Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, 9 Mayıs Zafer Bayramı dolayısıyla düzenlenen törende konuşması - 9 Mayıs 2001

Değerli gaziler!

Sayın bayanlar ve baylar!

Sizi tüm Azerbaycan halkını, Azerbaycan'ın tüm vatandaşlarını Zafer günü dolayısıyla, Nazi Almanyası'na karşı zaferin 56.yıldönümü dolayısıyla yürekten kutlarım. Size, tüm Azerbaycan halkına, Azerbaycan vatandaşlarına barış, huzur, refah dilerim.

Bu, Zafer günü tüm dünya ülkeleri için önemli bir olaydır. Zira 9 Mayıs 1945'te Nazi Almanyası'na karşı zafer kazanıldı, faşizmin tüm insanlığa getirdiği ve getireceği felaketlerin önüne geçildi. Onun için de bu Zafer Gününü dünyanın dört bir köşesinde kutluyorlar. İkinci Dünya savaşında Nazi Almanyası'na karşı savaş veren ülkeler ve hatta İkinci Dünya savaşına katılmayan insanlar, ülkeler, devletler şunu iyi biliyorlar, eğer mayıs 1945'te Alman faşist güçleri, o dönemde Sovyet ordusunun Almanya'da askeri operasyonlarını yöneten Mareşal Jukov ve onun silah arkadaşları ile teslim belgesini imzalamamış olsalardı, faşizm tüm dünyayı saracaktı.

Faşizm dünyaya ne denli facialar yaşattı, insanlara ne denli felaketler getirdi - bunu herkes iyi biliyor. İkinci Dünya savaşı işte Nazi Almanyası'nın, Hitler ordusunun dünyaya egemen olma iddiası ile başladı. Bilindiği üzere, onlar çok kısa sürede Avrupa'nın birçok ülkelerini işgal ettiler, halkları ezdiler. Daha sonra Sovyetler Birliği'ne, yani hem askeri yönden, hem insanların vatanı savunma azmi, yurtseverlik duyguları bakımından kendileri için en tehlikeli ülkeye, halka saldırdılar. Savaş çok acılı bir savaş oldu. İkinci Dünya savaşı tüm Avrupa'yı, hatta bırakın Avrupa'yı, birçok başka kıtaları da sardı. Bilindiği gibi, Uzak Doğu'da bu savaşa Japonya'da katılmıştı. Avrupa'nın bazı faşist devletleri de bu savaşa katıldı. Ancak insanların yaşama arzusu, insanlığın böyle bir tehlikeyi önlemek için birlik olması Nazi Almanyası'na karşı zafer elde edilmesinin temelini oluşturdu ve nitekim 20.yüzyılda tüm dünya, insanlık bu felaketten kurtulmayı başardı.

Sovyetler Birliği, Alman faşizminin yenilgiye uğratılması ve ona karşı zaferin kazanılmasında kritik ve başlıca rol oynamıştır. Bilindiği üzere, Hitler ordusunun askeri birlikleri ansızın Sovyetler Birliği'nin sınırlarını ihlal ederek saldırıya geçtiler ve çok yoğun bir saldırı gerçekleştirdikleri için o dönemde Sovyetler Birliği'nin Avrupa bölümü Nazi Alman ordusunca işgal edilmişti. Artık Hitler ordusu Moskova'nın hemen yakınına kadar gelmişti. Stalingrad'da olüm-kalım savaşı veriliyordu. Hitler ordusu Kafkasya dağlarına kadar ilerlemişti ve tarihten herkes iyi biliyor, Kafkasya'yı, özellikle Azerbaycan'ı, Bakü'yü işgal etmek Hitler'in savaş stratejisinin temel doğrultularından biri idi. Fakat yurtsever insanların ve bir ittifaka katılan ülkelerin, yani SSCB, Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Britanya'nın, aynı şekilde işgal edilmesine rağmen Fransa'nın ortak çabaları sonucu Nazi Almanyası, Hitler ordusu bozguna uğratıldı.

