Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin 80.kuruluş yıldönümü ile ilgili törende konuşması - 27 Mayıs 1998

Sayın Bayanlar ve Baylar!

Sayın konuklar!

Sizi, tüm Azerbaycan halkını, Azerbaycan Cumhuriyeti`nin tüm vatandaşlarını Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kuruluşunun 80. yıldönümü, Bağımsızlık Günü vesilesyle yürekten kutlarım.

Azerbaycan halkının yüzlerce yıllık devlet geleneği vardır. Fakat 19.yüzyılın başlarında halkımız devlet düzeninden yoksun bırakıldı. 1918 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması Azerbaycan halkının yaşamında tarihi bir gelişme olmuştur ve halkımızın devlet geleneği tarihinin çarpıcı sayfalarındandır.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kuruluşundan bu yana geçen 80 sene dört aşamaya bölünebilir: birinci - 1918-1920 yılları, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin faaliyette bulunduğu yıllar; ikinci - 1920-1922 yılları, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti`nin var olduğu yıllar; üçüncü - 1922-1991 yılları, Azerbaycan`ın totaliter rejim, komünist ideoloji ortamında yaşadığı, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği`nde diğer birlik cumhuriyetleriyle birlikte faaliyet gösterdiği dönem. Dördünücü dönem 1991 yılının sonundan, aralık ayından başlıyor, Sovyetler Birliği`ni çökmesi üzerine Azerbaycan`ın bağımsızlığını ilan etmesinden bugünre süregelen yıllardır.

Bu aşamaların her birinin tarihte kendine özgü yeri, Azerbaycan tarihinde anlamı, nitelikleri ve önemi vardır.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, 28 Mayıs 1918 tarihinde İstiklal Beyannamesinin ilanı ile kurulmuştur. Azerbaycan`da Halk Cumhuriyeti`nin kurulması 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Azerbaycan`daki sosyopolitik, edebi, felsefi ortam ile bağlantılıdır. O dönemde Azerbaycan`da ve onun çevresinde gelişen süreçlerin işte o ortamın mantıksal bir sonucu olduğu denebilir.

Kuşku yok ki, bunun için gereken şartlar oluşmuştur. Birinci dünya savaşının sona ermesi, Rusya Çarlığı`nın çöküşü, Rusya`da Ekim Devrimi ve onun ardından oluşan gergin durum, Moskova yönetiminin Rusya`nın eski topraklarının hepsini gerekli düzeyde kontrol edememesi, Güney Kafkasya`da, Kafkasya ötesi bölgede bulunan siyasi güçlerin hepsi Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması için uygun ortamı sağlamıştır. Ancak bununla birlikte böyle bir cumhuriyeti kurmak için Azerbaycan`ın ilerici insanlarının olması gerekiyordu. Bugün biz artık onların o dönemde mevcut olduğunu, yetiştiğini memnunlukla belirtebiliriz. Azerbaycan`da o dönemde aydınlardan oluşan büyük bir grup ortaya çıkmıştı. Onların çoğu Moskova`da, Petersburg`da, Avrupa`nın birçok kentlerinde yüksek öğrenim görmüş, Avrupa ve dünya kültürüne aşina olan ve bunları benimseyen kişilerdi.

Onlar kendi entelektüel güçlerini kullanarak, halka, ulusa olan ilgi ve bağlılıklarıyla 20.yüzyılın başlarında Azerbaycan`da yaşanan süreçlerde yer almış ve bir birlik içinde örgütlenerek Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`ni kurmuşlardı. Biz o dönemde Azerbaycan kültürünün, edebiyatının, kamuoyunun gelişmesinde büyük yararlılıkta bulunmuş olan kişileri de unutmamalı ve onların - Azerbaycan`ın seçkin kültür, sanat, toplum adamlarının bu konudaki hizmetlerinin altını çizmeliyiz.

Alibey Hüseyinzade, Ahmet bey Ağayev, Celil Memmedkuluzade, Mirze Alekber Sabir, Üzeyir Hacıbeyov ve diğerleri o yıllarda yaptıkları eserlerle halkımızın ulusal bilincinin uyanmasını, gelişmesini, ulusallığın üst boyutlara taşınmasını büyük oranda etkilemiş ve büyük çalışmalar yapmışlar. Onların hepsi 1918 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulmasının temelini birlikte atmışlar söylenebilir.

Bilindiği üzere, o zamanlar farklı akımlar vardı. O dönemde Kafkasya ötesi bölgeden Rusya Kurucular Meclisi`ne seçilmiş milletvekilleri Kafkasya ötesi bölgenin bağımsızlığını ilan etmek, Zakafkasya Seymi`ni kurmak istiyorlardı. Nihayet, tüm bu süreçler sonucunda Zakafasya`da ikamet eden esas halklar kendi bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Halkımızın önemli insanları 28 Mayıs 1918 tarihinde Tiflis`te Azerbaycan`ın "İstiklal Beyannamesini" ilan ederek cumhuriyetimizin bağımsızlığının temelini attılar. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`ni kurdular. Bilindiği üzere, o dönemde önce Milli Konsey kuruldu ve Milli Konsey`in kararı üzerine de İstiklal Beyyanamesi ilan edildi. Böylece, 20.yüzyılın başlarında Azerbaycan`da halkımız ulusal bağımsızlığını ilan etti, kendi ulusal devletini kurmaya başladı.

Azerbaycan Halk Cumhuriyet`nin kurulması bizim bir zamanlar yitirilmiş olan devlet düzenimizi yeniden sağladı. Aynı zamanda, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması halkımızın tarihinde ilk kez, demokratik ilkeler temelinde bağımsız Azerbaycan devletinin, hükümetinin kurulmasının temelini attı.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması, İstiklal Beyannamesinin ilanı büyük zeka, uzak görüşlülük, cesaret, irade, kahramanlık gerektiriyordu. Bizim değerli siyaset adamlarımız o gün, o sene, o ay bu tarihi adımı attılar.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması çok sıkıntılara mal oldu. Zira bilindği üzere, dışarıdan buna engel olmak isteyen pek çok güç vardı ve Azerbaycan`da da durum çok karmaşık, ağır ve zordu. Ancak Halk Cumhuriyeti, kurulmasının ardından faaliyeti sırasında da büyük sıkıntılarla, sorunlarla, büyük direnişlerle, engellerle karşılaştı. Biz bugün gurur duygusuyla söyleyebiliriz ki, tüm bu zorluklarla rağmen, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti varlığını sürdürdü, faaliyet gösterdi ve iki sene zarfında çok byük işler yaptı, Azerbaycan`ın bağımsız geleceğinin temelini attı.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurucuları bunu doğru Azerbaycan`da yapamadılar , çünkü burada çeşitli dış güçler Azerbaycan`ı ele geçirmek istiyorlardı. Bilindiği üzere,- Azerbaycan kendi jeostratejik önemi, doğal kaynakları, bilhassa zengin petrol yatakları ile dünyanın birçok devletlerinin ilgisini çekmişti. Azerbaycan`ın çevresinde bulunan ve yurtiçindeki farklı milletlere mensup güçler de ülkemizin bağımsız olmasını pek istemiyorlardı. Bu yüzden de Tiflis`te bağımsızlık ilanından sonra da Azerbaycan Halk Cumhuriyeti üyeleri Azerbaycan`ın başkentine gelemedi, Gence`ye geldiler. Fakat onlar Gence`de kısa süre zarfında çok iş yaptılar ve yalnız 17 eylül 1918`de Azerbaycan`ın başkenti Bakü`ye gelebildiler.

