Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından onuruna verilen resepsiyonda konuşması - Çankaya Köşkü, Ankara, 12 Mart 2001


Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Sayın Dostum, Kardeşim Ahmet Necdet Sezer!

Sayın dostlar, baylar, bayanlar!

Ben sizleri Azerbaycan halkı adına içtenlikle selamlıyor ve milletimizin en iyi dilek ve temennilerini size iletmekten memnuniyet duyuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı, resmi ziyaret için beni Türkiye`ye davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu ziyaretin Azerbaycan açısından, bence, aynı şekilde Türkiye açısından, Türkiye-Azerbaycan ilişkileri açısından büyük önem arzetmesini takdirle karşılıyorum. Bize gösterilen bu misafirperverlik, dostluk ve sıcaklık için şahsım ve benimle buraya gelen kalabalık heyet adına teşekkür ediyorum. Bununla birlikte, Türkiye sizin vatanınız olduğu gibi, bizim de vatanımızdır diye düşünüyorum. Bu nedenle, sanırım, başka türlü bir karşılama olamazdı. Biz Türkiye Cumhuriyeti`ne, Türk halkına sonsuz bir sevgi duyuyoruz. Bu sevginin derin kökleri vardır. Bu, bizim tarihi geçmişimizdir. Bu, bizim dilimizdir. Bu, bizim milli ve manevi değerlerimizdir. Bu, bizim dinimizdir. En önemlisi ise, Azerbaycan`ın Türkiye`ye hem geçmişte, hem bugün duyduğu sevgi ve saygıdır. Biz Türkiye`nin elde ettiği büyük başarıları gururla izliyoruz. Bu başarılar her geçen yıl artmaktadır. Tüm bunların temelini Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk attı. Bu yüzden ben Türkiye`de resmi temaslarıma ilk önce büyük Atatürk`ün mezarını ziyaret ederek başladım. Atatürk`ün mezarını her ziyaret ettiğimde bu şahsın insanlık tarihinde ne denli büyük bir rol oynadığını tekrar tekrar anıyorum. Bunun yanı sıra düşünüyorum ki, eğer Mustafa Kemal Atatürk bir zamanlar, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Cumhuriyeti kurmasaydı ve cumhuriyetin gelecekteki yollarını belirlemeseydi, güçlü Türk ordusunu kurmasaydı, güçlü Türk askerini yetiştirmeseydi, Türkiye, çevresini düşmanlarının sarmış olmasına rağmen, böylesine üstün bir gelişme sağlayamazdı. Ayrıca sonraki kuşakların büyük Atatürk`ün yolundan giderek Türkiye`yi geliştirmiş olmaları bizi memnun etmektedir. Türkiye, bugün dünyanın en güçlü devletlerinden biridir. Ekonomik açıdan gelişmiş, demokrasi prensipleri, piyasa ekonomisi ilkeleri ile yaşayan bir devlet, bir ülkedir. Bunların hepsi bir yandan bize, Azerbaycan halkına gurur veriyor, öte yandan bir birikim kaynağını oluşturuyor.

Biz, Azerbaycan, genç ve bağımsız bir ülkeyiz. Bu yılın sonunda Azerbaycan`ın bağımsızlığının, 10 yılı doluyor. Tarih açısından 10 yıl pek büyük bir süre değildir. Fakat dünyada yaşanan gelişmeleri hesaba katarsak, bizim bölgede gelişen olayları göz önüne alırsak, Azerbaycan`ın 10 yıl bağımsız olarak yaşaması önemli bir olaydır. Biz bağımsızlığımızı kazandığımız andan bu yana hep Türkiye`nin desteğini, yardımını hissettik.

Aziz dostum, evet, Türkiye, Azerbaycan`ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir. Başka ülkeler de bizim bağımsızlığımızı tanıdılar, bildiriler yayınladılar. Fakat Türkiye`nin onlardan farkı şu ki, o, Azerbaycan`ın bağımsızlığını tanımakla kalmadı, bağımsız devletin varlığını sürdürmesi için, gelişmesi için hep kardeş yardımını yaptı, bir kardeş gibi Azerbaycan`ın yanında oldu. Bütün bunlar, eskiden olduğu gibi, bugün de Türkiye ile aramızda sıkı bağların oluşmasına yol açtı. Bu nedenle Türkiye`ye yapmış olduğum her ziyaret beni çok mutlu etmektedir.

Benimle buraya kalabalık bir heyet geldi. Birçok bakan, Milli Meclis üyesi bir grup milletvekili burada bulunmaktadır. Hepsi Türkiye`ye büyük bir hevesle geldiler. Böylesine kalabalık bir heyetin buraya gelmesi belki bazılarını şaşırtabilir. Fakat neden şu ki, tüm alanlarda ilişkilerimizin gelişmesi için biz yeni adımlar atmak istiyoruz.

