Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, Kazakistan Cumhurbaşkanı tarafından onuruna verilen resmi ziyafette yaptığı konuşma - 10 Haziran 1997

Sayın Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev!

Sayın dostlar, bayanlar ve baylar!

Bugün cumhuriyetimizin hayatında bizim için, Azerbaycan heyeti için önemli bir olay gerçekleşiyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı\'nın, Azerbaycan heyetinin Kazakistan\'a ilk resmi ziyareti başlanmıştır. Ben bu davet için ve Kazakistan toprağına ayak bastığımız andan itibaren bize gösterilen konukseverlik için Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev\'e öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Birkaç saattir birlikteyiz ve bu zaman diliminde birçok konuyu ele aldık, bir çok konuda görüş alışverişi yaptık, en başlıcası önemli hükümetlerarası, devletlerarası bir çok belge imzaladık ve bu belgeler Kazakistan ile Azerbaycan arasındaki işbirliğinin ve kardeşlik ilişkilerinin gelişmesi ve derinleşmesine ivme kazandıracaktır.

Biz burada, Kazakistan\'da böylesine dostça bir ortamda bulunmaktan ve şimdiye kadar çok iş yapmış olmaktan son derece mutluyuz ve çok müteşekkiriz.  Tabii ki, tüm bunların bir altyapısı, kökenleri vardır. Tarihin çok eski dönemlerine kadar uzanan köklerimiz, halklarımızın kökenleri hepimiz için oldukça değerlidir ve aslında, tarih boyunca Kazak ve Azerbaycan halkları arasında mevcut bulunan karşılıklı ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. Tarih boyunca hem Kazaklar hem Azeriler karmaşık dönemlerden geçti. Fakat her ne olursa olsun tüm zorluklara, acılara rağmen halklarımız hep birbirine destek oldu, arka çıktı, aynı kökenden geldiklerini, büyük atalarımızın mirasçısı olduklarının hep farkına vardı. Bizim eski zengin ortak kültürümüz, eski Doğu, Türk uygarlığı öyle bir temel oluşturdu ki, Kazakların ve Azerilerin birçok kuşağı bu temele dayanarak temaslar kurdu ve bugün sahibi olduğumuz her ne varsa hepsini bu temel üzerinden bize aktardı.

Evet, biz halklarımızın seçkin insanları ile gurur duyabiliriz, onlar ortak servetimiz, ortak zenginliğimizdir. Halklarımızın seçkin insanları edebiyat, sanat, bilim alanındaki çalışmaları ve eserleri ile dünya uygarlığına ve tüm insanların çalışmalarına zenginllik katmışlar. Onun için bu seçkin insanları ortak değerlerimizden sayarak birlikte onların yıldönümlerini kutluyoruz. 1995 yılında dünya kamuoyu büyük Kazak düşünürü, yazarı, şairi, bilim adamı , filozofu Abay Kunanbayev’in  150. doğum yılını kutladı.

Ben Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev\'den davet aldım. Ben bu tören bazı kültür adamları, aydınları da yollayabilirdim, ancak Abay bizim ortak değerimizdir. Bu yüzden ben Kazakistan\'a, Almatı’ya seve seve geldim ve ne mutlu bana ki bu törenlere katıldım. Ben gerek Kazak halkının, gerek pekçok misafirin bu önemli günü ne denli bir coşkuyla kutladığına tanık oldum.

Geçen yıl, biz tüm Türk halklarının ortak bir değeri olan Muhammed Fuzuli\'nin doğumunun 500. yıldönümünü kutladığımız sırada da aynı durum yaşandı. Biz yıldönümü törenini Bakü\'de düzenledik , tüm Türk halklarının temsilcileri, keza Kazakistan\'dan kalabalık bir heyet, üst düzey kabine üyelerinden oluşan heyet bize geldi ve biz hep birlikte bu yıldönümünü kutladık.

Bu arada bunlar herhangi kültür ve edebiyat olayları ile ilgili düzenlenen törenler olmanın yanı sıra, köklerimize, geleneklerimize, ortak kültürümüze bağlılığımıza işaret etmektedir. Bu da bizi kenetliyor ve  birbirimize yaklaştırıyor.