Biz bugün gururla söyleyebiliriz ki, zaferin elde olunmasında Azerbaycan halkının, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin de payı vardır. Üstelik çok büyük payı vardır. Bu da şudur ki, o dönemde Azerbaycan Cumhuriyeti nüfusunun 600 bin kadar askeri silah altın alındı, onlar kahramanca savaştılar, kahramanlık sergilediler ve Azerbaycan oğlunun ne tür üstün ahlaki, fiziksel özelliklere, yurtseverlik duygularına sahip olduğunu kanıtladılar. Biz bu savaşta büyük kahramanlıklar göstermiş ve Sovyetler Birliği Kahramanlık Madalyasını almış yurttaşlarımızı bugün anıyoruz.

Bugün biz Azerbaycan'ın kahraman evladı, savaşın başlamasından ta ki ölene kadar ön safhalarda, cephede savaşarak kahramanlık göstermiş bir kumandanın - Soveyteler Briliği Kahramanlık Madalyası ile iki kez ödüllendirilen Hezi Aslanov'un mezarı önünde toplanmışız. Bu, asla bir rastlantı değildir. Zira biz burada, kahramanlıkta en üst noktaya ulaşmış Hezi Aslanov'un mezarı önünde zaferin 56.yıldönümünü kutlayarak, Azerbaycan'ın tüm gözüpek evlatlarının kahramanlığına, vatanı savunmak için gösterdikleri kahramanlıklara yönelik tutumumuzu, büyük saygı ve sevgimizi ifade ediyoruz. Aynı zamanda Hezi Aslanov'un mezarı önünde baş eğmek suretiyle Büyük Vatan savaşında, İkinci Dünya Savaşında ölmüş yurttaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Nazi Almanyası'na karşı zafer kazanılmasının Azerbaycan için bir diğer özel önemi şudur ki, cesur, kahraman Azerbaycan evlatları cephede savaştıkları zaman Azerbaycan vatandaşları,bu savaşta zaferi sağlayacak en önemli araçlardan biri olan petrol ve petrol ürünlerinin çıkarılması, üretimi ile ilgileniyordu. Gece gündüz petrol işletmelerinde petrol üretimi yapılıyor, petrol ürünleri üretiliyordu. Tüm bunlar kesintisiz olarak cepheye sevkediliyordu. Şimdi bazı filmleden örnekleri izlerken bir yandan şaşırıyorsun, böyle bir kahramanlığın gerçekten akılalmaz bir şey olduğunu düşünüyorsun.

Öte yandan Azerbaycan'ın hem cephedeki askerlerinin kahramanlıklarıyla, hem yurt içindeki insanlarının özverileriyle zafere büyük katkıda bulunmasından gurur duyuyorsun. İkinci dünya savaşı süvarilerin, piyada erlerin savaşı değildi. Bu, motorların savaşıydı. Bu, avcı uçakların savaşı, bombardıman uçaklarının savaşıydı. Ne var ki petrol ürünleri olmasa idi, bunlar çalışamazdı ve zaferi sağlayamazdılar. O sırada Sovyetler Birliği genelinde üretilen petrolün yüzde 70'ten fazlası Azerbaycan'da, Bakü'de üretiliyordu ve Hazar Denizi aracılığıyla cepheye sevkediliyordu.

Bir düşünün, Hitler ordusunun askeri birlikleri Kafkasya'da konuşlanmış, Dağıstan sınırlarına yaklaşmışlardı. Bakü'ye saldırmaq istiyorlardı. Bilindiği üzere, Hitler ordusunun birkaç uçağı gelip Azerbaycan semalarında boy göstermişti. Artık tüm dünya biliyor ki, Hitler'in büyük doğum günü pastasının üzerinde Azerbaycan'ın haritası, Bakü gösterilmişti. İşte o dönemde onlar konuşuyorlardı ki, Bakü'yü elegeçirmiş olursak, zafer kazandık sayılır. Bunda bir gerçek payı vardır. Zira Stalingrad'da şiddetli savaşlar yaşanıyordu. Kuzey Kafkasya Hitler ordusu askeri birliklerinin işgali altında bulunuyordu. Ural'da, Orta Asya'da, diğer yerlerde silahlar, tanklar, uçaklar üretiliyordu. Fakat tüm bu motorların çalışması için temel koşul petrol, petrol ürünleri idi. Onun için Hitler buraya can atıyordu, Bakü'yü ele geçirmek istiyordu. Fakat bunu başaramadı. Zira vatanı savunan askerler kahramanlık gösterdiler ve Hitler ordusu Azerbaycan'a giremedi.

