Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, ülke sinemasının 100.yıldönümü vesilesiyle ve "Festivaller festivalinin" açılışı ile ilgili düzenlenen törende konuşması - 2 Mayıs 1998


scotch egg
scotch egg
temp-thumb
temp-thumb

Sayın festival konukları, arkadaşlar! Rüstem benim birşeyler söylememi istiyor. Fakat bugün siz o kadar çok şey anlattınız ki, bunlara birşeyler ilave etmek zor olacaktır. Bugün biz birşeyi keşfettik,- bunu hem Rüstem İbrahimbeyov, hem onun meslektaşları için söylüyorum, - gösterdik ki, Azerbaycan sinemasının tarihi 1898 yılında başlıyor ve o, yüzüncü yılını dolduruyor. Bu, birincisi. Sizin bunu bilmemeniz kötü. Gerçi biz de 1916 yılını başlangıç tarihi olarag düşünüyorduk. (R.İbrahimbeyov yerden: Siz bir kararname imzalarsanız herkes bilecek) Siz bunu artık ilan ettiniz. Eğer bunu belgelemek gerekiyorsa, o halde, tabii ki bir kararname de imzalanabilir. Fakat Azerbaycan sinemasının faaliyet süresini - eğer tabiri caizse - on yıl veyahut birkaç yıl artırmak aslında pek kolay bir iş değildir.

Bu, şu demek oluyor ki, Azerbaycan uygar br ülkedir, dünyada sinema ortaya çıkar çıkmaz, o, Azerbaycan`da da gelişmeye başlamıştır. Avrupa`da sinema kurucularının sinemayı geliştirdikleri dönemden bu yana sinemanın gerçekten mevcut olmaya başladığı ülke ne de olsa az bulunur.

Bu nedenle bugünkü festival tüm hoş, iyi duyguların yanı sıra, bilhassa benim için işte bu keşifle - hem kanıtı, hem gözler önüne serilmesiyle - değer kazanmıştır.

İkinci ise, gerçekten de bugünlerde çok fazla sayıda kişinin bir araya getirilmesi zordur. Mamafih gelmişsiniz. Ben iki sene önce düzenlenmiş olan "Festivaller festivalini" hatırlıyorum. Sizin davetiniz üzerine ben de oraya katıldım. Fakat o zaman az misafir vardı ve küçük bir toplantıydı denebilir. Bu defaki toplantı daha büyüktür. Umarım, gelecek sefer daha geniş kapsamlı olacaktır.

Burada da belli bir uygunluk söz konusudur, zira Soveytler Birliği çöktüğünde birbirine sırtını dönüp uzaklaşma eğilimi çok güçlüydü. Bu, tamamen doğal bir durumdur. Fakat biz birbirimizden uzaklaşıp, kendi kendimizi tanıyıp, özgürlük kazanıp, bağımsızlığa kavuştuktan sonra birbirimizi özledik ve her halde yakınlaşmamız gerektiği kararına vardık. Ben bunu aşağı yukarı böyle yorumluyorum. İşte bu yüzden bu defa buraya, Bakü`ye iki sene öncesine göre daha fazla sayıda kişi toplanmıştır. Yani bu, tamamen doğal bir eğilimdir. Ben bu eğilimi takdir ediyor ve sinema sanatçılarının birbirine daha da yakınlaşmasını, giderek sıkı bağlanmalarını ve çağdaş dönemin ruhuna, çağdaş insanın zevkine uygun sinema eserleri yapmalarını diliyorum.

Kuşkusuz, burada herkes televizyonun sinemayı sıkıştırdığını biliyor. Hatırlıyorum, - bugün Rüstem bana hatırlattı, - biz burada, işte bu salonda Azerbaycan sinemasının 70.yılını kutluyorduk. Bu, 1976 senesinde olmuştu. Törene ben de katılıyordum, zannedersem, hatta bir konuşma yaptım. Hatırlıyorum, o sırada ben sadece sinemadan değil, diğer konulardan da bahsettim. Fakat daha sonralar sinema sanatı ile temaslarım oldu. Ben, televizyonun kendi olanaklarını ne kadar genişletse de, tiyatronun, sinemanın önemini kaybetmeyeceğini söylüyordum. Şimdi ben aynı şeyi birkez daha savunuyorum. Nitekim olağan bir durum söz konusudur - televizyon sinemayı belli bir oranda sıkıştırıyordur. Fakat insanlar televizyona, tabiri caizse, doyuyorlar ve tekrar sinema salonuna dönme, sinemaya dönme, beyaz perdeye dönme isteği doğuyor. Böyle birşey de gerçekleşecektir diye düşünüyorum.

