Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev`in Washington`da onuruna verilen resepsiyonda konuşması - 16 Şubat 2000


Sayın kongre üyesi Bayan Makkafi!

Sayın Bayanlar ve Baylar!

Sayın dostlar!

Ben bugün, bu akşam sizlerle bir arada bulunmaktan çok mutluyum ve hepinizi içtenlikle selamlıyorum. Sizlere, her birinize, Amerika-Azerbaycan Ticaret Odası`na başarılarının devamını diliyorum.

Benden önce burada bizim saygıdeğer dostlarımız çok değerli konuşmalar yaptılar. Sayın Brzezinski, Sayın Büyükelçi Eliason, Sayın Kalitski burada çok değerli, önemli şeyler söylediler. Sanırım, bu konuşmalar sizde Azerbaycan hakkında, bizim bölgemiz hakkında ve sorunlarımız hakkında belli bir izlenim oluşturdu. Ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak benim Azerbaycan`ı daha iyi tanıtmaya çalışımam doğaldır. Büyükelçi Eliason`un demin söylediği gibi, eğer bazı kongre üyeleri Hazar`a kıyısı bulunan ülkelerin haritasında hangi ülkenin nerede olduğunu gerçekten gösteremiyorsa, demek ki, bizim yapılacak daha çok işimiz var. Bu söylediklerimin, tabii ki, burada oturanlarla alakası yok. Siz Azerbaycan`ı iyi tanıyorsunuz. Bu arada ben Harvard Üniversitesi`nde Hazar havzası, Azerbaycan ile ilgili yeni bir kürsünün açılmasını takdir ediyor, Amerika-Azerbaycan Ticaret Odası`na gösterdiği hizmetlerden dolayı teşekkürimi sunuyor ve Harvard Üniversitesi`ndeki bu kürsünün faaliyetini sürdüreceği, gelişeceği ve Azerbaycan`ı, Kafkasya`yı, Hazar havzasını Amerika`ya, sadece Amerika`ya değil, tüm dünyaya daha iyi tanıtacağı konusundaki inancımı ifade etmek istiyorum.

Ben bu defa Amerika Birleşik Devletleri`ne çalışma ziyareti için geldim ve üçüncü gündür Washington`da bulunuyorum. Bugün Beyaz Saray`da Sayın Bill Clinton ile bir araya gelerek çok önemli görüşmeler yaptık. Bizim bu görüşme ve toplantılarımıza Beyaz Saray`da Bayan Albright, Sandy Berger ve diğer Beyaz Saray yetkilileri katıldılar. Bu arada Başkan Clinton ile yaptığımız görüşme ve toplantıların benim için, Azerbaycan için çok büyük önem arz ettiğini belirtmek isterim.

Tabiatıyla görüşülecek pekçok konumuz vardır. Fakat biz başlıca olarak Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun barışçıl çözümüne ilişkin konuları ele aldık. Hazar Denizi`nin enerji kaynaklarının kullanılması, petrol, doğal gaz üretiminin sağlanması ve dünya pazarlarına ulaştırılması, özellikle Bakü-Ceyhan petrol boru hattının inşası ile ilgili görüşmeler yaptık.

1992 yılında Kongre tarafından Azerbaycan`a yönelik kabul edilen adaletsiz 907.maddenin kaldırılması konusunu tekrar masaya yatırdık. Biz Amerika-Azerbaycan ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin birçok konuya da değindik. Bu görüşmeyi çok önemsediğimi ve çok büyük umutlar beslediğimi bir kez daha ifade ederim. Başkan Clinton da, ben de bugün beyan ettik ki, Azerbaycan ile Amerika Birleşik Devletleri arasında samimi dostluk ilişkileri var. Biz Azerbaycan olarak Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimizi genişletmek, geliştirmek istiyoruz ve Amerika Birleşik Devletleri`ne çok büyük umutlar besliyoruz.

Son yıllarda Kafkasya bölgesi ve Hazar Denizi havzası dünyanın birçok ülkesinin ilgisini çekmektedir. Orada birbirine benzemeyen iki süreç yaşanıyor. Birincisi, Kafkasya`da askeri çatışmalar yapılıyor ve insanları tedirgin ediyor - kan dökülüyor, savaşlar, çatışmalar sözkonusu, çok karmaşık bir bölge olan Kafkasya`da istikrar bozuluyor. Doğal olarak bunlar Kafkasya`nın büyük olanaklarının insanların yaşamı için kullanılmasına engel oluşturuyor. İkinci süreç - Hazar Denizi`nin enerji kaynaklarının kullanılması ve dünyanın büyük ülkelerinin, büyük devletlerin petrol şirketlerinin Hazar Denizi havzasında petrol ve doğal gaz üretimi çalışmaları yapması ve üretilen petrolün ve doğal gazın gelecekte uluslararası piyasalara ulaştırılması sürecidir.

