ilgili, yani Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki anlaşmazlıkla ilgili sesimizi yükseltmemize rağmen, Azerbaycan topraklarının yüzde 20`sinin Ermenistan askeri birliklerince işgal edilmesine rağmen, Azerbaycan`ın 7-8 milyonluk nüfusunun bir milyonunun kaç yıldır kendi öz yerlerinden göç etmek zorunda kalmalarına ve çadırlarda, çok zorlu koşullar altında yaşamalarına rağmen neden Dünya Kamuoyu, büyük devletler şimdiye kadar bizim ihtilafa gerekli ilgiyi göstermediler. Önemsemediler ve işte kendi yanlışlarının, bu tür ihtilaflara, özellikle burada, Kafkasya`da Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan ihtilafa kendi kayıtsız yaklaşımlarının sonuçlarını görüyorlar.

Tekrar söylüyorum, ben Yugoslavya anlaşmazlığının adil bir biçimde, barışçıl yoldan ve bu ihtilaf içinde yer alan tüm tarafların çıkarlarına uygun şekilde çözümünü istiyorum. Bunun yanı sıra, açıkçası, gücenerek ve üzüntü duyarak hep düşünüyorum: neden bizim bölgeye böyle bir ilgi yok? Neden Dünya kamuoyu, büyük devletler, keza Rusya ve diğer Avrupa devletleri, Amerika Birleşik Devletleri - herkes, şimdi onunla ilgileniyor, bunun için büyük oranda kaynak aktarıyor? Neden bu anlaşmazlığı gidermek, burada adaleti sağlamak için önlemler almadılar?

Tüm bunlar benim bu konuya ilk tepkimdir - acılı bir tepki olabilir, zira benim derdim, halkımın derdi Kosovo`da bir yerlerde, herhangi diğer bölgede bulunan dertlerden daha acıdır.

Mayıs ayında ateşkes sözleşmesi yapılalı beş yıl olacak. Sözleşmeyi savaşın olmaması, kan dökülmemesi, sorunun barışçı yoldan çözümü için yaptık. Bir düşünün, ateşkes anlaşması yapılalı beş yıl oluyor, oradan göç eden kişiler ise kendi yerlerini bir hayli önce terk etmek zorunda kalmışlar. Onlar altı-yedi senedir çadırlarda yaşıyorlar. Ancak sorun bir türlü çözülemiyor.

Yeri gelmişken, Minsk Grubu, Minsk Konferansı AGİT kararı gereğince bu sorunla ilgileniyor. Viktor Stepanoviç, siz 1996 AGİT Lizbon Zirvesi`ne çok aktif olarak katıldınız. Hatırlıyor musunuz, biz sizinle çok sıkı bir işbirliği yapıyorduk. Ben bizzat size ve tüm Rusya heyetine teşekkür ediyorum, zira o sırada siz Rusya Heyeti Başkanı olarak Rusya adına gerçekçi, ilkesel bir tutum sergilediniz. Ermenistan`ın uzlaşmaz tutumu bir karar alınmasına engel oldu. Fakat o sırada siz ve Lizbon Zirvesi`nin diğer katılımcıları - Ermenistan hariç, - 54 devletten 53`ü Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ihtilafın barışçı yoldan çözüme bağlanması için orada tespit edilmiş ilkelere oy verdi. Bu fırsattan yararlanarak, o dönemde bizimle yoğun işbirliği yaptığınız için, Rusya Federasyonu adına izlediğiniz çok gerçekçi, çok doğru, adil bir tutumunuzdan dolayı size birkez daha teşekkür etmek istiyorum. Aslında, sizin bu tutumunuz Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının sivil yoldan çözüme kavuşması ile ilgili ilkelerin tespit edildiği bu belgenin onaylanmasına yardım etti, çok önemli bir katkıda bulundu.