Daha sonraki dönemi biliyorsunuz. Özellikle Amerika Birleşek Devletleri, Büyük Britanya ile ittifakın kurulmasından ve 1944 yılında Hitler ordusuna karşı Avrupa'da ve Kuzey Afrika'da ikinci cephenin açılmasından sonra Sovyet ordusunun kararlı taarruzları başladı. Sovyet ordusu Hitler ordusunu Sovyetler Birliği sınırlarından dışarı atmakla kalmadı, aynı zamanda Avrupa'da özellikle Doğu Avrup'da Nazi birliklerini yok etti ve böylece o halkları da kurtardı.

Savaşın tarihçesi kapsamlıdır. Bu konuda çok şey anlatmak mümkün. Fakat ben birkaç unsura değinerek, hem bugünkü kuşaklara, hem gelecek kuşaklara İkinci Dünya savaşının ne kadar korkunç, ne kadar zorlu ve tüm insanlık için ne kadar tehlikeli olduğunu birkez daha hatırlatmak istiyorum. İkinci Dünya savaşı, hem boyut hem verdiği zararlar hem insan kaybı bakımından dünya tarihinde yapılan savaşların hemen hemen en büyüğüdür. Faşistler işgal ettikleri yerlerde herşeyi yıkıyorlardı. Yalnız Sovyetler Birliği'nden savaşlarda, işgal edilmiş topraklarda 27 milyon kişi hayatını kaybetti. Azerbaycan'dan savaşa giden 600 bin kişiden 300 bini geri dönmedi. Herkes bunlardan ders almalı, sonuç çıkarmalıdır.

Doğru, İkinic Dünya savaşından sonra büyük savaşlar yaşanmadı. Fakat dünyanın farklı köşelerinde bölgesel savaşlar çıktı. Fakat ne yazık ki, bu bölgesel savaşları yapanlar, yahut bu girişimde bulunanlar İkinci Dünya savaşından sonuç çıkarmadılar.

Dünyanın birkaç bölgesinde askeri ihtilaflar bulunuyor. Onlardan biri Kafkasya'dır, Güney Kafkasya'dır. Özellikle Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırısı, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmesi. Aynen o Alman faşistleri gibi, Hitler gibi, Hitler yandaşları gibi Ermeniler de işgal ettikleri yerlerde herşeyi yıkmışlar. Yüzyıllar boyunca bu bölgelerde yaşayan, kendileri için şehir, yerleşim yerleri inşa eden, üretim işletmeleri, eğitim tesisleri yapan kişilerin, yaklaşık 100-200 yıllık emeği sonucu kurulan kentler, köyler yerle bir edilmiştir. Ermeni işgalcilerin Hitler ordusundan, Nazi Almanya'sından pek bir farkı yoktur. Onun için de ben bazı ülkelerin, devletlerin, halkların İkinci Dünya savaşından ve sonuçlarından gereken dersi almadıklarını söylüyorum.

İşgal altındaki Azerbaycan toprakları kurtarılacak, toprak bütünlüğü yeniden sağlanacaktır. Yerinden, yurdundan göç etmek zorunda kalan yurttaşlarımız kendi topraklarına geri dönecekler. Fakat bu, işin birinci kısmıdır. Bunu başarmalıyız ve başaracağız. Fakat işin ikinci kısmı, işte o yerle bir olmuş topraklarda yeniden hayat kurmak, insanların yaşamını sürdürmesi için uygun koşulları sağlamak gerekir. 20.yüzyılın sonunda Azerbaycan çok acı ve sıkıntılar yaşadı, bugün de sıkıntılar vardır. Fakat bununla birlikte biz geleceğe iyimser bakıyoruz.