Azerbaycan sineması mevcut olduğu dönem zarfında büyük bir gelişme kaydettiği için memnunum. Bugün, siz Azerbaycan sinema tarihinden bazı görüntüleri izlettiğinizde de, açıkçası, ben birkez daha sevinç duydum. Oysa bunların hepsini önce de izlemiştim, tüm bunları biliyordum. Bir zaman gelir, geçmişle tekrar yüzleşirsin. Başkaları nasıl bilmiyorum, fakat bizzat ben bundan çok büyük sevinç, halkım, cumhuriyetim adına gurur duyuyorum.

Beni sevindiren konu sadece Azerbaycan sinemasının bugün yüz yaşını doldurması değil, konu hem de pek çok sayıda iyi film yapılmış olmasıdır. Hatırlıyorum, çocukken film izlemeye giderdik, o sırada sesli filmler yoktu, sessiz filmler vardı, Azerbaycan filmleri, Moskova filmleri, hatta yabancı filmleri bile hatırlıyorum. Biz Charlie Chaplin`i ilk defa sessiz filmde izledik. Yahut "Miss Mand" diye bir film vardı, hatırlıyor musunuz? Çok enteresan bir filmdi, sessiz olmasına rağmen bizler, çok genç insanlar onu büyük zevkle seyrederdik. Yani söylemek istediğim şu ki, ben o geçmiş yılları hatırlıyorum. O sırada ben on yaşındaydım. Bugün ise sinema ne kadar gelişmiş bir bakın. Savaştan önce de güzel filmler vardı, ben ikinci dünya savaşını kastediyorum, savaş döneminde de, savaş sonrasında da iyi filmler çekildi.

Fakat bugün Rasim Balayev, - o burada mı? Niye öyle uzakta oturuyorsun? Yer mi yok? Sen herşeyi konuklara vermişsin. Doğru yapmışsın, Azerbaycanlı herşeyin en iyisini hep misafirine verir. Ben bir Azerbaycan geleneğini hatırladım. Kırsal bölgelerde Azeriler, - belki Bakü`de yaşayanlar bunu pek bilmezler, fakat bölgelerde oturanlar bilirler, muhtemelen siz de hatırlıyorsunuzdur, - evin bir odasını, - iki odası olsa bile, mutlaka onun birini - misafir için tahsis ederlerdi. Biz karyolamız olmadığı dönemlerde yere yatak serer yerde yatardık. En güzel yatak yorgan, eyastık yalnız misafir içindi. Kendimiz ise bir şekilde idare ederdik.

Hatırlıyorum, çocukken köye akrabalarımızı ziyarete gitmiştim. Bizi karşılayıp, evin girişinde yedirip içirdiler, fakat odaya almadılar. Peki orası kimin içindir? Konuklar için. Orada bir yatak, güzel ipekli yorgan, yastıklar vardı. Kendilerinin ise yere döşenecek halıları bile yoktu. Ben şunu düşündüm, iyi de misafir yılda bir veya iki kez, yahut üç kez gelir, fakat oda boş kalır. Kişi kendisi ise tüm yıl bu koşullarda yaşıyor. İşte nasıl bir zihniyet olduğunu anlayın.

Her halde bu, halkımızın doğası ile bağlantılıdır: Herşeyin en iyisi misafire sunulur. Bazen derler ki, Azerbaycanlılar konukları güzel yedirip içirirler. Bu, gerçekten böyle. Aşırı miktarda yiyecek içecek olur - bir, iki, üç... çeşit yemek. Misafir de bu insanların hep bu tür yemekler yediğini düşünür. Bu, asla böyle değildir.

Belki kişi misafir gelirken sunduğu ikramları ayda bir kez bile yemiyor, hep azla yetiniyor. Ancak misafire herşeyini verir. Ben bizim ulusal geleneklerimize, huyumuza kötü demiyorum. Tüm bunları Rasim Balayev uzakta oturduğu için hatırladım. Ben de öyle oturdum kaldım, beni misafir odasına almadılar.