Daha sonraki dönem Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin faaliyetinin çok yoğun olduğu bir dönemidir. Halk Cumhuriyeti`nin 80.kuruluş yıldönümü için ülkemizde hazırlıklar yapıldığı sırada bilimsel konferanslar, çeşitli toplantılar, törenler düzenlendi, tarihçiler, araştırmacılar, yazarlar, edebiyat, kültür adamlarımız Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması ve faaliyeti hakkında kapsamlı araştırmalar yaptılar, çok ilginç bilgiler ortaya çıkardılar, birçok yazılar yayınlandı. Umarım, bu çalışma bundan böyle de devam edecek, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması, kurulmasından önceki dönem ve Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin faaliyeti, yaptığı çalışmalar bizim tarih kitaplarına, tarih eserlerine olduğu gibi yansıyacaktır. Ama şimdiye kadar, özellikle son aylarda yapılan çalışmaların da Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin faaliyeti ile ilgili kamuoyumuza detaylı bilgiler sağladığını düşünüyorum.

Onun için de bu bayram töreninde ben, yalnız şunu belirtmek isterim, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti zorlu koşullarda faaliyet göstermiş, öte yandan hem yabancı güçlerin yoğun baskısı, hem yurtiçinde Azerbaycan`ın bağımsızlığına karşı çıkan güçler ve Halk Cumhuriyeti içinde, yani Milli Konsey`de, daha sonra kurulan parlamento içindeki farklı parti ve tarikat üyesi kişiler, bireyler, hiç kuşkusuz, Halk Cumhuriyeti`nin çalışmalarını başarıyla yürütmesine engel olmuşlardı.

Fakat bunlara rağmen Azerbaycan Halk Cumhuriyeti yaşadığı dönem boyunca büyük çalışmalar yapmıştır. En önemlisi şudur ki, tüm Doğu, müslüman dünyasında ilk defa Azerbaycan`da demokratik yönetim ilkeleri gereğince devlet, hükümet kurulmuş, böylece Azerbaycan`da hem bağımsızlığın, hem demokrasinin, demokratik yönetim biçiminin temeli atılmıştır. Bunlardan dolayı ve diğer tüm alanlarda yaptığı hizmetler nedeniyle, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kısa süre zarfında yaptığı çalışmalara çok değer veriliyor. Umarım, bu dönem Azerbaycan tarihinde parlak sayfalar olarak hep kalacak ve gelecek kuşaklar da ilk Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin faaliyetine çok değer verecekler.

Bugün, şu bayram gününde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurucularının ve Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin iki senelik varlığını sağlayanların hepsini büyük şükran duygusuyla anıyoruz. Onlar gerçek medeni cesaret göstermiş, gerçekten kendi halkına, ulusuna büyük kahramanlık örnekleri sergilemişler. Halk Cumhuriyeti`nin kurucuları - Mehmet Emin Resulzade, Feteli Han Hoyski, Alimerdan Bey Topçubaşov, Nesip Bey Usubbeyov, Hasan Bey Ağayev, Halk Cumhuriyeti Milli Konseyi`nin tüm üyeleri, Halk Cumhuriyeti kabine üyeleri Azerbaycan halkına büyük hizmetlerde bulunmuşlar. Halkımız onların hizmetlerini bugün şükran duygusuyla anıyor. Onların yaptığı çalışmalar ve kıymetli hatıraları sonsuza kadar Azerbaycan halkının kalbinde yaşayacaktır.

27-28 Nisan 1920`de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kendi faaliyetini sona erdirdi. O dönem, kuşkusuz ki, Halk Cumhuriyeti`nin kendi faaliyetini sürdürmesi artık mümkün olmadı. Bunun çok fazla nedeni vardır. Sanırım, bizim tarhçiler bu nedenleri de doğru-düzgün, adaletli bir şekilde araştıracaklar. Bilindiği üzere, bir yandan Rusya`da artık iktidarını perçinleyen komünist-bolşevik yönetimi Rusya`nın eski topraklarının tümüne egemen olmak istiyordu. Öte yandan Azerbaycan içinde çok çelişkili süreçler yaşanıyordu. Parlamentoda çeşitli partiler birbiriyle rekabet ediyor, iktidar mücadelesi veriyordu. Kuşkusuz ki, bunlar da Halk Cumhuriyeti`nin faaliyetini zayıflatıyordu.

Böyle bir ortamda Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, ilk Azerbaycan Demokratk Devleti, hükümeti çöktü. Fakat o dönemde Halk Cumhuriyeti liderlerinden bazıları onların izledikleri yola devam edileceğini düşünüyordu. Bilindiği gibi, Mehmet Emin Resulzade hakimiyeti bolşeviklere bırakmayı kabul ettiğinde, yeni yönetimin Azerbaycan`ın ulusallığını, bağımsızlığını koruyup sürdüreceğini düşünüyordu. Diğerleri de aynı şeyi düşünüyorlardı. Belki o dönemde yönetimi Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nden devralan Azerbaycanlıların bazıları, keza Neriman Nerimanov da bağımsız cumhuriyeti başka ideoloji ile koruyabileceklerini düşünüyordu.

İkinci aşama - 1920 yılından 1922 senesine kadar süren aşama Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti`nin iktidar olduğu dönemdir. Bu zaman Azerbaycan Cumhuriyeti, devlet olarak bağımsız olmuştur, başka devletlerle bağımsız ilişkiler kurmuş ve birkaç uluslararası anlaşma da imzalamıştır. Tüm bunlar tarihten biliniyor. Fakat onunla birlikte bu cumhuriyette komünist rejim hakimdi, komünist ideolojisi uygulanmaya başlanmıştı. Nihayet, 1922 yılının aralık ayında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği kurulduğunda Azerbaycan Cumhuriyeti de o birliğn kurucularından biri oldu.