İşte şimdi bu temele dayalı olarak tamamen yeni, Kazakistan ile Azerbaycan arasında, bağımsız devletler arasında eskiden mevcut  olan tüm ilişkilerden, bence, niteliksel anlamda farklılık arzeden ilişkiler kurulmaktadır. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, bu aşamayı değerli çalışmalarla gerçekten manidar kılma dileğinin bir göstergesi olarak, Eylül 1996’da Azerbaycan\'a ilk resmi ziyaretini gerçekleştirdi. O sırada biz çok iş yaptık.

Bu ziyaret bağımsız devletler olan Kazakistan ile Azerbaycan arasında yeni ilişkilerin temelini attı. İmzalanmış olan belgeler gerçeğe dönüştü ve bu gerçeklik şimdiki bu görüşmeye, burada, Almatı\'da yapılan görüşmeye ve birlikte imzaladığımız belgelere yansımış durumdadır.

Halklarımız pekçok zorlukları atlatarak bu bağımsızlığa, bu özgürlüğe, bu egemenliğe kavuştular. Ben geçmişteki büyük olayları konuşmayacağım, fakat bazı noktalara değineceğim.

Aralık 1986. Sovyetler Birliği, Komünist Partisi henüz ayaktadır. Hepimiz bu devletin, bu partinin bir parçasıyız, sadakatle hizmet ediyoruz. Kazakistan yönetimini değiştirme zamanı gelip çattı ve buraya yollamak için karar kıldıkları kişi burada hiçbir zaman yaşamamış, çalışmamış ve bu milletten olmayan birisidir – sözü edilen kişi Kolbin’dir. O dönemde ben Sovyetler Birliği Komünist Parti Merkez Komite Politbüro üyesi idim, bu olayların, yani bu sürecin içinde yer alıyordum. Neden böyle bir karar aldıkları şaşkınlık yarattı. Örneğin, şahsen ben bu tür kararlar konusunda çok hassasiyet gösteriyordum, zira milli kimliğine bakılmaksızın hepimizin Sovyetler Birliği\'nde eşit olduğumuzu düşünüyordum. Fakat Azerbaycanlı olduğumdan, Müslüman kökenli olduğumdan dolayı işte bu gruplara ait halklara karşı haksız bir durum olduğunda, her zamankinden daha hassas davranıyordum .

O dönemde bunu şöyle izah ettiler: Kazakistan\'da bu görevi yapabilecek insan yokmuş ve bu yüzden oraya Kolbin’i yollayacaklarmış. Tartışma bittikten sonra Mihail Qorbacov ile bu konu üzerine tekrar görüşmelerde bulundum. Ben hatta kendisine neden böyle yaptıklarını sordum.  Bana şu yanıtı verdi: Sen ki duydun, tartışırken söyledim. Kazakların kendileri, orada bunu yapacak bir insanın olmadığını söylüyorlar. Öyle ki Dinmuhammed Kunayev’in kendisi bile, şimdiki durumda burada uygun birisinin bulunmadığını, oraya, işte bu göreve merkezden, Rus milletinden olan birisinin atanması gerektiğini söyledi.

Bu, elbette, doğru değildi.  Ben bunu kabul edemezdim, yani bunu onaylamıyordum. Fakat değişen bir şey olmadı ve bu durumda beni özellikle şaşırtan şey – ki bunu Gorbaçov, Siyasi Büro oturumunda bir tek bana söyledi - Kazakların kendileri ve hatta Dinmuhammed Kunayev, oraya Rus birisinin gönderilmesi gerektiğini belirtmiş ve hatta  o kişinin soyadını bile söyleyerek, Kruçina’yı beklediklerini bildirmişti. Kruçina kendisi Selinograd’da çalışıyordu.

Fakat bu sorunun yerinde çözülmesi anı geldiğinde, gençler, öğrenciler, Kazaklar buna karşı çıktılar ve doğru yaptılar.