Fakat bunun ardından iki seneyi aşkın bir süre geçmesine rağmen, bu ilkeler yerine getirilmemektedir. Ermenistan yapıcı olmayan bir tutum izlemektedir, Minsk Konferansı eşbaşkanları - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa ise hiçbir şey yapamıyorlar. Ermenistan istemiyor - bu yüzden hiçkimse birşey yapamıyor. Şimdi ise her defasında bize şunu söylüyorlar, gidin kendiniz Ermenistan ile bir uzlaşmaya varın, eğer Ermenistan ile bir uzlaşma sağlama olanağı olsa idi, o zaman Minsk Konferansına ne gerek vardı, dünyanın üç büyük devletinin bu sorunun çözümü için Minsk Konferansı eşbaşkanlığını üstlenmelerine ne gerek vardı? Tamam eşbaşkan oldular, fakat bu büyük devletlerin çok geniş olanaklara, çok büyük baskı gücüne sahip olmalarına karşın sorun çözülmemektedir.

Bu nedenle benim, tabiri çaizse, yüreğim sızlıyor, tüm bunları içim acıyarak anlatıyorum, zira görüyorum ki, herhangi bir diğer anlaşmazlıkla ilgileniyorlar, bu çalışmaya tüm dünya katılıyor, bizim ihtilaf ise artık unutulmuştur, onunla hiçkimse ilgilenmek istemiyor ve gidin Ermenilerle uzlaşın diyorlar. Ermeniler diyor ki: işte biz sizin toprakların yüzde 20`sini işgal ettik, siz de bizim şartlarımzı kabullenin. Biz ise onları kabullenemeyiz. Üstelik Aralık 1996`da Lizbon Zirvesi ilkelerinin kabulünde çok önemli rol oynayan Rusya, ne yazık ki, Kasım 1998`de bu sorunun çözümü için "ortak devlet" diye tamamen anlaşılmayan ve kabul edilemez bir öneri sundu. Bunu uydurdular. Dünyada, dünya pratiğinde, uluslararası hukukta "ortak devlet" diye birşey yok. Meğerse, biz Azerbaycan topraklarında ortak bir devlet kurmalıyız - Azerbaycan Dağlık Karabağ ile birlikte. Bu, Dağlık Karabağ`a bağımsızlık vermeye eşdeğerdir. Bunu böyle üstü kapalı bir şekilde anlatmaya ne gerek var? Bu da Rusya`nın önerisidir. Yeri gelmişken, onu Amerika Birleşik Devletleri de, Fransa da desteklediler. Kasım`da biz bunu geri çevirdik, fakat şimdiye kadar herhangi bir gelişme yok - "siz geri çevirdiniz, işte şimdi gidin düşünün".

Viktor Stepanoviç, bu, tabii ki, sizin görev alanınızda değil, fakat bununla birlikte genel anlamda Rusya`yı ilgilendirmektedir. Bu nedenle de bu bizi endişelendiriyor ve heyecana düşürüyor.

Şimdiki durumda Kosovo, Yugoslavya sorununa gelince ise, - artık bir aydır bu anlaşmazlıkla ilgili silahlı çatışmalar yaşanıyor, açıkçası, biz kendi sorunlarımıza öylesine dalmışız ki, Kosova`da ne yapılmalı, Yugoslavya ne yapmalı, bunları düşünmeye bile fırsatımız yok .

İkinci olarak. Bana bazen soruyorlardı, fakat bence, bizim bu çalışmaya katılmaya veya bu sorunla ilgili kendi görüşümüzü söylemeye manevi hakkımız yok. Zira biz kendi anlaşmazlığımızı hiçbir şekilde çözemiyoruz, - ben Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığını kastediyorum.

Ben bu sorunla ilgili ne söyleyebilirim? Biz AGİT ilkelerini, uluslararası hukuk ilkelerini kılavuz edinerek, tabii ki, bölücülüğün her biçimine karşıyız, - bugün birkez daha söylüyoruz, - karşıyız. Burada herhalde konjonktürün değil, bilhassa uluslararası hukukun uygulanması gerekir. Nitekim biz defalarca, keza BDT`de benzer durumlarla karşılaşıyoruz, herhangi bir belgeyi onaylamak gerektiğinde, orada bölücülüğün kınandığını belirtmek zorunluluğu olduğunda, Ermenistan buna karşı çıkıyor ve belge kabul edilemiyor. Bu yüzden de bugün beyan ederim ki, biz bölücülüğün her türlü biçimine karşıyız. Bölücülük uluslararası hukuku ihlal ediyor, bölücülük Dünya Birliği`ni tahrip ediyor, biz ona karşıyız.