Azebaycan halkı, 70 sene Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti`nde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği`nde varlığını sürdürdü, komünist, bolşevik ideolojisini uyguladı, gerçekleştirdi. 70 senelik bu dönem çok karmaşık, çelişkili bir dönem oldu. Bu dönemi doğru değerlendirmek gerekir. Azerbaycan halkı 70 senelik süre içerisinde büyük darbeler aldı, halkımız büyük sıkıntılar yaşadı, soykırıma uğradı, büyük kayıplar verdi. 1920-1930`lu yıllarda Azerbaycan halkının seçkin insanları ezildi, onların çoğu hayatını sıkıntı, zorluk içerisinde geçirdi ve çoğu da baskıların kurbanları oldu. 1920-30`lu yıllarda doğrudan baskı kurbanlarının yanı sıra Azerbaycan halkının büyük bir bölümü aşamalı olarak doğup büyüdüğü yerlerden, topraklardan uzak bölgelere - Sibirya`ya, Kazakistan`a, Orta Asya`nın ücra köşelerine sürüldü. Bu sürgün, baskı eylemleri sonucunda kişilerin çoğu öldü, aileleri, hayatları mahv oldu. Bu kişiler herşeylerini kaybettiler. Bu, Azerbaycan halkının 1920-1930`lu yıllardaki akıbetidir.

1937-1938`li yıllarda Azerabycan halkına, özellikle seçkin insanlarına, aydınlarına, siyaset adamlarına, bilim ve kültür adamlarına büyük baskılar uygulandı. Onları hapse attılar, yaşamaktan yoksun bıraktılar. Onların ailelerine eziyet edildi. Tuhaf olan şey şudur ki, 1920 yılında iktidarı ilk Halk Cumhuriyeti`nden devralan kişilerin - komünist, bolşevik ideolojisine hizmet eden kşilerin çoğu da 1937-1938`li yıllardaki baskıların kurbanları oldular. İşte, Azerbaycan halkı ne denli trajediler yaşamıştır!

Azerbaycan halkına soykırım uygulandı. Azebaycan halkına yapılan soykırımın tarihi benim imzaladığım kararda açıkça gösterilmiştir. Mart 1918`de Ermeniler tarafından Azerbaycan halkına yapılan soykırımdan halkımız büyük zarar gördü.

1937-1938`li yıllarda Azerbaycanlıların büyük bir bölümü guya İran uyruklu oldukları için zorla İran`a sürüldü. Onlar da çok büyük kayıplara uğradılar. 1944 -1949 yılları arasında da Azerbaycan`dan pekçok kişi sürülmüştür. Nihayet, 1948 -1953 yılları arasında Azerbaycan halkına - şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti`nin bulunduğu bölgede - kendi ata topraklarında yaşayan Azerbaycanlılara karşı soykırım yapıldı, onlar zorla göç ettirildiler, tehcir edildiler, yerlerini, yurtlarını, topraklarını kaybettiler, büyük kayıplar verdiler, zorluklarla karşılaştılar.

İkinci dünya savaşı pek çok can aldı ve Azerbaycan halkının da yüzbinlerce evladı Alman faşizmine karşı savaşa katıldı ve hayatını kaybetti.

Bunların hepsi bizim o dönemdeki kayıplarımızdır. Fakat bunların arasında en büyük facia- 1988 yılında Azerbaycan topraklarının bir kısmını ele geçirmek amacıyla Ermenistan tarafından cumhuriyetimize karşı yapılmış olan bir saldırıdır.

Ermenistan`ın Azerbaycan topraklarına göz dikmesi ve tarihin farklı aşamalarında Azerbaycan topraklarını ele geçirmesi ile ilgili olayları tüm dünya biliyor. Bunlar işte bu 70 sene içerisinde yaşandı. 1988 yılında Dağlık Karabağ`ı Azerbaycan`dan koparıp Ermenistan`a bağlamak için silahlı saldırı başlandı. Bu da büyük trajedilere yol açtı.

Nihayet, bu 70 senede halkımıza yapılan daha bir soykırım, saldırı 20 Ocak 1990 faciasıdır ve bizim ondan sonraki kayıplarımızdır, şehitleirmizdir, kurbanlarımızıdır.

Tüm bunlar, bu aşamanın, yani üçüncü aşamanın - 70 senenin Azerbaycan halkına büyük zararlar verdiğini açıkça gösteriyor.

Aynı zamanda şunu da belirtmek gerek, bu 70 sene zarfındaki tüm bu eziyetlere, acılara, sıkıntılara rağmen halkımız varlığını sürdürdü, çalıştı, ileriye yol aldı, gelişti. Bu 70 sene boyunca kayıplarımızın yanı sıra Azerbaycan halkının büyük başarıları da oldu. En önemlisi şudur ki, bu seneler içerisinde Azerbaycan halkının eğitim, bilim, kültür düzeyi çok arttı. Eğitimin yaygın hale gelmesi ile Azerbaycan halkının okuma yazma oranı arttı, cumhuriyetimizde yüksek öğrenim okulları yapıldı ve Azerbaycanlıların büyük bir bölümü yüksek eğitim almayı ve yaşamın çeşitli alanlarında verimli çalışmalara imza atmayı başardı. Azerbaycan`da bilim, kültür gelişti, çok kıymetli bilim, sanat eserleri yapıldı.

Büyük Üzeyir Hacibeyov 1919 senesinde, günümüzde bile her zaman seve seve dinlediğimiz İstiklal marşını - bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti`nin milli marşını besteledi. Üzeyir Hacıbeyov o zaman halkın buna ihtiyacı olduğunu anlıyordu. Bugün şu fırsatı değerlendirerek, Üzeyir Hacıbeyov`un dönemin zorluklarına, kendisinin de genç olmasına rağmen çok güzel, muhteşem bir milli marş bestelediğini söylemek isterim. Şimdi, biz başka ülkelerle ilişkiler kurmakla birlikte onların da milli marşlarını dikkatle, saygıyla dinliyoruz. Ben çeşitli ülkelerde bestesini Üzeyir Hacibeyov`un yaptığı marş her seslendiğinde gurur duyuyorum. Yalnız bağımsız Azerbaycan`ın milli marşı dünyanın birçok ülkelerinde seslendiği ve Azerbaycan`ın devlet bayrağı göndere çekildiği için değil. Nitekim marşın müziği gerçekten çok çekici ve güzel olduğu için.

Üzeyir Hacıbeyov, 1937 yılında, baskı yıllarında dev eserini - Köroğlu operasını yapmıştır. Köroğlu operası uvertürü milli marşa eşdeğerde bir eserdir. Köroğlu operasının uvertürü çalındığında çoğu zaman halkımızın bunu bir marş olarak değerlendirmesi bir rastlantı değildir. İşte sadece bu bilgiyi aktararak Azerbaycan`ın o yıllarda tüm zorluklara rağmen geliştiğini birkez daha vurgulamak istiyorum. Azerbaycan ekonomisi gelişmiş, büyük sanayi, tarım potansiyeli oluşmuştur. Mevcut bulunan kentler yeniden inşa edilmiş, gelişmiş, genişlemiştir. Yeni şehirler kurulmuş, yollar, köprüler, demiryolları yapılmış, elektrik santralleri kurulmuş, büyük fabrikalar, kültür sarayları, dev bir esere benzeyen Bakü Metrosu inşa edilmiştir.