İşte o zaman, Aralık 1986’da  Alma-Ata olayları olarak daha sonralar anılacak olaylar yaşandı. Buraya bir heyet gönderdiler, hatırlarsanız, heyet başkanlığını bir zamanlar burada çalışmış ve zannedersem, Kazakistan\'ın birçok nimetinden yararlanmış bir kişi üstlenmişti. Bu kişi Solomentsev idi. Kendisi  buraya geldi ve döndüğünde  bir rapor sundu: \"Meğer, Kazakistan\'da milliyetçilik varmış, müthiş bir milliyetçilik gelişmiştir\" ve saire.

Ben bu konuda daha fazla şeyler anlatabilirim. Sadece şimdi çok vaktinizi almak istemiyorum. Nitekim bunu hatırlatmakta amacım şu, Kazak halkı, gençliği o dönemde zor olsa bile kendi milli iradesini gözler önüne serdi. Gerçi onlar cezalandırıldı ve Kazakistan\'da milliyetçilik hakkında karar kabul edildi ve saire. Ancak bütün bunlar tarihe geçti. Önemli olan halkin kendi milli iradesini, kimliğini sergilemesi, bu karara karşı çıkmasıdır. Zaten sonraki olaylar da bu kararın akılsızca, düşünülmeden alınan bir karar olduğunu, üstelik o dönemde kılavuz edindiğimiz ilkelere temelden aykırı olduğunu kanıtladı.

Oysa o zamanlar Nursultan Nazarbayev, Bakanlar Kurulu Başkanı olarak çalışıyordu, Kazakistan\'da, yeri gelmişken merkezde - Moskova\'da bir çok dairede oldukça büyük nüfuza sahipti. Herkes şaşkındı, Nursultan Nazarbayev varken neden oraya bu cumhuriyetle hiçbir alakası olmayan bir kişi atanmalıdır diye sorguluyordu.

O dönemde yiğitlik, kahramanlık sergileyen ve Sovyet yönetiminin bu adaletsiz kararına karşı çıkan ve Kazak halkının neye muktedir olduğunu ve olanaklarını ortaya koyan o gençlere ben büyük saygı duyuyorum. Yineliyorum, o dönemde tüm bu olaylar kınandı, buna rağmen tarih, aynı gün veya aynı akşam meydana akın ederek bu haksız kararı protesto eden ve Kazakistan\'da değerli ve saygın insanların bulunduğunu ve onların arasında görevi en fazla hak eden kişinin Nursultan Nazarbayev olduğunu ortaya koyan kişilerin hepsini haklı çıkardı. 1989 yılında Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan\'a başkanlık etmesini mecburen onayladılar.

Şimdi bunları şu ziyafet sofrasında hatırlatmakta amacım şu: halklarımız bu bağımsızlık, bu özgürlük için meşakkatli bir yoldan geçtiler. Kayıplar oldu, kurbanlar verildi, kan döküldü, kendi mili duygularını, milli iradesini ortaya koyan, kendi halklarının milli ilkelerini savunan kişilere karşı pekçok baskı önlemleri uygulandı.

Ocak 1990’da Azerbaycan\'da trajedi yaşandı. O dönemde halk toplanarak komünist rejiminin - hem Sovyetler Birliği, hem Azerbaycan komünist rejiminin haksız kararlarını protesto ediyordu. Onlar başka hiçbir şey istemiyorlardı. Bunun üzerine aynı rejim, aynı yönetim, sovyetlerin büyük bir askeri birliğini Bakü\'ye sevk ederek insanları tankların, zırhlı araçların altında yok etme kararını aldılar ve Bakü şehrinin tüm sokaklarında kan döküldü, Bakü şehrinin merkezine Şehitler Hıyabanı (red.Şehitlik) yapıldı. Bu Hiyaban, şimdi hem bizim için hem Azerbaycan\'ı ziyaret edenler için kutsal bir mekana dönüşmüştür.