Bunun yanı sıra biz etnik temizliğe de karşıyız. Karşıyız. Biz Miloseviç`in Kosova`da uyguladığı etnik temizliği kabullenemeyiz, biz buna karşıyız. Viktor Stepanoviç ve tüm değerli misafirlerimiz, biz hem o hem bu konuda sıkıntı çekiyoruz. Biz hem bölücülük yüzünden, bolücülüğün sonuçları yüzünden acı çekiyoruz, yani Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Dağlık Karabağ`da, Hocalı`da Azerbaycan halkına yönelik soykırım yaparak uyguladıkları etnik temizlik yüzünden, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin bazılarının yardımı ile Azerbaycan rayonlarından (red. rayon-idari bölge) insanlarımızı zorla sürerek orada yaptıkları etnik temizlikler yüzünden acı çekiyoruz.

Tabii, şimdi uluslararası kamuoyu çok endişelidir - Miloşeviç Kosova`dan Arnavutları kovuyor, herkes onları düşünüyor. Ermenistan silahlı kuvvetleri kişileri Azerbaycan`ın öz topraklarından, Dağlık Karabağ`dan - ki Dağlık Karabağ Azerbaycan`ın öz toprağıdır - Şuşa`dan, Laçın`dan, Kelbecer`den, Akdam`dan, Fuzuli`den, Cebrayıl`dan, Zengilan`dan, Kubatlı`dan, - işte kaç idari bölge olduğunu görüyorsunuz - kovduklarında, bu kişiler herşeylerini bırakıp gittiklerinde, orada pekçok kişi hayatını kaybettiğinde, malını mülkünü orada bıraktığında hiçkimse sesini yükseltip bunun etnik bir temizlik olduğunu söylemedi. Bu nedenle de biz bu etnik temizliklerin faciasını bizzat kendi nefsinde yaşayan bir ülkeyiz, halkız. Biz Miloseviç`in ve onun hükümetinin Kosova`da uyguladığı etnik temizlik politikalarını asla savunamayız. Bunu yapamayız.

Burada son derece zorlu ve çelişkili bir durum söz konusu. Bir yandan asla izin verilemez bölücülük, öte yandan soykırım, etnik temizlik. Ne ona, ne de diğerine izin verilemez. Bu nedenle de bizim tutumumuz şudur: hem onu hem bunu durdurmak gerekir. Sorunun adil çözümünü sağlamak lâzım.

Viktor Stepanoviç, örneğin, biz sizin katılımınızla kabul edilmiş şu AGİT belgesini sunuyoruz. Orada Dağlık Karabağ`a Azerbaycan`ın sınırları içinde en geniş özerklik statüsünün tanınması öngörülüyor. Biz bunu tasvip ediyoruz, hem de dünya pratiğinde bulunan en geniş statüyü tanımayı kabul ediyoruz. Fakat bu onaylanmıyor. AGİT kabul ediyor, Ermenistan ise tasvip etmiyor - bu, onaylanmıyor. Orada ise Miloseviç Kosova`nın özerkliğini kaldırdı. Neden kaldırdı? O, Kosova`nın özerkliğini iptal ettiğinde neden hiçkimse onu durdurmadı? Onu durdurmadılar. O, kendi "hakkının" tam anlamıyla işlerlik kazanması için şu anda bile etnik temizlik yapmaktadır. Biz Dağlık Karabağ`a en geniş öz yönetim statüsünü veriyoruz. Ben hatta "otonomi" kelimesini kullanmıyorum, zira onlar bunu duymak bile istemiyorlar. Dağlık Karabağ için en geniş öz yönetim statüsü. İşte uluslararası kamuoyu, büyük devletler - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, diğerleri bize bu çalışmayı gerçekleştirmemize gelip yardım etsinler. Fakat hiçkimse yardım etmiyor.

Tekrar söylüyorum, bu yüzden de bizim tutumumuz şudur, Kosovo Arnavutları, özerklik şeklinde mi veya bilemediğim her hangi bir biçimde, - ki bu konuyla ilgilenen kişilerin bileceği iş, - öz yönetim hakkına sahiptirler. Ben kendi ilkesel tutumumu, devletimizin tutumunu aktarıyorum.

Bununla birlikte, şu şekilde bir bölücülüğe yol verilemez. Bölücülüğün olmaması için kişilere gerekli özerkliği, hakkı tanımak gerekir. Fakat onlar bunu da yapmıyorlar. Bölücü hareketleri de bastıramıyorlar, bu nedenle de kişileri katletme, etnik temizlik yoluna gidiyolar.