Tüm bunlar şu 70 yıl zarfında Azerbaycan halkının zekası, özverisi, emeği, zahmeti sonucu ortaya çıkmıştır. Azerbaycan`da büyük entelektüel potansiyel oluşmuştur. Azerbaycan 1991 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde tüm bunlar onun egemenliğinin temellerini oluşturmuştur.

Nihayet dördüncü aşama - 1991 yılı sonlarında Azerbaycan`ın bağımsızlığını ilan etmesi ve bağımsızlık dönemidir. Bu, bizim en mutlu dönemimizdir. Zira Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiş, bu yıllarda bağımsızlığını kanıtlamış, korumuş, sürdürmüş, bağımsızlığını pekiştirmiştir ve bugün de birkez daha beyan ederim ki, bağımsızlığını sonsuz kılmıştır.

Fakat bu dönem bir anlamda 1918-1920`li yıllara benziyor olsa da, birçok nedenlerden dolayı farklılık arz etmektedir. Zira bu dönemde Azerbaycan halkı çok büyük trajediler yaşamıştır. Bir yandan ne mutu bize ki, sonunda bağımsızlığımızı ilan ettik, uluslararası topluluk bunu tanıdı ve biz bağımsız bir devlette, özgür ülkede yaşıyoruz, ulusal özgürlüğümüzü kazanmış bulunuyoruz. Öte yandan birçok ciddi sorunlar Azerbaycan`ın durumunu zorlaştırmış ve onu sıkıntıya sokmuştur. En acılı, en zorlu sorun Ermenistan`ın Azerbaycan`a yaptığı saldırı ve bunun ülkemiz açısından çok zor sonuçlara yol açmasıdır.

Ben artık söyledim, bu saldırı, bu sorun 1988 yılında başladı. Bugün ben, bu sorunun o dönemde önlenebileceğini ve önlenmesi gerektiğini belirtmeliyim. O dönemde sorunun önüne geçilmemiş olmasına neden, bir yandan dönemin Sovyet hükümeti yöneticilerinin Azerbaycan`a kasıtlı tecavüzü, öte yandan Azerbaycan Cumhuriyeti yöneticilerinin eylemsizliği ve beceriksizliği idi. Nitekim 1918, 1919, 1920 yıllarında da Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Karabağ sorunu ile karşılaştı, Karabağ`da savaş çıktı. O dönemde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin askeri birliklerinin büyük bir bölümü Karabağ`a takviye edildi, zira o dönemde de Ermeni milliyetçileri Karabağ`a egemen olmak ve Karabağ`ı ele geçirmek istiyorlardı.

Daha sonraki dönemlerde -1920, 1921, 1922 yıllarında da bu süreçler devam etti ve nihayet, Dağlık Karabağ Otonom İli kuruldu. Fakat sonraki dönemde-30`lu, 40`lı, 50`li, 60`lı, 70`li yıllarda da Ermeni milliyetçileri Dağlık Karabağ`ı Azerbaycan`dan koparıp Ermenistan` bağlama çabalarından vaz geçmediler. Onlar birçok defa yoğun çalışmalara kalkıştılar. Fakat onların önüne geçildi. Ben bunlara bizzat tanık oldum ve birçok durumlarda şu çabaların önüne geçilmesini ornganize ettim.

Onun için de bugün ben, o dönemde -1988 yılında onun önlüne geçilmesinin mümkün olduğunu söylüyorum. Sadece, şunu söyleyeyim, Sovyetler Birliği`nin dönem yönetimi ve bizzat Gorbaçov Azerbaycan`a karşı olumsuz bir tutum izleyerek gerçekten Ermenilere hizmette bulunmak amacıyla buna izin verdi. O dönemde - 1988, 1989, 1990 yıllarında Azerbaycan`ı yöneten kişiler de halkının ulusal çıkarını koruyamadılar, halkın onlara duyduğu güvene layık olamadılar. Oysa bunu yapmak mümkündü.

Sonraki dönemde, ihtilafın artık savaşa dönüşmesinin ardından, kuşkusuz ki, durum çok zorlaştı. Böylece, Azerbaycan kendi bağımsızlığına kavuşmakla birlikte acılı bir sorunla karşılaştı. O dönemlerde Ermenistan-Azerbaycan savaşı yapılıyordu. Demek ki, bir yandan bağımsız devlet kurmak, öte yandan da Ermenistan-Azerbaycan sorununda Azerbaycan`ın çıkarlarını koruyup sürdürmek gerekiyordu.

Hiç kuşkusuz, böyle bir durumda o dönem Azerbaycan yönetiminin görevi tüm güçleri harekete geçirmek, birlik olmak, tüm siyasi güçleri bir araya getirerek Azerbaycan`ın bağımsızlığını pekiştirmek ve aynı zamanda Ermenistan-Azerbaycan sorununu çözmek olacaktı. Fakat ne yazık ki bu, böyle olmadı. Azerbaycan içinde yaşanan sosyopolitik süreçler Azerbaycan Cumhuriyeti`nin çok zorlu, gergin bir duruma götürdü. Tüm bunlar da Azerbaycan`ın büyük kayıplar vermesine neden oldu, Azerbaycan darbe aldı, zarara uğradı.

Eğer incelerseniz, bu dönemin de belirli aşamaları olmuştur. Fakat düşünüyorum ki, bu dönemin en kritik noktası 1993 yılı haziran ayı ve daha sonraki aylar oldu. Bilindiği üzere, beş sene önce, 1993 yılı mayıs sonunda Azerbaycan`da hükümet krizi yaşandı. İktidar olan güçler artık bağımsız Azerbaycan`ı yönetemiyorlardı. Halk arasında hoşnutsuzluk her geçen gün artıyordu. Bunları fırsat bilen dış ve iç güçler Azerbaycan`da iktidarı ele geçirme girişiminde bulunuyorlardı. Nihayet, Haziran ayında bunların hepsi yaşandı ve Azerbaycan`da iç savaş başladı.

Malum Gence olaylarını hatırlayalım. Azerbaycan topraklarının bir kısmı merkez yönetimin denetiminden çıkt. Bunun yanı sıra güney bölgesinde ikdiarı ele geçiren cinayet çeteleri güneyde yedi bölgenin Azerbaycan`ın egemenliğinden çıkmasına yol açtılar. Azerbaycan`ın kuzeyinde de durum çok gergindi. Azerbaycan iç savaş ortamı oluşmuştu. İç savaş başlandı, kan dökülüyordu-Gence`de de kan döküldü, Bakü`de de.

