Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Türkiye dönüşünde gazetecilere açıklaması - 10 Ocak 2000


Değerli basın mensupları, bayanlar ve baylar!

Değerli kardeşim, dostum, Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`in daveti üzerine ben dün Ankara`ya, Türkiye`ye geldim ve şimdi gidiyorum, Bakü`ye geri dönüyorum. Ben bu davet için ve burada bana gösterilen çok büyük dostluk, sevgi, kardeşlik için dostum, kardeşim, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e teşekkürümü sunarım.

Türkiye`ye yaptığım her ziyaret benim için büyük bir olaydır, yani büyük bir sevinçtir. Bu kez ben Türkiye`ye mübarek Ramazan Bayramında geldim. Ben bir yandan Ramazan Bayramında - insanların bayramı kutlayıp tatil yaptığı bir dönemde buraya gelerek bu tatillerine engel olacağımdan dolayı biraz tedirginlik duydum. Fakat öte yandan, bu Ramazan bayramının Türkiye`de çok güzel kutlandığını düşündüm. Bizde, Azerbaycan`da Ramazan bayramı 7-8 yıl önce yeniden kutlanmaya başlandı. Daha önce, Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan`da din yasak olduğu için, Ramazan Bayramı da bir dini bayram olduğu için bu, yasaktı. Günümüzde ise insanlar çok kısa bir zaman zarfında dinlerini öğrendiler, ona uydular ve keza Ramazan Bayramını kutluyorlar. Ancak Türkiye`deki gibi değil.

Ben televizyonda izledim: insanlar nasıl seviniyorlar, şarkılar söylüyorlar, dans ediyorlar. Ben bugün 10 dakika televizyon izledim. Bir Azeri şarkısını çok güzel yorumladılar ve dans ettiler. Ben çok sevindim. Onun için işte bugün - Ramazan Bayramında burada bulunmak beni daha da mutlu etmiştir.

Fakat tabii ki, ben gezmek için, tatil yapmak için gelmedim. Her zaman olduğu gibi ben işlerim gereği ziyarette bulunmaktayım ve dostum, kardeşim Süleyman Demirel de aynı şekilde - gece gündüz demeden çalışıyor. Ona da bayram yok, Pazar yok, başka günler yok. Bu nedenle biz kendisiyle hem dün hem bugün görüşüp çok değerli sohbetler, konuşmalar yaptık. Benim en önemli görüşmelerim, konuşmalarım Sayın Cumhubaşkanı Süleyman Demirel ile oldu. Kendisinin de beyan ettiği üzere, biz ülkelerimiz için önem arzeden birkaç konuyu masaya yatırdık, görüş alışverişinde bulunduk. Bunların arasında öncelikli konular, Ermenistan-Azerbaycan sorunun barışçıl yoldan çözüme bağlanması ve Azerbaycan`ın işgal altındaki topraklarının boşaltılması, göçmenlerin, mültecilerin kendi yerlerine geri dönmesi konusudur. Biz kasım ayında AGİT İstanbul Zirvesi`nde de bu konuyu çok detaylı olarak görüştük - hem Sayın Süleyman Demirel ile hem Başkan Clinton ile hem Cumhurbaşkanı Chirac ile hem diğerleri ile. Fakat bugün Türkiye ile Azerbaycan`ın bu konuyu tekrar değerlendirmelerine, bu konuda nelerin yapılacağı hususunda aynı görüşü paylaşmalarına yine ihtiyaç vardı.

Her zaman olduğu gibi, şimdi de Türkiye`nin Azerbaycan`a destek olması beni memnun etti. Biz bu konuda aynı düşüncedeyiz ve düşüncemiz ise şudur, bu sene, yani 2000 yılında mutlaka barış sağlansın, Ermensitan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunu barışçıl yoldan çözülsün. Ben bu görüşmelerden çok memnun kaldım ve büyük bir memnunluk içinde Bakü`ye dönüyorum.

Bakü-Ceyhan boru hattının ortaya çıkması için biz beş sene çalıştık, beş sene mücadele verdik- Azerbaycan-Türkiye hep birlikte. Nihayet, ortaya koyduk, başardık ve İstanbul Zirvesi sırasında bu sözleşme törenlerle imzalandı. Bu, dünyada büyük bir gelişme olarak değerlendirildi. Şimdi biz birinci aşamayı atlattık. İkinci aşama fiili çalışmalar, yani bu boru hattının inşasına başlanmasıdır. Biz bu konuyu da görüştük, görüş alışverişi yaptık.

Bizim heyetler bir araya geldiler ve bu ayın 21-22`sinde İstanbul`da Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan heyetleri bir araya gelecekler ve orada tüm konuların halledileceğini, çözüleceğini ve bu çalışmaya başlayacağımızı düşünüyorum ve umuyorum. Bunu gerçekleştirmek gerekir. Zira Bakü-Ceyhan boru hattı ile ilgili önçalışmalar yapıldığı sırada bizlere çok engel oldular, engeller şimdi de var. Bunların sayısı şimdi de az değil. Bazıları da şöyle dedikodular yapıyorlar, "İmzalandı, fakat uygulanmıyor. Bu, gerçekçi değil, falan filan." Ancak ben bugün birkez daha beyan ederim ki, imzalanan anlaşma yaşama geçirilecektir ve bu yüzyılın büyük boru hattını biz yapacağız. Bundan hiç kuşkum yok.

Diğer ikili ilişkileri de görüştük, masaya yatırdık. Burada hiçbir sorun yok. Küçük sorunlar çıkıyor: bir memur bunları yapmadı veya yaptı, falan. Ancak önemli olan şu ki, Türkiye ile Azerbaycan arasında bulunan dostluk, kardeşlik ilişkileri her geçen gün daha geniş alanları kapsıyor, gelişiyor ve insanların bunu geliştirmesi ne kadar önemliyse, devletlerin, hükümetlerin de bu çalışmayı hep kontrol etmesi, daha fazla destek olması ve gerekli önlemleri alması bir o kadar önemlidir. Biz Azerbaycan`da bunu yapıyoruz. Türkiye de yapıyor. Fakat birçok konularda daha hızlı mesafe almak için bir araya gelmek, konuşmak gerekir.

Ben bugün Sayın Başbakan Bülent Ecevit ile de bir araya geldim. Bu konuyu, demin bahsettiğim şeyleri, meseleleri çok detaylı konuştuk. Ardından Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli ile bir araya geldik. Kendisi ile de sorunları çok ayrıntılı olarak görüştük. Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu ile biraraya geldik. Kendisi ile bizim işbirliğimiz hakkında müzakereler yaptık.

Ben tüm bu görüşmelerden, temaslardan çok memnun kaldım. Düşünüyorum ki, bu, Azerbaycan için faydalıdır. Düşünüyorum ki, Türkiye için de faydalıdır ve Türkiye-Azerbaycan dostluğu, kardeşliği açısından da yararlıdır.

Ben Size, değerli dostum, birkez daha teşekkür ederim ve bu bayram gününde sizi biraz zahmete soktuğum için özür dilerim. Teşekkürler.

Çeviri 11 Ocak 2000 tarihli AZERBAYCAN Gazetesinden yapılmıştır.

Kısa inceleme yazısı

DIŞ POLİTİKA

Genel tarihi bilgiler

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri

Bilgi notu

Azerbaycan - Türk Dünyası