Viktor Stepanoviç, bizim tutumumuz işte bu. Ben bu konuda biraz heyecanlı konuşuyorum, siz beni anlıyorsunuz.

Viktor Çernomırdin: Size katılmamak elde değil. Ben bu konuyla ilgili birçok toplantılara, görüşmelere katıldım. Hatırlıyorum, böyle bir etkili kararın onaylanması için ne denli zorluklar çektik, onların yavaş yavaş bize güvenmelerini sağladık. Tüm bunlar bugün yerine getirilmediği için ben bundan sadece üzüntü duyabilirim.

Ben burada kimseye hak vermek niyetinde değilim ve bugün işte burada yaşananlarla ilgili böylesine heyecanlı ve iç acısıyla konuşmakta haklısınız. Bu, gerçekten ilk sinyaldi, fakat o dönemde bununla ilgilenmediler, gerektiği biçimde önemsemediler. İşte, bu da sonuç. O gerçekten ilk sinyaldi. Dünyada bunun ilk olduğunu kesin söyleyemem, fakat büyük ihtimal Avrupa kıtasında ilk sinyaldi. Biz böyle birşey görmedik. Belki kürt sorunu ile ilgili olabilir, - ki bu sorun çok öncesinden mevcuttu.

Bu nedenle de ben bu konuda Size katılıyorum ve belki beni buraya getiren neden işte bu. Dünya kamuoyu eninde sonunda şunu anlamalı: biz ya bu sorunun çözümünün anahtarını bulacağız, ya bu tür sorunların çözüm mekanizmasını bulacağız, ya da uluslararası kamuoyu bölücülüğe, etnik temizliklere izin vermemek için kararların zor kullanılarak bile kabul edilmesi gerektiğini anlayacaktır. Ben size katılıyorum, hem bölücülük, hem etnik temizlik - tüm bunlar ilkelerin ihlali demektir. Ne bu, ne de diğeri yaşanmamalıdır. Ne buna, ne de diğerine izin verilmemelidir, hem onu, hem bunu çözmek gerekir.

Nitekim belki de bu, şunun doğruluğunu birkez daha gözler önüne sermektedir, biz, aslında ben de şunu istiyorum - bugün Dünya Kamuoyuna bir kez daha şu çağrıda bulunmalıyız: biz ya herşeyi yıkıp devirmeli ve egemen devletin yerine dans pistleri yapmalı, hepsini ve herşeyi - canlı, cansız herşeyi mahvetmeliyiz, - ki o zaman neler olacağını bilmiyorum, - ya da biz eninde sonunda anlaşmazlıkların çözüm yollarını arayıp bulacağız. Biz kendimiz Çeçenistan sorunlarını yaşadık, bu, çok pahalıya mal oldu. En pahalı olanı ise şu, birçok kişi yaşamını kaybetti, onların hepsi Rusyalıdır. Siz heyecanlı bir konuşma yaptınız ve ben Sizi anlıyorum. Bu nedenle de sırf etkin bir çalışma yapılması gerektiği konusuna kanaat getirdim.

Siz nüfuzlu bir devlet yöneticisisiniz, Sizi sadece yakın çevrenizde, yakın dış ülkelerde değil, - şimdi böyle söylemek moda olmuş - hem de dünyada tanıyorlar. Eğer kararlar alıyorsak, onları mantıklı bir sonuca ulaştırmamız gerektiğini biz bugün tüm sesimizle bildirmeliyiz. Demek ki, herşeyi yoluna koymak, ne soykırıma, ne de vahşi saldırılara ve roket saldırılarına izin vermemek için, - ki bunlar acıdan başka bir şey vermiyor, - bu anahtarları ve mekanizmaları arayıp bulmak gerekir. Ben anlıyorum, kişiler beş seneyi aşkın süredir çadırlarda yaşıyorlar, fakat bu, beş sene önce değil, çok öncesinden başlamıştır. O dönemde herşeyin bugün, yarın sona ereceğini düşünüyorlardı. Fakat işte bakın, yıllar geçmiş, kişiler ise hâlâ acı çekiyorlar.