Şimdi aradan beş yıl geçmiştir. İnsan bu tür şeyleri çabuk unutur. Fakat biraz o günleri hatırlatmak isterim. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin 75. kuruluş yıldönümü kutlandığı sırada Azerbaycan`da olağanüstü hal uygulanıyordu. Azerbaycan`ın tüm bölgelerini özel olarak atanmış askeri komutanlar yönetiyorlardı. İnsanların tüm hak ve özgürlükleri kaldırılmıştı. Sokaklar yasadışı silahlı çeteler, çeşitli cinayet grupları ile doluydu. Tüm bunlar, sonunda, iç savaşa yol açtı.

Biliyorsunuz, biz bunların önüne geçmeyi başardık. Azerbaycan`ın bağımsızlığını korumasında 1993 yılının tarihsel önem arz ettiğini düşünüyorum. Ben, 1993 yılının Haziran ayında Azerbaycan`ın bölünme ve mahvolma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını tüm sorumluluğumla söylüyorum. Bunu hepiniz gözünüzle gördünüz. Halk yazarımız Anar dün söyledi ki, eğer 1993 yılının Haziran ayında bu sorunların önüne geçilmeseydi, belki biz bağımsızlığımızı gerçekten tekrar kaybedebilirdik. Bu, bir gerçek. Zira Azerbaycan`ın bağımsız bir devlet olarak yaşamasını, gelişmesini dış düşmanlarımız asla istemiyorlar. Bir yandan Ermenistan Azerbaycan`a karşı toprak iddiasında bulunuyor, öte yandan başka ülkelerin bazı çevreleri Azerbaycan`ı kendi egemenliğinde tutmak istiyorlar. Bağımsız, bütün, özgür ve başarıyla gelişen Azerbaycan onlardan bazılarının çıkarına gelmiyordu. 1993 yılının haziran ve daha sonraki aylarında yaşanan olaylar yalnız farklı silahlı örgütlerin ortaya çıkışının ve aynı zamanda iktidarın eylemsizliğinin sonucu değildi. Bu, hem de dış gizli servislerin Azerbaycan`ı yıkma, bölme planlarıydı. Biz bu planları yıktık, onların önüne geçtik, Azerbaycan`ın bağımsızlığını koruyup sürdürmeyi başardık.

Bilindiği üzere, sonraki dönem de Azerbaycan`ın bağımsızlığını koruma açısından kolay geçmedi. 1994 yılının Ekim olayları ve darbe girişimini hatırlıyorsunuz. Yalnız ve yalnız halkın devlete, iktidara, devlet başkanına olan inancı ve güveni o faciayı önledi. Fakat o sırada da Gence`de iktidar işte bu suç örgütlerinin eline geçti. Onlar askeri güçlerini öyle örgütlemişlerdi ki, eğer halkın birliği, devleti desteği olmasaydı, kendi silahları ile çok kan döker, çok cinayetler işleyebilirlerdi.

Bundan önce Lenkeran olayları yaşandı. Onu da asla unutmamak lazım. Bu, korkunç bir dönemdi. 1993 yılında Bakü`de, Azerbaycan`ın diğer bölgelerinde durum gergin iken bölücü, cinayet grupları, çeteler Azerbaycan ordusunun büyük bir bölümünü - üç binin üzerinde kişiden oluşan hazır heyeti, silahı, mühimmatı, araçları Lenkeran bögesine takviye edip, orada kendi devletini kurmak ve Azerbaycan`ı bölmek istiyorlardı. Biz ise onu top tüfekle değil, halkın gücüyle durdurduk. Biz halkın, Lenkeran`ın, bu bölge insanlarının Azerbaycan devletine, devlet geleneğine, Azerbaycan devlet başkanına olan güvenine dayanarak onun önüne geçtik.

Nihayet, 1995 Mart olayları ve Azerbaycan`da tekrar devleti zor, silah, şiddet kullanarak yıkma ve iktidarı ele geçirme girişimi oldu. Burada artık hem yabancı gizli servis hizmetleri, hem ülke içinde bulunan muhalif güçlerin hepsi büyük bir silahlı grubun - OMON`un bünyesinde örgütlendi. Tuhaf bir durum. Ben parlamentoda dünkü konuşmamda da söyledim, bugün de söylüyorum, tarih herkese bir ibret olmalı. Biz tarihten ibret almalıyız. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin faaliyetini çok takdir etmekle birlikte parlamento içinde yaşanan anlaşmazlıkları da iyi biliyoruz. Kendi özel, grup çıkarlarını ulusal, devlet çıkarlarının önünde tutan ve Azerbaycan`ın o zor döneminde iktidar kavgası yapan güçleri de tarihi belgelerden biz iyi biliyoruz. Şimdi aynı şey tekrarlanıyor.

1995 yılının Mart ayında tüm o güçler - Azerbaycan devletinin ve cumhurbaşkanının faaliyeleri sonucunda 1993 yılında silahlı cinayet gruplarının elinden kurtulmuş ve saklanmış güçler işte bu OMON grubunun bünyesinde bir araya gelip tekrar iktidarı devirme girişiminde bulundular. Soruyorlar,- neden, niçin? Yine de Azerbaycan`ı bölmek, yine de tahrip etmek, kan dökmek için? Sırf birileri iktidarı ele geçirmek, koltuğa oturmak istediği için. Kendi kişisel çıkarlarını devletin, ulusun, halkın çıkarlarının önünde tutan ve devleti yönetmek olanağından, yeteneğinden yoksun kişiler iktidar kavgası yaparak 1995 Mart olaylarına katıldılar.

Fakat Azerbaycan devleti artık kendini toparlamıştı. Azerbaycan devleti gücünü gösterdi ve bu darbe girişimini de önledi. Daha sonra yapılan çeşitli sabotajlar, terör girişimleri de işte bu iç düşmanların dış düşmanlarla beraber Azerbaycan`a karşı kötü amaçla gerçekleştirdikleri eylemlerdir.

Ben bu bayram günü büyük onurla, gururla söyliyorum:

Bizim Azerbaycan halkına hizmetimiz şudur ki, biz halkımızın tüm bu zor aşamalardan geçmesini sağladık ve cumhuriyetimizin bağımsızlığını koruduk, sürdürdük, pekiştirdik.

Biz Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin mirasçılarıyız. 1991 yılında Azerbaycan`da bağımsızlık ilan edildiğinde şunlar yazıyordu, 1920 yılında kaybedilmiş bağımsızlık yeniden sağlanıyor. Bugün ben bizim Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin sadakatlı ve layıklı mirasçıları olduğumuzu gururla söyleyebilirim.