Bildiğiniz üzere, Azerbaycan, çok eski bir geçmişe sahip olan bir ülkedir, halktır. 1991 yılında Sovyetler Birliği`nin çökmesi üzerine Azerbaycan, bağımsızlığını ilan etti. Biz son yüzyıllarda ilk kez, bağımsız, özgür bir devlet, halk olarak yaşıyoruz. Halkımızın uzun yüzyıllara dayanan tarihinde biz bunun en büyük başarı olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki, biz bu başarıyı, yani bağımsızlığımızı korumak, pekiştirmek ve sıkı tutunmak istiyoruz. Ancak bu sekiz yıl Azerbaycan`ın yaşamı açısından çok karmaşık oldu. Bizim yaşamımızı karmaşık yapan unsur, 1988 yılında, Sovyetler Birliği`nun henüz mevcut olduğu dönemde, Ermenistan ile Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ nedeniyle ihtilafın başlaması ve bunun şimdiye kadar devam etmesidir.

Kaydettiğim üzere, son yıllarda Kafkasya`da yaşanan süreçlerden biri bütün Kafkasya`yı kapsayan çatışmalardır. Kafkasya`da ilk anlaşmazlık Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ silahlı çatışması oldu. Bu, çok ağır ve çok trajik sonuçlara yol açmış bir çatışmadır. Kafkasya`da bulunan sonraki çatışmalar, belki hemen hemen bunun etkisi altında diğer bölgelerde ortaya çıkan çatışmalardır. Ben bu sorunun tarihçesini uzun uzun anlatabilirim, fakat zamanınızı almak istemiyorum. Sanırım, siz biliyorsunuz. Kısaca şunu söyleyebilirim, 1988 yılından 1994 yılına dek Ermenistan ile Azerbaycan arasında savaş yapıldı.

Aynı yıllarda birçok ülkenin Ermenistan`a yardımı sonucunda ve bazı objektif, subjektif nedenlerden dolayı Ermenistan Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ ve bunun çevresinde bulunan büyük bir bölgeyi işgal ettiler. İşgal altındaki topraklardan bir milyonu aşkın Azerbaycanlı zorla sürgün edildi, Azerbaycan`ın diğer bölgelerinde çadırlarda zor koşullarda yaşıyorlar. Bugün Azerbaycan topraklarının yüzde 20`si Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altında bulunuyor.

Değerli dostum Sayın Brzezinski Azerbaycan`da bulunduğu sırada mültecilerin yaşadığı kamplardan birini ziyaret etti. Daha sonra kendisiyle görüştüğümüzde bana söylediklerini hatırlıyorum. Brzezinski: «Dünyanın birçok yerinde - Afganistan`da, Ortadoğu`da, Afrika`da bulunan mültecileri gördüm. Fakat böylesine ağır şartlar altında yaşayan mültecilerle henüz karşılaşmadım» dedi. Nitekim şimdi siz halkımızın büyük bir bölümünün ne denli zor koşullar altında yaşadığını tahmin edebilirsiniz.

1994 yılı Mayıs ayında biz Ermenistan`la savaşın durdurulmasını öngören bir anlaşma imzaladık. Şimdi savaş yok, kan dökülmüyor. Ne var ki henüz barış da yok. Beş yılı aşkın bir süredir biz sorunu barışçı yoldan çözmeye çalışıyoruz. Bu konuyla AGİT ve onun oluşturduğu Minsk Grubu ilgilenmektedir. Dünyanın üç büyük ülkesi - Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa Minsk Grubu başkanlığını yapıyor. Ancak bu çalışmalar sorunun giderilmesini henüz sağlamış değildir.