Sinema birçok kuşakların yaşamında son derece büyük rol oynamıştır. Örneğin, benim kuşağımın yaşamında sinemanın rolü çok büyüktü. Savaş öncesine kadar çekilmiş filmler - askeri yurtseverlik ruhunda, bugün Rasim Balayev`in söylediği üzere, devrimci ruhta ve başka nitelikte filmler çok ilginçti, öykü yönünden çok değerliydi, öte yandan onlar sanat, sinema sanatı eserleriydi. Fakat bununla birlikte onların insanlara çok yardımı dokunurdu. Tüm sonraki dönemlerde de bu filmlerin çok yararı oldu.

Bu nedenle de bizde sinema sanatına, sinema adamlarına, sinema aktörlerine hep büyük saygı gösterilmiştir. Sizin her birinizi nasıl karşıladıklarını, birisi sahneye davet edildiğinde nasıl alkışladıklarını, ne kadar sevinç ve mutluluk duyduklarını kendiniz bugün gördünüz. Siz ziyaretinizle, alakanızla ve bugünkü görüşmeyle yalnız salonda bulunanlara değil, salonda bulunmayanlara da çok büyük sevinç yaşattınız, zira herşey canlı yayınlanıyordu, tüm yurda naklen yayın yapılıyordu. Onun için kişiler tüm bunlardan dolayı size minnettar kalacaklar.

Ben Azerbaycan`da cumhuriyet yöneticisi olarak çalıştığım dönemde sinema sanatının gelişmesine büyük özen gösteriyordum. Bunu Rüstem de, diğerleri de hatırlıyor. Bugün bir görüntü yayınladılar, orada Rüstem çok gençti. Bu o mu, değil mi hatta tanıyamıyorsun. Rasim Balayev`in de ilk filmini hatırlıyorum. Rahmetli Hasan Seyitbeyli "Nesimi" filmini çekiyordu. O sırada biz büyük şairimiz Nesimi`nin 600.doğum yıldönümünü kutluyorduk ve onunla ilgili sinema filminin çekilmesi kararını aldık. İyi bir gelenekti. Biz seçkin insanların doğum yıldönümünü kutlar, onlarla ilgili kitaplar, romanlar, tarihi oyküler kaleme alınır, filmler çekerdik. Güzel bir gelenekti. İşte o dönemde biz ilk defa Bakü`de güzel bir Nesimi anıtı yaptık,- bizde Nesimi`nin ismini taşıyan bir ilçe var, - film çektik. Hasan Seyitbeyli bu filmin yapımını kendisi üstlendi. Hatırlıyorum, senaryo çok karmaşık, çok zordu. Zira tarihi analiz etmek, neyin gösterip gösterilmemesi konusuna açıklık getirmek gerekiyordu. Özellikle şu nedenle - ben Rasim Balayev`den bir alıntı daha yapıyorum, - bugün o söyledi ki, ideoloji önem arz ediyordu. Gerçekten önem arz ediyordu. O yüzden de tüm bunların yanı sıra birşeyleri ideoloji ile bağdaştırmak gerekiyordu. Prensip olarak, film çok iyiydi.

Bence, tarihsel açıdan bu film, aslında, Azerbaycan sinema sanatının bu türden ilk en önemli filmiydi. Hatırlıyorum, o sırada ben Hasan Seyitbeyli ile biraraya geldim, konuştum ve kendisine Nesimi rolünü kimin oynayacağını sordum. "Biliyor musunuz ben iyi, perspektifli bir genç buldum" dedi. Ben nerede olduğunu sordum. "Tiyatro enstitüsünde okuyor, ben kendisini denedim, baktım ve şimdi gelin, bir değerlendirelim" dedi.

O, Nesimi rolünü gerçekten güzel oynadı, çok güzel oynadı. Şimdi bakın, artık kendisi biraz yaşlanmıştır, o döneme oranla daha iri yapılı. O zaman çok boylu posluydu, çok yakışıklı bir delikanlıydı. Tabii, bugün de yakışıklı.

