Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, Bakü´de düzenlenen mülteciler yasası, insan hakları ve göç konularına dair uluslararası konferansta konuşması - 14 Kasım 1994

Sayın bayanlar ve baylar!

Sayın konferans katılımcıları!

Muhterem konuklar!

Ben Azerbaycan Cumhuriyeti`nde böylesine değerli bir konferansın yapılmasını çok takdir ediyorum. Konferansa katılanların üç gün boyunca yaptığı çalışmaları, müzakereleri Azerbaycan Cumhuriyeti`nin yaşamı açısından çok önemli buluyorum. Konferans katılımcılarına ve organizatörlerine saygı ve sevgimi sunuyorum.

Konferans, şu anda dünya kamuoyunu çok ilgilendiren ve dünya kamuoyu için, özellikle Azerbaycan Cumhuriyeti, halkımız için büyük önem taşıyan bir konu üzerine yapılmaktadır- mülteciler yasası, insan hakları ve göç konuları. Bunlar şimdi dünyada yaşanan sosyopolitik süreçler açısından çok mühüm konulardır ve Azerbaycan için özel önem taşımaktadır. Onun için de bu konferansın yapılmasına önayak olmuş ve konferansın düzenlenmesini sağlayan Birleşmiş Milletler`e, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği`ne, Azerbaycan`daki BM Temsilciliği'ne, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği`nin Azerbaycan`daki bürosuna ve Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti`ne teşekkürmü sunarım.

İnsanlık tarihinde mülteciler konusu her zaman önemli bir sorun teşkil etmiştir. Fakat 20.yüzyılın ortalarında, ikinci dünya savaşının bitmesinin ardından uluslararası kuruluşlar bu konuya özel yaklaşmışlar. 1961 yılında BM'in mültecilere ilişkin özel bir karar alması ve 1967 yılında mültecilerin statülerine dair kararlar bu konuda daha derin, kapsamlı bir tutumun göstergesidir.

BM`in bu önemli ve ünlü kararlarından sonra dünyada, Yeryüzünde mültecilerin bulunduğu bölgelerde, farklı ülkelerde çok iş yapıldı, büyük birikim kazanıldı. Şimdi BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, çok üst düzeyde çalışmalar yapıyor, bu konularla ilgileniyor. Bu, toplum, insanlar için, her insan için ve insan haklarının korunması için çok önemli süreçlerdir, etkinliklerdir. Bugünkü konferans de bu etkinliklerin bir parçasıdır.

Uluslararası kamuoyunun, insanlığın bir parçası olarak Azerbaycan halkı, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği`nin kuruluşundan bu yana yaptığı çalışmaları çok takdir ediyor. Ben bugün buna yönelik tutumumuzu yineliyorum. Umarız, Birleşmiş Milletler, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği bundan böyle daha büyük işler yapacaktır. Zira son yıllarda mülteciler sorunu, dünyada daha keskin bir hal almış, mültecilerin sayısı daha da artmıştır. Dünyanın birçok bölgelerinde mülteci sorunu büyük sıkıntılara, halkların, insanların, ülkelerin facialarına yol açmıştır. Onun için de bu, şimdi tüm insanlığı ilgilendiren uluslararası sorunlar arasında en önemli sorunlardan biridir.

Son yıllarda Azerbaycan halkı, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kendi hayatında, tarihinde bu sorunlarla yüzleşmiştir. Aynı sorunlar şimdi Azerbaycan Cumhuriyeti`nin yaşamında ortaya çıkan zorlukların, gerginliklerin temel nedenlerinden biridir. Onun için de bu sorunlar bize daha yakındır, onlara yönelik yaklaşım bizim için daha büyük önem arzediyor. Biz bu konuya bilhassa ilgileniyoruz ve bu sorunun tutarlı bir şekilde çözümü Azerbaycan Cumhuriyeti`nin bugünü ve geleceği için çok önemlidir.