21. yüzyılın başlarında, üçüncü binyılın başında Türkiye`ye resmi bir ziyarette bulunmak bana nasip olduğu için sonsuz gurur duymaktayım. Bugün burada Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan ile yaptığımız görüşmeler Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin tüm alanlarını kapsadı. Bu da bize, Azerbaycan`a büyük fayda sağlıyor. Her hangi bir sorun çıktığında biz Türkiye`ye fikir danışma gereği duyuyoruz. Bu nedenle bugün temaslarımızın bir kısmında Türkiye-Azerbaycan ekonomik, kültürel ilişkilerinin geliştirilmesi, kısacası, tüm alanlarda ilişkilerin gelişmesi konu edilecek, diğer kısmında Azerbaycan`ın büyük derdi olan Dağlık Karabağ sorununun, Ermenistan-Azerbaycan sorununun barışçıl yoldan çözümü konusu görüşülecektir. Azerbaycan, bağımsızlığını elde ettiği sırada Ermenistan`ın saldırısına uğradı. Bildiğiniz üzere, 1988 yılında Ermenistan, Azerbaycan topraklarına, yani Azerbaycan`ın kopmaz bir parçası olan Dağlık Karabağ`a yönelik toprak iddiasında bulundu ve ardından bu, silahlı çatışmaya, savaşa dönüştü. Savaş büyük kayıplara yol açtı. Çeşitli nedenlerden dolayı, bazı devletlerin Ermenistan`a yaptığı yardım nedeniyle ve Azerbaycan`da da yapılan bazı hatalar yüzünden bu savaşta Ermenistan, Azerbaycan topraklarının bir kısmını işgal etti. Önce Dağlık Karabağ`ı, ardından bunun çevresinde bulunan yedi büyük bölgeyi işgal etti. Böylece, Azerbaycan topraklarının yüzde 20`si Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altında bulunuyor. Üstelik sadece bugün değil, dün değil, yıllardır, bu topraklardan bir milyondan fazla Azerbaycanlı zorla göç ettirilmiştir ve birer mülteci olarak çadırlarda yaşıyor.

Türkiye, hem Ermenistan-Azerbaycan sorunu, savaşı döneminde, hem ateşkes sağlandıktan sonra barış görüşmelerinin yapılması alanında önemli bir rol üstlendi. 1992 yılında AGİT, Ermenistan-Azerbaycan sorununun barışçıl yoldan çözümü için Minsk Grubunu oluşturdu. Türkiye, Minsk Grubu`na üyedir ve bunun bir üyesi olarak, Azerbaycan`ın bir dostu olarak, bu yıllar zarfında çok faydalı çalışmalarda bulundu. Fakat ne yazık ki, bizim yaptığımız tüm girişimler, özellikle Minsk Grubu eşbaşkanlığını üstlenen ülkelerin - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa`nın son yıllarda gerçekleştirdiği çalışmalar hiçbir sonuç vermedi. Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilmiyor. Azerbaycanlı mülteciler çadırlarda barınıyorlar. Tüm bunlar bize hem maddi, hem manevi darbedir.

Sayın Cumhurbaşkanı, ben size minnettarım. Demin siz hukuk kurallarının, uluslararası hukuk ilkelerinin, ne yazık ki, birçok devlet tarafından ihlal edildiğini bildirdiniz. Dünyada çifte standartlar var ve Türkiye, bu çifte standartlardan dolayı çok sıkıntı çekiyor. Ermenistan, Azerbaycan`ın topraklarını işgal ettiği halde, Amerika Birleşik Devletleri Kongresi daha 1992 yılında Azerbaycan`a ambargo uygulayarak her hangi yardımın yapılmasını engelledi. Bununla birlikte işgalci Ermenistan, her yıl Amerika Birleşik Devletleri`nden büyük miktarda yardım ve bu arada 100 milyon dolar kadar para yardımı almaktadır. Biz bu haksızlıklarla karşılaşıyoruz, aynı şekilde siz de karşılaşıyorsunuz. Örneğin, son zamanlarda Türkiye`ye karşı yapılan adaletsizlikler bizi tedirgin ediyor, bizi kaygılandırıyor. Ermeni diasporasının baskısıyla bazı ülke parlamentolarında Türkiye`nin güya bir zamanlar Ermenilere soykırım yapması ile ilgili kararlar onaylandı. Biz bu tür karar ve düşüncelere hep karşı çıktık.

