Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev´in Türkiye Büyük Millet Meclisi´nde konuşması - 9 Şubat 1994


scotch egg
scotch egg
temp-thumb
temp-thumb

Bugün beni Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne davet ettiğiniz için, Meclis'e hitap etme olanağını sağladığınız için hepinize şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunarım. Türk halkı tarafından seçilen milletvekilleri olarak size ve sizin şahsınızda tüm Türk halkına Azerbaycan halkının içten selamlarını, sevgi ve saygısını sunmak isterim.

Büyük Millet Meclisi'nin zengin bir tarihi geçmişi vardır. Bu muhteşem salonda, bu yüce kürsüden size konuşma yapmak benim için tarihi bir olaydır. Henüz genç yaşlarımda kitaplarda, gazetelerde Türkiye ile ilgili, Türk halkı ile ilgili yazılar okuduğumda Türkiye'ye her zaman özlemle bakar, ona büyük ilgi duyar, Büyük Millet Meclisi'nin çalışmaları, onun onayladığı kararlarla ilgili haberleri hevesle, dikkatle okurdum. Her seferinde de bu saygıdeğer ve itibar sahibi Büyük Millet Meclisi'nin - Türk halkının hayatında önemli ve dikkate değer çalışmalar yapan bu meclisin ne kadar güçlü ve amaçlı politika izleyen bir meclis olduğunu düşünüyordum. Şimdi ben bu meclisi ziyaret etme, sizinle bir araya gelme, size konuşma yapma mutluluğunu yaşıyorum. Bu yüzden çok büyük gurur duyuyorum. Bu, benim için büyük onurdur, büyük saygıdır. Bu saygı için birkez daha size derin şükranlarımı sunuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 70 yıllık tarihi geçmişi var. 70 sene önce onun başkanı, deha ve büyük önder Mustafa Kemal Atatürk bu Büyük Millet Meclisi'nin temelini attı, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Onun attığı temel, zemin o kadar güçlü, o kadar sağlam bir temel oldu ki, 70 sene içinde Türk halkı, Türkiye Devleti tüm sınavlardan geçti, şimdi ise başarıyla ilerlemektedir. Bugün Türkiye büyük bir devlettir. Türkiye'nin dünyada büyük bir devlet olmasından biz de gurur duyuyoruz.

Burada size bir konuşma yaparak büyük insan, tüm Türk dünyasının büyük siması Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha saygıyla anıyorum, onun yaptığı işlere, onun başlattığı yola saygı duyuyorum, onun anısı önünde eğiliyorum.

Türkiye'de cumhuriyetin kurulması, Türkiye'nin dış ülkelerin işgalinden kurtarılması, istikal savaşının başarıyla sonuçlanması ve Türkiye'de demokratik laik bir devletin temelinin atılması - tüm bunların 70 sene önce gerçekleşmiş olması bizim için çok önemli bir unsurdur. Türkiye bir İslam devleti olmasına rağmen asla uluslararası demokrasiden, Doğu dünyasından, İslam dünyasından uzak kalmamıştır. Bunun da temelini bizim önderimiz unutulmaz Mustafa Kemal Atatürk atmıştır.

Biz Türkiye'nin aldığı 70 senelik yola büyük saygı duyuyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün ve onun silah arkadaşlarının başlattıkları çalışma 70 senedir sürdürülüyor, biz bunlara şahidiz. Sonraki kuşaklar Türkiye'nin daha da gelişmesi için, dünyada daha önemli bir yer edinmesi için büyük çalışmalar yapmışlar. Türkiye'nin özellikle son yıllarda kazandığı başarılar tüm dünyayı hayran bırakmıştır. Bu bakımdan son yıllarda, yani bizim yaşadığımız dönemde Türkiye'nin büyük insanı, rahmetli Turgut Özal'ın hizmetlerini vurgulamak isterim. Bugün Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığını üstlenen, ülkede uzun senelerden beri etkin politik faaliyette bulunan Süleyman Demirel'in de özel hizmetlerinin altını çizmek isterim.

Ben Türkiye'ye davet edildiğim için ve dünden beri burada çok verimli görüşmeler yaptığımız için Türkiye Hükümeti'ne, Cumhurbaşkanı - sayın dostumuz, kardeşimiz Süleyman Demirel'e, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a, Türkiye Başbakanı Tansu Çiller'e şükranlarımı sunar ve size şunu söylemek isterim ki, bugün Türkiye'nin tüm devlet makamları Azerbaycan'a büyük saygı ve ilgi gösteriyorlar, Azerbaycan ile Tükiye arasındaki ilişkilerin ileride de gelişmesi için tüm güçleriyle çaba harcıyorlar.