1999 yılında Washington`da NATO`nun 50.kuruluş yıldönümüne katıldığım sırada ben, Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan ile doğrudan görüşmeler yapma kararı aldım. Ne var ki Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı da bunu çok istedi ve Albright bu konuda yardımcı oldu. Görüşmeler başladı. İleriki dönemlerde biz bu görüşmeleri Cenevre`de sürdürdük, Yalta`da bir araya geldik, daha sonra Ermenistan-Azerbaycan sınırında birkaç görüşme yaptık. Cumhurbaşkanı Koçaryan ve ben sorunun barışçıl yoldan çözülmesi gerektiği konusunda aynı görüşü paylaştık. Bunun için biz karşılıklı ödünlerin verilmesi gerektiği kanısına vardık. Biz bu bazı ödünleri de konuştuk. Fakat henüz nihai karara varmış değiliz ve bu sorun bertaraf edilmemiştir. Bununla birlikte ben iyimserim ve sorunun barışçıl çözümünü sağlayacağımızı umuyorum.

İşgal altındaki Azerbaycan topraklarını üzerinde ne varsa, hemen hemen hepsi yıkılmıştır. İnsanların yaşamını sürdürmesi ve çalışması için yapılacak çok iş var ve büyük miktarda para gerektirmektedir. Demiryolları, otoyollarını tamir etmek gerekir ve umarız, barışı sağladıktan sonra Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası finans merkezleri bu sorunların çözümü için gerekli malzemeyi tahsis edecekler.

Ben beyan ederim ki, eğer biz Ermenistan ve Azerbaycan arasında barışı tesisi edersek, Azerbaycan`ın işgal altındaki toprakları işgalden kurtulur, Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü sağlanır ve bir milyonu aşkın insan kendi yerlerine, yurtlarına geri dönerse, Kafkasya`da barış, güvenlik ve işbirliğinin tesisi açısından büyük bir zemin oluşacaktır.

İkinci süreç, - demin söyledim, - Hazar Denizi havzasında gelişen süreçlerdir. Birinciden farklı olarak bu, olumlu bir niteliktedir ve bilhassa Azerbaycan, 1994 yılında bu çalışmaların temelini attı. Azerbaycan, Hazar Denizi`ndeki sektöründe bulunan zengin petrol ve doğal gaz yataklarının işlenmesi için dünyanın büyük petrol şirketleri ile ilişkiler kurdu, anlaşmalar imzaladı.

1994 yılında biz ilk anlaşmayı imzaladık. Amerikan şirketleri, Avrupa şirketleri, yedi ülkeyi temsil eden 11 petrol şirketi, bunların arasında Amerikan şirketleri AMOCO, Pennzoil, Unical, Exxon ve diğerleri, aynı şekilde BP, Statoil, Rusya şirketi LUKoil - bu şirketler bir araya gelerek konsorsiyum oluşturdular ve Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi ile anlaşma imzaladılar. Ancak bu sözleşmeyi sağlamak kolay olmadı, önüne çok büyük engeller kondu. Anlaşma imzalandıktan sonra da buna karşın birçok çalışma yapıldı. Ancak biz elbirliğiyle bunları önlemeyi başardık.

Burada Sayın Brzezinski`nin anlattığı üzere, petrolün ihracı için biz petrol boru hattı - Bakü-Novorossisk petrol boru hattı, yani Rusya`nın Karadeniz`de bulunan limanına kadar uzanan petrol boru hattını inşa ettik ve tabiatıyla, kendimizi tam güvence altına almak için Bakü-Supsa, Gürcistan`ın Karadeniz`deki Supsa limanına ikinci petrol boru hattını inşa ettik.

Kasım 1997`debu birinci konsorsiyum petrol üretimine ve bunun ihracatına başladı. Bugüne kadar sekiz milyon tondan fazla petrol üretildi ve ihraç edildi.

Bunun ardından Hazar denizine ilgi arttı. Amerikan şirketleri, Avrupa ve diğer ülkelerin şirketleri Azerbaycan`a gelerek ortak çalışmalara başladılar. Geçtiğimiz beş yılda yeni anlaşmalar imzalandı. Günümüzde artık 19 anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmalara 30 büyük petrol şirketi katılıyor. Aynı şirketler 15 ülkeyi temsil ediyorlar. Bu anlaşmalar uyarınca yapılacak yatırımın tutarı yaklaşık 60 milyar dolar teşkil ediyor. Bunlar 30 yıl için öngörülmüştür ve ilk belirlemelere göre 4.5 milyar ton petrolün elde edilmesi gerekir. Ancak bizim iş tecrübemiz bunun daha fazla olacağını gösteriyor.