Halklarımız tüm bu sıkıntıları, zorlukları atlatarak bağımsızlığına kavuştular. Nitekim bağımsızlığını kazanması hem Kazak halkı, hem Azerbaycan halkı için en büyük tarihi zenginliktir, başarıdır. Ben daha önceleri, 70 yılında ve sonraki yıllarda da burayı ziyaret etmiştim ve Kazakistan\'daki süreçleri büyük bir ilgiyle takip eden  ve Kazakistan\'ı çoktan beri bilen biri olarak söylüyorum ki, Kazakistan\'da bağımsız bir devletin kurulması ve aynı zamanda, Nursultan Nazarbayev gibi böylesine onurlu bir başkana, lidere, Cumhurbaşkanına sahip olması bizzat beni çok memnun etti.

Bizim cumhuriyetlerimizde, ülkelerimizde pekçok sorun bulunuyor. Fakat bunlar çözülebilecek niteliktedir. Şahsen ben bunların çözüleceğine ve halklarımızın, cumhutiyetlerimizin şimdi gösterilen çabaların meyvesini alacağına ve bağımsız, özgür yaşamın güzel, mutlu yolunda ilerleyeceğine inanıyorum.

Azerbaycan\'ın da sorunları vardır ve onlardan en önemlisi Ermenistan\'ın saldırısıdır. Bu saldırı sonucunda Azerbaycan topraklarının yüzde 20\'si Ermenistan silahlı birlikleri tarafından işgal edilmiştir, işgal altındaki bu bölgelerden kovulmuş bir milyon kişi mülteci durumundadır. Dolayısıyla çok zorlu sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu arada üç yıldır savaş yoktur. Biz ateşkesi sağlamayı başardık. Ermenistan-Azerbaycan sorununu, Karabağ sorununu barışçıl yoldan bertaraf etmeye çalışıyoruz ve bunu başaracağız. Biz dost Kazak halkının, bizzat Nursultan Nazarbayev\'in bu konudaki desteğini hep hissettik ve hissediyoruz. Nursultan Nazarbayev, henüz 1991 yılında bu sorunun barışçıl çözümünü sağlamak için aktif girişimlerde bulundu. Günümüzde de bu konu uluslararası kurumlarda müzakere edildiğinde kendisi her zaman etkinlik sergileyerek BDT coğrafyasında çatışmaların olmaması ve bu ihtilafın barışçı yoldan çözülmesi gerektiğini belirtiyor.

Ben bu aktif , adil tutumundan dolayı ve dostluk desteği için Kazakistan halkına müteşekkirim, Kazakistan Cumhurbaşkanı’na müteşekkirim. Ben asıl adaletin zafer kazancağına, bu konuyu çözeceğimize, Azerbaycan\'ın toprak bütünlüğünün sağlanacağına inanıyorum.

Nursultan Abişoviç’in burada anlattığı üzere – ki ben de aynı şeyi düşünüyorum - her devletin toprak bütünlüğünün dokunulmazlığı, bölücülüğün hoşgörüyle karşılanmayacağı, sadece ülkelerin huzurlu yaşamı açısından değil, tüm dünya birliği için son derece tehlikeli bir durum olarak bilinen bölücülüğün kabul edilemezliği ile ilgili BM ilkelerini, Helsinki Belgesi ilkelerini, AGİT ilkelerini tüm ülkeler, tüm devletler kılavuz edinmelidir. Sanırım, bizim bu doğru, adil yaklaşımlarımız sadece bizim iki ülke için, - Kazakistan ve Azerbaycan için değil, tüm dünya için, dünyada barış için önemlidir.

Sayın dostlar, aziz Nursultan Abişoviç, davetiniz, konukseverlik için Size bir kez daha teşekkürlerimi sunmak ve Azerbaycan’ın imzalanan anlaşmalara, belgelere hep bağlı kalacağı hususunda Sizi temin etmek isterim. Azerbaycan, Kazakistan ile dostluk ve işbirliğine hep bağlı kalacak ve biz ikili ilişkilerle ilgili taahhütlerimizi tam şekilde yerine getirmek için her şeyi yapacağız.

Bu kadehi Kazakistan\'a, bağımsız, egemen Kazakistan\'a, Kazak halkının şerefine, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev\'in şerefine, Sizin şerefinize kaldırıyorum.

Teşekkür ederim.