1998 yılında Amerika`da bu konu Kongre`de gündeme geldiğinde Azerbaycan Milli Meclisi, Azerbaycan devleti buna itiraz etti. Son zamanlarda Fransa Parlamentosu`nda böyle bir kararın kabulü bizi öfkelendirdi. Bizim parlamento özel bildiri yayınladı. Bir cumhurbaşkanı olarak ben bu eylemi kınadım ve böyle bir adaletsizliğe karşı irademi ortaya koydum. Hatta Ocak ayında Paris`i ziyaretim sırasında Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile bir araya gelirken kendisine neden böyle bir haksızlık yaptıklarını sordum. Biz buna karşıyız. Bu, Türkiye gibi bir devlete, Türk halkına, özellikle Türkçe konuşan bütün halklara yapılan bir adaletsizliktir. Biz bugün de kendi irademizi ortaya koyuyoruz. Yani işte bu iki olgu dünyada çifte standartların var olduğunu gösteriyor ve bunlar işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılması için gerekli çalışmaların yapılmasını engelliyor.

Bence, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa gibi büyük devletler Ermenistan`a bu görüşmelerde yapıcı bir tutum izlemesi ve işgal altındaki topraklardan çekilmesi için gerekli baskıyı yapamadılar. Ne var ki bundan sonra Dağlık Karabağ`ın statüsünü görüşmek mümkün olabilirdi. Ancak ne yazık ki, bunu yapmadılar. Biz bu konuda detaylı görüş alışverişi yaptık ve ben bundan çok memnun kaldım.

Sayın Cumhurbaşkanı, Siz burada Bakü-Ceyhan petrol boru hattı ile ilgili son durumu aktardınız ve Azerbaycan`ın Şahdeniz yatağından üretilecek doğal gazın Türkiye`ye ihracatını öngören anlaşmanın imzalanması konusunda bilgi verdiniz. Bu, beni çok memnun etti. Nitekim biz 1994 yılından bu yana Azerbaycan`ın petrol stratejisini uygulayarak Bakü-Ceyhan petrol boru hattının gerçekleşmesi için hep birlikte uğraştık. Şimdi biz bunu daha ileriye taşımalı ve bu boru hattını inşa edip işletmeye açmalıyız. Hazar Denizi`ndeki Azeri, Çırak ve Güneşli yataklarından yılda 50-60 milyon ton petrol ihraç etmek mümkündür. Ayrıca Azerbaycan dünyanın büyük petrol şirketleriyle 20 anlaşma imzaladı. Burada hangi hacimde petrol, doğal gaz üretimi beklendiğini tahmin edersiniz. O yüzden ileride belki Bakü-Ceyhan yeterli olmayacak, ikincisini yapmak gerekecektir. Bu arada aynı şeyi doğal gazla ilgili söyleyebilirim. Biz 6 milyar metreküp doğal gazın Türkiye`ye satışına ilişkin anlaşma imzaladık. Ancak ileride bu rakamı 10 milyara, 15 milyara, 20 milyara da çıkarmak mümkün ve Türkiye`nin bu konuda ihtiyaçları temin edilebilir. Bu alan Türkiye-Azerbaycan ekonomik ilişkilerinin önemli bir dalını oluşturmaktadır. Ancak biz tüm diğer alanlarda da ilişkilerimizi geliştirdik ve bundan böyle de geliştirmeye çalışacağız.

Bağımsız bir devlet olarak Azerbaycan, on yılda zorlu bir yoldan geçti. Bildiğiniz üzere, bir yandan, Ermenistan`ın saldırısı, öte yandan Azerbaycan içinde sosyal ve politik istikrarın bozulması, çeşitli silahlı çetelerin iktidar mücadelesi, iktidarın birkaç kez değiştirilmesi, nihayet, 1993 yılında iç savaşın başlaması işte Azerbaycan`a ne denli büyük zararlara soktu.

Ben size şunu belirtmek isterim, bugün Azerbaycan`da sosyo-politik istikrar sağlanmıştır. Ermenistan`ın saldırısına, bir milyon mültecinin sıkıntılı durumda yaşamasına rağmen, Azerbaycan ekonomisi her geçen yıl gelişmektedir. Azerbaycan, demokrasi yolunda ilerliyor. Biz her bakımdan genciz. Hem bağımsız bir devlet olarak, hem demokrasi yolunda ilerleyen bir devlet olarak, hem pazar ekonomisini uygulama yolunda ilerleyen bir devlet olarak genciz. Her yerde genciz. Ancak bizim kardeşimiz var. Türkiye, bu yoldan onyıllar önce geçti. Türkiye büyük bir tecrübe sahibidir. Ve biz bu birikimden faydalanıyoruz. Uluslararası tecrübeden faydalanıyoruz. Biz bu yolu izliyoruz. Azerbaycan`da demokratik, laik, hukuk devletinin kurulması süreci uygulanıyor ve bundan böyle de uygulanacaktır. Türkiye`nin bu yolu çok önceden kat etmiş olmasına çok seviniyorum. Atatürk`ün vasiyetlerini yerine getirmiştir ve Türkiye, bir hukuk devletidir, demokratik bir devlettir ve laik bir devlet olarak yaşayacaktır. Zira laiklik Türkiye`yi Avrupa ile, Azerbaycan ile bütünleştiren temel unsurlardan biridir.