Asıl bu yüzdendir ki, böylesine önemli bir konferansın Azerbaycan'da yapılmış olması hem cumhuriyetimizin durumundan doğan bir zorunluluktur. Aynı zamanda ülkemizdeki mülteci sorununun ne kadar kritik bir düzeye ulaşmasının BM tarafından, uluslararası kuruluşlar tarafından artık farkedildiğini gösteriyor. Bu tür bir konferansın Azerbaycan'da yapılmış olması, BM'in, tüm uluslararası kuruluşların Azerbaycan Cumhuriyeti'ne, ülkemizde bulunan mülteci sorununa gösterdiği büyük ilginin göstergesidir. Bu ihtimam, bu ilgi, bu tavırlarından dolayı ben birkez daha saygı ve teşekkürümü sunarım. Emin olduğumu belirtmek isterim ki, bu önemli konferans Azerbaycan Cumhuriyeti'nde mülteci sorununun çözüme bağlanması ve genel olarak, ülkemizin düştüğü bu zor durumdan kurtulması için fiili sonuçlar sağlayacaktır.

Siz, konferans katılımcıları bugünlerde bu konuların hukuksal yönlerini, insani boyutlarını, mültecilerin, zoraki göçmenlerin statüsü, bu konudaki yasal ilkelerle ilgili konuları hem ülke çapında, hem uluslararası anlamda analiz etmişsiniz. Bildiğim kadarıyla, özellike mültecilere insani yardımların yapılması konularına dikkati çekmişsiniz, insan hakları sorununu mülteciler problemi yönünden incelemişsiniz. Kuşkusuz ki, tüm bunlar çok önemlidir. Biz bunları gelecek çalışmalarımız açısından yeni büyük bir adım olarak değerlendiriyoruz ve bu tür önemli bilimsel, teorik, aynı zamanda görsel araştırma ve müzakerelerin ardından bu alanlarda genel bir değişikliğin olacağını düşünüyoruz. Zira Azerbaycan'ın örneğinde BM, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, uluslararası örgütler, uluslararası emniyet organları gerekli sonuçlara vararak muhtemelen bu konuda bir takım yeni kararlar alabilirler. Biz bunların büyük önem taşıdığını düşünüyoruz. Fakat bizim için en önemli unsuru, bu konferanstan sonra bizim mülteci sorununun çözümünde belirli değişikliklerin, belirli olumlu sonuçların elde edilmesidir.

Son yıllarda, onyıllar boyunca dünyada mültecilerin ve zoraki göçmenlerin sayısı, hiç kuşkusuz ki, artmıştır. Bu, hem devletler arasında yaşanan ihtilaflar, hem çeşitli bölgelerde ulusal ve etnik zeminde anlaşmazlıklar sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda bu, farklı güçlerin, farklı devletlerin, yani bir devletin, bir gücün öbür devletin, ulusun haklarını ihlal etme, onların topraklarını işgal etme, onlara şiddet uygulama ve benzeri eylemlerle bağlantılıdır.

Azerbaycan halkı, son yıllarda düştüğü durumun tüm sıkıntılarını çekerek, yaşayarak mülteci sorununun insanlık için ne kadar acılı bir sorun olduğunun iyice bilincindedir. Halkımız dünyanın her köşesinde mültecilerin, zoraki göçmenlerin durumunu çok iyi anlıyor, onların çektiği sıkıntıları kendi sıkıntıları gibi görüyor. Dünyanın her bölgesinde mültecilerin, zoraki göçmenlerin kendine özgü nitelikleri vardır. Bunun hem nedenleri, hem mültecilerin düştüğü durumlar değişiktir ve kimi zaman çok faklılık göstermektedir. Ancak biz düşünüyoruz ki, Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarında bulunan mültecilerin, zoraki göçmenlerin durumu en acılıdır, en sıkıntılıdır, en dayanılmazdır. Ülkemizde mültecilerin, zoraki göçmenlerin oluşması nedenleri de diğer bölgelerdeki nedenlerden farklıdır ve tüm bunlar Azerbaycan Cumhuriyeti için - küçük bir ülke, devlet için son derece zor ve acılı sorunlara yol açmaktadır.