Türkiye ile Azerbaycan arasında ilişkilerin büyük tarihi geçmişi var. Biz aynı kökene sahip bir halkız. Biz aynı tarihi geçmişe, aynı dile, aynı dine sahibiz. Bizim tarihimiz bir, dilimiz bir, dinimiz birdir. Yüzyıllar boyunca halklarımız birbirine benzeyen, yahut çok az farklılık gösteren örf ve adetlerini, kültür ve bilimi koruyup kollamış ve geliştirmişler. Yüzyıllar boyunca halklarımız birlik olmuş, omuz omuza vermişler. Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkileri dostluk, kardeşlik ilişkileri diye nitelendirmişler. Bu ilişkiler aynı kökenden gelen halkların ilişkileridir. Bu, eskiden de böyle olmuştur ve ilişki kuramadığımız dönemlerde bile biz bunu kalbimizde aynı şekilde yaşattık, bu, şimdi de aynı şekilde sürüyor. Onun için de tarihimiz, ulusal kökenlerimiz, gelenek ve göreneklerimizin hepsi bizi birbirimize çok sıkı bağlamıştır. Yüzyıllar boyunca tarihin tüm dönemlerinde bizi birbirimizden ayırmak için çok uğraşmalarına rağmen bunu başaramadılar. Nitekim, bundan böyle de hiçbir güç bizi birbirimizden ayıramayacaktır.

Şimdi Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. 20.yüzyılda tüm dünya tarihinde çok büyük değişimler yaşandı. Keza Azerbaycan halkının hayatında da. 20.yüzyılın başlarında Azerbaycan'da bir takım politik güçler, bilhassa Azerbaycan'ın ulusal özgürlüğü yolunda savaş veren güçler ortaya çıktı, onlar Azerbaycan'ın bağımsızlığı, istiklali, ulusal özgürlüğü uğruna mücadele verdiler. O dönemlerde Azerbaycan ile Türkiye arasında ilişkiler çok yoğundu. Tüm bunların sonucunda 1918 yılında Azerbaycan'da ilk demokratik devlet kuruldu.

Azerbaycan 200 yıl boyunca Rusya İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer aldı. Kuşkusuz ki, bu dönemde Azerbaycan'ın yaşamında farklı dönemler, her türlü zorluklar oldu. Belirttiğim üzere, nihayet, 1918 yılında Azerbaycan'da ilk demokratik cumhuriyet kuruldu. Elbet, bu, tarihi süreçlerin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Rusya İmparatorluğu çöktü, Rusya topraklarındaki halklar kendi hayatlarını istediği gibi kurmaya çalıştılar. Aynı şekilde Azerbaycan halkı bağımsız bir devlet kurma isteğini gerçekleştirmeye çalıştı ve bunu 1918 yılında başardı. Bu bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti iki sene varlığını sürdürdü. Söz konusu dönem çok sıkıntılı, çelişkili ve zorlu bir dönem oldu. Bunun karşılığında Azerbaycan halkı ilk kez bağımsız olma mutluluğunu tattı, o, bağımsızlığını sağlayacağına inandı. Azerbaycan halkı demokratik ilkelerin temelinde devlet kurmaya başladı.

O dönemde, yani halkımız ilk demokratik devleti kurduğu dönemde Türkiye Azerbaycan'ın yanında oldu, Azerbaycan'a çok büyük yardım ve destekte bulundu. Bunu Azerbaycan halkı hiçbir zaman unutmadı ve unutmayacaktır. O dönemlerde halkımız defalarca düşman saldırısına uğradı. Türk Ordusunun Azerbaycan'a, Bakü'ye gelmesi, Azerbaycan'ı taşnakların saldırısından kurtarması her Azerinin kalbinde yaşıyor. Azerbaycan halkı şu zor dönemde Türk halkının ona yaptığı yardımı ve desteği asla unutmayacaktır.