Bu yüzden de, tabii ki, bu sorunun çözümünü bulmak gerekir. Haydar Aliyeviç, Sizin tutumunuz çok önemlidir. O, büyük önem arz etmektedir ve açıklanması gerekir.

Ben Size Rusya`nın tutumunu anlattım. Herşeyden önce, biz arabulucular olarak bu anlaşmazlığın çözümüne katılmaları yönünde çağrı yapmalıyız. Biz katılmalıyız. Kişilerin kendi yerlerine geri dönmesi, güvenliklerinin güvence altına alınması için biz barışı sağlama güçlerine katılmaya hazırız. Önemli unsurlar çok. Bu, öylesine hassas bir süreçtir ki, Sizin onu benden daha iyi bilmeniz gerek. Bu anlaşmazlıkların çözümü için dünya kamuoyunun tüm güçlerini bir araya getirmesi, her halde, şimdi her zamankinden daha önemlidir. Bu nedenle ben Sizi anlıyorum. Size belki de gerçekten daha zor geliyor. Siz uzun süredir bu sorunla ilgileniyorsunuz ve onu çözemiyorsunuz. Sadece ben üzülerek şunu söyleyebilirim, Minsk Grubu etkinlikle çalışarak herşeyde mantıklı bir sonuç sağlayamıyor. Oysa şimdi bu yönde gerçekçi adımların atılması gerekmektedir. Haydar Aliyeviç, umarım, Sizin sesiniz, son derece büyük önem arz eden söyleyecekleriniz Miloşeviç`e, diğer devlet başkanlarına duyurulacaktır. Ben görüşme yapacağım kişilere bu konuyu mutlaka anlatacağım ve onlara sorunun, nihayet, gerçek anlamda çözülmesi gerektiği yönünde çağrıda bulunacağım. Aksi takdirde, bu daha da büyüyecek, biz kazandıklarımızdan çok kaybedeceğiz.

Haydar Aliyev: Viktor Stepanoviç, ben tutumumuzu açıkladım, fakat birkez daha net olarak söyleyebilirim. Bizim tutumumuz, Azerbaycan`ın tutumu şu - hiçbir devletin toprak bütünlüğü ihlal edilemez. Biz toprak bütünlüğünden yanayız. Bunun yanı sıra, biz toprak bütünlüğünün sağlanması için yapılan soykırıma karşıyız, etnik temizliğe karşıyız. İkincisi biz, eğer herhangi devlette etnik bir grup varsa ve o, uluslararası hukuk, AGİT ilkeleri temelinde belli bir hak iddiasında bulunuyorsa, bu grubun öz yönetim hakkına sahip olabileceğini düşünüyoruz. Yani biz Kosova`ya bağımsızlık tanınmasına karşıyız, biz Yugoslavya`nın toprak bütünlüğünden yanayız. Fakat biz Kosova`da ikamet eden Arnavutların öz yönetim statüsüne sahip olmalarından yanayız. Öyle bir statü ki, o, hem Yugoslavya`nın toprak bütünlüğü ilkeleri, hem de ulusal, etnik istekler ve ilkelerle uyumlu olsun.

Bizim ilkesel tutumumuz işte bu. Aslına kalırsa, tutumumuz 1975 yılı AGİT Helsinki Nihai Senedi ilkeleri ile tam uyumludur. Tekrar söylüyorum, örneğin, bizim BDT`nin belgelerinde ve diğer belgelerde toprak bütünlüğü konusu ortaya çıktığında Ermenistan imzalamıyor ve bu nedenle belge ya kabul edilmiyor, ya da özel bir görüş bildiriliyor. Şu geçenlerde, 2 Nisan`da biz Moskova`da biraraya geldik ve devlet başkanlarının toplantısında bir belge - ileriye yönelik işbirliği ilkeleri ile ilgili deklarasyon sunuldu. Orada toprak bütünlüğü dahil birçok konular vardı. Fakat Ermenistan toprak bütünlüğü ilkesine karşı çıktı. İyi ki belgeyi onayladık. Bazen şöyle de oluyor, Ermenistan itiraz ediyor, gelin belgeyi onaylamayalım diyorlar. İyi ki bu defa belgeyi kabul ettik, fakat Ermenistan`ın özel görüşününün belirtilmesi suretiyle. Peki neden Ermenistan toprak bütünlüğüne karşıdır? Zira o, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğünü ihlal etmiştir ve bunun yasal olduğunu, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğünün ihlali edilmesi gerektiğini düşünüyor. Ermenistan`ın toprak bütünlüğü bozulursa, onun ne yapacağını bilmiyorum. Biz, örneğin, Rusya Federasyonu`nun toprak bütünlüğünü tam destekliyoruz ve bu yüzden de Rusya`da herhangi bir bölücülüğü veya birkimsenin Rusya Federasyonu`ndan ayrılıp bağımsızlık kazanma isteğini tasvip etmiyoruz. Biz buna karşıyız.