Ben bunları neden hatıladım? Zira tüm bunlar geçmişte yaşanan şeylerdir, bunun yanı sıra benim de geçmişimdir, ben bu işle uğraşıyorum, bu işe büyük özen gösteriyordum. Babek hakkında film de aynı. Eldar Kuliyev mükemmel bir film yaptı. Bugün Rüstem ile biz çeşitli kişilerin yönetmenlerin işine karışmasına ilişkin bazı durumları hatırladık vs. Bu tür durumlar da yaşanmıştır. Biz diğer filmlere sahip çıkıyor, onları seyrediyor, yardımda bulunuyorduk. Ben Azerbaycan sinema sanatının büyük bir gelişme kaydetmesinden sevinç duyuyorum.

Burada belki birileri hatırlıyordur, ben Moskova`da Bakanlar Kurulu Birinci Başkan Yardımcısı olarak çalıştığım sırada Sinemacılık Komitesi benim denetimimde bulunuyordum. Yermaş sık sık bana gelirdi, biz birçok konuları çözüme bağlardık. Sovyet sinema sanatının gelişmesi için önemli yardımlarda bulunma kararı alındı. Siyasi Büroda da, Bakanlar Kurulu`nda da bu alan benim görev alanında bulunduğu için komisyon başkanlığını da ben üstlendim, bu konuyla benim ilgilenmemi istediler.

Ben ise her konuyla ilgilenen biriyim. Herhangi bir işi yapmak, bir şeyler hazırlamak için çok titizlikle bu konunun köküne inmek gerekiyordu. Sinemacılık sanatıyla ilgili bilgiler dışında, onun durumunu, olanaklarını vs. araştırmam gerekiyordu. Ben sinemacılığın en önemli isimleri ile pekçok görüşmeler yaptım ve herşeyi - belge, karar tasarısı hazırladık. Yermaş`a, bizim sinemacılığın en seçkin adamları ile toplantı yapmasını ve kendimin de oraya katılacağını söyledim. Bu, 84 senesindeydi. Biz birkaç saat görüştük. Oraya katılan kişilerin bazıları şimdi hayatta yoklar. Fakat bazıları şimdi buradalar - Rüstem de orada vardı, Şengelaya vardı. Şunu da söyleyeyim, daha sonra biz o dönemin çok önemli bir belgesini, Sovyetler Birlği Sinemacılığının gelişme programını hazırladık.

Bu belge kabul edildikten sonra, biz Moskova`da, Oktyabr sinemasında ülke genelindeki sinemacıların aktivistler toplantısını yaptık ve ben bir rapor sundum. Birincisi, sinema sanatının gelişmesini konuştuk. Her halde hatırlıyorsunuz? Bizim Türkmenistanlı konuğumuz nerede, ben hatırlıyorum, siz orada bir konuşma yapmıştınız. Biz gün boyunca bu konuları tartıştık, sinema sanatının en büyük isimleri konuşmalar yaptılar, kendi önerilerini, düşüncelerini anlattılar. İşte gördüğünüz üzere, ben sinema sanatı ile doğrudan ilgiliydim. O yüzden sizi yalnız bir film seyircisi olarak beyaz perdeden değil, icraatlarınızdan tanıyorum ve size büyük saygı duyuyorum. Biliyorum, sinemacılık işi çok karmaşık ve zordur. Genel olarak oyunculuk büyük emek isteyen bir iştir.

Ben şunu defalarca söyledim ve bugün birkez daha söylemek istiyorum, seyirci sahneyi izler, aktör sahneye çıkar, rölünü oynar, ünlü birisi olur, kendisini alkışlarlar vs. Fakat kişi sahneye çıkıncaya dek ne kadar heyecan duyduğunu, kulis arkasında nelerin yaşandığını herkes pek bilmez. Ancak ben biliyorum. Bu nedenle de tiyatro çalışanlarının emeğine, sinema - aktör, yönetmen emeğine çok değer veriyorum ve bugün de aynı duygularla bu toplantıya geldim.

Ben bugün sizin anlattıklarınızı dikkatle dinledim, sizi izledim ve hepinizin güzel formunuzu korumanız, önceki gibi şimdi de ünlü olmanız beni çok hoşnut etti. Birkez daha vurgulamak isterim ki, Bakü`de tekrar biraraya gelmenize çok sevindim ve sinema sanatının gelişmesinde size başarılar dilerim. Tüm ülkelerin sinemacılarının dostluğu var olsun ve gelişsin.

Çeviri 5 Mayıs 1998 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır.

Kısa inceleme yazısı

KÜLTÜR

Genel tarihi bilgiler

KÜLTÜR

Bilgi notu

KÜLTÜR