Bu devlet çöktü. O sıralarda eski Rusya İmparatorluğu'nun topraklarında Sovyetler Birliği kuruldu, 70 sene boyunca Azerbaycan bu birliğin sınırları içinde yer aldı. Nitekim bu dönemle ilgili de doğru bilgi vermek ve onu objektif değerlendirmek gerekir. Kuşkusuz ki, Azerbaycan halkının bağımsızlığını kaybetmesi ona büyük bir darbe oldu. Fakat sadece Azerbaycan halkı değil, eski Rus İmparatorluğu'nda bulunan tüm halklar Sovyetler Birliği'ne dahil edildi, Sovyetler Birliği'nin denetimi altına alındı. Böylece, tüm eski Rus İmparatorluğu'nun topraklarında yeni sosyopolitik, ekonomik düzen kuruldu. Kuşkusuz ki, bu düzenin çelişkili yönleri vardı. Biz onu kanul etmedik. Şunu da söylemek gerekir ki, 70 sene boyunca Azerbaycan halkı kendi milli kimliğini, dilini, hatta yasak olmasına rağmen dinini bile kaybetmemiştir. Bu düzenin olanaklarını değerlendiren Azerbaycan halkı bilimini, eğitimini, kültürünü üst düzeylere taşımıştır.

Bu da bir gerçektir ki, 20.yüzylda Azerbaycan dünya kültürüne, dünya bilimine büyük katkılarda bulundu. Bizim büyük bilimadamları, yazarlar, şairler, mimarlar, ressamlar, besteciler, müzisyenler hem Azerbaycan halkının bilimini, kültürünü, eğitimini zenginleştirdi, hem de tüm dünya kültürüne büyük katılarda bulundu. Bunun yanı sıra, aynı dönemde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin, Azerbaycan halkının en büyük başarılarından biri de ülkede okuma-yazma oranının artması, Azerbaycan'da cahilliğin ortadan kaldırılmış olmasıdır. Cumhuriyet genelindeki tüm eğitim kuruluşları halka eğitim vermek, onun öğrenim düzeyini yükseltmek için her türlü olanaklara sahipti. Tüm bunlar şunu gösteriyor ki, hatta bizim açımızdan uygun olmayan ve şimdi vazgeçtiğimiz sosyalist, kominist düzeninde bile Azerbaycan halkı kendi tarihine, kendi milli kimliğine, kendi ulusal geleneklerine bağlı kalmış ve bu duyguları kalbinde saklamıştır. Halkımız söz konusu dönemde kazandığı başarıları şimdi, bağımsızlığına kavuştuğu şu dönemde yaygın bir şekilde değerlendirme olanağına sahiptir.

Biz eski düzeni istemiyoruz. Azerbaycan bağımsız bir devlet olarak evrensel değerlerin temelinde demokratik hukuk devletinin kurulması, demokratik toplumun oluşturulması yolunda ilerliyor. Azerbaycan ekonomisi serbest piyasa ekonomisi yolunu izleyecektir. Azerbaycan büyük sosyoekonomik reformlar yapma kararlılığı içindedir. Azerbaycan dünyada denenmiş ve artık pozitif sonuçlar sağlamış sosyo-ekonomik ve sosyo-politik düzenin uygulanması yolunu izleyecektir.

Bundan yola çıkarak Azerbaycan'da demokrasinin gelişmesi, tüm alanlarda yerleşmesi için olanaklar sağlanmıştır ve sağlanacaktır. Cumhuriyetin iç yaşamında çok partili düzen artık benimsenmiştir. Halihazırda Azerbaycan'da 40 kadar siyasi parti ve toplumsal örgüt faaliyet göstermektedir. Azerbaycan'da vicdan özgürlüğü, din özgürlüğü, dil özgürlüğü, basın özgürlüğü tam sağlanmıştır. Tüm bunlar genç, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin demokrasi, siyasal çoğulculuk ve piyasa ekonomisi alanında attığı ilk adımlardır. Hiç kuşkusuz, bunlar henüz kiçik adımlardır. Onlar, tabii ki, daha büyük, daha güçlü olmalıdır. Fakat siz de bana katılırsınız ki, bunun için hem koşullara, hem zamana ihtiyaç duyulmaktadır.

Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihine göz atarken şu hususlara dikkat ettim, 1923 yılında Türkiye'de demokratik cumhuriyet kurulmuştur. Fakat bunun ardından, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türkiye'nin demokratik görüşlü insanlarının yaptığı çalışmalar sayesinde yeni reformlar uygulanarak Türkiye'de gerçek demokratik toplumun oluşturulması birkaç yıllık zaman aldı. Yani 1923 yılında Türkiye'de ilk cumhuriyet kurulmuş olsa dahi, bu cumhuriyetin tüm nitelikleri, diğer bir değişle, demokratik devlete özgü tüm unsurlar aşama aşama oluşturuldu. Bu, bizim için bir birikim, bir örnek teşkil etmektedir. Genel olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin 70 yıllık tarihi geçmişi şimdi bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti için bir örnektir, deneyim merkezidir. Biz sizin birikimlerinizden faydalanıyoruz ve ileride de faydalanacağız.

Size sadece şunu hatırlatmak isterim ki, Türkiye de istenen düzeye bir hamlede, bir günün içinde, yahut bir sene içinde gelmedi. Onun için biz öngördüğümüz reformları düzenli bir şekilde uyguluyoruz. Kuşkusuz ki, şimdi dönemler farklı, bu zaman o zaman değil. Şimdi biz reformları geciktiremeyiz, onları hızla uygulamamız gerekir. Fakat biz bunu öyle bir şekilde yapmalıyız ki, Azerbaycan halkı bir sosyo-ekonomik düzenden diğer sosyo-ekonomik düzene geçişte pek zorluklar yaşamasın.

Siz biliyorsunuz, şimdi Azerbaycan da bağımsızlığını kazanmış diğer eski Sovyetler Birliği cumhuriyetleri gibi büyük sosyo-ekonomik kriz yaşamaktadır. Bu kriz hâlâ sürüyor. Fakat Azerbaycan'daki kriz daha derin bir hal almaktadır, çünkü Azerbaycan savaş içindedir, Ermenistan'ın saldırısına uğramıştır. Ermenistan silahlı kuvvetleri Azerbaycan topraklarının bir bölümünü işgal etmiştir. Azerbaycan kendi ekonomik ve finansal olanaklarının büyük bir bölümünü topraklarımızın savunmasına yöneltmiştir. İşgal altındaki topraklarda bir milyon Azeri kendi evinden, mülkünden, yurdundan olmuş, mülteci, göçmen durumuna düşmüştür. Onların barınacak evleri yoktur. Tüm bu insanların ihtiyaçlarını karşılamak gerekir. Tüm bunlar Azerbaycan ekonomisini çok olumsuz etkiliyor, sosyo-ekonomik krizi giderek derinleştiriyor. Böyle bir dönemde ekonomik reformların uygulanması, piyasa ekonomisine geçiş, kuşkusuz ki, büyük zorluklar çıkarıyor.

Bunları size anlatmakta amacım Türkiye'de, özellikle Büyük Millet Meclisi'nde Azerbaycan'ın bugünkü gerçek durumuyla ilgili, gerçekleriyle ilgili doğru bir izlenimin, bilginin olmasıdır. Bu, bize şundan dolayı lâzım, biz Türkiye'yi kendimize en yakın dost, kardeş ülke biliyoruz. Türkiye'de bizim durumumuzu ne kadar doğru bilirlerse, Türkiye ile ilişkilerimiz de bir o kadar hızlı gelişir ve biz Türkiye'nin birikimini daha verimli değerlendiririz, Türkiye'nin de Azerbaycan'a yardımı daha etkin olur.

Belirttiğim üzere, 1918 yılında Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulduğunda Azerbaycan'ı ilk tanıyan devletlerden biri Türkiye oldu. Kasım 1992'de de Azerbaycan'ın bağımsızlığını dünyada ilk Türkiye Cumhuriyeti tanıdı. Bu, Türkiye'nin cesur adımı ve Azerbaycan'a kardeşçe yaklaşımının bir sonucuydu. Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanması ve uluslararası alanda tüm devletlerin Azerbaycan'ı tanıması için Türkiye'nin çok büyük yardımı dokunmuştur. Bundan dolayı ve onun ardından Azerbaycan'ın bağımsızlığı için yaptığı yardımlardan dolayı size Azerbaycan halkı adına teşekkür ediyorum.