Amerika Birleşik Devletleri`nin 10 büyük petrol şirketi Azerbaycan`da çalışmalar yapıyor. Son olarak Conoco Şirketi de geçenlerde Exxon ile birlikte Azerbaycan`da büyük bir yatakta çalışmalara katıldı. Bu anlaşmaların uygulanması için yaklaşık üç milyar dolar değerinde yatırım yapılmıştır. Bunun yüzde 50`den fazalsı ABD şirketlerine aittir. Genel olarak, bugün 100`ü aşkın çeşitli ABD şirketi Azerbaycan`da faaliyetlerde bulunuyor.

Azerbaycan, böylece, Hazar Denizi`ni dünyaya açtı, Hazar Denizi`nin zengin yataklarının kullanmı için fiili çalışmalar yaptı. Bu arada Hazar Denizi`nin diğer sektörlerinde - Kazakistan sektöründe, Türkmenistan sektöründe, Rusya sektöründe bu çalışmalar artık yapılıyor. Tabiatıyla, bu miktarda petrolü ihraç etmek için iki petrol boru hattı yeterli değildir. Bu nedenle Bakü-Ceyhan petrol boru hattının inşası için beş yıldır çaba gösteriyoruz ve nihayetinde, geçen sene Kasım ayında İstanbul AGİT Zirvesi sırasında biz Bakü-Ceyhan petrol boru hattının inşasını öngören anlaşmayı imzaladık. Bu anlaşmayı Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan imzaladılar. Kazakistan da kendi ülkesinde üretilecek petrolün bir bölümünü Bakü-Ceyhan petrol boru hattı aracılığıyla ihraç etmek istiyor. Bahsettiğim anlaşmayı Amerika Başkanı Sayın Bill Clinton da imzaladı.

Bu, beş yıl zarfında yapılan çalışmalardır. Fakat Hazar Denizi`nin olanakları daha geniştir. Hazar Denizi`nin Azerbaycan sektöründe keşf edilen yaklaşık 120-130 petrol ve doğal gaz yatağı bulunuyor.

Bugün şunu da söylemeden geçemem, eğer Amerika Birleşik Devletleri ve bizzat Başkan Bill Clinton`un 1994 yılından bu yana desteği ve yardımı olmasaydı, biz ne bu anlaşmaları imzalar, ne yaşama geçirir, ne de Bakü-Ceyhan petrol boru hattı anlaşmasını yapardık.

Belki on-on beş yıl önce Amerika Birleşik Devletleri`nde kimse Hazar Denizi`nde bunca olanakların olduğunu ve ABD`nin büyük petrol şirketlerinin böylesine bir istekle gidip orada çalışmaya başlayacaklarını tahmin edemezdi. Ancak bugün bu, bir gerçektir ve büyük geleceği olan bir gerçektir. Böylece, biz Amerika Birleşik Devletleri`ni Hazar Denizi bölgesine getirdik, Kafkasya`ya getirdik. Bunun yanı sıra, çok sayıda Avrupa şirketini de Hazar Denizi`ne, Kafkasya`ya getirdik. Bu, bizim için de çok önemlidir, değerlidir ve ayn şekilde Amerika Birleşik Devletleri için de Kafkasya, Asya bölgesinde çalışmalara katılmak ve burada bulunmak çok önemlidir. Bu arada biz Hazar Denizi`nde petrolün yanı sıra, büyük miktarda doğal gaz üretimi yapma fırsatını da kazanmış bulunuyoruz.

1996 yılında biz Şahdeniz petrol yatağına ilişkin bir anlaşma imzaladık. Bu konsorsiyumun başkanlığını BP üstlenmiştir. Son bir yılda yapılan sondaj çalışmaları sonucunda bugün onlar orada bir trilyon metreküpten fazla doğal gaz rezervinin bulunduğunu söylüyorlar. Bir trilyon metreküp gaz! Fakat ben çok daha fazla olduğunu düşünüyorum.

Bugün burada BP temsilcisi yanıma geldi ve bildirdi ki, bu, BP`nin tarihinde – ki onlar böylesine zengin doğal gaz yatağını ilk Alaska`da keşfetmişler - dünyada ikinci büyük doğal gaz yatağıdır. Bu arada Amerika`nın Chevron Şirketi de geri kalmıyor. Şahdeniz Yatağı`nın yakınında İstanbul Yatağı bulunuyor. Biz 1997 yılında burada, Beyaz Saray`da Chevron ve diğer şirketlerin Apşeron Yatağında ortak çalışmasını öngören bir anlaşma imzaladık.