Bu yüzden de burada bizim tutumumuz tamamen net ve açıktır. Düşünüyorum ki, sorunu bu ilkelerin temelinde çözmek gerekir ve hiçkimseye - ne ona, ne de diğerine üstünlük tanınamaz.

Tabii, şunu da söylemeliyim ki, Miloşeviç suçludur. O, Kosova`nın onca seneler boyunca süregelen özerkliğini kaldırdığı için suçludur. Onun suçu bu. Nitekim o kendi suçunu kabul etmeli ve bu hatanın neye mal olduğunu, veyahut, bilmiyorum, doğru olmayan hareketlerinin böyle bir kıyıma neden olduğunu anlamalıdır. Bu nedenle de sorunun bu ilkelerin temelinde çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Fakat ben tekrar kendi sorunumuza dönüyorum. Savaş sürüyor, Kosova`da savaşıyorlar, Kosova Arnavutları savaşıyorar, Miloşeviç`in büyük bir ordusu var, savaş sürüyor. Savaş onun neyine gerektir? Bu kan dökümüne ne gerek var? Biz 1994 yılında ateşkes sağlanıncaya dek savaşın korkunç yüzüyle karşılaştık. Fakat bugün biz savaşın tekrar başlamayacağından emin değiliz. Hatta bizim bölgemizde bile. Neden? Zira Ermenistan hızla silahlanıyor. Viktor Stepanoviç, biliyorsunuz, 1997 yılının başlarında sizde Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı`nın geçen üç yılda Ermenistan`a bir milyar dolar değerinde silah, savaş aracı, askeri donanım yolladığı yönünde bilgiler yayınlandı. Biz bu konuyu Rusya Federasyonu`na, Devlet Başkanına defalarca ilettik. Rusya Federasyonu Savcılığı bu konuyla ilgilenmesi için görevlendirildi, fakat sonra bu iş kapandı. Bu sefer ben aynı konuyu BDT Devlet Başkanları Zirvesi`nde daha az kişinin katıldığı bir toplantıda tekrar öne sürdüm, çok açık söyledim: peki, her halde artık bir cevap verirsiniz - neden Ermenistan`a bir milyar dolar değerinde silah gönderildi ve bu silah şimdiye dek neden geri alınmıyor? Her hangi bir açıklama yapılmıyor. Ben bir bildiri yayımladım, onu devlet başkanlarının toplantısında dağıttılar.

Yahut, örneğin, biz açıkça söylüyoruz ve fırsattan yararlanarak bugün de söyleyeceğim: Biz şunu anlamıyoruz, Ermenistan`da askeri üs Rusya`nın neyine gerek? Askeri üs zaten var, şimdi orası genişletiliyor, oraya S-300 füzeleri, MİG-29 uçaklarının takviyesi yapılıyor, ben bu konu üzerine Boris Nikolayeviç Yeltsin`e mektup yolladım. Ben bir cevap aldım, Sn. Draçevski da bana, bakın, bu, Azerbaycan`a yönelik değil diyor. Bununla birlikte, Ermenistan ve Azerbaycan askeri ihtilaf içinde bulundukları şu sırada, Rusya Federasyonu`nun Ermenistan topraklarına askeri güç takviye ettiği şu durumda bunun Azerbaycan`a karşı kullanılamayacağı konusunda bir güvence var mı? Bu, birincisi. İkincisi kime karşı kullanılacak? Örneğin, devlet başkanlarının toplantısında ben Boris Nikolayeviç`e doğrudan bir soru sordum: bu, kime yöneliktir? Ben cevap alamıyorum. Birisi kimi zaman bunun NATO`ya yönelik olduğunu söylüyor. Fakat, açıkçası, bunun ciddi bir şey olmadığını söylemek zorundayım. Zira NATO Batıdadır, Ermenistan ise burada.

Viktor Çernomırdin: Ya Türkiye, o, yakınımızda bulunuyor ve NATO üyesidir.

Haydar Aliyev: Ne var yani? Yoksa Ermenistan veya Rusya Türkiye`den herhangi saldırı mı bekliyor?

Viktor Çernomırdin: Bu, prensipçe Rusya`nın güney sınırlarıdır.

Haydar Aliyev: Kabul etmiyorum. Eğer Türkiye üzerinden Rusya`ya bir saldırı olursa, sizin çok büyük ortak sınırlarınız var. Ona kalırsa NATO Rusya`ya saldırmak için Karadeniz üzerinden, diğer denizlerden çok daha büyük olanaklara sahiptir.

Viktor Çernomırdin: Durumun o denli gergin bir hal alacağını sanmıyorum.

Haydar Aliyev: Peki, o noktaya gelmeyecekse, o zaman buna ne gerek var?

Viktor Çernomırdin: Biliyor musunuz, bu, Rusya`dır, Rusya Ermenistan değil. Bu, Rus üssüdür. Gürcistan`da da Rus üssü bulunuyor.

Haydar Aliyev: Öncelikli olarak, şu Rus birliklerinde görev yapanların yüzde 50`si Ermenidir. Biz bunu biliyoruz. İkincisi ise, ben ilkesel olarak düşünüyorum, eğer Rusya Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki anlaşmazlığı çözmek istiyorsa, şu durumda anlaşmazlık çözülünceye kadar kendi birliklerini Ermenistan topraklarında konuşlandırmamalıdır. Bunu yapmamalı. Bence, hiçkimse buna karşı gelemez. Fakat Rusya bunu dikkate almıyor. Biz Ermenistan ile askeri ihtilaf içinde bulunuyoruz. Rusya arabuluculuk yapıyor ve bu anlaşmazlığı çözmek istiyor. Fakat bununla birlikte, Ermenistan topraklarındaki kendi askeri güçlerini sürekli olarak artırıyor. Hayır, ben bunu tasvip etmiyorum ve bugün bu konuyla ilgili kendi görüşümü birkez daha söyleme gereği duyuyorum.

Belki bunun Yugoslavya ihtilafı ile doğrudan bir ilişkisi yok. Fakat herkes kendi derdini anlatıyor.

Peki, Viktor Stepanoviç.

Viktor Çernomırdin: Teşekkür ederim, Haydar Aliyeviç. Başlıca konu bu. Ben burada bizim tüm bu sorunlarla ilgili yaklaşımda tamamen aynı görüşte olduğumuzun bilincindeyim. Bu, sadece Yugoslavya ve Arnavutluk ile ilgili değildir, herkesi ilgilendiriyor. Birkez daha söylüyorum. Bunun bizi kaygılandırmaması mümkün değil. Rusya`nın bu konuya katılmaması onun kendisi için de büyük bir sorumluluktur, zira bu anlaşmazlık istenen yerde çıkabilir, biz bunun farkındayız. Bugün işte buna izin vermemeliyiz. Siz çok doğru söylüyorsunuz, birini veya diğerini desteklemekle kalınmamalı, aslında önlemler alınmalıdır. Bugün orada alınan önlemleri biz içinden çıkılmaz bir durum olarak değerlendiriyoruz. Şiddetli saldırılar yapılıyor, büyük kentler, tesisler yeryüzünden siliniyor, kan dökülüyor, binlerce mülteci var. Tüm bunlar birbirinin içine geçmiş durumda ve şimdi atılan herhangi bir yanlış adım korkunç sonuçlara yol açabilir. Bu konuyla ilgili tekrar söylüyorum, evet, burada önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu konuda bizim Sizinle aynı görüşte olduğumuzu düşünüyorum.

Haydar Aliyev: Peki.

Viktor Çernomırdin: Çok teşekkür ederim, Haydar Aliyeviç.

"AZERBAYCAN" Gazetesi, 21 Nisan 1999 yılı.

Kısa inceleme yazısı

DIŞ POLİTİKA

Genel tarihi bilgiler

DIŞ POLİTİKA

Bilgi notu

Azerbaycan - Rusya Federasyonu