Aradan iki yıl geçiyor. İki sene pek uzun bir süre değildir. Bu iki yılda Azerbaycan çok belalar gördü. Sadece şu iki senede değil, daha önceki yıllarda da. 1987 senesi sonlarında Azerbaycan'ı bölme, yıkma niyetinde olan düşman güçler Karabağ sorununu ortaya attılar. O dönemden bu yana Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı saldırısı sürüyor. Bu süre boyunca Türkiye bize hep yardım etti, manevi destek oldu, devletin yapılanması alanında, uluslararası alanda ve diğer alanlarda onun yardımını gördük. Bugün itiraf etmeliyiz ki, maalesef, biz Türkiye'nin Azebaycan'a gösterdiği ilgi ve yardıma rağmen gerekli önlemleri alamadık. Eğer çalışmalarımız bize gösterilen ilgi ve yardıma eşit düzeyde olsaydı, bugün Azerbaycan daha iyi durumda olurdu.

Altı senedir Azerbaycan'da savaş ortamı devam etmektedir ve bu, inkar edilemez. İşte bu savaş ortamında Azerbaycan içerisinde çok büyük değişimler meydana geldi. Söz konusu dönemde Azerbaycan'da farklı siyasal güçler arasında iktidar kavgası yaşandı. Bu kavga Azerbaycan'ın devlet düzenini, Azerbaycan'ın henüz tam kurulmamış, yapılanmamış ordusunu zayıf düşürdü ve savunma gücünü azalttı. Ermeni askeri birlikleri, Ermeni saldırganları da tüm bunları fırsat bilip Azerbaycan'a saldırılarını sürdürdüler. Sonuçta Azebaycan topraklarının yüzde 20'si şu anda Ermeni işgali altında tutulmaktadır.

Eğer ilk dönemlerde konu Dağlık Karabağ ile ilgili idise, şimdi Dağlık Karabağ tamamen Ermeni silahlı kuvvetlerinin, Ermenistan'ın denetimi altındadır. Bilindiği gibi, ardından Dağlık Karabağ çevresindeki bölgeler Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Kaydettiğim üzere, kendi yerinden, yurdundan zorla göç ettirilen bir milyon Azeri mülteci durumunda yaşıyor. Tüm bunlar Azerbaycan'ın bağımsızlığına, bağımsız bir devlet olarak gelişmesine çok büyük engel oluşturmaktadır. Fakat biz iyimseriz. Biz bağımsızlığımızın sonsuza kadar süreceğini, bu bağımsızlığı hiçbir şekilde asla kaybetmeyeceğimizi düşünüyorum. Azerbaycan halkı hep bağımsızlık yolunu izleyecek, demokrasi, özgürlük yolunda ilerleyecektir!

Nitekim Türkiye şimdiye kadar bize yaptığı kardeşlik, dostluk yardımı ile, gösterdiği ilgi ile ileride de bizim yanımızda olacak ve olmalıdır da. Bizim bugünkü görüşmemiz bunun bariz örneğidir. Burada ben Mustafa Kemal Atatürk'ün çok değerli bir özdeyişini hatırlatmak istiyorum, zira onun bu özdeyişi Türkiye'ye düşen görevlerin çok büyük olduğunu ve Mustafa Kemal Atatürk'ün çok uzak görüşlü bir kişi olduğunu gösteriyor. O, Türkiye Cumhuriyeti'nin 10.yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada şunu söylemiştir: "Bugün Sovyetler Birliği dostumuz, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bugün bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, Avusturya - Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir, işte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, özü bir, inancı bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnızca o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türkler'in) bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir".

Mustafa Kemal Atatürk 60 sene önce bugünleri görmüş ve bu vasiyette bulunmuştur. Şimdi bu dönem gelmiştir ve Türkiye'ye dost, kardeş olan ülkeler, uluslar kendi bağımsızlıklarını kazanmışlar. Aynı biçimde Türkiye'ye en yakın ve kardeş olan Azerbaycan da bağımsız bir devlettir. Türkiye'nin dostça ve kardeşçe yaklaşımına Azerbaycan'ın bundan böyle daha fazla ihtiyacı vardır. Dün yaptığımız ve bugün yapacağımız görüşmeler şunu gösteriyor ki, biz, haklı olarak, Türkiye'nin Azerbaycan ile ilişkilerinin ileride daha da gelişeceği ve yaygınlık kazanacağını umabiliriz.