Azerbaycan`da 1918, 1919, 1920`li yıllarda temeli atılmış demokrasi, demokratik devlet geleneği gününümüzde de cumhuriyetimizde hızla uygulanıyor, geliştiriliyor. Şu son yıllarda Azerbaycan`ın zorlu koşullarda çok önemli başarıları bulunduğunu düşünüyorum.

Birinci ve en büyük başarımız şudur ki, biz halkımızı bu belalardan, çeşitli darbe girişimlerinden kurtardık ve Azerbaycan`da yurtiçinde sosyopolitik istikrarı sağladık. Bu istikrar Azerbaycan`ın her vatandaşı için vazgeçilmezdir. Bu istikrar her vatandaşın haklarının korunmasının sağlıyor. Bu istikrar Azerbaycan`da demokratik, laik hukuk devletinin kurulması sürecinin uygulanması için uygun bir ortamı sağlamaktadır. Bu istikrar Azerbaycan`da politik, ekonomik reformların uygulanması için çok önemli bir araçtır. Bu yüzden de bu, bizim en büyük başarımızdır. Ben eminim, biz halkın beraberliği ve Azerbaycan devletinin, hükümetinin doğru politikası sayesinde bu istikrarı bundan böyle de güçlendirecek, koruyacak ve sürdüreceğiz.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti az yaşadı, temel yasayı - Anayasayı kabul edemedi. Biz 1995 yılında demokratik, bağımsız bir devlet olarak genel seçimlerle Azerbaycan`ın ilk demokratik Anayasasını kabul ettik. Bu, bizim temel yasamızdır ve biz bununla gurur duyabiliriz.

1995 yılının Kasım ayında çok partili düzende demokatik, özgür seçimler yapılarak Azerbaycan`ın ilk parlamentosu kuruldu. Sonuç olarak Azerbaycan`ın halk tarafından seçilmiş hükümeti, halk tarafından takdir edilmiş ve onaylanmış Anayasası, halk tarafından seçilmiş parlamentosu, halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı bulunuyor.

Biz Azerbaycan`da iç istikrarı sağlayarak doğru, gerçekçi, iyi düşünülmüş iç ve dış politikayı belirledik ve onların uygulanmasını sağlıyoruz. Azerbaycan`ın dış politikası barışçı bir politikadır, dünyanın tüm ülkeleri ile karşılıklı yarara dayalı ilişkiler kurma, barışı, huzuru koruma, komşulara sıcak, huzurlu barış ortamında yaşama, tüm diğer ülkelerle de sıcak ilişkiler kurma ve tüm alanlarda kapsamlı işbirliği yapma politikasıdır. Biz bu politikamızı kararlı bir şekilde uyguluyoruz ve bundan böyle de uygulayacağız. Uluslararası kuruluşlarda - Birleşmiş Milletler`de, AGİT`te, Avrupa Birliği`nde, Avrupa Konseyi`nde, İslam Konferansı Örgütü`nde, başka kurumlarda Azerbaycan hakettiği yeri almıştır. Dünyanın birçok ülkeleri ile doğrudan ilişkiler kurulmuştur, pek çok anlaşma, sözleşme imzalanmıştır, onlar uygulanmaktadır. Böylece, hem siyasi hem ekonomik ilişkiler genişliyor, gelişiyor.

Biz demokratik bir devlet olarak dünyanın tüm demokratik devletleriyle ilişki kurmayı politikamızın önemli bir unsuru olarak değerlendiriyoruz ve ileride de öyle değerlendireceğiz. Biz demokratik ülke olarak henüz genç bir ülkeyiz ve genç birisi olarak hem ülkemizde demokrasiyi yerleştirmeye, kurmaya çalışıyoruz, hem de demokrasi bakımından gelişmiş devletlerin birikimlerini kullanıyoruz ve bundan böyle de kullanacağız. Başka devletlerle, ülkelerle ilişkilerimizde bu konular önemli bir yer edinmiştir.

Biz Ermenistan-Azerbaycan sorununun barışçı yoldan çözümünden yanayız. Artık dört yıldır savaş yapılmamaktadır. Biz dört sene önce imzaladığımız ateşkes sözleşmesini uyguluyoruz, ateşkesi sürdürüyoruz ve bundan böyle de sürdüreceğiz.

Biz sorunun barışçıl çözümünün mümkün olduğunu düşünüyoruz. AGİT Minsk Grubunun, Minsk Grubu eşbaşkanlarının - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa`nın, Minsk Grubu üyelerinin çalışmaları ve kendi çalışmalarımızla sorunu barışçı yoldan çözmeye çalışıyoruz. Bugün ben birkez daha beyan ederim ki, biz bu sorunun barışçıl yoldan çözüme bağlanmasından yanayız ve ateşkes düzenini bundan böyle de koruyup sürdüreceğiz.

Diğer ülkelerle bizim ekonomik ilişkilerimiz de çok yaygındır. Siz bunu iyi biliyorsunuz, bunların sonuçlarını da çok iyi biliyorsunuz. Şimdi Azerbaycan`ın ekonomisine, ülkemizle ekonomik ilişkiler kurmaya büyük ilgi vardır. Biliyorsunuz, 1994 yılında dev bir anlaşma- "Asrın Mukavelesi", Haza Hazar Denizi`nin Azerbaycan sektöründe bulunan üç petrol yatağında ortak çalışmaların yürütülmesi için 11 şirketle anlaşma imzalanmıştır. Artık bu anlaşma uygulanıyor, Çırak yatağından petrol elde ediliyor ve bu petrol ihraç ediliyor. Biz yaptığımız işlerin sonuçlarını görüyoruz.

Bunun ardından daha 8 sözleşme imzalandı. Pek yakında yeni sözleşmeler imzalanacaktır. Haziran başında Azerbaycan`da beşinci uluslararası petrol-gaz sergisi yapılacaktır. Böylece, Azerbaycan uluslararası alanda kendi politikasıyla, ekonomisinde uyguladığı politikalarla, ekonomik ilişkilerle dünyanın büyük petrol merkezi olarak eski itibarına yeniden kavuşuyor ve Azerbaycan`ın petrol endüstrisi, petrol yatakları hem halkımız için, hem de bizimle ortak çalışmalar yapanlar için büyük yarar sağlayacaktır.