Siz, konferansa katılanlar mültecilerin, zoraki göçmenlerin sorunlarını, insan hakları sorunlarını görüştüğünüzde, bunları belli gruplara ayırma konusunda, yani mültecilerin ve zoraki göçmenlerin farklı statülere sahip olmaları ile ilgili görüşmeler yaptınız, bu da doğaldır. Cumhuriyetimizde hem mülteciler, hem zoraki göçmenler var ve kuşkusuz bunların hepsinin hakları ihlal edilmiştir. Hak, statüye birşey diyemem, fakat manevi, siyasi yönden biz tüm bunları mülteci olarak değerlendiriyoruz. Cumhuriyetimizde mülteci durumunda yaşayan tüm kişilerin mülteci olarak görülmesi gerektiğini düşünüyoruz..

Konferans katılımcıları ve bilhassa BM Mülteciler Yüksek Komiserliği dünyadaki istatistiksel verileri daha iyi biliyor, fakat biz de bu konuları analiz ettiğimizde, biraz karşılaştırma yaptığımızda şu düşünceyi savunma gereği duyuyoruz, Azerbaycan Cumhuriyeti olarak küçük bir ülkede 7 milyonluk nüfusun bir milyondan fazlasının mülteci durumunda yaşaması en korkunç durumdur. Belki dünyanın hiçbir bölgesinde böyle bir durumla karşılaşmanız mümkün değildir.

Bilindiği üzere, bizim cumhuriyette bunca mültecinin bulunmasının nedeni Ermenistan'ın, Ermeni Milliyetçi çevrelerin Azerbaycan Cumhuriyeti'ne, Azerbaycan topraklarına tecavüz amacıyla başlattıkları, önce siyasi, ardından ise askeri operasyonların sonucudur. Tüm bunlar 1988 yılına dayanmaktadır. Aynı yıl Ermenistan'da yaşayan tüm Azerbaycanlılar şiddet kullanılarak, kendilerine uygulanan baskı, takip, ciddi provakasyonlar ve diğer fiziksel eylemler sonucu oradan zorla göçe tabi tutuldular. Onlar Azerbaycan'a göç etmek zorunda kaldılar. Bunun ardından Ahıska Türklerinin bir kısmı diğer bölgelerden Azerbaycan'a göç etti. Azerbaycan, her ne kadar zor durumda olsa da, Ermenistan'dan zorla sürülen mültecileri barındırsa da, başka ülkelerden, başka bölgelerden Ahıska Türklerini - bu mültecileri de kabul etti. Bunun ardından Azerbaycan'ın kendi topraklarında kendi vatandaşları savaş sonucunda, Azerbaycan'a yönelik silahlı saldırı sonucunda yerlerini, yurtlarını terkettiler, mülteci durumuna düştüler.

Anlattığım üzere, şimdi Azerbaycan'da bir milyonun üzerinde mülteci bulunuyor. Bu mülteci durumuna düşmüş her ailenin faciasıdır. Mülteci durumuna düşmüş her vatandaşın faciasıdır. Bu, Azerbaycan halkının, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin faciasıdır. Dünya kamuoyu, uluslararası kuruluşlar, tabii ki, Azerbaycan'ın düştüğü bu duruma, ülkemizin bu trajik durumuna daha duyarlı olmalılar. Daha fazla yardım etmeliler. BM'in, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin, tüm uluslararası kuruluşların mülteciler konusunda, Ermenistan tarafından Azerbaycan'a yapılan tecavüz konusunda, topraklarımızın işgal edilmesi konusunda son yıllarda yaptığı çalışmaları ben çok takdir ediyorum ve bugün konferansa katılanların önünde ve dünya kamuoyu önünde tüm bu kuruluşlara Azerbaycan halkı adına, Azerbaycan Cumhuriyeti adına, şahsım adıma özel teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum.