Ben size Ermenistan'ın saldırısı sonucunda Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin işgal edildiğini bildirdim. Biz bu sorunları barış yoluyla çözmek istiyoruz. Uluslararsı örgütlerin, AGİK'in, Minsk Grubunun, büyük devletlerin olanaklarını, keza bir zamanlar ortak girişimlerde bulunan ABD, Türkiye ve Rusya'nın olanaklarını değerlendirmeye ve sorunu barış ve görüşmeler yoluyla çözmeye çalışıyoruz. Fakat maalesef bunlardan şimdiye kadar bir sonuç alınamamıştır. Buna rağmen, biz umudumuzu kesmedik. Bu alanda olanakların henüz tükenmediğini biliyoruz ve biz ileride bu olanakları değerlendireceğiz. Yani bizim yolumuz barış yolu, uzlaşma yoludur. Biz asla kan dökülmesinden yana değiliz, savaştan yana değiliz. Bunun yanı sıra biz tüm Azerbaycan topraklarının Azerbaycan halkının kendi idaresi altında bulunmasını sağlamaya çalıştık ve bundan böyle de çalışacağız.

Bu yüzden de biz son dönemler Azerbaycan Cumhuriyeti'nin devlet düzenine, ordunun kurulmasına büyük önem veriyoruz. Size belirtmek istediğim şu ki, son dönemde Azerbaycan halkında ulusal bilinç, yurtseverlik ruhu, Vatanı, toprağı savunma ruhu, Vatanına sahip çıkma ruhu, savaşma ruhu oluşmuştur. Azeriler topraklarını kendilerinin savunmaları gerektiğini, kendi topraklarına kenidilerinin sahip çıkmaları gerektiğini anlamışlar. Son aylarda yapılan askeri operasyonlar Azerbaycan halkının ve onun kurulmak üzere olan ordusunun bunu yapabileceğini gösteriyor. Son çatışmalarda Ermeni silahlı kuvvetleri çok büyük darbeler aldı, büyük kayıplar verdi. İşgal altındaki topraklarımızın bir kısmı geri alındı. Ordumuz topraklarımızı savunma, işgal altındaki topraklarımızın hepsini geri alma gücüne sahiptir. Bizim yolumuz barış yoludur, bununla birlikte biz kendi gücümüzle işgal edilmiş toprakları geri almaya çalışacağız. Biz ileride de aynı yolu izleyeceğiz.

Siz Azerbaycan Cumhuriyeti'nin dış politikasını biliyorsunuz. Biz tüm devletlerle eşit, karşılıklı yarara dayalı ilişkiler kurmak istiyoruz. Gerek Batı, gerekse de Doğu devletleri ile, keza komşu ülkelerle bu tür ilişkiler kurmak için gerekli önlemleri alıyoruz ve alacağız. Bu alanda da Türkiye'nin birikimi, Türkiye devletinin dış politikası bizim için bir tecrübe merkezidir ve bunu etkin bir şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz.

Fakat bir gerçeği bilmeniz gerekir. Geçen sene Eylül ayında Azerbaycan Cumhuriyeti Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye oldu. Bazen Türkiye de dahil olmak üzere dış basında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Bağımsız Devletler Topluluğu'na üyeliğinin güya onun bağımsızlığını elinden aldığı yönünde yazılar çıkıyor. Bu, yanlış bir düşüncedir. Eski Sovyetler Birliği üyesi 15 cumhuriyetten 12'si, Azerbaycan da dahil, şimdi Bağımsız Devletler Topluluğu'na üyedir. Biz bu kuruluşa üye olmakla ne kaybettik? Hiçbir şey kaybetmedik, fakat kazancımız şu oldu, biz Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye olarak bir zamanlar yoğun ilişkiler içinde bulunduğumuz aynı cumhuriyetlerle ilişkileri geliştirerek, hem ekonomimizin kalkınması için bir takım koşullar oluşturuyoruz, hem de Azerbaycan'ın bağımsızığını güvence altına alma, Ermenistan'ın cumhuriyetimize karşı saldırgan bir tavır benimsediğini söz konusu devletlere kanıtlama olanağını buluyoruz.