Hitler ve onun ordusu hemen hemen dünyanın en büyük askeri teknik potansiyelini seferber ederek İkinci Dünya savaşını başlattı ve sonunda ise yenildi, bozguna uğradı. Faşizm insanların hafızasında tüm dünyanın yaşadığı bir facia, bir veba olarak kalacaktır. Ancak insanlık faşizmin tekrar ortaya çıkmasına izin vermez. Keza şimdi değişik bölgelerde savaş çıkaranlar ve bilhassa kendi ülkemiz hakkında, Azerbaycan'a saldıranlar hakkında söylemek istediğim şudur ki, onlar asla temize çıkmayacaklarını bilmelidirler. Onlar bugün Şuşa'nın işgalini bayram olarak kutluyorlar, fakat onlar bunun hep böyle olacağını sanmasınlar. Asla! Yüzyıllardan süregelen tarihin bu tür olayları artık kitaplarda anlatılmıştır. Tüm bunlar bir biliniyor - saldırgan her zaman cezasını almalıdır. Saldırgan cezasını bulmaldıır. İnsanları vahşice öldüren, hastaneleri, okulları yıkan, evleri yakan kişiler cezalarını bulmalıdır ve bulacaklar.

Bir grup gazimiz bugün burada bulunuyor. Onlar bizim toplumumuzda en saygıdeğer insanlardır. Onlar ölümü göze aldılar, kendilerini alevlerin içerisine attılar, mermilerin karşısına atladılar. Çoğu hayatını kaybetti. Ölmeyenler ise yaralandılar, çok acı çektiler. Ne büyük mutluluk ki, onlar bugün bizimle bir aradalar, yaşıyorlar. Allah'tan dileğim, onlar hep yaşasınlar. Onun için gazilere, hem savaş gazilerine, hem İkinci Dünya savaşında Azerbaycan'da yararlık gösteren insanlara, emektarlara - ki ben onları eşit değerlendiriyorum, - özel ilgi gösterilmelidir, hep saygı duyulmalıdır, vatanın korunması, faşizme karşı zaferin kazanılması alanında onların gösterdikleri yararlıklar asla unutulmamalıdır.

Burada, gazilerle görüşmemde birkaçı bana söyledi ki, Siz bayramımızı bize geri verdiniz. Biliyorsunuz, ben gerçekten bununla gurur duyabilirim. Zira 1991-92-93 yıllarında Azerbaycan'da Zafer bayramının kutlanması yasaklanmıştı. Hatırlıyorum, ben Nahçıvan'da çalıştığım sırada biz Zafer bayramını hep kutlar, gazilerle bir araya gelirdik. Orada da cephede savaşmış, kahramanlık göstermiş pekçok kişi bulunuyor. Onlarla buluşurduk. Fakat ne yazık ki, o dönemde kendilerini "büyük demokrat" diye adlandıran Halk Cephesi iktidarı onlara düşman gözüyle bakıyordu.

Ben hatırlıyorum, Nahçıvan'da çalıştığım sırada Halk cephesi temsilcilerinden birini Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ne Başbakanı olarak atadım. Gaziler ona gider, o da bunları kovarmış. Sonra ise söylermiş, hani yılanın sevmediği bir ot vardır, aynen ben de onun kadar sevmem şu gazileri. Bakın, ne kadar iğrenç düşünceli, ne kadar ahlaksız kişilerdi. Tabii ki, onlar kendilerini "demokrat" diye adlandırarak şunu bilmiyorlar, yahut bilmek istemiyorlar - oysa tüm bunlar tarih kitaplarında yazıyor,- 1941-1945 yılları Azerbaycan halkı için çok zor yıllar oldu. Ben o yılları yaşamış birisiyim. Şimdi bazen bir yerde elektrikler gittiğinde, bir yerlerde doğal gaz kesildiğinde, ne bileyim, bir yerde bir eksiklik olduğunda yaygarayı basıyorlar ve - ki şimdi böyle bir terim ortaya çıkmıştır - "toplu eylem" yapmak istiyorlar.

Fakat o dönemde ben kendim o hayatı yaşadım, o kişileri gördüm. Biz elektriğin ne olduğunu bilmiyorduk, doğal gazın ne olduğunu bilmiyorduk. Hatırlarsanız, biz ekmeği bile karneyle alıyorduk. Ben cephe gerisinde yaşananları kastediyorum. Çalışan kişiye 600 gram ekmek veriyorlardı. Çalışmayan kişiye ise, yani aile bireyine 400 gram ekmek veriyorlardı. Bunun dışında birşey yoktu. İnsanlar bununla hayatta kalıyordu. Ben kendim bu hayatı yaşadım.