Ancak bunun yanı sıra, adalet için, tüm uluslararası kuruluşların, dünya kamuoyunun Azerbaycan'da bulunan mültecilerin durumu ile ilgili daha yakından ilgilenmesi için şunu belirtmek istiyorum: Ne yazık ki Azerbaycan'ın şu durumda olması dünya kamuoyunun tüm kesimlerinde yeterince bilinmemektedir. Belki bizim bu konuda yaptığımız çalışmalar yetersiz olduğundan dolayı uluslararası kuruluşlar, Azerbaycan'ın bu trajik durumunun o denli farkına varmadıkları için Azerbaycan Cumhuriyeti'nde mültecilerin durumunu ve genel olarak, ülkemizde müteci sorunun böylesine ciddi olduğunu bilmiyorlar. Biz bunu basında da izliyoruz ve çeşitli ülkelerde yapılan görüşmelerde, toplantılarda da görüyoruz. Yapılan çalışmaların olumlu yönlerinin yanı sıra, bu, bizim ortak kusurumuzdur, bizim cumhuriyetin mülteci sorununa gerekli ilginin henüz olmamasıdır diyebilirim.

Ben, bu konferansın - Azerbaycan'da ilk defa yapılan son derece nüfuzlu, geniş katılımlı ve çok önemli bir konferansın, Azerbaycan'a yaklaşım bakımından, dünya kamuoyunun ülkemizdeki mültecilerin durumunu objektif olarak tam değerlendirmesi bakımından bir dönüm noktası oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda biz bu konferanstaki çalışmalardan, buraya katılan yabancı ülke ve uluslararası kurum temsilcilerinin konferans sonrası faaliyetinden çok beklentimiz var, bundan çok umutluyuz.

Sanırım, Azerbaycan'ın düştüğü durum konferans sırasında güzelce incelenmiştir. Ermenistan'ın saldırısı sonucunda Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin işgal edilmesi, insanların bu topraklardan kovulması, mülteci durumuna düşmesi, onların ne kadar zorlu durumda olması araştırılmıştır. İşgal altındaki toprakların tahrip edilmesi, viran olması durumlarını siz artık biliyorsunuz ve herhalde bunları incelemişsiniz. Bu bakımdan Azerbaycan Cumhuriyeti'ne verilen hem maddi, hem manevi zararı, tarihimize, maneviyatımıza, geçmişimize verilen zararı da siz - konferans katılımcıları biliyorsunuz. Onun için ben rakamlar, yahut münferit olgular üzerinde durmaya gerek duymuyorum.

1988 yılından sonra Ermenistan Cumhuriyeti'nden kovulan 200 bini aşkın Azeri, 50 bini aşkın Ahıska Türkü, Dağlık Karabağ topraklarından - kendi öz yerlerinden kovulan Azeriler ve nihayet Dağlık Karabağ çevresindeki yedi bölgeden zor kullanılark kovulan Azeriler hepsi birlikte bir milyonluk mülteci kitlesini oluşturmuştur. Bunların şimdi Azerbaycan'ın diğer bölgelerinde zorlu koşullarda yaşaması bir yandan ülkemizin ne kadar zor, trajik bir durumda olduğunu gösteriyor, göç etmek zorunda kalmış, çok acılar çekmiş, trajik bir hayat süren bu kişilerin ne kadar metanetli ve ne kadar insancıl olduğunu gösteriyor.

Savaş koşulları altında bulunan, sosyal ekonomik kriz yaşayan ve bir takım nedenlerden dolayı ekonomiyi geliştirmek yahut ekonomiyi kurmak için olanakları tamamen kısıtlanan ve özellikle son zamanlarda demir yolu bağlantısı, neredeyse, kesilen abluka altında bulunan Azerbaycan'ın, böylesine büyük bir mülteci kitlesini barındırması Azerbaycan Cumhuriyeti için, onun devleti, hükümeti için ve onun insanları için ne denli acılı durumlar yaratmıştır, bunu düşünmek zor olmasa gerek.

Fakat tarih göstermiştir ki, Azerbaycan halkı dayanıklı bir halktır, çok zorlu dönemleri metanetle atlatmış, şimdi en büyük başarıya - ulusal özgürlüğe, kendi bağımsızlığına kavuşmuştur. Halkımız tüm bu sıkıntılara da katlanacak, onları da atlatacak ve bunların üstesinden gelecektir.

Ben bugün konferans katılımcılarının önünde, Azerbaycan Cumhuriyeti'nde mülteci olarak yaşayan, zorlu koşullarda, sıkıntılar içinde, çadırlarda barınan, kimi zaman yiyecek bile bulamayan, fakat dayanan, halkına, cumhuriyetine, toprağına sadakatla bağlı olan mültecilerin hepsine saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Azerbaycan'da ikamet eden mültecilerin hepsini konferans katılımcıları adına bu muhteşem salondan selamlıyorum ve mültecilerin durumunu iyileştirmek için Azerbaycan Cumhuriyeti'nin, devletinin elinden geleni esirgemeyeceğine inanmalarını istiyorum. Kötü günün ömrü az olur. Onları mülteci durumundan kurtularak kendi yerlerine geri dönecekelr, tüm bu zorlu, sıkıntılı günler geride kalacaktır.

Bir milyonun üzerinde mültecinin ihtiyaçlarını karşılamanın tüm sıkıntıları Azerbaycan Cumhuriyeti'nin, Azerbaycan Devleti'nin omuzlarına çökmüştür. Bu, doğaldır, bizim

kendi öz işimizdir ve her Azerbaycan vatandaşı, öncelikli olarak Azerbaycan'ın devlet otoriteleri mültecilerle ilgilenmeyi, onların sorunlarını çözmeyi en kutsal, en onurlu görevi olarak görmelidir. Düşünüyorum ki, biz mültecilere ilgi, dikkatin ne kadar önemli olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz ve bu sorunların çözümü bundan böyle de bizim ilgi odağımızda olacaktır.

Mamafıh, konferans katılımcılarına ve özellikle dış ülkelerden gelen misafirlerimize şunu söylemek istiyorum, mültecilerin yaşamlarını sürdrümeleri için, bir takım asgari koşulların sağlanması için birçok devletlerin, ulslararası kuruluşların insani yardımları bize en büyük yardımdır. Biz bunu çok takdir ediyoruz. Biz mültecilerle buluştuğumuzda onlar da dış ülkelerin, uluslararası kuruluşların bu iyi, insancıl faaliyetlerini, insani yardımlarını çok değerlendiriyorlar. Onun için tüm ülkelere, bu ülkelerin başkanlarına, uluslararası kuruluşlara, çeşitli ülkelerin işadamlarına, genel olarak, mültecilerimize yardım eden, ilgi ve ihtimam gösteren örgütlere, gruplara, insanlara, devletlere, hükümetlere, ülkelere mülteciler adına, şahsım adına saygı ve sevgilerimi, teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum.

Umarız, konferanstaki dökümanlar, kabul edilen bildiriler, yapılan çalışmalar dünya kamuoyunun, ülkelerin, uluslararası kuruluşların Azerbaycan mültecilerinin durumu hakkında daha kapsamlı bilgi elde etmesini sağlayacak ve bunun sonucu olarak, Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki mültecilere yapılan her türlü yardım artacaktır. Mülteciler bu ümitlerle yaşıyorlar. Dilerim, bu ümitler gerçeğe dönüşür, Azerbaycan mültecileri, bu durumda bulundukları sürece daha fazla yardım alırlar.

Sanırım, konferanstaki çalışmalar bir gerçeği de ortaya koydu, Azerbaycan Cumhuriyeti`nde bulunan mültecilerin hem sayısı, hem şimdiki zor durumu, yabancı ülkeler tarafından onlara, Azerbaycan Cumhuriyeti`ne yapılan insani yardım ile karşılaştırıldığında, bu yardım pek yeterli bulunmadı. Dilerim, bu hususlar göz önüne alınır ve alınacaktır sanırım, bundan böyle Azerbaycan mültecilerine yapılan insani yardımın miktarı, niteliği daha da artacaktır. Bununla birlikte, biz Azerbaycan'ın hep mülteciler ülkesi olacağını, ülkemizde hep mültecilerin yaşayacağını asla düşünmüyoruz. Ben eminim, bu konular çözüme kavuşacak, öncelikli olarak Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından, Ermenistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan toprakları kurtarılacak, mültecilerin kendi yerlerine geri dönmeleri için olanaklar sağlanacak ve onlar evlerine, yurtlarına geri dönecekler. Ermenistan Cumhuriyeti`nden kovulmuş mülteciler de - eğer adalet varsa, eğer dünyanın uluslararası kuruluşları herşeyi gerçekten adaletle yapıyorsa,- onlar da kendi evlerine dönecekler. Ahıska Türkleri, artık 50 senedir kendi yerlerinden edilmişler. Onca zaman geçmesine, birkaç kuşak oluşmasına rağmen onlar yine de kendi topraklarına geri dönmek istiyorlar. Biz bu dileklerin gerçkelşmesinden yanayız, bununla birlikte o zamana kadar onları kendi ülkemizde barındırmaya hazırız.

Kuşku yok ki gelecekteki tarihi süreçler, dünyada yaşanan tarihi, sosyopolitik dönüşümler 20.yüzyılda çeşitli ülkelerin sınırlarının ihlali, insanların kendi yerlerinden edilmesi, çok sayıda kişinin bir bölgeden diğer bölgeye zorla göç ettirilmesi gibi durumların önüne geçecek, hayat herşeyi yerine koyacaktır. Azerbaycanlılar, yüzyıllar boyunca yaşadıkları topraklara yerleşecek, kendi topraklarına geri dönecekler. Azerbaycan halkı, bu umutlarla yaşıyor, yaşayacak ve eğer bu, bizim kuşaklara nasip olmazsa bile, gelecek kuşaklar bunu başaracaktır.

Fakat şimdi bizim önümüzdeki görev 1988 yılından bu yana Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının boşaltılmasıdır, Azerbaycan Cumhuriyeti`nin uluslararası hukuk ilkeleri temelinde bilinen, kabul görmüş sınırların dokunulmazlığının, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Bu konuların çözüme bağlanması bizim, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin en başlıca görevidir ve biz bu sorunun çözümü için uğraşıyoruz, bundan böyle de tüm kararlılıkla çalışacağız.

Biliyorsunuz, Ermenistan ile Azerbaycan arasında altı seneyi aşkın bir süredir yaşanan savaşta altı aydır ateşkes sağlanmıştır ve uygulanmaktadır. Bu süre zarfında biz cumhuriyeti savaş ortamından çıkarmak, savaşa son vermek için, anlaşmazlığı barışçı yoldan gidermek için pekçok girişimde bulunduk, birçok etkinlikler gerçekleştirdik, görüşmeler yaptık. Görüşmeler, girişimler süreci devam ediyor ve bunun için uğraşıyoruz, bugün de yarın da ileride de uğraşacağız. Cumhuriyetimizin toprak bütünlüğünün sağlanması koşulları altında bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bunun için Ermenistan silahlı kuvvetleri, işgal ettikleri Azerbaycan topraklarını kayıtsız, şartsız boşaltmalı, bu topraklardan zorla göç ettirilmiş Azerbaycan vatandaşları kendi topraklarına geri dönmeliler. Bu topraklar derken biz Dağlık Karabağ`ın çeveresinde bulunan bölgeleri, onun yanı sıra Şuşa ve Laçin bölgelerini kastediyoruz. Dağlık Karabağ`da ikamet eden Ermenilerin hakları, kuşkusuz ki, korunmalıdır. Dağlık Karabağ`ın statüsü konusu ele alınmalıdır. Fakat tüm bunlar en önemli koşul altında - Azerbaycan Cumhuriyeti toprak bütünlüğünün, sınrılarının dokunulmazlığının sağlanması ve ülkemizden zorla göç ettirilmiş vatandaşlardan her birinin eskiden ikamet ettiği yere geri dönmesi koşulu altında çözülmelidir. Biz bu konuyu çözmeye çalışıyoruz ve bunların hepsi mülteci durumunda yaşayan bir milyon vatandaşın hayatı, kaderi, bugünü ve geleceği göz önüne alınarak çözülmelidir.

Konferansın konusu, insan haklarıdır. İnsan hakları, günümüzde dünyanın her yerinde demokratik süreçlerin gerçekleşmesi için temel ilkelerden biridir. Azerbaycan Cumhuriyeti, yaşamını demokratik ilkeler temelinde kurarak hep insan haklarını kollamaya çalışacaktır. Bugünkü konferansta, muhtemelen, şöyle bir kıyaslama yapılabilirdi, eğer bir kişinin konuşma özgürlüğü engelleniyorsa veya bir takım kısıtlamalar uygulanıyorsa, onun hakları ihlal ediliyor: Ne var ki bir milyon kişi - Azerbaycanlı kendi yerinden, yurdundan kovulmuştur, evini, malını kaybetmiştir, dedelerinin mezarlarını ziyaretten yoksun bırakılmıştır, yüzyıllar boyunca yaşadığı yerlerden edilmiştir. Peki, bu, insan haklarının toplu olarak korkunç bir şekilde ihlali değil midir?

Biz, münferit ülkelerde münferit kişilerin, bireylerin insan haklarının ihlali durumunda, bunun diğer ülkelerde büyük siyaset adamları tarafından, yahut ülke parlamentolarında veya nüfuzlu uluslararası kuruluşlarda kınanmasına ve bu hakların korunması için gerekli önlemlerin alınmasına tanık olduk. Bu, gerçekten demokrasinin, insan haklarına ilişkin Helsinki Bildirisinin korunmasıdır. Böyle olduğu takdirde bir milyon vatandaşın - Azerbaycanlının haklarının toplu olarak ihlali ile ilgili neden tehlike sinayli çalınmıyor, neden itiraz edilmiyor, parlamentolarda bu konu neden görüşülmüyor? Uluslararası kuruluşlar, bu konuya yönelik kendi cesur düşüncelerini neden ifade etmiyorlar? Bunu anlamak mümkün değildir.

Ben bu fırsattan yararlanarak, tüm dünya kamuoyuna, uluslararası kuruluşlara sesleniyorum, gelişmiş demokratik ülke parlamentolarına, devlet başkanlarına sesleniyorum, dünyada demokrasi uğruna özverili faaliyetlerde bulunan ünlü toplum ve siyaset adamlarına sesleniyorum, dünyadaki tüm insanlara, insanlığa sesleniyorum ve bir milyonun üzerinde Azerbaycanlının haklarının ihlal edildiğini bildirerek bu hakların sağlanmasına davet ediyorum. Sanırım, bu konferansı düzenleyen BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, BM, uluslararası kuruluşların temsilcileri benim çağrımı tüm dünyaya, kendi kuruluşlarına ulaştıracaklar. Ben, Azerbaycan vatandaşlarının, bir milyonu aşkın Azerbaycanlının haklarının ihlalinin tüm dünyada bilinmesini bu konferansın temel sonuçlarından biri olarak değerlendiriyorum ve onların haklarının sağlanmasına davet ediyorum. Umarım, konferans, bu görevini de yerine getirecektir.

Konferans sona eriyor. Konferans başarılı geçtiği için ve sonuçlarına büyük ümitler besleyerek başarıyla sonuçlandığı için sizin hepinizi kutluyorum, uluslararası kuruluşlara, BM`e ve bu konferansın tüm diğer kuruluşlara birkez daha teşekkürümü sunuyorum.

Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarında ikamet eden bir milyonun üzerinde mülteciye saygı ve sevgilerimi sunuyorum, onalrın hepsini kucaklıyorum, sabrı, cesareti, vatanseverliğinden dolayı, kendi topraklarına, devletine bağlılığından dolayı onlara teşekkür ediyorum. Temin ederim ki, onlar bu zorlu durumdan kurtulacaklar, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin tüm vatandaşları kendi kaderini belirleyip, kendi haklarını sağlayacaklar. İyi günler.

Çeviri "Haydar Aliyev: Bağımsızlığımız sonsuza kadar sürecektir" ((konuşmalar, nutuklar, bildiriler, demeçler, mektuplar, çağrılar, kararlar) - Azerneşr, Bakü-1998, 2.cilt, sayfa 502-510) kitabından yapılmıştır.