Geçen sene 24 Aralık'ta Aşkabat'ta BDT üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının toplantısı düzenlendi. Orada ben Azebaycan devleti adına geniş bir açıklama yaparak Ermenistan'ın ülkemize saldırısını, bunun sonucunda Azeri topraklarının işgal edilmesi, topraklarımızdaki zenginliklerin yok edilmesi ve yağmalanmasını anlattım ve bu konuda somut örnekler sundum. Eğer biz bu kuruluşa katılmasaydık, böyle bir fırsatımız da olmayacaktı. Benim konuşmamdan sonra Ermenistan Cumhurbaşkanı bir açıklama yapmak zorunda kaldı. O, benim anlattıklarımı yalanlamaya çalıştı. Fakat orada bizim tavrımız çok açık ve net oldu, biz Ermenistan'ı suçladık. Kuruluş üyesi diğer devletleri de, aynı örgüt içinde bulunan bir devletin diğerine saldırmasına izin vermekle suçladık. Size bu anlamda başka örnekler de sunabilirim. Yani söylemek istediğim şudur ki, Bağımsız Devletler Topluluğu'na katılmak Azerbaycan'ın bağımsızlığına hiçbir zarar vermemiştir ve asla vermeyecektir, bundan emin olabilirsiniz. Tam tersi, biz Azerbaycan'ın bağımsızlığını daha da geliştirmek için bunu verimli bir şekilde değerlendirmeye çalışacağız ve bunu başaracağımızı umuyorum.

Azerbaycan'ın bağımsızlığı çok önemli bir konudur. Biliyorsunuz, size ve bize komşu olan Gürcistan'da, Ermenistan'da yabancı askeri birlikler, askeri üsler bulunmaktadır. Azerbaycan'da ise bunların hiçbirisi yok. Azerbaycan sadece kendi askerleri, kendi ordusu ile varlığını sürdürüyor ve ileride de böyle olacaktır. Azerbaycan'ın bağımsızlığı sonsuza kadar sürecektir ve ben bir cumhurbaşkanı olarak size söylüyorum: Türkiye'deki kardeşlerimiz, dostlarımız bu konuda hiç kuşku duymasın, biz Azerbaycan'ın bağımsızlığını hiçbir zaman, hiçbir şekilde kaybetmeyeceğiz.

Epey zamanınızı almış olabilirim. Fakat ilk kez böyle bir fırsat elime geçti. Hiç kuşkusuz, ben de bunu olabildiğince değelendirmeye çalışıyorum. Fakat onu kötüye kullanmak istemem. Size belirtmek istediğim şudur ki, halklarımızın tarihi geçmişi, bugüne kadar yaşadığımız dönem dostluk ve kardeşlik ilişkilerimizin ileride daha yakın, daha güçlü olması için iyi bir zemin oluşturmaktadır. Biz bu temele dayanarak daha da ilerleyeceğiz, Türkye ile Azerbaycan arasında ekonomi, ticaret, bilim, kültür, eğitim alanında, tüm diğer alanlarda ilişkiler özel bir nitelik kazanacaktır, dostluk, kardeşlik ilişkileri olarak diğer devletlerle kurduğumuz ilişkilerden farklılık gösterecektir, bundan emin olabilirsiniz. Bizim yaklaşımımız işte bu. Biz bu yolu izleyeceğiz ve bugünkü Azerbaycan devleti bu yola bağlılığını sürdürdü ve sürdürecektir, bundan emin olun.

Ben bu fırsattan yararlanarak ve şimdi Türkiye'nin önünde duran büyük görevlerin bilincinde olarak Türkiye hükümetine, Büyük Millet Meclisi'ne ve Türkiye halkına ileride başarılar diliyorum. Sizin büyük başarılarınız var, bunun yanı sıra büyük sorunlarınız da var. Biz bunları dikkatle izliyoruz, kardeşçe ilgileniyoruz. Sizin bu sorunları çözmenizi, Türkiye'nin ileride tüm alanlarda daha hızlı gelişme sağlamasını istiyoruz. Zira Türkiye'nin gelişmesi, güçlenmesi Azerbaycan için bir dayanak noktasıdır ve ben bir kardeş gibi Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk halkına, sizlere tüm gelecek çalışmalarınızda başarılarınızın devamını diliyorum.

Bana gösterdiğiniz ilgi, saygı için teşekkür ediyorum, hepinize yürekten" teşekkürler" diyorum. Yaşasın Büyük Türkiye Cumhuriyeti! Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetlerini yerine getirerek ilerleyen Türkiye halkının geleceğine bir kardeş gibi inanıyoruz ve gelecek yaşamınızda yeni başarılar kazanacağınızı umuyoruz.

Yaşasın Türkiye-Azerbaycan dostluğu!

Yaşasın Türk halkının Azerbaycan halkı ile kardeşliği ve sarsılmaz dostluğu!

Kısa inceleme yazısı

DIŞ POLİTİKA

Genel tarihi bilgiler

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri

Bilgi notu

Azerbaycan - Türk Dünyası