Davos ziyaretim sırasında ben Chevron Başkanı Sayın Max ile bir araya geldim, bu şirketin temsilcisini de burada görüyorum. Kendisi bana yakında bizi sevindireceğini, yapılan jeofizik çalışmaları uyrarınca İstanbul Yatağında üç trilyon metreküpten fazla doğalgazın olması ihtimalinin bulunduğunu söyledi. Sanırım, bu da son değil. Biz gelecekte çok daha büyük mucizelere tanık olacağız.

Böylece, Azerbaycan, bağımsızlık kazandıktan sonra zengin doğal kaynaklarını dünyanın dev petrol şirketleri ile ortak işlenmesine başlamıştır. Tüm bunlar Azerbaycan`ı Amerika Birleşik Devletleri, Batı, Avrupa ülkeleri ile yakın işbirliği kurmaya teşvik ediyor ve her zaman böyle olacaktır. Eğer biz bağımsızlığımızı kazanmasaydık şimdi bunların hiçbirini yapamazdık. Bu yüzden, söylediğim gibi, bağımsızlık bizim için, en büyük başarıdır.

Azerbaycan`da sekiz milyon kişi ikamet ediyor. Biz Azerbaycan`da laik, demokratik, hukuk devletinin kurulması sürecini gerçekleştiriyoruz. Biz ekonomi, toplum, politika dalında pekçok reform yapıyoruz. Özelleştirme programını gerçekleştiriyor, toprak reformunu uyguluyoruz. Toprağın hepsini köylülerin özel mülkiyetine verdik. Ülkeye yabancı yatırımın gelmesi için uygun ortamı sağaldık. Azerbaycan`a beş yılda 5 milyar dolar yabancı yatırım geldi. Önceki yıllarda bu yatırımın büyük bir kısmı petrol ve doğalgaz sektörüne yapılırken, 1999 yılında yaklaşık yüzde 60`ı petrol dışı sektöre, yüzde 40`ı petrol sektörüne yapıldı.

Biz Azerbaycan`da piyasa ekonomisini uyguluyoruz ve tüm bunlar büyük makroekonomik dönüşümlerle sonuçlandı. Biz bunların sonucunda 1995 yılında ekonomide istikrar sağladık. O döneme kadar bizim ekonomide kalkınma değil, yıllık yaklaşık yüzde 20 gerileme söz konusuydu. 1996 yılında biz gelişmeye başladık ve şimdi her yıl bizde ekonomi gelişiyor. 1999 yılında Gayri Safi Milli Hasıla yüzde 7, sanayi üretimi yüzde üç, tarımsal üretimi yüzde yedi oranında artış kaydetti. Tüm diğer alanlarda ayrıca gelişme sağlanmıştır.

1994 ve 1995 yıllarında bizde yıllık enflasyon oranı yüzde 1400-1600 civarındaydı. 1997 yılı itibariyle bizde enflasyon yok düzeydedir. Bugün o, sıfır oranındadır. Açık ekonomi politikasını uyguluyoruz. Azerbaycan ulusal para birimi tüm dövizlerle değiştirilebilir. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası ile bu konularda çok yoğun işbirliği yapıyoruz, onlardan büyük destek alıyoruz. Bunlar hepsi bizim başarılarımızdır. Bununla birlikte pekçok kusur ve eksiğimiz de vardır.

Başarıları elde etmek için ülkede sosyo-politik istikrar sağlamak gerekiyordu. Bu, bizim için kolay olmadı. Çünkü Ermenistan-Azerbaycan sorununun çıkması üzerine Azerbaycan içinde sosyo-politik istikrar bozulmuştu. Çeşitli yasadışı silahlı çeteler birbiriyle iktidar mücadelesi veriyodu.

1993 yılında Azerbaycan`da iç savaş başladı. Biz 1995 yılı itibariyle Azerbaycan`da ülkeiçi sosyo-politik istikrarı sağlamayı başardık. Her hangi ülkeye yabancı yatırımın gelmesi için öncelikle sosyo-politik istikrar gerekir. Bunu Azerbaycan`da sağladık. Bağımsız Devletler Birliği üyesi ülkeleri içerisinde kalıcı iç istikrar Azərbaycanda sağlanmıştır. Mamafih yabancı yatırımın gelmesi için, doğal olarak, ilgili yasaların kabulü gerekir. Biz bu yasaları kabul ettik.