Azerbaycan`ın iç politikasında yürüttüğümüz çalışmaları da siz biliyorsunuz. Azerbaycan`da demokratik, laik, hukuk devleti kuruluyor. Azerbaycan Anayasasının insan hakları konulu maddelerinin hepsi uygulanıyor. İnsan hakları korunuyor, insan haklarına uyuluyor. Biz bu alanda bir hayli iş gördük, fakat tüm işleri bitirdiğimizi söyleyemem. Bu, öyle bir alandır ki, buna hep özen gösterilmesi gerekir ve biz de bunu yapıyoruz. Bu alana olan ilgimizi ve bu koldaki faaliyetimizi gösteren unsurlardan biri de şudur ki, biz bir yandan Azerbaycan`da suç işlemelerle karşı mücadele verdik, silahlı suç örgütlerini etkisiz hale getirdik, Azerbaycan halkını kurtardık. Bakü`de yasadışı, makinalı tüfeklerle rahatça dolaşan kişiler artık yoklar, eğer bu tür kişiler ortaya çıkacak olursa, hemen emniyet organları tarafından etkisiz hale getiriliyor. Azerbaycan`da suçlara karşı mücadele güçlenmiştir ve bunun sonucunda da huzur sağlanmıştır, sosyopolitik istikrar elde edilmiştir. Bu politikaya bundan böyle de devam edilecektir.

Fakat bununla birlikte, biz ceza önlemlerinin insancıllaştırılması alanında da pekçok çalışmalar yaptık ve yapıyoruz. Hukuk reformlarını uyguluyoruz, bu alandaki önlemlerimiz sonucunu veriyor. Biliyorsunuz, Doğu dünyasında ilk defa Azerbaycan`da sene başından idam cezası kaldırıldı. Bu, Azerbaycan devletinin, hükümetinin ne kadar demokratik, ne kadar insancıl olduğunu dünyaya birkez daha sergilemiş oldu.

Suç işleyerek ceza alanlara da birçok af düzenlemeleri uygulanmıştır. Benim aldığım kararlarla son üç yılda hapis giyen 1800 kişi affedilmiştir. Benim girişimim üzerine ve Milli Meclis`in aldığı kararla üç af yasası çıkmış, 37 bin Azerbaycan vatandaşı af yasasından yararlanmış, onların çoğu hapishanelerden saliverilmiştir. Tüm bunlar bizim bir yandan yasal düzeni pekiştirme, öte yandan da ceza yasalarının insancıl amaçlarla yumuşatma çizgimizi, aynı zamanda kişilere merhametle, insanca davrandığımızı gösteriyor. Biz bu politikamızı bundan böyle de uygulamaya devam edeceğiz.

Azerbaycan`da demokrasinin yerleşmesi, geliştirilmesi için tüm olanaklar sağlanmıştır. Basın, vicdan, ifade özgürlüğü, siyasal çoğulculuk - hepsi sağlanmıştır ve ileride de sağlanacaktır. Belki birileri bunun az olduğunu düşünüyordur. Azerbaycan için bunların az olduğu söylenemez. Herkes bu hak ve özgürlüklerden gereği kadar yararlanmalı. Kimseye bir kısıtlama yoktur. Azerbaycan`da kişi özgürdür, bağımsızdır, kendi özgür düşüncesini heryerde ifade edebilir, hiçkimse bunu kısıtlayamaz.

Devletin yapılanması alanında reformlar uygulanıyor ve ileride de uygulanacaktır. Biz ekonomi alanında çok önemli reformlar yapıyoruz ve bunlardan da olumlu sonuçlar alıyoruz. Bunlar ortada. Biz 1994 yılından itibaren bu reformları kararlı bir şekilde uyguluyoruz. Genel olarak, ekonomide liberalizasyon, dış ticaretin liberalizasyonu, ithalat-ihracat işlemlerinin tam serbestçe yapılması Azerbaycan ekonomisinde büyük olumlu değişikliklere yol açmıştır.

Özelleştirme programı kabul edilmiştir ve kararlı bir şekilde uygulanıyor. Belirtmek isterim ki, bu da olumlu sonuçlar veriyor. Küçük işletmelerin özelleştirilmesi sona ermek üzeredir. Şimdi büyük özelleştirme, yani orta ve büyük ölçekli işletmelerin özelleştirilmesi ve hisse senetli kuruluşlara dönüşmesi süreci başlamıştır. Bunları da tutarlı bir şekilde ardıcıl olarak uyguluyoruz ve uygulayacağız. Özelleştirme, dış ticarette serbestlik tanınması sonucunda, genel olarak, Azerbaycan nüfusunun hem gıda, hem diğer tüm tüketim malları ihtiyacının karşılanması alanındaki sorunlar tamamen çözülmüştür. Şimdi Azerbaycan`ın heryerinde herkes canı istediğini alabiliyor ve dilediği şekilde serbest ticaret yapabiliyor. Tüm bunlar özelleştirmenin ve ekonomik reformların olumlu sonucudur.

Tarım sektöründe yapılan reformlar daha büyük sonuçlar veriyor. 1996 yılında kabul ettiğimiz Toprak reformu yasası kararlılıkla uygulanıyor. Toprak arazilerinin büyük bir bölümü özel mülkiyete geçmiştir. Memnunlukla kaydederim ki, temlik edilen arazilerden daha bol ürün elde ediliyor, daha verimli değerlendiriliyor. Tarımda hayvancılık sektörü tamamen özelleştirilmiştir ve bunun olumlu sonuçları ortadadır. Azerbaycan`da et ve süt ürünlerinin, tüm hayvan ürünlerinin bu denli bol olması sırf özelleştirmenin sonucudur. Bu süreç devam ediyor ve bundan böyle de devam edecektir. Kısacası, Azerbaycan, piyasa ekonomisinin kurulması yolunu izliyor, bu yolda ilerliyor ve ilerleyecektir.

Tüm Azerbaycan vatandaşlarını temin ederim ki, bağımsız Azerbaycan`ın devlet sistemi konusunda izlediği yol demokrasi yoludur, insan haklarının korunması yoludur. Ekonomi alanında izlenen yol piyasa ekonomisinin kurulması, açık kapı politikası, dünya ekonomisine çok yoğun bir şekilde entegre olma yoludur. Biz bu yolda ilerleyerek çok başarı kazandık ve umarım, ileride daha büyük başarılar elde edeceğiz.

Uygulanan reformlar sonucunda ekonomi alanında pozitif göstergeler elde edilmiştir. Bu göstergeler şundan ibaret, gayri safi yurtiçi hasıla 1997 yılında yüzde 5.8 artış kaydetmiştir, 1998 yılının ilk dört ayında ise yüzde 8.5 artış sağlanmıştır. Bir düşünün, önceki yıllarda - 1991-1992 ve daha sonraki yıllarda gayri safi yurtiçi hasıla her yıl yaklaşık yüzde 20, 21, 22 oranında bir düşüş yaşıyordu. 1996 yılında biz bunu durdurduk, 1997 yılında ise yüzde 5.8 artış sağladık, 1998 yılının ilk dört ayında ise yüzde 8.5 arttı.

