Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Avrupa Konseyi Parlamento Asamblesi Başkanı Lord Russell - Johnston ile görüşmesinden - 17 Eylül 1999


Sayın Lord, sayın başkan! Ben sizi Azerbaycan`da selamlıyorum, bizim ülkeye hoşgeldiniz diyorum. Avrupa Konseyi Parlamento Asamblesi Başkanı seçilmeniz nedeniyle ben size bir kutlama mektubu göndermiştim. Şimdi ise sizinle bizzat yüz yüze görüşerek, sizi birkez daha içtenlikle ve yürekten kutluyorum ve bu büyük çalışmanızda başarılarınızın devamını diliyorum.

Bağımsız bir devlet olarak Azerbaycan Avrupa Konseyi ile çok yönlü işbirliği yapıyor. Biz bu işbirliğine değer veriyoruz. Düşünüyorum ki, geçen dönem içinde biz bu alanda bir hayli iş yapmışız. Kuşkusuz ki, Azerbaycan Avrupa ülkesi olduğu için ve özellikle Avrupa`nın tam kenarında, Avrupa ve Asya`nın birleştiği yerde bulunan bir ülke olarak Avrupa`nın tüm kuruluşlarına katılmak istiyor. Biz Avrupa Konseyi`nde Azerbaycan`a konuk statüsünün tanınmış olmasından memnunuz. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, bizim işbirliğimiz, Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi`ne tam üye olmasına yol açacaktır diye umuyoruz. Yani bununla söylemek istediğim şu ki, biz ileride Avrupa Konseyi ile daha geniş işbirliği yapacağız.

Sizin artık bizim ülkemizdeki bazı alanlarla ilgili bilgi edinmiş olmanızdan memnunum. Özellikle şu konuda teşekkür ederim, zira siz zahmet edip mülteciler yaşayan çadır kamplarını ziyaret etmişsiniz ve bizim yaşantımızın, bugünkü gerçeklerinin şu acılı bölümünü kendi gözlerinizle görmüşsünüz. Bu yüzden de muhtemelen sizin Azerbaycan`la ilgili bir takım izlenimleriniz bulunmaktadır. Sanıyorum, ileride bizim işbirliğimiz bu izlenimleri daha da yoğunlaştıracaktır. Buyurun.

***

Teşekkür ederim. Bizim ülkemizin, genç, bağımsız devletimizin sorunları çok fazladır. Kısaca söylemek gerekirse, benden önce Sizinle görüşmelerde bulunan resmi şahıslar muhtemelen Size Azerbaycan`da demokratik, laik hukuk devleti kuruculuğu sürecinin uygulandığını söylemişler. Azerbaycan`da piyasa ekonomisi ilkeleri benimsenmiştir, bu alanda bir hayli çalışma yapılmıştır ve ileride de yapılacaktır.

Azerbaycan`da piyasa ekonomisi ilkelerinin temelinde kapsamlı özelleştirme programı, toprak reformu uygulanmaktadır. Sovyet iktidarı döneminde eskiden devletin inhisarında bulunan toprakların tamamı şimdi bu reformun temelinde köylülere, vatandaşlara geri veriliyor.

Ben size demin de söyledim, Azerbaycan Avrupa`nın doğusunda, Avrupa ile Asya`nın kavuştuğu yerde bulunan bir ülkedir. İşte bundan dolayı ve bir takım nedenler yüzünden Azerbaycan kendisinde hem Avrupa`nın, hem de Doğu dünyasının değerlerini barındırmaktadır. Bu, bizim ülkemizin tarihi geçmişine özgü bir husustur. Fakat bu tür tarihi geçmişi olan bir ülke, halk şimdi demokratik ve laik devlet kuruyor. Ben Azerbaycan`da laik bir devletin kurulduğunu özellikle vurgulamak isterim. Özellikle şimdi Azerbaycan`ın çevresinde - Kuzey Kafkasya`da, Orta Asya`da, güneyinde ve kuzeyinde bulunan komşu ülkelerde yaşanan zorlu süreçlere rağmen ben birkez daha beyan ederim ki, Azerbaycan tuttuğu bu yolda hep ilerleyecektir. Laik devlet ilkelerini geliştirmek için Azerbaycan`da bütün zeminler sağlanmıştır ve halkımız bu gelenekleri çok önceden benimsemiştir.

Azerbaycan halkı daha 19.yüzyıldan beri Avrupa değerlerinden yararlanarak büyük bir gelişme yolunu almıştır, bu yüzden de ilerici bilim, kültür, eğitime sahip bulunmaktadır. Fakat kuşkusuz ki, Azerbaycan`ın hem içinde, hem de dışında ülkemizde gelişen bu süreçleri etkileyen güçler, etkenler bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen biz kendi tercih ettiğimiz yolda ilerliyoruz. Biz demokrasi, insan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, siyasal çoğulculuk ve basın özgürlüğü ilkelerini - bütün bu ilkeleri uyguluyoruz ve bundan böyle de uygulayacağız.

Ülkemiz için çok önem taşıyan şu ki, biz Azerbaycan`da sosyo-politik istikrarı sağlamışız. Ben şunu özellikle kaydederim ki, 5-6 yıl önce bir yandan Ermenistan`la savaş, öte yandan ülke içinde sosyo-politik istikrarın sağlanmaması yüzünden Azerbaycan çok büyük sıkıntılar içindeydi.

Siz Azerbaycan`ı 1999 yılının sonunda ziyaret ettiniz. Eğer siz 1993, hatta 1994 yılında buraya gelseydiniz Bakü`nün sokaklarında rahatlıkla dolaşamazdınız. Biz sosyo-politik istikrarı sağlamak için çok zor, acılı bir yoldan geçtik, fakat bunu başardık.

Azerbaycan ekonomisinde Sovyetler Birliği`nin çökmesi üzerine yaşanan ekonomik gerilemebirkaç yılönce sona erdi. Artık 1995 yılından itibaren biz ülke eknomisinde büyümeyi sağladık. Biz enflasyonun önüne geçtik, ulusal para birimimizin değeri yükselmiştir ve insanların yaşamlarını bir ölçüde iyileştirmişiz. Bu alanda büyük başarımız şu ki, biz ülkemizin kapılarını tüm dünyaya açarak yabancı yatırımın Azerbaycan`a çekilmesi alanında başarılar kazandık.

Biz iki gün sonra Azerbaycan`da tarihi bir olayı, Azerbaycan`ın dünyanın büyük petrol şirketleriyle imzalamış olduğu ilk anlaşmanın - "Yüzyılın anlaşması"nın 5.yıldönümünü kutlayacağız. 5 sene önce biz büyük bir irade ortaya koyduk, büyük riski göze alarak böyle bir anlaşmayı imzaladık. Bu 5 sene içinde bizim büyük başarılar sağladığımızı memnuniyetle söyleyebilirim.

Sizin ülkenin, yani Büyük Britanya`nın gururu olan "British Petroleum" şirketi Azerbaycan`da hem ilk anlaşmada, hem de sonraki anlaşmalarda çok seçkin yer edinmiştir. Fakat o yalnız değil, - onun dışında "Ramco", "Monument oil" ve başka şirketler de bulunmaktadır. Sizin şimdi yaşadığınız Strasbourg`un, yani Fransa`nın da iki büyük petrol şirketi- "Elf Aquitain" ve "Total" şirketleri artık bizimle çok yaygın işbirliği yapıyorlar. Geçen dönem zarfında biz 19 anlaşma imzaladık ve bu anlaşmalar 14 ülkeyi temsil eden 32 petrol şirketiyle imzalanmıştır.

Ben bu konuyu şu nedenden dolayı özellikle belirtiyorum ki, biz bu 5. yıldönümünün arifesindeyiz. Bir de şu nedenle, bu sadece olarak, bizim ülkemizin açık olduğunu ve yabancı yatırımın girişini teşvik edebileceğimizi gösteriyor. Biz ileride de yabancı yatırımın girişini teşvik ederek ülkemizin ekonomik gelişmesini sağlayabileceğiz.

Bu anlattıklarım hem bizim sorunlarımızdır, hem de yaptığımız çalışmalardır. Fakat bizim ülkenin en büyük sorunu, derdi Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ anlaşmazlığıdır. Bu anlaşmazlıkla ilgili sizin yeteri kadar bilginiz vardır.

Bu ihtilaf 1988 yılından itibaren başlamıştır ve şimdiye kadar sürmektedir. Ermenistan silahlı kuvvetleri bir takım nedenler yüzünden Azerbaycan topraklarının yüzde 20`sini işgal etmişler ve şimdiye kadar işgal altında tutmaktalar. İşgal edilmiş topraklardan Azerbaycan vatandaşları zorla göç ettirilmişler ve şu anda çadırlarda yaşıyorlar. Zahmete katlanarak helikopterle gidip onları ziyaret ettiğiniz için ben bir kez daha size teşekkür ederim.

Biz Azerbaycan`da hiçbir zaman savaştan yana olmadık. İhtilafı da Azerbaycan başlatmamıştır. Ermenistan, Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia ederek ihtilafı başlatmıştır. Bu ise büyük savaşa neden olmuş, kanlar akmış, insan kayıpları olmuştur. İşgal edilmiş topraklarda bulunan 700`den fazla köy, kent, kasaba, yerleşim alanları tahrip edilmiştir. Fakat bütün bunlara rağmen, biz her zaman anlaşmazlığın barış yoluyla çözümlenmesinden yana olmuşuz. Sırf bu yüzden de 1994 yılı Mayıs ayında biz ateşin kesilmesine ilişkin Ermenistan`la sözleşme imzaladık ve bu sözleşmeye şimdiye uyulmaktadır. Beş seneyi aşkın bir süredir hem Ermenistan, hem Azerbaycan ateşkes düzeni içinde yaşıyor. Fakat bu durum fazla uzun süremez. Bizim için bu çok zordur. Zira demin belirttim, bizim topraklarımız işgal altındadır, insanlar çadırlarda yaşıyorlar. Ermenistan belki bizim kadar sıkıntı içinde değildir. Gerçi onlar için de bu, büyük bir sorundur. Bu yüzden de kuşkusuz, bir çözüm yolu bulmak gerek. Doğru bir kararın alınması, adil barışın sağlanması gerekiyor.

Biliyorsunuz, bu konuyla AGİT Minsk Grubu ilgileniyor. Minsk Grubu eşbaşkanları- Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa bu çalışmalara başkanlık yapmaktalar. Geçen yıllar biz onlarla çok kapsamlı işbirliği yaptık. İki kez - 1994 yılı Aralık ayında Budapeşte`de ve Lizbon`da düzenlenen AGİT zirve toplantılarında Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı masaya yatırılmış ve bu konuda uygun kararlar alınmıştır. Ondan önce Birleşik Milletler Güvenlik Konseyi Azerbaycan toprakları işgal edildiği zaman Ermensitan silahlı kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan kayıtsız-şartsız çekilmesine ilişkin kararlar almıştır. Bu kararlar Ermenistan tarafından yerine getirilmemiştir, Budapeşte`de, Lizbon`da onaylanmış olan ilkeler ise yine de Ermenistan`ın yapıcı olmayan tutumu yüzünden uygulanmamıştır.

Siz biliyorsunuz, Lizbon zirve toplantısından sonra AGİT Minsk Grubu iki öneri sundu. Biz onların her ikisini olumlu karşıladık. Fakat onlar uygulanmaya konmadı. Zira Ermenistan şu önerileri onaylamadı. Geçen senenin sonunda yeni bir öneri daha sunuldu. Bu öneriyi ise biz tasvip etmedik. Önceki iki öneri Azerbaycan`ın taleplerini pek karşılamıyordu, fakat bir anlamda adil olarak görülebilirdi. Onların temelini oluşturan ilkeler şundan oluşmaktadır, Dağlık Karabağ`a Azerbaycan`ın içinde üstün düzeyli öz yönetim statüsü tanınsın, Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilmiş Azerbaycan toprakları boşaltılsın ve yerlerinden zorla göç ettirilmiş insanlar kendi kalıcı yerleşim alanlarına geri dönsünler, Dağlık Karabağ`ın tüm nüfusunun - hem Azerilerin, hem de Ermenilerin güvenliği sağlansın. Ermenistan bunu kabul etmedi.

Son öneri ise şu ki, "Ortak devlet" formülü öne sürülmektedir. Yani biçimsel olarak Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü korunacak, Azerbaycan`ın içinde Dağlık Karabağ gibi yeni bir devlet kurulacaktır. Azerbaycan devletinin kendisi ise onun sınırları içinde bulunan ve bu bölgesinde oluşan devlet üzerinde hiçbir hakk sahibi olmayacaktır.

Şu da bilinmektedir ki, Ermenistan tarafı ihtilafın başlanmasından bu yana şu amacı gütmektedir: ya Dağlık Karabağ`ı tam bir biçimde Ermenistan`a bağlamak, yahut Dağlık Karabağ`a bağımsızlık statüsünün tanınmasını sağlamak. Son öneri, yani "Ortak devlet" formülü Ermenistan`ın bu isteğini kuşkusuz karşılamaktadır. Biz ise, anlaşılan, kendi kendimizi kandırmalı olacağız. Biz şöyle düşüneceğiz, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü ihlal edilmemiştir, Dağık Karabağ Azerbaycan`ın içindedir, yani onun toprağıdır, fakat Dağlık Karabağ tam bağımsızdır. Tabii ki, biz bunu kabul edemezdik ve bugün tekrar söylüyorum, biz bunu kabul edemeyiz.

Son 15 günde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı`nın Dağlık Karabağ Özel Büyükelçisi ve Rusya Dışişleri Bakanı bizim bölgemize- hem Ermenistan`a, hem de Azerbaycan`a ziyarette bulunmuşlar. Ben onların her ikisi ile de çok kapsamlı görüşmeler yaptım ve şunu açık olarak belirttim ki, ne Amerika Birleşik Devletleri, ne Rusya, ne de Fransa AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları olarak Lizbon zirve toplantısında üzerlerine düşen görevleri henüz yerine getirmemişler. Biz, Minsk Grubu`nun ve onun eşbaşkanlarının Azerbaycan açısından uygun yeni öneri sunmaları gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde sorun çözülmeyecektir.

Siz biliyorsunuz, Azerbaycan saldırıya uğramış bir ülkedir. Azerbaycan`ın bir milyondan fazla göçmeni yedi senedir çadırlarda yaşıyor. Bizim ulusumuz sabırlıdır, fakat her sabırın da bir sınırı vardır.

Ben bunları size aktararak birkez daha beyan ederim ki, biz sorunun sadece ve sadece barış yoluyla çözümlenmesinden yanayız. Bunun için bundan böyle de çalışacağız, ateşkes düzenini sürdüreceğiz. Bu amaçla sonuncu kez Yalta`da benim Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan`la yaptığım görüşmenin sonucunda biz savunma bakanlarına şu yönde talimatlarda bulunduk ki, onlar buluşsunlar ve gerekli önlemleri alsınlar. Birkaç gün önce Ermenistan Savunma Bakanı ile Azerbaycan Savunma Bakanı sınırda buluşmuşlar, görüşmelerde bulunmuşlar ve ateşkes düzeninin daha da pekiştirilmesi için önlemler alacaklarmış.

Biz barışı sağlamak için bütün yöntemleri değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra son dönemlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve Ermenistan Cumhurbaşkanı`nın görüşmelerini çok önemli buluyorum. Fakat sorunu çözmek için Minsk Grubu, AGİT daha ciddi çalışmalılar.

Siz örgtünüzün ihtilafların çözümü ile uğraşmadığını söylediniz. Biz bunu biliyoruz. Fakat siz aynı zamanda bu konuya çok büyük ilgi duymaktasınız. Bu bizi sevindiriyor. Düşünüyoruz ki, büyük ilgi göstererek ve Avrupa Konseyi gibi, siz de Avrupa`nın bütün bölgelerinde barışın, huzurun sağlanması için kendi çabalarınızı olabildiğince ortaya koyacaksınız.

Siz, Gürcistan`ın Avrupa Konseyi`ne alınmasından dolayı güya bizim endişe duyduğumzu söylediniz. Bu, böyle değildir. Biz seviniyoruz. Ben Cumhurbaşkanı Şevarnadze`yi bu vesileyle kutladım. Gürcistan`la Azerbaycan arasında çok güzel dostluk, işbirliği ilişkileri bulunmaktadır. Bizim halklarımız yüzyllar boyunca arkadaşlık yapmışlar. Şimdi bağımsız devletler olarak, Güney Kafkasya`da bulunan bağımsız devletler olarak, Gürcistan`la Azerbaycan`ın ilişkileri örnek teşkil edebilir diye düşünüyorum. Özellikle son zamanlarda Hazar Denizi`nin enerji kaynaklarının kullanımı için, şu size söylediğim anlaşmanın yaşama geçirilmesi için Bakü`den başlayıp Gürcistan üzerinden Karadeniz`deki Supsa limanına uzanacak petrol boru hattının inşası ve Azerbaycan`dan Türkiye`ye kadar yapılması öngörülen Bakü-Ceyhan petrol boru hattının Gürcistan üzerinden inşası - bunların hepsi bizim Gürcistan`la ne denli yoğun bir işbirliği yaptığımızı gösteriyor. Biz sadece Gürcistan`la Azerbaycan arasında değil, bütün Güney Kafkasya ülkeleri arasında barışın sağlanmasını, sıcak ilişkilerin oluşmasnı, işbirliğinin olmasını dileriz.

Avrupa Konseyi`nin parlamentoların aracılığıyla Güney Kafkasya ülkelerinde, onların arasında ilişkilerin, güvenin sağlanması için sizin yaptığınız etkinlikler de, kuşkusuz, önemlidir. Biz bu etkinliklerin - Mart ayında her üç ülkenin, yani Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan Parlamento Başkanları`nın Fransa`da sizin önderliğinizde düzenlenen görüşmesinin, daha sonrasında Tiflis`teki görüşmenin bilhassa Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığının barış yoluyla çözümlenmesi amacını taşıdığını esas alıyoruz.

Bizim çok fazla başka sorunlarımız da bulunmaktadır. Onların hepsine değinirsem bizim birkaç saat konuşmamız gerek. Fakat ben temel sorunu size anlattım ve sizi temin ederim ki, eğer sorun çözülürse, barış sağlanırsa geriye kalan tüm sorunlar - hem iç, hem dış sorunlar daha kolaylıkla çözülebilir. Bu yüzden de ben size şu çağrıda bulunuyorum: siz ve genel olarak Avrupa Konseyi Kafkasya`da kalıcı barışın, huzurun, adil barışın sağlanması için bundan böyle de çalışın ve bize yardım edin.

Belki siz benm bu anlattıklarımı dinlemekten yoruldunuz. Fakat ben bunları sizin sorularınızın cevabı olarak söylüyorum.

Kuzey Kafkasya`da ve somut olarak Dağıstan bölgesinde yaşanan süreçler, yani terör eylemleri, Dağıstan bölgesine giren haydutlar bizi çok endişelendiriyor.

Bizim Rusya ile sınırımız Dağıstan`da geçmektedir. Dağıstan ise Rusya`nın sınırları içinde bulunan bir cumhuriyettir, yani Rusya Federasyonu`nun bir ögesidir. Biz daima her ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanmasından yana olmuşuz ve bugün Rusya`nın toprak bütünlüğünün sağlanmasından yanayız. Bu yüzden de biz, Dağıstan Rusya`nın kopmaz bir parçasıdır ve kopmaz bir parası olmalıdır diye düşünüyoruz. Rusya İktidarı Dağıstan`da bundan böyle de sürmelidir.

Böyle çatışmalar, terör eylemleri, bu tür korkunç patlamalar vesaire her ülke için tehlikelidir. Biz mesafe olarak Dağıstan`a çok yakın olduğumuz için bundan çok endişe duymaktayız.

Ayrıca şunu da bilmeniz gerekmektedir ki, Dağıstan`da yaklaşık olarak 120-130 bin Azeri ikamet etmektedir. Dağıstan`la Azerbaycan arasında öyle bir durum söz konusudur ki, Dağıstan Lezgilerinden pek çok sayıda kişi Azerbaycan`da da yaşamaktadır. Azerbaycan`da avarlar da çok fazla ve Dağıstan`ın öteki etnik grupları da Azerbaycan`da bulunmaktadır. Bu nedenle de bunların hepsi tarihsel olarak hep bizi birbirimize bağlamıştır.

Dağıstan bizim için dost bir ülkedir. Tabi ki, Rusya`nın kopmaz bir parçası olarak. Biz dileriz ki, kısa sürede Rusya federal güçleri ve Dağıstan`ın kendi güçleri Dağıstan`da yaşanan bu süreçlere son versinler, orada istikrarı, huzuru sağlasınlar.

Basına yansıyan bilgilere gelince söylemek istediğim şu ki, güya orada bulunan İslam köktenci güçleri, gericilik politikasını uygulamak isteyenler, ötekileri - onlar, kuşkusuz ki, Dağıstan`a asla fayda sağlayamazlar. Dağıstan halklarının hepsi İslam dinine inanıyor.

Fakat İslam dini hiçbir zaman ne terörden, ne de köktencilikten yana olmamıştır. Düşünüyorum ki, teröristler sadece insanların duygularını kullanıyorlar.

Rusya`daki patlamalar, kuşkusuz, çok olağandışı bir durumdur. Rusya`nın yahut eski Sovyetler Birliği`nin tarihine göz atarsanız, ben böyle şeyler olduğunu hatırlamıyorum. Ben bunu hatırlayamıyorum, zira o dönemin büyük bir bölümü benim gözlerim önünde geçmiştir. Ayrıca biz kitapları da okuyoruz, tarihi okuyoruz. 20`li yıllardan bu yana ben Rusya topraklarında böyle patlamaların olduğunu görmedim, duymadım. Bizim dileğimiz şu ki, Rusya hükümeti, Rusya yönetimi kısa sürede bu olaylara son versin, onları önlesin. Suçlular yakalansın, cezasını alsın ve genel olarak Rusya`da sosyopolitik istikrar sağlansın.

Rusya bizim için dost bir ülke. Rusya ile bizim yaygın ilişkilerimiz bulunmaktadır ve isteriz ki, Rusya`da aynı zamanda Rusya`nın büyük bir bölümü olan Kuzey Kafkasya`da barış sağlansın, huzur sağlansın, istikrar sağlansın.

Anladığım kadarıyla daha sorunuz yok. Teşekkür ederim.