Azerbaycan, Avrupa Konseyi`ne üye oldu. Bu, bizim için tarihi bir olaydır. Bildiğiniz üzere, biz oraya üye olarak alındığımızda çok büyük engellerle karşılaştık. Ne var ki bizim dört yıl süren mücadelemizde yine Türkiye yanımızda oldu. Türkiye devleti, hükümeti, Türkiye`nin Avrupa Konseyi`ndeki temsilcileri yanımızda oldu. Biz hep onların desteğini, yardımını hissettik ve Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi`ne üye olarak alınmasına bunların katkısı oldu ve nihayetinde biz bunu başardık. Şimdi biz yeni bir kuruluşta bir aradayız. Yani, biz çalışmalarımızı hep birlikte yürütebiliriz. Azerbaycan`ın Avrupa Konseyi`ndeki temsilcilerinin, Milli Meclis milletvekillerinin de bugün burada bulunmaları bir rastlantı değildir. Onlar TBMM`de görüşmeler yaptılar. Türk temsilcilerle görüştüler ve ortak çalışmalara ilişkin mutabakata vardılar.

Böylece, bizim şimdiye kadar, on yıl zarfında aldığımız yol çok başarılı bir yoldur. Türkiye-Azerbaycan dostluğu, kardeşliği gelişmiştir. Ancak bu, son aşama değildir. Dünya gelişiyor. Biz dünyaya ayak uydurmalıyız. Bu yüzdendir ki, Türkiye`nin kazandığı başarılardan faydalanarak, Türkiye`nin tecrübelerini kullanarak, Azerbaycan`ın bağımsız devletini yaşatacak ve geliştireceğiz.

Eski Sovyetler Birliği üyesi ülkelerin bağımsızlık kazanmasında pek zorluk yaşanmadı. Çünkü Sovyetler Birliği çöktü. Onun çöküş nedenleri de bellidir. Tabiatıyla 15 müttefik cumhuriyet bağımsızlığını ilan etti. Bu, bizim için tarihi bir olaydır, zira 70 yıllık dileğimize kavuştuk. Ne var ki bağımsızlığı korumak, sürdürmek ve kalıcı kılmak onu kazanmaktan daha zordur. Siz Azerbaycan`ın sıkıntılarını biliyorsunuz. Ben bu konuda birçok kez size bilgi verdim. Azerbaycan`ın bağımsızlığı hayatımızın anlamıdır, buna emin olabilirsiniz. Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak, benim hayatımın anlamıdır. Azerbaycan`ın bağımsızlığı bundan sonra pekişecek, hep devam edecek ve bağımsız devlet geçmişteki o günleri bir daha yaşamayacaktır. Biz bu yolda Türkiye ile hep bir arada olduk, bir arada olacağız. Türkiye-Azerbaycan dostluğu ebedidir, sarsılmazdır. Biz bu dostluğa bağlıyız ve bağlı kalacağız. Bu dostluğu geliştirmek için tüm alanlardaki işbirliğimizi geliştireceğiz. Sanırım, bu resmi ziyaretim sırasında biz işbu konuların geleceği hakkında çalışmalar yapacağız. Böylece, 21.yüzyılın başlarında biz hep birlikte yarınlar için ve gelecek kuşaklar için faydalı girişimlerde bulunacağız. Ben Türkiye`de bulunmaktan duyduğum memnuniyeti bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu, her zaman benim için bir sevinç kaynağıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı, beni davet ettiğiniz için size bir kez daha teşekkür ediyorum. Azerbaycan`dan buraya gelen tüm heyete gösterilen ilgi, alaka ve misafirperverlik için bir kez daha teşekkür ediyorum. Lütfen kadehlerimizi Türkiye için kaldıralım!

Atatürk Türkiye`si için kaldıralım!

Türkiye-Azerbaycan dostluğuna kaldıralım!

Bu dostluğun sarsılmaz, ebedi olması için kaldıralım!

Değerli dostlar, sizin şerefinize kaldıralım!

Sayın Cumhurbaşkanı, bu kadehi şerefinize kaldırıyorum!

Kısa inceleme yazısı

Genel tarihi bilgiler

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri

Bilgi notu

Azerbaycan - Türk Dünyası