Son zamanlarda biz son derece ilerci bir vergi yasasını kabul ettik. Ülkemizde gümrük vergileri çok düşük düzeydedir. Ancak yabancı yatırımın Azerbaycan`a girişine engel çıkaranlar da vardır. Yürütme organlarında bürokrasi, yahut bireylerin yolsuzluk yapması ve başka kanun ihlalleri mevcuttur. Başka ülkelerde olduğu gibi, bizde de yolsuzluk var. Ama önemli olan, biz bunların hepsi ile keskin mücadele ediyoruz. Bir çok önemli yasalar kabul ettik. Ben Cumhurbaşkanı olarak, bu konuda bir çok karar imzaladım. Asıl olan bizim fiili çalışmalarımızdır.

Azerbaycan`da yabancı şirketlerin lisans alması ve yatırımların yapılacağı alanların saptanması için bugünlerde tek merkeze bağlı bir kurum oluşturulacak. Büyük petrol şirketlerinin Azerbaycan`da normal çalışması için hiçbir engel yoktur. Biz burada rahatız. Ama farklı küçük, orta şirketlerin gelip Azerbaycan`da çalışması için bazı engeller vardır ve biz de bunu biliyoruz. Ama bunların bertaraf edilmesi için çok ciddi önlemler alıyoruz. Tabiatıyla ben Amerika Birleşik Devletleri`nin hem orta, hem küçük şirketlerini de Azerbaycan`a davet ediyorum ve temin ederim ki, onların gelip etkili çalışamalrda bulunması, gelir elde etmesi için gerekli olanaklar sağlanacaktır.

Size anlatacak çok şeyim var, fakat vakit geç oldu. Bu yüzden de verdiğim bu bilgilerin sizde Azerbaycan hakkında geniş bir izlenim oluşturacağını düşünüyorum. Söylediğim tüm bu şeyler Azerbaycan`ın Amerika Birleşik Devletleri ile tüm alanlarda işbirliği yaptığını ve ileride daha geniş işbirliği yapmak istediğini gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri bizim dostumuzdur ve biz bu dostluk ilişkilerini geliştireceğiz.

Burada Sayın Brzezinski, Kafkasya`da ülkelerin bağımsızlığı ile ilgili çok değerli şeyler söyledi. Bu arada, bizim gibi ülkelerin bağımsızlığını sürdürmesi için yapılacak çok işi var ve bu, bir gerçektir. Ama ben sizi temin ederim ki, çeşitli taraflardan bize yapılan baskılara rağmen, Azerbaycan halkı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı bağımsızlığı koruma kararlılığı içindedir ve biz bu bağımsızlığımızdan asla taviz vermeyiz. Amerika Birleşik Devletleri`nin Azerbaycan`ı kendisinin güvenilir bir ortağı olarak gördüğüne ve ileride de tüm alanlarda bize yardım edeceğine inanıyorum.

Sizin ülkeniz dünyanın en büyük ve aynı zamanda ekonomik açıdan en gelişmiş ülkesidir. Ülkeniz demokratik bir ülkedir ve demokratik değerleri, insan haklarını siz çok önemsiyorsunuz. Biz de kendi ülkemizde bu yolu izliyoruz. Fakat sizinle aynı düzeye ulaşmak için bizim zamana ihtiyacımız var. Asıl önemli olan şu ki, biz bu yolu tercih ettik ve bu yoldan vazgeçmeyeceğiz. Siz bu düzeye 200 yılda ulaştınız. Ama biz 200 sene bekleyemeyiz. Bizim daha kısa bir zamanda çağdaş demokratik devlet düzeyine ulaşmamız, ekonomik yönden gelişmiş devlet düzeyine ulaşmamız, bütün vatandaşlarımıza gerekli yaşam tarzını sağlamamız gerekir. Biz bu hedefleri başaracağız.

Ben Amerika-Azerbaycan dostluğunu çok değer veriyorum. Bugün bizim burada toplanmamız Amerika-Azerbaycan dostluğunun çok güzel bir kanıtıdır. Dilerim, bu dostluk hep gelişir.

Bu arada ben de bir kadeh kaldırmak istiyorum. Çünkü benden önce konuşanlar kaldırdılar. Ben bu kadehi Amerikan halkının şerefine, Amerika Birleşik Devletleri`nin şerefine, Amerikan devletinin şerefine, Amerika-Azerbaycan dostluğuna ve sağlam ortaklığa, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton`un şerefine, değerli dostlar, size, gelecek çalışmalarımıza kaldırmanızı istiyorum.

Çok teşekkür ederim.

Kısa inceleme yazısı

DIŞ POLİTİKA

Genel tarihi bilgiler

Azerbaycan - ABD

Bilgi notu

Azerbaycan - ABD