İşte bu "demokratların" - tabii, onlar demokrat falan değiller,- babaları, dedeleri türlü acılar çekmişler, vatanı savunmuşlar, korumuşlar ve sıkıntılara katlanarak, pekçok şeyden yoksun kalarak Azerbaycan'ı böylesine güzel bir bölgeye dönüştürmeyi başarmışlar. Peki, bu nasıl olur, sen bunlara değil saygı göstermeyi, nefret uyandırıyorsun. Bu, şu demek oluyor ki, onlar kendi babasına, kendi annesine böyle duygular besleyen insanlardır.

Hatırlıyorum, buradaki bir grup gazi bizim Nahçıvan'da 9 Mayıs Zafer bayramını kutladığımızı duymuşlar. Bayramı burada kutlama fırsatları olmadığı için onlar oraya, Nahçıvan'a geliyorlardı. Buradan uçağa binip binbir sıkıntıyla geliyorlardı. Neden? Bu bayramı kutlamak için. Bu bayram hepimiz için değerlidir ve gençleri de öyle yetiştirmeliyiz ki, onlar için de değer ifade etsin. Fakat bu kişiler için en değerli bayramdır.

Ben hatırlıyorum, 9 Mayıs 1993'te biz Zafer bayramını kutlamak için sabahtan hazırlıklar yapıyorduk. Kentte bazı çalışmalar yaptık, Şehitler Hiyabanı'nı ziyaret ettik, başka işler yaptık. Daha sonra salona toplandığımızda bayramı sırf bizimle kutlamak için gelen Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına sahip rahmetli Ziya Bünyadov başta olmak üzere bir grup gaziyi gördüm. Ben buna sevindim. Fakat onlar nasıl sevindiler! Ben bunu gördüm ve buna tanık oldum.

Ne yazık ki, biz böyle dönemler yaşadık. Yazıklar olsun. Fakat bu tür zamanlar geçicidir. Bu, hep böyle süremez. Halk bunlara izin veremez. Biz tarihimizin hiçbir sayfasını unutmamalıyız. Tarihimizin trajik sayfaları da vardır. Evet, halkımıza saldırdılar, baskılar oldu. Buradan, Azerbaycan'dan masum insanlar sürüldüler, aileler yıkıldı, masum insanlar öldürüldü. Bunlar da yaşandı. Bunu da unutmamalıyız. Fakat İkinci Dünya savaşını ve İkinci Dünya savaşında Nazi Almanyasına karşı zafer kazanılmasına doğrudan emeği geçen insanları asla unutmamalıyız. Biz var olduğumuz sürece siz varsınız, değerli gaziler, size hep ilgi olacak, hep saygı gösterilecek. Siz Azerbaycan'ın en saygıdeğer kişilerisiniz. Fakat bugün buraya az kişi gelmiş. Söylüyorlar ki, diğerleri öbür bölgelerde toplanmışlar.

Değerli gaziler!

Ben sizi birkez daha kutlarım, her birinize esenlikler dilerim. Gazilerimiz çok sıkıntılar çekmiş olmakla birlikte, bir o kadar iradeli kişilerdir. Bakıyorum, bazıları hiç yaşlanmıyor. Şimdi ben Zoya Hanım ile,- senin gerçek ismin Dürre'dir,- sana o sırada Zoya derdik,- görüşüyorum. Söylüyorum, seni 30 sene önce de gördüm, hep aynısın. Önce nasıl gördüysen, şimdi de aynısın. Ben neden böyle olduğunu anlıyorum. Zira onlar görüp-geçirmiş insanlardır. O zor dönemi yaşayan kişi, mutlaka daha güçlü olur, daha iradeli olur. Gelecek olan herhangi hastalığa karşı kendisi önlem alır. Sizin bundan böyle de uzun yıllar yaşamanızı, bağımsız Azerbaycan'ın hayatında aktif yer almanızı dilerim. Siz de şunu bilin, halk, millet, devlet hem bu dünyadan gidenleri hem bugün yaşayanları asla unutmayacaktır. Sizi birkez daha kutlarım, hepinize esenlikler dilerim. Teşekkür ederim.