Sanayi üretiminde 1990 yılından itibaren bir gerileme yaşanıyordu. 1996 yılında bunu da durdurmayı başardık. 1997 yılında ise küçük de olsa, bir artış sağlanmıştır. Bu kendi başına çok olumlu bir gelişmedir - sanayi üretimi yüzde 0.3 artmıştır, 1998 yılının ilk dört ayında ise yüzde 0.4 oranında bir artış olmuştur. Bunlar çok iyi verilerdir.

Biz para ve finans dolaşımında da güzel sonuçlar elde ettik. Biliyorsunuz, Azerbaycan enflasyon altında eziliyordu. 1994 yılında enflasyon oranı yüzde 1600`dü. Biz bunun giderek inmesini sağladık ve son iki yılda enflasyon , neredeyse, yok gibi, yahut dünyanın en gelişmiş devletleri ile aynı düzeydedir. Manatın değeri her geçen gün artıyor ve geçtiğimiz dört ayda manat dolara karşı yüzde 4 değer kazanmıştır.

Azerbaycan`a yatırım, genel olarark, sermaye yatırımı artmıştır. Geçen sene bu artış yüzde 60-70 oranında gerçekleşmişti. Bu sene ilk dört ayda ise o düzeylere kıyasla yüzde 60 artmıştır. Yabancı yatırımın Azerbaycan`a akını her geçen yıl artıyor. Geçen sene yabancı yatırım hacmi 1 milyar 300 milyon Amerikan doları olmuştur. Bu rakama göre Azerbaycan Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri arasında en birinci yerdedir. Azerbaycan`da kişi başına yatırım 160 dolardır. Bunlar hem bugün, hem ilerisi için çok önemli verilerdir.

Ben bizim açık kapı politikası yürüttüğümüzü söyledim. Şimdi Azerbaycan`a çok yatırım yapılıyor ve bunlar sadece petrol ve doğalgaz endüstrisine değil, birçok diğer alanlara da yapılıyor. Biz onların Azerbaycan`a gelmesi ve Azerbaycan`da faaliyet göstermesi için tüm olanakları sağladık. Öncelikle bizim kabul ettiğimiz yasalar onlar için uygun ortamı sağlamıştır. Bu yasaların yanı sıra, ben birçok yeni kararlar aldım. Azerbaycan`a gelen yabancı yatırımın daha da artması için gerekli koşullar bundan böyle de sağlanacaktır. Herhalde, biz bugünkü durumdan büyük memnunluk duymalıyız diye düşünüyorum.

Tüm bunların sonucunda Azerbaycan`da insanlar daha iyi yaşam düzeyine kavuşmuşlar. Örneğin, çalışan ücretleri geçen sene yüzde 60 artmıştır. Bu sene ilk dört ayda ekonomide çalışan ücretleri yüzde 38 artmıştır. 1997-1998 yıllarında çoğu emeklinin maaşı yaklaşık iki katı artmıştır. Bütçe kaynaklı ücretlerde yüzde 50 oranında artış gerçekleşmiştir.

Tüm bunlar, kuşkusuz ki, olumlu rakamlardır. Ben anlıyorum, Azerbaycan vatandaşlarının bugün istedikleri gibi yaşaması için bunlar henüz yeterli değildir, pek çok sorun bulunuyor, zorlu, sıkıntılı koşullarda yaşayan insanlar vardır. Göçmen kamplarında, çadırlarda barınan, yerlerinden, yurtlarından sürülmüş kişiler bizi bilhassa kaygılandırmaktadır. Onların durumu bizi çok endişelendiriyor. Biz tüm bunlara odaklanmış bulunuyoruz. Yapılan çalışmaların ülke nüfusunun tüm kesimlerine şu veya bu şekilde katkısı oluyor ve bundan böyle de olacaktır.

Ben bugün beyan ederim ki, özelleştirme, ekonomi reformlarının, toprak reformunun uygulanması, kişilere özgürlük verilmesi, işverenlere yapılan yardım, gösterilen ilgi cumhuriyetimizde girişimcilik faaliyetinin her geçen gün gelişmesi - tüm bunlar Azerbaycan ekonomisinin filizlenmesi ve kalkınmasına yol açacaktır.

Tüm bunlar şunu gösteriyor ki, biz bağımsz Azerbaycan`da çok zorlu koşullarda, birçok sorunlarla karşılaşarak bağımsızlığımızı her geçen gün pekiştiriyoruz, geliştiriyoruz. Azerbaycan, bağımsız bir devlet olarak son dönemlerde, yani 1990`lı yıllarda bağımsızlık kazanmış devletler arasında bağımsızlık bakımından kimi zaman örnek gösterilen bir ülke oldu.

Tüm bunlar bizim zenginliğimizdir. Biz bunlarla gurur duyuyoruz. Azerbaycan halkının bu yolda büyük kayıpları da oldu. Ben söyledim,- bu, 80 yılda halkımız büyük felaketler yaşadı, kurbanlar verdi, kayıpları oldu. Biz Azerbaycan topraklarını korumak için şehitler verdik. 20 Ocak trajedisi nedeniyle şehitlerimiz oldu. Biz tüm bu şehitlerin anısını kalbimizde hep canlı tutacağız. Bugün, bu bayram gününde şehitlerimizin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.

Allah tüm şehitlere, Azerbaycan halkının tüm kurbanlarına rahmet eylesin.

Değerli dostlar!

Değerli kardeşler!

Bugün biz Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin 80.kuruluş yıldönümünü büyük gurur, şükran duygusuyla kutluyoruz. Bugün biz Azerbaycan`da bağımsızlığın, demokrasinin temellerini atan insanları büyük şükranla anıyoruz. Bugün biz 80 senelik yolumuzu birkez daha inceliyoruz. Başarılarımızla gurur duyuyoruz, kayıplarımıza üzülüyoruz. Fakat biz önümüze bakıyoruz. Azerbaycan`ın bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi için artık tüm koşullar oluşturulmuştur. Bugün Azerbaycan`ın bağımsızlığı sağlanmıştır ve bu bağımsızlığın güvenli ellerde olduğundan emin olabilirsiniz.

Ben bugün Azerbaycan`ın ulusal özgürlüğü, bağımsızlığı yolunda hizmet göstermiş, canını feda etmiş kişilerin ruhu önünde eğiliyorum. Azerbaycan halkını, Azerbaycan`ın tüm vatandaşlarını temin ederim ki, biz bundan böyle de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin sadık mirasçıları olacağız, halkımızın ulusal özgürlüğünü koruyacağız, savunacağız. Biz Azerbaycan`ın bağımsızlığını gözümüz gibi sakınacağız ve her geçen gün pekiştireceğiz, daha üst zirvelere taşıyacağız!

Yaşasın Azerbaycan halkı!

Yaşasın yıkılmaz, ebedi, bağımsız Azerbaycan!

Çeviri 29 mayıs 1998 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır.