Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in, Türkiye Cumhurbaşkanı ile düzenledikleri ortak basın toplantısında, Türkiye`ye yaptığı çalışma ziyareti ile ilgili açıklaması - İstanbul, Ceylan İnterContinental Oteli, 14 Şubat 1998


Sayın basın mensupları!

Sayın dostlar!

Benim dostum ve değerli kardeşim Süleyman Demirel`in demin size aktardığı sözlerin hepsini teyit ediyorum. Kendisinin söylediği sözler bizim ortak görüşlerimizdir. Şunu da söylemek isterim ki, bu düşünceler hem dün hem bugün aramızda yapılan başbaşa görüşmelerimiz sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu görüşmelerin en başlıca özelliği şudur ki, bizim herhangi görüş ayrılığımız yok.

Türkiye-Azerbaycan dostluğu ile ilgili düşüncelerimiz aynıdır. Ben bu konuya yönelik görüşümü artık ifade ettim. Değerli dostum Süleyman Demirel de düşüncelerini ortaya koydu.

Azerbaycan`ın problemleri, özellikle Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun çözüme bağlanması konusunda biz sürekli temas halindeyiz, yani hep birbirmize danışıyoruz, farklı ülkelerde, çeşitli uluslararası kuruluşların toplantılarında görüşmelerimiz oluyor. Tüm bu süreçlerde biz aynı düşünceyi savunuyoruz. Düşünce ise şudur ki, Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun çözümü yalnız ve yalnız barış yoluyla sağlanabilir. Biz bu yol dışında başka olasılık görmüyoruz.

Ermenistan-Azerbaycan sorununda mayıs 1994`te ateşkes sözleşmesi imzalanmıştır. O dönemden bu yana 3 seneyi aşkın bir süredir- ki iki-üç ay sonra 4 yıl dolacak- ateşkesi rejimini uyguluyoruz. Bizim en büyük başarımız işte bu ateşkes rejimini sürdürmektir. Ben bu konuda hem Azerbaycan tarafının hem Ermenistan tarafının çabalarının altını çiziyorum. Zira hem Ermenistan hem Azerbaycan`ın çabaları, bu tutumu izlemesi sonucu biz ateşkes rejimini sürdürüyoruz.

Ben bugün birkez daha beyan ederim ki, kalıcı barış anlaşması imzalanıncaya kadar, yani sorunun barışçıl yoldan tam çözümüne ilişkin antlaşma sağlanana kadar Azerbaycan tarafı ateşkesi sürdürecektir ve kendi adımıza ateşkes rejiminin ihlaline kesinlikle izin vermeyeceğiz. Biz şimdiye kadar buna bağlı kaldık, bundan böyle de bağlı kalacağız.

Umarım, Ermenistan`da yaşanan süreçler, yani iktidar değişimi yasalar çerçeveşnde tamamlanacak ve Ermenistan halkı kendi cumhurbaşkanını seçeçektir. Sanırım, bu sorunlar çözüm bulduktan sonra bizim görüşmelerimiz daha hızlı ilerleyecektir. Fakat görüşmelerin temelini 1996 AGİT Lizbon Zirvesi`nde kabul edilen ilkeler oluşturmalıdır. Yani Azerbaycan`ın ve Ermenistan`ın toprak bütünlüğünün tanınması, Dağlık Karabağ`a Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde en geniş haklara sahip özerk bölge statüsü verilmesi ve Dağlık Karabağ`ın tüm nüfusunun - hem Ermeni, hem Azeri kökenli nüfusun güvenliğinin sağlanmasıdır.

Minsk Grubu eşbaşkanları bu ilkeleri temel alarak geçtiğimiz eylül ayında bir öneri sunmuşlar. Bu öneride sorunun iki aşamada çözümü öngörülmüştür. Birinci aşamada, Dağlık Karabağ`ın çevresinde Azerbaycan`ın işgal altındaki 6 idari bölgesi Ermenistan işgal birlikleri tarafından boşaltılmalı, oradan zorla kovulmuş, mülteci durumunda yaşayan vatandaşlarımız kendi yerlerine, yurtlarına geri dönmeli ve Ermenistan ile Azerbaycan arasında ulaşım yeniden sağlanmalı, ikinci aşamada Azerbaycanlıların ikamet ettiği daha iki idari bölge - Laçın ve Şuşa bölgelerinin boşaltılması ve onun yanı sıra Dağlık Karabağ`a Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içinde geniş özerklik statüsü verilmesi öngörülüyor.

Biz bu öneriyi kabul ettik. Oysaki bu öneri bizi pek tatmin etmiyor. Yani bizim de bu öneriye yönelik itirazlarımız vardır. Fakat biz uzlaşmacı bir tavır izleyerek bu öneriyi kabul ettik. Ermenistan tarafından eski Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan bu öneriyi kabul etmiştir. Fakat sonra Dağlık Karabağ`da bulunan ve Ermenistan hükümetinde bazı şahıslar bu öneriyi onaylamadılar. Şimdi biz bu sorunun ileride bu öneri temel alınarak çözüme bağlanmasını istiyoruz. Bu öneriden geri adım atılmamalı diye düşünüyoruz.

Böylece, şimdi biz, Ermenistan ile Azerbaycan arasında bulunan bu ateşkes rejimini uygulama ve görüşmeleri sürdürme amacını güdüyoruz. Bildiğim kadarıyla, iki-üç gün sonra Paris`te AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlarının - Rusya, ABD ve Fransa temsilcileri ile bir araya gelecek ve şimdiki durumu analiz edecekler. Onların bu görüşmesinden sonra bizim bu konuyla ilgili bilgilerimiz olacaktır.

Kafkasya`da istikrarı, barışı, uzlaşmayı sürdürmek için çok iş yapmak gerekir. Komşu Gucistan bize dost bir ülkedir. Gürcistan`da yaşanan her olayı biz büyük ilgi ve endişeyle izliyoruz. Son günlerde Gürcistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevardnadze`ye yönelik düzenlenen suikast, terör girişimi bizi çok üzdü, tedirgin etti. Ben derhal - bu olay gerçekleştikten 40 dakika sonra Eduard Şevardnadze`yi telefonla aradım, onun yanında olduğumu, desteğimi bildirdim. Ertesi gün Azerbaycan`da Güvenlik Konseyi`ni topladım, sorunu ele aldık. Biz teröristlerin bulunması, yakalanması için Gürcistan`a her türlü yardımın yapılmasını önerdik ve beyan ettik. Umarım, Gürcistan`da iktidar, cumhurbaşkanı bu ülkenin devlet düzenini koruyup sürdürecektir. Gürcistan`ın hem Türkiye ile hem Azerbaycan ile dostluk ilişkileri bundan böyle de devam edecektir.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ekonomik ilişki yelpazesi çok geniştir. Bugün sabah işadamları ile görüşmede biz bu ilişkileri konuştuk. Fakat bir konu Türkiye kamuoyunun, Türkiye toplumunun her zaman ilgisini çekmiştir. Bu da Hazar`ın Azerbaycan sektöründe bulunan yataklardan üretilen petrolün ihraç edilmesi yollarıdır. Ben bu konuda birkaç açıklamada bulundum. Geçen yıl Mayıs ayında resmi bir ziyaret için burada bulunduğum sırada kendi düşüncemi defalarca kez aktardım. İleriki dönemlerde de kendi düşüncemi ifade ettim. Bugün birkez daha belirtmek isterim ki, burada çok fazla seçenek sözkonusudur. Dünyanın birçok ülkeleri, Avrupa Birliği, Dünya Bankası, Avrupa Yeniden Yapılandırma ve Kalkınma Bankası, dünyanın başka finans ve ekonomi kuruluşları Hazar Denizi`nden ileride elde olunacak petrolün ve doğal gazın dünya piyasalarına nakli yollarını araştırıyorlar.

Kuşkusuz ki, bu araştrımalar yapılmalıdır. Zira değişik yollar, alternatifler de bulunabilir. Hazar Denizi`nde ve Orta Asya`da, Azerbaycan`da bulunan petrol ve doğalgaz yatakları öylesine zengindir ki, bu rezervi ihraç etmek için belki değil bir boru hattı, birkaç boru hatt gerekebilir diye düşünüyorum. Fakat biz planımızda, eylül 1994`te ilk imzaladığımız Asrın Mukavelesinde yazdık ki, büyük boru hattı Bakü`den, Türkiye üzerinden geçerek Ceyhan`a uzanmalıdır. Biz bu görüşü daha sonra da defalarca teyit ettik, bugün de teyit ediyorum.

Ben buraya gelmeden birkaç gün önce bu konsorsiyumun - ki 11 şirket bir araya gelerek bu konsorsiyumu oluşturmuşlar - başkanlarını davet ettim, onlardan bir rapor istedim. Onlar birkaç ay içinde bu raporu tamamlayıp bana sunacaklarını bildirdiler. Zira biz yıl sonuna kadar, yani sonbahara, yaz sonuna kadar bu projenin hazırlanması, onaylanması ve inşaat çalışmalarına başlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Bugün birkez daha beyan ederim ki, Azerbaycan`ın, Hazar Denizi`ndeki yataklardan üretilen petrolünn ihracı için döşenecek dev boru hattı Bakü-Ceyhan boru hattıdır. Bu boru hattının gerçekleşmesi için Azerbaycan hükümeti şimdiye kadar pekçok iş yapmıştır ve bundan böyle de yapacaktır. Bundan kesinlikle emin olabilirsiniz.

Trans-Kafkasya yolu, çok büyük bir geleceği olan bir yoldur. Bu çalışmayı biz bir sene önce başlattık. Fakat bir yıl zarfında pekçok değişiklik gerçekleşmiştir. Avrupa`nın, Asya`nın pekçok ülkesi bu Trans-Kafkasya ana yoluna bağlanmışlar. Burada yükler Asya`dan Avrupa`ya, Avrupa`dan Asya`ya taşınmaktadır, ayrıca bu güzergahta, belirttiğim üzere, petrolün ve doğal gazın nakledileceği birkaç boru hattı inşa edilecektir.

Türkiye tüm bu projelerin, faaliyetlein merkezinde yer almaktadır ve hep merkezinde yer alacaktır. Biz tüm bu konularda Türkiye ile işbirliği yapıyoruz ve bundan böyle de işbirliği yapacağız. Bu çalışmaların ileride İpek Yolunun yeniden canlanmasını sağlayacağını düşünüyorum.

Bilmeniz gerekir, İpek Yoluna hem Avrupa`da hem Doğuda büyük ilgi vardır. Örneğin, Japonya Başbakanı daha 5-6 ay önce geniş kapsamlı bir rapor sunarak bildirdi ki, İpek Yolunun yeniden canlanması için kendileri gerekli önlemlerin alınmasını planlıyorlar. Keza Çin ve diğer Asya ülkeleri İpek Yolunun restorasyonuna büyük ilgi göstermişler. Biz İpek Yolunu yeniden canlandırıyoruz. Türkiye ve Azerbaycan bu çalışmaların merkezinde en önemli yeri işgal ediyorlar. Bu da Türkiye-Azerbaycan ve Asya-Avrupa ekonomik işbirliğinin ve genel olarak, işbirliğinin çok parlak bir geleceği olduğunu gösteriyor.

Ben dün ve bugün Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dostluk ilişkilerinden bahsettim. Fakat bu öyle bir konudur ki, bu konuda saatlerce konuşsak bile düşünceler yetersiz kalacaktır. Fakat bugün şunu birkez daha vurgulamak isterim, bizim bu dostluğumuza engel olmak, dostluğumuzu bozmak, onu karalamak isteyenler de vardır. Bu tür kişiler hem Azerbaycan hem Türkiye içinde hem yurtdışında bulunuyor. Bizim bu dostluğumuzu kıskanan ülkeler, gruplar, siyasi güçler az değil. Onlar kıskanıyor, kimi zaman arabozanlık yapıyorlar. Onun için de biz çok dikkatli olmalıyız, kıskanan, arabozanlık yapanlara herhangi küçük fırsattan faydalanmalarına izin vermemeliyiz.

Biz kendi adımıza bunu yapıyoruz ve yapacağız. Umarım, Türkiye de bunu yapıyor ve yapacaktır. Değerli dostum, kardeşim cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz ile dün ve bugün yaptığım görüşmeler sonucunda ben şundan tam emin oldum, biz bu dostluğu korumak için ileride de elimizden geleni yapacağız. Bu dostluğu, kardeşliği lekeleyenlerin hiçbirine fırsat vermeyeceğiz.

Biliyorsunuz, son dönemlerde Türkiye`de "Susurluk skandalı" ile ilgili çeşitli konuşmalar yapılıyor. Ne yazık ki, Azerbaycan'ın bu olaylarla bağlantısı hakkında asılsız yazılar çıkmıştır. Başbakan Mesut Yılmaz ile biz dün bu konuyu çok ayrıntılı olarak görüştük. Bunlara açıklık getirmek gerekir ve öneriler yapılmalıdır. Biz kendimiz bunu araştırıyoruz. Artık siz biliyorsunuz, muhtemelen basında izlemişsiniz, biz Azerbaycan`da Avrupa Oteli'nin inşası ile ilgili yaşanan olayları ve orada yapılan çeşitli yolsuzlukları açığa çıkardık. Bu konuda bilhassa suçlu bulunan Azerbaycan Dışişleri Bakanı Hasan Hasanov görevden alındı. Yani, bir kimse herhangi yerde suç işlemişse, hatası varsa, biz bu olayı asla kapatmıyoruz ve kapatmaycağız. Biz gerçekten, temizlikten yanayız. Manevi temizlik bizim için herşeyden önde gelir. Hiçbir zenginlik, para ahlakın yerini alamaz.

Azerbaycan`da piyasa ekonomisi söz konusudur. Son dönemlerde yeni ekonomik reformlar uygulanıyor. Ülkede restoranlar, gece klüpleri, kazinolar açılmıştı. Son yıllarda bunlar pek önemsenmemişti. Fakat onların Azerbaycan halkının milli değerlerine zarar verdiği ve milli değerlerimize aykırı şeyler olduğu anlaşıldığında biz kazinoların, gece klüplerinin kapatılması kararını aldık. Bu kararımızı uygulayacağız. Biz ahlaki değerlerimizi hep koruduk, koruyoruz. Piyasa ekonomisini geliştirmekle birlikte biz bir kimsenin yolsuzluk yapmasına, rüşvetçiliğe ve kendi görevini sui istimal etmesine, kimsenin bu sorunları fırsat bilip Azerbaycan`ı karalamasına izin vermemeliyiz.

Kuşkusuz ki, bu tür eksiklikler, hatalar, suiistimaller ve bu tür cinayetler Azerbaycan toplumunda da mevcuttur. Fakat önemli olan bu değil. Önemli olan Azerbaycan hükümetinin, devletinin, cumhurbaşkanının tüm bu olumsuzluklara karşı olmasıdır. Biz bunlara karşı mücadele verdik, bundan böyle de mücadele verebiliriz. Kimi zaman bu tür önemsiz durumlar büyük bir olaya neden olur ve bizim ülkelerimiz arasında bulunan dostluğu, kardeşliği karalıyor. Biz buna izin vermeyeceğiz.

Şunu bilin,- değerli dostum Süleyman Demirel`in sözlerini tekrarlıyorum,-Türkiye-Azerbaycan, Azerbaycan-Türkiye dostluğu kutsaldır, ebedidir, yıkılmazdır. Bizim görevimiz bu kutsal ilişkileri sürdürmek ve gelecek kuşaklara tavsiyede bulunmaktır. Teşekkür ederim.

Çeviri "Haydar Aliyev: Bağımsızlığımız sonsuza kadar sürecektir"(konuşmalar, bildiriler, demeçler, mektuplar, seslenişler, kararlar) Azerneşr, Bakü-2005,14.cilt,sayfa 279) kitabından yapılmıştır.

Kısa inceleme yazısı

DIŞ POLİTİKA

Genel tarihi bilgiler

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri

Bilgi notu

Azerbaycan - Türk Dünyası